• Tidak ada hasil yang ditemukan

Afrikalı Büyü ve Gizemler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Membagikan "Afrikalı Büyü ve Gizemler"

Copied!
34
0
0

Teks penuh

(1)

Afrikalı Büyü ve Gizemler

Vudu K.M.

Vudu Sözlüğü K.M.

VUDU

Yazan Kemal Menemencioğlu

YENİ DÜNYA’DA GÜN GEÇTİKÇE YAYILAN VUDU, MAKUMBA,

SANTERIA NEDİR? NE DEĞİLDİR? AKLA İLK GELEN BATIL

İNANÇLAR, ZOMBİLER VE İĞNELİ TAŞ BEBEKLER NE DENLİ

DOĞRU? VUDUNUN GERÇEK SIRLARI NELERDİR? AYİNLERİ

NASILDIR? GERÇEKTEN BİR DİN MİDİR?

“Uzak ve soluk, boğuk davul sesi sanki ormanın

kalbinden yükseliyordu. Ses titreşimlerin dışında başka bir şeylerin varlığını hissetim. İlkel geçmişin o anla kaynaştığı, bilinmeyene doğru sürükleyen bir çekim gücü, hiç değişmeyen ritimli zonklamalarıyla beni çağırıyordu.

“... yalnız bir davul, yalnız bir ruh tekrar ve tekrar “gel bana, gel bana, gel bana” diye çağırıyordu. İki yalın vuruş ve hemen ardından heyecan verici oyuk bir titreşim yayan sert ve büyüleyici tek bir vuruş...”

Strange Altars, Marcus Bach (1)

VUDU SÖZLÜĞÜ

için tıklayınız.

"Ta Ta Tom... Ta Ta Tom... Ta Ta Tom... " Yineden mı? Neydi o ses? Evet! Evet! yıllar önce duymuştum o hızlı tempolu vudu tamtamları... insanın kanına, beyine işlenen... o ürkütücü... çekici, karşı koyulmaz sesler! çağırıyordu, sürüklüyordu yine!

Uçağımız Rio de Janeiro üzerindeyken heyecanlı fısıltılar patırdılar bizleri uyandırdı, herkesin gözü sağdaki kabin camlara yapışmış, bizim gibi solda

oturanlar ise daha iyi görebilmek için ayağa kalkmıştı. Pilot aşağıdaki manzaraya göstermek için uçağı 45 derecelik bir meyille uçuruyordu. Altımızda Corcovado ("kambur") tepesi gözüktükçe herkesin nefesi kesildi. Üzerinde dev 45 metrelik "Kurtarıcı İsa" heykeli kollarını bütün Rio'yu kucaklaşmışçasına açmış, herkesin filmlerde, mecmualarda gördüğü bu 700 metrelik görkemli, sarp yamaçlı dimdik

(2)

tepeyi canlı canlı görmenin coşkusu herkesi sarmıştı. Altında 10.000 tropik bitki türü barındıran Jardim Botânico parkı yemyeşil serilmiş ve pırıl pırıl bir gerdanlık gibi bezenmiş şehri geniş, çok geniş çılgın desenli yaya kaldırımları ve her biri hakkında şarkılar bestelenmiş Copacabana, İpanema gibi sayısız cıvıl cıvıl plajlar çevreliyor, masmavi denizin ardında sayısız dağlar, tepeler, adacıklar ve

Corcovada benzeri teleferik ile çıkılan dimdik Pâo de Açucar (şeker yığını) tepesi. Gerçekten nefes kesici, büyüleyici bir manzara, bu arada büyü derken ... tam da yerine gelmiştik. Doğrusu kim tahmin ederdi ki, Rio'da elli bin Umbanda, yani Vudu merkezi olduğu söyleniliyor.

"Ta Ta Tom... Ta Ta Tom... Ta Ta Tom..." Şimdi hatırladım, Londra'da Roundhouse tiyatrosunda bir gece "Bahia'lı Vudu Dansçıları" inanılmaz bir performans

vermişlerdi. İlk kez bu zaman Vudu ile yüzyüze gelmiştim. Dansçılar, kimisi siyah, kimisi beyaz ve kimisi Kızılderili, ancak çoğu bu üç ırktan, bu üç renkten oluşmuş bir Brazileiro kokteyli, yarı akrobatik zengin bir şov sundalar. Ve müzik... insan o müziği dinlediği zaman, Vudu'nun hipnotik, büyüleyici ve coşkulu etkisini daha da iyi anlıyor. Tamtamlar kalp atışlarına senkronize olup, nabzı hızlandırıyor ve bedeni etkisi altına alıyor. O zaman anladım ki, Vudu‟nun arkasında bildiğimizin dışında başka şeyler var, basit bir olay değil. Ayrıca danslar, sesler, bir renk ve ses cümbüşü, ilkel ama doğal bir zarafet, sanki insani duyguları doğa güçleriyle kaynaşmış. İnsan kendini doğada, doğada kendini insanda bulmuş.

Tarih: Eylül 1995, yer: Amerika Birleşik Devletlerinin Vudu merkezi olarak bilinen güney eyaleti Lousiana baţkenti New Orleans, Beyaz Mambo (Vudu rahibesi) Dolores EBN TV muhabirine yaptığı ayin amacını şöyle anlatıyor: "Sokaklarda artan suç, şehrimizi yaşanmaz bir duruma getirdi, bunu bertaraf etmek için "Ogun"u çağırmaya karar verdik, çünkü o bu işe en uygun, ateş ve demir loa'sudur" (Vudu tanrısı veya tercihe göre aziz). Hemen sonra, ekranda çıkan görüntüler, gece-yarısı meşaleler ve yer ateşleri ile aydınlanmış kadın ve erkek, zenci ve beyaz, erkekleri yarı çıplak, kadınları uzun beyaz elbiseli turban başlı mambo'nun müritleri "azizlerin oğulları ve kızları" kendilerini iyicene ritime kaptırmış dans ediyor ve biraz da şov yapıyorlardı. Yine o ritim, yine o tekdüze tempo "Ta Ta Tom... Ta Ta Tom... Ta Ta Tom...". Muhabir suçların gerçekten azaldığını söylüyor. Kim bilir belki de sabıkalılar korkudan faaliyetlerine ara vermişlerdi.

İster New Orleans, Rio, Bahia, Port au Prince (Haiti), Miami'nin Küba'li ve New York'un Puero Rico'lu semtlerinde olsun, aynı tamtam sesleri geceleri yükseliyor, tütsüler ve mumlar yakılıyor, kanlı kurbanlar kesiliyor, adaklar veriliyor. Ve kökeni Afrika'da bulunan bu uygulamalar yavaş yavaş Amerikaların her tarafına

(3)

yayılıyor. Gizlice A.B.D.'nin hemen hemen her büyük kentine hayal edilemeyecek kadar sızmış bile ve 5 milyon taraftarı olduğu söyleniyor. Ve belki bir gün, bir gezide en olmadık yerlerde kulaklarınıza şöyle bir ses gelirse, "Ta Ta Tom... Ta Ta Tom... Ta Ta Tom...", hiç şaşmamanız gerekir.

Bu durumda ne yapmak gerekir? aksi istikamete son surat kaçmak mı? Ayin yapılan bir Vudu humfo'su, bir

Candomble terreiro'su veya bir Umbanda tenda'su muhtemelen sokaktan daha güvenlidir ve gelenleri geri çevirmek kurallara aykırıdır, herkes misafirdir. Ancak, yine de bazı

merkezlerde dikkatli adım atmak gerekir, özellikle söz konusu bir Quimbanda veya Petro merkezi ise! Ancak, onlar dahi fazla korkulacak yerler değildir. Bu sayfalarda, Türkiye'de ilk kez Vudu konusunda gerçeği açıklamayı hedefliyoruz. Vudu ile ilgili çok şey söylenmiş, çok atıp tutturan olmuştur. Ancak doğruyu eğriden ayırmak için her şeyde olduğu gibi sağlam bilgiler gerekir. Vudu

sansasyon dolu, istismara açık bir konu olduğu kadar, çeşitli araştırmacılar, bilim adamları, özellikle antropologlar tarafından titizlikle incelenerek, konusunda dört dörtlük kapsamlı eserler de yazılmıştır. Bunun dışında güvenilir yazarlar bizzat olayları yaşayarak birinci elden kazanılmış deneyimlerini aktarmışlardır. Bu arada Vudu bir takım saçma sapan roman ve filme de konu olmuştur.

Yurdumuzda 1983 yıllında Altın Kitapları tarafından yayınlanan "Kara Büyü" (2), bu konuda ender bir istisnadır, yinede romanın sonlarına doğru konu giderek gerçek dışı bir boyut kazanıyor. Adım adım Küba asıllı Vudu dini Santeria konusunda belgesel özellikte bilgiler veren bu kitabın ne asıl ismi "Kara Büyü", ne de yazarının asıl adı Nicholas Condé. "The Religion" ("Din")(3) adlı bu kitabın, 1982 İngiliz Corgi baskısının arka sayfasında bakın ne yazıyor: "Bu roman için gerekli derin araştırma Nicholas Condé'yi Vudu ayin ve sırların en ücra çevrelerine soktu. "The Religion"nin arkasındaki hikaye şok edici gerçeklerle doludur ... o denli

gerçek ki yazar adını açıklamaktan kaçınıyor". Konuyu anlayan biri için kitabın asıl ismi "Din" Vudu gerçeğine uygundur, "Kara Büyü" kapak adı ise, Vudu olaylarından uzak yaşayan Türk okurların anlayışlarına uyarlanmıştır. Bilenler için, Vudu önce bir dindir, büyü sadece yüzlerinden biridir.

(4)

Aynı şekilde romanın filmini çevirdiklerinde adını "The Believers", Türkiye'de sinema ve TV'de "Tarikat" olarak gösterildi. Ancak, belgesel nitelikte verilere rağmen roman öykü uğruna Vudu gerçeklerinden sapıyor, film de iyicene sapıyor. Birkaç gerçekçi sahne dışında, film Vuducuları güç peşinde insanlık dışı varlıklar olarak gösteriyor. Oysa, onları iyi tanıyanlar insani yönlerinin güçlü, mizah

anlayışları olduğunu bilir. Diğer bir örnek, “Angel Heart”, (Şeytan Çıkmazı) aynı şekilde Hollywood safsataları yansıtıyor: “iyi (veya çoğu zaman olduğu gibi kötü) bir hikaye uğruna her şeyi saptırmak geçerlidir”.

