• Tidak ada hasil yang ditemukan

Haydar Hatipoğlu - İslama Göre Nikah ve Muta

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Membagikan "Haydar Hatipoğlu - İslama Göre Nikah ve Muta"

Copied!
87
0
0

Teks penuh

(1)

İSLA.M'A GÖRE

NİKAH

ve

.M

OT'

A

(2)
(3)

TA-HA YAYINCILIK : 19

Fikri Eserler Dizisi : 19

Yazan Birinci Baskı Özgün Adı : Haydar HATlPOGLU :Kasım 1999 : İslam' a göre Nikah ve Mut'a ISBN 975- 8191-19-5

Yazar ve Yayınevi adı belirtilmeden iktihas edilemez.

Kapak Dizgi Baskı

: Ta-Ha Yayıncılık

:Ta-Ha Yayıııcılık BasınYayın Ltd.Şti. : Aydoğdu Ofset Matbaacılık Ambalaj

San. Tic. Ltd. Şti. Tel: (0312) 310 79 79

(4)

ÖN SÖZ

Allah Teala; Canlı, cansız bir çok .varlığı çift yarattığı gibi yaratıkların çoğundan üstün kılıp sayısız nimetlerle taltif ettiği insanı da çift yaratmış ve neslini, üstün şerefine yakışır nezih bir yolla devam eÜirriıesini tensip buyurmuştur. Nikah denil

n bu temiz yolu, beşer aleminin ilk babası Hz. Adem (a.s.) ve ilk anası Hz. Havva'nın evlenmesi ile meşru kılan yüce Rabbimiz, neslin nikah dışı birleşme yolu ile devam ettifilmesini bütün semavi dinlerde yasaklamıştır. Çünkü neslin nikah yolu ile devam ettir­ ilmesinde büyük hikmet ve yararlar vardır. Nikah dışı birleşme yolu ile neslin devam ettirilmesi halinde o hikmet ve yararların sağlanması mümkün olmadığı gibi, çok yönden zararlan da olur. Islamiyetİn ilk zamanlarında; bir takım zorlayıcı sebeplerle, yol­ culuk haline münhasır olmak kaydı ile o günkü müslümanlara .mahsus mut'aya, yani bu günkü tabirle geçici nikaha ruhsat veril­

miş ve şartlar normale dönünce, bu ruhsat Hz. Peygamber tarafından kesin ifadelerle müebbeden iptal edilmiştir.

Şia mezheplerinden imamiyye koluna mensup olanların bir kısmının mut'a ve geçici nikahın, meşruluğunu siyasi ve duy­ gusal bir yaklaşımla iddia ederek maalesef müslümanlığa, hatta insanlığa yakışmayan çirkin bir uygulamaya yeşil ışık yakagel­ diği bilinmektedir.

Dindar olmakla beraber yeterli din bilgisine sahip olmayan bazı gençlerin, anılan görüşe kanıp aile büyüklerinden habersiz olarak mut'a ve geçici nikahla birleşmekte dinen bir sakınca görmedikleri ve. bu yola tevessül edip birleştikleri duyulmak­ tadır.

(5)

meşruluğundaki hikmetler, nikahın mahiyeti, geçerliliği için aranan rükün ve şartlar' mut' a ve geçici nikahın mahiyeti ve hükmü hakkında özlü bilgi veren bir kitapçığın tarafıından hazırlanması istendi. Bunun üzerine elinizdeki bu küçük kitabı kaleme aldım.

Muhterem Okuyucularıma yararlı olacağını umar, ihlaslı olmasını dilerim.

Haydar HATİPOGLO

Not: Merhum Hocamız, vefat ettiği son hac yolculuğuna çıkmadan bir hafta önce elinizdeki eserini tamamlamış ve basıtması için çocuklarına emanet etmiştir. (Yaymevi)

(6)

İÇİNDEKİLER

Önsöz . . . .. . . .. . . .... . . .. . . � . . .. 3

A. ISLAMDA EVLILIK Evlenmenin meşruiyetincieki hikmetler . . . .. . . .. 7

Dinimiz evlenmeyi teşvik eder. .. ... . . ... . . ... . . . ... . . ... . . 1 2 Evlenme hükümleri ... . . . ... . . ... . . . ... . . . 1 4 Nikahın tanımı, rükün v e şartları . . . 1 5 Eşierin birbirlerine hakları ... , ... ... 2 1 Kadının eşi üzerinçle hakları . . . : ... ... ... 22

Erkeğin eşi üzerinde hakları . . ... . . . ... . . ... . . .. . ... . 29

Eşierin ortak hak ve görevleri ... ... .... . . ... ... . . 34

Cahiliyet devri nikah çeşitleri .. . . .. . . . ... . . ... . . . ... . . . 37

Teşride Tedric metodunun uygulanmasının hikmeti .. .39

Zina-fuhuş ceza hukukunda tedric metodu . ... . . ... .41

B. MUT'A NIKAHI Mut'a nikahınln mahiyeti ve Tedricen yasaklanması .. 44

Islamın ilk zamanların

q

a mut'aya ruhsat verilmesi . . . 45

(7)

Mut'a haramlığı delilleri (Kitab, Sünnet ve lcma) ... .54

Imam Şafii'nin bir soruya verdiği nefis cevab .... .... . . 55

Sahabilerin lema ı . . . . .. . . . ... . . . ... . . ... . . . .. ... . . .. . . .... 56

Mut'a nikahı hakkında lbn-i Abbas'tan gelen 3 çeşit rivayet ... . . . ... . .. ... ... 60

Mut'a nikahı bütün mezheplerde haram ve batıldır . . .. . 66

Şia-lmamiyye mezhebinde mut'a ... ... . ... 7 1 Halife Me'mun ile Kadı Yahya arasında cereyan eden bir tartışma ... ... ... ... . ... 79

Şianın mut'ayı meşru sayma gayretinin sebebi . . .. . . .. 81

Mut'a aklen de mahzurludur ... ... . . ... . . . 82

Üzücü bir istihbarat . . . ... . . . ... .. . . . ... . .. . .. . . .. . . ... 84

(8)

A. İSLAMDA EVLiLİK

EVLENMENİN MEŞRUİYETİNDEKİ HiKMETLER

1. İnsanoğlunun nesiini şerefi ile mütenasip bir biçimde devam ettirmesidir.

Şöyle ki:

Beşer türünün varlığını devam ettirmesi erkeklerle kadınların evlilik sistemi olmaksızın birleşmesi yolu ile de mümkündür. Nitekim hayvanlar alemi bu tür üreme ile varlıklarını sürdürürler. Ancak böyle bir yolla üreme işi insan haysiyeti ve izzeti ile bağdaşmaz. Bundan dolayı Allah Te ala bir çok yaratıktan s ütün kıldığı, sayısız nimetlerle taltif buyurduğu insanlık aleminin varlığını onuru ile mütenasip yöntemle devam ettirmesi için nezih olan evlenme nizarnını koymuştur. Bu nizam, Hz.Adem ve Hz. Havvanın evlenmesi ile başlayıp bütün semavl dinlerde devam edegelmiştir. Usulüne uygun biçimde gerçekleştirilen evlenme akdı sonucunda birleşen erkek ile kadın meşru çerçeved ehirbirlerinden yararlanma hakkını kazınmış olur ve temiz bir biçimde çocuk sahibi olurlar. Bu hak ve menfaat onlara özgüdür. Kadın yalnız eşine helaldir, iffetli bir anne olmaya namzeddir.lffet ve namusu her türlü tecavüzden masundur. Başkasının onun kadınlığından yararlanması ve ondan çocuk edinınesi söz konusu değildir. Erkek de başka kadınların iffet ve namusunu kendi hanımının iffet ve namusu kadar muhterem ve dokunulmaz görür.

Kur'an-ı Kerim'de bu soyla hikmete işaret edilerek:

"Ey insanlar! Sizi bir tek nefis (Adem)den yaratan, ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip

(9)

yayan Rabbinizden korkun. Adını anarak birbirinizden dileklerde bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının." ( 1)

"Allah size kendi nefislerinizden eşler yarattı, eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar yarattı ve sizi temiz gıdalarla rızıklandırdı." (2) buyuruluyor.

Bir hadis-i şerifte de:

"Çok doğurucu ve (kocasını) çok seven kadınla evlenin. Çünkü ben (kıyamet günü) diğer ümmetiere karşı sizin çokluğunuzla övünürüm" boyurulmak suretiyle bu hikmetin önemini belirtiyor.

2. Soy ve _neseplerin korunması:

Evladın babalarına intisap etmek suretiyle temiz soyluluğu ile iftihar etmelerinin tek yolu Allah T ealfmın meşru kıldığı ni kah müessesesi ve baba jle annelerin ortaklaşa kurdukları aile ocağıdır. Insanoğlunun yaşadığı toplum içinde şahsiyetli, itibarlı, şerefli, haysiyetli ve onurlu bir hayat sürdürmesi ve kendisini mutlu sayması için gerekli temel şartlardan biri, hatta birincisi meşru bir evlad olması, kendisini öyle bilmesi ve toplumca da öyle tanınmasıdır. Aksi takdirde, gayr-ı meşru veya soysuzluk gibi çirkin bir damgaya maruz kalmanın ezikliğinden korunması veya kurtulması herhalde kolay değildir.

Şayet evlilik müessesesi olmazsa, erkeklerle kadınların gayr-ı meşru biçimde birleşmeleri sonucunda üreyen insanlardan olaşan bir toplulukta ne soy sap, ne de asalet ve necabet olur.

