• Tidak ada hasil yang ditemukan

Hz. Peygamber Ve Ashabının Rüyaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Membagikan "Hz. Peygamber Ve Ashabının Rüyaları"

Copied!
122
0
0

Teks penuh

(1)
(2)
(3)
(4)

PEYGAMBERİMİZİN

ve ASHABININ

(5)
(6)

PEYGAMBERIMIZIN

ve ASHABıNıN

R Ü Y A L A R ı

Muhammed Abdülaziz el-Hellâvî

Çeviren

Hüseyin Murat Ansal

UYSAL KlTABEVÎ

BASIM-YAYIN-DAĞITIM ve PAZARLAMA LTD. ŞTİ. A l a a d d l n B u l v a r ı , C u m h u r i y e t A l a n ı 8 / A Tel: (0.332) 351 62 17 • 352 91 23 • Ftt: 352 91 23 • 4220OKONYA

(7)

Bu tercümenin her hakkı UYSAL KİTABEVİ'ne

aittir.

Kaynak gösterilerek iktibas edilebilir.

Dizgi ve mizanpaj: Uysal Kitabevi Ltd. Baskı yeri ve tarihi: Konya, 1997

(8)

Ö N S Ö Z

Hamd âlemlerin Rabbi Allah'a (c.c), salât ve selam nebilerin ve resullerin sonuncusu Peygam-berimiz'in (s.a.v.) üzerine olsun.

JLi) # ^ y y y fi * ^ * * ^ y j ^ O fi ^ fi fi y ^y J y ^ * v > ' ' 0 *JÜI * L i 01 y y ' y y yy y y;î y Oy y y fi O y y y J yO y O y y ^ LıY U*a dJÜİ <l)j.i J*>*i 'J - J L* J J J U "Yemin olsun ki, Allah, Rasûlü'nün gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Allah di­ lerse, mutlaka siz Mescid-i H a r a m a güven içinde, saçlarınızı traş etmiş, (kiminiz de) kısaltmış ola­ rak, korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah, sizin bil­ mediğinizi bildi. Böylece de bundan önce size yakın bir fetih (nasip) kıldı." (1)

Gördüğümüz rüya ve düşlerin çoğu zihnimizi (1) F e t i h S û r e s i , 2 7

(9)

meşgul eder; yorumunu yapmaya ve nelere işaret ettiğini anlamaya çalışırız. Bir şekilde yorumlama­ dan içimiz rahat etmez. Allah'ın (c.c.) hakkımızda hayırlı kılmasına dair umutlar oluşur içimizde.

Geçmiş müslümanlar rüya bahsinde üç kısım görüş üzerinde durmuşlardır:

B İ R İ N C İ KISIM: Şeytanın işlerinden ve

onun ruha ilettiklerinden ibaret rüyalardır. Bunlar karmakarışık rüyalar (edğas-ul ehlâm) olarak isimlendirilir. Şeytanın tuzak ve hilelerindendir. İnsanoğluna olan düşmanlığının ifadesidir.

4 O j ^ j J l J5'yJi 4JÜI ^ "İman edenleri üzüntüye düşürmek içindir. Oysa Allah'ın izni olmaksızın o, onlara hiçbir şeyle zarar v e r e c e k değildir. Şu halde mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler." (2)

İ K İ N C İ KISIM: Ruhun haberlerinden ve

uyanıklık hallerindendir. Psikolojik meşguliyetler, fiziksel zorluklar ve yoğun düşünceler bu tür rüyaların etkenlerindendir,

Ü Ç Ü N C Ü K I S I M : Allah'ın kuluna ilhamı

olan rüyalardandır. Kul nefsini arındırır, iç alemi­ ni kötü düşüncelerden temizler, kalbini Allah'ın zikri ile meşgul kılarsa gördüğü rüya hak ve doğru olur. İşte bu peygamberliğin bir cüz'ü olarak tanımlanan doğru rüyalardandır.

Bu sebepten ötürü, bir çokları şer'î açıdan rüyanın delil olmasını sorgulamışlardır. Ne zaman doğru rüya olur? Ne zaman yalancı rüya olur? Doğru rüyanın ve doğru olmayan rüyanın alamet-leri nelerdir?

(10)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları 7

Muhammed Abdulaziz el-Hellâvî Kahire, Şevval 1412 - Nisan 1992 P e y g a m b e r l i k t a m a m l a n d ı ğ ı n a g ö r e d o ğ r u rüya nasıl peygamberliğin bir cüz u (parçası) olabi­ lir?

Hülm (düş) lerin yorumu ve açıklanması şer'î ve ilmî esaslara göre mi yoksa beşeri görüşlere göre mi olmalıdır?

Rüyayı değiştirenler ve görmediği şeyi anla­ tanlar hakkında dinin hükmü nedir? Hoşumuza gitmeyen şeyleri gördüğümüzde ne yapmalıyız? Böyle rüyalar gerçekten zarar verir mi?

Gerçek şu ki: Bu mevzuda zihinleri meşgul eden daha bir çok soru vardır.

Kitabı hazırlamama bu türden soruların etkisi büyüktür. Bu kitaptan her müslüman, rüyaların açıklanmasına dair bütüncül kaideler içeren gönül rahatlatıcı cevaplar ve yeterli deliller bulabilir.

Kitabı hazırlarken İmam İbnu'l-Kayyım'ın değerli kitabı İlâmu'l-Muvakkıîn'den faydalandık. R i v a y e t i sahih o l a n l a r d a n , P e y g a m b e r i m i z ' i n (s.a.v.) ve ashabının rüyalarından örnekler sunduk. Karşılaştırma yapılması ve rüyaların doğru tabir edilmesi için örnek olması açısından, bu rüyaların yorumunda ve açıklanmasında söylenenleri serdet-tik ki, bilmedikleri halde abartanların ve ruhlara uğursuzluğu aşılayanların tuzağına düşülmesin.

Umulur ki, bundan böyle rüyalarımızı dinine ve ahlâkına güvendiğimiz kimselerden başkasına anlatmayız.

(11)

R Ü Y A L A R I N A Ç I K L A N M A S I N D A K U R A L L A R V E GENEL İ F A D E L E R

İmam İbnu'l-Kayyım -Allah O'ndan razı ol­ sun- "İlamu'l-Muvakkiîn" kitabında Kur'an-ı Ke-rim'deki örneklerle rüyalar arasında ilişkiler kur­ muş ve bu örneklendirmelerden rüya tabirlerine ilişkin kurallar ve genel ifadeler çıkarmıştır... İmam İbnu'l-Kayyım şöyle demektedir:

G e r ç e k t e n A l l a h ö r n e k l e r v e r m i ş ve bu örnekleri gizli veya aşikar olarak, uyur veya uyanıkken takdir buyurmuştur. Kullarına bunlar­ dan sonuç ç ı k a r m a n ı n y o l u n u göstermiş; bir ş e y d e n o n u n d e n g i n e u l a ş m a n ı n , d e n k l e r i k ı y a s l a y a r a k s o n u ç l a r ç ı k a r m a n ı n yolunu öğret­ miştir. P e y g a m b e r l i ğ i n b i r c ü z ' ü ve v a h i y çeşitlerinden biri olan rüyanın tabir edilmesinin aslı da budur zaten. Rüya tabiri, kıyas üzerine ve bir şeyin diğerine benzetilmesi, makul olanın iç alemde yakîn olarak hissedilenle birlikte göz önüne alınması esası üzerine kurulmuştur.

ELBİSE V E G Ö M L E Ğ İ N Y O R U M U

Elbise ve gömlek, dine delalet eder diye yorum­ lanır. Uzunluğu, kısalığı veya temizliği, kirliliği din hususundadır. Peygamberimiz (s.a.v.) gömleği din ve ilim olarak yorumlamıştır... İkisinin de ortak ka­ deri sahibini örtmesi ve insanlar arasında onu güzelleştirmesidir. Gömlek vücudu örter. İlim ve din ise ruhu ve kalbi örter, onu güzelleştirir.

(12)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları

S Ü T Ü N Y O R U M U

9

Süt fıtrat olarak yorumlanır. Her ikisinde de hayat için gerekli gıda ve yaradılışın mükem­ melliği vardır. Çocuk sütten farksız bir fıtrat üzere dünyaya gelir. O haliyle diğerlerine tercih edilecek bir fıtrattadır. Zaten bu, Allah'ın (c.c.) insanları ya­ rattığı islam fıtratıdır.

S I Ğ I R I N Y O R U M U

Sığır görmenin yorumu ise, yeryüzünün imarı ile uğraşan dinine bağlı ve hayır sahibi kimseler olarak yapılır. İnek zararı olmayan buna mukabil faydası çok olan bir hayvandır. Toprağın ve insan­ ların ona olan ihtiyacı tartışılmaz. Bundan dolayı Peygamberimiz (s.a.v.) inek gördüğü zaman asha-bınının arasında kurban kesilirdi.

E K İ N V E T A R L A N I N Y O R U M U

Ekinin ve tarlanın yorumu çalışmak olarak yapılır. Çünkü çalışan kimse hayır da yapabilir, şer de yapabilir. Nasıl çiftçi ektiğini biçerse, iş yapan k i m s e de n e y i n t o h u m u n u e k e r s e o n u n l a karşılaşır... Dünya bir büyük tarla, yapılan işlerse tohumlardır. Kıyamet günü tohumun neticesini verdiği ve hasadının yapılacağı gündür.

SIRA S I R A S I R A L A N M I Ş

A H Ş A P K Ü T Ü K L E R İ N Y O R U M U

Sıra sıra sıralanmış ahşap kütük, münafıklar olarak yorumlanır. Münafıklar ruhsuz

(13)

kimseler-dir. Gölgesinden ve meyvesinden faydalanılmayan ahşap kütükler gibi... Bundan ötürü Allah-u Teala münafıkları sıralanmış ahşap kütüklere benzet­ miştir. Çünkü onlar, içinde imanın ve hayanın ol­ madığı boş gövdeden başka bir şey değildirler. Sıralanmış sözünde ise başka bir incelik vardır. Ahşap kütüklerden faydalanılmak istendiğinde ta­ vana, duvara veya faydalanılacak başka bir yere ko­ nur. Kullanılmaz, boş ve faydasız olduğunda ise bir­ biri sıra ard arda sıralanır. Münafıklar işte bu haldeki faydalanılmayan ahşap kütükler gibidir.

A T E Ş İ N Y O R U M U

Ateş fitne olarak yorumlanır. İkisi de geçtiği ve ulaştığı yeri tarumar eder. Biri ne var ne yok; eşya, insan yakar; diğeri ise kalpleri, dinleri ve imanları yakar.