"Gökkuşağı ve Yılan" (The Rainbow and the Snake), fantastik ve eğlendirici hikayesine rağmen, neredeyse belgesel nitelikte gerçekçi ve iyi araştırılmış bir film. Ancak film ve romanlar ne denli gerçeklere yakınsa da, yine de öykü icabı sapmalar görülmektedir. Yine de, gerçek her zaman öykülerden tuhaftır ve Vudu gerçeği romanlara ve filmlere aktarılmayacak kadar garip ve alışagelmiş

değerlerimizden bambaşka bir dünyayı temsil ederler. Aslında bu film Wade Davis'in aynı başlıklı ve gerçek bir hikaye içeren kitabından esinlenmiştir(4). Aynı filmdeki gibi Wade Davis Vuducuların sırlarını keşfediyor ve zombi pudrasını tıbbı olarak incelenmesi için Haiti‟den kaçırıyor.

Yakında Meta yayınlarından David St Clair‟in “Davul ve Mum” (Drum and Candle(5)) kitabı yayınlanacaktır. Arkadaşımız Haluk Özden tarafından tercüme edilen bu kitap Brezilya Vudu'su konusunda oldukça aydınlatıcı ve ayrıntılı bilgi

vermektedir. Ayrıca roman gibi okunacak sürükleyici bir eserdir. Çıktığı zaman okumanızı öneririz.

Bir an için ön yargılarımızı bir kenara bırakırsak kabul etmemiz gerekir ki Vudu her şeyden önce bir dindir ve oldukça popüler bir dindir, taraftarları genelde fakir halktandır. Bazılarına göre dünyanın en eski dini olan Vudu'nun kökeni Afrika'dır, ancak yerine göre Hıristiyanlık, Kızılderili Şaman ayinleri ve hatta spiritizma (ruhçuluk) bile karışmıştır, ayrıca yerel bir takım ilaveler ve

gelişmelere de tabi olmuştur. Örneğin Santeria'nın bazı türlerinde tamamen Hıristiyan bir dış görünümü almış olabilir, hatta taraftarları tamamen

beyazlardan oluşmuş merkezleri de vardır. Ancak, burada yanılmamak gerekir, buradaki uygulamalar esas itibarıyla Afrikalıdır. Hıristiyanlık sadece dış görünümüdür ve binlerce yıllık animist unsurlar onu adeta yutmuştur.

“Doktor Reser ţöyle dedi: „İnsan kalbinde hissettiğini zihinsel olarak kabul ettiği an, kolay kolay tekrar kapanmayacak bir kapıyı aralar ... Sözde ilkel zihinlerin, sözde aydınlarınıza kıyasla bir üstünlük gösterdiği bir alanın olduğunu kabul etmek zorunda kaldım. Bir bokor (yaprak doktoru) şifalı otlar konusunda tahsilli eczacılarınızdan çok daha bilgili.

(5)

Bir görücü, rahip okullarında eğitilmiş papazlarınıza kıyasla iyi ve kötü ruhlar konusunda çok daha bilgili. Bir Vudu rahibi din adamlarınıza kıyasla yaratıcı gücün kaynağı konusunda çok daha fazla bilgiye sahip ve dağda, kulübesinde oturan basit köylü, şımarık şehirlilerinize kıyasla Tanrı‟ya çok daha yakındır.‟”

Strange Altars, Marcus Bach(1)

Afrika Kökenli İnançların Amerika’ya Göcü

Birkaç yüzyıl önce, Güney ve Kuzey Amerikalı ve Karaipli beyaz adamları tarlalarında ve evlerinde köle olarak çalışacak binlerce Afrika kökenli zenci getirmişlerdi. Bu kölelik yılların hikayesi uzun ve hazindir ve siyah adam büyük çilelere ve haksızlıklara maruz kalmıştı. Afrikalılar sıcak iklimlere karşı dayanıklı ve çalışkandılar, Kızılderililer tarlalarda denenmişti, fakat iyi sonuç alınmamıştı. Beyaz efendileri bu köleleri gün doğumundan gecelerin geç saatlerine kadar çalıştırıyorlardı. Ülkelerinde ayrı kabilelerde yaşayan bu zenciler bir arada yaşamak zorunda kaldılar. İnançlarını ve ayinlerini birleştirdiler. Aralarında Senegal asıllı Müslümanlar bile vardı ve hatta bunlar Haiti'de bazı köle ayaklanmaların arkasında bulunmuşlardı.

Beyaz adam, kendini haklı gösterebilmek için, gerekçe olarak köleliğin amacını Afrikalı‟yı putperestlikten kurtarmak, vaftiz ederek İsa'nın yolunda hidayette erdirmek olarak göstermek zorundaydı. Zencileri vaftiz edilse de, dıştan Hıristiyan gözükseler de, onları biraz kazıdım mı, altları öz ve öz Afrikalı

çıkıyordu. Vaftiz töreni Afrikalı için sadece yeni bir sihirli formüldü, oysa kendisi onun gibi daha ne ayinler bilirdi, hatta kendince daha sihirlisini de. Bu işten

"beyaz adam ne anlardı ki?". Afrikalı, çektiği bütün zorluklara rağmen, belleğinde kültürünü, geleneklerini olduğu gibi taşıyordu ve bir yandan beyaz adamın

büyüsünü öğrenmeye çabalıyordu.

Zaten beyaz adam aslında kendi dinini fazla aşılamak istemiyordu, zencileri ne kendisi ile aynı platforma oturtmak, ne de kafasını kurcalayacak fazla fikir vermek istiyordu. Ne de olsa, beyaz adam siyah adam sayesinde zengin olmuştu ve siyah hizmetçilerle çevrili büyük bir konakta yaşıyordu. Bu arada beyaz adamın çocuklarına bakan zenci süt annesi ona Afrikalı orişa (Brezilya'da loaların adı) ve büyücüler hakkında masallar anlatıyordu. Ayrıca, hizmetçi odasında genç ve güzel zenci, beyaz efendiyi kendisine bağlamak için büyü yapıyordu, tropik iklimler beyaz hanımefendiye göre değildi, gün geçtikçe eriyordu ve günleri de sayılı idi. Bu beyaz gelinler 13, 14 yaşlarında Portekiz'den getiriliyordu ve hemen

(6)

evlendiriliyordu. Genç yaşlarda aşırı doğumlar onları zayıf kılıyordu. Efendilerin ilgileri de hep dişi kölelerdeydi. Güzel zenci, beyaz efendinin bakışlarını fark etmişti ve olayların gelişi kaçınılmazdı. Artık Brezilya kanunları bu tür evlilikleri kabul ediyordu, siyahlarla evlilik dışı ilişkiler ise zaten çığırından çıkmış

durumdaydı. Saat ilerlemişti ve beyaz adam yatmıştı, fakat çok uzaktan, yoksa kölelerin toplu olarak kaldığı baraklardan mı? garip bir ses geliyordu ... "Ta Ta Tom... Ta Ta Tom... Ta Ta Tom... ".

Azizlere dua etmeye ve siyah süt

annesinin ona verdiği korunma muskasını sıkıca sıkmaya başladı.

Bu arada, her nasıl olduysa, garip bir mütasyon başladı, Afrikalılar azizlere, İsa'ya ve Meryem Ana'ya aşırı ilgi göstermeye başladılar. İlk başta bunun sebebi tam olarak anlaşılmadı, ancak bunun aslı şöyle idi: Zenciler heykel, vitray ve ikonalarda tasvir edilen İsa ve Meryem Ana'yı, aziz, melek, havare ve peygamberleri kendi tanrıları ile

özdeşleşmişlerdi. Yoruba esaslı Brezilya Makumba'sını ele alırsak, savaş orişa'sı (loa) Ogun, mızrağı ile ejderhayı öldüren San Jorj'dan başka kim olabilirdi. Gök tanrısı Oşala ise İsa, Yemanje de

Meryem Ana olmalıdır vs. Zamanla Katolik esaslar, Vudu ayinlerin bir parçası haline geldi, ancak hep arka plandaydılar. İrtibat kurulan loalar ve orişalar da her zaman Katolik mezhebin savunucularıydı, Protestanlık onlar için neredeyse

dinsizlikten kötü. Ayinler, azizler, fetişler (kutsal cisimler) olmayan bir dinde loalar ve orişalar kendilerini sudan çıkmış balık gibi hissederler, zira onları besleyen inanç ve ibadet ... Eh inanç güzel de, bir iki tütsü veya da mum olsa... hatta kanlı birer kurban ve biraz içki ve puro da sunulsa gel keyfim gel, doğrusu bu yine ülke de o kadar da fena değilmiş. Loalar, Kızılderililerin ayinlerinde kullandıkları tütünü ve beyaz adamın içkisini bir tattıktan sonra, onlar ayinlerin vazgeçilmez unsurları olarak kalmıştı.

Genel bir kural olarak, yeni dünyanın Protestan ağırlık yörelerinde zencilerin Afrika kültürel kökenini kaybettiği ve Katolik ağırlıklı yörelerde bir şekilde koruduğu denilebilir. Kuzey Amerika‟da, Afrika asıllıların kökenlerini önemli ölçüde kaybettiği açıkça görülüyor.

(7)

Bir yandan siyah adam beyaz adamın dini inançlarını kendi inançlarına katarken, aynı şekilde beyaz adam siyah adamın inançlarından etkilenmeye başlamıştı. Ne de olsa İspanyollar ve Portekizler yüzyıllardır Kuzey Afrikalılar ile yan yana

yaşadılar, kanlarında da Faslı kanı vardır. Ayrıca, Katolik mezhebinde de az hurafe yoktu. Ne de olsa, Roma kilisesi neredeyse bütün ayin ve adetlerini, Papanın kıyafetine kadar Roma paganizmi ve Mitra kültünden almıştı. Ayrıca, Katolizmin yayıldığı Avrupa‟da eski tanrılar azizlere dönüştürülüyordu. Brigit tanrıçası azize Brigit oluyordu. Dolayısıyla bu süreci tekrar tersine dönüştürme o kadar da zor olmaması gerek.

Fransız hakimiyeti altında Haiti'de böyle bir gelişmeye gerek yoktu, çünkü köleler efendilerinden Fransız ihtilali örnek alarak ayaklandılar. 1, Ocak 1804'te kurdukları cumhuriyetten önce beyazların çoğu katliama kurban gitti. İhtilalin başında Vudu babaloa ve mamaloalar vardı, taraftarlarına beyaz adamın

kurşunlarının onlara işlemeyeceği, ölürlerse ruhlarının Afrika'ya gideceğini söylüyorlardı. Budan sonra Haiti 150 yıl dış dünyaya kapalı kara bir ada olarak, Cumhuriyet ilkelerine bağlılık gösterilse de, Vudu‟nun neredeyse resmi din olarak egemenliğini sürdüğü küçük bir Afrika adası oldu.

