• Tidak ada hasil yang ditemukan

63981836-TURK-DUNYASI-EL-KİTABI.pdf

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Membagikan "63981836-TURK-DUNYASI-EL-KİTABI.pdf"

Copied!
319
0
0

Teks penuh

(1)
(2)

( R

TÜRK KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTİRMA ENST

Yayınlan: 121 Seri: I Sayı: A-23

L

TÜRK DÜ

B~;

EL K

COĞRAFYA-TAR

- |

(3)

gerçekleştirilmiştir.

ISBN : «75-456-047-1 (TK. No) ISBN : 975-456-048-x(1.Cilt) Türk Kültürünü Araf tırma Enstitüsü,

\ Yayınlayan Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü

17. Sok. No: 38 08490 Bahçelievler / ANKARA Tel: 213 31 00-213 41 35

Birinci Baskı 1976 İkinci Baskı

Baskı Sayısı

10.000

Dizgi, Baskı Sistem Ofset Matbaacılık Umlted Şirketi Ankara, 1992 j

Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, kuruluş tarihi olan 1961'den bugüne kadar yayınladığı yüzden fazla eser, tertiplediği sempozyum ve konferanslar yanında aylık ve ilmî dergileriyle kültür ve medeniyet meselelerimizi aydınlatmaya çalışan bir kurutuştur.

Okuyuculara sunduğumuz üç ciltten ibaret Türk Dünyası El Kitabı bahse konu araştırmaların en hacimiisidir.

Eserin ilk baskısı tek cilt olarak 1976 yılında yayınlanmıştı. Büyük bir ihtiyaca cevap verdiği için yurtiçinde ve yurtdışında ilgi ite karşılandı ve kısa zamanda mevcudu tükendi

Enstitümüz Bilim Kurulu eseri; Seride hazırlanacak El Kitabı'na temel kaynak vazifesi görmesi düşüncesinden hareketle plânlamıştı. Ancak, kültür tarihimizin zenginliği Be meselelerinin azameti plâna sadık kalınmasına engel oldu. Araştırmaların uzu/ıft* veya kısalık gibi düşüncelerle hudutlandırıl-maması bundandır.

Yeni baskıda plân ve görüşte ilk yayından uzaklaşmış değildir. DH, tarih ve coğrafya gbi alanlarda kolay değişmeyen bilgiler ilk baskıdaki yerlerini muhafaza etti. Nüfus, &tetfsff/c ve haritalarda bazı değişme ve gelişme gösteren konular yeniden /şfencff. Edebiyata, sanat ve fikir hayatına dair yeni müstakil araştırmalarla Türk Dûnyası'nm -fiusyatte son siyasi ve iktisadf hareketlerin çıkışına kadar- meselelerine bakış yeni bir ufuk kazandı. Toplanan bilgi ve etütleri faydacı bir görüşle üç dit halinde toplamamız tamdan doğdu. Eserin huduttan dışında kalmış daha birçok konularm mevcudiyetini biliyoruz. Enstitümüz Bilim Kurulu'nun hazırladığı plâna göre 12&tük kütö-yat halinde düşünülen eser, ileride tek bir B Kitabı olarak da okuyucuya sunulacaktır.

Enstitümüz, Türk kültür ve medeniyeti alanlanndaki top/ü çatışmaların bk denemesi mahiyetindeki bu kitabın ilk baskısında emeği geçenleri hatırlar, bugün aramızdan ayrılanları rahmette anarken, yeni yayına vücut veren meslekdaşlarımıza ve hususiyle büyük emeği geçen Prof. Dr. Abdülhalûk Çay'a şükranlarını sunar.

Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü

(4)

İÇİNDEKİLER

Birinci Bölüm

TÜRK ÜLKELERİNİN COĞRAFYASI

Giriş...£;„.„...„»...g...m&&&...-»-•& %

I. Törtı Ülkelerinin Tabiî Coğrafyası (Ahmet ARDEL)...7

II. Türk Dünyasının Demografik ve EkonomikYapısma Toplu Bir Bakış (Nadir DEVLET)...55

1. nemngrafir ..jı-y^ı. ftşa^fe ,.;«,_____________...„...«...*.SB *-* Ekonomi...afifti...91

İkinci Bölüm TÜRK TARİHİ...Jı Ç|»T iı■ ı■rTTt]İl|^iıjlıjL»■ Vıt»ı...»...-âLi-JM Giriş (İbrahim KAFESOĞLU)...111

K Asya Türk Devletleri (İbrahim KAFESOĞLU),...,..._____...111

1.Hun İmparatorlukları (İbrahim KAFESOĞLU)... 111

2.Tabgaç Devleti (İbrahim KAFESOĞLUJL...*...££&&...125

3.Göktürk Hakanlıkları (İbrahim KAFESOĞLU).NOîftfcSfij...-3*...«... 12?

4.Uygurlar (İbrahim KAFESOĞLU)...».»„„...$fiS...«... 145

5.Kırgızlar (İbrahim KAFESOĞLU^^.^**^...^Mfc.,...J,ja*üu£»„t... IS) &TDrgişler (İbrahim KAFESOĞLU) ^k...4&U... 1fl0 7. Karluklar (İbrahim KAFESOĞLU) „.,.,.,.____,„...«,...154

8.Oğuzlar (İbrahim KAFESOĞLU)... 156 9. Kimekler (M. Kemal ÖZERGİN)...-...156

II. Doğu Avrupa Türk Kavim ve Devletleri...175

Giriş (Akdes Nimet KURAT)....____...İL... î?§ Doğu Avrupa'daki En Eski Türk Kavimleri 1.İskitler, Sarmatiar, Roksolan ve Yazığlar...176

2.Hunlar ve Atöla, (Akdes N. KURAT) *«*»--...177

3.Avarlar (Akdes N. «URAT)...•—ımpr...vm..."***

4.Hazar Kağanlığı...«171

5.Peçenekler, Uz (Oğu*)'tar ve Kumaniar...-""tR*

(5)

2. Sosyal Yapı...Himltü

3. Bozkır Türk lli'nde Teşkilât... 201

4. Din ..,„....«,„,„...i...208

5. İktisadî H ayat...,...216

6. Edebî Kültür ve Sanat...222

7. Düşünce ve Ahlâk ... 228

W . İlk Türk-İslâm Siyasî Teşekkülleri (İbrahim KAFESOĞLU )... 237

1. Türklerin İslâm iyet'e G irişi...;...„,...237

2. Abbasiler Zam anında Türkler (Etrâk)...238

3. Karahanlılar (Erdoğan M ERÇ İL)...İM fMİV:> 240 4. G azneli D evleti (İbrahim KAFESOĞLU )...i&&y&+f^w4fr„2A6 V. Selçuklular (İbrahim KAFESOĞLU )...247

1. Büyük Selçuklu İm paratorluğu...jğüfa...247

2. Irak ve H orasan Selçukluları...283

3. Kirm an Selçukluları...*Ö ® »1A5*«»>**^^*^...283

4. Suriye Selçukluları...«w-l&...^tv^^^a^^,,...284

5. Anadolu Selçuklu D evleti (H akkı D . YILD IZ)...mmmri$&...284

VI. O rtadoğu'da Kurulm uş Türk D evletleri (Anadolu» iran, Suriye ve Mısır...291

1. D oğu Anadolu ve İzm ir Türkm en Beylikleri (İbrahim KAFESOĞLU )...291

2. Atabeylikler (İbrahim KAF^ĞLUk ww.^»«~.~™ ?95 3. Anadolu Beylikleri (Erdoğan M ERÇ İLJ...YtinmrLL' ı 'M '^:...297

4. D elhi Türk Sultanlığı (ibrahim AFESOĞLU )...,^-...^...323

5. Mısır ve Suriye'de Kurulmuş Türk Devletleri (M.C.Ş^abeddlnTEKlNDAGj^.*w...",„'»...»İ27 6. H arezmşahlar D evleti (İbrahim KAFESOĞLU )...336

7. Karakoyunlular (Abdulhalûk ÇAY)...344

8. Akkoyunlular (Abdulhalûk ÇAY)...'..J;...348

VII. İsiâmî Türk D evletlerinde Kültür ve Teşkilât (İbrahim KAFESOĞLU )...351

1. Hüküm ranlık...Ü?T...■...362 3. H alk ve Toprak...362 4. D iril H ayat...364 5. Felsefe ve Bilim...M...370 6. Edebiyat...376 7. Sanat...377 8. İmar Faaliyetleri...„„...378 9. Türk Hususiyetleri...„...M...%...„...379

VII. O rta Asya ve Kıpçak Bozkırlarında Kurulm uş Türk D evletleri (Ahm et TEMİR)...,...383

1. Türk-M oğol im paratorluğu ve D evamı (Ahm et TEMİR)...„...«..385

2. AH m Ordu Devleti (Akdes Nim et KU RAT)...400

3. Kazan H anlığı (Ahm et TEMİR ) ...„...409

4. Astırhan H anlığı (Reşid Rahmeti ARAT)..."...415

5. Kasım Hanlığı (Ahm et TEMİR )...„...„...417

6. Km m H anlığı (Haffl İN ALC IK)...420

7. Nogay Hanlığı (Ahm et TEMİR)...435

8. Sibir (Sibirya) Hanlığı (A.N. KURAT- A.TEMİR)...437

IX. Ondördüncü Yüzyıldan Sonra Orta Asya'da Kurulmuş Türk Devletleri (İbrahim KAFESOĞLU)...447

LTimurlular Devleti...fi|...-...^7

2. O rta Asya'da Türkfefr...\...448

3. Kaşgar-Turfan Hanlığı...«...«.450

4. Hind-Türk İm paratorluğu...~...451

X. O sm anlı İm paratorluğu...•...457

1. O sm anlı İm paratorluğunda Kûltör ve Teşkilât (H alil İNALC IK)...457

2. O sm anlı Devleti'ntn Siyasî Tarihi (F. Çetin D ERİN )...477

3. O sm anlı İm paratorluğum da Yenileşm e H areketleri (EroümendKURAN) ...»— «»...*W XI. Türkiye C um huriyeti Tarihi (C engiz O R H O N LU )...—.—...—507

(6)

TÜRK ÜLKELERİNİN COĞRAFYASI 1

Birinci Bölüm

Türk

Ülkelerinin

Coğrafyası

(7)