Y I L D I Z L A R I N Y O R U M U

Yıldızların y o r u m u alimler ve izzet sahibi kimseler olarak yapılır. İnsanlar, her ikisiyle de (yıldızlar ve alimler-şeref sahibi kimseler) doğruyu b u l u r l a r . İ z z e t s a h i b i k i m s e l e r i n i n s a n l a r arasındaki yüceliklerinin yıldızlarınki gibi ol­ masından bu şekilde yorumlanır.

Y A Ğ M U R U N Y O R U M U

Yağmur; rahmet, Kur'an'la dolu bir ilim, hik­ met ve insanların hallerinin doğruluğu olarak yo­ r u m l a n ı r .

(14)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları : 11

(3) H a d e s : İ n s a n p i s l i ğ i , n e c a s e t .

K A N Ç I K M A S I N I N Y O R U M U

Kan çıkmasının yorumu, malın çıkması ola­ rak yapılır. Her ikisinde de bedenin tepkisinin aynı olması ortak yanlarıdır.

HADES'İN (3) Y O R U M U

Hades'in yorumu, dindeki hades şeklindedir. Küçük hades, küçük günaha, büyüğü ise büyük günaha karşılık gelir.

Y A H U D İ L İ K V E H I R İ S T İ Y A N L I Ğ I N Y O R U M U

Yahudilik ve hıristiyanlık, dinde bid'at olarak yorumlanır. Yahudilik fesada, açlığa ve haktan başkasına uymaya delalet eder. Hristiyanlık ise il­ min bozulmasına, cehalet ve sapıklığa işarettir.

DEMİRİN V E S İ L A H ÇEŞİTLERİNİN Y O R U M U

Demir ve silah çeşitleri özündeki mânâ iti­ barıyla kuvvet ve zafer olarak yorumlanır.

GÜZEL K O K U N U N Y O R U M U

Güzel koku iyi övgüye, sözün ve işin güzeline delalet eder. Kötü koku ise bunun tam tersidir...

(15)

Ç E K İ R G E N İ N V E ÇEŞİTLİ H A Y V A N L A R I N Y O R U M U

Çekirge, ordulara ve askerlere delalet eder. Arı, temizinden-helalinden yiyen ve salih amel işleyen kimseye...

Horoz, yüce tabiatlı ve şöhretli kişiye...

Yılan, düşmana veya zehiri ile yok olacak olan bidat sahibine...

Haşarat, ahmak kimseye... Köstebek, dilenen kör kişiye...

Kurt, zalim, gaddar ve günahkâr kişiye... Tilki, gaddar, hilekâr, düzenbaz ve haktan kay­ paklık yapan kişiye...

Köpek, sözlerinde ve yermelerinde gürültüsü ve belası çok olan zayıf düşmana veya bidat ehline, nefsine uyan ve kişinin dinini olumsuz etkileyecek kimseye...

Sefer hayvanı (deve), ev ahalisinin hizmeti için çırpınan köle veya hizmetçiye...

Fare, günahkar, kötü kadına... Aslan, tahakkümcü zorba kişiye...

Koç, dayanıklı, kendisine uyulan kişiye delalet eder...

R Ü Y A T A B İ R İ N E Y A R D I M C I

K U R A L L A R ve G E N E L A Ç I K L A M A L A R

* "Su kabı" mahiyetinde olan her şey, ev eşyasına delalet eder.

(16)

sak-Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları 13 landığı" herşey kalbe delalet eder.

* "Birbirine girmiş, iç içe karışmış" olan her şey, ortaklığa, dayanışmaya veya nikaha delalet eder..

* Yüksekten aşağıya her "düşüş ve iniş" kötü görülmüştür.

* Her "yükseliş ve çıkış" övülmüştür. Ancak normal sınırların içinde olması şart koşulmuştur.

* "Ateşin yaktığı" her şey musibettir. İyiliği ve yaşaması ümit edilmez.

* Bir b e n z e r i daha o l m a y a n eşyaların, kırılması da musibettir.

* Çalan kimsenin görülmediği^ çalınan her şey kalıptır ve ondan ümit kesilir.

* Çalan kimsenin veya yerinin bilindiği veya­ hut sahibinin gözünden kaybolmayan şeyin tekrar dönmesi umulur..

* Vücutta, boyda, dilde, zikirde, sakalda, elde, insan sayısında her türlü fazlalık övülmüştür. Övülen şey ise hayırlıdır.

* Bunlardan haddi aşan her türlü fazlalık ise kötülenmiştir. Kötülenen şey ise şer ve felakettir..

* Giyilen şeylerin kendilerine özel yerlerinin dışında, başka yerlerde görülmesi, hoşa gitmeyen, çirkin bir durumdur. Mesela sarığın ayakta olması, çizmenin başta veya gerdanlığın bacakta olması gibi...

* Layık olmadığı halde hasımlar arasında hüküm vermesi istenen kimseye; halife, emir veya vezir tayin edilen veyahut insanlara nutuk veren

(17)

her kimseye musibet, şer, ayıp ve kötü şöhret ulaşır. * Sevilmeyen elbisenin, yıpranması tekrar giyilmesinden daha ehvendir.

* Ceviz, gizlenmiş maldır. Eğer kırılırsa bu kötü bir durumdur.

* Kimin, kuş tüyü veya kanadı olursa, onun malı olur. Eğer uçarsa yolculuğa çıkacak demek­ tir..

* H a s t a n ı n suskun halde evden çıkması ölümüne, konuşarak çıkması ise yaşamasına dela­ let eder..

* Dar kapılardan çıkmak, içinde bulunulan darlıktan ve kötülükten kurtuluşa ve selamete ulaşmayı ifade eder. Özellikle de gökyüzüne çıkılmışsa, bu sınırsız hayır demektir..

* Bir yerden bir yere yolculuk ve intikal, kişinin içinde bulunduğu duruma göre, bir halden diğerine geçmesini ifade eder.

* Uyanıkken bulunduğu hale uykusunda gelen kimse, hayırsa da serse de o hale tekrar döner.

* K i ş i n i n ö l ü m ü , t e v b e s i n e ve A l l a h ' a d ö n ü ş ü n e d e l a l e t eder. Ç ü n k ü ö l ü m , Allah'a dönüştür. Allahu Teala şöyle buyurmaktadır:

"Sonra da gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülürler." (4)

* Rehin tutulan veya borç üzerine esir alınan k i m s e n i n , A l l a h ' a v e y a m a i y e t i n d e k i l e r e ait (4) E n ' a m S û r e s i , 6 2 .

(18)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları 1_5 üzerinde bir hak var demektir..

* Hastanın ailesiyle vedalaşması veya ailesi­ nin onu uğurlaması hastanın ölmesi anlamına ge­ lir.

R Ü Y A T A B İ R İLMİNİN U S Û L Ü N E D A İ R KUR'ANÎ Ö R N E K L E R

İmam İbnu'l-Kayyım Kur'an'daki örneklerin tümünün, sonuç çıkarmayı bilen kimseler için rüya tabiri ilminin kuralları ve kökleri olduğunu söyler. Dolayısıyla Kur'an'ı iyi anlayan kişi, rüya tabirini de en güzel şekilde yapar.

Doğru tabir usulü, elbetteki Kur'an'ın nurun­ dan çıkarılmıştır:

* Gemi kurtuluşla tabir olunur. Ticaret olarak da tabir olunur.

Ayeti Kerimede:

"Böylece biz onu da, gemi halkını da kur­

tardık" buyurulmaktadır. (Ankebut Sûresi, 15)

* Odun, münafıklarla...

* Taş, kalbin katılmaşmasıyla... * Beyaz da, elbise de, kadınla... * Su içmek, fitne ile...

* İnsan eti yemek, onun gıybetini etmekle... * Anahtarlar, kazançla, hazine ve mallarla... * Açmak, bazen dua ile, bazen de zaferle...

(19)

görülmesi, o yöre ahalisinin zelil ve hakir ol­ masıyla...

* İp, sözle, doğrulukla ve kuvvetle tabir olunur. * Uyuklama ise emniyetle tabir olunur.

* Baklagiller, soğan, sarımsak, mercimek görmenin tabiri ise, mal, rızık, ilim, zevce veya ev h u s u s u n d a h a y ı r l ı o l a n ı d e ğ e r s i z o l a n l a değiştirmek ve değersiz olanı almaktır.

* Hastalık; nifak, şüphe ve rüyanın şehveti ola­ rak yorumlanır.

* Emzikli çocuk, düşman olarak tabir olunur. Ayeti Kerime şöyledir:

f y y y * - - O - O J *y y yB

-"Nihayet Firavun'un ailesi, onu kendileri için bir düşman ve üzüntü konusu olsun diye şüphesiz görüp aldılar." (5)

* Nikah, bina ile tabir olur.

* Kül, batıl iş olarak yorumlanır. Ayeti Ke-rime'de:

O i - O / y / O ; ; , D / « £y y y £ f. yy

' * - ' y ' B y % i

"Rablerine küfredenlerin durumu şudur: On­ ların y a p t ı k l a r ı , fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu bir kül gibidir" buyurulmak-tadır. (6)

(5) K a s a s S û r e s i , 8 . (6) İ b r a h i m S û r e s i , 1 8 .

(20)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları 17

* Işık, hidayetle; karanlık ise dalaletle tabir ol­ unur. Burada Ömer İbnu'l-Hattab'ın kadı olarak tayin ettiği Habis bin Sa'd et-Tâî'ye söylediklerini nakledelim:

Habis:

- Ey mü'minlerin emiri! Ben güneşle ayın savaştıklarını g ö r d ü m . Y ı l d ı z l a r da her ikisi a r a s ı n d a y a r ı y a r ı y a a y r ı l m ı ş l a r d ı ( t a r a f olmuşlardı), der.

Ömer:

- Sen hangisinin yanındaydın? diye sorar. - Güneşe karşı ayın yanındaydım, der. Ömer:

- Silinenle beraber olmuşsun. (7) Git, sen bana yaramazsın, der.

Habis bin Sa'd et-Tâî şüpheli bir hal üzere, Sıffin'de öldürüldü.

% ^ % Abir'e:

- Güneşin ve ayın kalbime girdiğini gördüm, denildi.

Abir cevap olarak:

- Ölürsün, dedi. Delil olarak da şu âyet-i ke-rime'yi getirdi: "Ama göz 'kamaşıp da kaydığı' ay karardığı, güneş ve ay birleştirildiği zaman; insan o gün der ki: Kaçış nereye?" (8)

* * *

(7) " G e c e a y e t i n i s i l d i k d e g ü n d ü z a y e t i n i a y d ı n l a t ı c ı kıldık." İsra S û r e s i , 1 2 .

(8) K ı y a m e t S û r e s i , 7 - 1 0 .

(21)

Bir adam gelip İbnu Sirîn'e.dedi ki:

- Yanımda dört tane ekmek gördüm. Ve güneş doğdu...

