• Tidak ada hasil yang ditemukan

uçak nedir

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Membagikan "uçak nedir"

Copied!
57
0
0

Teks penuh

(1)

Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkey/Denizli

Uçak nedir ve nasıl uçar? Uygulamalı uçak

yapım teknikleri- Uçak nasıl yapılır?

(2)

Uçak mühendisliğinden wormhole ve warpdrive uçuş

mekaniğine?

Klasik uçuş mekaniğinden zaman makinelerine ve üstuzay gemilerinin mühendisliğine doğru.

8/05/2006 by Çetin BAL

Zaman yolculuğu düşüncesine varmadan önce insanoğlunun uzay ve hava yolculuğuna dair

ilk adımlarına ve bu yöndeki çalışmalarına kısa bir bakışın gerekli olduğu

kanaatindeyim.Gökyüzünde özgür bir kuş gibi süzülmeyi düşünmeden, sonsuz boşlukta mavi minik bir küre olan bu dünyamızın dışına çıkmak ve bir uzay gemisiyle uzayın uçsuz

bucaksız derin karanlığına serpiştirilmiş uzak yıldızlara doğru uzanmayı düşünmek pek olası değildir. Öncelikle kendi atmosferimiz içinde uçmanın areodinamik prensiplerini ve bunların mühendislik kurgusunu bilmemiz gerekir.Uzaydaki ve daha ileri bir düzeyde zaman

boyutlarındaki hareketi anlamadan önce dünyamızdaki hava araçlarının uçuş mekaniklerini bilmenin gerektiği kanaatindeyim. Bunların birbiri ile doğrudan ilgisi olmasa bile fikri bazda başta tarihsel olarak ve mühendislik gelişim açısından biri diğerine dolaylıda olsa mutlaka bağlıdır. Bugünün roketlerini inşa ederken mühendislik bilgisi olarak uçakların yapımında kullanılan mühendislik ve tasarım bilgisi kullanılmaktadır. Benzer yapı prensipleri bir arabanın bir geminin, bir deniz altının yapımı içinde sözkonusudur. Suyun üstünde giden bir

(3)

gemi, asfaltın üstünde giden bir araba, havada süzülen bir uçak yada gökyüzünü yararcasına yükselen bir roket yapmak için ve dizayn etmek için dinamikler farklı olsada hepsinin temelinde benzer matematik şablonlar vardır.

O

---1900

---1980---

---2400---

O

Uzay yolculuğunda kullanılan uzay mekiği discovery’in yapımında da klasik uçak mühendisliği söz konusudur.Yapım farkları sadece ‘atmosfere girişte karşılaşılan

sürtünmelere karşı’ dış gövdenin ısıya karşı duyarlı hafif seramik tuğlalarla kaplanması ve havasız yerçekimsiz boş uzayda manevra yapabilecek itki motorları ile donatılmış olmasıdır. Aya giden roket gövdelerinde ve ay’a inen ay modülünün yapımında da uçak yapımına benzer tasarım ve yapısal modellemelerden esinlenilmiştir. Yani bugünün uzay gemisi(roketler) mühendisliği bile uzayın şartlarına uyarlanmış bir uçak mühendisliğinden başka bir şey değildir. Sonuçta biz insanoğlu bir bina yada bir uzay gemisi inşa ederken en temelde benzer yapısal hesaplar ve iskelet kurgusu ile işe başlıyoruz. Bu bizim uygarlığımızın yapı inşa tekniğidir. Elbetteki gelecekte inşa edilecek kilometrelerce uzunlukta olan devasa uzay gemileri yaparkende, warp sürüşü (warpdrive) ve wormhole motorlarını içine alan bir uçuş mekanizması geliştirirken bile geçmişte deneyimlediğimiz bu uçak yapım tekniklerinin bir uzantısı olarak bu yapı tekniğinin devamı niteliğinde bir mühendislik bilgisini kullanacağımız aşikardır.

Warpsürüşü motoru denebilecek elektrogravitik sevk motorlarınının çalışma prensiplerini anlayabilmek için BOŞLUK ENERJİSİ(Vacuum energy) dediğimiz VAKUM FİZİĞİ (vacuum physics) mühendisliğini derinlemesine bilmemiz gerekir. Yani kuantumsal vakum enerjisi içindeki (üç boyutlu enerji matriksi içindeki) uzay/zamanın birbiri içine geçmiş dokusal örgüsünü ve bu uzay/zamanının yapısal iskeletini anlamış olmamız gerekir. Uzay-zaman çizğilerinin nasıl bir araya gelerek bir noktada düğümlenip iç içe geçtiğini ve birbirine dönüştüğünü ve bu örgüsel kesişimden nasıl üç boyutlu alan matriksi dokusunun ortaya çıktığını tek bir formül içinde ifade edebilecek felsefi ve matematiksel bir ifade gücüne sahip olmamız gerekir. Bir uçağı haraket ettirebilmek için havanın içsel dinamiğini, türbülansları.. vb.gibi hava akımının dinamiğini bilmemiz gerekir (aerodinamik). Yine deniz üstünde gemileri hareket ettirebilmek için suyun kaldırma kuvveti ve cisimlerin özgül ağırlıkları gibi dinamiklerden haberden olunması gerekir. Bir tas, yada bir tahta suyun üstünde öylece batmadan durur! Yada bir kağıt uçak havada yere düşmeden verilen ilk hareket gücü ile kanatlarının yardımı ile havada süzülerek ilerler! Yada bazen trans halindeyken geleceği gören kahinlerin beyinleri içindeki moleküler kimyanın hangi özel durumu bizim