Giriş

Türkler'in İlk Yurdu Ve Yayılış Sahaları

Türkler'in göçlerden önce oturduğu topraklar meselesi geçen asırdan beri münakaşa edilen bir mevzudur. Batılı bilginlerden çoğu meseleyi kendi meşgul oldukları ilim dalları bakımından ele aldıklarından bu hususta çeşitli neticelere varmışlardır. Tarihçiler, Çin kayıtlarına dayanarak, Altay dağlarını Türkler'in anayurdu kabul ederken (Klaproth, 1824; Harnmer, 1832; Schott, 1836, Castrân, 1856; Vam-bery, 1885; Oberhummer, 1912), etnologlar İç Asya'nın kuzey bölgelerini, antropologlar Kırgız bozkırı - Tanrı dağian arasım, san'at tarihçileri kuzeybatı Asya sahasını (Strzygowsky, 1935), bazı kültür tarihçileri Altaylar - Kırgız bozkırları arasını (Menghin, Koppers, 1937) veya Baykal Gölü'nün güneybatısını-göstermişler; bazı dil araştırıcıları da Altaylar1 ın veya Kingan

silsilesinin doğu ve batısının (Radloff, 1891; Ramstedt, 1926) Türk anayurdu olması gerektiğini düşünmüşlerdir. Bütün bunlara bakarak eski Türk yurdunun coğrafî sınırını çizebilmek az çok mümkün olmakla beraber, belirli ve daha dar bîr bölgenin tâyini müşkül görünmektedir. Bunun sebebi Türkler'in daha iye zamanlardan itibaren geniş bir sahaya yayılmış bulunmaları ve kültürlerini uzaklara kadar götürmeleri olsa gerektir. Bununla beraber ciddi "dil* araştırmaları bu sahanın Altay - Ural dağları arasına alınmasına, hattâ Hazar denizinin kuzey ve kuzeydoğu bozkırlarının Türk Anayurdu olarak tesbitine imkân vermektedir. Çünkü M.Ö. il. bin ortalarına ait bazı dil yadigârlarının ortaya koyduğu gibi» Türkler'in etrafa yayılmalarından önce hem eski Ural'lı kavimlerle, hem de Hind - Avrupa dillerini konuşan Ârî'lerle temas edebilmeleri -Urallılar'ın bölgenin kuzey ve kuzeybatısında, Ari'lerin de Mâverâünnehir'in kuzey sahasında yaşamaları dolayısıyla- ancak bu coğrafi kesimde mümkün olabilirdi. Orta Asya'da Kiselev ve Çernikov vb. tarafından yapılan arkeoloji araştırmaları M.Ö. II. binden daha önceki Türk yurdunu tesbitte mühim ip uçları vermiştir. Kuzey Aitaylar'ın hemen batısında (Minusinsk bölgesi) ortaya çıkarılan Afanasyevo (M.Ö. 2500 -1700) ve Andronove (M. ö. 1700 - 1200) kültürlerinden bilhassa ikincisinin temsilcileri olan ırk, mongoloid olmayan, brakisefal Türk ırkının proto tipi idi.

(8)

f

4 TÜRK DÜNYASI EL KİTABI TÜRK ÜLKELERİNİN COĞRAFYASI 5

Çok eski zamanlarda başlayan anayurttan ayrılma hareketleri, fasılalarla, binler-ce*yıl devam etmişfi^MÖ. vukubulan büyük Türk göçlerinin tarihleri kesinfikle bi-linmemekte beraber bazı tesbitler yapılabilmektedir. Meselâ yukarıda zikredilen Uraliî - Türk - Ârî komşuluğunun M.Ö. 1500'lerde olması muhtemeldir. M.Ö, 1500 -1000 arasında bir kısım Türkler Uzak Doğu'da yaşıyorlardı. Kuzey Çin'de ve bu-günkü Moğolistan'da Türkler'in mevcudiyeti daha gerilere Neolitik çağa kadar takip edilebilmektedir. Türkler'den bîr kol olan Yakutlar İle Çuvaşlar'ın ana kütleden ayrılması ve Yakutlar'ın Doğu Sibirya'ya doğru yönelmeleri çok eski bir tarihte vu-kubulmuş olmalıdır; zira dilleri "ana Türkçe'den en ayrı düşen Türk kavimleri bun-lardır ve bilhassa Yakutça bugün en çok değişen bir lehçedir. Diğer taraftan Türk-ler'den bîr kısmının da M.Ö. 1300 -1000 arasında Türkistan'da bulunduklarına dâir işaretler vardır. W. Eberhard'a göre, buraya dışarıdan gelen Hind - Avrupalıların bölgeyi kendi hâkimiyetlerine geçirdikleri anlaşılmaktadır. Türkler'den bir kütlenin de batıya yönelerek Volga Nehri etrafındaki düzlüklerde (M.Ö. VI.- III. asırlar) "İskit-ler* i!e birlikte yaşadıkları tahmin edilmektedir. Hindistan'ın Indus - Pencâb havali-sine doğru ilk Türk hareketi, bir tahmine göre, M.Ö. I. bin başlarına tesadüf eder. Daha eski tarihlerde Türkler'in Iran yaylası üzerinden Mezopotamya'ya inmiş olma-ları da muhtemeldir.

Milâttan sonraki Türk göçlerine katılan boylar ve zamanları hakkında ise açık bilgilere sahip bulunuluyor: Hunlar Avrupa'ya (375 ve müteakip yıllarda) ve Kuzey Hindistan'a (Ak-Hunlar). Oğuzlar, Orhun bölgesinden Seyhun Nehri kenarlarına (X. asır) ve sonra, Mâverâünnehir üzerinden İran'a ve Anadolu'ya (XI. asır), Avrupa Hunları Orta Asya'dan Orta Avrupa'ya (VI. asır ortası), Bulgarlar Karadeniz kuze-yinden Balkanlar'a ve İtil (Volga) nehri kıyılarına (641 'i takip eden yıllarda), Macar-lar'la birlikte bazı Türk boyları, Kafkaslar'ın kuzeyinden Orta Avrupa'ya (830'dan sonra), Sabirler Aral'ın kuzeyinden Kafkaslar'a (V. asrın ikinci yarısı), Peçenek, Ku-man (Kıpçak) ve Uz (Oğuzlar'dan bir kol)'lar Hazar Denizi kuzeyinden Doğu Avru-pa ve Balkanlar'a (IX - XI. asır), Uygurlar, Orhun nehri bölgesinden İç Asya'ya (840'i takip eden yıllarda) göç etmişlerdir. Bunlardan bilhassa Hun ve Oğuz göçleri, hem uzun mesafeler katetmek suretiyle yapılmış, hem de çok mühim tarihî neticeler vermiştir. Bu göçler, yeni vatan kurma maksadını güden büyük çapta fütuhat vasfındadır. Tarihte Türk yayılmalarının diğer bir şekli de 'sızma* diyebileceğimiz yoldur ki, bazı kalabalık boylardan ayrılan grupların veya ailelerin veya sağlam ya-pılı gençlerin yabancı devletlerde hizmet almaları suretinde belirir. Bu şekilde dahi Türkler'in katıldıkları topluluklar içinde üstün bir kabiliyet göstererek askerî kuvvet-lere veya siyasî hayata hâkim oldukları, hattâ bazan devlet kurdukları bilinmektedir (Meselâ Mısır'da, Hindistan'da).

Türkler'in gerek "fütuhat", gerek "sızma" vasfında olsun etrafa yayılmaları şüphe-siz her zaman kolay cereyan etmiyor, bazan pek şiddetli çatışmalara sebep olu-yordu W, bu durum, ağır darbelere maruz kalan yabancılar tarafından Türkler'in sevimsiz karşılanmalarına yol açıyordu. Aslında İyi, haksever ve âdil insanlar olma-larına rağmen Türkler hakkında söylenen hayal mahsulü türlü ithamların sebebi de bu olmalıdır.

Eski dünya kıt'alannda görülen geniş Türk yayılmalarının pek ciddi sebeplere dayanması gerekir. Tarihte göçler mevzuunun araştırıcıları, en İptidaisi dahil hiçbir

kavmin kendiliğinden ve keyif için yer değiştirmediğini, oturulan topraktan ebedi-yen aynlmanın bir insan için çok müşkül olduğunu ve göçlerin ancak bir takım za-ruretler yüzünden vukua geldiğini göstermişlerdir. Tarihî kayıtlarda Türk göçlerinin de iktisadî sıkıntı, yani Türk anayurt topraklarının geçim bakımından yetersiz kal-ması sebebiyle olduğu belirtilmiştir. Büyük ölçüde kuraklık (meselâ Hun göçü), fus kalabaltklığı ve mer'a darlığı Türkier'i göçe mecbur etmiştir. Toprağın artan nü-fusu oesleyemez hale gelmesi yüzünden dar ziraat alanları dışında, ancak hayvan yetiştirebilen Türkler'in tabii bir hayat sürebilmek için çeşitli gıda maddeleri, giyim eşyası vb. gibi başka iktisadî vasıtalara da ihtiyaçları vardı. Bunlar, iklimi elverişli, tabiat servetleri zengin ve o çağlarda pek az nüfuslu civar bölgelerde mevcut idi. Bunu Batı Türkleri'nin tarihinde de görmek mümkündür. Meselâ, Anadolu'nun Sel-çuklular tarafından iskân edilmesi (XI - XII. yüzyıllar) ve XIV. yüzytön ikinci yarısın-dan sonra Osmanlılar'ın Rumeli'ye geçişi bu şekilde bir nüfus kalabalığının yer değiştirmesi neticesi olmuştur.

Türk tarihine dair kayıtlarda göçlerin ve akınların başlıca sebebi olarak zikredi-len bu hususlar, yalnız, Türkler'in başka memleketlere yönelmelerini değil, bazan iktisadî ve ticarî bakımdan nisbeten daha fazla imkânlara sahip diğer Türk toprak-larına intikaline de yol açmıştır. Böylece tarih? devirlerde Türkler'den tur kütle baş-ka bir Türk zümresini arzuları hilâfına, göçe mecbur etmiştir (meselâ IX - XI. asır göçleri). Gerek bu şekilde, gerek yabancı ağır dış baskıya maruz katan (meselâ XI. asır Moğol K'i-tan hücumu) Türkler, tabiiyeti kabul edip istiklâlden mahrum kal-maktansa memleketi terk etmeyi tercih ediyorlardı. Bu durum, daha ziyade bozkır kavimleri için bahis konusu idi.

Bununla beraber Türklerin birbiri arkasına çeşitli yönlerde yayılmalarını sağla-yan başka âmiller de mevcuttur. Bunlardan biri, Türk maneviyatının sağlamlığıdır. Zaruret neticesi de olsa, bilinmeyen ufuklara doğru akmak, her an karşılaşılması aşikâr tehlikeleri göğüslemeğe hazır bulunmak ve aralıksız bir ölüm-kafım savaşı vasatında yaşamak, her millet için tabiî sayılacak bir durum değildir. Türkler'de açık şekilde müşahede edilen ve onların tarih boyunca hareketli bir topluluk halin-de sürekliliğini mümkün kılan bu ruhi davranış, başarılar arttıkça daha da kuvvet-lenmiştir. Bunun yanısıra her askerî muvaffakiyet de yeni bir siyasî hedefe yol aç-mış ve ülkeler zaptedildikçe yeni fetih arzuları kamçılanaç-mıştır. Bu durum Türkler'de zamanla, dünyayı huzur ve sükûna kavuşturmayı gaye edinen bir fütuhat felsefesi ve her yerde âdil, insanları eşit sayan Türk töresini yürürlüğe koymak üzere bir ci-han hâkimiyeti mefkuresi doğurmuşa benzemektedir.