- Dört güne kadar öleceksin, diye cevap verdi. Sonra da A l l a h u Teala'nın şu sözünü okudu: "Sonra biz güneşi ona bir delil kılmışızdır. Sonra da onu tutup kendimize ağır ağır çekimsizdir." (9)

Bu yorumdan sonra adam dört gün daha rızkını taşıdı.

% sfc

Başka birisi de gelip O'na şöyle dedi:

- Torbamın ağaç kurduyla dolu olduğunu gördüm.

Ona şu cevabı verdi:

- Sen ölüsün dedi ve şu ayeti okudu: "Böylece onun (Süleyman'ın) ölümüne karar verdiğimiz za­ man, ölümünü, onlara asasını yemekte olan bir ağaç kurdundan başkası haber vermedi." (10)

% %

*

* Hurma, müslüman kimseye ve güzel söze de­ lalet eder.

* Ebu Cehil karpuzunun (tadı acı olan karpuz) görülmesi zıddına delalet eder.

* Put, faydası olmayan kötü köleye delalet eder. * Bahçe, çalışmaya; bahçenin yanması ise hed­ er olmasına delalet eder.

* Kim, ikinci defa ip büküyorken veya kölesine (9) F u r k a n S û r e s i , 4 5 - 4 6 .

(22)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları 19 ikinci defa elbise yapıyorken görürse, bu onun ahdi­

ni bozacağı mânâsına gelir.

* D ü m d ü z bir yolda d ü z g ü n bir şekilde yürümek, doğru yolda olduğuna delalettir.

* Ana caddeden ayrılan yollara sapmak, ana yola ters yönlere meyledildiğine delalet eder.

* Sağ ve sol yönü olan bir yol sunulduğunda, onlardan hangisine yönelirse artık, o yönün ehlin­ den olur.

* İnsan avretinin görülmesi, işlenen günaha ve yapılan ayıba delalet eder.

* Bir şeyden firar ve kaçış, kurtuluş ve zafer­ dir.

* Suda boğulmak, dinde ve dünyada fitnedir. * İp ile gökle yer arasını birbirine bağlamak; Allah'ın kitabına ve ahdine sarılmak; O'nun ipine sımsıkı tutunmaktır. Eğer ip koparsa o zaman bu saflık (günahsızlık) ortadan kalkar. Ancak ipin k o p m a s ı k i ş i n i n ö l d ü r ü l m e s i v e y a ö l m e s i mânâsına da gelir.

Rüya, Allah'ın vekil tayin ettiği melek ta­ rafından hissettirilen fiillerdir. Ta ki insan kendisi için verilen örnekten benzerleri için sonuçlar çıkarsın. Bundan dolayı rüyanın yorumuna ta'bir denilmiştir. Geçmek mastarının tafil kalıbındaki ifadesidir. Biraz açarsak; öğüt almak; öğüt alan kişinin, benzerlerin birinden diğerine geçmesinden ötürü ibret almak diye isimlendirilir. Herhangi bir şeyin hükmü, denginin hükmü gibi olmasaydı veya benzerlerin hükmü aynı olmasaydı tabir ilmi ve ibret alma batıl (boş) olurdu ve başka bir çözüm yolu

(23)

da bulunamazdı. Allah (c.c) kitabının bir çok ye­ rinde kulları için örnekler verdiğini zikreder. Kul­ larına bu örnekleri can kulağıyla dinlemeyi emred­ er. Onları akletmeye, düşünmeye ve ibret almaya çağırır. İşte bizim kastımız da budur. (11)

Öyleyse gelin Peygamberimiz'in (s.a.v.) ve sa­ habesinin rüyalarını ve düşlerini bu kurallar ve genel açıklamalar ışığında izleyelim:

Allah (c.c.) doğruyu kalplere ilham edendir.

R A S Û L Ü L L A H A (s.a.v.) İLK V A H Y S A D I K R Ü Y A İLE B A Ş L A M I Ş T I R .

Buharı ve Müslim'in Peygamberin (s.a.v.) zev-jesi Aişe'den (r.a.) rivayetinde Aişe demiştir ki:

- Rasûlüllah'a (s.a.v.) ilk vahyin başlaması uy­ kuda sadık rüya görmekle olmuştur. Hiçbir rüya görmezdi ki sabahın aydınlığı gibi (apaçık) zuhur etmesin. Sonra kendisine tenhada kalmak sevdiril­ di. Artık Hirâ mağarasına çekilir orada ailesinin yanına dönmeden bir kaç gün ibadet ederdi. Bu maksatla yanına azıkta alırdı. Sonra Hadice'nin yanına döner yine o kadar bir müddet için azık ted­ arik ederdi. Nihayet Hirâ mağarasında bulunduğu bir sır.ada ansızın (emr-i) Hak karşısında çıkıverdi, kendisine melek gelerek:

- Oku! dedi.

Rasûlüllah (s.a.v.):

- Ben okuma bilmem, cevabını verdi. Fahr-i Kainat (s.a.v.) buyuruyorlar ki:

(24)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları ; 21

( 1 2 ) A l a k S û r e s i , 1-5.

O zaman melek beni alarak takatim kesi-linceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp yine:

— Oku! dedi. Ben de:

— Okumak bilmem, dedim.

Melek beni yine alıp ikinci defa takatim kesi-linceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp yine:

— Oku! dedi. Ben de:

— Okumak bilmem, dedim. Nihayet beni yine üçüncü defa takatim kesilinceye kadar sıkıştırdı sonra beni bırakıp şu ayetleri okudu:

"Yaratan Rabbinin adiyle oku! O Allah ki, in­ sanı bir kan pıhtısından yarattı. Her halde oku! Se­ nin Rabbin kalemle yazmayı öğreten kerimler ke­ rimidir. İnsana bilmediğini öğretmiştir." (12)

Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.v.), o sıkıştırma sebebi ile (heyecandan) boyun etleri titreyerek döndü ve Hatice'nin yanına giderek:

— Beni örtün, beni örtün! dedi. Korkusu gidinc­ eye kadar mübarek vücudunu sarıp örttüler. Ondan sonra Peygamber (s.a.v.) Hatice'ye:

— Ey Hatice! Acep bana ne oluyor? dedi ve olup bitenleri ona haber verdi. "Kendimden korktum" dedi. Hatice ona şunları söyledi:

— Öyle deme, sevin! Allah'a yenim ederim ki, Allah seni hiç bir vakit utandırmaz vallahi. Çünkü sen akrabana bakarsın, sözün doğrusunu söylersin,

(25)

i ş i n i g ö r m e k t e n a c i z o l a n l a r ı n a ğ ı r l ı ğ ı n ı y ü k l e n i r s i n . Fakire verir k i m s e n i n kazandı-ramayacağını kazandırır, misafiri ağırlarsın. Hak yolunda zuhur eden hadiseler karşısında yardım edersin.

Bundan sonra Hatice, Rasûlüllah'ı (s.a.v.) be­ raberine alarak Varakatu'bnü Nevfel b . Esed b . A b d u l u z z a ' y a götürdü. Bu zat Hatice'nin am­ casının oğlu yani babasının kardeşi oğlu idi. Cahi-liye zamanında h r i s t i y a n dinine g i r m i ş olup arapça yazı yazması'nı bilir, İncil'den Allah'ın dile­ diği kadar bazı şeyleri Arapça yazardı Varaka gözleri görmez olmuş bir pir-i fâni idi. Hatice ken­ disine:

— Ey amca! Dinle bak, kardeşin oğlu neler söyleyecek, dedi. Varakatu'bnü Nevfel:

— Ne var k a r d e ş i m oğlu? diye s o r u n c a Rasûlüllah (s.a.v.) gördüğü şeyleri kendisine haber verdi. Bunun üzerine Varaka:

— Bu gördüğün Musa'ya (a.s.) indirilen Na-m u s - u Ekberdir. ( 1 3 ) A h keşke senin davet g ü n l e r i n d e genç o l a y d ı m . Keşke k a v m i n seni çıkaracakları zaman hayatta bulunsaydım dedi. Rasûlüllah (s.a.v.):

— Onlar beni çıkaracaklar mı ki? diye sordu. Varaka:

— Evet. Zira senin gibi birşey getirmiş hiç bir kimse yoktur ki düşmanlığa uğramasın. Şayet se­ nin davet günlerine yetişirsem sana son derece yardım ederim, cevabını verdi. (14)

( 1 3 ) N a m u s - u E k b e r : V a h y i g e t i r e n m e l e k y a n i C e b r a i l ' d i r (a.s.) ( 1 4 ) B u h a r î , T a b i r k i t a b ı . " R a s û l ü l l a h ' a ( s . a . v . ) i l k v a h y i n b a ş l a m a s ı " b a b ı . S a h i h - u l M ü s l i m , İ m a n kitabı. H a d i s n o : 2 5 2 .

(26)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları 2 3

( 1 5 ) B u h a r î r i v a y e t e t m i ş t i r T a b i r k i t a b ı . " A l l a h ' t a n g e l e n r ü y a " b a b ı , M ü s l i m , R ü y a k i t a b ı . H a d i s n o : 1 .

R Ü Y A V E H Ü L M (DÜŞ)

Ebi Katade'nin Peygamberimiz'den (s.a.v.) ri­ vayetinde Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

- ofl , y o l a * s * » - « y ' " l

"Rüya Allah'tan; h ü l m ( d ü ş ) ise şeytan­ dandır." (15)

R Ü Y A N I N H A K İ K A T İ V E E H L İ S Ü N N E T İ N G Ö R Ü Ş Ü

İ m a m el-Mazerî şöyle diyor: Ehli sünnetin rüya hakikati konusundaki görüşü şudur: Allahu T e â l â nasıl u y a n ı k k i m s e n i n k a l b i n d e bazı inanışlar yaratıyorsa, uyuyan kimsenin kalbinde de böyle inanışlar yaratır. Allah (c.c) dilediğini yapar, onu ne uyku ne de uyanıklık engeller. Bu inanışları yaratınca, sanki bunları ikinci halde yaratacağı veya yaratmış olduğu diğer durumlar için bir bilgi olarak takdir eder. Uyuyan kimsenin kalbinde kuş değilde uçmak dilerse, bu çoğunlukla, olması ge­ rekenin karşıtı bir durumdur. Bu inanış, herhangi bir konuda bilgi de olabilir. Mesela; Allah Teâlâ bu­ lutu yağmur için bir bilgi kılabilir. Ancak bilgi ola­ rak takdir edilen inanışlarda şeytanın hazır bulun­ maması gerekir. Şeytanın varlığına zararlı olan bilgi de takdir buyrulabilir. Şeytanın rüyada hazır bulunması için geçitleri vardır. Eğer herhangi bir müdahalesi y o k ise o zaman rüya gerçektir. Bu m e y a n d a P e y g a m b e r i m i z (s.a.v.) şöyle

(27)

buyur-muştur: "Rüya Allah'tan; düş ise şeytandandır." Bu her halükarda şeytanın müdahalesi olur an­ lamında değildir. Rüya hoşa giden, sevilendir; düş ise hoşa gitmeyen, sevilmeyendir.