1) 4 Nisa: ı

(10)

3. Toplumun ahlaki çöküntüden muhafazası:

Toplumun ahlaki çöküntüden, fertlerin de sosyal bozukluklardan uzak tutulması için, evleome çağına varan erkeklerin ve kadınların evlenmeleri gerekir. Çünkü erkek olsun kadın olsun insan fıtratında mevcut karşı cinse temayül duygusu, meşru evlilik ve helal birleşme yolu ile tatmin olur ve haram 'ilişki kurma arzusunun önüne bir set çekilmiş olur. Aksi takdirde insanda mevcut şehvet duygusunun, özellikle gençlik çağında galeyana gelmesi ve bir takım yan etkilerle tahrik edilmesi sonu­ cunda bir çok kimse gayri meşru ilişkilere tevessül ·eder; sarkıntılık, taciz, fuhuş, zina, iğfal ve rrza geçme gibi çirkin fiiller işler. Nihayet bu kötü yollara düşenler, bazen işi cinayetlere kadar götürür ve böylece toplumda sosyal yaraların açılmasına, huzur ve güven ortamının bozulmasına sebebiyet verirler. Hz. Peygamber (S.A.V) :

"Ey gençler topluluğu! Sizden kimin güce evleome masrafına yeterse evlensin. Çünkü evlenme, gözü (harama bakmaktan) iyice menedici, iffeti de çok koruyucudl.lr. Gücü ( evleome mas­ rafına) yetmeyen de (nafile) oruç tutsun. Çünkü oruç, gerçekten şehveti iyice kırıcıdır" (3) buyurmakla evlenmenin ahlaki olan bu hikmetini vurgular. Diğer bir hadiste de:

"Huyundan ve dindarlığından razı olduğunuz bir adam (yakınınız olan biriyle evlenmek için) size geldiği zaman onu evlendirin. Eğer (bunu) yapmazsanız yeryüzünde büyük bir fıtne ve yaygın bozuk­ luk olur" (4) buyurmakla anılan hikmete işaret buyuruluyor. Şöyle ki, evlenme çağına varmış kız ve kadın dindarlığı ve huyu beğenilen adama verilmeyip sırf zenginliğe veya sırf güzellik ve

3) Buhari Nikah 2, Müslim ve lbn-i Maceh Nikah 1- Hadis no: 1845

(11)

makama rağbet edilirse yeryüzünde fitne ve fesat kaçınılmaz olur. Çünkü böyle bir tutum yaygınlaşırsa; kadınların çoğu koca­ sız ve erkeklerin çoğu eşsiz kalacak, dolayısıyla kötülük, fuhuş ve ahlaksızlık çoğalacak, kadıniann ailelerine bir takım lekeler gelebilecek, iffet ve namusun korunması zorlaşacak, neslin de­ vamlılığı aksayacak, ahlaki çöküntüye maruz kalınacaktır.

4. Mutlu aile düzenini kurmak için eşierin dayanışma ve yardımlaşması:

Toplumun küçük birimini teşkil eden aile ocağını kurmak, gerek erkeğin ve gerekse kadının mutlu ve medeni biçimde yaşaması için çok önemli, hatta gereklidir. Çünkü erkek ve kadın arasında bulunan ruhsal ve bedensel değerlerin, başka bir ifade ile maddi ve manevi özelliklerin farklılığı eşleri bütünleştirip kaynaştırır. Toplumda görülen değişik değerlerle özellikler, aile yapısının adeta mozayıkı durumundadır. Eşierin herbiri kendisine düşen ödev ve işi görmekle diğerinin görev ve işlerini tamamlar, mü­ kemmel hale getirir. Kadın, fıtratına, tabiatma ve kadınlığına uy­ gun işler görür, eşinin haklannı öder, ev işlerini yapar, çocukların bakım ve yetişmelerini sağlamaya çalışır, annelik yapar. Erkek de erkekliğin gereği olan hizmet ve işlerde çalışır, aile reisliği so­ rumluluğunu üstlenir, çoluk çocuğunun geçimini sağlama gayre­ tine girer, gerektiğinde meşakatlı ve ağır işlerde çalışmayı göğüs­ ler ve babalık eder. Hulasa dinin koyduğu, aile hak görev ve yet­ ki nizarnının ışığında eşler arasında yardımlaşma, dayanışma ve bütünleşme duygu ve arzusunun canlılığı sağlanır ve dolayısıyla mutlu ve medeni bir hayat ortaklığı sürdürülür. Çok yönden bir­ birine muhtaç ve yek diğerinin tamamlayıcısı durumunda olan iki cins insanın evlenip hayatlannı birleştirmeden işaret olunan yar­ dımlaşma ve dayanışmanın sağlanıp devam ettirilebileceğini söy­ lemek pek kolay değildir.

(12)

5. Ruh ve gönül huzurunun sağlanması:

Eşler arasında sevgi, saygı, şefkat ve merhamet bağları, ancak evlenmeleri ve hayatlarını birleştirmeleri ile güçlenip gelişir. Aralanndaki akrabalık, komşuluk ve hemşehrilik gibi tanışmaya ve iyi rnünasebetler kurmaya vesile olabilen hiçbir irtibat bulun­ mayan hatta ana dilleri ve kökenieri değişik olup birbirine tarna­ men yabancı sayılan erkek ile kadın birbirleri ile evlenince kısa bir süre zarfında aralarında samimi bağlılık, muhabbet, şefkat, kaynaşma ve bütünleşme duygusu doğup gelişir, güçlenir. Herbiri gönül huzurunu, ruhsal mutluluğu diğerinin gölgesinde bulur. Yaşarnın zevk ve safasım ancak eşi ile biriike olmakta görür. Eşler arasında kökleşip gelişen bağlılık ve merhamet duy­ gusu, herbirinin kendi babasına ve anasına karşı beslediği bağlılık ve merhamet hissinden eksik değil, çoğu zaman fazladır. Çalışan erkek veya kadın akşam evine dönüp eşi ve çocukları ile biraraya gelince gündüz çektiği sıkıntıyı, yorgunluğu ve karşılaştığı üzüntüyü unutur, dinlenip rahatlar. Ertesi gün neş'e ve yeni bir güçle işine gider. Eşler arasında meydana gelip gelişen bu güzel duygular evlenrne nizarnının bir sırrı, Allah'ın evlenenlere birlutfü ve O'nun azametine delalet eden apaçık bir delildir. Kur'an-ı Kerim'in bir ayetinde bu gerçeğe dikkat çekile­ rek rnealen şöyle buyuruluyor:

"Kaynaşmanız için size kendi (cinsi) nizden eşler yaratıp arahızda sevgi ve merhamet meydana getirmesi de O'nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda düşünen bir kavim için ibretler vardır." (5)

Evlenmenin toplumun sağlığının korunması ve çocukların beslenmesi, bakımı, yetiştirilmesi, eğitim ve öğretimi ile dini ve

(13)

dünyevi geleceğinin emin ellerde temini hususundaki yararları da bilinmektedir. Konunun uzamarnası için bu kısa bilgi ile ye­ tinmeyi uygun görüyorum.

DİNİMİZ EVLENMEYi TEŞVIK EDER

Yukarıda kısmen belirtilen hikmet ve faydalara binaen Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerde mü'minler evlenıneye teşvik ediliyor: Iki ayette mealen şöyle buyuruluyor:

"Sizden bekar olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah (lütfu) geniş olan ve (herşeyi) bilendir." (6)

"(Ve o iyi kullar) : Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl! derler." (7) Konu hakkında gelen birkaç hadisin mealini de sunayım: "Dört şey, Peygamberlerin sünnetindendir: Haya etmek, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek." (8)

"Şüphesiz dünya, geçici bir yararlanma (yeri)dir. Dini veeibeleri­ ni yerine getiren kadından daha üstün hiçbir dünya metaı (yarariı şey) yoktur." (9)

"En değerli varlık, ilahi zikirle meşgul olan bir dil, şükreden bir gönül ve eşinin dindanlığına yardımcı olan imanlı bir kadındır. " ( 1 O)

6) 24 Nur: 32

7) 25 Furkan: 74

8) Tirmizi Nikan ı , Ahmet, Müsned, 5, 42ı

9) lbn-i Maceh Nikah: 5 Hadis no: ı 855

(14)

"Kadınlar dört hasJetleri için nikahlanır: Malı için, soyu için, .

. �

güzelliği için ve dindarlığı için. Sen dindar olanını elde etmeye bak. (Eğer dediğim gibi yapmazsan) yoksulluğa düşersin." ( 1 1 ) Yukarıda yazılı ayet ve hadis mealierinden de anlaşılacağı üzere evlenmeyi meşru kılan, hatta emir ve tavsiye eden lslamiyet, evlenıneye ihtiyaç duyup gerekli masrafını da karşılayabilen varlıklı bir kimsenin kendisini tamamen ibadete verebilmesi ve böylece daha çok ilahi rızayı kazanması maksadıyle evlen­ memesini uygun görmemiştir. Bilakis böyle bir tutumu Hz. Peygamber (A.S.)in yolundan sapma saymıştır. Buna dair bir hadisin meali şöyledir:

"Enes bin Malik (R.A.) den rivayet edildiğine göre sahabilerden üç zat Hz. Peygamber (A.S.)ın ibadetini öğrenmek üzere Onun muhterem zevcelerinin evlerine gidip istedikleri bilgiyi aldıktan sonra, daha çok ibadet etmelerinin gerektiği kanaatına vardılar. Onlardan birisi: Gecelerin tamamını namazla geçireceğini, ·diğeri: Yıl boyunca oruç tutacağım, üçüncüsü de: Kadınlardan uzak durup hiç evlenmeyeceğini söyledi. Onlar böyle konuşurken yanlarına Hz. Peygamber (A.S.) gelerek:

"Siz şöyle şöyle söyleyen kimselersiniz? Bilmiş olunuz ki vallahi ben Allah'tan en çok korkanınız ve en fazla korunanınızım. Lakin ben (bazen) oruÇ tutarım (bazen) de tutmam. (Gecenin bir kısmında) namaz kılarım ve (bir bölümünde) uyurum. Kadınlar­ la da evlenirim. {Işte benim yolum, budur) . Artık kim benim yolumdan yüz çevirirse benden değildir" buyurdu. ( 12)

Hz. Peygamber (A.S.) hadisin son cümlesi ile müslümanlıkta ruhbarılık olmadığını açık bir şekilde ifade buyurmuştur.

ı ı ) lbn-i Maceh Nikah: 6 H. no: ı 858

(15)

Görüldüğü üzere yüce dinimiz; yılın bütün günlerini oruçla veya gecelerin tamamını namaz ve benzeri ibadetle geçirmeyi uygun görmemektedir. Dinimize göre bir mazeret; yok iken evlenme ih­ tiyacını duyduğu halde bekar kalmayı tercih eden bir kimse, evlenmenin meşruiyetincieki ·hikmet ve faydalardan mahrum kalır. Ayrıca insanın, sürekli bekarlık hayatından kaynaklanan sıhh1, ahlaki, sosyal, ekonomik ve dini yönlerden bir takım zarar­ Iara ve tehlikelere maruz olduğu da gözardı edilmemelidir.