Astında bir bozkır halkı olan ve bozkırlarda doğup gelişen kültürün yaratıcısı bulunan Türkler'in, yayılma safhasında kendi kültürleri için yaşama ihtimalinin za-yıfladığı sınırlarda durakladıkları, ormanlık, çok sıcak ve rutubetli bölgelere pek gir-medikleri görülmektedir. Yabancı hayat tarzı, yabancı inanışların hâkim olduğu bölgelere nüfuz etmiş Türk zümrelerinin, oralarda fazla barınamadıklan ve çok ke-re varlıklarını kaybettikleri dikkati çekmektedir (Çin'de Tabgaçlar, Batı Avrupa'da Hunlar, Balkanlar'da Bulgarlar, Kuzey Hindistan'da çeşitli Türk devletleri vb. gibi).

Bugün Türkler, kabaca batıda Balkanlar'dan, doğuda Büyük Okyanus*, kuzey-de Kuîey Buz Deft&Pnkuzey-den güneykuzey-de Tibet'e kadar olan geniş bir sahada yaşarlar.

(9)

Bu.geniş saha dahilinde Türkler, iki yerde büyük ve yeknesak topluluklar teşkil ederler. Bunlardan bin Türkiye, diğeri de batı kısmı Ruslar'ın, doğu kısmt Çinliler'in idaresinde olan Türkistan'dır. Bu iki birlik, aralarındaki intikali sağlayan ve kuzey kısmı Ruslar'ın, güney kısmı Iranfılar'ın idaresinde katan Azerbaycan ile beraber, Batı Trakya'dan Moğolistan hududuna kadar hemen hemen kesintisiz bir Türk nü-fus sahası vücuda getirirler.

Hudutlarını kabaca çizdiğimiz bu sahada Türkler'in topluca yaşadıkları diğer yerler Tatar, Başkırt ve Çuvaş boylarının ve Fin-Ugur kavimlerinin yaşadığı Idil-Ural bölgesi, Yakutistan ite Altay dağları - Baykal gölü arasındaki Altay, Hakas ve Tan-nu-Tuva bölgeleridir. Kesintisiz Türk nüfus sahası olarak sınırladığımız yerlerin dı-şında Türkler Yugoslavya'da, Makedonya ve Üsküp havalisinde; Polonya'da, Ro-manya'da Dobruca ve Basarabya'da, Bulgaristan'ın Deliorman, Mestanlı -Kızanlık, Filibe, Pilevne ve Varna bölgelerinde; Yunanistan'ın Batı Trakya; Irak'ın Kerkük havalisinde; Suriye'nin Azez, Münbiç ve Lazkiye bölgelerinde; Afganis-tan'da; bazı Ege adalarında ve Kıbrıs'ta yaşarlar.

Bugün 68. yıldönümünü İdrâk ettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti.tarihî bir gelişmenin mahsulüdür. Bunun, tabii bir neticesi olarak da, Türkiye bu topraklarda oturan in-sanların "ana vatan") vasfını kazanmış, hattâ yabancı boyunduruğu altında yaşa-yan soydaşları için de bir ümit ve iftihar kaynağı, gerçek bur ana vatan olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti, engin Türk Tarihi İçerisinde kuruluşunu takip eden yarım yüzyıllık sureyi, çeşitli dış tehlike ve tehditlere rağmen savaşsız geçirmiş, bütün gücünü memleketinin imarına ve halkının refahına adamış, yeryüzündeki tek bir Türk devletidir. Hedef ve dileğimiz, Atatürk'ün mânevi rehberliğinde, birlik ve bera-berlik içinde güzel yurdumuzu ve milletimizi daha mutlu günlere, çağdaş medeni-yet seviyesinin de üstünde bir başarıya ulaştırmaktır.

I. Türk Ülkelerinin

Tabii Coğrafyası

Ahmet AnM

Sayılan 150 milyonu aşan Türkler, yeryüzünde geniş bir sahaya yayılmışlardır. Bu saha» Kuzey Buz Denizi'nin (Arktik Okyanus) bir parçası olan Doğu Sibirya De-nizi'nden Akdeniz'e kadar Avrasya (Avrupa-Asya) kıt'asını verevine kesmekte ve Idil-Ural bölgesinden Himalayalar'a kadar uzanan memleketleri içine almaktadır. Bu geniş sahanın göze çarpan umumi karakteri, kurak iklim bölgeleri (bozkır ve çöller) oluşu ve hâkim yüzey şekillerinin de, dağlara, yaylalara ve ovalara tekabül edişidir.

Buralarda yaşayan Türkler'in hayat tarzları, bölgeden bölgeye bazı farklar gös-termekle beraber, esas itibariyle ziraat ve hayvancılığa dayanmaktadır.

Gerçekten, Doğu ve Batı Türkistan'ın alçak yaylalariyle, geniş ovaları ve bilhas-sa vahalarında hâkim geçim kaynağı ziraat olduğu git», Azerbaycan'da ve Anado-lu'da, bu yerler, yani ovalar ve alçak yaylalar, ziraat sahalarıdır. Orta Asya'nın dağ-lık sahalarında ve bozkırlarında hayat tarzı geniş ölçüde hayvancılığa dayandığı gibi, Kafkasya'da, Azerbaycan'da ve Anadolu'nun dağlık yerlerinde de aşağı yu-karı aynı karakteri göstermektedir.

Görülüyor ki, yaşadıkları yerler arasında mesafelerin uzak olmasına rağmen, Türk dünyasının hayat tarzında bir birlik vardır.

Türk Dünyası'nın çok bûyûk bîr kısmı Ön Asya İle Orta Asya'da yer almakta, ancak küçük bir kısmı Avrupa'da bulunmaktadır. Ayrı birlikler halindeki bu bölgelerin coğrafyası, ana hatlarıyla aşağıda gösterilmiştir.

ön Asya ve Orta Asya Coğrafyasının Ana Hattan:

Akdeniz'den Batı Pakistan'a, Orta Asya dağ ve ovalarından Kızıldeniz'e kadar uzanan sahada Ön Asya, kurak bölgeleri (çölleri ve stepleri), ovaları, yay şeklinde

(10)

6 TÜRK DÜNYASI EL KİTABI TÜRK ÜLKELERİNİN COĞRAFYASI 9

yüksek dağları ve bunlar arasında yer alan yüksek yaylaları ihtiva etmektedir. Bunlar Kafkaslar. Toroslar, Elbruz dağları, Hindikuş ve Zagros dağları, İç Anadolu ve Doğu Anadolu yaylaları ile Iran yaylası, Rion ve Kura vadileri, Mezopotamya ovaları, Suriye ve Arabistan düzlükleridir.

Ön Asya'da yüzey şekillen bakımından bir birlik yoktur. Her tarafta yükseklikleri teşkil eden dağlar, yaylalar ve ovalar gibi genç ve ihtiyar şekiller yan yana bulu-nu/. Kapalı ve açık havzalar da birbirini takip etmektedir. Burada büyük tabiî bölge birliği, belirttiğimiz tezatlar içinde kayboluyor gibi görünüyorsa da iklim onu perçinlemektedir. Gerçekten Ön Asya'da hüküm süren iklim neticesi birbiriyle ahenkli olmayan unsurlar arasında bir yakınlık meydana gelmiştir. Ön Asya'da kurak iklimlerin muhtelif çeşitlilikleri tesirlerini gösterir. Kuraklık, Akdeniz ve bilhassa Karadeniz kıyılarına yaklaştıkça ehemmiyetini kaybetmektedir. Arap yarımadasının güneybatısında musonun tesiriyle yazın; Karadeniz'in doğu ve Hazar denizinin güney kıyılarında ise her mevsimi yağışlı bir iklim vardır. Bunun dışında kalan Ön Asya memleketlerinde kurak ve sıcak yazlar ve bazen şiddetli geçen yağışlı kışlarla kenefini gösteren çeşitli iklim tipleri hüküm sürmektedir. Her tarafta günlük (bilhassa yazın çöllerde) ve yıllık sıcaklık farkları fazla ve mevsimler arasındaki sıcaklık değişiklikleri belirlidir. Her yerde yaz mevsimi bitkilerin gelişmesinde bir duraklama devridir. Bahar mevsiminin yağışları bitkilere yeniden hayat verir. Yüzey şekillerinin çeşitliliği sıcaklıkları, yağış miktarlarını çoğaltıp, azaltmak ve yağışı kara çevirmek suretiyle bu umumî hatları daha belirli bir hale getirmektedir.

Ege kıyılarından Afganistan'a, Hicaz'dan Horasan'a kadar geniş bir sahada aşağı yukarı aynı iklim şarttan hüküm sürmekte ve bununla alâkalı olarak aynı bitki manzarası, seyrek ve cılız, su kaybına karşı mücehhez bitkilerden müteşekkil topluluklar dağları ve ovaları örtmektedir.

Görülüyor ki iklim, Ön Asya'da, yukarda kısaca bahis konusu edilen muhtelif unsurları birleştiren bir husus olarak ortaya çıkmaktadır.

Birliği sağlayan iklimle tezadı yaratan yüzey şekillerinin terkibi ön Asya'da un-surlar arasında yeni bir bağ yaratmaktadır. Ön Asya memleketlerinde çukur sahalarla bunları çerçeveleyen yüksek dağ ve yaylalar arasındaki ehemmiyetli yükseklik farkları (Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde kıyı ovaları ile dağ sıraları arasında 2.000 m.'den fazla) dolayısiyle yazın çok sıcak olan çukur sahalardan yüksek yerlere, kışın da çok soğuk olan dağlardan ılık ovalara doğru mevsimlik iniş çıkışlar vardır. Suna insanlarla birlikte hayvanlar da katılmaktadır. Anadolu'nun batı kısmında Yörükler her sene sıcak yaz aylarında yaylalara çıkar ve sonbaharda da alçak ovalara ve vadilere inerler. Aynı şekilde iniş ve çıkış Doğu Anadolu dağları ile civar ovalar arasında da vardır. Buna benzer hareketler diğer ön Asya ülkelerinde de cereyan etmektedir.

ön Asya'da esas itibariyle iklim ve yüzey şekillerinden ileri gelen bu mevsimlik yer değiştirmeler, bugün olduğu gibi tarihin her devrinde görülmüştür. Halen gittikçe ehemmiyetini kaybeden, hattâ bazı bölgelerde tamamen ortadan kalkan, İnsanlarla birlikte sürülerin yer değiştirmesi (göçebelik) ön Asya'nın tarih boyunca ar-zettiği en büyük hususiyetlerinden biridir. Ön Asya'nın ovalarıyle dağları arasındaki bu mevsimlik göçler, zaman zaman seyrini değiştirerek,

(11)

göçle-medeniyetlerin yer değiştirdiği bölgelerdir. Kuzey ile güney, doğu ile batı arasındaki bu 'geçiş bölgesi, tabiî şartlan ve kaynaklarıyla, böyle bir duruma yol açmıştır.