Başkaları da şöyle demişlerdir: Hoşa gitmeyen ise bunun tam tersidir. Bununla birlikte her ikisi de Allah'ın takdiri ve O'nun dilemesi iledir. Şeytanın yaptığı bir şey yoktur. Ancak hoşa gitmeyen rüyada şeytan hazır olur. Böyle rüyaları seçer ve insanları etkilemeye çalışır. (16)

R Ü Y A Â D A B I

Ebu Said el-Hudrî'den (r.a.) rivayetle Peygam­ berimiz şöyle buyurmuştur:

^ o , 0 , > , , * ç * * } fi ta , o fi fi , , ^

<U) Juj>t-ii c*ü) ^ UJU LıJj j^TJb-1 <_£lj »

' « ' fi-e fi # , o , , , , , a ^ , fio , o , ,

, £ , , J , O . » O , , O , 0 , 0 , , 0 , ,

"İçinizden biri hoşuna giden bir rüya görürse o Allah'tandır. Bundan dolayı Allah'a hamd etsin ve onu anlatsın. Bunun dışında hoşuna gitmeyen birşey görürse o da şeytandandır. Onun şerrinden Allah'a sığınsın ve kimseye anlatmasın. (Bilsin ki) Ona bir zararı dokunmaz." (17)

(16) S a h i h - u l M ü s l i m ' i n N e v e v î ş e r h i 1 5 / 1 7 .

(28)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları 25

J o a a o fi

"Salih rüya A l l a h ' t a n d ı r . Kötü rüya ise şeytandandır. Kim bir rüya görür ve gördüğü rüyadan hoşuna gitmeyen bir şey olursa, soluna tükürsün ve şeytanın şerrinden Allah'a sığınsın. Ona bir zararı dokunmaz ve bundan kimseye haber v e r m e s i n . Güzel bir rüya g ö r ü r s e b u n u da müjdelesin. Sadece sevdiklerine haber versin." (18)

H O Ş A G İ T M E Y E N B İ R RÜYA

G Ö R Ü N C E NE Y A P M A K GEREKİR?

Cabir'den (r.a.) rivayetle Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

£^ * * o * o fi o*o* * fi * o ^ *-o fi * o fi fi * ^ '

j ctf*& ejL-o jt- j^aJU l ^ f s j [jjj—il j ^ J i ^ l 131»

OlT ıs JÜI ^ J_poJ j c IJ^J Ûİ.U..7.H aÎI L> Jı*ı~J

O s s

((<LİP

"İçinizden biri hoşa gitmeyen (kötü) bir rüya görürse soluna üç defa tükürsün ve şeytanın şerrinden üç defa Allah'a sığınsın. (Sonra da) han-(18) S a h i h - u l M ü s l i m , R ü y a k i t a b ı . H a d i s n o : 3 .

Ebu Katade'nin Rasûlüllah'dan (s.a.v.) rivaye­ tinde Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

o - ^ ^ o , fi f '"t - \ >' s, 'O &

j** . jl,U..:. II ç.j~JI LjjjJI j taÎI 4>JUaJI LıjjJI »

(29)

gi tarafa doğruysa o tarafı değiştirsin (diğer yanına dönsün)." (19)

* * *

Müslim'in Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayeti ise şöyledir:

((^-Ül LJJ tiJJc^j ^ / j J-sAİi plAi ojit U ^TJL?-! ( j l j »

"İçinizden biri hoşa gitmeyen bir rüya görürse kalksın, namaz kılsın ve kimseye bundan bahset­ mesin." (20)

Bu rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla rüya âdabını şöyle sıralayabiliriz:

Salih olan rüya için şu üç şeyi söyleyebiliriz: — Gördüğü rüyadan dolayı Allah'a hamd et­ mek.

— Bunu müjdelemek.

— Rüyadan sadece sevdiği kimselere bahset­ mek

Hoşuna gitmeyen rüya için ise şu beş şeyi be­ lirtebiliriz:

— R ü y a n ı n ve ş e y t a n ı n şerrinden Allah'a s ı ğ ı n m a k

— Üzerine yattığı tarafı değiştirmek.

— Uyandığında sol tarafına üç defa tükürmek. — Rüyasını kimseye anlatmamak.

— İki rekat namaz kılmak.

Hafız, Fethu'l-Barî'de şöyle der: Rüyanın (19) S a h i h - u l M ü s l i m , R ü y a k i t a b ı . H a d i s n o : 5.

(30)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları 27 şerrinden Allah'a sığınma konusunda varid olan hadis, sahih bir rivayettir. Said İbn Mansur, İbn Ebu Şeybe ve Abdurrezzak sahih senetlerle İbrahim en-Nehaî'den çıkarmışlardır. Şöyle buyurulmak-tadır: "İçinizden biri rüyasında hoşa gitmeyen bir şey görüpte uyanırsa, "gördüğüm rüyanın dinim ve d ü n y a m hususunda h o ş u m a gitmeyen kısmının şerrinin bana ulaşmasından, Allah'ın melekleri­ nin ve peygamberlerinin O'na sığındığı gibi ben de Allah'a sığınırım" (desin)."

Uykuda görülen korkunç şeylerden Allah'a sığınma konusunda Malik'in rivayet ettiği bir hadis vardır. Şöyle buyurulmaktadır:

Halid İbnu'l-Velid:

— Ey Allah'ın Rasûlü uykumda korkuyorum, Rasûlüllah (s.a.v.):

— Allah'ın b ü t ü n isimleriyle O'nun gaz­ abından, azabından, kullarının şerrinden, şeytanın kötülüklerinden ve onların hazır bulunmalarından Allah'a sığınırım de, buyurdular. (21)

M Ü J D E L E Y İ C İ L E R V E SALİH R Ü Y A

Ebu H u r e y r e ' d e n r i v a y e t l e d i y o r k i : Rasûlüllah'ı (s.a.v.) şöyle derken duydum:

— Peygamberlikten müjdeleyiçiler dışında bir şey kalmadı.

( 2 1 ) B k z . F e t h - u l Barî 1 2 / 3 8 8 . d e d i .

(31)

Dediler ki:

- Müjdeleyiciler nedir?

- Salih rüya, buyurdular. (22)

^ ^ ^

İmam Ahmed, Ebu Derda'dan rivayetle nak­ letmektedir: "Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır." (23)

Peygamberimiz bu âyet-i kerîme hakkında şöyle buyurmuştur: "Müslüman kimsenin gördüğü veya onun görüldüğü rüya, salih rüyadır."

=fc =fc *

Ebu Ya'la, Enes'in hadisinden rivayetle:

- Risalet de, peygamberlik de kesilmiştir. Ben­ den sonra ne nebî, ne de resul gelecektir. Ancak sa­ dece müjdeleyiciler kaldı, buyurmuşlardır.

- Müjdeleyiciler nedir? dediler.

- Müslümanların rüyası, peygamberliğin bir parçasıdır, dedi.

Mânâsı: Vahiy, Peygamberimiz'in (s.a.v.) ve­ fatıyla kesilir. M ü ' m i n l e r i n g ö r d ü ğ ü rüyadan başka bilinen başka şey kalmaz. İlham da böyledir. Olacaklara dair içinde haberler vardır. Peygamber­ imiz'in (s.a.v.), Ömer'den (r.a.) bildirdiğine göre il­ ham p e y g a m b e r l e r d ı ş ı n d a k i l e r d e vaki olur. "Sizden önceki ümmetlerde muhaddisûn (24) vardı. Ümmetimden onlardan birisi olsaydı, Ömer İbnu'l-Hattab onlardan olurdu."

( 2 2 ) Sahihu'l-Buharî, Tabir kitabı, Müjdeleyici babı. Müslim, İbn Abbas'ın hadisi yoluyla rivayet etmiştir. Namaz kitabı, Hadis no: 208

(23) Yunus, 64.

(24) Muhaddisûn'un mânâsına ilham olunanlar veya isabet edenler denil­ miştir. Buharî der ki: Doğru söz diline gelenler.

(32)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları 2 9

İbn V e h b ise şöyle der: M u h a d d i s û n ' u n açıklaması ilham olunanlardır. (25)

Bir çok evliya, gaybî (gizli) meselelerden söz etmişlerdir. Durum söyledikleri gibiydi. İşte bu il­ hamdır.

Fethu'l-Barî'nin sahibi de şöyle der: Peygam­ b e r i m i z (s.a.v.) z a m a n ı n d a ilhamın nadirliği k ı y m e t l i iken o n d a n s o n r a ç o k l u ğ u d e ğ e r l i olmuştur. Vahyin onu uyanıkken kuşatması ve mucizeler sadır olmasının taktiri asil ve kıymetli bir durumdur. O'nun döneminde kimseden böyle bir şeyin vakî olmaması uygun olandır. Allah (c.c.) seçtiği kullarına ilham vermiştir. Bu kimselerin ş ü p h e y e d ü ş m e y e c e k g ü v e n e ulaşmış olmaları gerekir. Çokça vâki olmasına ve şöhret bulmuş bir d u r u m olmasına rağmen inkar edilmesi büyük günahtır. (26)

S A L İ H R Ü Y A P E Y G A M B E R L İ Ğ İ N C Ü Z ' L E R İ N D E N B İ R CÜZ'DÜR.

Enes b. Malik'den (r.a.) rivayetle Peygamberi­ miz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

3 j - J I ^ \(.y>r J y o j l j ~*z~> ,y ç.y>- ^|U<aJl Jl>-J\ ^ SJL~»>J! LJ^Jl "Salih bir kimsenin gördüğü güzel rüya, pey­ gamberliğin kırk altı şubesinden birisidir." (27)

^ ^ ^ (25) S a h i h u ' l - B u h a r î . M e n a k ı b ı Ö m e r . S a h i h u ' l - M ü s l i m . S a h a b e n i n f a z i l e t l e r i k i t a b ı . H a d i s n o : 2 3 . ( 2 6 ) B k z . F e t h u ' l - B a r î 1 2 / 3 9 2 - 3 9 3 . (27) S a h i h u ' l - B u h a r î , T a b i r k i t a b ı . " S a l i h k i m s e l e r i n r ü y a l a r ı " b a b ı . S a h i h u ' l - M ü s l i m , R ü y a k i t a b ı . H a d i s n o : 6.

