ERDAL YILDIRIM
İÇİNDEKİLER
I).OKÇULUĞUN ORTAYA
ÇIKIŞI---5 II).İSLAMİYET ÖNCESİ DÖNEMDE TÜRK OKÇULUĞU
………..7 III).İSKİT DÖNEMİ TÜRK
OKÇULUĞU---11 IV).HUNLAR VE GÖKTÜRKLER DÖNEMİ TÜRK
OKÇULUĞU---16 V).İSLAMİYET SONRASI TÜRK
OKÇULUĞU---18 VI). SELÇUKLU DÖNEMİ TÜRK
OKÇULUĞU---19 VII). OSMANLI DÖNEMİ TÜRK
OKÇULUĞU---29 VIII).CUMHURİYET DÖNEMİNDE TÜRK OKÇULUĞU ...43 DEĞERLENDİRME….……… 50 KAYNAKÇA………..……….……… 50 ≈1≈
OKÇULUKTA KULLANILAN ARAÇLAR
OSMANLI YAYI OKLAR
PUTA (HEDEF ) ZİHGİR(OKÇU YÜZÜĞÜ) SADAK KİRİŞ
OKÇULUKTA KULLANILAN ARAÇLAR NAVEK YAY KURMA KEMENDİ ÖRME ZIRH MİĞFER
OKÇULUĞUN ORTAYA ÇIKIŞI
Okçuluğun insanlık tarihinin en eski çağlarına kadar inen uzun bir geçmişi
vardır.
Basit el baltalarından sonra, Ok ve Yay ile ilgili buluntular ilk defa Geç
Paleolitik çağda ( M.Ö 35 000 - 10 000 ) yeni bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır.
Çakmak taşından yapılmış en erken ok uçları Doğu İspanya’da Parpello ve
Valencia’ da bulunmuştur.
Bilinen en eski yay buluntusu ise Mezolitik dönemde Maglemosian Kültür
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK OKÇULUĞU
Türklerde okçuluğun ve özellikle atlı okçuluğun önemi tarih öncesi zamanlara kadar uzanır. Yaklaşık MÖ 5000'den itibaren Altay ve Tanrı Dağları ve çevresinde ortaya çıkan, daha sonra da İç Asya’ya tamamen egemen olan "Atlı Bozkır Kültüründe" atlara ve okçuluğa büyük önem verilmektedir.. Tarihteki Türk atlı okçuları, dört nala giderken eyer üstünde
dönüp arkaya ok atarak hedefe tam isabet ettirme ustalıklarıyla tanınmışlardır. Uluslararası literatürde "Part Atışı" olarak isimlendirilen at üzerinde geriye doğru yapılan ok atışının en başarılı ve en ünlü uygulayıcıları Türkler olmuşlardır. Türk kahramanı Tarkanların tolgalarına şahin tüyü takma hakkı yalnızca Part atışını başarılı bir şekilde uygulayabilenlerine
verilmiştir. Vur-kaç, sahte geri çekilme ve düşmanın etrafını sarma gibi taktikler Türk atlı okçularının kullandığı ve birçok zaferde kilit rol oynayan taktiklerdir. Türk destanlarından Oğuz Kağan Destanı'nda ok ve yay, sembolik anlamlarla yer almaktadır. Türk kültürünün geçmişinde okçuluk geniş bir alanda öneme sahip olmuştur. Orta Asya'da geçim kaynağı ve askerî tatbikat niteliği olan sürek avları, Türk atlı okçuluğunun gelişmesini sağlamış; Türkler bu becerilerini Orta Asya'dan Anadolu'ya taşımışlardır. Savaşçılık, avcılık, sporculuk gibi alanların dışında sosyal alanda da okçuluk önem teşkil etmiştir. Örneğin askeri bayramlarda, dinsel törenlerde çeşitli sportif okçuluk yarışmaları toplumsal hayatta yer almıştır. Avrasya coğrafyasında göçebe yaşayan Türklerin ok ve yay yapımında kullanılan özel malzeme ve teknikleri gizli bir şekilde usta-çırak yoluyla nesilden nesile aktarması, teknolojik fark sayesinde yerleşik halklara karşı Türklere üstünlük sağlamış ve silah üreticisiyle ailesine sosyal yaşamda seçkinlik kazandırmıştır.
TÜRK MİTOLOJİSİ VE OKÇULUK
Tengri Mergen Han:
Türk ve Altay mitolojisinde Akıl Tanrısı.