boyutumuzun dışındaki görüntülerin bilgilerini taşıyan elektriksel dalgaların iki boyut arası bir eşikten geçmesini olanaklı kılar? İşte bu dalgaların geçtiği meleküler elektriksel alanlar içinden benzer bir dönüşüm ve etkileşim modelini taklit ederek bu dalgaların geçişleri gibi uzak zaman ve mekan noktaları arasında atlayabilecek(hyperspace) bir dalga gibi bir anda geçip gidebilecek warp sürüşü temelli uzay gemileri nasıl yapılabilir? Bir ışık fotonu gibi hareket eden bir uzay gemisi!

(4)

Bir uçak yada helikopter nasıl pervaneleri ve kanatçıkları ile hava dokusunu etkileyerek kendi çevresindeki havanın aerodinamiksel dağılımını ve akışını denetleyebiliyor ve kendini hava içinde hareket ettirebiliyorsa benzer biçimde bir warp motoruna sahip yerçekimsel dalga motorlarıda uçaktaki pervaneler misali uzay/zaman dokumasını yeniden düzenleyip eğriltip büküp biçimleyebilme gücüne sahiptir.Ama uzay gemisi bunu pervaneyle değil bir tür elektromanyetik güç bobinleri ile yapar.

Uçakların kanatları altındaki hava basıncının üstündekinden fazla olduğu bir durumda uçak yerçekimini yenerek hava akımları üstünde yerden yükselmeye başlar. Bu gibi bizim uzay gemimizin kendisini çevreleyen elektromanyetik alan gücü frekanslarının uzay/zamanının temel devirsel frekanslarına yani kendi boyutumuzu belirleyen ana titreşim dalgasının frekansları düzeyine erişmesiyle (uyumlanmasıyla/senkron olma durumu) uzay gemisi kendi çevresinde dünya gezegenine ait yerçekimsel etkinlik sahasından soyutlanır yani gemi kendi çevresinde bir tür yerçekimsiz nötür bir alan oluşturarak bu alanın hatları boyunca yerden havaya yükselir.Ve havada öylece asılı kalır. Buna bir çeşit antigravitasyonel alan etkiside denebilir. Fakat bilinmelidirki evrende antiçekim alanı diye bir zıtçekim alanı yoktur.Ya yerçekimsel etki vardır yada yoktur.Bir antiçekimsel alan üretemeyiz ama sadece yerçekimsel etkiyi belli bir alan içinde nötralize edip çekimsiz bir boşluk oluşturabiliriz.

En son ışık fotonu gibi hareket eden bir uzay gemisi diyorduk! Aslında bu hızda bir cismi hareket ettiremeyiz ancak bu cismi denizin dalgaları üstünde sörf yapan bir sörf tahtası gibi gravitasyonel bir uzay/zaman dalgasının peşine takarak cismin üstünde durduğu uzay/zaman dokumasını kaydırarak (dalgalandırarak) hareket ettirebiliriz.Yani ışık hızında yerel bir

uzay/zaman atması(dalgalanması) içinden kendimizi bu dalga boyunca uzay/zaman dokuması üstünde sörf yapar gibi bir noktadan diğerine öteleyebiliriz.Tüm burdaki mühendisliği

aerodinamiksel hesaplara göre değil uzay/zamansal geometrodinamiğe göre

kurgulamalıyız.Yani bir uçağın kanat ve kuyrukları ile kontrol edilen hava akışkanının dinamiğine göre değil bir zaman makinesi olan küresel üst uzay aracını içine alan yerel uzay/zaman geometrisi çizgilerini biçimleyip düzenleyen bir alan gücü etkisinin

dinamiklerine göre! Bir helikopterin yada uçağın kendisini havanın kendi çevresindeki dağılımını denetleyerek hareket ettirmesi gibi bir zaman makineside yani bir üst uzay aracıda kendini içine alan ve vakum enerjisini taşıyan(yansıtan) uzay/zaman geometrisi çizgilerinin eğriliğini -biçimsel şablonunu- yeniden düzenleyerek kendisini yerçekimsel bir potansiyel yaratımı altında bir yönde hareket ettirir. Dünya gezegeni nasıl kendi içinde yer aldığı yerel uzay/zaman çizgilerini kendi ağırlık ve kütleçekimsel merkez noktasına doğru eğriltip büküyorsa ve çevresindeki cisimleri bu eğriliğin odaklandığı merkeze doğru çekerek hareket ettiriyorsa bu gibi bizim uzay gemimizde bu dünya gezegeninin kendi parçaçıksal