(33)

Müslim'in rivayetinde Ebu Hureyre'den gelen rivayette Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

• „ a ^ o V o J o J o s Q } s $ * o fi fi* o ^ $o fi

"Kıyamet vakti yaklaştığında müslümanın rüyası yalan olmayacak. Rüyada en doğrunuz k o n u ş t u k l a r ı n d a en doğrunuzdur. Müslümanın rüyası peygamberliğin kırk beş şubesinden birisi­ dir." (28)

Bu hususta bir çok rivayet vardır. -Hafız in Fethu'l-Bârî'de söylediği gibi- Bu rivayetlerden on tane değişik ifadeli hadis tesbit ettik. Bunlardan en azı yirmi altı şubeden biri; en çoğu da yetmiş altı şubeden biri şeklinde...

Peki Peygamberimizin (s.a.v.) vefatıyla kesilen nübüvvete rağmen, rüya peygamberliğin bir cüz'ü (parçası) nasıl oluyor?

Hafız, Fethu'l-Bârî'sinde şöyle der: Peygam­ b e r i n (s.a.v.) vefatıyla kesilen nübüvvete rağmen rüyanın, peygamberliğin bir cüz'ü (parçası) olması sorun teşkil etti.

Cevap olarak şöyle denildi: Rüya Peygamberi­ mizden (s.a.v.) vaki olursa bunun peygamberiliğin bir cüzü olması gerçektir. Peygamberin dışında bi­ rinden vakî olursa bu rüyanın peygamberliğin cüzlerinden birisi olması mecazidir.

Hıtabî ise şöyle der: Bunun mânâsı, rüya pey-(28) S a h i h u ' l - M ü s l i m . R ü y a k i t a b ı . H a d i s n o : 6 .

(34)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları 3 1

( 2 9 ) B k z . F e t h u ' l - B â r î , 1 2 / 3 8 0 .

gamberliğin kabul ettiği şekildedir. Yoksa paygam-berlikten eksik kalan bir şeyi tamamlayıcı değildir. Şöyle de denilmiştir: Peygamberlik ilminin bir parçasıdır. Çünkü peygamberlik her ne kadar sona erdiyse de ilmi kalıcıdır.

İbn Abdülbîrr'in hikaye ettiği konuşmada, Ma­ lik konuşmasını sürdürür. O'na şöyle sorarlar:

— Rüyayı herkes tabir edebilir mi?

- Peygamberlikle hiç oynanır mı?! diye cevap verir.

Sonra da der ki: Rüya peygamberliğin bir cüz udür. Peygamberlikle oynanmaz.

El-Cevap: Bakî olan peygamberlik, mânâsında değildir. Burada kastedilen gaybın bir kısmına vakıf olma açısından peygamberliğe benzemesidir. Bu konuda ilimsiz konuşmamak gerekir. (29)

Alimlerin bu konuda söyledikleri bir çok görüş var. Bunun için bu hadisin şerhlerine bakılabilir.

D O Ğ R U RÜYA, S A L İ H O L M A Y A N K İ M S E D E N V A K İ O L A B İ L İ R Mİ?

Mühellib şöyle der: Salih kimse bazen karışık rüya görebilir. Ancak bu pek nadirdir. Çünkü şeytanın o kimsede yer etmesi azdır. Tersi için dur­ um tam zıddıdır. Rüyadaki doğruluk, şeytanın ta­ sallutunun çokluğunda pek nadir vakî olur.

Der ki: İnsanlar bu konuda üç derecedir:

1. Peygamberler. Rüyalarının tümü doğrudur. Bazen bu rüyaları tabir etmek gerekebilir.

(35)

2. Salihler. Rüyalarının çoğu doğrudur. Bazen tabir gerektirmeyen rüyaları olur.

3. Bunların dışındakiler. Rüyalarında bazen doğruluk olur.

Karışık rüyalar da üç türlüdür. 1. Gizleyenler. Genellikle dengededir.

2. Fasıklar (günahkârlar). Genelde karışık rüya görürler. Doğru rüya azdır.

3. Kâfirler. Çok nadir doğru rüya görürler.

K a f i r l e r d e n b a z ı l a r ı da d o ğ r u r ü y a görebilirler.

Yusuf un (a.s.) iki zindan arkadaşının ve me­ liklerinin gördüğü rüyalar gibi.

Kurtubî ise şöyle der: Doğru ve salih bir müslümanın hali ancak peygamberlerin haline uy­ gun düşer. Peygamberlerin ikram olunduğu türden bir çeşit üzere i k r a m olunur. Bu da gaybe vakıfıyettir. Kafir, fasık veya bu ikisinin karışımı halindeki kimse ise asla... Bazen rüyaları doğru olsa dahi bu çokça yalan söyleyen kimsenin doğru söylemesi gibidir. Gaybtan konuşulan her şey de p e y g a m b e r l i ğ i n bir cüz'ü değildir. Kahin ve müneccimler gibi... (30)

P E Y G A M B E R İ M İ Z İ N (s.a.v.) R A B B İ N İ R Ü Y A D A G Ö R M E S İ

İbn Abbas'dan (r.a.) rivayetle Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle demiştir: "Ulu ve yüce Rabbim bu gece, en güzel surette -İbn Abbas, zannedersem Rasûl-i

(36)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları 3 3

PEygam barim izin veAsfcahnm Rüyalan^.3

Ekrem uyku aleminde buyurdu, dedi- bana geldi ve "Ey Muhammedi" buyurdu. "Mele-i Âla (31) ne hu­ susta k o n u ş u y o r l a r , biliyor m u s u n ? " Ben de "hayır!" dedim. Bunun üzerine elini iki omuzum arasına koydu ve ben o elin soğukluğunu iki me­ mem arasında -veya göğsümde, buyurdu- hisset­ tim. Sonra göklerde ve yerde ne varsa bildim. "Ey Muhammedi" buyurdu, "Mele-i A l a ne hususta konuşuyorlar, biliyor musun?" Ben de "evet!" de­ dim. "Keffaretler hakkında. Keffaretler namazdan sonra mescidde kalmak, cemaatlere yaya olarak yürümek ve güçlüklerde (şiddetli soğuklarda) ab-desti tam almaktır. Kim bunu yaparsa hayırla yaşar, hayırla ölür ve hatalarından (sıyrılarak) an­ nesinin kendisini doğurduğu gün gibi olur. Sonra "Yâ Muhammed!" buyurdu, "namaz kıldığın vakit ş ö y l e d u a et: A l l a h ' ı m i y i l i k l e r i y a p m a y ı , kötülüklerden el çekmeyi ve yoksulları sevmeyi sen­ den dilerim. Kullarına bir fitne (felaket) murad ettiğin vakit, beni o fitneye uğramamış olarak yanına al."

Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

fi " fi * * fi fi * O * " ( P } s o * * $ * *

"Dereceler ise; selam'ı yaymak, yemek yedir­ mek ve h e r k e s uykuda iken geceleyin namaz kılmaktır." (32)

(31) Mele-i Âla: Gökler ve onların üzerindeki kürsî ve arşın sakinlerinden olan melâiketû'l-kirâmdır. Kendi aralarında münazara içerisindedirler. Münazara, ya bu amellerin yazımında ve sevabını bilmede yarışmak ya da amellerin büyük sevabına nail olup mutlu akibetine mazhar olmak için yeryüzü ehlinden olmak sebebiyledir.

(37)

Tirmizî'nin Muaz b. Cebel'den (r.a.) rivayeti ise şöyle: Dedi ki: Rasûlüllah (s.a.v.) bir sabah vakti sabah namazında gözükmedi. Neredeyse güneşi görecektik. Derken hızlıca (hücresinden) çıktı ve ce­ maatı namaza çağırdı. Rasûlüllah namazı kısa tut­ tu. Selam verdikten sonra sesli bir şekilde dua etti. "Saflarınızda kalınız" b u y u r d u k t a n sonra bize döndü ve ardından şöyle dedi: "Sabah vakti beni siz­ den alıkoyan şeyden bahsedeceğim. Gece kalktım ve abdest aldım. Taktir olunduğu halde iken bir de baktım ki ulu ve yüce Rabbim en güzel halinde. "Ey Muhammed!" buyurdu. "Emrine amadeyim rab­ bim" diye karşılık verdim. "Mele-i Ala ne hususta konuşuyorlar biliyor musun?" Ben de "bilmiyorum" dedim. Bunu üç defa tekrarladı.

Elini omuzum arasına koyduğunu gördüm. Hatta ben o elin soğukluğunu iki memem arasında hissettim. Ardından her şey benim için aşikar oldu ve ben onları bildim.

A l l a h ( c . c . ) "Ey M u h a m m e d ! " b u y u r d u . "Emrine amadeyim Rabbim" dedim. "Mele-i Âla ne h u s u s t a k o n u ş u y o r l a r ? " b u y u r d u . "Keffaretler hakkında" dedim. "Nedir onlar?" diye sordu.

Dedim ki: İyi olan şeylere yürüyerek gitmek, namazlardan sonra mescidde kalmak, güçlüklerde abdesti tam almaktır.

Allah (c.c.) "Hangi hususlardadır?" diye so­ runca da dedim ki: Yemek yedirmek, yumuşak söz s ö y l e m e k v e i n s a n l a r u y k u d a iken n a m a z kılmaktadır.

(38)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları 3 5

D e d i m ki: A l l a h ' ı m i y i l i k l e r y a p m a y ı , kötülüklerden el çekmeyi, yoksulları sevmeyi, beni bağışlamanı ve rahmet etmeni dilerim. Kullarına bir fitne murad ettiğin vakit, beni o fitneye uğramamış olarak yanına al.

"Seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi ve sev­ gine yaklaştıracak amelleri sevmeyi nasip et."

Rasûlüllah: "Muhakkak ki bu haktır. İnceleyip sonra da öğrenin" buyurdu.

P E Y G A M B E R İ M İ Z İ N , E B Û BEKİR, Ö M E R V E O S M A N ' I N FAZİLETİNE D A İ R G Ö R D Ü Ğ Ü R Ü Y A L A R I

İbn Ömer rivayetinde şöyle der: Rasûlüllah (s.a.v.) bir gün güneş doğumundan sonra çıktı ve şöyle buyurdu: Fecir vaktinden önce bana, mekâlîd ve mevazinin verildiğini gördüm. Mekâlid, anah­ tarlardır. Mevazin ise tartım işinin yapıldığı terazi­ lerdir. Terazinin bir kefesine ben, diğerine de ümmetim konuldu da ben ağır geldim.

