• Tidak ada hasil yang ditemukan

Deng Ming Dao - 365 Günün Taosu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Membagikan "Deng Ming Dao - 365 Günün Taosu"

Copied!
384
0
0

Teks penuh

(1)
(2)

Nergis Perçine) ve Mukaddes İlgün

o

(3)

Dizi Adı Y�yın Yönetmeni Kitabın Özgün Adı Yazar Türkçesi Kapak Tasarımı Yayına Hazırlayan Renk Aynını Basım Cilt Yayın Tarihi ISBN

Türkçe Yayın Haklanc İletişim Adresi GSM Tel Fax E-posta Web sitesi

Dünya Dinleri ve Kültürleri/ Taoculuk Cem Şen

365 Tao Deng Ming-Dao

Nergis Perçine/ ve Muk.iddes İlgün DnnRmı cıımlf Namık K. Atalay 3B Grafik Kitap Matbaacılık Fatih Mücellit Oak 20011 1. Basım 975-7800-33-3 c Dharma Yayınları P.K. 1358 Sirkeci 34438 İstanbul 532 377 11 45 212 512 81 21 pbx 212 512 50 21 dharma@dharmayayinlari.com http://www.dharmayayinlari.com

(4)

GÜNLÜK OKUMA İÇİN KILAVUZ

365 Günün

Taosu'ndaki yazılar mevsimlere göre düzenlen­

miştir . Ancak mevsimler iki yarımkürede farklı olması nedeniy­

le düzenlenen aşağıdaki liste bunlar arasında koordinasyon kur­

manıza yardım edecektir . Öte yandan gündönümü (solstice) ve

gün-tün eşitlikleri (equinox) arasındaki uyumun mükemmel ol­

madığını unutmayın . Tao'yu izleyenler, hiç şüphe yok ki bu ku­

sursuz olmayıştan zevk duyarlar . Doğanın izlediği yol kusur­

suzdur . Onu izlemek bize bağlıdır.

1. BAŞLANGIÇ

2.YIKANMA

3.ADAMA

4 . YANSIMA

5. SES

6. ORTAYA ÇIKMA

7. SABIR

a.

İŞ

9. İYİMSERLİK

10. FELAKET

11. ŞİFA

12. BİÇİM

VERME

13.SOCURMA

14 . KONUMLANMA

15.ZAMAN

16.SIRADAN

1

Ocak

20cak

30cak

40cak

50cak

60cak

70cak

80cak

90cak

lOOcak

11 Ocak

120cak

130cak

140cak

15 Ocak

160cak

v

(5)

VI

365 GÜNÜN TAOSU

17. İŞBİRLİCİ

18.

TAYF

19. GİRİŞİM

20. MUTLULUK

21

YETENEKLER

22. İLETİŞİM

23. YE\iİLENME

24.KAHKAHA

25. YARARSIZLIK

26. KENDİNİ ADAMA

27.

ŞÖLEN

28. SORUMLULUK

29. YARALAR

30. SEVİŞME

31. YÖNLENDİRME

32. HER YERDE BULUNMA

33.SAVUNMA

34.

BACLANTI

35. FAYDALANMA

36. HAKİM NOKTA

37. UYUŞ.l'viAZLIK

38. UYARLAMA

39. ENDİŞE

40.

BİLİNÇALTI

41.

ÇÖZÜM

42.

YÜRÜYüŞ

43. SEBAT

44.FSNEME

45.

DOLAŞIM

46.

ORGANİZAS YON

47. SüREI<SİZLİK

48.

BİLGİ

49.ôLüM

170cak

18 Ocak

190cak

20 Ocak

21 Ocak

22 Ocak

23 Ocak

24 Ocak

25

Ocak

26 O cak

270cak

28

Ocak

29 Ocak

30 Ocak

31 Ocak

1 Şubat

2 Şubat

3 Şubat

4 Şubat

5 Şubat

6 Şubat

7 Şubat

8 Şubat

9 Şubat

10 Şubat

11 Şubat

12 Şubat

13 Şubat

14 Şubat

15 Şubat

16 Şubat

17 Şubat

18 Şubat

(6)

51. GÜZELLİK

20 Şubat

52.AYRILIK

21 Şubat

53. DENGESİZLİK

22 Şubat

54.

FELAKET

23 Şubat

55. BÖLME

24 Şubat

56. SUSKUNLUK

25 Şubat

57. SEÇİM

26 Şubat

58. FIRSAT

27 Şubat

59. KAYNAK

28 Şubat

60.

BEKARLIK

1

Mart

61. KEDER

2 Mart

62. YORUM

3 Mart

63.

İFADE

4 Mart

64.

SINIRSIZLIK

5 Mart

65. TIRMANIŞ

6 Mart

66.DÖNGÜ

7Mart

67. GERİ DÖNÜŞ

8Mart

68. YARATICILIK

9 Mart

69. AYDINLANMA

10 Mart

70. ÖZGÜRLÜK

11 Mart

71. ECLENCE

12 Mart

72.

KEŞİF

13 Mart

73. OLUMLAMA

14 Mart

74. BİRİKİM

15 Mart

75. YOL AÇMA

16 Mart

76. KUTSAL OLAN

17 Mart

77.

KADER

18 Mart

78.KORKU

19 Mart

79. BAHAR

20 Mart

80. KARŞITLIKLAR

21 Mart

81. YELKEN AÇMAK

22 Mart

82. AKORT ETME

23 Mart

83.

AYRILIK

24 Mart

(7)

84.AKIL

25 Mart

85.

GEÇMİŞE �AKIŞ

26 Mart

86.İMGELER

27 Mart

87. BÜTÜNLEŞME

28

Mart

88.

YORUMLAMA

29 Mart

89. KOPUŞ

30 Mart

90. UZUN ÖMÜR

31 Mart

91. CENAZE

1 Nisan

92. KESİNLİK

2 Nisan

93.GÜVEN

3 Nisan

94. UYGULAMA

4Nisan

95. YOLCULUK

5Nisan

96. TUTARLI OLMAK

6Nisan

97. YÜREKLENDİRME

7Nisan

98. EIVEDA

8 Nisan

99.

EVE DÖNÜŞ

9 Nisan

100. İMGELEM

10 Nisan

101. YOCUNLAŞMA

11 Nisan

102. BİLİNÇ

12 Nisan

103. ALMAK VE VERMEK

13 Nisan

104. BİLENMEK

14 Nisan

105. SEVECENLİK

15 Nisan

106. KAYGISIZ

16 Nisan

107. İÇE ÇEKİLME

17 Nisan

108. SAYILAR

18 Nisan

109. TEMEL KURALLAR

19 Nisan

110. DUA

20 Nisan

111. GELENEK

21 Nisan

112. BEKLENTİSİZ OLMAK

22

Nisan

113. KABULLENİŞ

23

Nisan

114. İNANÇ

24

Nisan

115. BASKIN OLMA

25

Nisan

116. TATMİN

26 Nisan

(8)

119. KAYNAKLAR

120. AÇIKLIK

121. SICINAK

122. GEÇERLİK

123. MERKEZ

124. MEYDAN OKUMA

125. ÇÖZÜM

126.MECAZ

127. GİZLENME

1 28. SINIRLAR

1 29. BELİRSİZLİK

1 30. MÜCADELE

131.ANLAM

132. ONAYLAMA

133. FIÇI USTASI

134. GEVŞEME

135. HAYALLER

136. YARGI

137. SAVUNMASIZ OLMAK

138. ECiTiM

139. EVLİLİK

140. UYUŞMAZLIK

141 . KIRIŞIKLAR

142. BOŞ ZAMAN

143. İÇE DOCMA

144. SAKLI KALAN

145. BAKIŞ AÇISI

146. DECERSİZLİK

147. BOYUN ECME

148. ÇEVİRİ

149. EKSEN

1 50. MERHAMET

1 51 . GERÇEK

29Nisan

30Nisan

1 Mayıs

2 Mayıs

3 Mayıs

4 Mayıs

5 Mayıs

6 Mayıs

7Mayıs

8 Mayıs

9 Mayıs

1 0 Mayıs

1 1 Mayıs

1 2 Mayıs

1 3 Mayıs

14 Mayıs

15 Mayıs

16 Mayıs

17Mayıs

18 Mayıs

19 Mayıs

20Mayıs

21 Mayıs

22Mayıs

23Mayıs

24Mayıs

25 Mayıs

26 Mayıs

27Mayıs

28 Mayıs

29Mayıs

30 Mayıs

31 Mayıs

IX

(9)

152. Uyku

1 Haziran

153. Kusur

2 Haziran

154. KILIF

3 Haziran

155. HAZ

4 Haziran

156. AYRILMAZ OLAN

5 Haziran

157. UYGUN ZAMAN

6 Haziran

158. ÖLMEK

7Haziran

159. YAZAR

8 Haziran

160. BATIL İNANÇ

9 Haziran

161. GERÇEK

10 Haziran

162. TAO'YA ERİŞMEK

11 Haziran

163. SEYRÜSEFER

12 Haziran

164. SANSÜR

13 Haziran

165. USTA

14 Haziran

166. BÜTÜNSELLİK

15 Haziran

167. MEDİTASYON

16 Haziran

168. BİLGE

17 Haziran

169.