EVLENME HÜKÜMLERİ

Yüce dinimiz yukarıda anlatılan hikmet ve faydalara binaen evlenmeyi meşru kılıp genel olarak tavsiye etmekle beraber, insanların farklı durumları sebebi ile evlenme işini değişik hükümlere bağlamıştır. Şöyle ki:

1. Evlenmemesi halinde zina-fuhuş suçunu işleyeceğine ve oruç

tutmak gibi bir tedbir ile bu günahtan kendisini koruyamaya­ cağına dair kesin kanaata varan ve nikahlanacağı kadının mehir ve nafakasını ödemeye muktedir olup ona haksızlık etme endişesini de duymayan kimseye evlenmek farzdır.

2. Birinci . maddedeki durumlarda olup ancak evlenmediğJ takdirde zina-fuhuş suçunu işleyeceği korkusunu taşıyan kimse­ nin evlenmesi vaciptir.

3. Evlendiği takdirde şu veya bu sebeple eşine zulüm edip zarar vereceğine veya haram yoldan kazanç sağlamakla başka kim­ selere zulüm ve haksızlık edeceği hakkında kesin kanaata sahip olan kimsenin evlenmesi haramdır.

4. Evlendiği takdirde, eşine veya b�şkasına şu veya bu şekilde haksızlık edeceği endişesini duyan kimsenin evlenmesi mekruhtur.

(16)

5. Evlenmeyi arzu edip eşine zulüm etmek endişesini duymayan -ve cinsel ilişkiye iktidar bakımından mizacı mutedil olup evlen­ roediği takdirde de zina- fuhuş suçunu işlernek endişesi olmayanın evlenmesi de sünnettir.

NIKAHIN T ANIMI, RÜKÜN VE ŞARTLARI

NİKAH: Evlenmelerine dinen engel bulunmayan erkek ile kadının birbirlerinin erkeklik ve kadınlığından yararlanmalarını helal kılmak için yapılan bir akittir.

NİKAHIN RÖKÖNLERI: Nikah akdini oluşturan icap ve kab­ uldür. Taraflardan ilk konuşmacının sözüne icap, karşı tarafın cevabi sözÜne de kabul denilir. Ilk konuşmacı evlenecek kadın veya velisi, yahut vekili, ikinci konuşmacı da evlenecek erkek veya vekili olabilir. Bunun aksi de caizdir. Akidde; karı olarak kabul ettim, koca olarak kabul ettim, falanla evlendim, seninle evlendirdim gibi açık, net ve kesin ifade kullanılmalıdır, yanlış yorumlanabilecek ifadelerden kaçınılmalıdır. Cumhura göre icap ve kabul rükünlerine ilaveten (zevc, zevce ve veli de) nikahın rükünlerinden sayılır_

Nikahın rükünleri yanında bir takım şartları vardır. O şartlar da rükünler gibi nikahın dinen sıhhatli ve geçerli sayılması için gereklidir. Bir tanesinin eksikliği halinde kıyılan nikah akdi dinen muteber ve geçerli sayılamaz. Burada belirtilmesini lüzumlu gördüğüm bazı şartları özetiernekle yetinmek isterim.

NIKAHIN BAZI ŞARTLARI

1 - Erkek ile kadının birbirleri ile evlenmelerini müebbed veya geçici haram kılan bir durumun bulunmamasıdır. Buna bir kaç misal verelim: Örneğin; Erkek, kan akrabalığından dolayı

(17)

mahremi olan halası, teyzesi, kız kardeşi, kardeşinin kızı ile evlenemez.

Keza, sıhrl yakınlık dolayısıyla mahremi sayılan, üvey annesi, üvey kızı kayın annesi ve gelini ile evlenmesi haramdır.

Yine, süt akrabalığı cihetiyle mahremi sayılan süt ablası, süt kardeşinin kızı, süt annesi ile evlenemez. Çünkü soy birliği nedeni ile mahrem (nikahlanması haram olan) kadınların süt emme nedeni ile de haramlığı sa hi h hadislerle sabittir. (13)

Bu misallerdeki haramlık hükmü müebbeddir, bunlar birbirleri ile hiçbir zaman evlenemezler.

Bir de geçici bir nedenle nikahlanması haram olan kadınlar var: Buna örnek: Kocasının vefatı veya boşanınası sebebi ile dul kalan kadın, iddet denilen bekleme süresi bitmedikçe başka bir erkekle evlenemez. Keza hanımı hayatta ve nikahı altında iken adam kendi baldızı ile evlenemez. Fakat hanımının vefatı veya tamamen boşanınası halinde adam, baldızı ile evlenebilir.

2- Nikahın en az iki şahid huzurunda kıyılmasıdır. Şahitlerin müslüman, akıllı, erginlik çağına varmış, hür ve erkek olmaları gerekir. Hanefi fıkıhçılara göre nikah, anılan nitelikleri taşıyan iki kadın ile bir erkek şahidin huzurunda da kıyılabilir. Nikah şahit­ lerinin dini veeibelerini yerine getiren ve büyük günahlardan kaçınan kimselerden olması daha u�gundu'r. Akdin şahitlerin huzurunda kıyılmasının hikmeti, tarafların birleşmesinin meşru yolla yapıldığının tevsik edilmesi suretiyle şaibe ve ithamlardan uzak tutulmaları ve aralarında akidle ilgili bir ihtilafın meydana gelmesi halinde -haklarının korunmasıdır.

1 3) Konu hakkında geniş bilgi için Nisa Suresinin 23. ayetinin tefsirine ve Sünen-i lbn-i Maceh nikah kitabının 31 ve 43 bablarihda geçen hadislerin Terceme ve

1 şerhine (cilt 5 sh: 378-405 sh.) bakılabilir.

(18)

Nikah akdinde şahitlerin bulunmasının gerektiğine dair hadisler­ den iki tanesinin meali şöyledir:

a) "Nikah akdi, ancak veli ve adil iki şahitle olur." ( 1 4)

b) "Fahişeler, şahitsiz olarak kendilerini evlendiren kadınlardır. " ( 1 5)

3- Akdin, tarafların hür iradeleri ve rızaları ile yapılmasıdır.

Baskı, zorlama ve tehditle yapılan nikah akdi geçersizdir. Günümüzde zaman zaman bu şarta riayet edilmeyerek, baskı ve zorlama ile bazı evlendirmeler olduğu ve maalesef bu yüzden bir takım huzursuzluk, rahatsızlık ve şiddetli geçimsizliklerin, hatta boşanmaların meydana geldiği görülmektedir. Mutlu bir aile yuvasının kurulması için eşierin ve özellikle kadının rızası ve arzusu gözönünde tutulmalıdır. Aksine hareket yanlıştır, eşierin geleceğini karartabilir.

Fıkıhcıların cumhurunun bu şartın gerekliği için delil saydıkları mütaaddit hadislerden bir tanesinin mealini sunalım:

"Sahabilerden Büreyde (R.A.) şöyle demiştir:

Genç bir kadın Peygamber sallallahü aleyhi vesellem'in yanına gelerek: Babam yeğeninin aşağılık durumunu benimle giderip yükseltmek için beni onunla evlendirdi, diyerek şikayette bulun­ du. Peygamber (A.S.) da kıyılan nikahın kabul veya reddetme işini kadına verdi. Bunun üzerine kadın: Ben babamın yaptığı işi kabul ettim. Lakin babaların böyle yapmaya hakları olmadığını kadınların bilmesini istedim, dedi." ( 1 6}

1 4) Darekutni ve lbn-i Hıbbim, Aişe (R.A.)den meıfu olarak rivayet etmişler El-Fıkhül Islami ve Edilletuhu C.7, Sh: 71

1 5) Tirmizi, Nikah 14.bab, Şevkani Neylüi-Evtar 6/1 25 lbn-i Abbas (R.A.)'den merfu olarak rivayet etmişler.

(19)

Babalada anaların eviadını ve özellikle kızlarını istemedikleri kim­ selerle evlenmeleri için baskı ve zorlama altında tutmaları, yanlış ve haksızlık olduğu kadar gençlerin de aile büyüklerinin, özellik­ le engin hayat tecrübeleri bulunan ve eviadının mutluluğunu canu gönülden isteyen baba ve analarının uygun görmedikleri kimselerle evlenmeleri de doğru değildir. Ömür boyu hayat arkadaşlığı ve Kader birliği yapılacak aday eşin ve ailesinin durumunun çok yönlü incelenmesinden sonra; toplanacak bilgi­ lerin ışığında duygusallıktan uzak biçimde, ailece istişare yapılmalı ve evlenecek genç ile büyüklerinin uygun görmeleri halinde evlenme teşebbüsünde bulunulmalıdır. Hayat tecrübesi olmayan genç bir kadın, çeşitli yönlerden dengi olmayan veya haklarına riayet edemeyecek, yahut dini ve ahlaki yönden zayıf olan bir adamla evlenıneye girişebilir ve bilahare yanlış yaptığının farkına varabilir. Ama iş işten geçmiş olur. Işte bunun için müeaddit hadislerde evlenecek kadının velisinin izin ve muvafakatı isteniyor: Bir hadiste mealen: "Veli( den izin)siz hiçbir nikah olmaz." ( 17) Fıkıhçılar bu ve benzeri hadisiere dayanarak,

nikahın veliler aracılığı ile kıyılmasını ittifakla ön görmüşlerdir. Ancak bunun müstehap veya şart olduğu hususunda farklı görüş beyan etmişlerdir. Şayet kadın velisinden habersiz küf'ü yani dengi sayılmayan bir erkekle evlenirse, velisinin buna itiraz etme hakkına sahip olduğu hususunda da ittifak. vardır.