Sonra Ebu Bekir getirildi ve tartıldı (diğer kefe­ sinde ümmeti M u h a m m e d olduğu halde). Ardından Ömer getirildi ve tartıldı. Daha sonra Osman geti­ rildi ve tartıldı. Sonra da (terazi) kaldırıldı. (33)

P E Y G A M B E R İ M İ Z İ N K E N D İ E C E L İ N İ VE K E N D İ N D E N S O N R A EBU BEKİR'İN E C E L İ N İ G Ö R D Ü Ğ Ü R Ü Y A S I

İbn Şehab'dan rivayetle der ki: Peygamber (s.a.v.) gördüğü rüyayı Ebu Bekir'e anlattı:

— Ey Ebu Bekir! Ben ve sen yarışa girdik ve ben

(33) Heysemî bunu Mecmeu'z-Zevaid'de zikreder. 9/58. Sonra der ki: Ah­

met ve Taberanî'nin rivayetlerinde "hepsinde, ağır geldiler" fazlalığı vardır.

Ve buyurdular ki: "Sonra Osman getirildi. Bir kelesine o, diğerine de ümmetim konuldu da ağır geldi Sonra da (terazi) kaldırıldı." Bu rivayetin ravileri, güvenilir kimselerdir.

(39)

seni iki buçuk dereceyle geçtim, buyururlar. Ebu Bekir:

- Ey Allah'ın Rasûlü ben de senden sonra iki buçuk yıl yaşayacağım, dedi. (34)

HZ. PEYGAMBERİN, EBU BEKİR VE ÖMER'İN HALİFELİK DÖNEMLERİNDE OLACAKLARA, İKİSİNİN DE GÜZEL TUTUMLARINA VE İ N S A N L A R I N O N L A R D A N FAYDALANMA­ SINA DAİR RÜYASI

Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayetle: Rasûlüllah'ı (s.a.v.) şöyle buyururken dinledim:

" * ' -» « ' " " ' i » " fi.O*0,,,y

" " fi fi " ^ (p-' ^ >- o o

"Bir defa ben uyurken kendimi bir su kuyusu­ nun başında gördüm. Kuyunun üzerinde bir kova vardı. V e o kuyudan Allah'ın dilediği kadar su çıkardım. Sonra kovayı E b u Kuhafe'nin oğlu ( H z . Ebu Bekr) aldı. Ve onunla bir yahut iki kova su çıkardı. Onun çekişinde -Allah kendisine mağfiret buyursun- zayıflık vardı. Sonra kova daha büyük ko-( 3 4 ) S u y û t î b u n u H a s a i s u ' l - K ü b r a ' s ı n d a z i k r e d e r , 2 / 1 1 5 . İ b n S a ' d ' a ait kılar.

(40)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları 3 7 vaya döndü ve onu Hattab'ın oğlu (Hz. Ömer) aldı.

Artık insanlardan hiç bir yiğit görmedim ki, Ömer b. Hattab'ın çıkardığı gibi su çıkarsın. Nihayet in­ sanlar develerini ağıllarına bağladılar." (35)

Rüyanın yorumu:

İmam Nevevî şöyle der: Ulemaya göre bu rüya, E b u B e k r v e Ö m e r ' i n ( r . a . ) h a l i f e l i k l e r i dönemlerinde olanları, güzel tutumlarına, eserleri­ nin ortaya çıkışına ve insanların onlardan yarar­ lanmasına çok açık bir örnektir.

B ü t ü n b u n l a r , P e y g a m b e r ' d e n ( s . a . v . ) alınmıştır. O'nun bereketi ve sohbetlerinin eseridir. Peygamber (s.a.v.) söz sahibiydi ve bunu en güzel şekilde yerine getirdi. İslamın temellerini belirledi; emirlerini hazır hale getirdi, usûlünü ve furûunu açıkladı ve insanlar Allah'ın dinine bölük bölük girmeye başladılar. Nihayetinde Allah-ü Teala şu ayetini indirdi:

"Bugün size dininizi tamamladım kemale er-dirdim..." (36)

Sonra Peygamber (s.a.v.) vefat etti ve Hz. Ebu B e k r (r.a.) O'nun a r d ı n d a n hilafet m a k a m ı n ı üstlendi. İki sene ve bir kaç ay bu görevi sürdürdü. "Bir yahut iki kova" sözünden murad budur. Ravi burada şüphe etmiştir. Ancak murad iki kovadır. Hz. Ebu B e k r i n (r.a.) hilafet döneminde mürtedler ve onların piri öldürülmüş ve islam yayılmıştır... Hz. Ebu B e k r i n (r.a.) vefatının ardından Hz. Ömer ( 3 5 ) S a h i h u ' l - B u h a r î . P e y g a m b e r A s h a b ı n ı n F a z i l e t l e r i k i t a b ı . " B i r d o s t e d i n e c e k o l s a y d ı m " b a b ı . S a h i h u ' l - M ü s l i m . S a h a b e n i n F a z i l e t ­ leri K i t a b ı , h a d i s n o : 1 7

(41)

(r.a.) bu m a k a m a gelmiştir. İslam O'nun za­ m a n ı n d a y a y ı l m ı ş t ı r ; benzeri g ö r ü l m e m i ş bir şekilde, islamın hükümleri O'nun zamanında otur­ muştur. İçi hayatın ve selametin kaynağı olan, su ile dolu kuyu; müslümanların işleri ile tabir olun­ du. Emirleri ise su dağıtan kimseye benzetildi. On­ lara su vermesi ise maslahatlarını gözetmesi ile yo­ rumlandı.

Peygamberimiz'in (s.a.v.) " O n u n çekişinde zayıflık vardı" sözü ise Ebu B e k r i n faziletinde azaltma yapma ve Ömer'in faziletini O'nun üzerine çıkarma mânâsında değildir. Burada kastedilen, halifelik makamında kalacakları süreyi haber ver­ mek; insanların Ömer'den (r.a.) daha fazla fayda­ lanacaklarını, islam topraklarının genişleyeceğini, ganimetler ve fetihlerden elde edilecek malları, gelişecek şehirleri ve kurulacak divanları bildir­ mektir.

P e y g a m b e r ' i n ( s . a . v . ) "Allah k e n d i s i n e mağfiret buyursun" sözü ise O'nun bir eksik­ liğinden veya günahından ötürü değildir. Bu sözü, müslümanlar konuşmalarını takviye etmek için kullanırlar. Ne güzel bir takviye ifadesidir. (37)

U Y K U D A G Ö M L E Ğ İ N S Ü R Ü K L E N M E S İ , P E Y G A M B E R İ M İ Z İ N , H Z . ÖMER'İN F A Z İ L E T İ N E D A İ R R Ü Y A S I

Ebû Saîd-i Hudrî'den rivayetle, Rasûlüllah (s.a.v.):

U i(_fa^J n gJg- j dy0j*L (j*^ " j Ü\ ))

( 3 7 ) İ m a m N e v e v î ' n i n S a h i h - i M ü s l i m ü z e r i n e y a z d ı ğ ı ş e r h e b a k ı n ı z . 1 5 / 1 6 1 . '

(42)

- Bir defa ben uyurken insanların üzerlerinde gömlekleri olduğu halde bana arzolunduklarını gördüm. Gömleklerin bazıları memelere, bazıları da daha aşağılara varıyordu. Ömer b . Hattab da g e ç t i . Ü z e r i n d e b i r g ö m l e k v a r d ı ki, onu sürüklüyordu.

Ashab:

- Bunu neye yorumlarsın ya Rasûlallah! de­ diler.

- "Dine!..." buyurdu. (38)

Gömleğin din ile tabir olunması:

Rüya tabircileri, gömleğin dünyada avreti ka­ pattığını; dinin de ahirette onu örteceğini ve onu tüm meşakkatlerden koruyacağını belirtirler.

Bu konudaki asıl, ayeti kerimede ifade edilen­ dir:

"Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır..." (39)

Araplar fazilet ve iffetten, gömlek ile kinayede bulunurlar. Rasûlüllah'ın (s.a.v.) Osman'a (r.a.) söylediği gibi: "Gerçekten Allah seni giydirecek, sakın onu çıkarma."

Rüya tabircileri, gömleğin din ile tabir ola­ c a ğ ı n d a b i r l e ş m i ş t i r . U z u n l u ğ u ise sahibinin bıraktığı eserin, ölümünden sonra devam edeceğine delalet eder.

( 3 8 ) S a h i h u ' l - B u h a r î . İ m a n k i t a b ı . " E h l i i m a n ı n a m e l l e r d e ü s t ü n l ü k l e r i " b a b ı . M ü s l i m , S a h a b e n i n Faziletleri k i t a b ı . Hadis nö: 15. ( 3 9 ) A r a f S û r e s i , 2 6 .

(43)

Aynı zamanda hadisten, rüya tabirinin ve tabi­ rini bilen kimseden sormanın -rüyayı gören kendisi olsa bile- caiz olduğunu anlıyoruz. Ayrıca faziletle­ rin övüldüğünü ve bunun dinleyenlerin huzurunda açıklandığım görüyoruz. Kibirlenme gibi bir fitned­ en emin olunduğu takdirde bunun gizlenmediği sonucunu çıkarıyoruz. (40)

R Ü Y A D A SÜT G Ö R M E K ve

Ö M E R ' İ N (r.a.) F A Z İ L E T İ N E DAİR

Abdullah ibn Ömer'in rivayetinde, Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

ÖJjjL3 i A *3 t Aj O/il I •>- Û J I j i l pJİJ UI LjJ )) •

C- J a P İ *J t ( ^ J ^ I J* <-Sj—'I <Jj* J>[

# ' O O " s J ««^Ua^Jl^ — Bir defa ben uyurken aniden bana getirilmiş bir tas gördüm. İçinde süt vardı. Ondan içtim. Hat­ ta doygunluğumun tırnaklarıma cereyan ettiğini görüyordum. Sonra benden artanı Ömer b. Hattab'a verdim.

A s h a b

— Bunu neye yorumlarsın ya Rasûlallah! de­ diler.

— İlme!... buyurdu. (41)

Sütün yorumu:

Ulemaya göre, uykuda süt görülmesi fıtrata, sünnete, Kur'an'a ve ilme delalet eder...

(40) F e t h u ' l - B â r î , 1 2 / 4 1 3 .

(41) S a h i h u ' l - B u h a r i , İlim k i t a b ı . " İ l m i n F a z i l e t i " b a b ı . M ü s l i m , S a ­ h a b e n i n F a z i l e t l e r i k i t a b ı . H a d i s n o : 1 6 .

(44)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları 4 1 Fethu'l-Bârî'nin sahibi der ki: Bazı merfu' ha­

dislerde sütün yorumu fıtrat olarak yapılmıştır.

B e z z a r ' ı n E b û H u r e y r e ' n i n h a d i s i n d e n çıkardığı gibi "uykuda süt (görülmesi), fıtrattır..."

Taberâni'deki Ebu Bekr'in (r.a.) hadisi de böyledir: "Kim süt içtiğini görürse, o fıtrattır."