Pergen Han olarak da bilinir. Her
şeyi bilir. Aklı ve zekayı temsil eder. Göğün yedinci katında oturur. Bilgelik sahibidir.[1]
Her şeyi bildiği için her şeye gücü yeter. Oku ve yayı vardır.
Bilgeliğiyle attığı ok hedefini
şaşırmaz. İnsanlara bilgelik verir. Bilimi ve felsefeyi simgeler. Tanrı Kayra Han'ın oğlu olarak kabul edilir.[2] Mergen, ayrıca masal ve
efsane kahramanlarında bir unvan olarak kullanılır; Kan Mergen, Ay Mergen, Kartaga Mergen, Südey Mergen gibi.[3]
1) Deniz Karakurt, Türk Söylence Sözlüğü , Yazarın Kendi Basımı, Ankara , 2011, s.152
2) Karakurt, age,s.153
İSKİT DÖNEMİ TÜRK OKÇULUĞU
Grek vazosundaki
Yandaki resimde Kul Oba’da bulunan , M.Ö 4.-3. Yüzyıla ait bir vazo üzerindeki resimde yayına kiriş takan İskit okçusu tasvir edilmiştir.
Bu resimden anladığımız üzere;
İskitler’de Türkler gibi yedek yay taşırlardı.
İSKİT DÖNEMİ TÜRK OKÇULUĞU
Tarihte ,geniş topraklara sahip ilk önemli Okçu millet İskitlerdir[4]
İskitler başarılarını sınırsız bozkırda at koştururken , her yöne isabetli Ok
atabilen Süvarilerine borçludurlar.
İskitlerin savaş taktikleri şöyledir: Güçlü düşman birlikleriyle
karşılaşınca, gögüs gögüse savaşa yanaşmamak, ustalıklı bir çekilme ile düşmanın kendilerini takibine yol açmak ve onları bu sonsuz takipte hırpalayıp eritmek esasına dayanıyordu. Çekilme sırasında ise özellikle
arkaya doğru etkili atışlar yapmakta ustaydılar.
Grek vazo resimlerinde, İskit okçuları çok İşlenmiş bir konudur.
---4) Ünsal Yücel, ‘‘Türk Okçuluğu’’, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, 1.Baskı , Ankara,1999,s.11.
PART ATIŞI
Uluslararası literatürde "Part Atışı
" olarak isimlendirilen at üzerinde
geriye doğru yapılan ok atışının
en başarılı ve en ünlü
uygulayıcıları Türkler
olmuşlardır.
Tarkanların tolgalarına şahin
tüyü takma hakkı yalnızca Part
atışını başarılı bir şekilde
uygulayabilenlerine verilmiştir
’55) Türk Geleneksel Okçuluğunun Kısa Tarihi,
http://www.tirendaz.com/tr/?page_id=169 son erişim tarihi: 15.01.2015
HUNLAR VE GÖKTÜRKLER DÖNEMİ TÜRK OKÇULUĞU
Hunlar ve Göktürkler’in kullandığı
yayların kabzaları düz, başları uzun,düz ve keskin biçimde dışa kıvrıktır. Asya kökenli bu kompozit yay, Batıya doğru yayılıp Sasanilere geçti. Daha sonra Selçuklular ve Osmanlılar bu yayı geliştirdiler.
Yandaki resimde Avrupa Hun
İmparatoru Attila’nın elinde tuttuğu yay,
tipik kompozit Türk yayıdır.
Resim: David Nicolle , Attilla ve Göçer Kavimler, Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2011.
Çin yıllığında şöyle anlatılıyordu; "Mete(hedefe giderken)ıslık çıkaran bir ok imal etti.Atlıokçu birliğinin
eğitimi esnasında kendisi bu oku nereye atarsa,erlerinin de hep birlikte o maddeyi vurmaları gerektiğini emretti.Bunu
yapmayanın başı kesilecekti.Bizzat Mete,ıslık çıkaran okunu değerli atlarından birinin vücuduna attı ve bu anda askerlerinden okunu atmaya cesaret edemeyenleri idam ettirdi.O kısa bir süre sonra oku ile kendı sevgili eşini
vurdu.Bu defa da askerlerinden bazıları donup kaldı ve oklarını atmaya cesaret edemediler. Bunlar da Mete tarafından idam edildi."
Bir süre sonra Mete,av sırasında ıslık çıkaran oku ile babasının değerli atını vurduğu zaman askerleri istisnasız hep birlikte aynı hedefe ok attı.Bu durum üzerine Mete,askerlerine tamamen güveneceğini anladı.Sonra,babası ile ava gitti ve Hun hükümdarı olan babasına ıslık çıkaran okunu attı.Bütün askerleri de aynı istikamete nişan aldı ve böylece Hun
hükümdarı öldürüldü.Mete kendisini Hun hükümdarı olarak ilan etti.