kütlesinden dolayı yarattığı bu yerçekimsel uzay/zaman eğriliğinin bir benzerini kendi çevresinde oluşturarak kendisini çevreleyen ve kütleçekimsel ağırlık merkezine doğru dengelenmiş yerel uzay/zaman çizgileri matriksini bir yöne doğru yay gibi gerip uzatarak asimetrik bir uzay/zaman çizgileri burulmasına neden olur.Ve böylece araç o yerçekimsel eğriliğin odaklandığı noktaya doğru kendisini hareket ettirir.Şimdi düşünelim boş uzay/zaman matriksi içinde yıldızlar arası bir boşlukta neden bir cisim öylece uzay/zaman dokuması içinde sabit kalır.Ve hiç hareket etmez?

Hareket etmek kadar hareket etmemek bile boş uzayda belli alansal gerilimlerin dengelenmiş yada dengelenmemiş bir halini ihtiva eder! Yani herşeyin uzay/zamanın çatısı altında derin fizik prensipleri içinde bir nedeni vardır. Bir cisim kendiliğinden öylece boşlukta

duramayacağı gibi kendiliğinden hareket 'de etmez. Aynen kütleçekiminin ''kendiliğinden bir çekim gücü'' olmadığı gibi! Gerçi bu kendiliğindenliği Newton Tanrıya yani Allah'ın işine bağlamıştı ama Einstein bunu kütlenin uzay/zaman çizğilerini kendi çevresinde eğriltmesinin bir sonucu olduğunu ortaya atmıştı.Ki burda Einstein ustayla hem fikirim.Bununla birlikte bende diyorumki tanrı hiç bir şeyi sebebsiz ve nedensizce başı boş varetmemiştir derim. Her zerrenin hareketinin ardında mutlaka bir takım fizik yasaları nedenler ve prensipler vardır.

(5)

Herşeyin nedeni kendi içinde saklıdır. Eğer allah varsa onunda kendini gizlediği yer bu evren denen enerji okyanusunun kendisi olmalıdır.Yada belkide aynı şey olan kendi zihinlerimizin derinliklerinde bir düzey olmalı bu yer! Yani tanrının krallığı her insanın içinde yada aynı şey olan tüm evrenin birliğinde gizliğidir dersem bu yanlış olmaz. Sanırım Hz isa'nın kayıp sözleri doğru! Tanrının krallığı bizim içimizde! Neyse sözü daha fazla uzatacak olursam fizikten felsefeye ordanda mistizme kayıp gideceğiz. Hz İsa suyun üstünde yürümüştü.Çünkü buna inanmıştı! Aslında ben buna ''zihnin suyun üstünde yürümesi'' diyorum! Yani madde enerjiden doğar.Enerjide zihinden! Eğer öyleyse sadece düşüncelerimizle fiziksel bedenimizi galaksinin öteki ucuna düşünce hızıyla teleporte edeceğimiz (ışınlayacağımız) bir gün gelecek mi acaba? Sanırım İsa'nın sahip olduğu mucizelerin ardındaki fizik prensibide biraz olsun sezebildiniz. Düşüncenin gücü tanrının gücüdür. Düşünceden doğan her ilham o ilahi bilincin sözleri gibidir.Tanrının sesi kendi düşüncelerimizin kendini düşünmesi esnasında yankılanır içimizde.

Malesef insanlığın evrim tarihi ve bu tarih boyunca üretilen dini, felsefi, fikri ve metafizik anlatım içinde Tanrı, Ruh, Bilinç, ölüm ve sonrası ve İnsanın kökenine dair bir çok sav ortaya atılsada bu konular hala bir sis perdesi altında keşfedilmeyi yada sezilen bazı gerçekler hala daha kabül edilmeyi beklemektedirler.Galileo ortaçağ avrupasında engisizyon

mahkemesine karşı her ne kadar da dünya dönmüyor dese de bu yanlış telakki karşısında dönen dünyanın durması nasıl söz konusu değilse tüm dünya bir takım yalanlarla ve asılsız iddialarla din afyonu verilip uyutulsada gerçekler hala oldukları gibi daima orda durmaya devam edecektirler.! Ne kadar tartışılırsa tartışılsın Gandi'nin dediği gibi dünyada doğruya inanan tek bir kişi bile kalsa doğru daima doğrudur.Tüm dünya insanları dünya dönmüyor diye kabül etseler bile! İnsan oğlu tüm benliği ve ruhsallığı ile dünyadadır.Ve Ruhumuz bilincimiz tamamen maddesel yapı ve aktivitenin bir ürünüdür.Bu anlamda materyalistik düşünce doğrudur.Ama maddenin çok boyutlu katları göz önüne alındığında ve madde denen şeyi gerçekten anladığımızda maddenin derinliklerine indiğimizde onun hiçte katı, sabit ve üç boyutla sınırlı bir yapıya sahip olmadığını anlamaya başlarız! Madde ve enerjinin köklerinde spiritüel yani bilinç dalgalarından oluşma ve ışıkla bu dünyaya bağlanan gerçek bir ÖZ vardır.Bu öz boyutlar arası zaman ve mekan üstü bir tabiata sahiptir.İşte insan bilinci ve fizik vucudu da bu özle doğrudan bağlantılı olduğundan evren denen adeta nefes alıp veren bu kozmik madde ve enerji ağı içinde henüz insanların anlayamayacağı bir tür boyutlar arası tüneller denebilecek geçişler ile insan bilinci kendini bir bedenden diğerine yada bir boyuttan ötekine aktarıp yansıtabilecek bir olanaklar ağına sahiptir. Yani çok daha geniş bir bakış açısı içerisinde Madde ile Ruhsal realite arasında kesin çizgilerle ayrılmış bir sınırdan