Buhârî ve Müslim'deki Ebu Hureyre'nin (r.a.) hadisinde, Peygamber (s.a.v.) süt tasını alınca, Ci­ bril (a.s.) şöyle der: "Seni fıtratının yoluna hidayet eden Allah'a hamd olsun."

İbnu'l-Arabî ise şöyle der: Allah kirli kan ile işkembe pisliği arasından halis süt nimetini ya­ ratıyor. İlim gibi... Onun ışığı ile de Allah, cehalet karanlığını aydınlatıyor. Bunu rüyada darbu mesel olarak vermiştir.

Bazı arifler ise şöyle derler: Kirli kan ile işkembe pisliği arasından halis sütü çıkaran Allah, şüpheyle cehalet arasından marifeti (bilmeyi) ya­ ratmaya; gaflet ve kaypaklık arasından da amelleri korumaya kadirdir.

Peygamber'in (s.a.v.) Allah'ı bilmedeki ilmi, k i m s e n i n u l a ş a m a y a c a ğ ı seviyededir. D o y g u n ­ luğun tırnaklara • cereyan ettiğini görene kadar sütü içmesi bunun ifadesidir. Sütü Ömer'e (r.a.) vermesinde ise, Ömer'in (r.a.) faziletine ve O'nun Allah'ı bilme hususunda ulaştığı makama işaret vardır ki, O'nu kınayıcıların kınaması Allah için yapacağı işten hiç bir zaman alıkoymamıştır.

(45)

ALLAH'IN (c.c.) Ö M E R B. H A T T A B

İ Ç İ N C E N N E T T E H A Z I R L A D I K L A R I N A D A İ R P E Y G A M B E R İ N (s.a.v.) R Ü Y A S I

Ebu Hüreyre'den rivayetle, Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

t^ s A » t^JU- SiyI 131» CÂi>Jl Jt (_jii»îj VJ»T LO »

^ *• s »- s s s s s y

J I O - 0 • • » • J l 0 Jl •

?r,,îâH İ l * : cJLü

"Bir defa ben uyurken aniden kendimi cen­ nette gördüm. Bir de baktım bir kadın. Bir köşkün yanında abdest alıyor!

- Bu köşk kimin? dedim.

- Ömer b . Hattab'ın cevabını verdiler. Derhal Ömer'in kıskançlığını hatırladım ve dönüp gel­ dim."

Bunun üzerine Ömer ağladı, sonra:

- Babam sana feda olsun ya Rasûlallah! Seni mi kıskanacağım! dedi. (42)

* * *

Cabir b . Abdullah'tan rivayetle Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

* * o - } t>t, îlJüb^J : c J i i

(42) S a h i h u ' l - B u h a r î , Y a r a t ı l ı ş ı n b a ş l a n g ı c ı k i t a b ı , " C e n n e t i n sıfatı v e y a r a t ı l m ı ş o l d u ğ u n a d a i r " o l a n b a b . M ü s l i m , S a h a b e n i n Fazilet­ leri k i t a b ı . H a d i s n o : 2 1 .

(46)

* " o fi fi ^ tf ^ ^ o ^ o ^ J . - j o ^ o ^ ^ - '

«dJ^?^ <U!PI U ^ i^IU^JI ^JL> -U^ol Ot L ?i * ^ ' L*i

"Cennete girdim; Orada bir hane yahut köşk gördüm ve:

- Bu köşk kimin? diye sordum. - Kureyşten bir adamın, dediler.

G i r m e k istedim, fakat senin kıskançlığını hatırladım."

Bunun üzerine Ömer ağladı ve:

- Y a Rasûlallah! Hiç senden kıskanılır mı! dedi. (43)

Rüyada köşk görmenin yorumu:

Rüya tabircileri der ki: Rüyada köşk, din ehli için salih amel; diğerleri için ise tutsaklık ve sıkıntıdır. Köşke g i r m e k ise e v l e n m e k olarak açıklanır.

P E Y G A M B E R İ M İ Z İ N E V L E N M E D E N Ö N C E H Z . AİŞE'Yİ R Ü Y A D A G Ö R M E S İ

Aişe'den (r.a.) rivayetle, Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdular: ^ # - * * * * - ' 0 , , , , 0 , 0 - , , 0 , , , fiyO fi fi„ , • fi \ O f l s ' fi ' 0 fi fi,* ( 4 3 ) B u h a r ı , T a b i r k i t a b ı . " U y k u d a k i k ö ş k " b a b ı . M ü s l i m , S a h a b e ­ n i n F a z i l e t l e r i k i t a b ı . H a d i s n o : 2 0 .

(47)

"Bana üç gece rüyamda gösterildin. Seni bana-melek beyaz bir parça ipek içinde getirdi. Ve: İşte hanımın! dedi. Bir de yüzünü açtım ne göreyim, senmişsin. Artık: Eğer bu Allah'dansa, Allah bu (rüyayı) gerçek etsin" dedim." (44)

Buharî'deki hadiste ise Aişe'den (r.a.) rivayetle Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdular:

"Bana rüyamda iki kere gösterildin. Seni beyaz bir ipek içinde gördüm. "İşte hanımın" denildi. Bir de y ü z ü n ü açtım, ne göreyim, senmişsin. Artık: "Eğer bu Allah'dansa, onu gerçekleştirsin" dedim. (45)

Rüyanın yorumu:

Müslim'in şerhinde İmam Nevevî der ki: "Eğer bu Allah'tansa, onu gerçekleştirsin, dedim" sözü hususunda:

Kadı der ki: Bu rüya peygamberlik gelmeden ve P e y g a m b e r ' i n ( s . a . v . ) rüyalarının, karışık r ü y a l a r d a n a r ı n d ı r ı l m a s ı n d a n önce ise" bunun mânâsı: Hak olan bir rüyadır.

Eğer peygamberlik geldikten sonra ise bunun üç mânâsı vardır:

1- Eğer rüya, tabiri ve açıklamayı gerektirme­ yen hali ile aşikar olduğu gibi ise Allahu Teâlâ onu

(44) S a h i h - i M ü s l i m , S a h a b e n i n F a z i l e t l e r i k i t a b ı . H a d i s n o : 79. (45) S a h i h - i B u h a r î , M e n a k î b u ' l - E n s a r k i t a b ı . " P e y g a m b e r ' i n (s.a.v.) A i ş e ile e v l e n m e s i v e A i ş e ' n i n M e d i n e ' y e g e l m e s i " b a b ı .

(48)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları 4 5 gerçekleştirsin. Buradaki şüphe, rüyanın zahirine

(aşikar) göre mi, yoksa zahirinden ziyade tabir edi­ leceği şekle göre mi olduğu hususundadır.

2- Eğer bu, dünyadaki hanımım ise, Allah onu gerçekleştirsin. Şüphe, dünyada mı yoksa cennette mi hanımı olduğu hususundadır.

3- Şüphe etmemiştir. A n c a k şüpheli söyleme ifadesiyle, haber verdiği şeyi kuvvetlendirmiştir. Şu sözünde olduğu gibi: Sen misin yoksa Ümmü Salim mi... Belâğa'da bedi' ilminin bir örneğidir. T e -cahülü'l-Arif olarak isimlendirilir. Bazıları da bunu şüphenin, kesinlikle (yakîn) karışması olarak isimlendirir. (46)

İbn Battal ise şöyle d e r : Rüyada kadın görülmesi değişik mânâlara gelir:

a) Gören kimsenin, gördüğü ile veya benzeri ile evlenmesi.

b ) D ü n y a l ı k l a r a , m a k a m a v e y a r ı z ı k genişliğine ulaşması mânâlarına gelir. Rüya tabir-cilerinin yanında asıl olan da bu yorumdur.

Rüyada kadın görülmesi, rüyadaki durumla ilgili o l a r a k g ö r e n k i m s e için fitne olacağı mânâsına da gelir.

Rüyada ipek elbise, görmek, ipek elbisenin ait olduğu kadının nikahlanmasına, asaletine, zengin­ liğine ve yeterince derli toplu vücudunun olduğuna delalet eder.

Derler ki: Giyilen şeylerin tümü vücuda delalet ( 4 6 ) N e v e v î ş e r h i , 1 5 / 2 0 2 - 2 0 3 .

Belagat: E d e b i y a t k a i d e l e r i ile ilgili b i l i m .

B e d i ' : B e l a g a t b i l i m d a l ı n ı n b i r k o l u o l a n b e d i ' i l m i , s ö z s ö y l e m e

e s t e t i ğ i d i r . H a l i n i c a b ı n a u y a n delilleri a ç ı k ş e k i l d e b e l i r t m e v e s ö z ü g ü z e l l e ş t i r m e y o l l a r ı n a a i t bilgiler t o p l a m ı .

(49)

eder. Çünkü onu kuşatıp kaplamaktadır. Özellikle giysi, örfde insanların halini vaktini ifade etmekte­ dir. (47)

R A S Û L Ü L L A H ' I N , A L L A H Y O L U N D A G A Z A E D E N L E R İ R Ü Y A D A G Ö R M E S İ

Enes b . Malik'den rivayetle, dedi ki: Rasûlüllah (s.a.v.) Ü m m ü Haram Binti Milhan'ın yanına girer, o da kendisine yiyecek takdim edermiş. Ü m m ü Haram, Übade b. Sabit'in nikahı altında imiş. Bir gün Rasûlüllah (s.a.v.) yine onun yanına girmiş. O da k e n d i s i n e y e m e k t a k d i m e t m i ş . S o n r a (Efendimizin) başını taramaya oturmuş. Derken Rasûlüllah (s.a.v.) u y u m u ş . Sonra gülerek uy­ anmış. Ümmü Haram diyor ki: Ben:

— Seni güldüren nedir ya Rasûlallah? dedim. — Ümmetimden birtakım insanlar! Bana Allah yolunda gaza ederlerken arz olundular. Şu denizin enginine tahtlar üzerinde krallar olarak (yahut tahtlar üzerinde krallar gibi) oturuyorlar, (bu iki c ü m l e d e n h a n g i s i n i s ö y l e d i ğ i n d e ravi şüphe etmiştir) buyurdu. Ü m m ü Haram devamla: Bunun üzerine ben:

— Ya Rasûlallah! Allah'a dua et. Beni onlar­ dan eylesin, dedim. Rasûlüllah bana dua buyurdu.

Sonra başını yere koydu. (Biraz sonra) gülerek uyandı. Dedim ki:

— Seni güldüren nedir ya Rasûlallah?

— Ümmetimden birtakım insanlar, bana, Allah ( 4 7 ) F e t h u ' l - B â r î , 1 2 / 4 1 8 .

(50)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları 4 7 yolunda gaza ederlerken gösterildiler, buyurdu. Bi­

rincide olduğu gibi:

- Y a Rasulallah! Allah'a dua et. Beni onlar­ dan eylesin, dedim.