4- Müslüman kadınla evlenecek erkeğin de müslüman olması Müslüman olmayan bir erkek ister Ehl-i Kitab yani Hıristiyan veya yahudi olsun, ister başka bir dine mensup olsun veya

17) Sünen-i lbn-i Maceh Nikah 1 5. babta Ebu Musa (R.A.)den meıfu olarak H. no:

(20)

olmasın, müslüman bir kadınla evlenmesi müslümanların icma ve ittifakı ile haramdır, geçersizdir. Bu konuya ilişkin · iki ay etin meali şöyledir:

" .. .lman etmedikçe müşrik erkekleri de (rnü'rnin kadınlarla) evlendirmeyin. Beğenseniz bile müşrik bir erkekten, imanlı bir köle daha iyidir. Işte müşrikler ateşe çağırırlar. Allah da izni ile cennete ve mağfirete çağırır. Allah öğütlensinler diye insanlara ayetlerini açıklar. ll ( 18)

" Ey iman edenler, mü'min kadınlar hicret ederek size geldikleri zaman, onları imtihan edin. Allah onların imanını daha iyi bilir. Eğer siz de onların inanmış kadınlar olduklarını bilirseniz onları kafirlere geri göndermeyin. Ne bunlar onlara helaldir, ne de onlar bunlara helaldir ... " ( 1 9)

Bu ayetlerden açıkca aniaşılıyor ki mü'min bir kadının kafir bir erkekle evlenmesi haramdır. Son Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V.)in getirdiği dinden haberdar olduğu haide, O'na iman etmeyen ve O'nun dinine girmeyen kfıfir sayılır.

Mü'min bir kadının gayri müslim bir erkekle evlenmesinin yasaklanmasının şu hikmetine ilk ayette işaret vardır: Imansızların insanları ateşe ve cehenneme çağırmaları, yani cehenneme girmeye sebep olacak dalalet, küfür, sapıklık, kötü amel gibi günahlara sokmaları tehlikesidir. Şöyle ki:

Gayri müslim bir erkek Islam dinini inkar eder, Hz. Muhammed (A.S.)ın Peygamberliğini kabul etmez. Kur'an-ı Kerim' in emir ve

ıa) Bakara 221 . Bu ayette geçen "müşrik" kelimesinin asıl manası: Allah'a Ortak koşan, demektir. Fakat burada kafır manası ile tefsir etmişlerdir. Asıl manası ile yorumlandığı takdirde de hıristiyanları ve yahudileri kapsar. Çünkü hıristiyanlar lsa (A.S.), Allah'ın oğludur, Yahudiler de Uzeyir Allah'ın oğludur, demekle Allah'a ortak koşmuş olurlar.

(21)

yasaklarına uygun yaşantının gerekliliğini reddeder. Böyle bir inkarcı ile ortak hayat kuracak mü'min her kandının kendi inancına uygun bir din hürriyetini yaşayabileceğini, dini veei­ belerini düzenli biçimde yerine getirebileceğini, dininin yasak­ ladığı durum, davranış ve hareketlerden uzak kalabileceğini söylemek herhalde zordur. Hatta inkarcı eşinin onu dininden caydırıp kendisinin dinine geçirmesi veya kendisi gibi dinsiz yapması için baskı ve zorlamada bulunması da muhtemeldir. Böyle bir durumda ciddi huzursuzluğa ve geçimsizliğe düşen bir kadın ya dinine sarılıp boşanma yolunu seçecek veya aile huzu­ runun sağlanması için eşinin rızasını tercih ederek dinini kısmen veya tamamen bırakacaktır. Bu iki tercihin de mahzurları ortadadır.

Diğer taraftan kadın uysal, duygusal ve çevrenin eğilimlerine karşı zayıf iradeli bir karaktere sahip ise baskıya mahal kalmadan kendi arzusu ile gayri müslim eşine uyarak ve hisle­ rine kapılarak din değiştirebilir. Özellikle islam dini hakkında yeterli bilgisi olmayıp dinin gereklerine pek riayet etmeyen bir kadın için bu değişim kolayca oluşur.

Ayrıca çocuklar genellikle babalarının dinine uyarlar. Gayri müs­ lim bir baba, yetişme çağındaki eviadına kendi dinini telkin ve tavsiye ederken müslüman annenin onlara islam dinini tavsiye ve telkin etmesinin zorluğu ve bir takım sıkıntılara yol açması inkar edilemez. Bu durum da müslüman anneye elem ve ızdırap verir.

Şu noktayı da gözardı etmemek gerekir.

Evlenmenin meşruiyetindeki hikmetlerden birisi de eşierin bir­ birleri ile kaynaşmaları, yardımlaşmaları, dayanışmaları , karşılıklı sevgi ve merhamet duygusunu canlı tutup huzur

(22)

içinde ortak hayatı devam ettirmeleridir. Bu güzel gaye ve hedef, genellikle aynı dine mensup eşler arasında gerçekleşir.. Çünkü o takdirde inanç ve itikadları, onlardan istenen dini veeibeler ve o_nlara helal veya haram olan şeyler aynı olur. Dinleri, inançları, dini vecibeleri, helal ve haram hükümleri tamamen ayrı olan e şler, arasında bu hikmet ve a!il1acın gerçekleşmesi cidden zordur.

5- Nikah akdinin daimi evlilik için olması

Nikah akdinin dinen geçerli ve muteber sayılması için aranan önemli şartlardan biri. de akdin devamlı ve sürekli bir evlilik hayatı maksadı ile kıyılmasıdır. Şu halde 1 O gün yahut bir ay veya bir yıl gibi geçici bir süre kaydı ile kıyılan nikah, şahitlerin huzurunda da olsa batıldır, böyle bir nikahla birleşrnek haramdır. Bu konu hakkında geniş bilgi ilerde verilecektir.

EŞLERİN KARŞillKLI BIRBiRLERiNE HAKLARI

Ni kah akdi erkek ile kadın arasında sağlam bir bağdır. Din bu manevi bağ ile eşler arasında karşılıklı sevgi ve şefkatın ·

oluşmasını istediğini gibi evlilik hayatının devamn edip kalıcı olmasını da ister. Gerek sevgi ve şefkatİn gelişip kökleşmesi ve gerekse ortak hayatın devamlılığı için dinin koyduğu esaslar çerçevesinde eşierin birbirlerine ait hakları bilip ifa etmeleri gerekir. lslamiyet, eşler arasındaki alaka ve münasebetleri gayet güzel bir biçimde tanzim ederek tarafların hak ve ödevlerini ortaya koymuştur. Eğer eşler o kurallara sadakat ve samirniyetle bağlı kalırlarsa tatlı ve mutlu bir hayat sürürler.

(23)

(Evlilikten kaynaklanan haklar:)

A- Kadının eşi üzerindeki hakları (Bunlar erkeğin görevleridir) B- Erkeğin eşi üzerindeki hakları (Bunlar kadının görevleridir) C- Eşierin ortak hakları (Bunlar ortak görevlerdir)

A- KADININ EŞİ ÜZERİNDE HAKLARI

1. Mehirini tam olarak ödemek. Çünkü bir ayette: .

"Kadınlara mehirlerini gönül rızasıyla (cömertçe) verin. Eğer gönül hoşluğu ile o mehirin bir kısmını size bağışlariarsa onu da afiyetle yeyin. " (20)

Erkek, nikah akdi ile eşinin kadınlığından yararlanma hakkına 'sahip olması karşılığında ona mehir denilen bir miktar mal öde­

mekle yükümlüdür. Mehir miktarı genellikle nikah akdi kıyılacağı zaman taraflar arasında tesbit edilir.

Mehir, tamamen kadının hakkıdır. Ne babası, anası ve kardeşi gibi bir yakını ne de beyi mehirden bir şey alamaz.

Diğer bir ayette de mealen:

"Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz, onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız bile ondan birşey geri almayın. Siz iftira ederek ve apaçık günah işleyerek onu geri alırmısınız?" (21 )

2. Nafakasını vermek

Nafaka kadının yiyecek, içecek, mesken ve gerekli ev eşyasıdır. Bu ihtiyaçlar, erkeğin ekonomik durumu göz önünde tutularak örf ve adete göre ayarlanır.

20) 4 Nisa: 4

(24)

Kadının nafakasının erkek üzerinde bir hak olduğu Kitab ve ·

Sünnetle sabittir:

11 ••• Anaların örfe uygun olarak yiyecek giyeceği baba üzerinde

(bir hak)tır. Bir insan ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. 11 (22)

Hz. Peygamber de meşhur veda hutbesinde kadın haklarına yer vererek kısaca: "Kadınlar hakkında Allah'tan korkunuz. Çünkü şüphesiz, siz onları Allah'ın emaneti (yani iyi davranma ahdi) ile aldınız. Onların ırzlarını Allah kelimesi (olan emri veya ni kah akdı) ile kendinize helal kıldınız. Maruf bir şekilde (yani ekonomik halinize göre veya normal biçimde) yiyeceğini ve giyeceğini vermek onların sizin üzerindeki hakkıdır.11 (23)

3- Onunla güzel geçinmek Buna dair bir ayette:

" ... Onlarla güzel geçinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız olabilir ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda çok hayır takdir etmiş bulunur." (24)

Güzel geçinmenin çok yönleri vardır. Bazılarına işaret edelim: a) Onların nafQkasını bol vermek. Nitekim Allah Teala mealen: "Maddi imkanı geniş olan adam, nafakayı imkanına göre bol versin. Rızkı dar olan da Allah'ın kendisine verdiği miktardan nafaka ödesin. Allah hiç kimseyi verdiği imkandan fazlasıyla yükümlü kılmaz." (25)

22) 2 Bakara: 233

23) Müslim Hac 1 9. bab H.No: 1218 ve Sünen-i lbn-i Mace Menasik 84. bab H.No:

3074 24) 4 Nisa: 1 9

(25)

Bir hadiste de: "Müslüman adam sevap kazanmak niyetiyle kendi ailesine nafaka ödediği zaman o nafaka onun için sadaka (gibi sevap) olur" buyuruluyor. (26)

b) Evin düzeni ve özellikle kız çocuklarının evlendirilmesi hususunda onlarla İstişare etmek. Bir hadiste: "Kızlannın evlen­

dirilmesi hususunda kadınlarla İstişare edin" buyurulmuştur.

(27)

c) Onlarla sakalaşmak, onlara nazik davranmak, neşe, surur ve

sevinçlerine fırsat vererek, hoşlanıp zevk aldıkları meşru eğlen­ melerine engel olmamak.

"Hz. Aişe (R.A. )den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Resfılüllah Sallallahü aleyhi vesellem (bir bayram günü) adama girdi. Yanımda Buas (savaşı) ezgilerini (def çalarak nağme ve yüksek sesle) okuyan iki kız vardı. O, yatağına uzanıp (mübarek) yüzünü çevirdi (ve üstüne örtüsünü çekti. Kızlar oku­ maya devam ediyor iken) Ebu Bekri radiyallahü anh girdi. (Bu ne hal?) ResOiüllah sallallahü aleyhi vesellem'in yanında şeytan mizman (sesli şarkı) mı? diyerek beni azarladı. (Bunun üzerine) ResO.lüllah sallallahü aleyhi vesellem ona dönüp: Onlara ilişme (her kavmin bir bayramı vardır. Bu da bizim bayramımızdır) buyurdu. (Babamın zihni başka bir şeyle) meşgul olunca kızlara işaret ettim (onlar da) çıktılar." (28)

ç) Onların bazı kusur, hata ve eksikliklerine göz yummak: Her erkekte olduğu gibi her kadında da bazı kusur, hata ve eksiklikler olabilir. Bunun yanında bir takım meziyetler, güzel hasJet ve huylar da olur. Bu itibarla erkek, hayat arkadaşı olan

26) Buhari Nafaka Kitabının başı. 27) Ebi DavCıd Nikah: 24 H.No: 2081

(26)

hanımının bazı huylarını beğenmezse hoş görülü olmalı ve . beğendiği yönlerini unutmamalıdır. Bir hadiste mealen:

"Hiçbir mü'min erkek, inanan bir kadından nefret etmesin. Eğer onun bir huyundan hoşlanmazsa diğer bir huyundan razı olur." (29) d) Arzulayıp hoşlarına gidecek şekilde onlar için süslenip kılık kıyafete ve görünüme özen göstermek.

Çünkü nasıl erkek, hanımının ona karşı süslenip iy ibir görünümde olmasından hoşlanıyorsa genellikle kadın da beyinin öyle olmasını ister. lbn-i Abbas (R.A.)ın "Eşim benim için süslendiği gibi, ben de onun için süslenirdim" dediği rivayet olunur. (30)

e) Onlara evin iç işlerinde yardımcı olmak

Özellikle hastalandıkları veya işlerinin çok ve yoğun olduğu zamanlarda onlara yardım etmek bir ibadettir. Çünkü Hz. Peygamber muhterem eşierine ev işlerinde yardımcı oluyordu. Nitekim: Hz. Peygamber (A.S.)ın kendi evinde ne gibi işlerle meşgul olduğu hususu Hz. Aişe (R.A.)a sorulduğunda şöyle cevap vermiştir:

"0, Aleyhi's-salatü ve's-selam, eşierin ev işlerinde çalışıyordu, evini süpürür, elbisesini yamalar, ayakkabısını tamir eder, süt sağardı. Namaz vakti olunca da namaza kalkardı." (3 1 )

f) Onların sırlarını ifşa etmemek, konuştukları şeyleri insanlar arasında yaymamak, özellikle sevişme ve cinsel ilişki münase­ betiyle sarfettikleri sözleri, tavır ve hareketlerini başkasına anlat­ mamak. Bir hadiste mealen:

29) Müslim 17 Rıda 18 bab H.No: 1469

30) Adabü'l Hıtbatı ve'z-Zifaf: 1 20

3 1 ) Buhari 1 5 Ebvabu Salati'l-Camaa 1 6.bab, Ahmed, lbn-i Hibban, Bezzar ve Tirmizi Şernail'de değişik lafızlarla rivayet etmişler.

(27)

"Kıyamet günü Allah katında en kötü ortamda olan insanlardan biri de o adamdır ki, hanımı ile ilişkide bulunur. Sonra hanımının sırrını ifşa eder. " buyuruluyor. (32) 7 Konuya ilişkin diğer bir rivayette de adamın anılan sırrı ifşa etmesinin kıyamet günü Allah katında, emanete en büyük hıyanetlerden sayılacağı belir­ tiliyor. (33)

4- Onu cehennem ateşinden korumak

Tabii, koruma işi, onu din kültürü bakımından takviye edip yetiştirmek, bilinçlendirmek, öğütlemek, böylece dini veeibeleri­ ni yerine getirmesini ve dinen yasak olan günahlardan kaçınmasını sağlamakla olur. Bir ayette mealen:

"Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emrolunduklarını yapan melekler bulunur" buyuruluyor. (34)

Ayetin tefsirinde nakledildiğine göre Hz. Ali: "Yani çoluk çocuğunuzu Islami terbiye ile eğitin ve bilgilendiri n, demiştir." Bu ayet indiği zaman Hz. Ömer (R.A.) : "Ya Resulüllah! Ateşten kendimizi koruruz. Ama, çoluk çocuğumuzu nasıl ederiz? diye sorunca Aleyhi's-Salatü ve's-Selam Efendimiz: Onları Allah'ın sizlere yasakladığı şeylerden menedersiniz ve onlara Allah'ın size emrettiği şeyleri emredersiniz. Böyle yapmanızla onlarla ateş arasında bir koruma oluşur" buyurmuştur.

Bu ayet, aile reisinin dini veeibeleri öğrenip geregınce amel etmek, ayrıca bunları sorumluluğu altında bulunan çoluk

32) Müslim Nikah 21, H.No: 1437

33) Ebu Davud Edeb 37 H.No: 4849

(28)

çocuğuna öğretip ilahi emir ve yasaklara uymalarını sağlamaya çalışmakla yükümlü olduğuna delil sayılır.

5- lffetini korumasına yardımcı olmak:

Erkek, eşinin iffet ve namusunu korumasına yardımcı olmak, 1 onu kıskandırmak, kötü niyetli insanların uygunsuz laf, hareket ve tavırlar gibi şerlerinden korumak, böyle çirkin durumlara maruz kalmaması için gerekli tedbirleri almak ve onu bozuk ortamların tehlikelerinden uzak tutmakla yükümlüdür. Bu konu­ da ölçülü olmak kaydı ile kıskançlık duygusu meşru, hatta dinen övgüye layık bir meziyettir.

Islam dini bu hakkı sağlam esaslarla düzenlemiştir. Şöyle ki: a) Erkek, hanımına dışarı çıktığı zaman ten rengini ve vücut hat­ larını göstermeyecek kalınlıkta ve bol, manto gibi bir dış örtüyü giymesini emredecektir. Çünkü bir ayette mealen:

"Ey Peygamber! Hanımlarına, kıziarına ve mü'minlerin kadıniarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan öyle yaprnalarıdır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir" (35) buyuruluyor.

b) Gereksiz yere yabancı erkeklere bakmasının günah olduğunu, çünkü Allah Teala'nın Peygamber (A.S.)a hitaben: "ve mü'min kadınlara söyle gözlerini ( harama bakmaktan) korusuni ar. .. " (36) talimatını verdiğini anlatacak.

c) Vücudunun ziynet yerlerini na-mahrem olanlara göster­ mesinin yasak olduğunu, bu yasağın Kur'an'da yer aldığını söyleyecek.

35) 33 Ahzab: 59

(29)

ç) Mahremi olmayan erkeklerle arkadaşlık etmemesini, onlarla laubali olmamasını ve ciddiyetini muhafaza etmesini tavsiye edecektir. Çünkü yanında eşi veya mahremi sayılan bir erkek bulunmayan genç bir kadın yabancı erkeklerin arasına girip onlarla oturup kalktığı takdirde kötü niyetli kimselerin şu veya bu şekilde zarar vermesi tehlikesinden emin olduğu pek söy­ lenemez.

d) Onu uzun süre tek başına evde bırakıp ihmal etmek suretiyle fitneye maruz bir hale sokmayacak.

e) Zararlı olan basılı, sesli ve görüntülü yayınlar evde bulun­ dumlmayacak ve bu tür yayınları çoluk çocuk tarafından izlen­ mesine göz yumulmayacak.

Çünkü yukarda geçen ayette mü'minler, hem kendi nefislerini hem de çoluk çocuklarını cehennem ateşinden korumakla yükümlü tutuluyor.

Şunu da belirtmekte yarar var:

Erkek, eşinin iffet ve namusunu korumakla mükellef olup bu yükümlülüğü yukarda işaret ettiğim esaslar çerçevesinde yerine getirmelidir. Müslüman kadın da imanının gereği olarak kendi iffet ve namusunu korumak bilincinde olmalıdır ve genellikle böyledir. Bu bakımdan, erkeğin durup dururken hanımı hakkında kötü zanna kapılması ve herhangi bir bilgi, belirti ve işaret yok iken onun hakkında kötü kanaat beslernesi ve uygun­ suz hallerle itharn etmesi, yersiz bir kıskançlık ve dinin koyduğu çizginin dışına taşan bir evham ve büyük bir vebal sayılır. Herkes hakkında iyi zan ve kanaat taşımak esastır. lanların çoğundan uzak durmak, Kur'an'ın emridir. Iyi zan ve kanaat, ancak aksine delil sayılabilecek belirtilerin bulunması halinde değişebilir. Bir hadiste mealen şöyle buyuruluyor:

(30)

"AIIah'ın sevdiği kıskançlık da var, çirkin gördüğü kıskançlık da var. Allah'ın sevdiği kıskançlık, kötülüğün işlendiği belirtisi bulunduğunda gösterilen tepkidir. Allah'ın çirkin gördüğü kıskançlığa gelince, kötülüğün işlendiği belirtisi olmadığı yerde gösterilen tepkidir." ( 3 7)

B- ERKEÖiN EŞI ÖZERiNDE HAKLARI

Kadının hakları yanında eşine karşı bir takım görevleri de vardır. Bu görevler eşinin onun üzerine hakları sayılır. Kadın bunlara riayet etmekle yükümlüdür, ihmal etmesi halinde Allah katında da sorumludur. Bunların en önemlilerini özetleyelim.

1 . Eşine tatlılıkla itaat etmesi.

Bir hadiste: "Kadın (beş vakit) namazını kıldığı, (Ramazan) oru­ cunu tuttuğu, namusunu koruduğu ve eşine itaat ettiği takdirde cennete (ilk girenlerle beraber) girer" buyurulmuştur. (38)

Bir kadın Hz. Peygamber (A.S.)ın yanına giderek:

Ben, kadınların elçisi olarak size geldim. Şu cihad işini Allah erkeklere farz kıldı. Mücahid erkekler yaralanırlarsa sevap kazanır, şehid edilirlerse Rabları katında hayatlarını sürdürüp rızıklanırlar. Biz kadınlar da onların (işlerinin ) başında duruyo­ ruz. Peki o cihad sevabmdan bizim payımız nedir? diye sordu. Efendimiz (A.S.) :

" Karşılaştığm kadınlara şunu ilet: Eşine itaat v e hakkını ka­ bullenmek (sevap bakımından) cihada denk olur. Ama sizden

37) Bezzar, Ahmed bin Hanbel ve Taberi rivayet etmişler. Feyzu'l-Kadir C.l, Sh: 392 Beyrut.

(31)

bunu yapanlar da azdır. " (39)

Kadının İslami çerçeve içinde eşine itaat etmesi, ortak hayatın tabii bir gereğidir. Çünkü kadın o takdirde yuvanın huzurunu korur, sevgisi eşinin gönlünde kökleşip gelişir, aile ferdieri arasında birlik, dirlik ve kaynaşma güçlenir. Sürtüşme ve geçim­ sizliğe yol açabilen münakaşa ve tartışmayı önler.

Tabii, kadın, dinen meşru sayılan ve gücünün yettiği hususlarda itaat eder. Günah olan veya gücünün dışında kalan hususlarda ne eşine ne de başkasına itaat etmez ve edemez. Çünkü Kur'an'da bildirildiği üzere "Allah her kişiyi ancak gücünün yettiği ile mükellef kılar. " (40)

Diğer taraftan bir hadiste mealen:

"Yaratıcıya isyan ve günah sayılan şeylerde hiçbir yaratığa itaat etmek yoktur." ( 4 1 ) buyuruluyor.

2- Kocasının namusunu ve malını koruması

Kadının namusu, aynı zamanda eşinin de namusudur. Kadının namusuna bir leke gelirse, eşine de bulaşır. Bu itibarla kadın, namusunu koruduğu zaman, eşinin de namusunu korumuş olur. Aksine hareket halinde ise, eşinin namusunu korumamış olur. Kadın elinin altında bulunan eşinin malını da korumakla yüküm­ lüdür. Ondan habersiz ve izinsiz mal ve parasını alması veya başka kimselere vermesi emanete hıyanettir, haramdır.

Kur'an, beylerine itaat edip bunlar gıyabında namusunu ve malını koruyan kadınları övgü ile anarak mealen: u • ..Iyi kadınlar,

39) El-Bezzar ve Tabarant Adabü'I-Hıtbatı ve'z-Zifaf Sh: 127 Darü's-Selam-Cidde

1985

40) 2 Bakara: 286

(32)

(eşlerine) itaatkardır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gaybı (kocalarının malını ve namusunu gıyabında da) koruyu­ cudurlar. .. " ( 42) der.

Bir hadiste de: "Dikkat et, adamın edinip sakladığı kazançların en iyisini sana haber vereyim: Saliha (içi dışı güzel) kadın: Adam ona baktığı zaman o, adamı ferahlatıp sevindirir, ona (mewu) birşey emrettiği zaman itaat eder ve gıyabında (hem onun malı hem de kendi ırzı hususunda) onu korur. " (43)

3- Eşine iyi değer verip, duygu ve düşüncelerine saygılı olması. Bu takdirde eşi de onun hal ve hareketlerini sevecek, konuşmalarından hoşnut olacak ve yuvanın huzur ve mutluluğunun devamlılığına katkı sağlanmış olacaktır. Gayet tabii eşi de ona karşı uygun tavır takınmalıdır.

Doğrusu, adam kendi evinde hoş sohbet, nazik, güler yüzlü, tatlı dilli, samimi, güzel huylu, saygılı ve şefkatli hanım bularnazsa aranan böyle bir ortamı nerede bulabilecek?

En mutsuz insan, eşi ve çocukları arasında kendi evinde huzur­ suz edilen kimsedir ve en mesud insan da kendi yuvasında aile efradı içinde huzur bulan kimsedir.

4- Ev işlerine, eviadının iyi yetişmesine ve bakırnma özen gösterecek.

Bu hizmet, kadın fıtratının tabii gereği, hatta mesud bir ailenin oluşturulması ve asil bir neslin yetiştirilmesi uğrunda onun üstün gayret ve fedakarlıkla üstleneceği en önemli görevdir.

42) 4 Nisa: 34

(33)

" Hz. Enes bin Malik ( R.A.) : ResGlüllah sallallahü aleyhi vesellem'in ashabı, bir kadını gelin ettikleri zaman eşine hizmet etmesini, hakkına riayetkar olmasını ve çocuklarını iyi yetiştirmesini emir ve tavsiye ederlerdi" demiştir. (44)

Asr-ı Saadet kadınlarının ev hizmetlerinde gösterdikleri üstün fedakarlık ve gayretin bir örneğini verelim.

Hz. Peygamber (A.S.)ın baldızı ve Hz. Ebu Bekir (R.A.)ın kızı Esma (R.A.) şöyle der:

"Zübeyir bir el-Avvam (R.A. ) benimle evlendi. O zaman Zübeyir'in ·yer yüzünde, mal, mülk, köle, cariye narnma hiçbirşeyi

y

oktu. Ancak su çekilen bir deve ile bir atı vardı. Atının ye mini, otunu ben bulup · verirdim, ben sulardım. Su

kırbasını (söküldüğünde) ben dikerdim. Ben hamur yoğurur­ dum. Fakat ekmek pişirmesini beceremezdim. Onu da Ensar'dan kadın komşularım yaparlardı.

Deveye yedirmek için 2/3 fersah (2 mil) mesafedeki

hurmalıktan hurma çekirdeğini başımda taşıyıp eve getirirdim ve kınp ufaltıp deveye yedirirdim. Bu aile yükÜnü (babam) Ebu Bekir (R.A.) at seyisliği edecek bir hizmetçi gönderinceye kadar çektim. Babam (hizmetçi göndermekle) sanki beni cariyelikten azadi adı . " ( 45)

Tabii, Hz. Esma (R.A.), deve ve ata bakıp seyislik etmekle mükellef değildi, bu hizmetleri gönül rızası ile ve gördüğü zaruri ihtiyaç�an dolayı yaptığı bir vakıadır. Bu gün Anadolu hanımları ve özellikle kırsal kesimlerde yaşayan hatunların evde, bağ, bahçe ve tarlada beylerine, babalarına ve kardeşlerine birer Esma gibi hizmete koşuştuklarını görüyoruz. lslam terbiyesi ile

44) Adabü'l-Hıtbatı ve'z-Zifaf Sh: 130

(34)

yetişen hanımların gerektiğinde bu gibi fedakarlıklardan . kaçınmadıkları, bilakis bu hizmetleri birer ibadet bilinci ile zevk­ le ifa etmeye hazır olduklarını söylemek gerekir.

Çocukların bakımı, yetiştirilmesi ve haklarına rivayet edilmesi hususunda kadının sorumluluğuna gelince, bir ayette:

"Emzirmeyi tamamiatmak isteyen (baba) için anneler, çocuk­ larını iki tam yıl emzirirler ... " buyurulur. (46)

Bir hadiste de:

" ... kadın da eşinin evinde çocuğu için güvenilir korucudur ve onlardan sorumludur" buyurulur. ( 4 7)

5- Eşinin Akrabasına karşı iyi davranacak.

Kadının kayın babası, kayın anası ve ettileri gibi eşinin akrabasına karşı iyi davranması, ikram ve saygıda bulunması çok önemli bir insani ödevdir. Çünkü kadının böyle müsbet tavrı, eşini sevindirir, eşler arasındaki bağı kuvvetlendirir, onları kaynaştırır sevgi ve şefkat duygularını artırır. Nasıl bir evlad, baba dostuna ve dostun yakınlarına ikram ve iyilik etmek, onları sevip sayınakla mükei!ef ise, kadın da evlilik bağının takviyesi için eşinin yakınlarına ikram ve . iyilikte bulunup onlara karşı güzel davranınakla yGkümlüdür. Bir evlad, ana ve babasının haklarına riayet edip, ikramda bulunmak, onlara karşı ödevleri­ ni aksatmamak ve iyi t�vır içinde bulunmakla yük

mlüdür. Evladın aynı zamanda, ebeveyninin dostlarına ve özellikle babasının ilgilenip, iyilik ettiği kimselere, babasının ölümünden sonra da benzer iyiliği sürdürmesi gerekir. Bu görev, baba hak­ Iarı cümlesinden sayılır. Nitekim bir hadiste mealen:

46) 2 Bakara: 233

(35)

"Baba haklarına riayet etme meziyetinin en hayırlısı; evladın, baba dostunun yakınlarına ikram ve iyilikte bulunmasıdır" buyu­ rulur. (48)

Peki bir evladın, baba dostunun yakınianna iyi davranması böyle sevap iken bir kadının eşinin akrabasına iyi davranması sevap olmaz mı?

Yukarda özetlenen haklar, erkeğin eşi üzerindeki hakları olup bunlara riayet etmek kadının görevleri sayılır. Bu görevler, kadın fıtratına uygun olduğu kadar insanlığın onur ve şerefi ile kucak­ laşan ve övgüye layık faziletli hizmetlerdir.

C- EŞLERİN ORT AK HAKLARI

Eşierin her birisinin diğeri üzerinde bir takım hakları bulunduğu gibi aralarında müşterek haklar da bulunur. Bu haklar aynı zamanda eşierin ortak görevleridir. Her iki taraf bu görevleri bir­ likte yapmakla hem kendi yükümlülüğünü yerine getirmiş olur hem de hayat arkadaşının hakkına riayet etmiş olur. Bunların en önemli olanlarını belirtelim:

1. imkanlar el verdiği nisbette aile ocağına neş'e ile sevinç

getirmek ve kötülüğü, üzüntüyü defetmek için yardımlaşmaları. Ashab-ı Kirarn'dan Ebu Derda (R.A)ın eşine: "Beni kızgın gördüğün zaman sen beni razı et vaziyeti idare et. Seni kızgın gördüğümde de ben seni razı edeyim. Böyle davranmazsak, dostça beraberliğimizi devam ettiremeyiz" ( 49) anlamındaki

sözleri, bize de ışık tutan ne güzel bir nasihattır.