Vudu denildiğinde insanının aklına genelde korkunç ve kanlı ayinler, kurbanlar, yılanlara, dehşet verici putlara tapınma. Kara büyü, afsun, füsün, rukiyeler. Zombiler ve üzerine beddualarla iğneler batırılmış taş bebekler gelir. Böyle şeyler yok demek yanlış olur. Ancak, çoğu kez kara büyü, toplu cemaat şeklinde çalışan Vudu tarikatları dışında, bireysel olarak çalışan bocor, macandal, veya obayifo'ların (büyücülerin) işleridir. Afrika'da köle ticaretinin ilk durağı

Afrikalıların kendileriydi, özellikle Dahomey kralları köle olarak sattıkları savaş esirleri dışında, yasalarını çiğneyen büyücüleri, özellikle kara büyücüleri de satıyorlardı. Büyücülerin faaliyetlerini dini faaliyetlerden ayırmak gerekir. Dinin Latince'si "religio"dur ve toplu şekilde uygulanan ibadetler ve ayinler anlamına gelir. Dinde sosyal unsur ağır basar, kara büyüde kişisel çıkar ağır basar ve genelde sosyal normlar önemsenmez. Bir babaloa da büyü yapar, kişisel çıkarlar da söz konusu olabilir, hatta bunlar bizim ahlak anlayışımızı biraz zorlayabilir. Ancak, bunlar bulunduğu toplumun normlarına ya uyar, ya da bir şekilde kendini kabul ettirmek zorundadır. Zira ahlak kurallar toplu yaşamın getirdiği bir icaptır.

“‟Loalar bizi sever, korur ve uyarır. Uzakta yaşayan akrabalarımız konusunda olup bitenleri bildirirler, hastalandığımızda bize tedaviler önerirler... Eğer açsak, rüyalarımızda gözükürler ve “Merak etme, yakında eline para geçecektir” derler ve vaat edilen para gelir.” Bir Marabel köylüsünün ağzından gelen bu sözler

(8)

betimler.”

Voodoo, Alfred Métreaux(6)

Loalar ve Orişalar

Köleliğin yasaklanması ve Haiti gibi ülkelerin bağımsızlık mücadelelerini kazanmaları, yasak bir yer altı tarikatı gibi cereyan eden, veya Hıristiyanlık kamuflesi altında düpedüz pagan alemleri yapan toplulukların gün ışığına çıkması artık an meselesiydi. Fransızca konuşulan Haiti'den Dahomey kökenli Vudu, yine Fransız etkisi ve ayrıca İspanyol etkisi de bulunan New Orleans'den Obeah ve Hoodoo, İspanyolca konuşulan Puerto Rico'dan Santeria (Azizler Mezhebi), Küba'dan Santeria ve Lucumi, Portekizce konuşulan Brezilya'dan Yoruba kökenli Candomble, Bantu kökenli Umbanda ve Quimbanda (Kimbanda) türemiştir.

Vudu konusunda tanınmış bir uzman, Fransız antropologu Alfred Métraux, "Voodoo"(6) adlı kitabında Vudu kökenindeki Afrika dinleri konusunda şöyle yazmıştır: "Vudu'nun çoğu zaman sadece emprovize bir örneği olduğunu, Batı Afrika dinlerini de ilkel görmek yanlış olur. Bu dinler klasik Doğu ve Ege

dünyasının kadim dini inanç ve ayinlerini yaşatmışlardır. Örneğin, Giritli çift balta "labrys"in Şango tanrısının tapınmasındaki rollünü ele alabiliriz.

"Dahomey dini inceliklerle doludur. Fa Geomansisi (Geo=toprak, mancy= kehanet, fal- palmiye cevizleri ile remil kehaneti) o denli karmaşık ve sembolik ima ve

yorumlarında o denli gelişmiştir ki, ancak teolojik spekülasyonlara vakit ayırabilen, bilgi yüklü bir rahip sınıfı tarafından geliştirilmiş olabilir. Eğer Dahomeylilerin doğa-üstü alem konusunda oluşturdukları anlayışı incelemek istesek, Mawa olarak tanınan belirsiz cinsiyetli tek bir Yüce Tanrı ve altında panteonlar ve bazen de

hiyerarşiler şeklinde uzanan ilahlar buluruz. Kaderin vücut edilmiş şekli Fa ile ilgili bu efsanelerde özel bir yer vardır. Esas doğa tanrıları dışında bir sürü kutsal ruhi varlık da vardır... Müzik ve dans tarikatları ile o denli yakınen kaynaşmıştır ki, bir bakıma bir 'dans dini'nden söz etmek mümkündür. Dans, esasen ilahların inananlarla normal iletişim yöntemi ilahi pozesyonun aracıdır."

(9)

Vuducular inançlarını şöyle açıklarlar: Tek bir Yüce Tanrı vardır. Loalar, Tanrı'nın "insanlara yardımcı olmak üzere yarattığı" varlıklar, Tanrı ve insan arasında

aracılardır. Doğa-üstü güçlerle donatılmış, fizik üstü bir alemde mekan ederler ve insanların dileklerini yerine getirirler, onları korurlar ve gerektiğinde

cezalandırırlar. Her biri belirli bir gücün, belirli bir mekanizmanın sorumlusudur. Örneğin bir ateş loasunu çağırıp yağmur dilemezsiniz. Yüce Tanrı direkt olarak insan sorunları ile ilgilenmez, çünkü çok uzak bir boyuttadır, dolayısıyla onunla ilgili herhangi bir uygulama yoktur. Ancak, loalar bir dilek yerine getirdiklerinde ve onlara teşekkür edildiğinde "bana değil, Tanrıya şükret" derlermiş. Vuducular da neredeyse kaderci bir yaklaşımla başına gelenlere "Tanrı işi" derler, ancak önleyebilecekleri veya değiştirebilecekleri bir durum olduğunda çekinmeden loalara başvururular. Böyle olmakla beraber Vudu da aslında ibadet ağır basar. İbadet şekli de başta danstır. Diyeceksiniz ki, böyle ibadet mı olur? bu nasıl din? Dans, müzik, eğlence, içki, tütün, seks, büyü ve dinden uzak olarak düşünülen, daha akla gelecek nice şeyler. Çok farklı bir din anlayışı ile yetiştirilmiş olan bizler için bunu anlamak çok zor olabilir, ama farklı da olsa burada gerçekten bir din vardır. Bu idrak edilen bir şeyden ziyade, hissedilen bir şeydir. Bu

merkezlerde çok dinamik bazı güçlerin varlığı sezilir, yanında kilise soluk kalıplaşmış bir kurum gibi kalır, sanki bütün canı ve sihri çoktan yitirmiş zorla ayakta tutulan bir ceset gibi. Oysa, Vudu yaşayan bir dindir, öte alemle teması hiç bir zaman koparılmamış. İrtibat kurulan varlıklar bazen biraz kaba da olsa, hem bir üst olmanın yetkisini sergiliyorlar, hem de sanki doğa-üstü güçler, sezgiler gösteriyorlar. Loaların en önemlileri Santeria'ya göre "Yedi Afrikalı Kuvvet" ve Umbanda'ya göre "Yedi Manga" şefleridir. Bunlarla irtibat kurulması çok enderdir, ancak yardımcıları ile sık sık irtibat kurulur. Bunların dışında melek, cin, ruh, aziz, şeytan, canavar türünde çeşitli loalar vardır. Kimisi bir doğa gücü, kimisi de bir zamanlar insan olarak yaşamış varlıklar olduğu inanılır.

Loalar dilekleri yerine getirirler, ama çoğu zaman sembolik dahi olsa karşılığında bir bedel isterler, bu puro, içki, yemek şeklinde olduğu gibi her loanun kendine göre zevkleri ve kurbanları vardır. Vudu'nun yaygın olduğu yerlerde loalar aynı komşu veya akrabalar gibi, inananların hayatında önemli rolleri bulunan gerçek kişiler olarak görürler. Örneğin yılbaşında birçok Cariocas (Rio yerlisi)

Copacabana plajına giderler ve denize adak olarak çeşitli hediyeler atarlar, örneğin Fransız parfümü, bir kutu çikolata, şampanya (maddi imkanlarla ölçülü olarak) vs. gibi... bir erkeğin flört ettiği kadına vereceği türden hediyeler. Bunlar deniz orişası Yemanja'ya verildiği kabul edilir. Bu şekilde varlık ve insan arasında, aile ferdi ve dostmuş gibi özel ve duygusal bir bağ kurulur.

(10)

Ayrıca bir nokta daha var. İnsan bunu Vudu ile yüz yüze geldiğinde fark ediyor. Vudu'da zenci, beyaz, mulato, Kızılderili, melez ayrımı yoktur. Bir Cariocas'ın beyaz tenine aldanmayın, hatta kendisine sorsanız tılsım, büyü gibi şeylere inanmadığını da

söyleyebilir, ama gizlice o da bu işin içindedir. Çoğu boynunda figga denilen bir uğur tılsımı taşır, gümüş, kıymetli veya yarı kıymetli taşlardan imal edilen figgalar, bir el şeklindedir ve bizce ayıp sayılan bir parmak işaret bulunur ve şer etkileri def ettiği inanılır. Bahia'ya gittiğimde orada Mahatma Ghandhi Tereiro‟su olarak

anılan 5000 üyelik bir merkezin Pai do Santo'su (Azizlerin babası) ile görüşmem için referans almıştım, adının John Scott olması beni hayrette düşürmüştü, babası İskoçya'dan göç eden tipik bir İskoçyalı idi.