ZIRH

18 Haziran

170. TAPINAK

19 Haziran

171. SUNAK

20 Haziran

172. GÜNDÖNÜMÜ

21 Haziran

173. VAZGEÇMEK

22 Haziran

174. TAPINMA

23 Haziran

175. ÇEŞİTLİLİK

24 Haziran

176. İŞLEMEK

25 Haziran

177. TALİHSİZ

26 Haziran

178. ÇOCUKLUK

27 Haziran

179. SAVAŞ

28 Haziran

180. GÜÇ

29 Haziran

181. GİRDAP

30 Haziran

182.AKIŞ

1 Temmuz

183. ORTA

2Temmuz

184. YER

3Temmuz

185:KIVILCIM

4Temmuz

x

(10)

187. SANATÇI

6 Temmuz

188. BAŞKALARINI UMURSAMAK 7 Temmuz

189. ZAFER

8Temmuz

190. BO YUN ECMEMEK

9Temmuz

191. ETKİNLİK ALANI

10 Temmuz

192. CİDDİ VE SERT YÖNTEMLER 11 Temmuz

193. HEMEN

12 Temmuz

194.ARA YIŞ

13Temmuz

195. MİNNETTARLIK

14 Temmuz

196. MANDALA

15Temmuz

197. BOCULMUŞ

16Temmuz

198.KORUMA

17Temmuz

199. İÇSELLEŞTİRMEK

18Temmuz

200. SEÇİM

19Temmuz

201. DIŞ GÖRÜNÜŞ

20Temmuz

202. UMUTSUZ

21 Temmuz

203. GÖRÜNMEZ OLMAK

22

Temmuz

204. BAŞARI

23Temmuz

205. SA YDAMLIK

24Temmuz

206. HAKİR GÖRME

25Temmuz

207. EVRİM

26Temmuz

208. ÖZ

27Temmuz

209. TUZAK

28Temmuz

210. ÇEŞİTLİLİK

29Temmuz

211.MUTLAK

30Temmuz

212. ÜSLUP

31 Temmuz

213. GÖÇMEN

1 Ağustos

214. BOLLUK VE BEREKET

2 Ağustos

215. DÜŞÜŞ

3Ağustos

216. ŞİİR

4Ağustos

217. EVDEN KAÇIŞ

5 Ağustos

218. MÜLKİ YET

6 Ağustos

219. SOCUKKANLILIK

7 Ağustos

XI

(11)

220 .EŞİK 221. ÇİFTE OLMAYAN 222. VAR OLMAK 223. SOYTARILAR 224. KAYITSIZLIK 225. ÖNYARGI 226 . TEKRAR 227. TUTARLILIK 228 . DERİNLİK 229 . GÜNAHLARDAN ARINMA 230 .llılÜKEMJ\.1ELLİK 231. DÜZEN 232 . ETİKETLER 233 . PEYGAMBERLER 234 . ÖRÜMCEK 235. STRES 236. MAHPUSLUK 23 7. BEDEN 238 . MATRİKS 239 . GENÇLİK 240 .AMAÇ 241. ÜTOPYA 242. YüREK 243 . DİYALOG 244. ÇİFTÇİLER 245. BAHÇE 246 .ACAÇ 24 7. GÜVERCİN 248 . ALICILIK 249 . GÖRÜNÜŞ 250 . SAYGI 25 1. YAŞAMSALLIK 252.HAK ETME 253. SABIR xıı 8 Ağustos 9 Ağustos lOAğustos 11 Ağustos 12 Ağustos 13 Ağustos 14 Ağustos 15 Ağustos 16 Ağustos 17 Ağustos 18 Ağustos 19 Ağustos 20 Ağustos 2 1 Ağustos 22 Ağustos 23 Ağustos 24 Ağustos 25 Ağustos 26 Ağustos 2 7 Ağustos 28 Ağustos 29 Ağustos 30 Ağustos 3 1 Ağustos 1 Eylül 2 Eylül 3 Eylül 4 Eylül 5 Eylül 6Eylül 7 Eylül 8 Eylül 9Eylül 10 Eylül

(12)

255 . BELİRSİZ 12 Eylül

256 .ÖZNEL 13 Eylül

25 7. YOL AÇMA 14 Eylül

258. TEMİZLEME 15 Eylül

259 .KÖPRÜ 16 Eylül

260 . UYARIM 17 Eylül

261. SESSİZLİK 18 Eylül

262 . YALNIZLIK 19 Eylül

263 . KARŞI NOKTA 20 Eylül

264 .MÜDAHALE ETMEME 2 1 Eylül

265 . MASUMİYET 22 Eylül

266 . TAKDİR ETME 23 Eylül

26 7. USUL 24Eylül 268. DOCA 25 Eylül 269 . ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK 26Eylül 2 70. SÜPÜRME 2 7Eylül 2 71. SÖZ 2 8Eylül 2 72 . KARARLILIK 29 Eylül 2 73 . HELEZONLAR 3 0Eylül 2 74 . YALNIZLIK 1 Ekim 2 75 . ANLAŞILMAZLIK 2 Ekim 2 76 . AY 3 Ekim 2 77. BÜTÜN 4 Ekim 2 78. TARİH 5 Ekim 2 79 . DİNGİNLİK 6 Ekim 2 80.ÔLÇÜ 7Ekim 2 81. İŞLENMEMİŞ 8Ekim 2 82 .0DAK 9 Ekim 2 83 . SÜRE lOEkim 2 84 . ÇEVRE 11 Ekim 2 85 . AYDINLIK 12 Ekim 2 86 . ôCRETME 13 Ekim 2 87. TAMAMLANMA 14 Ekim xm

(13)

288. UFUK

15 Ekim

289. BİRLEŞME

16 Ekim

290. DÖNÜŞÜM

17 Ekim

291. İLERLEME

18 Ekim

292. DENGE

19 Ekim

293.ARALIK

20 Ekim

294. OTURUŞ

21 Ekim

295. ÇÖZÜMLER

22

Ekim

296. GELİŞME

23 Ekim

297. ÖZ

24 Ekim

298. AŞAMALAR

25

Ekim

299. VAR OLAN

26 Ekim

300. DÜZELTME

27Ekim

301 . BİR OLMA

28 Ekim

302. OLGUNLUK

29 Ekim

303. YAŞLANMA

30 Ekim

304.

KEHANET

31 Ekim

305.0LUŞ

1 Kasım

306. ZAFER

2Kasım

307.ZAMBAK

3Kasım

308. RUH

4Kasım

309.

ÇACDAŞ

5Kasım

310. ARKADAŞLIK

6Kasım

31 1.KÜÇÜKLÜK

7Kasım

31 2. CESARET

8Kasım

31 3. BUKALEMUN

9Kasım

314. ÖTEYE GEÇİŞ

10 Kasım

31 5. NEŞE

.ıı

Kasım

31 6. DİNLENME

12 Kasım

317. YÜZÜCÜ

1 3 Kasım

318. ŞARKI ŞÖYLEME

14 Kasım

319. AYAKTA KALMA

15 Kasım

320.FAKİR

16 Kasım

321. KENDİNE YETERLİLİK

17 Kasım

(14)

322. ÇÖKÜŞ

323. YOCUNLUK

324. MOZAİK

325. EŞ

326. GİZEMCİLİK

327. RENKSİZ

328. VARLIK

329.GÖBEK

330. SACDUYU

331. ELEK

332. KURT ACZI

333. EŞEK

334. MAŞRAPA

335. Y1CtTL1K

336. BİLGELİK

337. ÖLÇÜLÜLÜK

338. ANLATIM

339. ôCRENME

340. BACLAM

341. YALINLIK

342. GÖSTERME

343. YABANOLAŞMA

344.RAHAT

345. YAPMAYA DECER

346.AMAÇ

347. AYDINLATMA

348.0MURGA

349.

su

350. KUM SAATİ

351. NEFES

352.KALIP

353. VAATLER

354. DIŞKI

355. KIŞ

18Kasım

19 Kasım

20 Kasım

21 Kasım

22Kasım

23Kasım

24Kasım

25Kasım

26Kasım

27Kasım

28 Kasım

29 Kasım

30Kasım

1 Aralık

2 Aralık

3 Aralık

4 Aralık

5 Aralık

6 Aralık

7 Aralık

8 Aralık

9 Aralık

lOAralık

11 Aralık

12Aralık

13Aralık

14 Aralık

15 Aralık

16Aralık

17 Aralık

18Aralık

19Aralık

20 Aralık

21 Aralık

xv

(15)

356. BACLANMA 357. KIRA ÖZGÜ OLMA 358. TOPLULUK 359. ZİHİNSEL SACLIKLILIK 360. SONA ERME 361. SAFLIK 362. BOŞLUK 363. GECE 364. SABAH 365. SÜREKLİLİK 22Aralık 23 Aralık 24Aralık 25 Aralık 26Aralık 27 Aralık 28 Aralık 29 Aralık 30 Aralık 31 Aralık

(16)

Günümüzde Taoculuğa karşı büyük bir ilgi var. Sanat kitapla­ rından felsefe sınıflarına kadar birçok yerde Taoculuğa gönderme­ ler yapılmaktadır. Qigong (ehi kung) ve Tai Chi, devlet üniversite­ lerinde öğretilmekte, ruhsallığa eğilimli insarılar Taocu meditas­ yonu incelemektedirler. Araştırmaalar Taoculuğu, Zen Budacılığa yaptığı önemli etkiyi göz önüne alarak (dolayısıyla Hint Budiz­ minden farkını ortaya koyarak) değerlendirmektedirler. Li Po ve Tu Fu gibi Çinli klasik şairle� özellikle Taocu temalan kullanma­ larıyla tanınmışlardır. Çindeki önemli her bina -bugiin bile- Ta­ ocu geomansi (feng shui) ilkelerine dayanarak inşa edilmektedir. Ancak İngilizce okuyabilen bir okuyucu Taoculuk hakkında daha derinlemesine araştırma yapacak olsaydı MS 300' den son­ ra önemli hiçbir şeyin yazılmamış olduğunu düşündüğü için bağışlanabilirdi. Her şeyden önce, Tao Te Ching, l Ching ve Chu­ ang Tzu gibi yaygın bir şekilde çevrilen, popüler olan ve nere­ deyse bütün kitapçılarda bu.lanabilen kitapların hepsi Zhou ha­ nedanlığı döneminde yazılmıştır. Mevcut diğer kitaplar simyay­ la ilgili anlaşılması zor metinlerin, ciddi tarih kitaplanrun ya da seksoloji, egzersiz ya da efsaneler gibi dar alanlarda yazılmış ki­ tapların çevirileridir.

Taoculukla ilgilenen okuyucular kuşkusuz bu kitapların bir­ çoğunu görmüşlerdir. Buna rağmen dergilerde yazılan yazılar, derslerde ve konferaslarda sorulan sorular ve birçok kişinin Ta­ ocu ilkelere ilişkin olarak açıkça belirttiği kafa karışıklığı bu ko­ nudaki mevcut yazının Taoculuğu günlük yaşama uygulanmak

(17)

DENG MING-DAO

için yeterli desteği sağlayamadığını göstermektedir. Bu durum şaşırtıcı değildir. Çevirmenler genellikle Taoculuk konusunda uzun bir eğitim almamışlardır. Bu nedenle bakış açılan pratik olmaktan çok akademiktir. Okuyucular Taoculuğa ilişkin popü­ ler kitapları okuduktan sonra biraz daha ileri gitmek istiyorlar­ sa pek az seçenekleri vardır.