Mete'nin,tahta geçme planının kuşkusuz en önemli parçası 'Islık çalan ok'dur.Mete hiç kuşkusuz Türk Tarihinin önemli savaşçılarındandır.
TÜRK OKÇULUĞUNUN DİNİ BOYUTU VE
KEMANKEŞİN SIRRI
Uhud Gazası’nda Peygamberimiz Hz
Muhammed(SAV), yanında ok atmakla görevli olan SA’D İBN EBÛ VAKKAS’a ok verirken başarısı
karşısında heyecanlanıp ‘‘At yâ Sa’d , anam babam sana feda olsun! Dediği rivayet edilmiştir.
Bu yüzden kemankeşlerin piri sayılan SA’D İBN EBÛ
VAKKAS’a pirlik kuşağını bizzat Peygamberimizin kuşattığına inanılmıştır.
Osmanlı dönemi kemankeşleri ok atarken ‘’YA
HAK’’ diye nara atarlardı.
OKÇULUĞA YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN KABZA ALMA
TÖRENİ YAPILIRDI VE KEMANKEŞİN KULAĞINA KEMANKEŞİN SIRRI SÖYLENİRDİ.
TABİ BEN BURADA SİZE KEMANKEŞİN SIRRINI İFŞA ETMEYECEĞİM
İSLAMİYET SONRASI TÜRK OKÇULUĞU
SELÇUKLU DÖNEMİ TÜRK OKÇULUĞU
Selçukluların ok kullanmada mahir
olduklarını bilen Hacib Arslan Câzib ise
sultana her birinin başparmağının kesilmesinin uygun olduğunu söylemiştir. Zira Türk
geleneksel okçuluğunda ok atılırken
başparmak ile çekilir. Asya menşeli olduğu bilinen bu atış tekniğinde, başparmağa zihgir adı verilen okçuluğa özgü yüzük takılırdı. Böylece başparmak çekişi ile Türkler birden fazla oku aynı anda elinde tutarak ardı ardına her yöne isabetli ve hızlı atış yapabilirlerdi. Arslan Câzib, Selçukluların bu özelliğini bildiği için onların ok kullanmalarını
engellemek maksadıyla bu fikri ileri sürmüş, ancak onun bu fikri, “zalimce” olduğu
gerekçesiyle Sultan Mahmud tarafından reddedilmiştir.
Resim için kaynak:
www.turkfotograf.blogspot .com.tr
SELÇUKLU DÖNEMİ TÜRK OKÇULUĞU
Okun kuvveti ile kazanılan başarılar Selçuklulara cesaret vermiş ve yeni
galibiyetler sağlamıştır. Selçukluların önderi Arslan Yabgu bölgenin en güçlü sultanı olan Gazneli Mahmud’a karşı “Sultan Mahmud’un filleri varsa bizim de oklarımız vardır. Aramızda harp olduğu zaman oklarımızla onun askerlerini delik deşik edebiliriz” şeklinde cüretkârane sözler sarf etmiştir.
İbn Bîbî’nin ifadesiyle Selçuklular, süt emmeden kesildikleri andan
itibaren ok ve gürz kullanmak ile meşgul olurlardı.
Malazgirt savaşı öncesi Anadolu’nun bilhassa Kuzeydoğusunda Türk
fetihlerinin başarıyla sonuçlanması Bizans’ın okçular karşısında etkisiz ve savunmasız kalmalarına bağlıdır. Türklerin çok iyi ok kullanmaları Bizans askerlerinin yıpranmasına ve çok fazla kayıp vermelerine neden olmuştur.
Selçuklu ordusunun en etkili muharib gücünü oluşturan okçu sınıfının
Anadolu’nun Türkiye olmasının ilk adımı olan Malazgirt savaşında oynadığı rol büyüktür. Savaştan bir gün önce savaş sabahına kadar,
Selçuklu ordusu ok yağmurları, boru gürültüleri ve askerin haykırışları ile Bizans ordusunu uykusuz ve şaşkınlık içinde bırakmıştır. Türklerin dehşet verici okçulara sahip olmaları savaşın sonucunu ve Anadolu’nun kaderini belirlemiştir.