Sözlükte, bazı önemli loa ve orişaların listesi verilmiştir. Bunların arasında 7 orişa veya loa şefleri vardır (Yedi Afrikalı Kuvvet, veya Umbanda'da Yedi Manga) ve her birinin ibadetine ayrılmış haftanın bir günü vardır. Haftanın günlerini Latince‟sini ve batı dilerindeki karşılığını elle alırsak. Pazar günü güneş günü, pazartesi ay günü, salı mars günü, çarşamba merkür günü, cuma venüs günü ve cumartesi satürn günüdür. Sunday (sun = güneş, day = gün), Monday, montag veya Lundi (moon veya luna = ay günü), Mardi (Mars günü) v.s. (Bu pagan dinlerinden kalma bir sistemdir ve ileri ki diğer bir yazımızda ezoterik astroloji altında ayrıntılı olarak açıklanacaktır) ve aynen Vudu'da da geçerlidir. Yani eğer güneşe tekabül eden Vudu tanrıyı bulursan, onun ibadet günü pazardır. Makumba'da güneş tanrısı Oşala olduğuna göre ibadet günü pazardır. İsa'nın da ibadet günü pazar olduğuna göre, o Oşala'nın karşılığıdır. Ayrıca, her önemli loa'nın kendine has rengi, dansı, tamtam ritmi, müziği, yemeği, rakamı, boncuğu, çağırma tilaveti, sembolü, fetişi, işareti, parfümü ve tütsüsü vardır. Kendine has aksesuarları vardır, bunlar kılıç veya mızrak gibi silahlar olabilir veya ayna, asa gibi simgesel eşyalar olabilir.

“Görünmeyen alemle iletişim kolay ve sürekli sağlanmaktadır. Loalar taraftarlarıyla

iletişimi için ya birinin bedenine girip onu araç olarak kullanırlar veya rüyalarında gözükür veya insan şeklinde karşılarına

(11)

çıkarlar. Ayrıca vudu rahip ve rahibeleri loaları özel kavanozların içine çağırma güçleri vardır. Bunlarla başak kimzelerle iletişim sağlarlar.”

Voodoo, Alfred Métraux(6)

Pozesyon ve Loalar ile İletişim Kurma

Burada iyicene anlaşılması gereken bir husus vardır, Latin kökenli olanlar ne denli dünya zevk ve nimetlerine düşkünseler de, onlar için görünmeyen dünya ve bu dünya arasında ince bir çizgi vardır. Özellikle, Brezilyalılar kadar yaşam sevinci olan ve günü gününe yaşayan insanlar belki dünyada yoktur. Ancak bir ayakları sanki hep öbür dünyadadır. Bu gerçek, onların efsanelerle birlikte anı yaşamaları, belki de bütün zamanların en iyi filmlerinden biri olan "Siyah Orfe"de

betimlenmişti. Vuducular, loa ve kendileri arasındaki bağların her zaman

sürdüğünü inanırlar. Bu varlıkların da istediklerinde onlara göründükleri, ayrıca onları çağırabileceklerini inanırlar. Vudu inancında, Loaların insanlarla irtibat kurma ve insanların loalar ile irtibat kurma yöntemleri arasında rüya, fiziksel karşılaşma ve pozesiyon vardır.

Loaların Vuduistlerin rüyalarına girmeleri, onlara mesaj, nasihat, kehanetler iletmeleri sık sık rastlanır. Bu durumda rüya gerçek olarak kabul edildiği gibi, mesajlar ciddi alınır ve içeriğine harfi olarak uygulanır.

Loalarla bizzat yüz yüze gelme, fiziksel bir irtibat kurma ender bir olaydır. Bu fenomenler vizyon şeklinde olmadığında, insanlara görünmek suretiyle belirli bir amaç için bedenlendikleri söylenir. Bu konuda hikayeler ve söylentiler yaygındır. Örneğin, üstü başı perişan yaşlı ve topal bir adam köyde bir kapı çalar ve aç olduğunu söyler. Ona karşı iyi davranılırsa iyiliksever hemen mükafatlandırılır, aksi taktirde fena bir şekilde cezalandırılır, çünkü yaşlı adam aslında en önemli loalardan Legba'nın ta kendisidir.

Bu konuda Métraux şöyle der: „Ruhlar istedikleri zaman, bir bedeni kullanmadan fiziksel bir şekil alıp kendilerini gösterebilirler. Birkaç köylü 1935 yılında Marbial vadesini batıran korkunç sellerde, Ezili‟yi gördüklerini yemin ettiler.”

Pozesiyon, "bedensiz" varlıkların insan bedenlerine girmeleri, nüfuz etmeleri ve bir süre kullanmaları anlamına gelir. Bunu obsesyon ile karıştırmamak gerekir zira bu biraz farklı anlamı olan psikolojik bir terimdir. Osmanlıca'da cin tasallûtu benzeri bir anlam taşar. Antropologlar Vudu'da yaygın olan bu olaya pozesyon demelerine rağmen, Vuducular bu terimi pek sevmezler. Gerekçelerini de şöyle

(12)

açıklarlar, pozesyon şeytani, şer bir varlığın insan bedenini işgal etmesi anlamına gelir, oysa (çağırılan) loalar ulvi varlıklardır ve davet edilirler. Geçici bir süre için ayine katılanlarının bedenlerini kullanırlar. Bu açıdan vudu pozesyonunu trans veya fizik medyomluğuna benzetilmiştir. Dolayısıyla, Vudu geleneklerinde bedenlerini loalara ödünç verenlere hungan (at) denilir ve loalara binici denilir. Pozesyon veya "kabul" olayı Vudu'yu diğer sistemlerden farklı kılar. Şamanizm'de de bazı

medyomik olaylar, dans ve tamtamlar bulunmasına rağmen, Vudu'nun farklı bir karakteri vardır. Pozesyon ağırlıklı oluşu, orgastik danslar sonucundan kendinden geçme, bu farklı oluşun bir parçası. Genelde gecenin geç saatlerine kadar devam eden bu danslarda bir veya birkaç kişi kriz geçirir ve transa girerr. Gelen varlığa göre sara nöbetindeki gibi yerde yuvarlanabilir, çığlıklar atıp sağa sola koşabilir, veya göz beyazları yuvarlanmış, yalpaya yalpaya yürüyebilir.

Bir süre sonra başka bir kişiliğe bürünür. Taraftarlar onu örneğin, gelen loaya göre, bir tahtta oturtabilirler, boynuna gerdanlıklar ve gelen loanun özelliklerine uygun çeşitli aksesuarlarla kuşatap onore edebilirler. Gelen yüksek bir loa ise, ona bir tanrı veya tanrıça muamelesi gösterilir. Bazen bir şov yapar, özellikler kendisi bir babaloa veya mamaloa ise. Alevlerin üzerinde yürür veya yanan korları elinde tutar. Eline aldığı kılıçları teneke gibi şekilden şekile büker, bedeninden şiş geçirir, bir veya birkaç şişe alkolü bir yudumda içer vs.. Eğer erkek bir loa kadın bedenine girmişse, sesi kalınlaşır, yüzü değişir ve gücü artar. Eğer dişi loa erkek bedenine girmişse sesi tizleşir, etek giyer ve örneğin yüzüne makyaj sürebilir. Loalar bazen aniden seyircilerin bedenlerine girdikleri de söylenir. Hatta elinde fotograf makineli bazı Amerikan turistlere dahi musalat oldukları, arkadaşlarının hayret dolu gözleri önünde kişiliklerinin ortandan kalktığı ve yerine bir süre için bir Afrikalı loa girdiği vakalar belgelenmiştir.

Vudu Pozesiyonu olayı konusunda Métraux şöyle der: “Pozesiyona tabi olan kişilerinin sayısı, hepsini histerik olarak sınıflandırılması için fazla büyüktür, yoksa Haiti‟nin bütün nüfusunu akli dengesiz varsaymamız gerekir”. Yine aynı yazardan, “Transa girmiş kişi söz ve davranışları için hiç bir şekilde sorumlu değildir. Bir kişi olarak varlığı artık sona ermiştir. Kişi normal ortamlarda söylemeye cesaret edemeyeceği şeyleri söyleyebilir... Bu açıklamalar bazen şok edici oluyor ve herkesi tedirgin edebilir. Halk yadsıdıklarını gösterirler ve tanrıya susması için yalvarırlar...

“Vudu müritlerinin mistik trans konusunda açıklamaları basittir: Loa, herkesin içinde taşıdığı iki varlıktan biri olan “iyi büyük meleği” (gros bon ange) kovduktan sonra, kişinin beynine girer. Varlığın bu çıkarılışı, transın başlangıç aşamalarını belirleyen titreme ve sarsılmalara neden olur. İyi melek gider gitmez, pozesiyona tabi kişi bayılacakmış gibi tam bir boşluk hissi yaşar. Başı döner, bacakları titrer, bundan sonra sadece loanun gireceği bir kap değil, aynı zamanda onun aracı olur.

(13)

Bundan böyle, artık onun davranış ve sözlerinde ifade edilen, onun kişiliği değil, söz konusu tanrınınkidir. Yüz ifadeleri, ses tonu ve karakteri içine giren tanrıya ait olacaktır.”

Loalar kişisel nasihat verebilirler veya kehanette bulunabilirler, dileklerin yerine getirilmesi için gerekli hediye ve adakları belirlerler. Bu arada puro ve içki

içebilirler, (sevmeyenler de var) açık fıkralar bile söylemeleri mümkündür ve tipiktir. Hokkabazlık yapan, türlü kaba şakalar yapan loaların sayısı da az değildir, bu özellikle gedeler için geçerlidir.

Loa işini bitirdikten sonra, kişinin bedenini terk eder, genelde kişi kendine geldiğinde şaşkın davranır ve aradaki zaman zarfında olup bitenlerden habersiz olduğunu söyler. Bir pozesyon birkaç saniye veya bir iki gün sürebilir, ancak hemen hemen her zaman süresi merkezdeki faaliyetler ile birlikte başlayıp bitiminden önce sona erer.

"Vudu Ateşi" kitabı olayı şöyle betimliyor: "Pozesyon bittiği zaman, pozesyona tabi kişi normal günlük kişiliğine dönüşür ve ona karşı tamamıyla öyle davranılır. Bedenine büyük bir loa girdi diye kimseye özel muamele gösterilmez veya onore edilmez."(8)

" Umbanda'da Zenci ve beyaz birlikte Avrupa kökenli Kardekizm (Spiritüelizm) altında, Kızılderili bir ruhun önderliğinde ve Afrikalı ismi Oşala olarak İsa altında daha gelişmiş bir Afrika ritüeli uyguladıları…"

The Moon and Two Mounttains, Pedro McGregor(7)

Vudu ve Ruhçuluk

Rio'da bir Umbanda kongresi yapıldığı zaman, o kadar çok taraftarları,

Umbandista'lar vardır ki, futbol stadyumunda yer tutulur. Umbanda'nın sadece Rio şehrinde elli bin merkezi (tenda, centro, cabana veya terreiro) bulunmaktadır ve ülke çapında 10 milyonlarca üyesi vardır.

Umbandistaların radyo'daki kanalları saatlerce aralıksız Umbanda koro şarkı, tilavet ve combo'ları yayıyor. Haber saatinde Umbanda dünyasından (hem burada, hem de Kızılderili "Caboclo", ve erkeği "Pai", dişisi "Vovo" (büyükanne) olarak tanınan zenci "Negro", rehberlerin bulunduğu ruh alemi "Aruanda"dan) haberler verilir.

(14)

Umbanda, 1920'lerde Zelio de Moraes adında, beyaz, sarışın, 185 cm. boyunda ilk okul mezunu bir medyum tarafından başlatıldı. Adı Yedi Yol Kesişinin Ruhu,

"Caboclo da Sete Encruzilhadas" olan Kızılderili ruhsal rehberinden aldığı mesajlar doğrultusunda spiritüelist esaslara dayılı, Afrika dinleri, Kızılderili Şamanizm ve Hıristiyanlık esasları üzerinde kurulu, ayrıca da gelmiş geçmiş bütün inançları kucaklayan yeni bir tarikat başlatmıştı. Amaç olarak Candomble'ye kıyasla daha gelişmiş, daha mütekamil esaslar ile ibadet etme ve uygulama ön görülüyordu. Tamtamlar yine çalıyordu, pozesyon yine mevcuttu, ancak örneğin "yüksek" Umbanda'da içki ve kanlı kurbanlar, inisiyasyonlarda kan banyoları ve saç/kıl tıraşları yoktu, daha "modern ve uygar" bir bakış açısı vardı. Loalar nispeten daha ulvi davranıyor, konuşma dilleri spiritüelist terminolojisine daha yatkın ve ağırlık şifa üzerinde

yoğunlaşmıştı.

Umbanda'da iki önemli etken vardır, biri Kardekizm, biri de Bantu

inançları. 1957 yılında, Paris'te "Ruhlar Kitabı" yayınlanıp oldukça geniş yankılar yaptığı zaman, Brezilyalılar onu hemen kaptılar. Hatta, bu kitap Brezilya'da daha da başarılı olmuştu ve halen en çok satan kitaplar arasındadır. Yazarı, Hippolyte Leon Denizard Ravai l, Alan Kardec takma adını

kullanıyordu ve spiritüelizmin (ruhçuluk) kurucusu olarak görülmektedir. Brezilya'da

başlattığı harekete verilen ad Kardekizm'dir. Medyum, Zelio de Moraes, bu yeni akıma ayak uydurarak Umbanda'ya Alan Kardec öğretilerine uyarlamıştı. Aslında, Kızılderili ruhsal rehberi oluşu bile spiritüelist çevrelerde çok yaygındır. Batı'da örneğin Silver Birch, White Eagle gibi ruhsal rehberlerden tebliğ (mesaj) alan medyumların sayısı oldukça kabarıktır ve Şamanizm'in spiritist benzeri

uygulamalarına dayandığı söylenir.

Umbanda‟yı etkileyen Bantu inançlarında ata ruhlar ağırlıklıdır. Dahomey ve Yoruba kökenli tarikatlarda ise doğa ruhları, daha ziyade zeki enerji türleri ve insan zincirinden olmayan varlıklar daha ağırlıklıdır. Bantu'da ölüp de öte aleme göç eden ruhlar, atalar, kabile reisleri daha fazla önem taşıyor. Dolayısıyla, Bantu inançları böyle irtibatlara ağırlık veren spiritist ve spiritüelistlere daha

(15)

Quimbanda ise, Bantu kökenli olup, eşularla (ifritlerle) yapılan kara büyü ağırlıklı bir tarikattır, faaliyetleri Brezilya kanunlarınca yasaklanmıştır.

"... bizzat yaşadığım vakaları da ele aldığımda, bu Afrikalı juju adamlarının Batıda çok az bilinen konularda güçlü sırlara sahip olduğu ve bu büyü bilgisinin nesilden nesile aktarıldığı sonucuna vardım."

Jungle Magic, James H. Neal(9)

Vudu’da Psişik Güçler

Diğer animist dinlerde olduğu gibi, Vudu‟da büyünün önemli bir rolü vardır. İlkel toplumlarda, kabilenin şamanı veya büyücüsü kabile reisinden sonra en önemli kişidir ve aynı zamanda bir hekimdir, şifalı otlardan anlar ve çeşitli tedavi usulleri uygular. Bu tedavilerde Anton Mesmer‟in uyguladığı mağnetik paslar, bio-enerji, hipnotik telkin ve plasebo etkisi de kullanılır.

Plasebo etkisi şekerden oluşmuş ve herhangi bir ilaç içermeyen plasebo haplarına dayanır. Günümüzdeki doktorlar merak (hipokondri) hastasına yakalanmış kişiye hapların tedavi edici özelliği olduğunu inandırtır. Kişi bu hapları kullanarak iyileştiğini inanır. Bazı istatistiklerde bu hapların tedavilerde neredeyse ilaçlar kadar etkili oldukları görülmüştür. Aynı şekilde, modern tıbbi bir tedavi

yönteminde de, kanser hastalarına imgeleme yolu ile şifalı bir ışığın kanserleri yerlerine dağıldığı, hastalığı yenerek dağıttığı telkin edilir ve bunun klasik tedavileri desteklediği, hastanın iyileşmesini artırdığı söylenir.

Diğer ezoterik sistemlerde olduğu gibi, Vudu rahibi veya rahibenin doğa-üstü güçleri olduğu inanılır ve eskiden kabilede ve günümüzde Vudu merkezindeki saygınlığı tamamen buna dayanır. O halde, onun ya psikolojiyi çok iyi bilen, inandırıcı bir şarlatan olması, ya da bir şekilde parapsikologların PSI dedikleri güç ve sezgilere sahip olması gerekir. Bunun yansıra, öte dünya ve bu dünya arasında bir haberci olarak görülür. Kabilenin gelmiş geçmiş ata-ruhları da, doğa ruhlar da tarikatın diğer bireylerine mesajlarını onun aracılığı ile iletirler,

tehlikeleri önceden bildirirler, beyenmedikeri davranışları düzeltilmelerini ikaz ederler.

Vudu rahibi veya rahibesinin, loalar üzerindeki kontrolünden dolayı ona loaların veya azizlerin babası veya annesi denilir. Kendisinin genelde loalar tarafından seçildiği, bazı durumlarda isteğine karşı zorla görevlendirildiği söylenir. Yeni dünyada bu mesleğe başlayan kişi, kendi imkanları ile bir merkez kurması

(16)

çalacağı ve misafirlerin katılacağı geniş bir alan içermesi gerekiyor. Bunun ortasında poteau-mitan adında bir ana direk olmalıdır. Bu direk loaların inip çıktığı bir merdivendir ve bütün ayin ve dansların odak noktasıdır. Ayinler sırasında bu direğin etrafında genelde un ile veve‟ler çizilir. Veveler loaları çağırmak için kullanılan karmaşık desen ve geometrik şekillerdir. Varlıkların amblemleri, dünya ve astral (öte) alemi arasındaki köprülerdir ve loaları

çağırmaya yarar. Veve‟leri sadece bir babaloa veya mamaloa çizip onları güçle şarj edebilir ve çizilir çizilmez varlık arasında irtibat kurulduğu, hatta bir şekilde varlıkların bu veve‟lerin içinde bedenlendiği, kurban ve yiyeceklerle beslenerek güçlendiği inanılır. Modern Santero ve Santeralar veve‟leri canlandıran bu loaları bazen gezegensel (astrolojik) güçler olarak kabul ederler.

Bir merkezi kurduktan sonra, babaloa veya mamaloa etrafında hunsi‟ler (müritler) toplar ve onları inisiye eder. İnisiyason (kabul) törenleri oldukça uzun ve

karmaşıktır. Birkaç dereceden oluşan bu törenlerin ilkinde bedenin bütün saç ve kılları kesilir veya sökülür, çeşitli ot ve maddelerden, hayvan kanından banyolar yapılır. Tam başın üstü ve kollar kesilir ve özel merhemler sürülür. Bundan sonra kişi 17 gün karanlık bir odaya konulur, orada hiç konuşmadan sırt üstü yatması gerekir. Bu dönem yine bir doğuştan önce kişinin ana rahimde kalışını simgeler. Törenler bundan sonra başlar ve kişinin bağlı olduğu loa “oturtulur”. Söz konusu bağlı olduğu loa bir şekilde belli olur. Hunsi‟lere, müritlere loaların oğulları veya kızları denilir. Herkesin bir koruyucu meleği olduğu inanılır. Ancak, müritlerin daha yüksek mertebeden addedilen loaları olduğu kabul edilir. “Oturtma” ayininde loa ve kişi arasındaki bağ güçlendirilir. Artık, kişi loanun kişisel denetimi altına girer.

Bu arda unutmamak gerekir ki, Vudu'da büyüsel güç genelde loalardan geldiği farz edilir. Babaloalar, mamaloalar ve hunganlar loaların doğa-üstü güçlerini tezahür etmeleri bir aracıdır.

"...tek bildiğim şey, on yıldır Ghana'da bulunduğum sürece, garip ve ürkütücü bir gücün izah edilmez etkilerinin hem kurbanı, hem de izleyicisiydim. İnanmam için kendi göz ve kulaklarım şahit, kendi zekam dayanak ve yaşadığım her an için kendi yaralarım

gösterge olmuştur. En ufak bir şüphem yok ki, Afrikalılar kendi esrarengiz yöntemleriyle en tuhaf güçlerden birini geliştirdiler-Juju denilen şeyi."

Jungle Magic, James H. Neal(9)

(17)

Kanlı ayinler, zombiler ve Vudu taşbebekleri

Vudu uygulamaları incelendiği zaman karşımıza geniş bir yelpaze seriliyor. En ilkel kaynaklarına indiğimizde, Afrika'nın çeşitli yerlerinde bazen gerçekten korkunç uygulamaların yer alığını görüyoruz. Vudu'da, Umbanda gibi her türlü kanlı

kurbandan uzak duran tarikatlar olduğu gibi, horoz, tavuk, keçi ve domuz kurban eden, hatta, Ogun, Eşu ve bazı şer varlıklara köpek kurban eden tarikatlar da mevcuttur. Zaman zaman "iki ayaklı keçi" kurbanından da söz edilir. İki ayaklı keçi, insandır. İnsan kurbanlarının Vudu'nun karanlık geçmişinde yer yer

uygulandığı gibi, günümüzde hiç uygulanmıyor demek acaba mümkün müdür? zira bunu kim bilebilir. Ancak, modern merkezlerde bunun sözü bile edilmez.