bahsedemeyiz. Madde ve Ruh Zaman ve Uzay gibi birbirinden ayrı ve iç içe geçmiş görünen aslında tek bir şeyi simgeleyen tek bir hakikatin açılımından başka bir şey değildirler. İşte bu evrensel birliğe ve tasavvuf dili içinde vahdeti vucut felsefesine bu külli anlayışa ulaşmayan bir zihin tüm dil dünyası içinde ifade edilen herşeyi izafi dünyanın içinde ayrı ayrı parçalara ayırıp böler.

Madde, ruhsal enerjinin ( zihnin ) yoğunlaşmış titreşimi düşmüş kesifleşmiş bir

görüntüsüdür. Zihin yada ruh denen şeyde maddenin en saf en incelmiş titreşimi yükselmiş bir düzeyini temsil eder.Ruh bir enerjidir.Madde denen şeyde bu enerjinin farklı yoğunluklarda tezahür eden bir görüntüsüdür.

(6)

(7)
(8)
(9)

(10)

(11)

Sanırım konuyu dağıtmadan fiziğin sınırları içinde kalsak daha iyi olacak. Bilim ilerliyor dostlarım ilk kez kendine kuş kanatlarına benzeyen kanatlar takarak uçmaya çalışan insandan, ilk hava balonlarına ilk pervaneli uçaklara ve ilk jet uçaklarına, uzay roketlerine ve ordan kanatsız iyon motorlu hava araçlarına ve elektiriksel alanla işleyen uzay gemilerine ve ordan da warpdrive ve wormhole motorlarına uzanan bir süreçte bugünün UFO lar dediğimiz olağan üstü uzay/zaman taşıtlarına dek teknoloji evrimleşmeye ve gelişmeye devam edecektir. Belkide gelecekteki torunlarımız ışıklar saçan bu olağan üstü ''sihirli uçan küreleri'' dediğim uzay araçları ile zaman zaman geçmişe bizi ziyaret etmeye geliyor olabilirler.Evet zihnimin derinliklerinde sihirli hareket kabiliyetlerine sahip saydam küreler içine oturmuş geleceğin insanlarını görüyorum. Araçların içinde hiç bir motor sistemine benzeyen elektronik bir aygıt görmüyorum.Bu bir tür organik bir araç.Bu saydam küreler, enerjisini tümüyle

uzay/zaman'ının dokumasında saklı sonsuz kuantum potansiyeli içindeki sonsuz enerjiden alıyorlar. Bu gemi bilinçli denebilecek manyetik bir tür materyalden yapılmıştır. Geminin yapıldığı moleküler malzeme hem bir bilgisayar gibi her tür veriyi hologramik olarak kayıt edip saklayabiliyor hemde gemiyi hareket ettirecek yapay zeka unsuruna sahiptir. Bu materyal insanın zihin dalgalarını okuyup alabilen ve gemiyi buna göre hareket ettirebilen bir özelliğe sahiptir.Bu materyal geleceğin yüksek nano teknolojisinden hayli istifade etmiş gibi

görünmektedir.Tüm bu ifadelerim kahinlikten daha çok bir bilim insanının geleceğe dair öngörüleri olarak algılanmalıdır.

Çetin BAL - 8 / 05 / 2006 / Pazartesi

Turkey / Denizli Uçaklar Nasıl Uçar?

İnsanın uçma isteği büyük olasılıkla gökyüzüne bakıp kuşları gördüğünden beri var. Geçmişte Leonardo da Vinci gibi dahiler uçma düşlerini mühendislik projelerine dönüştürdülersede,

(12)

dönemlerinin teknolojik imkanları pek çok şeyi kısıtlıyordu.

Daha sonraları Avrupa’da başlayan ve ABD’de hız kazanan bilimsel buluşlar güvenli uçmayı olanaklı hale getirdi. 1903’te Wright kardeşler uçmayı başardıklarında yeni bir çağ başlamış oldu.

Başlangıçta saatte ancak 20 km hızla uçabilen uçaklar, bugün ses hızından bile (saatte 1224 km) daha yüksek hızlara çıkabiliyor. Yine ilk zamanlar kilogramlarla ölçülen uçak ağırlıkları bugün tonlarla ifade ediliyor.