SELÇUKLU DÖNEMİ TÜRK OKÇULUĞU
Selçuklu dönemi kaynaklarında Selçuklu okçularının maharetleri ve
üstünlüklerinden büyük bir ilgi ve hayranlıkla bahsedilir. A. Komnena Türkler
hakkında şu ifadeleri kaydetmiştir: “Düşmanı tam bir çember içine alıp ona ok
atarlar ve kendilerini uzaktan savunurlar. Bir Türk, kovalamaya geçmişse, düşmanını, ok atmakla haklar; kendisi kovalanıyorsa, okları sayesinde üstün gelir. Bir ok fırlatır ve ok, uçarak, ya at’a ya atlıya saplanır; ok, [yayın] çok güçlü bir elle [gerilmesinden sonra] atılmışsa, gövdeyi bir yandan ötekine delip geçer; onlar [Türkler] gerçekten çok usta okçulardır.
Selçuk Beyin babası Dukak’ın iyi bir okçu olduğu onun aldığı Demir
Yaylı/Demir Yay (Temür Yalığ) unvanından anlaşılıyor. Kuvvetli bir muharib olan Dukak’a yay germedeki gücünden dolayı bu lakab verilmiş olmalıdır. Bu
da Selçuklular nezdinde ok ve yayın itibarının büyüklüğünü gösterirr..6
-6) Erkan Göksu, “Ok ve Yayın Türk Devlet Geleneği ve Hâkimiyet Anlayışındaki Yeri”, Turkish Studies, 5/2 (2010), s.986-1011.
SELÇUKLU DÖNEMİ TÜRK OKÇULUĞU
Ok ve yay kullanan sultanlar
sikkelere de nakş edilmiştir. IV. Rükneddin Kılıç Arslan’a ait 1249 tarihli gümüş sikkenin bir yüzünde tasvir edilen süvarinin sultanın kendisinin olması muhtemeldir. Elinde üç bükümlü yay ve fazladan yedek iki ok vardır. Bu durum
Selçuklu okçularının ardı ardına başparmak çekişini kullandıklarını teyid eder7
RESİM: Selçuklu sultanı IV.
Rükneddin Kılıç Arslan’a ait 1246
tarihli sikke
---7) Tülay METİN , ''SELÇUKLULARDA OKÇULUĞA GENEL BİR BAKIŞ'' , Tarih Okulu Dergisi ,Sayı XVII, Mart 2014
SELÇUKLU DÖNEMİ TÜRK OKÇULUĞU
Başparmağa ‘‘Zihgir’’ adı
verilen okçuluğa özgü yüzük takılırdı. Böylece başparmak çekişi ile Türkler birden fazla oku aynı anda elinde tutarak ardı ardına her yöne isabetli ve hızlı atış yapabilirlerdi.8 ---8) Ünsal Yücel, ‘‘Türk Okçuluğu’’, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, 1.Baskı , Ankara,1999,s.4
OSMANLI YAYI NASIL KURULUR ?
NAVEK İLE OK ATIŞI
OSMANLI DÖNEMİ TÜRK OKÇULUĞU
Osmanlı döneminde hedef ve menzil olmak üzere farklı iki tür atış
yapılırdı. Geleneksel hedef atışları, av hayvanlarını ve düşmanı vurmayı
amaçlardı. Hedef olarak içi talaş ya da pamuk çekirdeği doldurulmuş torbalar kullanılırdı ve bununla bir okçunun hedefi vurma kabiliyetini geliştirmesi
beklenirdi. Menzil atışlarında ise, okun mümkün olabilecek en uzak mesafeye atılması amaçlanırdı. Osmanlı İmparatorluğu’nun pek çok yerinde menzil
atışları yapılabilecek alanlar vardı; ancak, bu alanlar hedef atışları için de kullanılmaktaydı,
İstanbul’da atış alanı olarak kullanılan Okmeydanı, şehrin fethinden kısa bir
süre sonra Sultan II. Mehmed’in (1451–1481) emri ile bağımsız bir vakıf olarak tesis edilmiştir. Vakfiyesinde atış alanının, asker ve siviller
tarafından ok atışları için kullanılabileceği ve sefer öncesinde toplu ibadetlerin burada yapılabileceği ifade edilir. Sultan II. Beyazid (1481– 1512) döneminde okmeydanı istimlâk edilen yeni arazilerle genişletilmiş,
saha temizlenmiş ve etrafı kalın bir duvarla çevrilmiştir.9
---9)
Ünsal Yücel, ‘‘Türk Okçuluğu’’, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, 1.Baskı , Ankara,1999,s.57.
OSMANLI DÖNEMİ TÜRK OKÇULUĞU
İSTANBUL OKMEYDANI
İstanbul Okmeydanı, İstanbul’un fethinden hemen sonra
Fatih Sultan Mehmet'in emriyle kurulmuş ilk Vakıftır.