48) Müsim 45 Kitabü'l-Birr 4 bab. H.No: 2552, Ebu Davud 35 Edeb 1 29. bab H . No: 5 143

(36)

2. Allah'ı anmak ve O'na itaat etmek için yardımlaşmaları. Islam, mü'minlerin iyi şeyleri işleme.k ve kötülüklerden kaçınmak hususunda yardımlaşmalarını emir ve tavsiye eder. Bu emir ve tavsiye işi aynı çatı altında yaşıyan aile fertleri ve özellikle aile ocağının kurucusu durumundaki eşler için daha önem kazandığı bir vakıadır. Nitekim Hz.Peygamber (A..S.) Allah' a itaat ve ibadet etmek hususunda birbirine yardımcı olan şeylere dua ederek mealen :

"Allah geceleyin (uykudan) kalkıp (nafile) namaz kılan, eşini de uyandırıp (nafile) namaz kılmasına vesile olan adama rahmet eder (veya rahmet eylesin). Eğer eşi (tenbellik-uykunun ağır bas­ masından) kalkarnamazlık ederse yüzüne su serper. Allah, gece (uykudan) kalkıp namaz kılan ve eşini uyandırıp namaz kılması­ na vesile olan kadına (da) rahmet eder (veya rahmet eylesin). Eğer eşi kalkmamazlık ederse yüzüne su serper." (50) buyurur. Diğer bir hadiste de gece namazı için uykudan kalkan ve eşini de uyandırıp ikişer rek'at (nafile) namaz kılan eşierin Allah'ı çok anan erkeklerden ve kadınlardan sayılıp onlar arasında yazılacakları müjdesi verilmektedir (51 ). Bu hadiste Ahzab suresinin 35. ayetine işaret ve atıf yapılıyor. o ayette övgüye layık mü'minlerin vasıfları ve mükafatları anlatılıyor.

Islamiyetİn ilk devirlerinde dindar hanım, sabahleyin beyini işine uğurlarken: "Allah'ın azabından korun, haram yoldan para kazanmaya çalışma. Çünkü biz açlığa sabrederiz. Fakat cehen­ nem ateşine dayanamayız," derlerdi ve böylece gösterdikleri kanaatkar tavırları ile beylerini meşru kazanç yollarına teşvik ederlerdi.

50) lbn-i Maceh Kitabu-ikameti's-Sa\a 1 75. bab H.No: 1 336 ve Ebu Davud Kitabü's­ Sala 397. bab H.No: 1 308

(37)

Allah ' ü Teala, serkeşlik etmesinden endişe edilen kadınlara eşleri tarafından nasihat edilmesini emrederek mealen:

"Baş kaldırınasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin ... " (52) buyurur. Nasihat etmenin anlamı, dini sorumluluğu ve Allah korkusunu münasip bir dille anlatıp iyi telkinde bulunmaktır.

3- Çocukların iyi yetiştirilmesi ve aile düzeni konusunda eşierin ortak sorumluluğu yüklenmeleri

Bu hak ve görev, tarafların. ortak sorumluluğundadır. Çünkü ResGl-i Ekrem (A.S.) mealen:

" . . . Adam kendi ev halkının güvenilir korucusud ur ve onlardan

sorumludur. Kadın da eşinin evi ve çocuğu başında güvenilir

korucudur, anlardan sorumludur . . . " (53) buyurur. Diğer bir

hadiste de:

"Allah Teala, her koruyucuya, himayesine aldıklarından muhakkak sorguya çekerek koruyup korumadığını sorar." (54) Gayet tabii, bir baba ve anne çocuğunun bakımını, iyi yetişmesi­ ni ve eğitimini ihmal ederlerse çocuk güzel terbiyeden ve arzu­ lanan himayeden yoksun kalır. Hatta babasını ve annesini kay­ betmiş olan bir yetimden daha olumsuz bir ortama itilmiş olur.

4- Eşierin birbirlerinin sırlarını ve kusurlarını saklamaları

Bu hak da çok önemlidir. Aslında yüce dinimiz, yalnız eşin değil, herhangi bir müslümanın gizli halini ve kusurunu ifşa

etmeyi doğru görmemiş, bilakis mü'minin, din kardeşinin ayıp

52) 4 Nisa 34

53) Müslim 33 lmare 5 H.No: 1 829

(38)

ve kusurunu gizlemesini emretmiştir. Bunun aksine hareket etmek, günahtır, vebaldir, dinin emrettiği birlik, beraberlik, sevgi ve saygı bağlarının zedelenmesine hatta kopmasına sebep olabilir. Özellikle kişinin hayat arkadaşının kusurunu, eksikliğini, hatalarını, bilhassa sırlarını şuna buna anlatması, üzüntüye, kırılmaya, soğukluğa, hatta huzursuzluğa ve nefrete yolaçabilir. Ifşa edilmesi çok sakıncalı sırlardan biri de eşierin yatak hayatı ile ilgili olanlarıdır. Bir hadiste bu tip sırlar emanet sayılıp onu ifşa etmenin de emanete hıyanet olduğu bildiri­ lerek: " "Kıyamet günü Allah katında emanete hıyanetin en büyüklerinden biri de o adamın hiyanetidir ki, eşi ile cinsel ilişkide bulunur ve o esnada aralarında geçen sırları sonra gidip yayar. " (55)

Yukarda özetlenen haklara ve ödevlere riayet eden eşler arasında samimiyet, sevgi, saygı, şefkat, kadirşinaslık, vefakarlık gibi meziyetler gerçekleşir ve: '!Kendileri ile huzura kavuşasınız diye sizin için kendi (cinsi) nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhameti varetmesi O'nun varlığının delil­ lerindendir. Düşünen bir kavim için bunlarda muhakkak ibretler vardır." (56) ayetincieki hakikatlar müşahede edilir.

CAHİLİYET DEVRI NiKAH ÇEŞİTLERİ

Islamdan önce cahiliyet devrinde çeşitli nikah ve birleşmelerin uygulandığı, elde mevcut hadis kitaplarında ve şerhlerinde. rivayet edilmektedir. Hz. Aişe (R.A.) dan edilen bir rivayette cahiliyet devrinin dört çeşit nikah şekilleri anlatılmaktadır.

55) Ahmed bin Hanbel Ebu Said-i Hudri (R.A.)den Camiu's-Sağır Şerhi Feyzu'l-Kadir C.2 Sh: 533 lnne min A'zammi'I-Emaneti...

(39)

1 . İslam dininde de kabul edilip uygulanagelen nikah şeklidir: Kadın, velisinden istenir, tarafların muvafakatı sonunda mehir belirlenir ve müebbed nikah kıyılır.

2. Asil ve üstün zekalı bir erkek çocuğa sahip olmak gayesiyle, erkek, hanımı hayız halinden temizlediği zaman hamile kalması için başka adama gönderirdi. Kadın hamile kalıncaya kadar kocası onunla yatmazdı.

3. On kişiden az bir grup, kadınla temasta bulunurdu. Kadın, hamile kalıp doğum yaptıktan birkaç gün sonra bunları çağırır, içlerinden en sevdiği adamı baba ilan ederek bu çocuk sendendir, derdi. Kimse buna itiraz edemezdi.

4. Fuhuşu meslek edinip bunu kapısına astığı bayrakla duyuran kadınların nikahı. Hamile kalıp doğum yapınca kendisi ile yatan erkekleri toplatır, çocuğun babasını belirleyecek Kaif denilen uzmanlar da çağırılır ve Kaiflerin hükmü ile onlardan biri baba tayin edilirdi. Tayin edilen baba da kabullenirdi.

Hz. Aişe (R.A.) bunları anlattıktan sonra sözüne devamla: "Allah Teala Muhammed Sallallahü aleyhi ve sellem'i elçi olarak gön­ 'derdikten sonra, müslümanların bu gün uyguladıkları nikah şekli dışında kalan nikah çeşitlerinin hepsini iptal etti." (57 )

Hadis şarihleri, Hz. Aişe (R.A.)nın anlattığı dört çeşite ilaveten cahiliyet devrinin üç çeşitini daha naklederler. Bu rivayetlere göre:

5. Hıdn nikahıdır. Bu, kadın ile erkeğin gizli dost olmaları

şeklinde oluşan nikahtır. (58) Cahiliyet devri insanlarının bir kesimi aleni zinayı ayıplar, fakat gizli olanda beis görmezlerdi.

57) Buhari Nikah 37. bab, Ebu Davud Nikah 33. bab, Darekutni Nikah Sh: 379

(40)

6. Bedel nikahıdır. Bu, iki erkeğin hanımlarını karşılıklı olarak,

değiştirmeleridir.

7. Mut' a nikahıdır. Bu ise belli bir m ehir karşılığında geçici bir süre için kıyılan bir nikah şeklidir. (59)

TEŞRiDE TEDRİÇ METODUNUN UYGULANMASININ HİKMETİ

Hz. Aişe (R.A.)nın yukarıdaki rivayette belirttiği gibi, hal-i hazır uygulanan Islami nikah şekli dışında kalan cahiliyet devri nikah çeşitlerinin hepsi haram kılınıp yasaklanmıştır. Ancak bir çok konuda olduğu gibi bu konuya ilişkin konulan yasak ve müeyyide hakkında da teşrlin tedriç metodunun uygulandığı görülüyor. Şöyleki:

Islam dininin ilk. muhatabları olan Araplarda bir takım inançlar, ibadetler, örfler, adetler, alışkanlıklar, muameleler vs. alanlarda cahiliyet devri yaşamı mevcuttu. Büyük bir reform niteliğini taşıyan Islam dini, cahiliyet devrine ait birçok şeyi düzeltmek, değiştirmek, kaldırmak veya kısıtlamak suretiyle o toplumu baba ve dedelerinden benimseyip bağlandıkları kültür ve değerlerden koparıp bambaşka bir kültür ve değerler sistemine eriştirmeyi hedefliyordu. Ayrıca onlara yepyeni bir takım görevler, yükümlülükler ve sorumluluklar yüklüyordu.

Eğer Islamın bunca emirleri, yasakları helal ve harama ait hükümleri peyderpey değil de tamamı bir defada gelseydi, tebliğe muhatap toplumda büyük reaksiyon ve tepki meydana getirirdi. Kur'an-ı Kerim; Kitab halinde değil de sure sure, ayet ayet 23 yılda tedricen indi. Böyle inmesinin hikmetlerinden birisi de teşride tedric metodunun uygulanması değil midir?

59) Buhari Şerhi Fethu'l-Ban C.9, Sh: 1 58 ve Ebu Davud Şerhi Fethu'l-Meliki'I­ Ma'bud tekmiletü'I-Menhel C.4, Sh: 276. bab 33.