Eksik olan, günümüzde Taocu bir yaşam sürdürmeye çalışan insanlar için yazılmış bir kitaptır. Böyle bir kitap bir yandan kav­ ramları İngilizcede açık bir şekilde sunabilirken öte yandan ge­ leneksel Taoculuğun lirik mistik anlayışını da yakalamak zorun­ dadır. Çin kültüründe Taoculuğun gücü -günümüzün Asya'sın­ da bile günlük yaşamda varlığını sürdürebilecek duruma gel­ mesiyle- bütün olarak kültürle olan sayısız bağına dayanmakta­ dır. Taoculuk İngilizceye çevrildiği zaman bu referans noktaları olağandışı ama çekici, yabancı, egzotik ve ezoterik görünmekte­ dir. İngilizcede karışık gibi görünen kavramlar Çincede basittir. Yer ve kültürün ötesinde günlük yaşamda Tao'yu görmek olası mıdır? 365 Günün Taosu tam olarak bunu başarmaya çalışmak­ tadır. Bu kitap açık bir şekilde geleneksel Taoculuk kitabı değil­ dir. Daha çok Tao'yu aracısız olarak inceleyen bir kitaptır.

Ezoterik adlandırmadan kaçınmak amacıyla Taoculuk, Taocu, yin ve yang, wu wei ve diğer pek çok Çince terim hiç kullanılma­ mıştır. Bu konuda tek ayrıcalık Tao' dur; ancak burada bile tek olan, mutlak Tao olarak değil sadece Tao olarak yazılmıştır. Çe­ şitlilik sağlamak amacıyla çevirisi sık sık Yol ya da Patika olarak da kullanılmıştır. Tao yalnızca kitabi metafizik olarak ele alın­ mamalıdır.

Geleneksel Taoculuk genellikle seçkincidir ve anlaşılması güçtür. Bu arada çeviriler güvenli bir uzaklık bırakma tutumun­ dan etkilenmiştir. 365 Günün Taosu'nun mesajı kişinin Tao'nun açık ve ulaşılabilir fikirlerini gerçekten de dolaysız olarak yaşa­ mına uygulayabileceğidir.

(18)

365 Günün Tıwsu sizi kendinizi keşfetme yönünde isteklendi­

rir. Gerçek deneyim de burada yaşanır. Kitabın meditasyonu sü­ rekli öne çıkarmasının nedeni de budur. Ölü yazılardan uzakla­ şıp şu anda varolduğu şekliyle dolaysız olarak Tao'dan yarar­ lanmak çok daha iyidir. Kendimizi modern zamanlar için eşsiz olana açmak, modası geçmiş formların prangalarını atmak, on­ ları güncel gereksinimlere uyarlamak zorundayız.

Tao temel olarak, karakterin içsel eğitiminin dışsal bir titreşi­ me yol açacağını düşünür. Bu, önemli bir ayrımdır. Tao'yu izle­ yenler evrenin gizemleri ve yaşamın felaketleriyle kuşatıldık.lan zaman önce kendi içsel karakterlerini sağlam tutmayı düşünür­ ler. Bu, modem düşüncenin büyük bir kısmıyla uyuşmazlık için­ dedir. Çok geniş bir nehirle karşı karşıya kalırsak onu aşan bir köprü inşa ederiz. Birisi bize saldırırsa bunu hemen o ki�ınin ha­ tası olarak düşünür ve saldırganı uzaklaştırmak için bdğırarak yardım çağırırız. Uzak bir şey üzerinde uzun uzun düşı..inmek istiyorsak onu keşfetmek için hemen uzaklara uçarız.

Tao'yu izleyenlerin varsayımları çok farklıdır. Bu, hiçbir za­ man onların köprü inşa etmeyecekleri, saldırganla kavga etme­ yecekleri ya da uzaklan keşfetmeyecekleri anlamına gelmez; yalnızca onlar olayın diğer yönlerini de düşüneceklerdir. Nehir­ le karşılaştık.lan zaman neden bir köprüye ihtiyaç olduğunu so­ rabilirler. Sahip olduklarından memnun olmamalannın bir ne­ deni var mıdır? Köprüyle birlikte doğada, toplumda, ekonomi­ de, hatta estetik olarak bir dengesizlik doğabilir mi?

Kişisel saldın durumunda Tao'yu izleyenler saldırgaru kışkırt­ mak için bir şey yapıp yapmadıklannı sorarlar. öyleyse onu önle­ yebilirler miydi? Tabii ki kendilerini savunurlar, ancak onların kendini savunmaları dışardan yönetilen ve denetimsiz şiddetten değil yalnız başİna uzun zamandır sürdürülmüş bir eğitimden kaynaklanır.

(19)

DENG MING-DAO

Tao'yu izleyenler uzaklan keşfetmeden önce kendilerini iyi tanımaya önem vereceklerdir. Dış dünyanın yalnızca içsel bakış açısıyla bağlanblı olarak bilinebileceğine inanırlar. Bu nedenle diğerlerini tanımaya çalışmadan önce kendini tanıma üzerinde duracaklardır.

Kendini eğitme, Tao'yu bilmenin temelidir. Tao dış dünyada gözümüze çarpsa bile bireyler, büyük olanın işleyişini gözlemle­ yebilmek için duyarlılıklarını keskinleştirmelidirler.

Bah dünyasında bugün kendi kültürlerinde bulamadıkları yanıtlan bulmak için Taoculuğu araştıran binlerce insan vardır. Bu saygıdeğer arayışta çoğu insan ruhsal arayışları için bir reh­ berden yoksundurlar. 365 Günün Taosu böyle bir rehber olabilir. Bu kitap, bir yandan meditasyonun yolunda gitmiyor göründü­ ğü ve yaşamın ümit kıncı olduğu durumları ele alırken, bir yan­ dan da ruhsal yaşamın yarattığı korku ve hayranlıkla karışık say­ gı duygusuna ve adanışa dikkat çeker.

365 Günün Taosu, Tao'ya giriş için her gün yapılan bir davet­

tir. Eğer bunu başarabilirseniz kitaplar ve kılavuzlar önemini kaybeder ve her şey Tao'nun mucizesi haline gelir.

(20)

1 BAŞLANGIÇ İşte gemiye binme anı Bütün

ugur

işaretleri yerinde.

Başlangıçta her şey umut doludur. K endimizi yeni bir şeye başlamaya hazırlarız. Önümüzdeki muhteşem yolculuk için ne kadar istekli olursak olalım, her şey bu ilk anın içiı:ıdedir: iyim­ serliğimiz, inanamız, kararlılığımız, masumiyetimiz .

Başlamak için bir karar vermeliyiz. B u karar her gün devam eden öz eğitimimize verdiğimiz bir sözdür. Kendi özümüzle güç­ lü bir bağlanh kurmalıyız. Dış sorunlar önemli değildir. Her şey­ den soyunmuş olarak ve tek başımıza yaşamın tüm zahmetli, zor işleriyle başa çıkarız.

Yalnızca kendimiz kendimize bir şeyler verebilir, kendimizi yaşamın en derin ruhsal özünü yaşayan bir araca dönüştürebili­ riz .

Bir kez karar verdik mi, artık her şey bize gelir. Uğur işaret­ leri batıl inanç değil, doğrulamalardır. Bir yanıthr. Denir ki, in­ san bir kayaya dua etmeyi, tapınmayı seçerse, o kaya bile canla­ nabilir. Aynı şekilde, biz de kendimizi ruhsal çalışmalara verme­ yi seçtiğimizde, dağlar ve vadiler bile amaamızın sesini yankı­ layacakhr.

(21)

DENG MING-DAO

2 l1KANMA

GUn doğumunda yıkanırken

Düşlerini de yıkayıp ant.

Koru içindeki Tannları

Ve arındır

öz

ruhunu

Arınma, tüm çalışmaların başlangıcıdır . Önce bedenin temiz­

lenmesi gelir. Bedeni yadsımak için değil, arındırmak içindir

bu ... Temizlenmek, ilahi olanı duyumsamamıza yardım eder .

Düşlerini yıkayıp arıtmak, yalnızca uyku anlarındaki yanılsa­

ma ve kaygılardan değil, uyanık haldeki yanılsama ve kaygılar­

dan da kurtulmamız gerektiğini ifade etmenin bir başka yoludur.

Tüm yaşam bir düştür, bu yalnızca yaşamın orada olmamasın­

dan değil, her birimizin ona farklı anlamlar yüklemesindendir .

Kendimizi bu alışkanlıktan kurtarmalıyız .

Temizlenme sırasında doğal olarak içe bakarız. Bedende

36000

tanrı ve tanrıçanın olduğuna inanılır. Eğer sürekli olarak

kötü şeyler yer, kendimizi zehirler, içimizde ve dışımızda pisli­

ğin birikmesine izin verirsek bu tanrılar tiksinerek bizi terk

ederler .

Diğer yandan asıl ilgimiz beden tapınaklarımızın kutsal var­

lıklanndan öteye geçmeli, evrensel BİR OLAN'a yönelmelidir.

Karartıa kir tabakalarını temizleyip, bedensel sorunlarından ve

yanlış kanılardan kurtulduktan sonra içteki TEK OLAN'a ulaşa­

bilmek için tanrıları da temizlemeliyiz.

(22)

3ADAMA

Çarpık olanı düzelt

Hareketsiz olanı akıt

Suyu, ateşi ve ışığı bir araya getir.

Dünyayı tek bir noktada topla.

Eğer kendimizi adamışsak, yani manevi yolumuza tam bir

inanç ve bağlılık duyuyorsak, bu durumda kararlılığımız olay­

ların gelişim hızını doğal olarak artıran bir güç oluşturur. Önü­

müze giderek daha az engel çıkacaktır artık. Yolumuz düzeltil­

miş eğri bir yol gibidir. Bizi ne kadar amacımızdan uzaklaştır­

maya çalışsalar da yolumuzdan dönmeyiz.

Alelacele girişilen bir işte tam bir adanış yoktur. Onun aynı

zamanda sağlamlığa da gereksinimi vardır. Bedenlerimiz, yü­

reklerimiz ve ruhlarımız bütünüyle istediğimiz şey üzerinde

odaklanmalıdır. Yalnızca tüm iç elementJerimizi birleştirerek

kendimizi tümüyle adayabiliriz.

Yolumuzu apaçık görebiliyorsak ve kişiliklerimiz tamamıyla

birleşmişse, dış dünya ile iç dünya arasında hiçbir fark kalmaz.