Charles Lindbergh New York’tan Paris’e tek motorlu bir uçakla, yardımcı pilot olmadan uçtuğunda, bunu mümkün olan en az ağırlıkla başarmıştı. Öyle ki, uçağın yakıt göstergelerini bile sökmüş, ne olur ne olmaz diye fazladan 1 litre bile yakıt almamıştı yanına. Lindbergh’in Atlantik Okyanusu’nu uçakla aşan ilk insan olduğunu da söyleyelim bu arada.

Uçaklar, mekanik enerji ile yerçekimi kuvvetinin yenilmesi prensibine göre havalanırlar. Kaldırma kuvveti uçağın sahip olduğu mekanik enerji aracılığıyla kanat denilen kaldırma yüzeylerinde meydana gelir. Uçağın uçabilmesi için uçağa çarpan havanın en az uçağın ağırlığına eşit bir taşıma kuvveti meydana getirmesi gerekir. Uçağı ileri taşıyan ise motorlarının yarattığı ‘itki kuvveti‘dir.

(13)
(14)
(15)

(16)

UÇAK NASIL UÇAR ?

Uçuş sırasında uçak dört kuvvetin etkisi altındadır. Bu kuvvetler; kaldırma kuvveti, ileri çekici kuvvet, geri sürükleyici kuvvet ve yer çekimi kuvveti (ağırlık)’dır.

(17)

Kaldırma Kuvveti:

Kaldırma kuvveti, uçağın havalanmasını ve havada uçmasını sağlar. Kaldırma kuvvetinin oluşması, kanatların yapısı ile doğrudan bağlantılıdır.

(18)

Kanadın üst bölümü; ön taraftan arkaya doğru azalan oranda kavisli, alt kısmı ise düz bir yapıya sahiptir. Bu nedenle, üst taraftaki hava akışı, alt tarafa oranla daha fazladır. Kanadın üst tarafından, alt tarafa göre daha fazla olan hava akışı, oluşturduğu basınç farkı nedeniyle kaldırma kuvvetini meydana getirir.

(19)

(20)

Kaldırma kuvvetinin tam olarak oluşması, kanat hücum açısının değiştirilmesi ile mümkün olur. Kanat hücum açısı arttırıldığında, kaldırma kuvveti ile hava sürati ve geri sürükleyici kuvvetlerde de değişiklik meydana gelir.

Kaldırma kuvvetinin meydana gelmesinde hücum açısına ilave olarak; kanat alanı, hava yoğunluğu ve hız da önemli birer etkendir. Bütün bu etkenler aşağıdaki formülde yerini aldığında kaldırma kuvvetinin oluşması daha iyi anlaşılır.

K = Kaldırma Kuvveti

K k= Kaldırma Kuvveti Katsayısı ( Havanın direnci ve hücum açısı ile değişir.) S = Kanat Alanı

(21)

P = Hava Yoğunluğu

V2 = Hız Kare ( Hız saniyede feet’dir.)

Uçuş seviyesinin korunmasını sağlamak için; uçağın hızı azaldığında hücum açısı arttırılmalı, uçağın hızı arttığında hücum açısı azaltılmalıdır. Diğer bir anlatımla, hücum açısı, uçağın hızı ile ters orantılıdır.

Ayrıca, kaldırıcı kuvvete yardım eden flaplar kullanılarak, hücum açısı ve hız kontrol altında tutulur. Kanatların arkasında yer alan flaplar, kanadın üst kısmındaki kavisi uzattığı için büyük ölçüde kaldırma kuvveti meydana getirir. Bu nedenle, kalkışta ve düşük hızın gerekli olduğu inişte kullanılan flaplar ile hücum açısı ve hız kontrol altında tutulur ve düşük hızda uçağın havada uçmasını sağlayan yeterli düzeyde kaldırma kuvveti elde edilmiş olur.

İleri Çekici Kuvvet:

İleri çekici kuvvet, düzenli ve verimli çalışan motorla sağlanır.

İleri çekici kuvvet, toplam geri sürükleyici kuvveti yenebilmelidir. Düz uçuşta ve sabit hızda ileri çekici kuvvet, geri sürükleyici kuvvetin toplamına eşittir.

Eğer ileri çekici kuvvet, geri sürükleyici kuvvetten fazla olursa, uçağın hızı, ileri çekici kuvvet ile geri sürükleyici kuvvet eşit olana kadar artmaya devam eder.

Palleri sabit pervaneler ile palleri küçük açılı olarak ayarlanmış pervaneler, düşük hızlarda, yüksek devirle istenen ileri çekici kuvveti meydana getirir. Palleri ayarlanan pervanelerde, yakıtın harcanmasında ekonomi sağlamak için, seyahat hızında büyük açı ve düşük devir kullanılarak gerekli olan ileri çekici kuvvet elde edilir.

Motorun gücü ile ileri çekici kuvvet birbirine eşit değildir. Geri sürükleyici kuvveti yenen veya dengeleyen ileri çekici kuvvet, motordan aldığı güç ile dönen pervane tarafından meydana getirilir.