(41)

Cahiliyet devrinde putperestlik ve benzeri batı! inanışlar yaygın olduğu için öncelikle bu inanışın giderilmesi için Kur'an'ın ilk inen ayet ve surelerinde, Tevhid akidesi ve imanın esasları üzerinde durulup toplumun inanç sapıklığından kurtarılınasının hedeflendiği, buna ilişkin delillerin getirildiği görülür. Böylece toplumun evvela batı! inanışlardan arındırılıp gerçek imana kavuşması sağlandıktan sonra ibadet, ahlak, muamelat vs. konulara ait ayetler peyderpey inerdi.

Hz. Aişe (R.A.)nın şu hadisi teşriin tedric metodunun hikmetini açıklıyor:

" ... Kur'an'ın ilk inen suresi "ei-Mufassal" bölümünden bir sure (el-Alak veya el-Müddessir)dir. Onda Cennet ve Cehennem anılıyor. Nihayet insanlar ls!ama yönelip çağalınca helal ve hararnı bildiren ayetler indi. Eğer (iman esaslarından) önce: "Şarap içmeyin" yasağı inseydi, "Biz Helebed şarabı bırakmaya­ cağız" diyeceklerdi ve eğer önce "zina etmeyin" yasağı inseydi, "Biz zinayı asla bırakmayız" diyeceklerdi... (60)

Beş vakit namaz, ramazan orucu, zekat ve hac ibadetlerinin farz kılındığını bildiren ayetlerin bile bir arada inmeyip aralıklı geldiği malumdur. Mekke devrinde beş vakit namaz farz kılınıyor, oruç, zekat ise Medine'de hicretin 2. yılı emrediliyor, hac da bundan

birkaç yıl sonra farz kılınıyor.

Ticari, ahlaki, ve ceza! hükümlerin de tedricen indiği bilinmekte­ dir. Hatta bazen belirli bir ticari, ahlaki veya ceza! konuya ilişkin yasaklayıcı hükmün bile aşamalı ve tedricen konulduğu görülür. Birer örnek olarak, faiz, içki ve zina konuları gösterilebilir. Bunlara ait yasaklayıcı hükmün konulmasında da bu yol izlen­ miştir. Şöyle ki:

(42)

Faizin haram kılınması ile ilgili biri Mekke'de diğerleri Medine'de olmak üzere altı ayet inmiş ve dört aşamalı tedric metodu ile yasaklanması tamamlanmıştır. (6 1 )

Şarabın haram kılınınasma ilişkin biri Mekke'de, diğerleri Medine'de olmak üzere beş ayetin indiğini ve faiz gibi dört aşamalı olmak üzere yasaklanması işinin tamamlandığını görü­ yoruz. (62)

Verdiğim faiz ve şarap örneklerinde izlenen tedric durumu hakkında gerekli bilgi için aşağıda yazılı (6 1 ) ve (62) sayılı dip notlarında gösterilen ayetlerin tefsirine bakılabilir.

ZiNA-FOHOŞ CEZA HUKUKONDA TEDRİÇ METODU Zina ve fuhuşun yasaklanıp caydırıcı müeyyidelerle önlenmesi konusunda da bir nevi tedric metodunun uygulandığını görüyo­ ruz. Şöyle ki cahiliyet devrinin ahlak açısından en kötü ve çirkin durumlarından biri de kadınlara gayri insani muamelelerin reva görülmesi ve bu meyanda bir şehvet emtiası olarak kullanılmasıdır. Bu yüzden zina ve fuhuşun serbest ve yaygın olduğu, ayıp sayılmadığı ve kıskanç]ık duygusunun bile bazı çevrelerde dumura uğradığı görülüyordu. O devrin nikah çeşitlerinin anlatıldığı yukarıdaki rivayetler bu acıklı ve çirkin tabioyu gözler önüne seriyor. Çünkü sayıları yediye ulaşan o dönemin nikah çeşitlerinin beşi tamamen zina ve fuhuş mahiyetinde idi. Bunların bir kısmı evli kadınlara mahsus olup, kocalannın bilgisi içinde icra ediliyordu. Şu noktayı da belirte­ yim: Bu çirkin durum hakkında kullanılan nikah sözcüğü evlen­ me terimi anlamında değil, iki tarafın rızası dahilinde cinsel ilişki manasını ifade eder.

6 1 ) Rum 39, Nisa: 1 60, 1 6 1 , Al-i lmran: 1 30 ve Bakara: 275, 279

(43)

Toplum u ahlak! çöküntüye sokan, nesli soysuzlaştıran, kadınları seks metaı durumuna düşüren ve salgın hastalık halini alan zina ve fuhuşun zecri tedbirler ve ağır müeyyideleri e birlikte bir anda , yasaklanmış olsaydı kökleşmiş yaygın alışkanlıktan bir anda kurtulamayan nice insanın Islamiyetİn geçiş ve intibak döne­ minde ağır ceza ile cezalandırılması gerekecekti. Ayrıca ilk zamanlarda müslümanların yaptırım gücü de yoktu. Diğer taraftan Hz. Aişe (R.A.) nın işaret ettiği gibi müslümanlığı yeni kabul etmiş olan insanların tepkisine yol açabilirdi. Hatta onarılınası güç olumsuz tavırlar ile karşılaşılabilirdi.

Yukarıda işaret olunan hikmete binaen zina fiili, Mekke'de inen "ve zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, bir hayasızlıktır ve çok kötü bir yoldur" (63) mealincieki ayetle yasaklandı. Fakat bu suçu işleyen kimse hakkında herhangi bir müeyyide getirilmedi. Aradan bir süre geçtikten sonra Medine devrinde inen aşağıda meali yazılı ayetlerde bu suçu işleyenler hakkında müeyyideler getirilerek uygulanması emredildi:

"Kadınlarınızdan fuhuş yapanlar hakkında sizden olan dört şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünce­ ye yahut Allah, onlar hakkında bir yol açıncaya kadar evlerde hapsedin."

"Sizlerden onu işleyen iki tarafa eziyet (tekdir, takbih, tazir, vs. bir yolla te'dip) edin. Eğer tevbe eder, uslanırlarsa onlardan vaz geçin. Çünkü Allah tevbeleri kabul eden ve çok merhamet edendir." (64)

Müfessirlerin çoğuna göre ilk ayet evlenmiş olanların zinası, ikin­ cisi de bekarların zinası hakkındadır. Diğer bir grup müfessirlere göre ilk ayet kadınların zinası, ikinci ayet ise erkeklerin zinası

63) 1 7 lsra: 32 64) 4 Nisa: 1 5, 1 6

(44)

hakkındadır. Bunlar ister be kar olsun ister evlenmiş olsun am lan hükümlere tabidirler.

Görüldüğü gibi Medine devrinde inen bu ayetler, zina suçunu işleyenler hakkında hapis veya kınama ve tekdir gibi tazir cezasını getiriyor.

Bundan bir müddet sonra inen: 11Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde {hükürnlerini uygulamada) onlara acımak sizi tutmasın. Mü'minlerden bir grup da onlara ceza uygulanmasında hazır bulunsun ... (65) mealindeki ayetle zina suçuna getirilen ceza ağırlaştırılıyor, etkinliği ve caydırıcılığı artırılıyor.

Bu ayetie gelen ve Islam hukukunda had diye ifade edilen ceza, bekar iken zina suçunu işleyenler içindir. Evli veya dul iken bu suçu işlediği usulüne göre tesbit edilen kadın ve erkeğe recm cezası verilir. Bu ceza ise kavlt ve fi 'lt sünnetle sabittir ( 66) . Cahiliyet devri nikah çeşitlerinden açık veya gizli zina mahiyetindeki şekillerin tedric metodu izlenerek önce Mekke devrinde inen lsra suresinin 32. ayeti ile hararn kılındığı, caydırıcı müeyyidelerinin de Medine devrinde aralıklı inen ayetlerle tedricen konulup ağırlaştırıldığı yukarda kısaca anlatıldı.

65) 24 Nur: 2

66) Müslim 29 Hudud 3 H.No: 1 690, Ebu Da�ud 32 Hudud 23 H.No: 441 5, Tirmizi

Hudud H.No: I 434, lbn-i Maceh Hudud 2550- Ubade bin es-Samıt'tan- Buhari 90

Muharibin 15. H.No: 6440, Müslim 29 Hudud 5 H.No: 1 697, Tirmizi Hudud H.No: 1433, Ebu Davud 32 Hudud 26 H.No: 4444, Nisai Kudat H.No: 541 2, lbn-i Maceh hudud H.No: 2549, Ebu Hüreyre ve Zeyd bin Halid'den-Buhari 90, Muharibin 15 H.No: 644 1 , müslim 29 Hudud 4 H.No: 1 69 1 , Ebu Davud 32 Hudud 23, lbn-i Maceh Hudud H.No: 2553 Ömer bin el-Hattab'tan.

Referensi

Dokumen terkait

Köprülü gibi tarihi, sosyal gerçekler çerçevesi içinde bir tüm olarak görmek isteyen ve bu bakımdan Türk tarih bilimi açısından önemli bir adım atmış

Bu kapsamda bu çalışmada öncelikle enerji fiyatları ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki ele alınmış, ardından enerji fiyatları içinde önemli bir paya sahip olan

TDM, zaman bölmeli çoklama denilen ve sayısal olan bir yöntemdir.Bir sayısal sinyal düşünelim, bu sinyalin bir hızı vardır ve bu hız varsayalım 64kb/sn ( bir telefon

E-MOSFET’lerde kanal, gate terminaline uygulanan harici bir besleme ile olu ş turulur. Böylece, drain ile source aras ı ndaki bu bölge N kanal ı gibi hareket eder.. olan

Ankara'ya ait birçok tab­ losu ile bu şehre pek çok hizmetler­ de bulunmuş bu çapta değerli An­ kara hemşehrisine o şehrin bir so­ kak ismini çok görmüş

Hatti (Eti)’ler, Hititler Anadoluya gelmeden önce de var olan sonra Hititler ile kaynaşan bir toplumdur. Türkçe’de Ök/Ög kelimeleri de Anne olarak

Her bir kategori için başvuran adaylara belirli şartları yerine getirmeleri ile birlikte Avrupa Kalite Teşkilatı tarafından, Uluslararası geçerliliği olan EOQ (Avrupa Kalite

Kahire’ye hâkim bir tepe olan Kal‘atülcebel üstünde yükselen bu heybetli yapı, ana kubbesi dört yarım kubbe ile desteklenen klasik Osmanlı camilerinin geç bir