Orta Asya'yı, güneyde, Alp sistemine dahfl dünyanın en yüksek dağ sıfatenm teşkil eden Himalayalar'la, kuzeyde Sayan dağları ve Baykal gölü etrafındaki dağ-lar, batıda Hazar denizi ile, doğuda Büyük Kingan dağları arasında kalan geniş saha meydana getirmektedir. Bu geniş sahanın doğu parçası ile batı parçası arasında, bilhassa yer şekilleri bakımından, esaslı farklar vardır. Orta Asya'nın doğu kısmı yüksek dağlar, yaylalar ve bunlar arasında yer alan küçük-büyük bir takım kapalı çukurluklardan müteşekkil olduğu halde, batı kısmı kapalı denizlerle göllerden ve geniş ovalarla alçak yaylalardan meydana gelmiştir. Onun içindir ki, bazı coğrafyacılar, Orta Asya'nın yüksek dağ ve yaylalardan müteşekkil doğu kısmına 'Yüksek Orta Asya" derler. Ovalardan müteşekkil olan batı kısmı ise bu büyük bölgenin alçak kısmını meydana getirmektedir. Asya'nın bu kısmında Türk unsurlar hâkim olduğu için Orta Asya topraklanna, geniş mânada Türkistan denilmektedir. Böyle bir adlandırmada Orta Asya'nın Pamir ile Altay dağları arasındaki dağlık sahanın doğu kısmı Doğu Türkistan'ı batı kısmı Batı Türkistan'ı meydana getirmektedir.

Yabancı bazı müellifler bu yerlerin bugünkü siyasî durumunu göz Önünde tutarak Doğu Türkistan'a Çin Türkistanı; Batı Türkistan'a da Rus Türkistanı demektedirler. Bu tâbirler tarihi bakımdan olduğu kadar ilmî bakımdan da hatalıdır. Filhakika halen bu bölgeler adlarını, üzerlerinde yaşayan milletin adından atmaktadırlar. Bu geniş bölgenin adı, aslında sadece Türkistan'dır ve coğrafî araştırmalardaki bölge taksimatına uyularak Doğu ve Batı Türkistan diye iki kısma ayrılmıştır. Bugün Rus işgali altında olmasına rağmen, Doğu Almanya için Rus Almanyası denmediği gibi. Birinci Cihan Harbi sonuna kadar Avusturya ve Almanya arasında paylaşılmış Çekoslovakya için de Avusturya Çekoslovakyası ve Alman Çekoslovakyası diye tâbirler kullanılmamıştır. Bu misâlleri çoğaltmak mümkündür. Aslında Rus Türkistanı, Çin Türkistanı gibi sunî bir ayırım yapanların maksattan, bu sahaların Türk ülkeleri olduğunu unutturmaktır. Ruslar'ın ve Çinlilerin daha da ileri giderek. Ruslar'ın Batı Türkistan'ı Sinkiang eyaleti diye adlandırarak Türkistan mefhumunu büsbütün ortadan kaldırmaya çatışmaları bu görüşümüzü kuvvetlendirmektedir.

Büyük bir coğrafî birlik olarak "Orta Asya' tâbiri yerindedir. Diğer taraftan hâkim unsuru teşkil eden Türkler'in vatanı için Türkistan tâbiri de doğrudur. İstilâcı devletlerin kullandıkları tâbirler Türk Birliğini parçalayıcı, hattâ ortadan kaldırıcı mahiyettedir.

Ön Asya ve Orta Asya'nın Yüzey Şekilleri:

Güneyde, jeolojik tarihin pek eski devirlerinde katılaşmış ve üzeri tortullarla ör-tülmüş Ur ;kara parçası, kuzeyde geniş bir saha kaplayan bir jeosenklinalden (dağların, içinde teşekkül ettiği dar ve derin eski Akdeniz) yan basınçlarla meydana çıkmış olan dağ sıraları... Ön Asya'nın bir ucundan öbür ucuna kadar uzanan bu sahada yapı ve yüzey şekillerinin mahiyetine bunların tesir ve mukabil tesirleri hâkim olmuştur.

(12)

10 TÜRK DÜNYASI EL KİTABI

TÜRK ÜLKELERİNİN COĞRAFYASI M

Güneyde eski bir kara parçası olan Arabistan, Afrika plâtformunun devamıdır. Bu kıta çekirdekleri eski dağların aşınmasiyle meydana gelen düzlüklerdir. Buna karşılık bölgenin kuzey kısmında üçüncü zamanda meydana gelen büyük dağ sı-raları mevcuttur. Eski Akdeniz'in kapladığı geniş sahada meydana gelmiş olan bu dağ zincirleri birbirine eklenerek Ege kıyılarından Karakurum dağlarına kadar uzanmaktadır.

ön Asya'da bugünkü yüzey şekillerinin ilk taslağı III. Zamanın birinci devrinde (Eosende) meydana gelmiştir. Fakat öyle zannediliyor ki, hiç olmazsa Ön Asya'nın batı kısmında, bu devirde, meydana gelmiş olan kıvrımlar aşınarak düzleşmiştir. Yerli ve yabana jeologların araştırmalarına göre Anadolu, III. zamanın ikinci yarı-sında (Neojen'de) aşınma neticesi geniş bir dalgalı düzlük haline gelmişti. IH. Za-manın ikinci yarısında ve bilhassa III. Zaman sonu ve IV. ZaZa-manın başlarında (Plio-sen ve Kuaterner'de) husule gelen takımıyle yükselme, aşınmayı şiddetlendirerek yüzey şekillerini daha çok kenar dağlık bölgelerde gençleştirmiştir. Umumiyetle akarsuların yaptığı bu aşınmaya, Dördüncü Zamanın yağışlı - buzul devresinde yüksekliği 2.500 m.'yi geçen bölgelerde, mevziî buzulların aşındırmasını da ilâve etmek lâzımdır.

Yukarıda bildirildiği şekilde meydana gelen sıradağlar, bütünüyle batı-doğu is-tikametinde uzanmakla beraber, yer yer sapmalar da göstermektedir. Bu hal, gü-neyde, eski kütlelerin (Arabistan gibi eski kıta çekirdekleri) kuzeye doğru ilerlemiş oimatarıyle ilgilidir. Meselâ Güneydoğu Anadolu'da Arap yarımadası - Suriye plât-formunun kuzeye doğru bir çıkıntı yapması neticesi Güneydoğu Toroslar kavsi, ku-zeye doğru atılmıştır. Bazen de jeosenklinal içinde mevcut eski bloklar, arzettikleri mukavemet dolayısiyle, kıvrımların istikamet değiştirmelerine sebep olmuşlardır. İşte bu sebeplerden dolayı Ege denizinden Hindikuş'a kadar olan sahada uzanan dağların, yer yer yayıldıkları ve sıkıştıkları görülmektedir.

ön Asya'nın batı kısmında kuzey ve güneyde uzanan dağ sıralan arasında bir bağlantı görülmemektedir. Anadolu'nun batı tarafında kıyı kısmında dağlar Çeşme yarımadası ile Sakız adasında güney - kuzey; Biga yarımadasında güneybatı - ku-zeydoğu istikametinde uzanmaktadır. Aynı uzanış Gelibolu yarımadasında da gö-rülmektedir. Ege bölgesinin iç kısmında dağların istikameti doğu - batı olup arala-rında aynı yönde uzanan geniş ovalar vardır. Burada dağlara ve ovalara bu istikameti verdiren âmil kırıklardır. Bu yapı şekli Marmara bölgesinin güney ve gü-neydoğusunda da vardır. Bursa bölgesinde güneydoğu - kuzeybatı istikametinde uzanan dağ sıraları ite Kuzey Anadolu dağlarının güney kolu karşılaşmaktadır. Bu bölgenin kuzeyinde Kuzey Anadolu dağ kavisleri sıralanmaktadır. Hakikatte İç Anadolu'da kıvrımlı dağ kan/isleri, Balkanlar'ın ve Istrancalar'ın devamı olan, kuzey Anadolu dağ sıralarını Güney Anadolu dağ sıralarına bağlamaktadır.

Kabaca Bursa bölgesinde birbirinden ayrılan Kuzey ve Güney Anadolu dag sı-raları Ooğu Anadolu'da birleşirler ve sıkışırlar. Burası, bölge olarak Anadolu'nun en yüksek kısmıdır. Bunda, kırık hatları boyunca sıralanmış olan volkanların da mü» him bir rolü vardır. Van gölü ile Gökçegöf'ün doğusunda bu dağlar tekrar genişlerler ve şahsiyetlerini kazanırlar. Kuzey ve Güney İran'dan seyreden kotlar, Afganis-tan'da, takriben Kabil civarında birleşirler. Bu kollardan güneydekiler çok daha basit yapıdadır. Bunların ortasında Iran yaylası bulunmaktadır.

Mezopotamya ovalarına hâkim olan Zagros dağlan, bütünüyle, sade bir yapı arzetmektedir. Aynı yapı sadeliği güneydoğuda Mekran dağlarında da görülmek-tedir. Gerek Zagros dağlarında, gerek Mekran'ın doğusunda eski kütlenin (-batıda Arap bloku, doğuda Gondvvana) kuzeye doğru ilerlemesi neticesi kıvrımların yap-tıkları kavislerin uzantısında karışıklıklar olmuştur. Mekran'ın doğusunda sıkışmış olan bütün dağ sıralan güney - kuzey istikametini alırlar. Kabil'in doğusunda bir-çok gruplar halinde balı - doğu, güneybatı - kuzeydoğu istikametinde devam ederler. Bu kısımda Sefid Kûh, Salt Range Ön Asya dağlarının en doğu kısmını teşkil eden silsilelerdir. .

İran Azerbaycanı'nda dağ sıralarının uzantısı daha karışıktır. Buralar yapı bakı-mından Doğu Anadolu'yu andırmaktadır: Kuzeybatı - güneydoğu istikametinde et-rafı yüksek dağlarla çevrili bir yayla; çöküntü olukları ite geniş sahaları kaplayan lâv akıntıları ve sönmüş volkanlar. Bu yapı şekli Eibruz'a kadar devam etmektedir. Bunun doğusunda Kuzey Iran dağlan, basit yapı şekliyle, Horasan'da Ntşabur ve Sebzevar'a kadar uzanmaktadır. Hazar denizinin doğusunda kuzeybatı - güney-doğu istikametinde uzanan büyük Balkan, Kopet dağ ve bunun güneyinde aynı is-tikamette uzanan Binalut, Puşti Kûh silsileleri sıkışarak yüksek Kûh-i Baba silsilesini meydana getirirler. Bunlar, kuzeydoğuda Hindikuş sıradağı halinde devam ederler. Bu kısımda yükseklik 7.000 m.'yi geçmektedir. Daha doğuda dağ kavisleri Himalaya silsilesi arasında devam eder.