Geri Sürükleyici Kuvvet:

Uçak havalandığında, iki ayrı geri sürükleyici kuvvetin birleşmesinden oluşmuş, toplam geri sürükleyici kuvvetin etkisi altına girer.

(22)

Kanat hücum açısı arttırıldığında, kanadın üst ve alt kısmından farklı oranlarda geçen hava, kanadın sonunda geri sürükleyici bir kuvvet meydana getirir. Buna ek olarak, kuyruk ve gövdede de benzer şekilde geri sürükleyici bir kuvvet meydana gelir. Bu şekilde meydana gelen geri sürükleyici kuvvet, hava sürati ve hücum açısının değerlerine bağlı olarak değişir. Kanatlarda kaldırma kuvveti oluşmaya başladığında, geri sürükleyici kuvvet de oluşmaya başlar.

İkinci geri sürükleyici kuvvet:

Gövdenin dışında bulunan iniş takımı/tekerlekler, radyo anteni ve benzeri parçaların hava içinde meydana getirdiği direnç nedeni ile oluşur. Uçağın bu tür parçalarına aerodinamik şekil verilerek, geri sürükleyici kuvvetin mümkün olan en alt düzeyde oluşması sağlanır.

Kanatlarda meydana gelen geri sürükleyici kuvvetin, hız arttığında azalmasına karşın, gövdenin dışında yer alan parçaların meydana getirdiği geri sürükleyici kuvvet artar.

İki farklı şekilde meydana gelen geri sürükleyici kuvvet birlikte toplam geri sürükleyici kuvveti meydana getirir.

Yerçekimi kuvveti (ağırlık):

Yerçekimi kuvveti veya ağırlık, uçağı etkileyen dört kuvvetten, herkes tarafından en fazla bilinenidir. Yerçekiminden kaynaklanan uçağın ağırlığı (1 G) olarak tanımlanır. Normal şartlarda “1 G” olan bu oluşum, uçağın yukarı doğru yaptığı hareketlerde hücum açısıyla orantılı olarak artar.

Bu nedenle, uçak üretilirken, yük ve kullanma limitleri göz önünde tutularak gerekli hesaplamalar yapılır ve kanat ile gövdenin uçuştaki dayanıklılığı sağlanmış olur.

uçak nasıl uçar

İnsanların kuşlar gibi uçma arzusu çok uzun yıllar öncesine dayanıyor. Ne var ki tarih boyu sayısız uçma girişiminde bulunan insanoğlu, uçağı kullanmayı ancak 20. yüzyılda başarabildi. Kuşların kanat yapıları, uçma hayali kuran insanoğlunun en büyük yol göstericisi oldu.

(23)

Uçağın mucidi olarak bilinen Wright kardeşler, uçaklarını tasarlarken akbabanın kanatlarını incelerler. Uçak nasıl uçar sorusunun cevabı ise esas olarak uçağın kanatlarında saklıdır. Bugün artık biliyoruz ki bir uçağı havada tutan, uçağın motoru değil, kanadıdır. Uçağın kaldırma kuvveti kanatlarla sağlanır. Motor öndeki havayı alır ve arkaya doğru iter. Bu, bir itme gücü sağlar ve bu güç sayesinde uçak ileri doğru hareket eder. Uçak ileri doğru hareket ederken kanadının yapısından dolayı kanadın alt yüzeyinde yukarı doğru bir kaldırma kuvveti doğar. Bu aradada hava, içinde ileri doğru hareket eden uçağa karşı bir direnç gösterir. Uçağın sürati arttıkça kanadın kaldırma kuvveti de artar. Ve uçak yerden havalanır…

İlk uçaklar saatte 20 – 25 km gibi bir uçuş hızına sahipken, 1935’li yıllardan sonra çok daha hızlı uçan uçaklar geliştirilir. Uçakların ağırlığı da zaman içinde değişir. Önceleri hafif uçaklar yapılırken, sonraları çok daha ağır ve büyük uçaklar yapılmaya başlar.

Uçağın Mucidi: Wright Kardeşler

İlk motorlu uçağı yapan Wright kardeşler, Ohio’lu iki bisiklet ustasıdır. Wilbur ve Orville Wright yüksek öğrenim görmemiş olmalarına rağmen, yaptıkları uçuş denemeleri ve araştırmalar sonucunda çok önemli bilgiler elde ederler. 200’den farklı tipte kanat yaparlar ve bu kanatları deneyebilmek için bir rüzgar tüneli bile inşa ederler. İlk uçuşlarını ise 17 Aralık 1903’te gerçekleştirirler. Uçakları iki pervanelidir. Orville ilk denemesinde sadece 12 saniye uçar ve 37 metre mesafe kateder. İnsanlık tarihindeki ilk uçuşu o gün sadece 5 kişi izler.

(24)

Uçak Nasıl Havalanır?