Artık hiçbir şey uzak değil, hiçbir şey bize kapalı değildir. Bu ne­

denle, denir ki, dünya tek bir nokta gibidir: Adanış öylesine güç­

lüdür ki, onun parçası olmayan bir şey kalmamıştır.

(23)

DENG MING-DAO

4YANSIMA

Ay suyun üzerinde Sessizlik içinde oturur.

Su durgunsa, ay kusursuz bir şekilde yansıyacaktır üzerinde. Biz de kendimizi dinginleştirebilirsek, ilahi olanı kusursuz bir bi­ çimde yansıtabiliriz. Oysa, günlük işlerimizin aşın hareketli at­ mosferine kapılıp gider, kendimize, benmerkezci düşüncelere kapılıp gibne izni verirsek, sularımızın yüzeyi çalkanhlı olacak­ hr. Bu durumda, Tao'nun alıcısı olamayız.

Kendimizi sakinleştirmek için yapacağımız hiçbir şey yoktur. Gerçek dinginlik, zihinlerimizin sakinleşmesine izin verdiğimiz sessizlik ve yalnızlık anlarında doğal olarak g<;'lir. Tıpkı suyun kendi yüzeyini bulmaya çalışması gibi, zihin de kutsal olana, tek olana doğru çekilir. Tıpkı çamurlu suyun, müdahale edilmedi­ ğinde berrak bir hale dönüşmesi gibi zihin de, sakinleşmesine izin verildiğinde berraklaşacakhr.

Ne ay ne de su, yansıtmak ve yansıtma yüzeyi olmak için bir şey yapmaz. Meditasyon da aynı şekilde doğal ve dolaysızdır.

(24)

5SES

Mağaradaki rüzgdr Dinginlikteki devinim Sessizlikteki güç

Bir mağarada tüm dış sesler kaya ve toprak tarafından tutu­ lur, dİğer yandan bu durum insanın kendi kalp ahşlarının ve ne­ fesinin sesini duyabilmesini sağlar. Aynı şekilde, dalınç halinde­ ki dinginlik bizi gündelik kargaşadan uzaklaşhrarak yaşamları­ mızdaki ince sesleri duyabilmemizi sağlar.

Kişi, ancak kulağıyla değil ruhuyla duyduğunda ince sesleri algılayabilir. O sesin içine girerek en büyük anlığa ulaşırız. İşte tam da bu nedenle pek çok dini gelenekte dualar ve ilahiler as­ lında sessizlik içinde verilen aralardır. Sesin yinelenmesinin ve özümsenmesinin insanı kutsallığa yönelttiğini bilirler.

En derin ses, sessizliktir. Ama sessizliği yaşamın ve titreşi­ min yokluğu olarak algıladığımızda, bu düşünce bize çelişme­ liymiş gibi gelebilir. Oysa meditasyon yapan için sessizlik, tam karşıtlarıyla birleşmiş sestir. Sessizlik hem sestir hem de sesin yokluğu durumudur ve meditasyonun gücü de tam da bu birle­ şimden ortaya çıkar.

(25)

DENG MING-DAO

6 ORTAYA ÇIKMA Gece gök gUrültUsü ve yajmur Bir şokla başlar gelişme İfade de, arada geçen zaman· da İlk anda mevcuttur.

Şeyler sürekli olarak kıpırhsız halde kalamaz. Kışın güçlü hr­ hnalan bir şeyleri yıkıp ortadan kaldırabilir, ama yaşam yolunu da hazırlar. Eğer bir şeyler yok olup gidiyorsa bu iyidir. Yeni canlıların ortaya çıkıp kendi döngülerini başlatmalan için bir fırsat olmalıdır.

Tüm gelişmeler bir şokla ortaya çıkar.

Filizin toprağından çıkıp toprağın yüzeyine doğru yolunu bulmaya çalışması, yaşam gücünün uzun süreli ve derin biriki­ minin en can alıcı noktasıdır. Filizin çabucak ortaya çıkıverdiği­ ni düşünürüz, oysa gerçekte görülmez ve hassas döngülerin ürünü olarak ortaya çıkmışhr.

Büyüyen fide, kendisiyle birlikte tüm gelişme biçimini, hatta devasa bir ağaca dönüşmesi için gerekli bilgileri taşır. Zamanla­ ma ve şartların uygun olması gerekiyorsa da, bunlar fidenin iç­ kin yapısına bir şey eklemez. O, tümüyle kaderini gerçekleştirir. Bu nedenle bitkinin gelişme ve karakteri -ve gerçek yaşamı- or­ taya çıkma anında mevcuttur.

(26)

7SABIR

Kutup havası sarar daglan Takırdatarak omuınlann kemiklerini Mücevherli süslerin yere fırlattığı Yağmur damlalan tutunur dallara Kışın ağaçlar yapraklanru dökerler. Oysa kimi ağaçlar hrhna­ da devrilirken kimileri sabırla dayanır ve çilelerini çekerler.

Yağmura, kara, rüzgara ve soğuğa dayanır onlar. Gliserinli yağmur damlalarını, ışıldayan buz sarkıtlarını ya da kardan çe­ lenklerin muhteşem süslerini taşırlar. Bu parıltılı görkemin ne za­ man yere düşeceğine aldırmazlar. Durup beklerler. Gelişimin gü­

cü gizlidir onlarda; dışarıdan görülmez bu. Oysa dışarıdan fark edilmeyecek olsa da içten içe hızlı bir gelişme ve tomurcuklanma sürüyordur.

Onlarınki, iç doğalarına uymaktan doğan bir sakınmadır. Bu güç sayesinde hem yaşamın iniş çıkışlarını hem de güzellikleri­ ni aynı şekilde karşılarlar; çünkü ne iyi ne de kötü talih onların asıl varlıklaruu değiştirmez. Biz de böyle yapmalıyız. Yazgımız kötü de olabilir iyi de, ancak her ikisine de katlanabilmeyi bil­ meliyiz. Ne olursa olsun iç doğamızın, özümüzün gereğini yeri­ ne getirmeliyiz.

7

(27)

DENG MING-DAO

BİŞ

Oduncu

Dört mevsim çalışır.

Odunu yannak

Hem eylem hem de eylernsizliktir.

Hava karlı bile olsa, oduncu odun kesmelidir. Bunu yapmaz­ sa kendisi ve ailesi ısınamayacak ve geçimini sağladığı kişiler ya­ şamlannı sürdüremeyecektir. Ancak oduncu yalnızca parça he­ sabı çalışmaz. Mevsimlerle uyum içinde yürütür işini: İlk soğuk­ lardan önce odun depolamak için var gücüyle çalışmalıdır ki, zamanı geldiğinde yalnızca ateşi yakmak için gerekli çalı çırpıyı temin etme lüksünü yaşasın. Bu mevsimde işi azmış gibi görü­ nür çünkü bir önceki mevsimde var gücüyle çalışmıştır.

Oduncu odunu yarmak istediği zaman kütüğü bir bloğun üzerine yerleştirip baltasını kaldırmalı ve baltayı tüm ağırlığıy­ la ağaan damar yönünde vurmalıdır. Baltayı sallarken kendini daha fazla güç sarf etmeye zorlarsa, bunun hiçbir faydası olmaz. Tıpkı oduncu gibi biz de mevsim koşullarına uygun bir bi­ çimde çalışhğımızda bundan yarar sağlarız. İster zaman açısın­ dan olsun ister yöntem, gerçek emeğin yansı ilk adımsa diğer yansı da şeyleri, kendi kendilerine ilerleyebilmeleri için serbest bırakmayı bilmektir.

(28)

9 İYİMSERLİK Açılan mDSmırui gölcyüzU Çıplak dallarda bir umut, bir söz ... Nasıl ki kışın gUneşli gUnleri 'DllTSO Yetişkinlikte de fOCukluga geri dönülebilir.

Kışın her şey ölü ya da uykudaymış gibi görünür. Yağmur ve kar hiç dinmeyecekmiş gıbi ve geceler upuzun gelir insana. Der­ ken bir gün gökyüzü aydınlanıp parlak bir maviye dönüşür. Ha­ va ısınır. Topraktan bir buğu yükselir, sudan, balçıktan ve yosun­ dan yayılan giizel koku havada gezinir. Bahçıvanlar şimdi yalnız­ ca çıplak dallar ve gri kök başlan olarak gözüken yeni döller ha­ zırlarlar. lnsanlar iyimserdir: soğuğun da bir sonu olduğunun far­ kındadırlar.

Yetişkin bir insan olduğumuzda sorumluluklarımız korkunç şeylermiş gibi görünür bize. Hava hiç de işbirliği yapar gibi gö­ rünmediği zamanlarda neden toprağı kazmak zorundayızdır? Yapılacak işleri yalnızca zorunluluklar olarak görür, kaderimize yaslarunz. Oysa zamanla uyum içinde çalışmak büyük bir se­

vinçtir. Şeyleri uygun yer ve zamanda yaptığımızda ve bu çaba­ larımız meyve verdiğinde kıvancımız sonsuzdur.

Emekli olduktan sonra bir meyve bahçesi yetiştirmeye başla­ yan yaşlı bir adam vardı. Herkes ona gülüp geçti. Neden ağaç di­ kiyordu ki? Diktiği ağaçlann meyvelerini almaya ömrü yetmeye­ cekti nasılsa. Her şeye rağmen o yine de dikti ağaçlanru; ve onla­ rın çiçek açtığını gördüğü gibi meyvelerini bile yedi. Hepimizin bu tür bir iyimserliğe gereksinimi var. Çocukluğun umudu ve masumiyeti budur.

(29)

DENG MING-DAO

10FELAKET

Dilsiz kara gece

Aniden beliren ateş

Yıkım

Felaket gelip çatacağı zamanı kendi bilir.

Öy

lesine baskındır

ki, onu kabul etmekten başka yapacağımız bir şey yoktur. Yaşa­

mımızın, işimizin, düşünce yapımızın gidişini değiştirir. Fela­

ketler karşısında öfkelenmek karşı konulmaz bir şey de olsa bu­

nun pek bir faydası yoktur. Ölümcül bile olsa, felaketin bize kö­

tülük getirdiğini söyleyemeyiz. Yine aynı şekilde planlarımızı

bozdu da diyemeyiz: Tek bir hareket günün gidişini değiştirir.