Okmeydanı ve çevresindeki arazi sahibi halkın rızası
alınarak , sınır taşları dikilerek vakıf işleri tamamlandı.
Fatih Sultan Mehmet veziri Faik Paşa ile şehrin subaşışı Midillili Davud Bey’ i bu işle görevlendirdi.
YANDAKİ RESİM :
ATİLLA BİR , TÜRK MENZİL OKÇULUĞU YAY VE OKLARI , Osmanlı Bilimi Araştırmaları VIII/1 (2006).
OSMANLI DÖNEMİ TÜRK OKÇULUĞU
İSTANBUL OK MEYDANINDAKİ
MENZİL TAŞLARI
Her okçunun rüyasında bir nişan taşı dikilerek kutlanan
rekor atış yatar. Mevcut rekorları aşma isteği Okmeydanı Şeyhi ve pirlerinin iznine bağlıdır. On altıncı yüzyıla kadar rekor
atışların sayısı 10 ila 12’yi aşmaz. On dokuzuncu yüzyıldan itibaren bu sayı 50’ye çıkar, olağanüstü atışların kaydedildiği taşların sayısı ise 300’ü geçer ve bu taşları birbirlerinden
ayırmak zorlaşır .
Bir okçu, kendisinden önceki bir rekor atışa ilişkin menzil
taşının belirlediği mesafeyi aştığında, okunun düştüğü yer hafifçe kazılır ve geçici olarak çakıl taşları ile işaretlenirdi.
Yeni menzil taşı altı ay içinde dikilirdi. Menzil taşlarının büyük bir bölümü mermer sütunlar şeklindeydi ve üzerindeki
kitabede okçunun adı, mesleği, atış yönü ve koşulları, atış mesafesi ve atış tarihi verilirdi.
Sultan, vezir ve devlet erkânının ok atışlarına ilişkin
menzil taşları, dönemin dekoratif stiline uygun olarak oluşturulur ve kitabelerin sözleri ünlü şairler tarafından
hazırlanır, yazıları hünerli hattatlar tarafından kaleme alınır ve kabiliyetli taş ustaları tarafından taşa işlenirdi. Bu menzil
taşları sadece birer tarihi belge değil, birer sanat eseri
niteliğindedir. Günümüzde sadece 25 kadar nişan taşı geriye kalmıştır, diğerleri tahrip edilmiş, gömülmüş ya da temel taşı olarak kullanılmıştır.
HACI BEŞİR AĞA’NIN MENZİL TAŞI
Sultan III. Mustafa (1757–1774) döneminde, 1758’de dârüssaâde ağası olmuştur. Okmeydanı’nda beş adet rekor menzil atışında bulunmuştur. Bu menzil taşı, kuzeybatı rüzgârında Divitçi Menzilinde 1106 geze (730 m) attığı rekor atışla ilişkilidir.
Kitâbesi:
Yâ Hak Âişe Sultân-ı âlişân-ı hayr-endîşenin Dergeh-i devlet-meâbı melce-i hayr ü hisân Başağası ol kerîm-üş şân-ı ismet-perverin Ma’rifet-pîşe hüner-endîşe zât-ı kâmurân Binci menzilgâhı iken bu Devâtî Menzili
Dest-i himmetle hezârân âferin bozdu hemân Zîver-i ser-defter etmiş idi gerçi nâmını
Çok zamandır görmedi devrân böyle pehlivân Ola devletle resîde menzil-i maksûduna
Kaamet-i a’dâsı yârab ola mânend-i kemân Düşdü bir târîh-i cevherden tîr atup Necîb : Dikdi binyüz gezde Hacı Beşir Ağa da nişân, sene 1170, ketebehu-l fakîr el-hâc Ahmed
TOZKOPARAN İSKENDER’İN MENZİL TAŞI
Sene 957 (Milâdî 1550) Sâhib-ü’l menzil fî-l Meydân Ellezî ismuhû Tozkoparan
TOZKOPARAN İSKENDER’İN REKORLARI
1) Modon ve İnebahtı seferine çıkılırken Gelibolu Okmeydanı'ndaki GÜNDOĞUSU MENZİLİ’nde bir rekor kırmıştı. Seferden dönüşte , gösterdiği yararlılıktan memnun kalan Küçük Davud Paşa , bütün şehir halkının katıldığı büyük bir ziyafet çekerek Tozkoparan’ın taşını diktirmiş, ödüller dağıtmıştır.10
2) İstanbul Okmeydanı’nda Yıldız havasıyla atılan TOZKOPARAN(DELİKLİ KAYA) MENZİLİ’nde , Bursalı Şüca’dan aşırı, 1279.5 geze ok atarak en büyük rekorlarından birini kırmıştı. Bursalı Şüca , Tozkoparan’ın en zorlu rakibi idi. Bu menzili alıp taş diktirmesi uzun tartışmalara yol açmıştır. Şöyle ki: Bursalı Şüca , daha önce bu
menzilde 1251.5 gezlik rekorunu kırdığı gün , Tozkoparan usule aykırı olarak ok atmaya devam etmiş, o da Şüca’nın bozduğu Havendelen Solak Bâli menzilini bozmuştu.