Vuducular bu tür sorulardan hoşlanmazlar, bir cehalet örneğin dışında, inançlarına karşı bir hakaret olarak alırlar. Böyle uygulamaların kendi karanlık geçmişlerinde olduğunu bilirler, ancak örneğin Hıristiyanlığın geçmişinde yüz binlerce insan cadı veya büyücü diye diri diri yakılmadı mı?

Ayinlerde kurbanların kesilmesi, kanın kullanılması çok eski uygulamalara dayanır. Bunun ökült gerekçeleri şöyle olduğu söylenir: kan hayat enerjisini ve bedensiz varlıkların maddi ortamda tezahür edebilmeleri için gerekli ektoplazmayı sağlar. Bunun yanında, tütsü, mum, alkol ve yakılan diğer organik maddelerde de aynı şekilde ektoplazma yayıldığı söylenir. Ayrıca dans etmenin de, atmosfere bu tür psişik enerjileri boşalttığı inanılır. Özellikle Batı'da Wica kültü, dansı bu amaçla kullandıklarını açıkça söylerler. Bu açıdan eğer bu tezin arkasında bir gerçek yatıyorsa, denilebilir ki atmosfere muazzam bir enerji yayılıyor.

Metraux bu konuda Şöyle diyor: “„Tanrılara adaklar ve kurbanlar güç verir‟ ve kurbanlar ne denli fazla ve ihtişamlı olursa tanrılar o denli etkili olurlar.”

Bu varlıklara çeşitli adakların verilmesi yaygındır. Bunları bir nevi rüşvet olarak görmek mümküm, ancak bu onların doğal hakları olarak görülür. Loalar mallarına çok düşkündür, ve eğer ona verilmek üzere ayrılan bir adak veya kurban,

Vuducunun cimriliği veya fikir değiştirmesi yüzünden verilmezse, o loadan şiddetli bir ceza verildiği inanılır. Brezilya kenarda köşede bazı yemek tabakları

görmüştüm. Orişalara sunulan bu yemekleri köpeklerin dahi yemediği söylenir. Bırakılan içki şişelerden içmeye cesaret eden bir kimse üzerine orişaların laneti toplandığı ve muhtemel sonu feci bir ölüm olacağı inanılır. Metraux loaların ayrıca tefecilik bile yaptıkları ve borçlarının tahsilinde çok acıması olabileceklerini belirtir.

(18)

Metraux‟ya göre:

“„Hizmetkarlar” iletişim kuracağı loa‟ya önceden

seveceği bir yemek sunmaması ender bir olaydır. Törensel yemekler geleneksel Haiti reçetelerine göre yapılır, ancak yemek türleri, hazırlama

yöntemi ve sunuluş şekli ihmali tehlikeli olan katı kurallara uymalıdır. Yemek hususunda loaları memnun etmek zor bir iştir.”

Vudu taşbebekleri aslında daha önce belirttiğim gibi Vudu'nun dini yanı ile ilgisi yoktur ve sadece bir büyücülük örneğidir. Kaldı ki, öldürmeye veya fiziksel zarar vermeye yönelik bu sempatik büyü yöntemi Afrika'ya özgün değildir ve her yerde

yaygındır, Batı'da cadıların bir zamanlar özellikle balmumundan imal edilmiş taşbebekler kullandıkları bilinir. Öldürülmek istenen kişiden bazı kişisel şeyler alınır, saç, kumaş vs. ve bir kukla yapılır. Böylece psişik bir bağ kurulur. Sonra iğne batırılır. Ancak, burada kişinin konsantrasyon ve imgeleme gücü çok

önemlidir. Bu tür yöntemlerle insanlara zarar vermek mümkündür, ancak kişinin kendisine verdiği zarar daha da büyüktür. Özellikle, büyü geri teperse.

Daha önce placebo etkisinden söz etmiştik, Vuduist telkinle, manyetik paslar ve bio-enerji gibi ulvi etkilerle iyileştireceği gibi, şer ve sufli yöntemlerle insan ve hayvanlara zarar ve ölüm getirebileceği de inanılır. Ancak, böyle yöntemlere başvurduğunda kara büyücü damgası vurulacağı kaçınılmazdır. Bir zamanlar Ghana hükümetinin Polis Başmüfettişi, James H. Neal “Jungle Magic”(9) (“Orman

Büyüsü”) kitabında bu tür kara büyü, ju-ju olayları ile sık sık karşılaştığını yazar. Bir kez de kendisi ju-ju‟ya hedef olup ölüm döşeğine düşmüş, ancak bir Müslüman büyücüsünün müdahellesi ile kurtulmuş. İlk başta bu tür yöntemlere inanmayan Neal, hasta yatağında, hortum şeklinde bir varlığın boyun arkası ve güneş sinir-ağından (solar pleksüs) enerji emdiğini gördüğünde irkildi. Neal‟e göre, bütün hedef kişiler kendisi gibi şanslı değil ve kendilerine juju (kara büyü) yapıldığını inanan kişiler dehşet içinde ümitsizliğe kapılırlar ve sonunda eriyip ölürler. Afrika'da yine dünyaya kıyasla bu tür olaylar daha enderdir. Orada Afrika dini Hıristiyanlık, spiritizma ve şamanizmden ulvi etkiler alarak arınmıştır. Ancak, Afrika'da da beyaz büyücüler mevcuttur.

(19)

Gerçek bir Makumbeiro veya Santeiro böyle yöntemlere hiç bir zaman

başvurmaz, çünkü karşılığında çok ağır bir bedel ödeneceğini bilir. İnanca göre her ne denli kara büyücü bu bedeli işlem yaptıran müşteriye yansıtırsa veya yansıttığını sansa da, karma yasasından kaçış yoktur. Özellikle, hedef kişi etrafında bir koruma çemberi çevrilmişse, veya güçlü bir kişinin koruması altındaysa, ona yönlendirilen güç yansıma etkisi ile on misli güçle geldiği yere döner, kara büyücüyü yok eder.

Zombiler son derece şer bir kara büyü örneğidir. Bu yöntemin tamamı "Gökkuşağı ve Yılan" kitabı ve filminde belgelenmiştir. Burada bir kişi özel bir formül ile zehirlenir, zehirlenen kişi ölüm belirtilerinin hepsini gösterir, ancak ölmemiştir. Akrabaları onu gömdükten sonra onu zehirleyenler mezarından çıkarırlar. Beyni oksijen almadığı için zedelenmiştir. Artık uysal bir şekilde tarlada çalışacak yürüyen bir ölü, bir zombiye dönüşmüştür. Eğer pozitif bilim uğruna böyle şey olamaz, tıbben mümkün değil vs. demeye kalkışan olursa, geç kaldıklarını

bildirmek zorundayım. Artık, Time gibi birçok dergide zombiler konusunda daha da inanılmaz şeyler yazıldı ve onaylandı. Ayrıca, Haiti kanunlarında bu tür

zehirlemelere karşı hükümler de mevcuttur. Ancak, oldukça ender rastlanan bir vakadır ve Haiti halkına mal etmek doğru olmaz.

Bunların haricinde kara büyü denildiğinde genelde zencilerin kara tende

olmalarından dolayı bazen de haksız olarak bilinçaltı bir benzetme yapılır. Kara büyü uygulamaların çoğu Bantu tarikatların belirli kollarından kaynaklanır. Bunlar günümüzde Brezilya‟da Quimbanda ve Santeria‟da rahipleri palero veya

mayombero olarark anılan Palo Monte veya Palo Mayomba tarikatında uygulanır. Haiti Vudusunda kara büyü Santeria ve Makumba‟ya oranla daha yaygın olduğu bilinir. Hatta Gonzales-Wippler‟e göre bir Santero tam anlamı ile bir Beyaz Majisyendir(10). Petro tarikatı Haiti Vudusunun en karanlığıdır. Petro loaları da genelde şer varlıklardır. Bu sözcüğün Don Petro adında bir İspanyol asılı ve ölümünden sonra bir loaya dönüşen bir kişiden geldiği söyleniyor.

Santeria uzmanı Gonzales Wippler‟e göre “Davullar, törensel kurbanlar, seks alemleri ve kara büyü halen Haiti Vudusu‟nun önemli bir parçasıdır. Ancak, bütün kötü ününe rağmen Vudu hem bir maji sistemidir, hem de belli mevcut bütün kurumsallaşmış dinlerden daha eski sofistike bir dindir.

“İnsan kurbanları halen Vudu‟nun bir parçasıdır, ancak bu ritüel cinayetleri işleyen tarikatlar gizlidir ve polis tarafından sıkı bir şekilde takip

edilmektedirler. Vudu inisiyeler tarafından Cabrit Thomazos”, “Kızıl tarikatlar” olarak tanınan bu tarikatlar genelde Vuducular için bir korku ve nefret

(20)

"Tapınakçılar (Templierler) Haitileri peşlerinde sürüklediler. Vuducuları inançlarının unsurları olarak Katolik mezhebinden çıkardıkları majikal uygulamalar için başlıca sorumlular arasında yer alırlar."

Voodoo and Magical Practices, Kerboull (11)

Vudu ve Okültizm

Tarih boyunca insanlar ruha, fizik ötesi dünyalara

ve güçlere inandılar. Bu inançlar yaşadıkları çok

gerçek ve kendilerinc

e anlamlı deneyimlere,

vakalara dayanıyordu ve dünyanın her tarafında, en

ilkel toplumlardan en uygarlarına dek, evreninin salt

fiziksel maddeden oluşmadığı, insanın, evrenin,

yaşamın bir amacı olduğu fikri yaygındı.

Her ne kadar „pozitif” bilimin ideoloji

k yönü böyle

bir realitenin varlığını inkar etmeye yönelmişse de,

okültistler çok yönlü bir evren modeline sistematik

kurallar getirmeye çalıştılar. Örneğin bütün evrenin

enerji ve titreşimden oluştuğunu, düşünce ve

hislerimizin de bir şekilde enerjiye dönüştüğü ve

etrafa yayıldığı. Her şeyin bir enerji birliği

içerisinde karşılıklı iletişim içerisinde olduğu gibi

fikirleri doğrulamak için çeşitli gerekçeler

veriyorlardı, dahası bu tür varsayımları saptamak

için duyu-

üstü yöntemlerin varlığından söz

ediyorl

ardı.