Felaket doğaldır. Tanrıların laneti olmadığı gibi, ceza da de­

ğildir. Felaket, güçlerin birbirleriyle etkileşiminden kaynaklanır:

deprem, topraktaki basınçtan, fırtına, rüzgar ve yağmurdan,

yangın kazara bir kıvılcımdan çıkabilir.

Büyük bir felaketin ertesinde hemen sorarız "Neden?" diye,

ancak batıl inançların zoraki kabullerle işe karışmasına izin ver­

memeliyiz. Yıkım yerinde gezen hiçbir tanrı yoktur.

Felaketlerin bizi derinden değiştirmesi mümkündür, ancak

geçip gidecektir onlar. Biz, derin kanılarımıza, sağlam ve sami­

mi inançlarımıza bağlı kalmalı, amaçlarımızı hatırlamalıyız. Kül

olarak kalmak da anka olmak da bize bağlıdır.

(30)

11 ŞİFA

Ateş soğur

Su, kendi düzeyini arar.

Bir durum

ne

kadar uç noktada olursa olsun, eninde sonun­

da değişecektir. Aynı durum sürekli

devam

edemez. Büyük bir

orman yangını, sonunda hep kendi

kendine

sönmeye mahkum­

dur. Doğal olaylar karşıtlarını

arayarak

kendilerini dengelerler.

Şifanın temeli de bu denge sürecindedir.

Bu süreç zaman alır.

Olay

büyük değilse, denge gereksinimi

de azdır. Diğer yandan olay çok önemliyse, şeylerin dengeli bir

düzeye kavuşmaları

günler, yıllar,

bazen de bir yaşam boyu sü­

rebilir. Aslına bakılırsa, bu küçük dengesizlikler olmasa yaşam­

da hiçbir devinim olmazdı. Denge durumunda olmayış, yaşamı

değişken kılar. Tam olarak bir merkezde toplanma, tam bir den­

ge

durumu

olsaydı, bu yalnızca durdurulma

anlamına

ge

li

r

di

.

Tüm

yaşam,

sürekli

birbiri arkasına

ge

len

yıkıml

ar

ve iyi

le

şme­

l

e

r

d

ir

.

Bu nedenle bilge

kişi,

en uç durumda bile sabırlıdır. Başına gelen ne olursa olsun, hastalık, felaket ya da kendi öfkeleri; bilir

(31)

DENG MING-DAO

12

BİÇİM

VERME

Tekerlekteki çömlegin

Başlangıçtan bitişe kadar

Seçenekler azalırken şekli gitgide belirginleşir;

Yumuşaklık sertlige dönüşür.

Çömlekçi, çömlek yapmaya başladığı zaman, bir parça çamur alır, ona önce bir küre biçimi verir ve dönen çömlekçi tekerleğine yerleştirir. Çamuru tekerleğe yerleştirirken onu tam olarak orta­ Iayamasa da, çamur düzgün bir silindir şeklini alıncaya değin özenli bir biçimde şekil vermeyi sürdürmelidir. Sonra çamur üze­ rinde çalışır, tekerlek dönerken çamuru yukarıya doğru uzahr, bashnr. Çamur önce bir kule, daha sonra düz bir mantar görünü­ münü alır. Dönen çamur kütlesini birçok defalar yukarı aşağı ha­ reket ettirdikten sonra duvarları tekerlekten yukarıya yükselene değin yavaşça bastırır. Bu işlemi çok uzun bir süre sürdürmez, çünkü çamur yorulur ve ardından bel verip sarkar. Ona hayal et­ tiği bir biçimi verir ve bir yana bırakır. Ertesi gün çamur, deri sertliğindedir, çömlekçi ayak kısmına şekil vermek için onu ters yüz eder. Yüzeyini de çeşitli şekillerle süsleyebilir. Sonunda kase fırınlanmaya hazırdır ve iş, renklerin seçimine gelmiştir; biçim

değiştiriİmez artık. ·

Biz de yaşamlarımızdaki tüm durumlara böyle şekil veririz; önce onlara kaba bir şekil vermeli sonra yaşamlarımızın merkezi­ ne oturtmalıyız. Şeylerin yapısını deneyden geçirerek germeli, uzatmalı ve bashrmalıyız. Duruma şekil verirken, nasıl bir form istediğimizin farkında olmalıyız. Bir şey, tamamlanma aşamasına ne kadar yaklaşmışsa o kadar kahlaşmış ve belirginleşmiştir. Ya­ ralbğımız şey tüm etkisi ile orada, karşımızdayken seçenekleri­ miz arhk çok azalmıştır. Güzellik ve çirkinlik, fayda veya zaraı; biçimlendirme sürecinde ortaya çıkar.

(32)

13SOCURMA

Çamlann gölgesinin içinden gelen kuyu vişne rengi ışık. Batan güneş yerleşiyor okyanusa. Gece yaklaşıyor batan güneşin ardından, Aceleyle uzaklaşan ayı izliyor gün. Genellikle, soğunnanın durağan bir şey olduğunu düşünü­ rüz. Su, bir süngerin için çekilir ve orada kalır. Ancak gerçek so­ ğurma; duraksama ve çelişki olmaksızın yaşamın evriminin tam olarak içinde olma durumudur. Doğada yabanolaşma yoktur. Her şey tam yerindedir. Yalnızca insan, kendini bu sürecin uza­ ğında tutar. Uygarlığımız, kişisel planlarımız, küçük duyguları­ mız vardır. Sevgiye, arkadaşlığa, anlayışa ve iletişime büyük bir gereksinim duyarken bile kendimizi bu süreçten ayınnz. Sorgu­ layarak, kendimizi yanlış zamanda ortaya koyarak ya da kin ve gururun algılarımızı gölgelemesine izin vererek sürekli kendi­ mizi yenilgiye uğratırız. Yabancılaşmayı kendi kendimize yara­ hnz.

Bu arada doğa, durmaksızın akıp gidişini sürdürür. Kendi­ mizi bırakmamaya, özgürce doğanın gidişine katılmaya ve onun içinde soğurulmaya gereksinimimiz var. Kendimizi bu sü­ reçte bütünleştirirsek başarıya ulaşırız. O zaman şeyler, güneşin ve ayın ortaya çıkışındaki kadar açık bir şekilde birbirini izleye­ cek ve her şey olması gerektiği gibi olacakhr.

(33)

DENG MING-DAO

14

KONUMLANMA

Balıkçıl, mavi nehir agzında durur, Yapayalnız, bembeyaz kıpırdamaksızın saatlerce İşte bir balık! Ok gibi atılış Ve işte av yakalandı. İnsanlar hep Tao'yu nasıl izleyeceklerini sorarlar. Oysa suda duran balıkçıl kuşu kadar doğal ve kolaydır bu. Kuş, gerekli ol­ duğu zaman harekete geçer; kıpırtısız kalması daha uygunsa ha­ rekete geçmez.

Dinginliğin sırrı bir tür dikkatlilik, tedbirlilik, dalınç duru­ mudur. Balıkçıl, aptal ya da uykuda değildir. Suyun akışı içinde kıpırdamadan durur. Kaygısızca etrafına bakınır, uyanıktır. Tao, ona ihtiyacı olan bir şey getirdiğinde, düşünüp taşınmadan ve tereddüt etmeden onu yakalar. Sonra yine aynı şekilde kendine ya da diğerlerine rahatsızlık vermeden sessizliğini sürdürür. O, suyun akışı içinde doğru konumu bulup sabırla beklemeyi bil­ meseydi başaramayacaktı.

Yaşamdaki eylemler iki etkene indirgenebilir: Doğru konum alma ve zamanlama. Doğru zamanda doğru yerde değilsek, ya­ şamın bize sunduğu avantajlardan yararlanamayız. Eylem, yer ve zamanla uyum içindeyse hemen hemen her şey uygundur. Ancak biz de uyanık ve hazırlıklı olmalıyız. Zaman ve yer doğ­ ru olsa bile, doğru anın farkına varamazsak, uygun bir şekilde eylemde bulunamazsak ya da şüpheler ve ikici düşüncelerle kendimize zarar verir, kendimizi engellersek şansımızı kaybe­ deriz. Yaşam bize bir fırsat sunduğu zaman, tereddüt etmeden ve çekingenlik göstermeden onu yakalamaya hazır olmalıyız. Farkındalık olmadan doğru konumda olmanın bir yararı yoktur. Eğer her ikisine de sahipsek hata yapmayız.

(34)

15ZAMAN

Nehir, dalga dalga ilerleyen yol, Kesintisiz akıntı. Suyun başı, kanal, ağız. Bütün bunlar bölünebilirler mi hiç? Hepimiz her gün özel bir sorunla karşı karşıya kalırız. Geç­ mişimizle hesaplaşmalı, bugünümüzle yüzleşmeli, geleceğimizi planlamalıyız.

Yaşamın "eski günlerde" daha iyi olduğuna inananların göz­ leri bazen bugünün gerçeğine karşı kördür; sadece bugün için yaşayanlar çoğu zaman daha önce gelenlere ve daha sonra gele­ cek olanlara pek fazla aldırmazlar; sadece gecikmiş bir ödül için yaşayanlar ise genellikle büyük bir yadsıyışla olanca güçlerini harcarlar. Geçmişi, şimdiyi ve geleceği düşünmek yararlı bir kavramsal tekniktir, ancak bunlar önünde sonunda uygun bir . şekilde dengelenmeli ve geliştirilmelidir.

Geçmişin bizi nasıl etkilediğini anlamak zortı.ndayız. Şimdi­ yi zengin ve doyurucu deneyimlerle dolu olarak yaşamalı ve her gün enerjimizin bir kısmını geleceği kurmak için harcamalıyız. Nasıl ki bir nehrin birbirinden kesin bir şekilde ayrılamayacak bölümlerden meydana geldiği söyleniyorsa biz de yaşamımızı nasıl geçireceğimize karar verirken zamanımızın tümünü göz önüne almalıyız.

(35)

DENG MING-DAO

16 SIRADAN

Şemsiye, ışık, manzara, gökyüzü

-Kutsal olanın dili yoktur.

Kutsal olan sıradandadır.

Hiçkimse manevi olanı sıradan şeylerle karşılaştırmadan ta­ nımlayamaz. Kutsal kitaplardan biri, ruhani sözü bir 'koruma şemsiyesi' olarak tanımlar. Başka biri tanrının ışık olduğunu söyler. Cennetin göklerde olduğu düşünülür. Hatta cinselliği reddeden zahitler bile aydınlanmayı tanımlamak için erotik imajlar kullanırlar. İnsanlar ruhani olanı anlatmak için metafor­ lara başvururlar.

Ezoterik diller bile sonradan icat edilmişlerdir ve onun dışın­ da kalanlar için şaşırtıadırlar. Kutsal sözcükler inisi ye olmayan­ lara hep bu şekilde gözükürler. Kişi onlan okumayı öğrenince mesajları anlayıp kavrar. Artık imajları merak etmeyiz, çünkü sözlerin gösterdiği gerçekliği keşfetmişizdir.

İçinde ürünün nasıl kurulacağını anlatan talimatları olan bir eşya satın aldığınızda bu talimatları uygularsınız, ancak anlan pek fazla önemsemezsiniz. Manevi alanda ustalık da bundan çok farklı değildir. İşi nasıl yapacağınızı anladığınızda talimatlar artık önemini yitirir. Kendinize mal ettiğiniz ruhanilik, oynadı­ ğınız top oyunundan, yaptığınız işten, kullandığınız arabadan, sevişmenizden farklı değildir. Tao'yu sürekli olağanüstü bir var­ lık olarak değerlendirirseniz, o zaman o hep bilinmeyen bir şey olarak sizin dışınızda kalır: bir mit, bir fantezi, adlandınlmayan bir nicelik. Ama onu bilince, tanıyınca, artık o sizindir ve günlük yaşamınızın bir parçasıdır.

(36)

17 İŞBİRLİGi Diğerleriyle işbirlig; Algı, deneyim, direşkenlik Ne zaman yol gösterecegini ne zaman izleyecegini bil.

Bir üyelik ilişkisine girdiğimizde yavaş yavaş bu kuruluşun bütünsel, organik bir parçası haline geliriz. Bu ilişkide taraflar birbirini karşılıklı olarak etkilerler: Toplu halde olaru dikkatli bir şekilde etkilemeliyiz, buna karşılık biz de sürdürdüğümüz arka­ daşlıklar tarafından biçimlendirileceğiz.

Başkalannı etkilemek için anlama yeteneğine ihtiyaamız var­ dır. Ne zaman harekete geçeceğimizi, ne zaman edilgen kalacağı­ mızı, ne zaman diğerlerinin bizden bir şeyler alacaklanru ve ne za­ man bizi dinlemeyeceklerini bilmek zorundayız. Bunun için tabii ki deneyime ihtiyaamız vardır ve tam ve doğru bir duyarWığı ge­ liştirebilmek için ailelerimizden içinde bulunduğumuz topluluğa kadar çok sayıda ilişki içinde yer almamız da gereklidir. Zaman içinde hem hayal kırıklığı yaşadığımız hem de başanlı olduğu­ muz anlanmız olacaldır; ancak her durumda direşken olmak çok önemlidir. Girişimlerimiz engelleniyorsa ya içinde bulunduğu­ muz konumu koruyarak ya da daha iyi bir durum ortaya çıkbğı takdirde konumumuzu değiştirerek tüm güçlüklere karşın devam ebneliyiz. Başanlıysak sadece karizmamıza güvenmemeli, gru­ bun yapmaya karar verdiği şeyi tam olarak yaşama geçirebilmek için de çalışmalıyız.

Gerçek liderlik inisiyatifle alçakgönüllülüğün birleşimidir. En iyi lider bilinemez ve anlaşılamaz olarak kalır, kişisel dikka­ tini sürdürür ama kendisi dikkat çekmez. Birlikte hareket eden insanlann gittiği bir yön olduğu sürece lider memnundur. Öv­ güye gerek yoktur, insanlar orılan başanya götürenin liderin gö­ rünmeyen, ustaca etkisi olduğunun farkına vardıklan zaman gerçek ödül alınmış olur.

(37)

DENG MING-DAO

18TAYF Saf ışıkta tüm renkler bulunur. Bıı nedenle de rengi yoktur. · Renk, ancak Teklik parçalandığında görünür. Üzerimize akan saf güneş ışığını gördüğümüzde bu olağa­ nüstü parlaklıktan gözlerimiz öyle kamaşır ki, ne o kaynaktan gelen aynnhları ne de onun renklerini ayırt edebiliriz. Oysa gü­ neş ışığı yusufçuğıın bürümcük kanatlarına vurduğu ya da bu­ ğulu bir yağmurla ışıldadığında ya da derimizin yüzeyinde par­ ladığında o ışığın titreşimleri milyonlarca minik gökkuşağında toplanmışhr. İnanılmayacak kadar çok sayıdaki yüzey ve doku, ışığı üst üste gelen sayısız boyutlarda kırdığı için dünya bir renk patlaması yaşar.

Aynı şey Tao için de geçerlidir. En saf haliyle her şeyi içine alır. Bu yüzden hiçbir şeyi göstermez. T ıpkı saf ışığın tüm renk­ leri içermesine karşın hiçbir rengi göstermemesi gibi tüm varoluş da ilksel ve aynmsız olarak Tao' da gizlidir. Ancak yalnızca Tao bizim dünyamıza girdiği zaman patlayarak sayısız şeye aynlır. Her şeyin varlığını Tao'ya borçlu olduğunu söyleriz. Aslında bü­ tün bunlar büyük Tao'nun kmlmaya uğramış parçalandırlar.

Renkli ışık, bir araya getirilip karıştınldığında tekrar saf, par­ lak ışığa dönüşür. Bu yüzden Tao'yu izleyenler hep geri dönüş­ ten sözederler. Onlar yaşamlannın tüm alanlarını birleştirirler, tüm aynmlan bir bütün içinde bir araya getirirler. Birlik içinde başkalık, farklılık olmaz. Bilincimiz gerçek Tao'yla tekrar birleş­ tiğinde yahıızca parlaklık kalır ve tüm renkler kaybolur.

(38)

19

GİRİŞİM

Kaleydoskopik gerçeklikle Kafamızı karıştırmayalım. Bilgelik ve cesaretle hareket edelim de, Daha fazla karışıklığa meydan venııeyelim.

Dünya sayısız gerçekliklerle esen bir fırtınadır, yine de ana­ forun bizi silip süpürmesine izin veremeyiz. Böyle yapmak de­ mek kaybolmak ve tüm biliş ve anlayışın doğacağı gerçek mer­ kezi kaybetmek demektir. Eylemde bulunmalıyız, ama doğru bir şekilde.

Hem akıl hem de deneyim eylemin yol göstericisi olmalıdır. Öğretmenlerimizden, büyüklerimizden ve öteki insanlardan öğ­ reniriz. Ancak bu dünyada öğrendiklerimizi deneyden geçirme­ liyiz. Sadece derin düşünceye dalmanın yeterli olmaması gibi sadece kuramsal bilgiye sahip olmak da yeterli değildir. Bilge olabilmek için her ikisine de gereksinimimiz vardır.

Yalnızca bilgelik, cesaret, zamanlama, sebat ve azimin bir ara­ ya geldiği yerde girişim için sağlam bir temel oluşur. Eylem ta­ mamlanmalıdır. Tamamen yanmalı, geriye kötü bir parça ya da zor silinen bir iz bırakmamalıdır. Arkasında yıkım, kırgınlık ya da karışıklık bırakan bir eylem zayıf bir eylemdir. Bu durumda girişim yetersizdir ve Tao'ya ulaşılamamıştır.

(39)

DENG MING-DAO

20 MUllULUK

Ölüm korkusunu sömüren

Kurtuluş umudu vadeden,

Zalim ve kaba liderlerin peşinden gitmeyelim.

Eğer gerçekten mutluysak,

Hiçbir şey yoktur bize sunacak/an.

Kimi liderler izdeş kazanmak için gözdağı verirler. İnsanlan iyi davranışlara zorlamak ve onları cennet düşüncesiyle gütmek için ölümden medet umarlar.

Ötekilerse büyük vaatlerle insanların gönlünü kazanmaya çalışırlar. Eğer bu da sizi tatmin etmezse kendinizi cennetteymiş gibi hissettiren bir mutluluk teklif ederler. Bunu da yeterli bul­ mazsanız başarı teklif ederler. Yalnızsanız kabul edileceğiniz sosyal bir ortam sunarlar.

Ama ölümden korkmuyorsak ve mutluysak, bu tür önderler bize ne sunmak zorunda kalacaklardır? Maneviyat günlük yaşa­ mın organik bir bölümüdür, profesyonel biri tarafından dağıtı­ lan bir şey değil. Gerçek maneviyat kurtuluştur; yalnızca ger­ çekliğin yanılgılarından değil, dinin yanılgılarından da kurtu­ luştur. Ölüm korkusundan kurtulup, yaşamın içinden çıkan tu­ tarlı bir sağlık yoluna, anlayış ve kavrayış yoluna ulaştığımızda mutluluk bizimdir. O zaman sahte önderlere gereksinimimiz kalmaz.

(40)

21 YETENEKLER

Gitar, satranç, kitap, resim, kılıç Klasik yetenegin simgeleridir.

Ünlü olmaktan başka bir şeyi önemsemeyen bir gezgin var­ dı. İyi bir işte çalışmak için pek çok olanağı olmasına karşın beş konuda ustalaşmasına yardım edecek bir öğretmen aramayı sür­ dürdü: Gitar, satranç, kitap, resim ve kılıç.

Gitar ona, ruhu ifade eden müziği verdi. Satranç, strateji ge­ liştirmeyi ve başka birinin eylemlerine karşılık verme yollarını öğretti. Kitaplar, akademik eğitim sağladı. Resim, güzellik ve duyarlılığın pratiğiydi. Kılıç, sağlık ve savunma için bir yoldu.

Bir gün küçük bir çocuk, gezgine bu beş şeyi kaybederse ne yapacağını sordu. Gezgin önce korkhı, ama hemen fark etti ki gitan kendi kendine çalamazdı, satranç tahtası oyuncular olma­ dan hiçbir işe yaramazdı, kitabın okuyucuya ihtiyacı vardı, hrça ve.mürekkep kendi kendine hareket edemezdi ve kılıcı kınına koymak için el gerekliydi. Anladı ki, kendini eğitmek ve geliştir­ mek salt birtakım yetenekler elde etmek demek değildi. O, var­ lığının özüne giden bir yoldu.

(41)

DENG MING-DAO

22 İLETİŞİM

Devinim, nesneler, konuşma ve sözcükler:

Büyük sembollerle iletişim kuruyoruz. Onlara 'nesnel' di�ıoruz. Oysa kendi bakış açımızdan kaçamayız. Zihinler arasında dolaysız iletişim kuramıyoruz, o nedenle yanlış yorumlama her zaman sorun oluyor. Yanlış iletişim hare­ ketlere, işaretlere, konuşmaya ve yazılı söze ayak bağıdır, engel­ dir. Aynı olaya tanık olan bir düzine kişi tek bir konuda bile fi­ kir birliğine varamaz. Bir sirk sihirbazının kurduğu kartlarda her birimiz farklı şeyler görürüz. Yani sonsuza değin öznelliği­ mizin mahkumuyuz.

Tao'yu izleyenler dünyada mutlak bir gerçeklik olmadığını, sadece belirsizliğin farklı dereceleri olduğunu ileri sürerler. Bu­ na bazıları şiir der, bazıları sanat. Aslında olay tüm iletişimin gö­ reli olmasıdır. Tao'yu izleyenler pratiktirler. Sözcüklerin mü­ kemmel olmadığını bilir, bu nedenle de onlara sınırlı ölçüde önem verirler. Sembol, gerçekle aynı değildir.

(42)

23 YENİLENME Tepedeki şehir, Ötesinde el değmemiş toprak. Nadasa bırakılmış tarla Verimliliğin gizi Şehirde hemen her binanın kapılarında, pencerelerinde, bir­ çok kahnda göze çarpan milyonlarca yaşam görürüz. Uygarlı­ ğın coşkusunu ve zaferlerini görürüz. Ancak Tao'yu izleyenler şehri ne kadar sevseler de doğaya geri dönüş ihtiyacının bilin­ cindedirler.

Kırlarda özgürlüğün besleyip geliştirici özelliklerini keşfe­ derler. Buralarda yeni açılımlar keşfeder ve toplumsal yükümlü­ lükler olmaksızın gezer dolaşırlar. Geçmişte öncüler açık, geniş kırları görüp insanın zaferleriyle doğaya hakim oluşunun düşle­ rini kurarlardı. Şimdi bunun böyle olmadığını biliyoruz: Hayat­ ta kalabilmek için doğayı korumalıyız.

Toprağı nadasta bırakmak için zamana ihtiyacımız var. Şehir­ den ayrılamıyorsanız her gün kendi içinize çekilebilmek için azıcık da olsa sessiz bir zaman bulmaya bakın. Dağlarda ya da tarlalarda yürüyebiliyorsanız, bu tabii 1<l çok daha iyidir. Ancak hiçbirimiz yenilenme olmadan varlığımızda içkin üretkenliği­ mizi koruyamayız.

(43)

DENG MING-DAO

. 24 KAHKAHA

Daglık köy yollan,

"Güneşte parlayan badanalanmış duvarlar.

Gök mavisi deniz.

Çoculciarın laıhkahası.

Dünyanın neresine giderseniz gidin, orada kaç dil konuşu­

lursa konuşulsun, kültürler ve devletler birbirleriyle kaç defa

çarpışırsa çarpışşın, dünyanın her yerinde çocukların kahkaha­

ları canlandırıcı ve dirilticidir. Oysa yetişkinlerin neşesi bundan

farklı olarak kıskanç, güvensiz, sadist, zalim ya da saçma olabi­

lir; ama oyun oynayan çocukların sesi yalın ve saf eylem ideali­

ni uyandırır. Kavram yoktur. İdeoloji yoktur - sadece yaşamın

masum zevki vardır.

Yetişkinler olarak bizleı sızlanıp durduğumuz karmaşıklık­

lar, varoluşsal kaygılar, sorumluluklanmızla ilgili meşguliyetle­

rimiz üzerinde düşünürüz. Çocukların neşesini duyar, gelip

geçmiş çocukluğumuza ah ederiz. Artık eski elbiselerimizin içi­

ne sığamasak ve tekrar genç olamasak da çocukların iyimserli­

ğinde huzur buluruz. Onların neşesi hepimizi hoşnut eder.

Genellikle çocuklarımızın bir an evvel büyümelerini isteriz.

Aslında yaşamla

rının

tek tek, her yılını dolu dolu geçirmeleri on­

lar için çok daha iyidir. Onların kendi zamanları için uygun olan­

ları öğrenmelerine izin verin, oynamalarına izin verin. Ve çocuk­

lukları bitip ergenlik çağına geldiklerinde yumuşak bir geçiş

yapmaları için onlara yardım edin.

O

zaman onların kahkahala­

rı neşeyle ve hepimiz için umutla çınlamaya devam edecektir.

(44)

25 }llRARSIZLIK

Yumru yumru yaşlı agaç Oduncunun baltası için çok lifli Marangozun takımları için çok bükümlü BU tun ormandan daha fazla yaşar.

Oduncular düzgün, sağlam ve kokulu odunları severler.

Eğer bir kerestenin kesilmesi çok zorsa, düzleştirilemeyecek ka­

dar yumruluysa, dolap yapılamayacak kadar kötü kokuyorsa,

yakacak odun olarak kullanılamayacak kadar süngerimsi ise bir

yana bırakılır. Yararlı ağaçlar kesilir . Yararsız olanlar yaşamları­

nı sürdürür .

Aynı şey insanlar için de geçerlidir. Güçlüler askere alınır. Gü­

zeller sömürülür. Dikkati çekmeyecek kadar sade olanlar yaşa­

yanlardır . Bunlar bir yana bırakılırlar ve güven içinde yaşarlar .

Ya biz kendimiz de bu sade insanların arasındaysak? Diğerle­

ri bizi önemsemese de kendimizi değersiz olarak düşünmemeli­

yiz . Başkalarının yargılarını kendi değerimiz için ölçiit olarak al­

mamalıyız . Buna karşın yaşamımızı sadelik içinde sürdürmeliyiz .

Doğal olarak kusurlarımız olacaktır. Ancak onlara kendi düşün­

celerimize göre inanmalı ve kendi gelişmemiz için bir ölçii olarak

kullanmalıyız . Bu durumda hava atmak ya da bir konumu koru­

·mak için enerji harcamaya gereksinim duyamayacağımızdan kişi­

liğimizin en iyi taraflarını geliştirmek için gerçekten·özgürüzdür.

Bu yüzden işe yaramayan biri olarak düşünülmek ümitsizliğe ne­

den olsa da aslında bir fırsattır. İnsanın müdahale olmadan yaşa­

ması ve kendi bireyselliğini ifade etmesi için bir fırsattır .

(45)

DENG MING-DAO

26

KENDİNİ ADAMA

Sunaktaki imajlar Ya da içimizde hayal ettiklerimiz Onlara dııa ederiz, Yanıt verirler mi bize?

Bilgeler bize kendini adamanın ne kadar önemli olduğunu söylerler. Böylece sunakların önünde diz çöker, bağış sunar ve . adağımızı yerine getiririz. Meditasyonlarımızda bize tanrıları içimizde görmemiz, güç ve bilgi kazanmak için onlardan yar­ dım dilememiz öğretilir. Ustalar tanrıların olmadığını söyleyene değin büyük bir içtenlikle böyle yapmaya devam ederiz. O za­ man da kafamız karışır.

Sunaktaki yontu yalnızca ağaç ve altın varaktan yapılmıştır, oysa bizim saygı duymak için duyduğumuz gereksinim gerçek­ tir. İçimizdeki tanrı bizim zihnimizde canlandırdığımızdan başka bir şey olmayabilir, oysa bizim yoğunlaşmak için duyduğumuz gereksinim gerçektir. Cennete yüklenen özellikler ütopik varsa­ yımlar olabilir, ne var ki bu mesellerin özü gerçektir.

Öy

leyse tan­ rılar insan zihninin olağanüstü yüzlerini ve birtakım ilke ve ku­ ral dizilerini yansıtır. Kendimizi tanrılara adadığımız zaman, da­ ha derin yönlerle duygu ve düşünce alışverişine gireriz.

Sembolizme tapındığımız düşüncesi bizi rahatsız edebilir. Salt elle tutulur, maddesel ve bilimsel olanı kabul etmek üzere eğitili­ riz. Salt sembolik olana kendimizi adamanın yararı konusunda kuşku duyarız, öte yandan bu tür ululamalar gerçek bir kişisel dönüşüme yol açtığında kafamız karışır. Ancak tapınma, duygu­ larımızı ve düşüncelerimizi kesinlik.le etkiler. Bilgeler tannlann olmadığını söylediklerinde her şeyi anlamanın anahtarının kendi içimizde olduğunu anlatmak isterler. Dışsal tapınma, yalnızca içi­ mizdeki kurtuluşun gerçek kaynağını gösteren bir yoldur.

(46)

27 ŞÔLEN Şölen, kış ortasında alev Dostluk ateşini tutuşturan Ve topluluğu güçlendiren. Şölenler geçmişte topluluğu birbirine daha çok bağlamaya ve kaynaştınnaya hizmet eden bir yoldu. Aynı şey bugün için de geçerlidir. İster kültürel bir toplantı ister grupla yapılan bir ta­ pınma ya da arkadaşlarla birlikte yenen bir akşam yemeği ol­ sun, bir araya geldiğimiz ve grubumuzun önemini bir kez daha anladığımız anlara gereksinim duyarız.

Yaşadığımız coşku hem şölendeki topluluk hem de bir araya gelen tek tek bireyler için önemlidir. Grup tarafından onaylan­ ma bireyin dürtülerinin başka etkinliklerle ilgilenerek bastırıl­ ması değil onun grupla karışmasının, grupla bağlantısının çer­ çevesini oluşturmalıdır. İyi bir toplantı için katılım, yani örgü­ tün çabalan, çalışma ve düzenli devam gerekir. Karşılığında bu da bireye bedeni ve ruhu için gıda, ait olma duygusu ve kendi başına yapamayacağı bir şeyleri başarma duygusu sağlar.

Başka herhangi bir etkinlik gibi şölen de etkiye, yönetilmeye, siyasete ve olumsuz bireylerin bencil manevralarına açıktır. Bundan tümüyle kaçınmak zordur, çünkü bir grubun tamamen birlik içinde olması olanaksızdır. Bu durumu topluluk yararına azaltmanın tek yolu grubun çabalarını kesinlikle amaçlan üze­ rinde yoğunlaştınnası, liderlerini akıllıca seçmesi, bu liderlerin de mümkün olduğu kadar aydınlanmış kişiler olmalarıdır.

(47)

DENG MING-DAO

28 SORUMLlU.UK Babasız bir baba Dengesini bulmakta zorlanır. Ustasız bir usta Tehlikelidir.

Ebeveynlerimize, öğretmenlerimize ve liderlerimize güven ve beklentiyle dolu bir saygı ve hayranlık duyanz. Onlara düşen so­ rumluluk bize kılavuzluk etmek, bizi eğitmek ve koşullar belirsiz olduğu zaman bizim adımıza düşünce oluşturmaktır. Sonuç ola­ rak onlar bizde gelişmesine yardım ettikleri akla ve bilgeliğe da­ yanarak kendi kararlarımızı kendimizin verebileceğimiz bir nok­ taya gelmemize yardımcı olmalıdırlar.

Ancak kötüye kullanma ve yanlış yapma potansiyeli çok yük­ sektir. Kim her zaman hatasız olabilir ki? Yanlış zamanda yapılan basit bir hata kanşıklığa, psikolojik izlere, hatta büyük felaketle­ re neden olabilir. Çocuğun etkilere en çok açık olduğu bir zaman­ da duyduğu kına sözler yıllarca süren problemlere neden olabi­ lir. Bu yüzden anne ya da baba için bir anne ya da babaya, usta için bir ustaya, liderler için liderlere ihtiyaç duyanz. Bu, güçten doğabilecek yanlışları önler. Eskiden krallann bile daruşmanlan vardı. Lider olacak her insan böyle bir yardım almalıdır. ·

Sonuç olarak birisi en tepede olmalıdır. Peki bu kişi kime baş­ vuracak? Tannlan değil pragmatizmi davet edelim. En yüce öğ­ retmen deneyimdir. Bu yüzden de bilge insanlar sürekli seyahat eder, kendilerini koşullardaki değişikliğe göre sınavdan geçirir­ ler. Ancak bu şekilde düşüncelerini gerçekten sağlamlaştınr ve eksikliklerini giderirler.

(48)

29 YARALAR

Kuru ki/deki izler yalnızca Kil tekrar yumuşadığında silinir. Benlikteki izler de Kişi tekrar yumuşadığında kaybolur. Yaşamımız boyunca, ama özellikle gençlik dönemimizde pek çok yara alınz. Bunlann bir kısmı şiddet, taciz, tecavüz ya da sa­ vaşın sonucudurlar. Diğerleri ise kötü eğitimden kaynaklanırlar. Pek azı da alçakgönüllülük ya da başarısızlıktan doğmuştur. Ötekilere ise bizim talihsizliklerimiz neden olmuştur. Bu yarala­ n sağaltamazsak bu kez onlar bize sürekli olarak zarar vermeye devam ederler.

Klasik dini metinler bizi şehvet ve günahlarımızdan el çek­ meye zorlar. Ama bizim hatamız olmayan izler de ruhsal geliş­ memizi engelleyebilir. Ne yazık ki, kötü bir alışkanlıktan vazgeç­ mek diğer insanlann yol açtığı şiddetin kesik ve yanklarını iyi­ leştirmekten daha kolaydır. Tek yol kendi kendini eğitmek, geliş­ tirmek, yetiştirmektir. Doktorlar ve rahipler de ancak bu kadan­ nı yapabilirler. İyileşmenin asıl seyri sadece bize bağlıdır. Bunu başarabilmek için birçok yöntem geliştirmeli, yolculuklar yap­ malı, kişisel fobilerimizin üstesinden gelmeye çalışmalı ve hep­ sinden önemlisi mümkün olduğu kadar az yeni sorunlar edin­ meliyiz. Böyle yapmadığımız takdirde bunların her biri bizim Tao'yla gerçek bir birlik oluşturmamıza engel olacaklardır.

(49)

DENG MIN G-D AO

30

SEVİŞME

Gecenin sağanağı

Aşıkları uyandırır,

Vadiyi sular.

Sevişmek doğaldır. Ondan neden utanılır ki?

Çok basit görünüyor, oysa bu konu bu zor zamanlarda ger­ çekten büyük bir meydan okuma haline geldi. Cinselliğe pek çok başka anlam katmanları yüklenmekte. Dinler onu baskı al­ tında tutmaya çalışır, zahitler onu reddeder, romantikler yücel­ tir, entelektüeller kavramsallaştırır, saplantılılar ise amacından saptırırlar. Bu tuhımlarm sevişmeyle hiçbir ilgisi yoktur. Aksine, bunlar fanatizmden ve zorlayıcı davranışlardan kaynaklanır. Gerçekten açık ve sağlıklı bir cinselliği yaşadığımız iddiasında bulunabilir miyiz?

Cinsellik bir dayanak noktası, manipulasyon, bencillik ve ta­ ciz olarak kullanılmamalıdır. Kişisel zorunluluklarımız ve ku­ runtularımız için bir temel olmamalıdır.

Cinsellik öz kişiliklerimizin dolaysız bir yansıması olmalıdır.

Da ha sı

onun anlatımının da sağlıklı olmasını sağlamalıyız. Se­ vişmek, gizemli, kutsal ve çoğu kez insanlar arasındaki en derin ilişkidir. Ortaya çıkan ya da yaratılan şey ister bir ilişki ister ha­ milelik olsun, ilişkinin taraflarının mirası onların bu yaratımının doğasında mevcuttur. Aşka ne yüklüyorsak ondan alacağımız da odur.

(50)

31 YÖNLENDİRME

Gezegenler giineşin etrafında döner; Biçimler ise zihnin.

Çoğumuz kişiliklerimizdeki farklı yönlerin bir araya gelip somutlaşmış haliyiz; bunlar bizim formlarımız, şekilleniş biçi­ mimizdir. Eğer dikkakli olmazsak bu karmaşıklık kafamızı ka­ rıştırabilir. Hiçbir parçamızı yadsımamalıyız. Onlan düzenle­ meliyiz. Bütün ögelerin bir yeri, bir işlevi vardır - sadece doğru

bir bağlam içine yerleştirilmelidirler.

Tao'yu izleyenler bilirler ki; çok çeşitli yönleri olan bir kişilik, bazı

yönlerin ötekileri dışlayarak egemenlik kurması durumun­

da sorun yaratabilir. Bu, dengesizlik durumudur. Tüm yönler arasında sürekli bir karşılıklı alışveriş varsa denge mümkündür. Tıpkı gezegenler gibi duygular, içgüdüler ve heyecanlar da sü­ rekli dönüşümlü bir düzen içinde tutulmalıdır. Bu durumda her şeyin bir yeri vardır ve aşırılığa ilişkin sorunlar ortadan kalkar.

Güneş nasıl güneş sistemimizin merkezindeyse bilge zihin da bizim çeşitli kişiliklerimizin merkezinde olmalıdır. Zihinleri­ miz güçlüyse, yaşamlarımızın çeşitli kısımları da doğru yolla­ rında ilerleyecek ve sapma olasılığı kalmayacaktır.

(51)

DENG MING-DAO

32 HER YERDE BULUNMA

Tao her yl!Tdedir.

İçten olandan uzak tutulamaz o.

Tao, Çin' de doğdu ve bu kültürün bir ifadesiydi. Şiirsel ola­ rak ele alınan !anma dünya görüşüyle yakından bağlantılıydı; hem gizemciliğe hem de pragmatizme şekil verdi. Ama şimdi çoğumuz, buna Çin' dekiler de dahil, eski sözcükleri anlamıyo­ ruz. Tanm makineleşti. Şiirimiz bilgisayarlarda yazılıyor. Bu, Tao'nun yanlışlığını mı ortaya koyar? Hayır. Tao hala burada. Tao'yu izleyeceksek eski kriterlere değil dolaysız deneyime da­ yanmalıyız. Çağdaş beyinlerin, meraklarını uyandıracak çağdaş kavramlara gereksinimleri vardır.

Eğer Tao'yu izlemek, ustaların savladığı kadar muhteşem bir şeyse onun her duruma ve insan topluluğuna uygulanabilmesi gerekir. Ne zaman, ne yer ne de kültür, hiçbir şey içten bir arayı­ cı için engel oluşturmamalıdır. Tao bizi kuşatır; onunla bağlantı kurmak için yalnızca rehberliğe ve anlayışa gereksinimiz vardır. Tao ezoterik bir şey değildir. O, tam buradadır. Ustalar her zaman buna imada bulunurlar. Onlara göre, kitap okumaktan ti­ yatroya gitmeye meditasyon yapmaktan yerdeki hayvan dışkı­ larını süpürmeye kadar her şey Tao' dur. Onlar Tao'nun her yer­ de hazır ve nazır doğasını anlarlar ve buna uygun bir şekilde ha­ reket ederler. Eğer ustalar bu jet uçakları ve elektronik haberleş­ me çağında bile Tao'yu biliyorlarsa biz de Tao'nun mesajınm özünü özümseyebiliriz. Başaranlar, yaptık.lan her şey kendili­ ğinden Tao'yla uyumlu olduğu halde, ondan söz etmeye gerek duymayacaklardır.

Referensi

Dokumen terkait

[r]

• Sebaliknya, pertambahan pertumbuhan diameter batang pohon gmelina lebih tinggi 25% apabila pemangkasan cabang dilakukan pada 30–40% dari total tinggi pohon dibandingkan

Temuan penelitian ini juga mengungkapkan bahwa ketika ditanya tentang alasan responden tidak datang ke TPS untuk mencontreang dalam Pilkada, didapatkan jawaban,

Akan tetapi sejak tahun 1940 hingga tahun 1942, kerusuhan yang disebabkan oleh kelompok pergerakan sering terjadi di Sumatera Timur dan ditambah lagi dengan serangan dari Jepang

Adanya jamur di lidah adalah karena infeksi dari jamur jenis Candida. Sebetulnya setiap orang mempunyai jamur Candida di mulut. Jamur ini langsung menjadi penghuni

Sedangkan semakin lama proses Holding hydrothermal maka struktur yang terbentuk akan cenderung Few layer Graphene (FLG) yang lebih sulit menghantarkan listrik

Pada masa sekarang, kita dianugrahi dengan data yang banyak (bahkan tidak terbatas), teknik machine learning menjadi intuitif untuk melakukan inferensi pada data yang besar.. Hal

Pada tahun anggaran 2016, selain kegiatan Pelayanan Informasi pasar yang sudah berjalan,ditambahkan pula adanya kegiatan pemantauan stok gabah/beras di tingkat penggilingan dan