Tozkoparan taraftarlarının baskıları sonucunda Usule bakılmayıp onun yeri de ölçüldü ve Şüca’dan bir yay boyu kısa olduğu anlaşılınca Tozkoparan bu menzil için 3 yıl uğraştı ve 40 gün aralıksız esen Yıldız havasından faydalanarak Şüca’dan 28 gez aşırı yani
1279.5 geze ok atmayı başardı. Ama okun düştüğü yer ana taşın 80 gez şastında idi. Aşırı saldır diye Şüca taraftarları itiraz ettiler; nitekim öyleydi. Tartışma uzadı, Sultan II.Bayezid’in kulağına kadar vardı. Padişah meselenin çözümünü Şeyhü’l – Meydan Hamdullah Efendi’ye havale etti.
Şeyhin aracılığıyla Şüca’dan aşırı taş atan olursa taş diktirmesine, Tozkoparan’ın taşının ayrı bir menzil sayılmasına karar verilerek tartışma kapatıldı.
---10) Ünsal Yücel, ‘‘Türk Okçuluğu’’, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, 1.Baskı , Ankara,1999,s.194-198.
TOZKOPARAN İSKENDER’İN REKORLARI
3) Tozkoparan , DELİKLİ KAYA MENZİLİ’ni bozduğu günün
haftasında Bursa’ya hareket etmiş ve Bursa Ok Meydanı'nda Poyraz havasıyla atılan YUSUF YERİ’ndeki Bursalı Şüca’nın taşından 70 gez aşırı atarak rekor kırmıştır.
4) İstanbul Okmeydanı’nda , Gündoğrusu havasıyla atılan ARKURI MENZİLİ’inde , yine Bursalı Şüca’dan aşırı 1281.5 gezlik(846 metre) bir rekor kırdı ve bu rekor dünya okçuluk tarihinde de bugüne kadar aşılamamış en büyük rekordur .
5) Tozkoparan Edirne Musalla Meydanı’nda Yıldız Menzili’nde 1280 gezlik bir mesafeye ok atarak 1510 yılında yeni bir rekor daha kırdı. 6)Bursa Okmeydanı’nda Yıldız havasıyla atılan KEMAHCI
HAYREDDİN YERİ’nde Bursalı Şüca’dan aşırı atıp rekor kırıp taş diktirmiştir.
7) Üsküp’ de poyraz havasında yeni bir rekor kırıp taş diktirmiştir. 8) Amasya’da Kıble Menzili’nde Bursalı Şüca’dan aşırı atarak taş diktirmiştir.
9) Tozkoparan İskender katıldığı Mısır Seferinde 1517 yılında Kahire’de Memluk Menzilinde rekor kırıp taş diktirdi.
10) Mısır seferi dönüşü kaldıkları Şam’da Rum Yusuf adlı namlı
kemankeş ile yarışa tutuştu ve onu geçti. Padişah Yavuz Sultan Selim bu başarısından ötürü Tozkoparan’ın ulufesine 5 akçe Terakki etti. Şam menzili Tozkoparan’ın son menzilidir.
KEMANKEŞ PADİŞAHLAR II. Murad (1402-1451) şehzadelik zamındaki kabak oyunu oynarken Fatih’i n Baş parma ğında ki zihgir
KEMANKEŞ PADİŞAHLAR
II.MAHMUT HAN VE OSMANLI OKÇULUĞU
Sultan Mahmut'un saltanatı (1808-1839)
süresince Osmanlı okçuluğu SON parlak günlerini yaşadı.
Sultan Mahmut 6 Recep 1233 (1818)
yılında büyük bir törenle kabza aldı. Kabza almadan önce 6 aylık zor bir süreçten geçti.
Sultan Mahmut Ok Meydanında yarışma
hakkını alınca bulduğu her fırsatta idman yapmaya başladı.
Ve nihayet 8 ayrı rekora imza atıp taş
diktirdi.