Havalanmanın ardında "Bernaulli ilkesi"(Akışkanlar Mekaniğinin temel ilkesi) yatmaktadır. Bir akışkanın hızı artıkça sıvıdaki basınç azalır. Uçak kanatlarının üst yüzeyleri dışbükey, alt yüzeyleri ise neredeyse düz olarak tasarlanmıştır. Bu da kanadın üst kısmıdaki havanın alttakinden daha hızlı hareket etmesine yol açar. Hava sıkıştırılamaz; kütle ve enerjinin korunumu ilkesi hava içinde geçerlidir. Yani kanadın üst kısmından geçen havanın aynı süre içinde daha uzun bir yol katetmesi gerekir. Bu durumda Bernaulli ilkesi bize kanadın altındaki basıncın üstündekinden daha yüksek olacağını söyler; bu da uçağın havalanmasına olanak verir.

Uygulamada havanın kanatlara yapışmasının ve vizkoz (Akmazlık sonucu ortaya çıkan) kuvvetinin de hesaba katılması gerekir. Aeorodinamik havalanma kuramı bir bütün olarak oldukça karmaşıktır ; ancak kuram içinde kanat çevresindeki hava akışının dalgalı bir hareketle ilerlemesinin etkisi olduğu çok açıktır. Dolaşım hızı kanadın üzerinde havanın akış hızına etki eklenirken , kanadın altında ters yönde bir etki yapar; bu da havalanmayı daha kolay hale getirir.

(25)

Havacılık tarihi

Uçma tutkusu

Uçak, balona bakarak çok uzun çalışmalardan sonra yapılabildi.Bu konudaki gelişmelerin yavaş olmasının baslıca sebepleri uygun bir motor bulunamamasıdır.

Havacılıktaki gelişmeler

"ornitopter"denen kanat çırpan hava taşıtları üstündeki çalışmalar,büyük zaman ve emek harcanmasına yol açtı.Ama 1804 yılında George Cayley bir Planör yaptı ve en az iki ayrı planörle uçmayı basardı.Uçma deneylerine girişen ilk havacıların büyük bölümü, uçaklarını denetlenebilirliği yerine doğal dengeyi dikkate alma yanlışlığını yaptılar.

Uçak ortaya çıkıyor

19.yy ikinci yarısında Amerika'da İngiltere’de Almanya'da pek çok uçuş denemesi yapıldı. Ne var ki, bunlar basarisiz deneyler olmaktan pek öteye geçemediler. Octave Chanute'un havacılık konusunda kanıtlanmış bilgileri toplayıp isteyenlere aktarmasına kadar,

Modern havacılık

Havacılar arasında bilgi alış verisi yapılmadı. Günümüzün askeri ve sivil havacılığı oldukça gelişmiş, hareketleri ve yapabildikleri tüm işlevleriyle uçaklar her türlü işin altından kalkabilecek duruma gelmişlerdir.

Uçaklar Nasıl çalışır?

500-600 yolcu taşıyan dev kuşlar nasıl uçuyor?

Yer çekimine meydan okuyan uçakların havada kalmasını ve hareket etmesini sağlayan dinamikler neler? Siz de uçakların nasıl uçtuğunu merak ediyorsanız, bu sayfalarda bazı kilit bilgiler bulacaksınız

Peki ama nasıl uçuyor?

Uçma sürecine geçmeden önce aerodinamiğin dört önemli faktörüne göz atalım: Thrust (itme), drag (sürüklenme), weight (ağırlık) ve lift (kaldırma).

Bir uçağın düzgün bir biçimde ve belirli bir seviyede asılı kalması için aşağıdaki denklemin var olması gerekir:

(26)

*İtme = Sürüklenme *Kaldırma= Ağırlık

Herhangi bir nedenle itme miktarı sürüklenme miktarından fazla olursa, uçak ileriye doğru hareket edecektir. İtmenin daha da artması ise uçağın hızlanmasına neden olur. Bu ilişki ağırlık ve kaldırma için de geçerlidir. Kaldırma arttığında uçak yükselir, ağırlık arttığında alçalır.

İtme, uçağın sürüklenmeye karşı koymak üzere üretmek zorunda olduğu aerodinamik güçtür. Uçaklar pervane, jet motoru ve roket kullanarak itme yaratır.

Sürüklenme ise bir akışkanın (hava da su da akışkandır) içinde hareket eden nesnelere karşı direnen aerodinamik güçtür. Örneğin giden bir araçtan elinizi çıkardığınızda bunu hissedebilirsiniz. Elinizi etkileyen sürüklenme, elinizin büyüklüğü, aracın sürati ve havanın yoğunluğu gibi faktörlere bağlıdır. Uçakların kalkıştan sonra tekerleklerini içeri çekmesi de boyutlarını küçülterek sürüklenmeyi azaltma amaçlıdır. Aksi halde sürüklenme kuvveti, iniş takımlarını söküp atabilir.

Ağırlık, yerçekiminden kaynaklanır. Bir Boeing 747, yaklaşık 435 ton ağırlığındadır. Kaldırma ise uçağı havada tutan aerodinamik güçtür.

Aerodinamiğin temel ilkelerinden biri havanın akışkan olmasıdır. Tüm gazlar gibi hava da akar ve su gibi diğer sıvılarla aynı biçimde hareket eder. Hatta bazı aerodinamik testleri suyun altında yapılır.

Kaldırma, sadece hareketli bir sıvının varlığında meydana gelir. Aynı şey, sürüklenme için de geçerlidir. Burada önemli olan nesnenin ya da akışkanın sabit ya da haretli olması değil, ikisi arasındaki sürat farklılığıdır. Dikkat ettiyseniz, uzay mekiklerinin kanatları vardır çünkü seyahatlerinin bir kısmını atmosferde, yani hava gibi bir akışkanın bulunduğu bölgede geçirirler. Oysa, uzayda hava bulunmadığından, uyduların kanada ihtiyacı yoktur.

Tüm bunlar uçağın havada nasıl kaldığına ve hareket ettiğine ilişkin bilgiler. Ama dev ya da minik, uçaklar nasıl kalkıyor?

Uçakların kanatları aerodinamik bir profile sahiptir. Mühendisler, uçağın göreceği işleve, taşıyacağı güce, sahip olacağı sürate bağlı olarak farklı yapılarda kanatlar üretirler. Yolcu uçaklarının kanatları daha uzun, savaş uçaklarınınkiler ise kısa ve ince profillidir. Kanatların şekilleri farklı da olsa kesitleri aerodinamik kaldırma yapabilecek şekilde tasarlanmıştır. Motordan alınan güçle hareket eden uçak önce pistte hareket etmeye başlar. Tekerlekleri henüz yerde olsa da hava isimli akışkanın içindedir. Bu sırada, kanatların üzerinde artan bir süratte hava akımı oluşur.

Bu nedenle de uçağın kanatlarının altında yüksek basınç (kaldırma basıncı), üzerinde ise alçak basınç meydana gelir. Bu yüksek basınç, yerçekimi kuvvetini yendiği anda uçak havalanır.

(27)
(28)
(29)
(30)

(31)
(32)
(33)
(34)
(35)
(36)
(37)

(38)

(39)
(40)
(41)

Turbo Jet Motorları

Jet Motorunun çalışma ilkesi

Uçuşun Kısa Tarihi

Uçak Tasarım Bilgisi

Jet Motor Resimleri

ZODIAC CH 640 DESING AND CONSTRUCTION:

(42)
(43)
(44)
(45)
(46)
(47)
(48)
(49)
(50)
(51)
(52)

Jet Motor Sistemleri

F117 -

Stealth

Fighter

F15

Illustration

Jet Uçağı

Diagramları

Uçak Yapım Atölyesi

Airplane

Diagram

Aircraft

Structure

Uçak Resimleri

STOL CH 801

(53)
(54)
(55)
(56)
(57)

H

içbir yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden alıntı yapılabilir.

The Time Machine Project © 2005 Cetin BAL - GSM:+90 05366063183 -Turkiye/Denizli

Ana Sayfa /i ndex /Roket bilimi / E-Mail /CetinBAL/Quantum Teleportation-2

Time Travel Technology /Ziyaretçi Defteri /UFO Technology /Duyuru Kuantum Teleportation /Kuantum Fizigi /Uçaklar( Aeroplane )

Referensi

Dokumen terkait

Slamet (2012) juga mendefinisikan tentang keselamatan kerja. Keselamatan kerja dapat diartikan sebagai keadaan terhindar dari bahaya selama melakukan pekerjaan. Dengan kata

Majelis hakim Pengadilan Agama Padang menyatakan dalam rekonvensi, kedua saksi dari Penggugat Rekonvensi/Termohon (Ss dan Sd) ditemukan fakta bahwa pengugat tidak patuh

Penelitian sejarah pan demi influenza 1918 di Hindia Belanda me nyatakan bahwa negara ini punya berbagai pintu masuk untuk berjangkitnya wabah yang merebak di negara

Dan dari hasil evaluasi diperoleh bahwa konsumsi rata-rata energi listrik pelanggan PLN Kota Medan untuk pelanggan 450 VA sebesar 106,3 kWh dengan varians 31,3 lebih tinggi

Sedangkan profil kecepatan angin permukaan (10 meter) di Stasiun Meteorologi Kelas I Ngurah Rai Denpasar pada periode Agustus 2016 dapat dilihat pada Gambar 4.8d. Terlihat

Penelitian ini bertujuan untuk: 1) Mendeskripsikan kelayakan teoritis Media Peraga Efek Rumah Kaca berorientasi Scientific Approach, berdasarkan hasil validasi; 2)

Pikolih tetilikan puniki pacang katlatarang data sane sampun kapolihang, mapaiketan sareng pikobet ring tetilikan puniki. 1) Pikolih estetika posmodern sane wenten

1. Tahun 1952 berdasarkan Surat Keputusan Dewan Perwakilan Kota Sementara Djakarta Raja Nomor. 18/DK/tanggal 11 september 1952, maka dibentuklah Suku Bagian Padjak pada