- Sen evvelkilerdensin, buyurdu.

Ü m m ü Haram binti Milhan, Muaviye za­ manında (gemiye) biner ve denizden çıktığı anda hayvanından düşer ve vefat eder. (48)

R Ü Y A D A A B D E S T A L M A K

Ebu Hureyre'den (r.a.) rivayetle, dedi ki:

Bizler Rasûlüllah'ın (s.a.v.) huzurunda bulun-luğumuz sırada O şöyle buyurdu:

"Ben u y u d u ğ u m sırada kendimi cennette fördüm. O sırada bir kadınla karşılaştım ki, o tadın bir köşkün yanında abdest almakta idi. Ben:

- Bu köşk kimindir? diye sordum. Oradakiler:

- Ömer'e aittir, dediler.

- Ömer'in kıskançlığını hatırladım da geri döndüm."

Ömer ağladı:

- Y a Rasulallah! Anam babam sana feda ol­ sun! Seni mi kıskanacağım? dedi. (49)

Rüyada abdest almanın tabiri:

Rüya tabircileri dediler ki: Rüyada abdest, sul­ tana veya amele vesiledir. Rüyasında kim abdesti tamamlarsa, muradına ulaşır. Sudan veya başka bir sebepten dolayı problem çıkar veya namaz için caiz olmayan bir (şeyle) abdest alırsa o zaman eme-(48) B u h a r î , İ z i n i s t e m e b a b ı .

(51)

line ulaşamaz. Korkan kimse için abdest emniyet­ tir. Sevap işleyeceğine ve günahlarından uzak­ laşacağına delalet eder. (50)

RASÛLÜLLAH'IN MESİH İBN MERYEM'İ (HZ. İSA) ve DECCALİ RÜYADA GÖRMESİ

İbn Ö m e r ' d e n (r.a.) rivayetle, Rasûlüllah (s.a.v.): U ^ - f f - l T çs\ J^-j lils t ^ L J I v 6 ü l Jcs- ÂJÜI J>\j\ » tf .» s O, , o, t t# f o . , ^ o £ o ,r » * ' ' > / / O y ^ O ^ / O / / J / / / / O / J i O j / 0 ^ 0 . ^ 1 ^ . . . . J l IJLA : IjJUs ?IJl* ^ : ç . U » c c . . J L 0 / / O / / / O JİO 0 / O J l / O / # / £ O / * Ji - Ji O ^ / g J I

«UJİlS' t j^ o- J I ,j-*JI j j ^ l cl kJaî 1 JJV>- !>Wj OJ t j j»J

j Jj / J | / O / / / O / / ^ / *> s o } o ^>

<J>f)aj^rj ^Sj^ ^Js- A j J u I * - > l j ctj] a 3 JJIJ OJIJ

Ji O Jl - 0 / 0

* * * f

l J U S- j lJ I ^ J I : IjJÜ» "Kabe'nin yanında esmer, düz saçlı, ellerini iki adamın üzerine koymuş, başından su akan ya­ hut su damlayan bir zat gördüm.

- Bu kimdir? diye sordum. ( 5 0 ) B k z . F e t h u ' l - B â r î , 1 2 / 4 3 5 .

(52)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları 4 9

— Meryem'in oğlu Mesih'tir dediler.

Sonra onun arkasında kırmızı, saçı kıvırcık, sağ gözü k ö r birisini gördüm. Gördüğüm insanlar içinde en ziyade İbn K a t a n a benziyordu. Bu da elle­ rini iki kişinin omuzuna koyarak Kabe'yi tavaf ediyordu.

— Bu kimdir? diye sordum.

— Mesih-i Deccal'dır diye cevap verdiler" bu­ yurmuştur. .'51)

Rüyada K a b e ' y i tavaf etmenin yorumu:

Rüya tabircileri derler ki: Tavaf, hacca git­ m e y e ; e v l e n m e y e ; i m a m d a n istenen d u r u m a ulaşmaya; ana ve babaya iyilik yapmaya; alim kim­ seye hizmet etmeye; imamın emrine girmeye dela­ let eder. Gören kimse arkadaşı ise efendisine nasi­ hatte bulunmasına delalettir. (52)

R A S Û L Ü L L A H I N R Ü Y A D A M E D İ N E V E B A S I N I G Ö R M E S İ .

Salim İbn Abdullah babasından, Rasûlüllah'ın (s.a.v.) şöyle dediğini rivayet etti:

• - — î i'° « * ' '

(j l > - J U J I j > c~>-j>- (j-lj—)l S y t f y* » I 0 1 5 " C- jI j 9 X O x X X X X O X XX 0 X fi Ofi XX fisto fi 0 S X x O x O X O X X

"Ben rüyamda başı dağınık siyah bir kadın gördüm ki, o Medine'den çıktı da nihayet Mehya'a

( 5 1 ) B u h a r î , P e y g a m b e r l e r k i t a b ı . " K i t a p t a M e r y e m ' i z i k r e t " b a b ı . M ü s l i m , İ m a n k i t a b ı . H a d i s n o : 2 7 5 .

( 5 2 ) F e t h u ' l - B â r î , 1 2 / 4 3 5 .

(53)

da konakladı. Ben bu rüyamı Medine vebasının oraya taşınmasıyla yorumladım." (53)

Rüyanın tabiri:

"Ben b u rüyamı M e d i n e vebasının oraya taşınmasıyla yorumladım" sözü ve "Bu rüyamı Me­ dine vebasının Cahfe'ye taşınmasıyla yorumladım" rivayeti hususunda... Mühlib şöyle der:

Bu rüya tabir olmuş rüyalar kısmındandır. Örnek olsun diye verilenlerdendir. "Siyah" kelime­ sinden kötülük ve hastalık anlaşılmaktadır. Çıkışı, i s m i n i n i ç e r d i ğ i k ö t ü ş e y l e r l e d i r . S a ç ı n ı n dağınıklığı, Medine'den çıkan şerrin kötülüğünü ve tesirini ifade eder. Ayrıca denilmiştir ki: Saçın dağınıklığı bir şeyden ürkmüş olmanın neticesidir. Yani Medine'den humma gibi, ruhları ürpertecek bir şey çıkmaktadır.

İbn Hacer ise şöyle der: Ürküntüden murad, g ö r ü n ü ş ü n ü n k o r k u n ç o l m a s ı d ı r . İ k ş e a r r e ( t i t r e m e k ) , dil y ö n ü n d e n tüylerin t o p l a n m a s ı m â n â s ı n d a d ı r . D u r u m u değişen h e r şey için

ikşearre denir. Kuraklıktan dolayı toprağın, susuz­

luktan dolayı da bitkilerin titremesi (ikşi'rar) gibi. R ü y a t a b i r c i s i K a y r u v a n î i s e d e r k i : Çoğunluğunda siyah olan her şey mekruhtur (hoşa gitmeyen şeydir).

Diğer tabirciler de derler ki: Başın dağınıklığı h u m m a ile yorumlanır. Çünkü humma vücudu ti­ tremeye boğmaktadır. Özellikle siyah olması daha ürkütücüdür. (54)

(53) S a h i h - i B u h a r î , T a b i r k i t a b ı . " S i y a h k a d ı n g ö r m e k " b a b ı . ( 5 4 ) F e t h u ' l - B â r î , 1 2 / 4 4 4 .

(54)

Peygamberimizin ve Ashabının Rüyaları 51

R A S Û L Ü L L A H I N , R Ü Y A D A B A Z I

İ S Y A N K Â R L A R I ve G Ü N A H K Â R L A R I G Ö R M E S İ

Semure İbn Cundeb'den (r.a.) rivayetle dedi ki: Rasûlüllah sahabilerine hitaben:

- Sizlerden herhangi biriniz rüya gördü mü? diye çok sorardı.

Semûre dedi ki: Bunun üzerine Rasûlüllah,

Allah'ın anlatmasını istediği kimselere karşı an­

latır, tabirini yapardı. Bir gün sabah vakti bize ken­ di gördüğü rüyasını şöyle anlattı: "Bana bu gece iki kişi (yani iki m e l e k ) g e l d i l e r . O n l a r b e n i götürüyorlardı ve bana:

— Bizimle yürü! dediler.

Ben de onların beraberinde yürüdüm. Nihayet, yatmakta olan bir adamın yanına geldik. Bunun başı ucunda da elinde taş bulunan başka bir adam d u r m u ş , o yatan a d a m ı n başını, taşla vurup kırıyordu. Taşı başına her vurduğunda taş yuvar­ lanıp gidiyordu. O dönüp gelmeden, adamın başı iyi oluyor ve eski haline dönüyordu. Sonra taşı getiren adam, yatan adamın üzerine dönüyor ve birinci

defa yaptığı gibi tekrar onun başını eziyordu."

Rasûlüllah dedi ki: Ben bu iki meleğe:

- Subhanallah! Bu iki adam nedir? diye sor­ dum.

İki melek bana:

— Yürü, yürü! dediler.

Rasûlüllah dedi ki: "Bizler yürüdük ve sonun­ da arka üstü yatmış bir adamın yanına geldik.

Referensi

Dokumen terkait

Kajian pelaksanaan ini mencakup implementasi Standar Isi ke dalam pengembangan silabus, Rencana Pelaksanaan Pembelajaran dan pelaksanaan dalam kegiatan pembelajaran. Untuk hal

Untuk keterampilan membaca Pondok Pesantren Darul Hikmah dan Pondok Pesantren Al Kamal menggunakan metode qiro’ah atau membaca teks Arab langsung untuk melatih

Pada masa sekarang, kita dianugrahi dengan data yang banyak (bahkan tidak terbatas), teknik machine learning menjadi intuitif untuk melakukan inferensi pada data yang besar.. Hal

dan tiadalah (kejahatan) yang diusahakan oleh tiap-tiap seorang melainkan orang itulah sahaja yang menanggung dosanya; dan seseorang yang boleh memikul tidak akan memikul

PERUBAHAN ATAS PERATURAN BUPATI NOMOR 52 TAHUN 2018 TENTANG PEDOMAN PENYELENGGARAAN POLA PENGELOLAAN KEUANGAN BADAN LAYANAN UMUM DAERAH UNIT PELAKSANA TEKNIS DINAS

Metode analisis deskriptif digunakan untuk melihat pola dan gambaran umum dari data, seperti volume tweet per-hari dan per-jam, tren percakapan sebelum dan

Dari beberapa pengertian tersebut, peneliti mengambil kesimpulan bahwa aktivitas belajar adalah segala bentuk kegiatan yang dilakukan peserta didik baik fisik

Masalah yang dibahas dalam penelitian ini, yaitu (1) Struktur yang membangun cerbung Ara-ara Cengkar Tanpa Pinggir karya Adinda AS berdasarkan teori fiksi Robert