Kuzey Anadolu ve Iran silsilelerinin kuzeyinde yer alan Kafkas dağları, bazı müşterek hatları İte, Ön Asya sıradağlarına bağlanabilir. Yukarda bildirildiği gibi Hazar denizinin doğusunda kuzeybatı - güneydoğu istikametinde uzanan Büyük Balkan ve Kopet dağ silsilesi, Baku - Krasnodovsk denizaltı eşiği ile Kafkaslar'a, Kafkaslar da daha batıda Taman ve Kerç kıvrımları ile Kırım'a bağlanmaktadır.

Kafkaslarla İran Azerbaycanı dağlık bölgesi arasında bulunan orta ve aşağı Kura havzası ve aşağı Araş oluğu Azerbaycan'ın en verimli sahasını teşkil eden bir çöküntü bölgesine tekabül etmektedir.

Aip kıvrımlarını müteakip tesviye edilmeye başlanan Ön Asya, III. Zamanın ikinci yarısının ortalarına doğru, hafif dalgalı bir düzlük (peneplen) haline gelmişti. Bu zamanda, kenar bölgelerde denizler, iç kısımda göller geniş sahalar kaplıyor ve iş-gal ettikleri çanaklara birikintilerini bırakıyorlardı. Bundan sonra husule gelen takı-mıyla yükselmeler (epirojenik hareketler) yer yer, seviye farklarına sebep oldu. Fa-kat bölge Fa-katılaşmış olduğundan tektonik (tabakaların ufkiliğini bozan hareketler) hareketlerin büyük bir kısmı kendini kırılmalar şeklinde gösterdi. Bunların neticesi etrafı dağlarla çevrili çukur sahalar husule geldi. İstikametleri batı - doğu, kuzey-batı - güneydoğu olan çukur alanlar, Anadolu'nun her tarafında, Kafkasya'da, Iran Azerbaycanı'nda mevcuttur. Bu yerler, bahis konusu bölgelerin her tarafında he-men aynı özelliği haizdirler: Verimli topraklar, sulak yerler, beşerî ve iktisadî haya-tın toplandığı merkezler; fakat buna mukabil şiddetli deprem sahaları, aynı zaman-da, sık sık su baskınına mâruz kalan yerler.

81» Zaman sonları (Üst Neojen) ve IV. Zaman (Kuaterner)'da husule gelen şid-detli volkanizma neticesi lâvlar bu çukur sahaların bir kısmını doldurdu, bazılarının içmde bir takım setler meydana getirerek gerisinde büyük göllerin teşekkülüne yol

(13)

açtı. Meselâ Muş - Van çukurunu tıkayan Nemrut'un lâvları bunun doğusunda Van gölünün meydana gelmesine sebep olmuştur.

Güney Kafkasya'da Gökçe göt, kuzeybatı * güneydoğu istikametinde uzanan büyük bir çukur alanın en alçak kısmını işgal etmektedir. Çukurun batı ve güneybatı kenar? 3.500 metreyi geçen volkanik kütlelerle (batıda Akdağtar, güneyde Soğanlı dağları) çevrilidir. Gerek bu dağlar, gerek bunların eteğinde yayılan lâvların husule getirdikleri setler, suların toplanmasına yol açarak Gökçe göl {yüksekliği 1.928 m.) ün teşekkülüne meydan vermiştir.

ön Asya'nın bu kısmındakine benzer bir yapı Orta Asya'da vardır. Orta As-ya'nın Türkler'le meskûn olan kısmı doğu - batı, güneybatı - kuzeydoğu istikametinde uzanan büyük çukur sahalarla kaplıdır. Bunlar, yükseklikleri 4.000 m.'yi geçen dağlarla çevrili olup ikisi çok ehemmiyetlidir: Fergana ve tok göl çanakları. Birincisi deniz seviyesinden 500 m. yükseklikte bir ovaya, ikincisi 1.500 m. yükseklikte bir göte tekabül etmektedir. Her ikisi de birer çöküntü sahası olup teşekkül zamanlan İti. Zaman sonu (Üst Neojen) ve IV. Zaman (Kuaterner)'dır. Orta Asya çukur sahaların» çerçeveleyen dağlar, mevziî olarak kırılmış, yükselmiş kısımlardır. Yükselme, SU. Zaman sonu (Pilosen) ve IV. Zaman (Kuaterner)'da olmuştur. Gerçekten bölge İli Zaman sonunda hafif dalgalı bîr düzlük halini almıştır. Bu devrin sonunda ve IV. Zaman başlangıcında bütünüyle yükselme (epirojenik) hareketleriyle bölge büyük yükseklikler kazanmıştır. Yükselme, bölgedeki buzullaşmadan evvel olmuştur. Orta Asya'nın bu dağlık sahasında iki tip yüzey şekli ayırdedilmek-tedir: Çukur sahalar ve dağlar. Beşer? ve iktisadî hayat alçak yerlerde toplanmış olmakla beraber, onlara bu imkânı veren, suyu sağlayan dağlardır. Anadolu'da olduğu gibi burada da bu çöküntü alanlarının en büyük mahzuru su baskınları ve depremlerdir. 1965'teki Taşkent depremi buna iyi bir delildir.

Orta Asya yer şekilleri bakımından her tarafta aynı karakteri göstermez. Bilhas-sa Orta Asya'nın merkezî kısmı ile doğusunda dağlar, yaylalar ve ovalar birbirinin içine girmiştir. Yalnız alçak sahaları ihtiva eden batı kısmında ovalarla alçak yaylalar hâkimdir. Diğer tabiat şartlarından olan iklim, akarsular ve bitki örtüsü Üzerine esaslı tesirleri olması dolayısiyle evvelâ yer şekilleri kısaca gözden geçirilecektir.

Doğu Türkistan'ı Batı Türkistan'dan ayırün ve yer yer kuzeybatı - güneydoğu, batı - doğu, güneybatı - kuzeydoğu istikametlerinde birtakım yaylar çizen dağ sıralan kuzeyden güneye doğru şöyle sıralanmaktadır: Kuzeybatı - güneydoğu istikametinde uzanan Tarbagatay dağlan ve bunların güneyinde de Aladağlar. Bu iki dağ sırası Orta Asya dağlarının kuzey yaylarını teşkil etmektedir. Üzerlerinde 4.000 metreyi geçen birçok zirveler vardır. Bu dağ sıralarının güneyinde Tanrıdağ-iarı'na ait sıralar bulunur; Çungarya Aladağı, Kungei Aladağı, Terskei Aladağı, Talaş Aladağı. 5.000 metreyi geçen birçok zirveleri ihtiva eden bu dağlar Türkistan için bir su hazinesidir. Sır Derya ve İli, bu dağların yüksek zirvelerinde mevcut olan büyük buzulların eriyen sularıyla beslenmektedir. Tanrıdağları ile Büyük Altaylar arasında çöl ve bozkırları ihtiva

edBrt Çungarya havzası bulunur. Sir Derya'nın kaynak kısmını meydana getiren

Narin suyu ile Amu Derya'nın kaynak kısmı arasında kalan dağ sıraları (Alay dağları, Zerefşan dağları, Türkistan dağları, Hisar dağları) Orta Asya dağlarının orta yaylarım meydana getirirler. Bu dağlarda 5.000 metreyi geçen birçok zirveler

(14)

Çatkal dağlan ile Alay dağlan arasında bir çöküntü sahası olan Fergana hav-zası bulunmaktadır. Bu havzanın beşerî ve iktisadî değeri çok büyüktür. Altay dağları Be Pamirler etrafında güneybatı - kuzeydoğu, batı.- doğu ve kuzeybatı - güneydoğu istikametlerinde uzanan ve 7.000 metreyi geçen yüksek zirveleri İhtiva eden sıralar Orta Asya dağlarının güney yaylarını teşkil ederler.

Güneydoğuya doğru uzanan dağlar (Altın dağları) Tibet havzasını güneyden çerçevelemektedir. Hakikatte bu dağlar, bahis konusu havzanın, güney kenarında yaylar çizmektedir. Bunların arkasında batıda Karakurum, doğuda Üstün ve Arka dağlar aynı istikamette yaylar meydana getirirler.

Orta Asya dağlar; kuzeyden güneye doğru gidildikçe, kıvrılma tarihleri bakımın-dan, yenileşmektedir Baykal gölünün güneyindeki dağlar Kaledonien (I. Zamanın ilk yarısı) ve Hersinyen (I. Zamanın ikinci yarısı) yaşta kıvrılmalar oldukları halde, Himalayaiar Aip sistemine dahildir. Yaşları ne olursa olsun bu kıvrılmalarda hâkim istikamet doğu - batıdır. Bu hat, iklimlerin dağılışı, bitki örtüsünün tabiatı, insanların ve medeniyetlerin yayılış» üzerinde büyük tesirler icra etmiştir.

Orta Asya dağlarının Altaylar'a kadar olan. kısmı ile Tibet yaylası ve bunun ku-zey kenarındaki dağlar eski kütleler olup teşekküllerinden Üçüncü Zamanın ortala-rına kadar aşınmış ve sonra yükselmişlerdir. Şu halde bu dağlar, yüksek irtifalarına rağmen, esasında, ihtiyar dağlardır. Yükselme kütle halinde olmayıp geniş dalgalı kıvrımlar şeklinde tecelli etmiştir. Şöyle ki, yüksek kısımlar dağ sıralarını, alçak kısımlar da oniar arasında kalmış olan kapalı çukurlukları meydana getirmişlerdir. Bu sonuncuların başltcaları Tarım. Fergana, Gobi

çanaklardır (Şekil 1).

Şekil 1 - Fergane depresyonu (havzası). Orta Asya dağları arasında yer alan havza

300 uzunluğunda ve ortalama olarak 100 km. geotştiğindedir. Kapladığı saha 22.000

(15)

Ön Asya ve Orta Asya'nın İklim Şartları s

Anadolu'nun kıyı bölgeleri, bilhassa Karadeniz kıyılarıyla İran'ın Hazar kıyıları ve Yemen bölgesi bir tarafa bırakılacak olursa, Asya kıtasının batı kısmıyla Orta As-ya'nın her tarafında (yüksek dağlar müstesna) step ve çöl iklimleri hâkimdir. Bu hal, meteorolojik ve coğrafî sebeplerden ileri gelmektedir. Gerçekten ön Asya ve Orta Asya'da, senenin büyük bir kısmında, yüksek basınç rejimi hâkimdir. Bu rejimin hüküm sürdüğü bölgelerde yağış İhtimali çok azdır. Diğer taraftan Asya'nın bu kısmi Okyanuslardan uzaktır. Aynı zamanda büyük bir kısmının (İç Anadolu, kan yaylası ve Orta Asya çanakları gibi) etrafı yüksek dağlarla çevrilmiştir. Bunlar okyanus ve denizlerden gelen nemfi rüzgârların yağış getirmelerine mâni olurlar.