Yandaki resimde Sultan Mahmut’un
gündoğusu havasıyla 1215,5 gezlik bir atış yapmış ve burada görülen taşı
diktirmiştir. Padişahın bir meydan günü, kendi yerinden 10 gez aşırı atıp taşını sürdüğü bilinir. Dört köşe gövdeli taşın tepesi barok üslûpta ve olağanüstü güzel bir mermer işçiliğiyle yapılmıştır, meşale ve ok kuburlarıyla süslüdür. Hemen
altında özenle işlenmiş bir tuğra bulunmaktadır. 11
---11) Mehmet Zeki Kuşoğlu , Türk Okçuluğu ve Sultan
II.MAHMUT HAN’IN MENZİL TAŞINININ KİTABESİ
Kemâlât-ı cihânın merkezi Sultan Mahmûd Hân
Kalemde, seyfde, her türlü fende şâh-ı bîhemtâ
Ayak açdı yeniden vâdi-i himmetde şâhâne
Buyurdu bil ki mülk-i devleti tecdîd sertâpâ
Ok atdı menzile binikiyüzonbeş buçuk hatve
Resâ olmuş değildi kimseler bu merkeze asla
Elinde hâkî yayı vâr idi kavs-i kuzâh mânend
Hevâ gündoğrusuydu atdığı ok berk idi güyâ
Erişsin menzil-i maksûda yârab atdığı her ok
Nişangâh-ı hadeng-i hükmü olsun serteser dünyâ
Lisânım gerçi kaasır söyledim Pertev iki târîh :
Sütûn üzre yazılsa gösterir her mısra’ın bâlâ
Bu yerden atdı ok sultân-ı kevn eslâfı hep geçdi
1247
Hüner meydânına şâh-ı cihân taş dikdi zîb-efzâ
1247 (Milâdî 1831/1832) 12
---12) Mehmet Zeki Kuşoğlu , Türk Okçuluğu ve Sultan Mahmud'un Ok Günlüğü , Ötüken Neşriyat,2006. s. 90
OSMANLI DÖNEMİ TÜRK OKÇULUĞU
İRAN SARAYINDAN YOLLANAN YAY
Deli Hüseyin Paşa’nın kurduğu çift kollu İran Yayı, TSM Env.No.1/ 51
İRAN YAYININ HİKAYESİ
Tarihçi Naima, olayı şöyle anlatır:
Sultan IV. Murad devrinde, İran’dan gelen bir elçi , ‘‘izhar-ı hüner için’’ kurulmuş bir yay getirerek , ‘‘Bu yayın kirişini çıkardup yine kurmağa kaadir bir pehlüvan Memalik-i Osmaniyye’de bulunur mu ?’’ diye Saray’a arz eder. İstanbul’un
‘‘namdar ve zor – aver’’ pehlivanları , değil yayı bozup kurmak , kirişini bile çekemezler. Yay , darussaade ağasının odasına konulur. Ağanın odasına hizmet eden baltacı Deli Hüseyin , olaydan habersiz , bir gün ocağa odun getirdikde yayı eline alır; kepadevari çekib dururken ağanın geldiğini işitdip bırakıp kaçar. Ağa yaya kimin dokunduğunu soruşturdukda , Deli Hüseyin yaka-paça getirilen. Ağa ‘‘Çek imdi göreyim’’ dedikde , yayı alıb kepade misal beş- on kere çeker.
Hüseyin’i giydirip huzura çıkarırlar. ‘‘Huzur-ı Hümayuna varub keman-ı mezburu çeküb izhar-ı hüner idüp mazhar-ı tahsin olduktan sonra Acem elçisi
muvacehesinde keman-ı mezburu kepadevari çekerek zor –ı bazu ile şikest idüb parçaların elçi önünde vaz itdükde Padişah-ı Cihan ‘ın meserretlerine elçinin infial
ve hacaletine sebeb olmuştur’’13
Deli Hüseyin sonraları Vezirliğe kadar yükselmiş, Abaza isyanına karıştığı için
katlolunmuştur14
-13) Naima Tarihi, İstanbul,1283,C.VI,s.399-401
14) Ünsal Yücel, ‘‘Türk Okçuluğu’’, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları,
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK
OKÇULUĞU
OKSPOR KURUMU
1923 - 1937 yılları arasında, eski Türk okçularının ailelerinden gelen üç beş kişi, aralarına hevesli gençleri de alarak İstanbul' un çeşitli semtlerinde ok atışları yaptılar ve bu sporu yürütmeye çalıştılar. Türk okçuluk tarihinin efsanevi ismi Tozkoparan' ın ikinci kuşak torunları olan İbrahim ve Bekir Özok ile Türk Okçuluğu'na ilk kitabı armağan eden Mustafa Kani'nin torunu Vakkas Okatan, bu spora yakın ilgi duyan Prof. Necmettin Okyay, Hafız Kemal Gürses ve yine o devrin Beyoğlu Vakıflar Müdürü ve Milli Sporlar Federasyonu Başkanı Baki Kunter' in girişimleri sonucu kurulan "Okspor Kurumu" adındaki kulüp, Cumhuriyet Dönemi'nin ilk ciddi atılımı oldu. İstanbul Beyoğlu Halkevi'nde Ulu Önder Atatürk' ün direktifleri ile ve milli sporumuz Okçuluğun canlandırılması amacıyla 1937 yılında kurulan bu kulüp Atatürk'ün ölümünden sonra himayesiz kaldı ve dağıldı.