Loaların arkasındaki dinamizmi anlamak için psikolog

Carl Jung'un arşetipler teorisini bilmekte yarar

(21)

vardır. Kısaca ve kabaca, Jung'e göre evredeki asıl

güçler insan ruhunun derinliklerinde belirli bir motif

şeklinde mevcuttur. Kitlesel bilinçte bul

unan bu

motifler insandan insana değişmez. İnsan gerek

düşlerinde ve rüyalarında bu motifleri insan şekline

sokar. Tarih boyunca yaratılan panteon ve

efsanelerdeki benzerlikler buna borçludur. Okült

açıdan, arşetipler içimizde var olduğu gibi aynı

zamanda

evrende mevcuttur. Evrendeki arşetip ve

içimizdeki arşetip ile bir bağ kurulduğunda bir "güç

kanalı" oluşur. Okült açıdan incelendiğinde, bir

Vudu ayininde kitlesel bir güç oluşur ve kurban,

mum, tütsü vs. ile bunun beslendiğinde muazzam bir

enerji yığını oluşur. Müzik, dans ve ayinle bu enerji

yoğunlaşır ve yönlendirilir, vevelerde resmedilen

arşetipleri çağırmakla fizik ötesi planlara kapılar

açılır ve "güç kanalı" denilen bir bağlantı kurulur.

Blavatsky gibi bazı okültistler Vudu‟da varsaydıkları

kara bü

yü bağlantısından dolayı ondan uzak

durmuşlardır. Batı Tradisyona bağlı Majisyenler,

Wikanlar de bazen aynı Doğu Tradisyonu sadece

Doğu bedenlere uygundur dedikleri gibi, Vudu‟yu

zenci ırkına uygun ilkel bir sistem olarak

görmüşlerdir. Diğer yandan, zenci

bir Wikan

(22)

Jean Kerboull, "Voodoo and Magical Practices",

Haitili Vudunun önemli derecede 19. asır Fransız

okült ve maji edebiyatından etkilendiğini ve

Haiti'ye yerleşen Tapınakçıların (Templier) onları

yönlendirdiklerini iddia etmekte.

İngiliz Majisyeni Aleister Crowley‟nin Aiwaz adında

bir varlıktan tebliğ olarak aldığını iddia ettiği

“Kanun Kitabı”nın I. cildin 37. maddesi şöyle yazar:

“Ayrıca mantraları ve afsunları, Obeah ve

Wangayı; Asâ çalışması ve kılıç çalışması, O,

bunları öğrenip öğretecek”. Crowley‟in bir yeni çağ

(New Aeon) dininin “vahisi” olarak kabul ettiği bu

kitap gereğince, Tantrik sistemi, büyü ve Maji‟nin

yanında ayrıca Crowley‟nin Vudu sistemi öğrenmesi

ve bunlara yönelik yeni bir maji si

stemi geliştirmesi

emrediliyordu, ancak Crowley diğer konularda geniş

bilgisi ve okült becerilerine rağmen, Araplarla,

Hintlilerle, Çinlilerle birlikte yaşayıp gizli bilimlerini

öğrenmesine rağmen, Vudu‟ya hiç bir zaman

yanaşmadı.

Crowley‟nin müritlerinde biri olan ve öldüğünde

başkanlığını (O.H.O) boş bıraktığı O.T.O. cemiyeti

başkanlığına soyunanlardan biri, Kenneth Grant,

"The Magical Revival"

(12)

kitabında şöyle yazar:

"Obeah ve Vudu denilen Afrikalı sistemlerde bu

(23)

bir yılan anlamına gelir. Hint misterlerde ona

Kundali veya Kundalini denilir. Onun aydınlanmamış

kişide omuriliğin dibinde uykuda yattığı yazılır."

“Cults of the Shadow”

(13)

(“Gölge Tarikatları”) adlı

kitabında Vudu‟ya geniş yer verir. Kenneth Grant‟e

göre, bütün Orta-

Doğu din ve ezoterik

sistemlerinin kaynağıda eski Batı Afrika dinlerinde

yatıyor ve Vudu ezoterik bir sistem olarak tantrik,

taoist ve majikal sistemleri ile uyumlu sırlar

içermektedir. Vudu panteonu Kabalistik hayat

ağacına oturtmak gibi ilginç yaklaşımları vardır.

Grant'in kitapları ilginç olmakla beraber giderek

anlaşılmaz karanlık kavram karmaşıklara ve

sapmalara dalmakla.

Grant‟in modern bir Vudu ustadı diye lanse ettiği

ve merkezi Haiti”de bulunan “La Couleuvre Noire”

(“Kara Yılan”) tarikatının ve “Monastry of the

Seven Rays” (“Yedi Işın Manastırı”) başkanı

Michael Bertiaux”e göre Vudu ve Tantra‟nın kökeni

batmış kıta Atlantis‟teki Kara Mabet ve Kızıl

Mabedinden kaynaklanmaktadır

(14)

. Bunun haricinde

Bertiaux'nun kitabı inanılmaz safsatalarla dolu.

Batı okültist ve majisyenlerin Vuduyla ilgili ender

eserleri arasında Aurum Solis cemiyetinin

başkanları Melita Denning ve Osborne Philips "Vudu

Ateşi"

(8)

, Jason Black ve Chris Hyatt'in ilginç

(24)

"Şehir Vudusu"

(15)

vardır. Son zamanlarda yaygın

reçete ve uygulama kitapları arasında El

Obatala'nın Yaratıcı Ritüel

(16)

(ayin) Santeria ve

Batılı maji uygulamaları bir yere kadar

birleştiriyor, ancak Batı majisi konusunda fazla

bilmediği için Santeria ağırlıklı.

Biraz daha akademik bir havada, Leo Frobnenius,

Mythologie de L‟Atlantide

(17)

, adlı kitabında

Platon‟un söz ettiği Atlantis”in aslında Afrika‟daki

Yoruba Krallığı olduğunu iddia ederek, orada yüksek

seviyede bir medeniyetin bir zamanlarda

varolduğunun kanıtlarını sunar. Aynı şek

ilde, Peter

Kolosimo

(18)

da Nijerya ve Benin‟de on dokuzuncu

yıllar sonunda kalıntıları bulunan eski ve gelişmiş

uygarlıktan söz eder ve Atlantis bağlantısını ima

eder.

SONUÇ

Bu çalışma ile amacımız Afrika kökenli uygulamaları

önermek veya yaymak değildir.

Bu tür uygulamalar

ancak belirli bir kültürün içinde bizzat yaşayarak,

sembol ve yöntemlerine çocukluktan aşina olarak

mümkün olabilir. İyi ve kötü yanlarını, tuzaklarını

iyice bilerek mümkün olabilir.

Amacımız mevcut ve yaşayan bir sisteminin ana

hatlarını elden geldiği kadar doğru bir şekilde

(25)

aktarmaktır. Bu sırf entelektüel bir girişimle

olamaz. Afrika kökenli dinleri incelerken bilim ve

batıl inanç, ruhsal ve nefsi, ortodoks ve

heterodoks arasında ince kıyıda dikkatli bir şekilde

yürümek gerekir. Amacımız bu Afrika kökenli

dinleri iyi veya kötü, doğru veya yanlış diye

yargılamak değildir.

Buna kimsenin hakkı yoktur.

Bu çalışma bilinç sınırlarımızı zorlamışsa. Farklı

realitelerin ve yolların oluşu, ırk, din farkı ne

olursa olsun bütün insan topluluklar

ın kendine has

ruhsal ve psişik yöntemleri olduğu bilincine

getirmişse amacına ulaşmıştır.

VUDU SÖZLÜĞÜ

için tıklayınız.

VUDU LİNKLER

için tıklayınız.

KAYNAKÇA:

1.

Strange Altars, Marcus Bach, The Bobbs-Merrill

Company, Inc. New York, 1952

2. Kara Büyü, Nicholas Condé, çeviren Bengi Altıncan,

1983

3. The Religion, Nicholas Condé, Corgi Books, G.B., 1982

4. The Serpent and the Rainbow, Wade Davis, Simon and

Schuster, New York, 1985

5. Candle and Drum, David St. Clair, Bell Publishing

Comapnay, New York, 1971

(26)

6. Voodoo, Alfred Métraux, Spere, G.B., 1959, 1974.

7. The Moon and Two Mountains, Pedro MacGregor,

Souvenir Press, London, 1966

8. Voudoun Fire, Melita Denning and Osborne Philips,

Llewellyn Publications, St. Paul, MN, 1979

9. Jungle Magic, James H. Neal, Paperbakk Library, New

York, 1966

4. Macumba, A. J. Langguth, Harper & Row, New York,

1975

6. Voodoo Fire in Haiti, Richard A. Loederer, Jarrolds

Publishers, London, 1935

7. The Magic Island, W. Seabrook, Georger Harpar and

Comapany, London, 1929

9. Voodoo Contra, Robert Gover, Samuel Weiser, New

York, 1985

10. The Complete Book of Spells, Ceremonies, Magic,

Gonzales-Wippler, Llewellyn, Minneapolis, 1993; The

Complete Book of Amulets and Talismans,

Gonzales-Wippler, Llewellyn, Minneapolis, 1991; Santeria the

Religion, Gonzales-Wippler, Llewellyn, Minneapolis, 1996

11. Voodoo and Magic Practices, Jean Kerboull, Barrie

and Jenkins, London,1977 (Fransızcası "Vaudou et

Pratiques Magiques"- tercüme edenJohn Shaw)

12. The Magical Revival, Kenneth Grant, Frederick

Muller, London, 1972

(27)

13. Cults of the Shadow, Kenneth Grant, Frederick

Muller, London, 1975

14. The Voudon Gnostic Workbook, Michael Bertiaux,

Magickal Childe, 1988

15. Urban Voodoo, Jason Black and Chris Hyatt, New

Falcon Publications, Arizona, 1995.

16. Creative Ritual, El Obatala, Samuel Weiser, New

York, 1996

17. Mythologie de L’Atlantide, Leo Frobenius, Payot,

Paris, 1949

18. The Timeless Earth, Peter Kolosimo, Garnstone Press,

London, 1973

VUDU Sözlüğü

Yazan Kemal Menemencioğlu

Vudu

Sayfası için tıklayınız

Afrika dinleri:

Yeni dünyaya göç eden Afrika dinleri iki

esas koldan oluĢmaktadır, bunlar: Yoruba ve Dahomey'dir. Bunların

haricinde Bantu, Kongo ve diğer kültler ulaĢım açıdan Batı Afrika'daki yendi dünyaya açılan deniz yollarından uzak olduğu için daha az eriĢim sağlamıĢtır.

Yoruba dini:

Afrika'nın Batı sahilinde, Nijerya'nın

batısında eski Yoruba devletlerinden Santeria, Lucumi, Candomble v.s. türemiĢtir.

Dahomey dini:

Nijerya'nın batısında Benin'de bulunan

eski Dahomey Krallığından Dahome, Rada, Nago, Petra, Obeah ve Dogan türemiĢtir. Bunlar Vudu olarak bilinen

(28)

Haiti ve New Orleans'de yaygın tarikatlardır.

Bantu kültü:

Afrika'da yaygın olan bu inançlar ölmüĢ

atalara yönelik bir ata kültüdür. Bantu inançlarından Umbanda faydalanmıĢtır.

Vudu:

Haiti'deki Afrika kökenli dine denildiği

gibi, halk dilinde genel anlamda Kuzey ve Güney Amerika'da, Karaipler Batı Hint Adalar'da bütün Afrika kökenli dinlerine de denilir. Vudu kelimesi Dahomey dilinde Voudon, Tanrı anlamına geldiği söylenir. Dahomey'de "Vou-dong", piton yılan tanrısı (Legba) olduğu 19. asır gezginler tarafından kaydedilmiĢtir. Bir iddiaya göre eski Fransızca'da 'voudous', kutsal ruhun iniĢi anlamına gelen

"voudous" kelimesinden türemiĢtir veya Dahomey kökenli Voudon ve Fransız kökenli voudous bir Ģekilde kaynaĢmıĢ, birleĢmiĢtir. Haiti Vudusu ayrıca, Rada ve Petro olmakla üzere ikiye bölünür. Vudu Haiti'de 1835 yılında yasaklanmıĢ, ama 1987 yılında serbest olmuĢtur. Bugün 60 milyon insanın bu inaca baplı olduğu inaılmaktadır.

Santeria:

Genel anlamda Vudu'nun Kuba ve Puerto

Riko'da verilen adıdır.

Lucumi:

Genel anlamda Vudu'nun Küba'da verilen

adıdir.

Obeah:

Genel anlamda Vudu'nun New Orleans ve

Jamaika'da (obeayisne) verilen adıdır.

Shango:

Genel anlamda Vudu'nun Trinidad'da

(obeayisne) verilen adıdır.

Makumba:

Genel anlamda Vudu'ya Brezilya'da

verilen addır. Özellikle Umbanda ve Quimbanda için kullanılır. Bazı

Brezilyalılar bu kelimeden hoĢlanmazlar, kara büyü ile ilgili olduğunu söylerler. Ancak bu her zaman geçerli değildir.

Candomble:

Özellikle Brezilya'nın eski baĢkenti

Bahia'nın (Salvador) bulunduğu bölgede yaygın Afrika ağırlıklı tarikat.

(29)

Umbanda:

Brezilya'nın Rio de Janeiro bölgesinde yaygın ve Afrika etkisi dıĢında

Hıristiyanlık, Kızılderili ġamanizm ve spiritizma etkisi olan bir tarikat.

Başrahipler:

Vudu'da (Haiti) babaloa veya papaloi

(loaların babası), hungun (at), gangan, Brezilya'da babaloriĢa (oriĢalrın babası), Pai do Santo (azizlerin babası),

Jamaika'da okomfo,Santero (Santeria rahibi)

Başrahibeler:

Vudu'da (Haiti) mamaloa (loaların

annesi), mambo, Brezilya'da iyaloriĢa (oriĢaların annesi), Mâe do Santo

(azizlerin annesi), Macumbeiro, Santera (Santeria rahibesi)

Büyücüler:

Vudu'da makandal, bokor, boko, gris

gris, Obeah'ta Obayifo

Fetiş:

Kutsal ve büyüsel güç ile yükü bir cisim. Tapılan bir cisim.

Animizm:

Doğa’da olan her Ģeyin içinde can

olduğu, her Ģeyin arkasında doğa ruhları ve tanrıların bulunduğunu varsayan ilkel bir inanç sistemi.

Afsun:

Sesli veya sessiz olarak belirli söz, Ģiir veya Ģarkılarla yapılan büyüler.

Tılsım:

Belirli bir etki ile Ģarj edilmiĢ ve o etkiyi yaymak amacıyla imal edilen bir cisim.

Nazar:

Olumsuz görünmez etki ve güçlere karĢı korunma sağladığı farz edilen bir cisim.

Juju:

Sihirli bir cisim, tılsım veya fetiĢ. Genel anlamda Afrika büyüsü.

Dahomey Kökenli Terimleri:

Asoto:

Davul.

Asson:

Ġçi yılan omurga kemikleri, boncuk, tohum ile doldurulmuĢ törensel bir çıngırdak. Transa giren kiĢileri sakinleĢtirmek, Ģifada ve ayinlerde kullanılır. Ruhsal erk sembolü.

(30)

Ayido Weda:

Haiti / Dahomey Vudu'da birçok renkleri içeren bir gökkuĢağı yılanı loasu. Yılan loa Damballah'ın eĢi ve çoğu kez bir yılan veya ejderha olarak simgelenir.

Aziza:

Küçük insanlar, orman perileri.

Baron Samedi:

Haiti Vudu'sunun yeni Petro loalarından biridir. Ölüm ve kara büyüyü yönetir. Diğer adları Baron Cimetiere (mezarlık baronu), Baron-la-Croix, mezarlık Baronu genelde smoking ve papyonlu, baĢında silindir Ģapkalı ve elinde siyah haçlı bir zenci olarak gösterilir. Yanında da boĢ bir tabut taĢıyabilir. Karısı Madam

Brigitte'tir.

Bokor:

Büyücülük yapan bir Vudu rahibi veya kara büyücü.

Damballah

Haiti / Dahomey Vudu'sunda gökteki yılan olarak bilinen loa. DüĢen Suların Babası ve bütün ruhsal bilgeliğin loasu. Kutsal günü perĢembedir. Batı panteonda Jupiter, Zeus veya Thor'a tekabül eder.

Danse-Loa:

Bir Vudu ayininde trans ve pozesyon hali.

Dessouneu:

Ölümden sonra veya biraz evvel inisiyenin ruhunu ayıran ritüelĠ

Erzuile:

Vudu panteonda aĢk, kıskançlık ve intikam tanrıçası.

Fa:

Kehanet ve fal oriĢası.

Gede:

Ölülerin ruhları.

Govi:

"Ruhları" (veya cinleri) içeren bir sürahi.

Gris gris:

Nazar için kullanılan bir cisim.

Gueda:

Ölüm ve büyü tanrısı.

Henga:

Kan.

Humfor:

Vudu Mabedi.

Hunsi:

Ġnisiye, Humfor'un üyesi.

Kay-miste:

Belirli loaları kabul etmek üzere, söz konusu loaya hitap eden eĢya ve hediyelerle dolu bir kulübe.

(31)

Legba:

Tanrıların habercisi, iletiĢim ve pazarların loasudur. Bazen ona büyük hilebaz

denilir. Batı panteonda karĢılığı Merkür veya Hermes'dir. Günü ÇarĢambadır. Dörtyol ağızı loasudur. Haiti’da dörtyol ağızların büyüsel özellikleri olduğu

inanılır. Legba öte alemin bekçisidir, giriĢ kapısının anahtarını saklar. Tanrılarla iletiĢim sağlar, yolları açar.

Loalar:

Vudu dininde tanrılar, azizler, cin, periler

ve çeĢitli "bedensiz" varlıklar. Hıristiyan etkisi ile bunlara azizler, melekler

diyenlerin sayıları da hiç de

küçümsenmeyecek kadar fazla, hatta çoğunluktadır. Spiritizma ve spirituelizm (ruhçuluk) etkisinde Umbanda'da bunlar bazen ruhlar olarak tanımlanır. Loalar su, toprak, ateĢ gibi doğanın her

kademesinde mevcuttur ve insan bedenine girebilirler, geçici bir süre

bedeni kullanabilirler ve insan ile doğanın çeĢitli yönleri ve çeĢitli yaĢam faaliyetleri ile irtibat kurdurabilirler.

Loa-achte:

Nazarlık olarak satın alınan bir ruh.

Loa-met-tet:

Ġnisiyasyonda elde edilen koruyucu ruhlar.

Mambo:

Vudu rahibesi.

Manje-loa:

Vudu kurbanı.

Mojo eli veya torbası:

Nazar olarak saklanan ölü hayvan parçaları dolu küçük bir torba.

Ogun:

Demir ve savaĢ tanrısı.

Olorun veya

Olodumare:

Yüce Tanrı, bütün loaların, oriĢaların ve her Ģeyin kaynağı.

Oufo:

Vudu mabedi. Dans ve ayinlerin, misafirlerin kabul edildiği ve kay-mistelerin bulunduğu yer.

Oungan (veya

Hungan):

Vudu rahibi.

Ounsi:

Vudu inisiyesi.

Pe:

Hayvanların kurban edildiği küçük bir taĢ sunak.

Referensi

Dokumen terkait

Metode Ant Colony Optimization (ACO) memberikan hasil lebih baik pada perbaikan profil tegangan bus dan pengurangan rugi-rugi daya sistem Sulbagsel, dimana telah

Dengan menggunakan sudut pandang individu, penelitian ini juga menjelaskan bagaimana faktor individu Park Junior yang dipengaruhi oleh karakteristik personal Park

Akuntabilitas adalah kewajiban-kewajiban dari individu-individu atau penguasa yang dipercayakan untuk mengelola sumber-sumber daya publik serta yang berkaitan dengan

Multikolinieritas dapat di identifikasi dengan berbagai metode uji, salah satunya dengan melihat nilai VIF (Variance Inflation Factor) dan nilai Tolerance. Apabila VIF

Title Sub Title Author Publisher Publication year Jtitle Abstract Notes Genre URL.. Powered by

Sebagian besar data yang tersedia adalah berbentuk, surat- surat, catatan harian, kenang-kenangan, laporan, dan sebagainya.Teknik ini dilakukan dengan melihat

menciptakan pesan-pesan sosial maka iklan layanan masyarakat juga harus dibuat secara profesional seperti iklan komersial. Iklan Layanan Masyarakat biasanya dikeluarkan

Hasil identifikasi dan analisis menunjukkan bahwa permasalahan yang dihadapi dalam pengembangan industri olahan buah meliputi : terbatasnya pasokan bahan baku, terbatasnya jumlah