Bölge iklimini daha iy? anfıyabilmek fçfcü-'iklfm unsurlarına bir göz atmakta fayda vardır.

Sıcaklık: On Asya ve Orta Asya, yaz mevsiminde, kıtanın en sıcak kısımlarıdır.

Bunda coğrafî enlem kadar step ve çöl bölgelerinin geniş oluşunun da tesiri vardır. Gerçekten bu bölgelerde atmosferdeki su buharı, kıyı bölgelerine nazaran, az olduğundan güneşten gelen ışınlar atmosferin üst tabakalarında tutulamamakta ve toprak civan fazla ısınmaktadır. Bu sebeple yaz sıcaklıkları çok yüksektir. Sıcaklık, umumî olarak, Manın batı kısmında güneyden kuzeye doğru coğrafî enlemin tesiri altında azalır; fakat, batıdan doğuya doğru denizin tesirinin azalmasıyla artar. Mutlak azamî sıcaklık çöl bölgelerine isabet eder. Orta Asya'da Tirmiz (48,5°) ve Luk-şon (48°) şimdiye kadar kaydedilmiş olan en yüksek mutlak azamî sıcaklıktaki yerlerdir.

Yazın, kıta içinin fazla ısınmış olması dolayısiyle, Orta Asya dağları, yüksek kı-sımlarına kadar yaşamaya elverişlidir. Meselâ 38° 11' kuzey enleminde bulunan Parntrisk Post 3.653 m. yüksekliği haiz olmasına rağmen Temmuz ortalaması 13,5°

Ön Asya ve Orta Asya kış mevsiminde güneş ışınlarının eğik gelmesi, günün kı-salması ve aynı zamanda kuzeyden gelen soğuk hava kütlelerinin tesiriyle soğuktur. Orta Asya'da Sibirya üzerinden esen kuzey rüzgârları, diğer mevsimlerde olduğu gibi, kışın da hâkimdir.

Ön Asya ve Orta Asya'da kış mevsiminin uzunluğu ve şiddeti, güneyden kuzeye doğru artar. Yazın ide; mevsimin uzunluğu ve sıcaklıklarının şiddeti, kış mevsiminin uzunluğu ve şiddeti nisbetinde değildir.

Batı Türkistan'da yaz, Akdeniz kıyılarındakinden daha sıcaktır.

Basınç ve Rüzgârlar: ön Asya'da Akdeniz kıyılariyfe iç kısım iklim bakımından birbirinden farklıdır. Bunda, diğer âmillerin yanısıra, basınç ve rüzgârların rolü ol-duğu muhakkaktır. Gerçekten Ön Asya'da basınç merkezleri İte bunların istikamet verdikleri hava kütleleri geniştir ve nisbeten sabittir.

Akdeniz havzasının aksine Ön Asya'da, ^mevsiminde yüksek, yaz mevsiminde ise alçak basınç hâkimdir. Kışın ön Asya'da hâkim olan sibirya yüksek basıncıdır. Buradan gelen hava kuru ve soğuktur. Bazan Arap yarımadası üzerinde bir sırt meydana getiren Büyük Sahra yüksek basıncı, bahis konusu yüksek basınçla

Her iki yüksek basınç merkezi arasından, sonbahar ve ilkbaharda, batıdan do-ğuya doğru hareket eden alçak basınçlar geçer. Bunların mühim bir kısmı Akde-niz'de meydana gelmektedir. Sonbahardan itibaren Akdeniz havzasının kuzey kıs-mı gezici alçak basınçların güzergâhını teşkil eder. Bunların faaliyetleri kışa doğru artar ve bunun neticesi olarak bütün kış mevsiminde yağışlar meydana gelir.

Yaz mevsiminde ise kutup havasının kuzeye doğru çekilmesiyle havza tropikal hava kütlelerinin tesiri altında kalır, gezici alçak basınçlar bu havzaya sokulamaz ve bu yüzden Akdeniz havzası ve Ön Asya yazın yağmur almaz. Yazın ön Asya'da Batı Pakistan'dan Irak'a kadar uzanan sahada bir alçak basınç sahası vardır. Bu mevsimde kuzey ve kuzeybatıdan esen rüzgârlar hâkimdir. Doğu akdeniz havzasından Mısır çölüne doğru esen ve İlkçağdan beri bilinen bu rüzgârlara Etezyen rüzgârları denir. Bu rüzgârların tesiri memleketimizde de hissedilmektedir. Aynca Ön Asya kıyılarında, gündüzleri havayı serinleten deniz meltemleri görülür. Memleketimizde bunun en güzel misali İzmir'de denizden esen imbat rüzgârıdır

Yağış: ön Asya ve Orta Asya bazı kıyı bölgeleri (Anadolu'nun Karadeniz, Ege

Denizi ve Akdeniz kryı dağlık bölgeleri ile Hazar Denizi'nin güney kıyıları) hariç, 25C - 500 mm. arasında yağış almaktadır. Çevrenin yağışlı oluşu denizlere yakınlık ve yükseklikle alâkalıdır, iç kısım bazı yüksek dağlık bölgeler hariç kuraktır. Mem-leketimizde etrafı yüksek dağlarla çevrili İç Anadolu ve Doğu Anadolu havzaları az yağışlı step sahalarıdır. Bunlar gibi iran'ın iç kısmı ve Hazar denizinin doğusunda kalan geniş saha da çöldür. Doğu Akdeniz'de teşekkül eden gezici alçak basınçlar doğuya doğru hareketlerinde, kıyı dağlan bir engel teşkil etmediğinden Suriye1 de

Halep bölgesindeki yaylalar bolca yağış alırlar (yıllık ortalama yağış miktarı 400 - 600 mm. arasında). Doğuya doğru denizden uzaklık ve yüzey şekillerinin silikleş-mesi dolayısıyla yağış azalmaktadır. Buna rağmen 'Verimli Hilâl'in güney kısmı 200 - 400 mm. arasında yağış alır.

Ön Asya'nın batı kısmında yağışlar, mahiyet itibariyle, Akdeniz yağışlarıdır. Yal-nız Karadeniz kıyılarında kurak mevsim yoktur. Ön Asya'nın Karadeniz ve Hazar kı-yıları bir tarafa bırakılacak olursa diğer yerlerinde ya saf Akdeniz yağış rejimi (so-ğuk mevsimi yağışlı, yaz mevsimi kurak) yahut bozulmuş Akdeniz yağış rejimi görülür. Orta Asya'nın batı kısmında (Batı Ttirkistan) vaziyet böyledir. Meselâ yıllık ortalama yağış tutarı 135 mm. olan Buhara'da yaz mevsimi tamamen kuraktır. Batı Türkistan'da yağış mevsimi kış ve ilkbahardır. Yağış âzamim ilkbahar başlangıcı-dır. En yağışlı ay Mart ayıbaşlangıcı-dır. Hazar'ın ötesindeki yerlerde tamamıyla açık güriterîh sayısı 140 olduğu hâlde, kapalı günler 59'dur. Batı Sibirya'da vaziyet buradakinin aksidir: 132 tamamiyle kapalı güne karşılık açık olan gön sayısı 47'dir.

Ön Asya va Orta Asya'da İklim Tipleri: Ön Asya'nın batısında (Ege Denizi

kıyıları îte Türkiye'nin güney kıyılarında) Akdeniz ikilimi hüküm sürer. Ege kıyılarında yaz mevsimi. Batı Akdeniz havzasında olduğundan daha sıcaktır. Meselâ İzmir'de beş ayın. (Mayıs - Eylül aylarının) ortalama sıcaklığı 20°'nin üstündedir. En sıcak ay Temmuz'dur (izmir'de 27.6°). Görülüyor ki İzmir'de yaz aylarının sıcaklığı tropikal iklimlerin sıcaklıkları kadar ve hattâ daha yüksektir. Burada yaz mevsimi barız surette kurak geçer. Hazirandan Eylül sonuna kadar 4 ay zarfında düşen yağmur miktarı ancak 36 mm.'dir. Bütün Akdeniz havzasında olduğu gibi Ege'de,

(16)

16 TÜRK DÜNYASI EL KİTABI TÜRK ÜLKELERİNİN COĞRAFYASI 17

Güney Anadolu'da ve Suriye kıyılarında da soğuk mevsim yağış mevsimidir. Bununla beraber kışın hissesi sonbahar ve ilkbaharınkilerden daha fazladır.

Güney Anadolu kıyılarında hakiki Akdeniz iklimi hüküm sürmektedir. Ancak Akdeniz ovalan Batı Anadolu'ya nazaran biraz daha sıcaktır. Bu husus coğrafî sebeplerden ileri gelmektedir. Gerçekten Toroslar'la çevrilmiş olan bu ovalar kuzeyden gelen soğuk rüzgârlara karşı mahfuzdur.

Kıbrıs iklimi de esas itibariyle Akdeniz ikliminin kontinental tipidir. Yalnız burada kışlar biraz daha mülayimdir.

Akdeniz delimi doğuya doğru gidildikçe bozulmakta ve çöl iklimine bir geçiş görülmektedir. Anti Lübnan'ın doğusunda başlayan çöl (Suriye çölü) Mezopotamya'ya kadar uzanır. Bu geçiş iklimine Akdeniz step iklimi denir; yani, mübalâğalı kontinental bir tip olup sıcaklık farkı ehemmiyetlidir ve mutlak kuraklık en az 6 ay devam eder. Memleketimizin güneydoğusunda da "Akdeniz Step İklimi" hâkimdir. Urfa'da olduğu gibi yıllık sıcaklık farkı çok fazladır. Yazlar çok sıcak, kışlar çok soğuktur. Yıllık yağış tutarı 445 mm. kadardır. Yaz mutlak denecek derecede kuraktır. Buna tekabül eden bitki örtüsü bozkır (step)'dır. Buradan güneye doğru gidildikçe, yavaş yavaş çöle (Suriye çölü) geçilir. '

Akdeniz step âdimi Doğu Anadolu'da ve Zagros dağlarında (yükseklik ve dağ-'Jık kütlelerin mevcudiyeti dolayısiyle) kesintiye mâruz kalmakta, fakat bunların eteğinde, bilhassa iran Azerbaycanı'nda, tekrar kendini göstermektedir. Bahis konusu step iklimi Kuzey iran'da, Horasan'da ve Afganistan'da devam etmektedir.

Bu step iklimlerinin kuzey ve güneyindeki geniş sahalarda muhtelif tip çöller yer almaktadır. Şöyle İd, Ön Asya'da Arap yarımadasının iç kısmı ve aşağı Irak, Sahra iklimi tipi sıcak çöller grubum dahildir. Çöl, 35° kuzey enlemine kadar ilerle-mektedir. Güney İran'da Basra körfezi kıyılan ve Mekran dağlan sıcak çöllerin çok şiddet kazandığı yerlerdir. Yağmurlar çok azdır. Meselâ kıyıda Jask (25° 47' kuzey entemi)'m bütün yıl aldığı yağış miktarı, ortalama olarak 110 mm. civarındadır. Burada yağış sonbahar sonu ve ilkbahar başlangıcında görülür. Nisandan Ekim sonuna kadar hemen hemen hiç yağmur yağmaz. İran'ın iç kısmı (Kevir'ler ve Lûtlar) kumlu, çatallı ve tuzlu göllerle kaplı soğuk çöllerdir. Bununla beraber buralarda yazın sıcaklık 45° ye kadar çıkar.

Iran yaylasının orta kısmından kenarlara doğru gidildikçe ilkbahar yağmurları-nın hâkim olduğu steplere geçilir. Isfahan, Tahran ve Meşhed'de en fazla yağış Mart ayındadır. Bu yerlerde yaz mevsimi hemen hemen kuraktır (Güneydoğu Anadolu ve Orta Irak'taki yağış rejiminin bir değişik şekli olan bozulmuş Akdeniz yağış rejimi).

Horasan dağlan ve Hindikuş silsilesinin öte taralında yer alan alçak yaylalarla ovalarda tekrar çöl iklimi hüküm sürmeye başlar.

Orta Asya'da yüksek dağlarla, bunların arasında yer almış bulunan irili ufaklı çanaklar birbirinden farklı iklim hususiyetlerini haizdir. Umumiyetle yüksek dağlar daha yağışlıdır, buralar yer yer ormanlarla kaplı olup otlakları ihtiva etmektedir. Halbuki aralarında bulunan havzalar çok az yağışlıdır; step ve çöllerle kaplıdır. Asya'da çöl rejiminin çok geniş bir saha dahilinde kendini göstermesinde: 1)

Deniz-lerden ve okyanuslardan uzaklığın, 2) Yağış getiren rüzgârlara bir mania teşkil eden ve yaz musonunu tutan bir dağlar şeddinin mevcudiyetinin, 3) Kışları şiddetli olan kuşakta soğuk mevsimin tabiî kuraklığını arttıran bir yüksek basınç rejiminin müşterek tesirleri vardır. Mezopotamya, Iran ve Türkistan'dan geçmek özere Arap yarımadasından Mançurya'ya kadar uzanan bir çöl kuşağının mevcudiyeti bu suretle izah edilir. Bu çöl kuşağı yalnız Ûn Asya ve Orta Asya'da dağlarla kesintiye uğramaktadır.

Hazar denizinin doğusunda ve Aral denizinin (bazı atlaslarda göl) çeviren al-çak yaylalarla ovalarda İran'ın iç kısmındaki iklimden daha az sert ve kışlan yağışlı otan iklimden farklı bir İklim vardır. Bölgede arızî olan yağışlar, kuzey ve güneyde, ayrı ayrı mevsimlere düşer. Güneydekiler Akdeniz'in kış ve ilkbahar yağışlarıdır. Merv'de Ocak'tan Nisan'a kadar yağış tutarı 79 mm. kadardır. Kuzeydekiler ise, kığı şiddetti olan kuşağın kara iklimi bölgelerinde olduğu gibi, daha ziyade yaz yağ-murlarıdır. Bölgenin her tarafında, coğrafî enlem ne olursa olsun, sıcaklık farkı dan ma ehemmiyetlidir. Yaz mevsimi çok sıcaktır. Coğrafî enlemi 37° olan Merv'de Temmuz ortalaması 30,2Oldir. Hakiki bir kış mevsimi vardır. Kış, güneyden kuzeye

doğru şiddetlenir. Coğrafi enlemi 41° olan Hive'de Ocak ortalaması -4,7° dir. Aral gölünü güneyden çeviren ovalarda şiddetli rüzgârlar kum fırtınaları meydana geti-rir. Bundan başka kuzeyde kar fırtınaları görülür. İşte Kısaca tasvir edilen bu çöl ik-limi tipine, de Martonne, Aral tipi der. Bu, soğuk çöl iklimlerinin ara tipidir. Doğu Türkistan'da ve Gobi'de kış mevsimi daha şiddetlidir. Tibet'in yüksek yaylalarında, hemen hemen bütün sene, kış vaziyeti mevcuttur. Bu yaylalarda bir dağ çölü iklimi hüküm sürmektedir.

Orta Asya'nın alçak kısımlarında mevcut iklimlerin müşterek vasıfları kuraklık (bu bölgelerin yıllık ortalama yağış miktarı 200 mm.'nin altındadır), çok yüksek yaz Sıcaklıktan, çok ehemmiyetli günlük ve yıllık sıcaklık farkı, çok ehemmiyetsiz nisbî nem ve şiddetli buharlaşmadır. Bu hususlar gösteriyor ki, Orta Asya'nın alçak kısımlarında kara çöl iklimleri ile buna mütemayil step iklimleri hüküm sürmektedir.

Orta Asya çölleri, umumiyetle, orta kuşak çölleri grubuna dahildir. Takriben 30° ye 50° kuzey enlemleri arasında uzanan çöl ve stepler sahasının kuzey ve güney kısımları, yağış ve sıcaklık rejimi bakımından, birbirinden farklıdır. Şöyle ki, aşağı yukarı 42. paralelin kuzeyinde kalan bölgede (Üst Yurt yaylasında, Aral gölü bölgesinde, Güney Kazakistan'da), kışları dondurucu, yazları kavurucu olan bir kara iklimi vardır. Kışların şiddeti hakkında bir fikir vermek için Arat denizinin 5 ay müddette donduğunu söylemek kâfidir. Yağış, hemen hemen senenin bütün aylanna müsavi bir şekilde dağılmış gibidir. En kurak mevsim kıştır. Bu tip çöl iklimine kara çöl iklimi denebilir. Bu paralelin güneyinde kalan kısımda kışlar, kuzeyde olduğu kadar şiddetli değildir. Yıllık yağış tüten kuzey kısmındakine nazaran, daha azdır. Buhara'nm bir sene zarfında aldığı yağış ancak 135 mm.'dir. Yaz mevsimi mutlak denecek derecede kuraktır. Haziran'dan fyfül sonuna kadar, hemen hemen M$ yağrnor yağmaz. Yağış rejimi Kuzey Sahra'nın yağış rejimine çök1 benzediği Işift Güney Türkistan'daki (Türkmenistan ve Özbekistan'ın

alçak tasımlan, Karakum çölü ve Amu Derya'nm orta ve aşağı mecrası) bu çöl iklimine bazı coğrafyacılar, ^ deniz çöl iklimi der.

(17)

87

Doğu Türkistan'ın alçak kısmını teşkil eden Tarım havzasında bir kara çöl iklimi vardır. Etrafı yüksek dağlarla çevrilmiş olan Tarım havzasının en alçak kısmında, takriben 300.000 krn^lik bir sahada, Taklamakan çölü yer almaktadır. Civar okyanus ve denizlerden 2.200 km. kadar uzak olan Tarım havzasının orta kısmı çok kuraktır. Burada, gökyüzü umumiyetle az bulutludur. Bulutlar, batıdan ve bilhassa, güneybatıdan gelir. Yağış, gerek yağmur gerek kar şeklinde olsun, az düşer. Senede yağışlı telâkki edilebilecek gün sayısı 20'yi bulmaz. Her defasında düşen yağış miktarı gayet azdır. Tanrı dağlarının kuzey tarafı güney tarafından 5 ilâ 6 misli daha yağışlıdır. Gerçekten bu dağların kuzey eteğinde yer alan Urumçi, senede ortalama olarak, 262 mm. yağış aldığı halde Kaşgar'ın yıllık ortalama yağış miktarı ancak 4İ mm.'dir (Şekil 2).

mm

Z7«

KA$GAR

24-21* ' 18- 15- 12-= 9- 6- 3-O

fâ*mm*/&

V/

//&/

efor. Fakat hiçbir tarafta bu kadar yağtş, sulama olmaksızın, ziraate kâfi gelmez.

Doğu Türkistan'ın kışları serttir. Kaşgar'da termometrenin -25 dereceye kadar düştüğü vâkidir. Aynı yerde 35 senelik rasatlara göre Ocak ortalaması -5.8 derecedir. Fakat ilkbaharda sıcaklar birden yükselmeye başlar (Şekil 3). Nisan ayı ortalaması 17.3 derecedir. Bu ayın bazı günlerinde sıcaklığın 30 dereceyi aştığı vâkidir. Yaz aylan, irtifa ve yüksek dağlara yakınlık dolayısiyle, o kadar sıcak geçmez, Kaşgar ve Yarkent'in Temmuz ortalamaları 27.5 derece civarındadır (Şekil 4). Bununla beraber sıcaklık, yaz aylarında, 35 dereceye kadar çıkmakta ve hattâ geçmektedir, çok yüksek sıcaklıkların fazla olmayışı irtifa (Yarkent 1270 m.) ve yüksek dağlara yakınlık dolay ısıyladır. Çölde, kumulla kaplı bölgelerde sıcaklık kışın 5 ilâ 6 derece daha düşük, yazın da o kadar daha fazladır (Şekil 3,4).

•e

Ki9 KAŞGAR

30-. 27-«4

ttj

m

n

/5' ,2-9-

r~ı

j frl 6-3' ""■

o-T6> .'

o. a

.

M M . "■ H. T. A £. Ek İt A.

Şekil2 -Kaşgar'ın yağış rejimi. Sütunlar yağısın mevsimler arasındaki dağılışını göstermektedir.

Orta Asya'nın batı kısmı (Batı Türkistan) ile doğu kısmı (Doğu Türkistan) arasında yağış bakımından da fark vardır. Şöyle ki, Doğu Türtöstan, Moğolistan ve Tibet'te soğuk mevsim umumiyetle kurak; sıcak mevsim {ilkbahar sonu ve yaz) yağışlı; halbuki Batı Türkistan'da aynı enlemlerde (Hazar denizinin doğusunda Buhara'ya kadar olan alçak sahalar) bilâkis, yaz ayları tamamen kurak ve soğuk mevsim (bilhassa kış ve ilkbahar başlangıcı) yağışlıdır. Böylece Doğu Türkistan'da yaz musonunun, Balı Türkistan'da da Akdeniz'in;uzak tesirleri görülür. Gerçekten Yarkent'in güneyindeki dağların etekleri ile Altın dağları,

(18)

Şekil 3 - Kaşgar'ın sıcaklık rejimi.

Hülâsa, Orta Asya'nın batı ve doğu kısımlarında coğrafî enlem, yükseklik göz önünde tutularak bazı mevzi? iklim tipleri ayırt edilebilir:

a) Gerek batıda» gerek doğuda yüksek enlemlerde yağış, alçak enlemlerde bu-lunan ovalardakinden daha fazladır; fakat miktar 250 mm.'yi aşmaz. Ayrıca kurak mevsim yoktur. Yağışta, soğuk mevsimde, hafif bir azalma vardır. Yazlar, güney-deki ovalara nazaran daha sıcak; fakat kışlar daha soğuktur, bu tip iklim çöl ve çölleşmeye yüz tutmuş stepler iklimi olup Kazakistan'da kendini gösterdiği için bu-na Kazakistan iklimi demek yerinde olur. Misal: Semipalatinsk (Şekil 5).

(19)

•c

Z7-mm

ta. ISIZ* 9 6 3 0'

• 4

a

Şekil 4 - Yarkent'in sıcaklık relimi.

SEMIPALATİNSK \ mm. 50 45 40 '30 25 20 75 V ıo 5 -/ff«

S

Şekil 5- Semlpalaönsk'in ikltm diyagramı. Sıcaklık kesik çtegHle, yağış sütunlarla gösterilmiştir. I ■ - : YARKENT

Jl

.—ı î^îtfaû ' '[■• I

y

&

0

•c

\

'4

W H

(20)

b) Bunun güneyindeki cıvalarda (Hazar denizi ile Aşağı Amu Derya ve Sir Derya arasındaki saha -yani Karakum ve Kızılkum- umumiyetle daha az yağışlı (200 mm.'den az), yaz mevsimi mutlak denecek derecede kurak ve ziraatın katî surette Bulamaya ihtiyaç gösterdiği bir çöl iklimi vardır. Türkmenistan ve Özbekistan ovalarında hâkim olan bu iklim tipine mahalli bir ad vererek Batı Türkistan iklimi «temek yerinde olur. Bu iklime misâl olarak Merv civarında Bayram Ali verilebilir (Şekil 6,7).

Şekil 6 - Bayram Ali'nin iklim diyagramı. Sıcaklık kesik çizgi ile. yağış sütunlarla gösterilmiştir.

c) Bu iklim tipi Doğu ve Güneydoğuda dağlık bölgeye doğru esas vasıflarını muhafaza etmekle beraber yükseklik dolayısiyie yıllık yağış miktarı adar (250 ilâ 500 mm.). Alay ve Hisar dağlarının batı etekleri, Batı Türkistan ikliminin irtifa dolayısiyie değişen bu tipine dahildir.

d) Kûhistan ve Pamir dağlık bölgesinde, irtifa dolayısiyie, daha serin, daha nemfi ve yıllık yağışın sene içinde daha iyi dağıldığı bir dağ iklimi vardır.

e) Doğu Pamir'de ve Taklamakan çölünü güneybatı ve güneyden çerçevefiyen dağlarla yüksek yaylalarda yüksek çöl iklimi mevcuttur. Buralar meskûn olmayan sahalardır.

f) Doğu Türkistan'ın alçak kısımlarında (Tarım havzası *e Çungarya) çöl ve çöle

mütemayil stepler vardır. Yukarda oldukça etraflı bir şekilde görüldüğü üzere Ta

rım havzasının orta kısmını geniş bir çöl {Taklamakan Çölü) kaplamaktadır. Burada

kuraklık Batı Türkistan'dakinden daha fazladır. Yıllık yağış tutarı çok daha azdır.

Kış mevsimi daha soğuk geçer. Yazlar o kadar sıcak olmamakla beraber

(21)

Şekil 7 - Taşkent'in iklim diyagramı. Sıcaklık, kesik çizgi ile .yağış sütunlarla gösterilmiştir.

farkı, batıya nazaran daha fazladır. Bu iklime Doğu Türkistan iklimi denir. Bunun! da yön, coğrafî enlem ve irtifa unsurla/ının müdahalesi ile meydana gelmiş bir ta-kım dereceleri vardır. Şöyle ki, çöl iklimi, Tarım havzasının ortasına doğru çok kurak ve kara tipinde olduğu halde, havzanın kuzey ye batı kenarında, vahaların bulunduğu dağlık kenara doğru, daha mutedildir. Buralarda yağış biraz daha artmakta ve yaz sıcaklığı nisbeten azalmaktadır. Arkadaki dağlarda (Tanrı dağları-nın doğu etekleri}, yükseklik dolayısiyle Batı Türkistan'da olduğu gibi, yağış miktarı artmaktadır. Buralar ormanlar ve otlaklar sahasıdır.

g. Tanrı dağlarının doğuya doğru meydana getirdiği uzun ve yüksek dağlık çıkıntı Tarım havzasını Çungarya'dan ayırmaktadır. Çungarya'da Kazakistan iklimini hatırlatacak bir İklim tipi vardır. Burası, bütünüyle, çöl olmaktan ziyade bir bozkır sahasıdır. Yalnız havzanın ortasına doğru bozkır, çöle mütemayil bir karakter ar-zetmeğe başlar.

İklim Değişmeleri ve Kuraklık Meselelerine Umumî Bakış s

Türkler'in yaşadıkları Ön Asya ve Orta Asya'nın şiddetli iklim bölgelerinde iklim unsurlarının (bilhassa sıcaklık ve yağış) seyri sabit olmadığı gibi, bunların tesiri altında bulunan alâkalı hâdiseler de (akarsuların akımları, boyları, göllerin ve iç denizlerin seviyeleri, bitki örtüsü gibi tabu hâdiselerle, insanların yer değiştirmeleri, hayat tarzları ve benzeri beşerî hâdiseler) birtakım değişmelere maruz kalmaktadır. Kürenin muhtelif bölgelerinde, bilhassa çöller, yarı çöller ve bozkırlar sahasında yapılan müşahedeler buralarda muhtelif devirlerde bir takım değişikliklerin meydana geldiğini ortaya çıkarf1ii§fir. Bu bozkır bölgesini

(22)

almayı-şı ve yağış rejiminde görülen bir değişme burayı çöl haline getirebilir. Afrika'da ve Asya'da tamamen kuruyan göller olduğu gibi, yağışlı ve kurak devrelerin birbirini takip edişi bu kıtaların bazı yerlerinde göl seviyelerinin yükselip alçalmasına yol açmıştır. Yağışlarda görülen bu değişiklikler, ziraî ve iktisadî hayatı yakından ilgi-lendirmektedir. Acaba hemen hemen her tarafta tesbit edilen bu değişmeler devrî midir? Musonlar Asyası'nda Hindistan'da 11 senelik bir devrîliğin meydana çıkarıl-dığı zannediliyor. Orta kuşakta buzullar, tropikal memleketlerin gölleri gibi cephe-lerinin ilerlemeleri ve gerilemeleri ite sıcaklık ve yağış değişmecephe-lerinin mevcudiyetini göstermektedirler. Brückner'e göre bahis konusu değişmelerin mevcut olduğunu gösteren bütün bilgiler, iklimin devrî değişmelerini meydana çıkarmak hususunda birleşmektedirler. Ona göre bu devre 35 seneliktir.

Kurak ve yarı kurak bölgelerde bazı araştırıcıların müşahadeleri, onlarda, bura-larda kıtaların tedriç? bir surette kuraklığa doğru gittiği intibaını uyandırmıştır. Me-selâ Kuzey Afrika'da bozkır sahalarında ve çöle mütemayil bozkırlarda Romalılar devrinden katma harabeler, böyle bir intiba hâsıl etmektedir. Güney Afrika'da Ka-lahari'de çöl. Passarge'ye göre sahasını bozkırın zararına genişletiyor. Bölgede kaynaklar kaybolmakta ve Oranj nehrinin akımı azalmaktadır. Orta Asya'da Hazar denizinden Lob-Nor'a ve Umman denizinden Fergana'ya kadar uzanan geniş sa-hada arkeologların meydana çıkardıkları harabeler, {şuralarda parlak bir medeni-yetin varlığını fakat sonradan bütün bunların ortadan kalkmış olduğu intibaını uyan-dırmıştır. Mazinin parlak devirleri ile bugünkü harabeler arasında göze çarpan tezat, geçen asrın tanınmış ilim adamları tarafından tarihî arızalar olarak değil, fa-kat zaman dahilinde devamlı surette tesirini gösteren tabiî bir sebebe bağlanıyor-du. Orta Asya, tarihî zamanların başından beri tedricî bir kuraklığa sahne olmuştur. Kuraklık göçebelerin dolaştıkları araziyi daraltarak onları, sahalarının dışında kalan yerleşik âlemin üzerine atıyordu. Böylece buzul devirlerinin sonundan beri tesirini gösteren kuraklaşma büyük istilâların âmili olarak ortaya çıkıyordu. Bu gö-rüşü tenkit edenler, devamlı kuraklık faraziyesinin Batı Avrupa'da buzul devri son-rası iklimlerinin tekâmülünde tesbit edilen değişmelerle pek bağdaşamadığını ileri sürmüşlerdir. Onlara göre, kuraklık faraziyesi zaman dahilinde çok mevzileşmiş ta-rih! hâdiselerin izahına uygun değildir. Bununla beraber kuraklığın devrî bir mahi-yet kazanacağı farzedilebilirse bu faraziyeye yapılan itiraz kısmen değerini kaybe-der. Bilindiği üzere Üçüncü Zamanla Dördüncü Zamanda görülen iklim değişmeleri, daha ehemmiyetsiz farklarla milâttan evvel II. ve I. binlerde, fakat dal-ma kuraklığa mütedal-mayil oldal-mak üzere, devam etmiştir.

Ön Asya İle Orta Asya'nın Bitki Örtüsü ve Topraklan:

Ûn Asya ve Orta Asya'da bitki örtüsünü teşkil eden toplulukların dağılışını gös-teren bir haritaya bakılacak olursa, bu geniş bölgede ormanların mahdut sahalar işgal ettiği görülür. Hususiyet gösteren bir orman topluluğu Doğu Karadeniz'le Kolşit bölgesindedir (Kolşit bitki topluluğu). Esasında Orta Avrupa bitki âleminin bir unsuru olan Kolşit bitki topluluğunun Akdeniz'de görülenle hiçbir münasebeti yoktur, iri ağaçlardan ibaret öten bu ormanın bir de gür orman altı topluluğu var-dır. Buna benzer bir bitki âlemi Hazar denizinin güney kıyılannda mevcuttur. Ön

Gambar

Şekil 1 - Fergane depresyonu (havzası). Orta Asya dağları arasında yer alan havza  300 uzunluğunda ve ortalama olarak 100 km
Şekil 4 - Yarkent'in sıcaklık relimi.
Şekil 6 - Bayram Ali'nin iklim diyagramı. Sıcaklık kesik çizgi ile. yağış sütunlarla gösterilmiştir.
Şekil 7 - Taşkent'in iklim diyagramı. Sıcaklık, kesik çizgi ile .yağış sütunlarla  gösterilmiştir.
+5

Referensi

Dokumen terkait