OKÇULUK ATIŞ TEKNİKLERİ
AVRUPA USULU ATIŞ(3
PARMAK):AVRUPA USULUNDE
KEMANKEŞ 3 PARMAĞI İLE KİRİŞİ ÇEKER. AVRUPA USULÜNDE OK YAYIN SOLUNDAN (İÇERDEN ) GEZLENİR.
TÜRK USULÜ
ATIŞ(BAŞPARMAK):
KEMANKEŞ BAŞPARMAĞINA TAKTIĞI ZİHGİR ADI VERİLEN OKÇU YÜZÜĞÜ İLE KRİŞİ
ÇEKER.
TÜRK USULÜNDE OK SAĞDAN(DIŞARDAN) GEZLENİR
OK VE YAYIN TÜRKÇEMİZE ETKİSİ
OKUYA ÇIKMAK
Unutulmuş geleneklerimizden
bir tanesi de ‘‘Okuya
çıkmaktır.’’ Bu geleneğimizde evlenecek olan gençlerin
düğününü duyurmak ve
insanları düğüne davet etmek için düğün sahiplerinin
akrabalarının kapı kapı çalarak
haneleri dolaşmasına ‘‘Okuya
Çıkmak’’ denir.
Buradaki oku sözcüğü ok
sözünden türemiştir.
Bilindiği üzere eski Türkçe de
ok davet anlamı taşır14
-15) Erkan Göksu,“Ok ve
Yayın Türk Devlet Geleneği ve Hâkimiyet Anlayışındaki Yeri”, Turkish Studies, 5/2 (2010), 980.
DEĞERLENDİRME
Türk Okçuluğunun tarihsel süreç içerisindeki
değişim ve gelişimini incelediğim bu ödevde kaynakların izin verdiği müddetçe şu yorumu yapmak mümkündür. Türklerin tarih boyunca en etkili bir biçimde kullandığı Silahlar
arasında birinciliği Ok ve Yay’a vermek gerekir.
Şüphesiz Türkler diğer silahları etkili
kullanmada pek mahirdiler. Japonların Katanası neyse Türklerin oku ve yayı da aynıdır.
KAYNAKÇA
Abû’l-Farac , Abû’l-Farac Tarihi, C. I, Türkçeye çev. Ömer Rıza Doğrul, TTK, Ankara , 1999. Göksu, ERKAN , “Ok ve Yayın Türk Devlet Geleneği ve Hâkimiyet Anlayışındaki Yeri”, Turkish Studies, 5/2 (2010), 986-1011.
Göksu, ERKAN , Okla Yükselen Millet, Kömen Yayınları, Konya,2000 .
Kâşgarlı Mahmud , Divanü Lûgat-it-Türk, C. I, Çev. B. Atalay, Türk Dil Kurumu Yayınları,Ankara, 2013.
KUŞOĞLU Mehmet Zeki , Türk Okçuluğu ve Sultan Mahmud'un Ok Günlüğü , Ötüken Neşriyat,2006.
Mustafa Kanî Bey, Telhîs-i Resailat-ı Rumat (Okçuluk Kitabı), Hazırlayanlar: Kemal Yavuz , Mehmet Canatar, İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, İstanbul, 2010.
METİN Tülay , ''SELÇUKLULARDA OKÇULUĞA GENEL BİR BAKIŞ'' , Tarih Okulu Dergisi ,Sayı XVII,Mart 2014.
ÖZVERİ MURAT, Okçuluk hakkında merak ettiğiniz her şey, yayın evi yok. 2006.
YÜCEL Ünsal , Türk Okçuluğu , Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları , 1.Baskı , Ankara , 1999.
SABIRLA DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER