• Tidak ada hasil yang ditemukan

Zekeriya Kitapçı - Türkistanda Müslüman Olan İlk Türk Hükümdarları.pdf

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Membagikan "Zekeriya Kitapçı - Türkistanda Müslüman Olan İlk Türk Hükümdarları.pdf"

Copied!
117
0
0

Teks penuh

(1)
(2)

TURKISTANDA

MÜSLÜMAN OLAN

İLK TÜRK HÜKÜMDARLARI

Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı

İ s ta n b u l 1988

(3)

Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, 56 Milli N ıı.: 88.34.Y.0147.56

ISBN 975-498 015-2

BU ESER

Bakanlar kurulunun 20/7/1980 tarih ve 8/1307 sayılı kararıyla kamu yararınahizmet verdiği kabul edilerek vergi muafiyeti tanınmış bulunan TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI VAKFI tarafından hazırlanmıştır.

Her hakkı mahfuzdur. TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI VAKFI’ nın müsaadesi olmaksızın tamamen, kısmen veya her hangi bir değişiklik yapılarak iktibas edilemez.

Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı

YHI.IK; TEKİN DİZGİ MERKEZİ’nde dizilmiş ve baskıya hazırlanmıştır.

Baskı: PAMUK OFSET

Haberleşme Adresi: I'.K. 94 Aksaray-İSTANBUL Telefonlar: 511-10-06- 511-18-53

(4)

SUNUŞ

Ç ok kıym etli kardeşim, çalışkan ilim adam ı Prof. Dr. Zekeriya K İ- T A P Ç I’ntn T Ü R K İS T A N ’D A İL K M Ü S L Ü M A N TÜ RK H Ü K Ü M ­ D A R L A R I adlı bu kita b ın ı y a y ın la m a k ta n so n su z m e m n u n lu k duym aktayım . Zekeriya K İT A P Ç I’nın daha evvel neşrettiğimiz “H az- ret-i Peygamberimizin Hadislerinde Tiirkler” adlı kitabı gibi bu kitabın da, hem müneverlerimiz arasında ve hem de ilim âleminde yakın ilg göreceğine inanm aktayım . V akfım a, kısa sürede tükenen Hazret-i Pey­ gam berim izin Hadislerinde Tiirkler kitabını yeniden baskıya hazırla­ mıştır. Ç o k genişletilmiş, adet a yeniden yazılm ış şekliyle hazırlanan bu eser içinde Prof. Dr. Zekeriya K İT A P Ç I’ya sa m im i şekilde şahsım adı­ na, vakfım adına ve ilim adına şükran borçluyum.

Bu kitabı vakfım ız da Candan TA T L I dizdi, M ulıiddin N A L B A N - T O Ğ L U tashih etti ve Zekeriya K İT A P Ç I’nm oğlu H akan K İT A P Ç I da bilgisayarda düzenlem esini yaptı. Bu kitabınyayınlanm astnın ne de­ m e k olduğunu iyi bilen bir insan olarak bu gönüllü emeğin gönül insa - nı sahiplerini de şükranla kaydediyorum.

İlm e ve hayra, çalışan ve çalışm aktan zevk alan biiıün mensupları­ m ıza sonsuz teşekkürlerimle,

Prof. Dr. Turan Y A Z C A N TÜ RK D Ü N Y A S I A R A Ş T IR M A L A R I VAKFI

(5)

O N S O Z

O rta-A sy a A ra p fetihleri ve İslâm iyetin T ü rk y u rtla rın d a yayılm ası, sa d e c e T ü rk T a rih in in değil, İslâm ve dünya ta rih in in d e önem li olay ların d an biri v e belki d e b r d ö n ü m n o k tasıd ır. Z îra O rta-A sy a A ra p fetih leri ve dolayısıyla İslâm iyctle te m a sa g e ­ çen T ü rk le r, b ir kan ve a te ş kasırgası içinde başlayan bu m ü n a s e b e t ve çetin m ü c a d e ­ le le rd e n so n ra m üslüm an olm u şlard ır.

İslâm D ininin T ü rk ta rih ve to p lu m u n d a, bun u n tam ak sin e T ü rk lerin İslâm T a rih ve m illetleri cam iasın d a hiç b ir m illete nasip olm ayan son d e re c e m ü m taz ve şerefli bir yeri v ard ır. D ü n y ad a hiç bir din, İslâm D ini k a d a r T ü rk m illeti ve O n u n k ültürel ve sosyal yapısına te s ir etm ediği gibi, b u n u n ak sin e o la ra k hiç b ir m illet d e T üFkler k a d a r İslâm T a rih ve m illetleri hayatında önem li b ir rol oyııam am ışdır. T ü rk le r lid er b ir m il­ let o la ra k b u cam ianın yaklaşık on a s ır zinde ve vurucu g ü cünü o lu ştu rm u şlard ır.

T ü rk le r’iıı İslâm D in in e girm elerin in , O rta D oğu için d e ön em li b ir d ö n ü m n o k ta ­ sı o ld u ğ u n u sö y lem işlik . Z îra m erkezi hilâfetin; o to rite sin i ta m a m e n kaybettiği,Şiiliğin b ir d evlet h alin e geldiği, Sünni d o k tirin in artık yıkılm a tehlikesi ile karşı karşıya o ld u ­ ğu, İslâm alem inin fikri, idâri, ask erî, siyâsî b ak ım lard an tam am en b ir başı bozukluk i- çiııdc b ir a n arşi dönem i yaşadığı, m üslüm an aydınların a rtık b ir yeis v e üm idsizlik içinde ç ırp ın ıp d u rd u k ları bir o rta m d a , İslâm dünyası ufkunda boy g ö ste ren bu m ü s ­ lüm an T ü rk le r, b ir k u rta rıc ıla r o rd u su o larak beklenip d u rm u şlard ı. O n la r İslâm diiıı - yasm a işte böyle bir izzet ve ikbal içinde girm işlerdir. D unun İslâm m illetleri içi n ne k a d a r önem li b ir gelişm e olduğu, h e r tü rlü izalıtar varestedir.

Bu bir b akım a insanlık tarihi için d e böyle o lm u ştu r. T ü rk le r m üslüm an o lu p da O rla -D o ğ u ve eski hilâfet ülkelerine hakim ve İslâm m illetlerinin lideri o ld u k tan s o n ­ ra, dünya siyâsî, a sk e rî ve ek o n o m ik k o n jo k tü rü n d e İslâm dininin leh in e büyük d e ğ iş - m e le ro lm u ştu r. İlk ve O rta ç ağ lard an b eri alışıla gelm iş olan bu sosyal ve siy â sîd e n g e le r tam am en değişm iş, yeni b ir dü zen kuru lm u ş ve bu yeni d ü z e n d e İslâm D ini T ü rk le r sayesinde, g ü cü n e hiç b ir din ve siyâsî kuruluşun ulaşam ayacağı m üstesna b irs a tv e l, a- zam et ve ihtişam a kavuşm uştur. A srı S aadet hariç, İslâm D ini, l.i m e v î I e r ve A b b a s î I e r d e dahil T ü rk lerd cıı ö n ce hiç bir dev ird e böylesinc ulu b ir azam et ve yüce b ir ihtişam a asla ulaşam am ıştır.

B öylesinc önem li oluşum ve gelişim lere yol açan İslâm D ini ve O n u n T ü rk le r a r a ­ sında yayılışı halâ bir m uam m a h alindedir. Bu hususta şim diye k a d a r hiç b ir ciddi ç a ­ lışma yapılm adığı gibi, yazılanlar da son d e re c e sathî, tatm in edici o lm ak tan ve bir ihtiyaca cev a p v e n ııe k te n uzak, fakat lıam âsî b ire d â ile m illîg u ru ru m u zu o kşam ak için k alem e alınm ış b ir kaç m akaleden ib a re ttir. Ü stelik bu kabil m ak alelerd e T ü rk lc r'in m üslüm an olm aları ile ilgili o la ra k o rtay a atılan fikirler ve ileri sü rü len gö rü şlerin r e ­ alite ile hiç b ir ilgisi yoktur.

F ak at, so n se n e le rd e bu sa h alard a gayretli yayınlar yapılm akladır. Bu gayretli ça - lışm a ve yayınlarla T ü rk le r arasın d a İslâm iyetin yayılışı m uam m ası çözülm eye ve bu kalın p e rd e yavaş yavaş aralan m ay a başlam ıştır. D ü n ü n m eçhul kalm ış hakikatleri ve bu büyük oluşum , bugün ilmin feyizli ışığı ile a rtık ay d ın latılm ak tad ır. M üellif, bu y ö n ­ d e ve kendi çalışm alarına bir başlangıç o lm ak üzere; "Y en i İslâm T arih i ve T ü rk is ta n ” , "H z. P eygam berin I in d islerin d e T ü rk le r” ve “T ü rk A sk erî V arlığının O rta D oğuda İlk Z u h u ru " adındaki eserlerini n eşrctm işlir.

O n u n bu sah alard ak i d iğ er e s e ri“T ü rk ista n d a İslâm iyet ve T iirk le r” olm u ştu r. O , bu ara ştırm a sın d a , ilk defa T ü rk ista n ’ın büyük şe h irlerin d e ve T ü rk le r arasın d a İslâm i­ yet üzerin d e du rm u ş, bu yö n d e gösterilen gayretler, İslâm iyetin rak îp d in le rle olan m ü cad eleleri. A ra p idaresinin bu gelişm eler karşısında bazaıı ü rk ü tü cü , bazan da k o r­

(6)

k u tu cu d u ru m la rın ı e le alm ış ve bu yöndeki gelişm elerle ilgili o la ra k başka y e rle rd e g ö rü lm e y en geniş açık lam alard a b u lu n m u ştu r.

O rta-A sy a v e T ü rk y u rtla rın ın ilk fetih y ılların d a İslâm D in in e ra ğ b e t e d e n le r s a ­ d ece bu m u h a rip T ü r k U n s u r u v e yerli halk da değildir. A risto k ra t tab ak ay a m en - su p b ir ç o k kim se ve bu a rad a m ah allî T ü r k H a n l a r ı ’ nı n n e re d e ise h em en hepsi m ü slü m an o lm u şlard ır. İşte yazar, bu k o n u lard a yaptığı çalışm aların b ir devam ı o la ­ rak T ü r k i s t a n d a M ü s l ü m a n O l a n İ l k T ü r k I I ü k ü m d a r l a r ı ve O n ­ ların dini h ayatlarını hazırlam ıştır. M üslüm an o lan T ü rk h ü k ü m d a rla r silsilesinin şü p h e siz ilk isim lerini teşkil e d en bu h ü k ü m d arların şim diye k a d a r ne siyâsî m ü cad e - leleri, n e İslâm î şahsiyetleri gün ışığına çık arılarak aydınlatılm ış değildir. B u çalışm a i- le T ü rk ista n d a ilk d ev irlerd e, m üslüm an A ra p fetih le rin i tak ib ed en yıllarda ih tid a e tm iş bu T ü rk h ü k ü m d arların ın isim leri, o n ların dini d u ru m la rı, m üslüm an A ra p v a ­ lilerle o la n sosyal ve siyâsî m ü cad eleleri ilk d efa ve d erli to p lu bir şekilde o rta y a k o n u l­ m u ştu r.

B ü tü n b u n lar, İslâm D in in in d ah a ilk dev irlerd e, T ü rk le r arasın d a büyük m e s a fe - le r katettiğ in i, b ir ta ra fta n yerli halk, bu n ların o to r ite r g ü cü n ü tem sil e d en T ü rk l e r, d i­ ğ e r ta ra fta n da T ü rk H iik ü m d a ra ile le ri arasın d a çok büyük b ira lâ k a gö rd üğünü o rta y a k o y m ak tad ır. F a k a t ne yazık ki A ra p despotizm i vc idaresinin b asiretsiz valileri, b ü tü n güçleri ile T ü rk yu rtla rın d a İslâm D ininin karşısına dikilm iş ve O n u n geniş halk k itle ­ leri, bu a ra d a T ü rk le r arasın d a yayılm asına h em en h e r vesile ile karşı koym aya ç a lış­ m ışlardır. B u n d a şüphesiz uzun b ir sü re m uvaffak da o lm u şlard ır.

E sa se n E m e v îlcr d ev rin d e A ra p o rd u ların ın m ıızafferan e bir şekilde D oğıı-B atı is ­ tik am etin d e, b ü tü n azam et vc ihtişam ıyla ilerledikleri ta rih le rd e bile A ra p F a tih le ri­ nin İslâm D inini yaym ak ve O nu k ıta la ra ra s ı cihanşüm ul b ir d in h alin e getirm e k gibi ulu ve m u k ad d es b ir gayeleri olm am ıştır. Bu fetih h a re k e tle rin d e m a d d î m en faat v c e - k o nom ik çık arlar, m anevî d e ğ e r ve kıym etlere nazaran ağırlığını d ah a fazla h iss e ttir­ m iş ve valiler tercih lerin i o n a g ö re yapm ışlardır. O n ların b ü tü n h im m et ve g ay retleri se fah a t v e lüks içinde yüzen E ıııevî Ü m erası için vergi m usluklarının so n u n a k a d a r a - çık olm ası ve gürül gürül akm ası idi. N itekim o n la r T ü rk y u rtla rın a “ H alifenin çiftli­ ği’1 gözü ile bakıyorlardı.

F e tih le r so n a erd ik te n so n ra d ah î, A ra p üm erasının m a d d î hırsları yine d e m ağlup m illetlerd en gayri m eşru yollarla da olsa m utlaka vergi to p lam ak şeklinde kendini g ö s ­ term iştir. H a tta , biz dalın da ileri g iderek diyebiliriz ki İslâm D ini, A ra p F a tih le rin in bu m eşum h aris em elleri için b irc n g c l o lu ştu rm u ştu r. İlk m üslüm an T'ürk h ü k ü m d a r­ larının dini hayatlarında görülen zik-zaklarm altın d a y atan g erçek belki b ira z d a bu o l­ sa g erek tir. O n ların m üslüm an olm aları, çevreleri ile birlikte bu Y eni D in e girm e le ri, m üslüm an A ra p valileri tarafın d an h e rn e d e n se p ek fazla bir iltifat görm em iştir. B ü ­ tü n bu kabil soğuk ve sevim siz dav ran ışlar n etice itibarı ile m üslüm an T ü rk le r ara sn - da d in î gelişm elerin heyecanını kırm ış ve ilk m üslüm an T ü rk H ü k ü m d arların ı, dinin değil iste r istem ez o rtam ın , d ah a açık b ir ifade ile siyâsî id aren in adam ı, hem d e ergi to p lam a işlerini ak satm ad an yiiriiten uslu b ir m em uru olm aya zorlam ıştır.

Böyle b ir uygulam anın ne D inin, n e d e Hz. P ey g a m b e rin tebliğ politikası ile u z a k ­ tan ve yak ın d an hiç b ir ilgisi y o k tu r. İşte A rap ('atilile rin in İslâm D ininin ru h u n a da tam am en aykırı o lan bu tu tu m ve anlayışsızlıkları n ed en iy led ir ki, T ü rk Y u rtla rın d a İslâm D in in in yayılm ası ve T ü rk le rin İslâm m illetleri cam iasındaki şerefli yerlerin i a l­ m aları b ir hayli gecikm iştir. T ü rk le rin özellikle X. ve X I. a sırla r arasın d a çok da ha b ü ­ yük k itle le r h a lin d e m ü slü m an o ld u k la rı n azarı itib a ra alın ırsa, bu çok hayırlı o lu şu m u n gerçekleşm esi için O nların yaklaşık o larak iiç a sır gibi insan m antığını n pek te kabul cdem iyeceği kad ar uzun b ir sü re beklem ek z o ru n d a kaldıkları g ö rü le c e k tir.1

(7)

M am afih b ü tü n b u n lar, bu ön em li gelişm eleri izah sa d e d in d e o rtay a atılm ış g ö rü ş ­ lerd ir. B u n ları ço k d ah a realist b ir şekilde d e ğ e rle n d irm e k ve T ü rk le r ara sın d a İslâm D in in in yayılm ası, so n ra cereyan ed en baş d ö n d ü rü c ü olaylar, g elişm eler hakkında d o ğ ru b ir h ü k m e varm ak b u ndan s o n ra a rtık okuyucuya kalm ıştır.

B u a ra d a işa ret etm e k istediğim iz k ü çük b ir nokta d ah a v a rd ır. İlk m üslüm ün T iir- k -H ü k ü m d a rla rı ve o n ların dini h a y a tla n h akkında kalem e aldığım ız, titiz b ir em ek m ahsiilü olan bu e se r b u ndan ö n c e yayınlanan “T ü rk ista n d a İslâm iyet v e T ü rk le r” a- d ın d ak i te m e l çalışm am ızın b ir devam ı v e ad eta b ir tam am layıcısı niteliğindcdirZ îra, birin c isin d e İslâm D ininin T ü rk le r a ra sın d a yayılm ası bu h u su sta gö ste rilen büyük gay­ r e tle r ve m ü c a d e le le r üzerin d e d u ru lm u ş, konu b ü tü n yönleri ile ilk defa derli topl u b ir şekilde ele alınm ıştır. Bu eserim izd e ise aynı to p lu m u n üst tabakası yani T ü rk H ü ­ k ü m d a r aileleri ve a ris to k ra tla r a ra sın d a İslam D ininin ö n g ö rd ü ğ ü hüsn ü kabul in c e ­ lenm iştir. B u bakım dan bu iki eserin b irb irin d en ayrı m ü ta lc a ed ilm esin e im kan y o k tu r. B irinin bulunduğu y e rd e bu İkincisinin d e b ulunm ası g erek m ek ted ir.

B u çalışm a la r he rn e d e n se şim diye k a d a r üzerin d e y e te ri k a d a r d u ru lm am ış, yüklü b ir k o n u ü zerin d e yapılan çalışm aların ilk m eyveleridir. Aynı zam an d a d evlet ve m il­ let hayatım ızın ço k önem li u n su rla rın d a n biri olan T ü rk İslâm k ü ltü r ve m e d e n iy e ti­ nin o tu r d u ğ u o m ü b arek zem inin aydınlatılm asına yardım ed ece k ilk ışık hu zm elerid ir. B un d an so n ra da şüphesiz bu büyük m u am m am ın çözülm esi yolundaki çalışm a ve y a ­ yınlarım ız devam edecektir.

T ü rk D ünyası A raştırm aları V akfı ve on u n m ü m taz tem silcileri m illîkiiltüriim üzü ihya ve büyük T ü rk m edeniyetine hizm et etm ek için faziletli b ir kü ltiiry arışın a g irm iş­ lerdir. O n lar, bu kudsî hizm et yarışını, d iğ er köklü faaliyetleri yanısıra, millî kii Hür ve ufkum uza yeni b o y u tlar kazandıracak, bu şu u ru besleyib büyütecek, b irb irin d en g ü ­ zel, b ir çok kıym etli e se rle r y ayınlam akta devam e ttirm e k te ve sa d ece bizlerin değil, gelecek nesillerin bile d ah a şim diden m innet ve şü k ran ların ı k azan m ak tad ırlar.

Bu b akım dan, ilk nıiislüınan T ü rk H ü k ü m d arları hakkında kalem e aldığım ız bu o - rijiııal eseri böyle üstün bir şu u r vc b ir hizm et anlayışı içinde ilim alem in e ve T ü rk o kuyucularına kazandırdıkları için k en d ilerin e so n su z te şe k k ü r etm eyi b ir b orç b il­ m ekteyim .

A yrıca, bu çalışm alarım da bana h e r zam an yardım etm eyi asil bir görev bilen kıy­ m etli eşim T ü rk â n K itapçıya'da te şe k k ü r ederim .

T evfik ve hidayet yüce A llah tan d ır. Prof. D r. Z ek eriy a K İTA PÇ I 24 M a rt 1988

Selçuk Ü niversitesi Rgitiııı F akültesi K O N Y A

(8)

İÇ İN D E K İL E R .

G İR İŞ ... 9 B İR İN C İ B Ö L Ü M A Ş A Ğ I T Ü R K İS T A N ’IN A R A P L A R T A R A F IN D A N F E T H İ­ N E K ISA B İR B A K IŞ... 13 1-İLK A K IN L A R ... 15 2-K U T E Y B E B. M Ü SL İM D E V R İ (705-714)... 16 3 -Y E Z İD B. M Ü H E L L E B V E C Ü R C A N ’IN F E T H İ...17 4 -T Ü R K L E R İN A R A P L A R I T Ü R K İS T A N D A N Ç IK A R M A M Ü C A D E L E L E R İ...I9 5-N A SR B. S E Y Y A R V E K U R -S U L ...20 6-K U R -S U L ’U N Ö L D Ü R Ü L M E S İ...22 İK İN Cİ B Ö L Ü M İL K M Ü SL Ü M A N T Ü R K H Ü K Ü M D A R I V E O N L A R IN D İ­ Nİ H A Y A T L A R I... 24 1-N İZ A K T A R H A N :B A Z Ğ İŞ V E C İV Â R I H Ü K Ü M D A R I (26/6447-91/709) a -N iz a k T arh a n ’ın İlk Y ılları... ...26

b-N izak T a rh a n ’ın İlk M ücâdeleleri ve M üslüm an O lu şu 27 c-N izak T arh an ve K uteybe b. M üslim ...30

ç-N izakT arhan’ınKıyam ı...32

d-N izak T u rh an ’ın Ö ldürülm esi ve Y ak ın ları... 33

2-Y A P A G U (Y A B G U ) B E Y ;T O H A R İS T A N H Ü K Ü M D Â R I a-T o h aristan ’ır.CoğrafîM evkisi... 35

b-Y apagu Bey’in İlk Y ılları... 36

c-M üslüm an V âlilerle M ünâsebetleri...37

ç-T oharistan Y apaguları ve T ürk H akanlığı... 38

d-T oharistan Y apagusu ve A bbasî H alifeleri i... 39

3-TU Ğ -ŞA D : B U H Â R A H Ü K Ü M D A R I (89/707 - 122/739) a-Çocukluğu ve İlk G ençlik Y ılları...42

b-B uhâranın D üşm esi... 43

c-Tuğ-Şad’ın M üslüm an O luşu... 44

ç-Tuğ-Şad’ın İslami H ayatının M ünakaşası... 47

d-Tuğ-Şad ve Nasr b. Seyyar...:...48

c-Tuğ-Şad’ın Ö ldürülm esi...49

f-Tuğ-Şad A ilesinin S onu ... 49

4 -S U L T E K İN :D E H İS T A N V E C Ü R C A N H Ü K Ü M D Â R I (30/650? - 102/719) a-D ehistan, C ürcan ve F e th i... 51

b-Sul T ck in ’in M üslüm an O luşu,... 52

c-SulT ckin’inM ccûsîO lm ası...53

ç-Sul T ekin M edine’de... 54

(9)

e-Sul T ek in ’in so n u ...56

f-S ulT ckm H ânedânıvcT ârihteS ûlîler... 57

g-Sülcym an b. Sul...58

ğ-M uham m cd b. S ul...i... 59

h-A bbasîlerD öncm indcS ulîlcr... 60

Ü Ç Ü N C Ü BÖ LÜ M H A L İF E Ö M E R B. A B D Ü ’L -A Z İZ V E M Ü SL Ü M A N T Ü R K H Ü K Ü M D A R L A R I 5-A K ŞİT G U Z E K (O Ğ U Z BEK ): S O Ğ D (S E M E R K A N T ) H Ü K Ü M D A R I: (91/709 -128/754?) a-Sem erkant ve T ürkleştirilm esi... ...:... 65

b-A kşit G urzck’in İlk Y ılları...66

c-A kşit G urzek’in Kutcybc ile M ücadeleleri...66

ç-Akşit G urzek’in (Oğuz Bek) İhtidası... ...69

d-A kşil G urzek ve S em crkant’ın Tahliyesi... 70

c-A kşit G urzek ve Eşrcs... 71

6-KA VUS ET-K Ü R K -î, K A R A B U Ğ R A H A N ’IN O Ğ LU : UŞ- R U S A N A H Ü K Ü M D Â R I (740? - 820?) a-K ara Buğra H an K im dir?... 74

b-K avûsE t-T ürkî’ninİhtiddE tm esi... 75

c-Kavûs’unM üslüm anV âlilerleM ücâdelcsi... 76

D Ö R D Ü N C Ü BÖ LÜ M T Ü R G E Ş K A Ğ A N I SU L U HAN VE İSL Â M İY E T 1-T Ü R G E Ş D E V L E T İN İN K U R U L U ŞU 2-SU LU H A N ’IN İSLÂ M İY ET’LE İLK T E M A SL A R I a-H akan’ın Cüncyd’e İslâm Dini H akkında M uhaveresi 84 b-C âhız’ın Rivayetlerinin G enci D eğerlendirilm esi ve tahlili...87

c-Konu İle İlgili Bâzı H ususların A ydınlatılm ası...88

ç-Türk H akanının C üncvd’le Buluştuğu Y er ve Z am ân ı 90 3-H İŞA M B. A B D Ü L M E L İK ’İN T U R K H A K A N IN I İSLÂM D İN İN E D Â V E T ETM ESİ a-H işam ’ın Sefiri ve Türk H akanı... .„...92

b-Y âkût’unR ivayellcrininU m ûm iD eğcrlendirilm csi ...94

c-İslâm D inine Davet Edilen T ürk H üküm darı K im di?... 96

ç-H akan’ın İslâm D ininiK abûllenm esincM âni01anS ebcpler...97

B EŞİN Cİ BÖ LÜ M İLK D E V İR L E R D E İH T İD Â E D E N M A H A L L Î A R İS T O K ­ R A T L A R 1-G A ZV A N ... 103 2-B A Z A M ... 103 3-D İH K A N H ÎN E ... 104 4-D ÎV A ŞN Î Ç... 104 5-N E M R U N ... 106

(10)

G İR İŞ

M üslüm an o lan T ü rk h ü k ü m d arların d an bahsederken akla h er h ald e ilk gelen sim â büyük K arâhanlı hüküm darlarından A bdülke- rim S a tu k B uğra H a n ’dır. (901-955) A S . B uğra H an ’m İslâm dini-n ik a b û lv e o dini-n u T ü rk H a k a dini-n lığ ı’dini-n ıdini-n re sm îd idini-n io la ra k ilâ dini-n e tm e si T ü rk m illeti ve târih i için âd etâ bir d ö n ü m n oktası olm uştur. A rtık b u n ­ dan so n ra D oğu’da İç Asya’nın yayla ve bozkırlarında esm eye b a ş ­ layan bu ilâhi fırtınanın cezbesine kapılan göçebe T ürkler büyük k itleler hâlinde Y eni D in e girm işler ve çok kısa bir zam an sonra da İslâm dünyâsının siyâsî ve ask erî nizâm ına hâkim olm uşlardır.

H albuki, diğer taraftan T ü rk le r’in Ceyhun havzasında bir harp o r ­ tam ı içinde M üslüm an A rap lar ve İslâm dini ile ilk tem asları İslâm ’­ ın ilk devirlerine kadar girm ektedir (22/642). İran îler’le T û ran îler arasında gelenekten gelen bir sınır o lara k kabûl edilen Ceyhun n e h ­ rini geçerek T ü rk y urtlarını fethetm eyi tasarlayan A hnef b. K ays’-ın hiç de beklem ediği b ir a n d a k a rşısın a çıkan T ü rk H akanı, A rap ge­ neralini çok sıkışık ve zo r d urum larda bırakm ıştır. A radan geçen ve yaklaşık üç asır devâm eden bu uzun sü re zarfında T ürk to p lu m u n u ve tâ rih in i yakından ilgilendiren bir çok siyâsî ve dinî gelişm eler ol­ m uştur. B unlardan en önem lisi Aşağı T ü rk istan ’da yaşayan ve yerli halkın büyük bir çoğunluğunu teşkil eden T ü rk le r’in çok önem li bir bölüm ü ile m ahallî T ü rk hüküm darlarının ö n d e gelenleri, bu ilk m e r­ haled e M üslüm an olm uşlardır.

B ü tü n bu inkişaflar nasıl o lm u ştu r? Asıl cevap verilm esi gereken soru işte b u d u r. Ö nce İslâmiyet, siyâsî fetihlerle b irlikte Ceyhun n e h ­ rini geçerek O rta Asya’nın iç kısım larına doğru yayılmaya başlam ış­ tır. A ncak ilk devirlerde, bir h arp ortam ı içinde başta m ahallî T ü rk han ları olm ak üzere, T ü rk le r’in Islâm dini ile ilk tem asları; bu yeni dine karşı reaksiyonları olum lu vc olum suz yönleri ile ayrı bir in c e ­ lem e konusudur. F a k at şu da bir gerçektir ki, Islâm hidâyet fırtınası İç A sya’nın yüksek yaylalarında esmeye başlam adan çok daha önce

(11)

İslâm dini B a y k e n t, B u h â r a v e S e m e r k a n t gibi Aşağı T ü r ­ k istan ’ın m âm u r ve m üreffeh şeh irlerin d e çok köklü bir şekilde yer­ leşmiş ve T ü rk le r’d en hiç de azım sanm ayacak k a d ar büyük b ir kitle M üslüm an olm uştur. Öyle tahm in ediyoruz ki, m üslüm an olm anın, A rap vâlileri tarafından çilesini ve ızdırabını çeken bu ilk T ü rk le r dah a so n rak i devirlerde İslâm iyet’in büyük T ü rk boyları tarafın d an b e n im se n m e v e k a b û lü n d eâ d e tâ b ir maya ro lü n ü oynayacaklardır.

İslâm dini bir taraftan Aşağı T ü rk istan ’da m eskûn T ü rk ler a ra sın ­ da büyük b ir hüsnü kabûle m azhar o lu rk en , diğer taraftan m ahallî T ü rk h a n la rı ve a ris to k ra t tabakaya m ensup b ir çok kim seler ta ra ­ fından şu veyâ bu sebeple benim senm iş ve o n la r b irbiri arkasından M üslüm an olm uşlardır. A.S. Buğra H a n ’d an çok daha önce O rta A s­ ya m ahallî T ü rk h anlarından, n erede ise hem en hepsi ihıidâ ederek yeni teşekkül ed en İslâm to p lu m u n a katılm ışlar ve büyük b ir uyum içinde yaşayıp gitm işlerdir. B unlardan Bazğis ve civârınm hüküm - dârı T ürgeşlcr’den N i z a k T a r h a n (6447-709), T o h a rista n Hü- küm dârı Y a p a g u B e y (? - ?), B u h â ra H ü k ü m d ârı T u ğ Ş a d (707-739), C ü rcan H üküm dârı S u 1T e k i n (650-719), Soğd ve Se- m e rk a n t H ü k ü m d ârı A h ş i t G u z e k (O ğuz Bek) (709-7457), Uş- ru s a n a H üküm dârı m eşhur K ara Buğra H a n ’ın oğlu K â v u s (7407-8207) ilk devirlerde M üslüm an olan T ü rk h ü k ü m d a rlar silsi­ lesinin ilk akla gelen m üm taz sim âlan n d an d ır.

Büyük T ü rk H akanı ve A ra p la r’ın despotik idâresine karşı sen e­ lerce çok çetin m ücâdeleler veren S u 1 u H a n (712-718) bile, bu araştırm am ızda ilk defâ vc çok ayrıntılı bir şekilde üzerinde d u ru l­ duğu gibi; eğer şa rtlar biraz m üsâit, yâni M üslüm an A rap lar ona biraz daha m âkûl yoldan yaklaşabilm iş olsalardı, n ered e ise ihtidâ e- decek vc gelenekten gelen G ö k T a n r ı d i n i n i bırak arak M üslüm an olacaktı. Bu takdirde A.S. Buğra H an ’ın, M üslüm an T ü rk halkının m ânevîvicdânında kurm uş olduğu m ânevî ta h t üzerinde Sulu H an o- tu racak ve bu ilâh î k asırga T ü rk yurtlarında ve göçebe T ü rk boyları arasında çok daha önce (yâni iki buçuk asır) esm eye başlayacaktı.

Bu arada tem as etm ek istediğim iz bir durum daha vardır. O da ih tid â e d c n bu m ahallî T ürk hüküm darları vc o n ların dinî hayatlarının, H .A .R . G ibb ve J. W ellhausen gibi daha bir kısım târih o to riteleri tarafın d an hâlâ m ünâkaşa konusu yapılm asıdır. O n lara göre m ahallî T ü rk hanları, daha açık bir ifâde ile M üslüm an A rap vâlilerine hoş görünm ek, taç ve tahtlarını hiç olm azsa bu şekilde korum ak için

(12)

M üslüm an olm uşlar veyâ cn azından, M üslüm an imiş gibi g ö rü n m e ­ yi tercih etm işlerdir. H albuki, b u n lar arasında A.S. Buğra H an gibi İslâm dininin heyecânını b ü tü n kalbi ile duyan, M üslüm anlığında son derece sam im î h ü k ü m d arlar da vardır. M eselâ Sul Tekin b u n la r­ dan biridir. H ayâtını bir cihad ru h u içinde geçirm ek istem iş ve bu h u ­ susla E m cvîler’e isyan bayrağını kaldıranlara katılm ış, h a ttâ ölüm ü bile göze alm ıştır. Y in e b u n lar arasında, M üslüm an olm uş ve kendi h âlin d e pasif bir hayat yaşam ış, belki de öyle yaşamaya m ecbur o l ­ m uş T ü rk hüküm darları olduğu gibi, A rap vâlilcrinin çekindikleri ve o n lara hiç bir zam an itim ad etm edikleri T ü rk hakanları da b u lu n ­ m uştur. H attâ b u n ların M üslüm an A rap vâlilcri tarafından şu veyâ bu sebeple boyunları dahi v u rdurulm uştur. M eselâ Bazğis H ü k ü m - dârı N iz a k T a rh a n bu şekilde K uteybe b. M üslim tarafından hiyânet- le ö ld ü rü len b edbaht b ir T ürk hüküm dârıdır. O n u n M üslüm anlığı b ile K utcybe’nin hiyânetine engel olam am ıştır. D iğer taraftan T ü rk h ü k ü m d arlarım daha da pasif olm aya ilen sebeplerin başında İslâm dininin yayılm asını bir devlet politikası olarak hiç bir zam an kabul c- dem em iş olan A rap zihniyeti ve idâresi gelm ekledir.

Y ukarıda, ihtidâ eden T ürk hanlarının İslâm dinini yaymada pek o kadar ak tif ve heyecanlı olm adıklarını söylem iştik. Bu sâdece T ü rk hanları için değil, A rap vâli ve devlet adam ları için de geçerli bir hü - küm dür. H o rasan ’a gönderilen A rap vâlilerinin hem en hepsi, ilk sah âb îleıdevrindcgördüğüm üzgayrct-i dîniyyeden çoğu kere yoksun o ldukları gibi, M üslüm an olanlara pek fazla bir iltifat ve ilgi de g ö s­ term em işlerdir. B unun h er iki taraf için başlıca sebebi siyâsî ve sos­ yal olayların baş döndürücü bir şekilde, b ü tü n şiddetiyle devâm etm esi, özellikle A rap lar için ekonom ik çık arların ın h e r nedense d u ­ rum a hâkim ve önem li bir tercih sebebi olm asıdır. D u ru m u n daha acı ve fakat gerçekçi yönü, A rap idarecilerin M üslüm an T ü rk h ü ­ k ü m darlarının İslâm lığına bir türlü inanm am aları idi. D aha açık bir ifâde ile Türk hanları M üslüm an oldukları halde, A rap lar o n lara yi­ ne eskisi gibi hâlâ “ k âfir”, “ m iinâftk”, “ fâsık”, “Allah d ü şm a n ı” gö­ zü ile bakm ışlar ve o n lar hakkında böyle yakışıksız sözler söyleyip durm uşlardır. Bu olum suz düşünceler E m cvîlcr devri boyunca aynı m invâl üzere devâm edip gitm iştir. N e yazık ki bu, sâdece M üslüm an olan T ürk hanları için değil, İslâm dinini kabul etm iş T ü rk halkı için d e aynı tavır ve düşünceler hâkim olm uş, aynı ittih am lar yapılm ıştır.

F ak at buna rağm en bazı A rap vâlileri, T ü rk hükü m d ar ve a risto k ­ ratların ın yine de M üslüm an olm alarını istem işlerdir. Z irâ on lara

(13)

göre, M üslüm an olm ak toplum ve idâred eay n ı hak ve şahsiyete sâhip kişiler o lm ak tan ziyâde, M üslüm an A rap vâlisinin itaati altın a g ir­ m ek ve bir problem olm aktan çıkm aktı. Bu bakım dan A rap vâlileri K uteybe b. M üslim ’in dışında h e r nedense k itle ih tid âların ı pek fazla d esteklem edikleri ve M üslüm an olanlara bir çok en g eller ç ık ard ık ­ ları halde; b u n u n tam aksine, m aliallîhüküm darlar ve aristo k ra tla r a- rasında İslâm dininin kabûlü ve yayılması için kısm en de olsa teşvik h attâ telk in lerd e bulunm uşlardır. Bu ilgi bile m ahallî T ü rk h an la rı­ nın, n ered e ise hem en hepsinin M üslüm an o lm alarını sağlam ıştır.

Bu arad a Aşağı T ü rk istan ’ın (İslâm î kaynaklarda M â v e r â ü n n e h i r) T ü rk lü ğ ü ve T ü rk le ştirilm e ’si üzerinde bir kaç satırla da ol­ sa durm am ız gerekm ektedir. Bize gö re Aşağı T ü rk istan gerek coğ­ rafi k onum u, gerekse ahâlisi bakım ından uzun târih î seyri içinde O rta A sya’nın dâim â h i n t e r l a n d ı (yum uşak karnı) olagelm iştir. Cey­ hun n eh ri ise  r î kavim lcrle T u r a n î kavim ler arasında gerçekten de ananevi b ir s ın ır olm uş ve bu özelliğini b ü tü n ilk ve o rta çağlar boyunca sürdürm üştür.

Bu bakım dan İslâm î fetihlerden çok daha önce, bölge büyük ö lç ü : de T ürkleştiği gibi, büyük şehir ve kasabalarda küçüm senm eyecek derecede yerleşik hayâta uym uş T ü rk varlığı teşekkül etm işti. D iğer taraftan, m u h a rip u n s u r ise tam âm en T ü rk le r’den oluşm akta idi. T ü rk askerî aristokrasisi A ra p la r’Ia olan m ücâdelede ve olaylara yön verm ede b ü tü n E m evîlcr devri boyunca hâkim rol oynam ış; ne İran- lı, ne de diğer u n su rla r m üslüm an A rap lar karşısında pek fazla bir varlık gösterem em işlerdir.

M ahallî hüküm darlıklar ise tâm am en T ü rk asıllı hânedan âilclo rin in e lin d eb u lu n u y o rd u . H a ttâ o n lar bölgesâk in lcrin d en çoktandır v e r g i almaya bile başlam ışlardı. Aşağı T ü rk istan ’ın T ü rk leşm e’sin- de, şüphesiz O rta Asya T ü rk hakanlarının bölgeye doğru yönelttiği sürekli ak ın lar yanı sıra, târih î “İ p e k Y o l u ” nun da çok önem li te­ sirleri olm uşuır. Bu bakım dan bir kısım batılı yazarların iddia e ttik ­ leri ve A rapça kaynakların M averâünnehir’in A rap lar tarafından fethini izah sadedinde kullandıkları "et-Türk’’ ve “elE trâ k” kelim e­ lerinin “A c e m "y e rli olm ayan ah â li anlam ına geldiği yolundaki gö­ rüşlerin târih î realitelerle hiç bir ilgisi yoktur. Bu kabil iddialar Aşağı T ü rk istan ’daki T ü rk varlığım inkâr ve T ürk coğrafyasını d araltm ak gâyesinden başka bîr şey değildir.

(14)

BİRİNCİ BÖLÜM

AŞAĞI TÜRKİSTAN’IN

ARAPLAR TARAFINDAN FETHİNE

KISA BİR

(15)

1- İL K A K IN L A R

Hz. Ö m e r D evrinde (634-643) liyâkatlı k o m u tan ların sevk vc ida­ resinde ilerleyen m üslüm an A rap o rd u ları Suriyede Bizansa karşı tam b ir başarı kazandıktan sonra İran ’a yönelm işlerdir.

M eşh u r K adisiye h arb in d e (H.15/M .636) büyük bir bozguna uğ­ rayan S asan iler1. bundan sonra İran ’ın kuzey ve güney kesim lerinde cereyan ed en h arp lerd e A rap ların karşısında hiç bir zam an tu tu n a ­ m am ışlar ve asırlık Sasani devleti b ir kaç zaferle tarih sahnesinden çekilip gitm iştir. Hz. Ö m er devrinin m eşhur kom u tan ların d an A h - n e f b. Kays idaresinde ilerleyen diğer bir A rap ord u su İran ’ın kuzey kesim lerini fethetm iş ve İslâm im p arato rlu ğ u n u n doğudaki h u d u t­ ları bu ilk ham lede Ceyhun n eh rin e kadar uzanm ıştır.

H e r ne kadar H alife Ö m er, m üslüm an A rap ların C eyhun’u geç­

m elerini kesin o larak yasaklam ışsa da2.H o rasan ’a gönderilen A rap

valileri için bu yasaklar hiç bir zam an bağlayıcı ve geçerli olm am ış ve o n lar devam lı olarak Aşağı T ü rk istan ’a akınlarda bulunm uşlardır. Büyük tarihçi B clâzuri,bu ilk akınlar vc A rap ların C eyhun’u geçm ek için nasıl b ir sabırsızlık gösterdikleri hakkında çeşitli rivayetlerde bulunm aktadır.

Klasik kaynakların bu konulardaki rivayetlerinden anlaşıldığına göre Aşağı T ü rk ista n ’a ilk ciddi tecavüz, 24.000 kişilik bir o rd u ile - U bcydullah b. Ziyad tarafından yapılım ştır (H .54/M .673). B unu bir

1 E i-M esu d -î,M u n ıc,T ah .M .M . A b d iilh am îd ,M ısır 1964.III,s.320. W cHlıauscn ,.J. İskînıın E n Eski T a rih in e G iriş

.çcv.F .Işıllan,İstanbul. 1960, s.62. Ç a ğ a ta y , N .jslflın T arihi, İstanbul 1972,s.295

2 E t-T ab crî.T arih u T U n ıcn ıiv cI-M ü lû k .T ah .M .E b u 'l-F azl İbrahim ,B c y ru t.l9 6 6 ,IV ,s.l6 8 .

(16)

sen e sonra H alife O sm an’ın oğlu Said’in S e m erk a n t’a hücum u takip etm iştir (H .5 5 /M .6 7 4 )3.

2- K U T E Y B E B . M Ü S L İ M D E V R İ (705-714)

A ra p la r, belirli h e d e flere yönelm iş, planlı b ir fetih h a re k e ti o lm ak tan çok uzak bir nevi yağma ve baskın h are k eli o larak n i­ telendirebileceğim iz bu başarısız ak ınlarm a Kuteybe b.M uslim ’ in H o ra sa n ’cıvali olarak gelmesine kadar (yarım asır) devam etmişlerdir (H.86/M. 705) . Kuteybe Horasan 'a gelince önce sarsılmış olan dev- letotoritesini yeniden sağlam ış ve ordusuna yeni bir çeki düzen ver- diktensonra büyük bir ticaret m erkezi olan Baykent ’e hücum etmiştir. B a yken t’in bütün direnmelere karşı düşmesi, denilebilir k i K uteybe’- ninA şağıTürkistan’da Kazandığı en büyük zaferlerden biri olm uştur (H.88/M .706) 5. Kuteybe B a yk en t’i ele geçirdikten sonra bölgenin en m a m u r ve en müreffeh şehirlerinden biri olan B u h a ra ’ ya yürüdü. B ü­ yük kuşatm a ve çok ağır kayıplardan sonra dördüncü defa ve kesin olarak şehri feth etti . M üslüm an F atih şim diye k ad ar hiç b ir valiye nasib olm am ış bu parlak zaferle yetinm edi. Talakan ’ a yürüdü. B u­ rayı ele geçirip halkını ezdikten sonra Keş v e N e s e f e geldi M.709). Bu arada K uteybe, Faryap’m teslim ini istedi. B u n u k ab û letm iy en hal­ kı bu güzel şehri tam am en yakm akla cezalandırdı .

A rtık sıra, Aşağı T ü rk ista n ’ın diğer önem li k ü ltü r ve ticaret m er­ kezi olan S em erk an t’ın istilâsına gelmişti. K uteybe kendisinden ö n ­ ce yapılan b ir sulh (saldırm azlık) anlaşm asını hiçe sayarak büyük bir o rd u ile S em crk an t’m üzerine yürüm üş ve şehri kuşatm ıştır. Y erli halkın b ü tü n d irenm elerine karşı Kuteybe ordusunda bulunan T ürk- lerin d e büyük ölçüde vardım ları sayesinde S em erk an t’ı teslim alm a­ ya muvaffak o lm u ştu r .

3 • EI-I3elâzurî,lII,s.506,507,508.İbni . H ayya t ,T arih ,N cce f,19 6 7,I,s.210.

4 E t-T ab erî,IV ,s.4 2 4 .B ro ck eln ıan , C .İslâm M illetleri ve D ev letleri T arihi .çev.N .Ç ağatay,A nkara 1964 ,I.s.75. 5 E t-T ab erî,V I,s.4 3 0 .İb n i Mayyat “a.g.e.” I.s.303.

6 N a rşa h î ,V I,s.68.A rnold, T, W., T h e P re ach in g o fls la m , L a h o r 1965>s.216.E t-T abcrt,V IJ b .4 4 J.B -Ş u y u tî,T a rîh u ,l-H ulcra,s.224. 7 E t-T aberî,V I,s.462. e_*_i

(17)

K uteybe S em erk an t’ı, b ir üs yaparak Ş aş (T aşkent) ve F erg an e’- yi ele geçirm ek dolayısıyla Ç in’in istilâsını daha kolaylaştırm ak is­ tiyordu. H accac’ın gönderdiği taze kuvvetlerle o rdusunu daha da g üçlendiren A rap k om utanı, H icri 95 (M .173) yılında büyük b ir o r ­ du ile M avere ü n -N eh r (Aşağı T ü rk istan )ın iç kısım larına doğru i- lerlem eye başladı. O rdu Şaş ö n lerin e geldiği zam an K uteybe’ye, kendisini koruyan ve b ü tü n gücü ile destekleyen H accac’ın ölüm h a ­ b eri geldi (M .713). Z a te n H accac’ın korkusu ile K uteybe’ye ita a t e- den A rap ask erlerin in b u n d an sonra o n a aynı derecede bağlılık g österm eleri şüpheli idi.

B ununla b erab er hilâfet m erkezinde ö nem li değişiklikler o lm u ş­ tu. V elid’ten sonra hilâfet m akam ına geçen Süleym an (M. 714) m uhaliflerinden intikam alm aya başlam ıştı. Y eni H alifenin k en d i­ sinden çok acı bir şekilde intikam alacağını bilen K uteybe sonunda H alifeye Fergane' de isyan elti. F ak at sü ra tle gelişen hadiseler karşı­ sında zaferden zafere koşturduğu ganim et ve servete boğduğu o r ­ d usunun, O ’nun yanında olacağı ve destekleyeceği yerde bilakis K uteybe’nin karşısına dikilm iştir. D aha sonra V ekı’b.Sûdet-Tem im i em rin d e bin grub gönüllü fedai, K uteybe’nin çadırına hücûm ederek çok yakın akrab aların d an o n b ir kişi ile birlik te K uteybe’nin de b a şı­ nı uçurm uşlardır (H .96/M .714) 9.

3- Y EZİD B. M Ü H ELLEB VE CÜRCAN’IN F E T H İ

K uteybe ile başlayan T ü rk yurtlarını istilâ harek âtı, o n d an sonra H o rasan ’a vali olarak gönderilen diğer A rap valileri tarafından b ü ­ tün şiddetiyle devam etm iştir.

Em evi H alifelerinden Süleym an b. A bdülm eîik devrinde H o ra ­ san ’a vali olarak Yezid b. M ühelleb gönderildi (M .717). U zun za­ m andan beri H orasan valiliği özlem ini çeken ve H o rasan valiliğini elde etm ek için çeşitli en trik a la r çeviren Y ezid nihayet bu arzusuna nail olm uştu °.

9 • Y ak û b î,T arih,II.s.296.ct-T abcrî,V I,S .506.İbni K esir,el-B idaye,IX ,s.167. ■

(18)

H o ra sa n ’a gelen yeni vali önce K uteybe’nin öldürülm esiyle o r ta ­ ya çıkan huzursuzlukve karışıklıkları giderdi. Asayiş v esü k û n u b ir d e ­ receye k ad ar tem in e ttik te n sonra tasarladığı yeni fetih h arek etlerin e

girişti.-O, n u n hedefi ilk anda C ü rc a n ve T a b e rista n ’ı ele geçirm ekti. B u ­ n u n için de H arzem ile C ürcan arasında b u lu n an D a h ista n T ü rk ’-le- r in in ü zerin e y ü rü d ü . K ala b a lık b ir o rd u ile şe h ri k u şa ttı..D a h ista n T ü rk le rin in bu k a d a r büyük b ir kuvvete k a rşı k oym alarına zaten im k â n la rı yoktu. M ah a llî h ü k ü m d a r Sul-T ekin, A rap lara bazı şa rt­ larla şe h re girebileceklerini söyledi. Y ezid bu şekilde şeh re g ird ik ­ ten so n ra şehri baştan sona yağma ettirdi. A yrıca m uharib T ü rk u n su ru n u n m ukavem etini kırm ak için, İbni C crrin rivayetine gö re 14.000 T ürkü de kılıçtan geçirdi n .

D ah isian ve T ab eristan ’ı bu şekilde cebir ve k a h r ile ele g eçird ik ­ ten sonra Yezid, C ü rcan T ü rk ’leri üzerine y ü rü m ü ştü r.

Y ukarıda da belirtildiği gibi o, C ürcan’a çok büyük önem veriyor­ du. İbni C erir, Y ezid’in, daha yola çıkm adan önce: “Eğer kendisine zafer müyesser olursa, Türkierden akacak kanlarla öğütülen undan y a ­ pılan ekm eği yiyinceye kadar oradan ayrılmayacağına ve Tilrklerin boyunları üzerinden kılıcını kaldırmayacağına (devam lı olarak katlet­ tireceğine) dair A L L A H ’a karşı ahdettiğini” bild irm ek ted ir 12.

İşte böyle bir haleti ruhiye ila hareket eden Y ezid, C ürcan’a d o ğ ­ ru yürüm üş ve şehri büyük bir kuvvetle kuşatm ıştır. K uşatm a yedi aydan fazla devam etti. H içbir yerden en ufak b ir yardım dahi a lm a ­ dan aylardır A rap o rd u ların a karşı şehri kahram anca m üdafaa eden T ü rk ler için A raplara boyun eğm ekten başka b ir çare kalm adı. Y e­ zid; bu insafsız A rap kom utanı, şehre- girince şehrin b ü tün e rk ek le­ rinin b ir araya getirilm esini em retti. G ençlerini esir aldı. Eli silah tu tan ların hepsini kılıçtan geçirdi. G eçeceği yolun sağ v e soluna y ak ­

laşık 6 fersah 24 (km^ uzunluğunda bir m esafeye darağacı dik tirerek

bu T ü rk ’leri a stırd ı1'. D iğer taraftan şehri A rap lara istedikleri gibi yağma ettirm eyi ve kanlı planını uygulamayı da ihm al etm edi. Kay­

ı l E t-T a b e rî,V I,$.534-537. ^uı pj.

12 E t-T abcrî,V I.s. 4 5 1.

^ jJt» J* (*r* Ş*/ ^) 1+r* ♦r

’-kiA

(19)

n ak lard a Y ezid’in sadece C ürcan’da öldürdüğü T ü rk lerin sayısının 40.000 kişiden fazla olduğu kaydedilm iştir 4.

4- T Ü R K L E R İN ARAPLARI TÜRKİSTANDAN ÇIKARMA M Ü CA D ELELERİ

Y ezid b. A bdülm elik devrinde H o rasa n ’a Said b. H a ris vali o la ­ ra k gönderildi. (M. 720). Said fıtraten halim selim bir adam dı. H arp m eydanlarında çarpışm aktan ziyade, evinde o tu ra n kadınlar gibi sü s­ len m ek ten zevk alırdı. B unun içindir ki, H orasanlılar o m “huâeyne” (ev kadını) lakabını verm işlerdi. O, bu d u ru m u ile çok ağır tenkide, h a tta hicivlere b ile m aruz kalm ıştı . Sonunda b ir sene bile geçm e­ den azledilerek y e rin e M ü slim b .S a id el-K ilâb îv ali olarak tayin edil­ di.

M üslim de T ü rk lerle bir çok harbler yaptı. O da kendisinden ö n ­ ce gelen valiler gibi bu h arb lerin çoğunda yenildi. H a tta T ü rk ler o- nu Ceyhun nehri kenarında bir defasında öyle b ir sıkıştırm ışlardı ki,

kendisini ancak U beydullah 1). Zubeyr* in yardım ı ile k u r ta r a ­

bilm işti.

M üslim b. Said’de başarısız harblcrden so n ra geri çağırılarak y e ­ rine Esed b. A bdullah el-K urşi gönderildi (M . 726). Esed, H o ra sa n ­ ’a geldikten sonra derhal o rdusunu toparladı, o n la ra hem en b ir çeki düzen vererek derhal H o tte l üzerine yürüdü. Civarı kasıp kavurm a­ ya başladı.

H alkın bu olup biten lerd en acı acı yakınm ası ve T ü rk H ak an ı S u ­ lu H a n ’dan yardım dilem esi üzerine Sulu H an, em rindeki kuvvetle­ ri ile b irlikte H ottel ö n le rin e geldi. Esed, büyük bir teh lik e ile karşı karşıya olduğunu anlayınca selam eti H o ra sa n ’a kaçm akta buldu.

Esed b. A bdullah da Şam üm erasının gözünü doldurm adığı için azledilerek yerine Eşres b. A bdullah cl-Sülem i tayin edildi (M . 728) 16

E şres b. A bdullah zam anında da T ürk yurtlarında huzursuzluk, isyan ve kargaşalıklar devam etti. Bir keresinde T ü rk ler h e r şeyi gö­

14 E t-T a berî,V I.s.543. kdş. K itapçı.Z ..Y cnı İslâm Tarihi vc T ü rk ista n .İsta n b u l,1986,1.s.262. •“ >' -îA)1 A * J*« 15 E t-T ab erî,V I.S .6 0 5 .K itap çı.Z .“a.g.e.” I.s.263.

(20)

ze alarak, A rap ları T ü rk y u rtlarından çıkarm ak için h a rek ete geç­ m işlerdi. Eşres, A rap hakim iyetine karşı başkaldıran ve istiklalleri i- çin m ücadele eden bu T ü rk lerle b irçok harb ler yaptı. F ak at bu h arb lerin çoğunda T ü rk lere karşı m ağlup olm uş've o n larla b ir tü rlü başa çıkam am ıştı. E şres’in hadiselere hakim olm ada pek zayıf kaldı­ ğını ve idari basiretsizliğini gören H alife H işam o n u azlederek y e ri­ ne Cüneyd b. A b d u rra h m a n e l-M ü rri’yi, H o ra sa n ’a vali o larak gönderdi.

Cüneyd, H o ra sa n ’a geldikten sonra T ü rk H akanı ve dolayısıyla T ü rk lerle b ir çok h arb ler yapm ıştır. Bu h arb lerd c kâh H akan, C ü- neyd’e gelip geliyor, kâh C üneyd, T ürkleri sıkıştırıyor ve hiçbir ta r a ­ fın n ih âî zafere ulaşm ası m üm kün olm uyordu 1.

5- NASR B. SEYYAR VE K U R-SU L

T ü rk lc r’in gösterdiği bu direnm eler ve A rap ları kendi öz yurt­ larından çıkarm ak için yaptıkları m ücadeleler tâ N a sr b. Seyyar el K inânîhin H o rasan ’a vali olarak gönderilm esine k ad ar devam e tm iş­ tir (738) 18.

G erçek te N asr b. Seyyar akıllı, dirayetli, sağlam iradeli bir ad a m ­ dı. Y apacağı şeylerin önü n ü so n u n u daim a dü şü n ü r ve iyi bir durum m uhakem esi yapm adan önce kolay kolay k arar verm ezdi. Z a te n H o ­ rasan ’a vali olarak gelm eden önce Aşağı T ü rk istan harek âtın a g iri­ şen A rap o rdularında dirayetli bir kom utan o larak görev alm ış ve bir çok yararlık lar gösterm işti. Bu harbler bir tarafta n N asr’ın askerî bir kom utan ve idareci olarak tecrübelerini artırırk e n diğer taraftan da bulunduğu yerlerin coğrafî konum unu, diğer b ir ta b irle araziyi yakın­ dan tanım ak, bu arada T ürklerin, özellikle m uharip T ü rk unsuru ve T ürk H ak an ların ın huy ve k a rak terlerin i öğrenm ek hususunda O na büyük bir fırsat verm iş o lu y o rd u 19.

17 E t-T ab erî,V I.S .6 7 ,7 2 ,7 3 ,7 4 .İb n ü ’l-E sir,V ,s.l66.vd. 18 E t-T aberî,V Il,s.224.

19 S h ab an ,M .A .T h e A b b asid R ev o Iu tio n ,C am b irid g c

,1 9 7 0 .s.l2 7 .G ib b .H .A .R .,O rta Asya A ra p F ü tu h a tı 1 .çcv .M .H ak k ı,İstan b u l,1930,s.7 3 .Z c tte rc te e n ,K .V .,N a sr,M a d ,İA IX ,s.l0 7 .

(21)

A ra p ların bu yeni valisi ilk senesini H orasan d a hazırlık devresi o- larak geçirdi. Ç oktandır yıpranm ış ve laçkalaşm ış A rap ord u su n a ö n ­ ce bir çeki düzen verdi. Bu arada diğer A rap askerlerinin yanında B u h a ra , S em erkant, Keş ve N esef halkından to p lan an ve genellikle T ü rk m uharib unsurlarından oluşan 20.000 kişilik bir takviye o r d u ­ su daha k u rd u 20. Ç ünkü N asr, T ü rk Y u rtların d a A rap siyâsî hakim i­ yetini kesin bir şekilde yerleştirm ek ve uzun zam andan beri A rap o rd u ların ı m eşgul eden T ü rk le r m eselesini a rtık katî olarak h a lle t­ m ek istiyordu.

O , bu hazırlıklarını çok titiz bir şekilde tam am ladıktan so n ra b ü ­ yük bir o rd u ile İç-Asya istikam etinde T a şken t’ e doğru ilerlem eye başladı (739) 21. N asr’ın T aşk en t’e doğru ilerlediği haberi duyulun­ ca, büyük T ü rk Ila k a n ı K u r-S u l derhal hazırlıklara başladı. Y ak la­ şık 15.000 kişiden oluşan dinam ik bir o rd u kurdu. Bu^ordusu ile, A rap akm larım önlem ek ve N asr’a karşı koym ak için h arek ete geç­ ti. S ü ratle Seyhun havzasına geldi.

Ö m rü n ü harb m eydanlarında geçiren ihtiyar ve tecrübeli T ü rk H akanı, N asr ve o rdusunu durd u rm ak için uygun b ir yerde harb v a ­ ziyeti aldı. A raplara karşı bu bir çevirm e h arek âtı idi. A rap askerleri, bu kere de T ü rk H akanı tarafından çok fena bir şekilde sıkıştırılm ış o ld u k ların ın çok geçm eden farkına varm ışlardı.

A rapkir için sonu m eçhul olan yine k aranlık günler başlam ıştı. N asr’ın duru m u da vaktiyle başka bir T ü rk H akanı tarafından sıkış­

tırılm ış olan A h n cf b. Kays’tan pek farklı değildi 22 Nasr, katî neti-

ccli b ir h arb e tutuşm aya bir türlü cesaret edem iyordu. F ak at Nasr, yine de askerlerini m evzilerine yerleştirdi. O nlardan hiç birinin harb m evzilerinden ayrılm am alarını tenbih etti. M uhtem el bir T ü rk bas­ kınını önlem ek için uygun gördüğü yerlere gözcüler koymayı da ih ­ m al etm edi. Bu durum karşısında N asr’a günlerin kendisine neler getireceğini sabırsızlıkla beklem ekten başka yapacağı fazla b ir şey kalm am ıştı.

20 K itap çı,Z .O rta D o ğ u d a T ü rk A skeri V arlığının İlk Z u h u ru ,İsta n b u l, 1997,s.41.el-T aberî,V II,S . 174.

,ÜJI i^)j&} J»l j*,»

21 K itap cı.Z ,T ü rk istan d a İslâm iyet vc T ü rk ler ,K onya, 1988,s.262-263.

22 K itap çı,Z .,T h e F irst C hallange o f T h e T u rk s A gainst T h e A ra b s .T arih D ergisi, n o :X X X Il,İstan b u l 1979.

(22)

6- KUR-SUL’UN Ö LD Ü RÜ LM ESİ

A ra p la r için son derece tehlikeli olan bu günlerde, talih bu defa da N asr’a yine beklem ediğinden fazla b ir şekilde yardım etti. Z îra T ü rk H akanı, bir gece yarısı N asr ve O n u n harb m evzilerini g ö zetle­ m ek için çıktığı bir k o n tro l gezisinde, büyük bir tedbirsizlik eseri, A - rap ö ncü askerleri tarafından yakalanm ış ve esir edilm işti.

A rab askerleri ellerine geçirdikleri biraz yaşlı, fakat üzerinde i- pekli elbiseler bulunan bu adam ı N asr’ın h u zu ru n a getirm işlerdir. N asr, gece yarısı çadırına getirilen bu ihtiyar T ü rk ’ün ne kadar b ü ­ yük ve önem li bir kim se olduğunun çok geçm eden farkınavardı. Bu zat, gü n lerd ir kendisini sıkıştıran ve pek çok kork u lu günler yaşatan büyük T ü rk -IIak an ıK û r-S u Iid i.

K ur Sul serbest bırakılm ası için, N asr’a fidye o larak 1000 T ü rk d e ­ vesi ile 1000 a t vermeyi tek lif etti. A rap K om utanı ad et yerini b u l­ su n k a b ilin d e n y a n ın d a k i Şam v e H o ra sa n ile ri g ele n le ri ile m eşverette bulundu. A rkadaşları on a bu ihtiyar T ü rk ü b ırak m aları­ nı söylem işlerdir. O zam an N asr’la K ur-Sul arasında şöyle bir m uha vere cereyan etm iştir. K aynakların bildirdiğine göre; N asr önce O n a yaşını sordu. Kur-Sul;

“- Kesin olarak bilm iyorum !” dedi. O zam an N asr,

“-A raplarla kaç defa harbe tutuştun?” diye sordu. K ur-Sul, “- Yetm iş ik i." N asr tek ra r sordu,

M eşhur Susuzluk Harblerinde de bulundun m u ? ” T ü rk H akanı; - E vet Susuzluk harbinde de bulundum " dedi. Bu cevabı aldıktan sonra N asr, ne düşündüğünü açıkça ortaya koymuş ve:

Sen böyle çetin gözlemlerini söyledikten sonra eğer bana güneşin üzerine doğub battığı her şeyi (kurtuluş, fidyesi olarak, versen yine seni elimden çıka rm a m ” demiş ve kesin em rini verm iştir. Bu em re göre, K ur-Sul öldürülecek ve cesedi oradan geçen n ehrin kenarına belki d e T ü rk lerin daha ra h at görebilecekleri bir yere asılacaktı23.

Böylece, öm rünü harb m eydanlarında geçiren, küçük büyük y e t­ miş iki h arb e giren ve A raplarla T ürkler arasında cereyan eden

harb-23 pt-Tabcrî,V II,S.174.

(23)

Icrin hem en h epsine iştirak eden bu T ürk H akanı garib bir ta ­ lihsizlik, belki bir tedbirsizi ik.escri olarak kendisini tam ölüm ün k u ­ cağında bulm uştu.

N asr’ın T ürgeş H ak an ı K ur-S uP u öldürm esi ve T ü rk leri b ir daha to p arlan lam ak üzere dağıtm ak suretiyle kazandığı bu zaferden s o n ­ ra A rap siyâsî hakim iyeti A şağı T ürk istan d a k atî ve nihâî bir su re tte yerleşm iştir (H.121/M .738). Böylece doğuda T ü rk yurtlarında girişi­ len baş döndürücü m ücadele ve fetih h arek etleri sayesinde Prof. P.K. H itti’nin d e işaret ettiği gibi:

Peygamber sancağı F arsça konuşulan kavim lerleT ürkçe k o n u şu ­ lan kavim ler arasında geleneksel b ir sın ır o larak kabul edilen Cey­ h u n N e h rin in çok daha ö te le rin e götürülm üş, B u h ara, S em erk an t ve T a şk e n t gibi O rta Ç ağlar’ın m eşhur ticaret şehirleri m üslüm anla- rm elin e geçmiş ve neticede O rta-A sya’da İslâm iyetin üstünlüğü çok kuvvetli bir şekilde yerleşm iştir24.

Y ukarıdan buraya kadar o lan açıklam alarım ızda O rtaA sya A rap fetihlerini özetlem eye çalıştık. Ne ilginçtir ki, T ürk yurtlarında bir kan ve ateş kasırgası halinde senelerce devam eden bu çetin m ü ca­ dele ve boğuşm alar sırasında, diğer taraftan İslâm iyet lehine çok h a­ yırlı gelişm eler olm uştur. Bu cüm leden olm ak üzere m ahallî T ü rk hükü m d arların ın bir çoğu ve onların yakın çevreleri m üslüm an o l­ m uşlardır. Ayrıca İslâm D ini bölge sakinleri ve T ü rk ler arasında çok süratli bir şekilde yayılmaya başlam ış ve m üslüm an toplum yine bu zam an zarfında güçlü bir varlık haline gelm iştir. Bu aynı zam anda İs­ lâm iyetin şüphesiz H ıristiyanlık, Z erd iiştlü k ve Budizm gibirakîb d in lere karşı da kazandığı köklü bir zafer idi.

D u ru m sadece bundan ibaret de değildir. Bu gelişm elerin bir d e ­ vam ı olarak T ü rk Y u rtların d a aristo k rat tabakaya m ensup bir çok kim seler de m üslüm an olm uşlardır. İşte bundan sonraki b ö lü m le r­ d e İslâm iyetin lehine olan bu pek hayırlı gelişm eler üzerinde d u ru ­ lacak ve ilk m üslüm an olan m ahallî Türk Hanları ve o n ların d inî hayatları hakkında ilk defa olm ak üzere geniş bilgiler verilecektir. Y ine bu cüm leden olm ak üzere, araştırm am ızda a risto k rat ta b a k a ­ dan m üslüm an o lanlar üzerinde de ayrıca durulacaktır.

(24)

İKİNCİ BÖLÜM

İLK MÜSLÜMAN TÜRK

HÜKÜMDARLARI VE ONLARIN

(25)
(26)

1- N İZA K TARIIAN; BAZĞİS VE CİVARI HÜKÜM DÂRI (26/644?-91/709)

a- N izak T a rh a n ’ın İlk Y ılları: E m evîler devrinde Aşağı T ü rk is­ tan ’da M üslüm an olan ilk T ü rk hükü m d ar ve a risto k ratların d an bahsederken, h e r şeyden ön ce üzerinde durm am ız gereken şahsiyet­ lerden biri şüphesiz N i z a k T a r h a n ’ dır. M üslüm an olan T ürk h ü k ü m d arlar silsilesinin ilk halkasını teşkil etm ek ted ir. İslâm î fetih ler sırasında (VIII. asrın başı) B azğiste kartal yuvasını andıran bir üs k u rm u şv eço k g en işb irm ın tık ay ıd an ü fû z u altın aa lm ıştı. Bazğis m e r­ kez olm ak üzere M erv ve I le r a t a ra sın d a k alan , T o h a rista n da dâhil olm ak üzere bir çok bölgeler on u n nüfuz sınırları içinde kalı­ yordu.

Bu devirde yetişmiş ve olayların gelişm esini yönlendirm iş diğer bir kısım T ürk aristo k ratları gibi, Nizak T a rh a n ’ın da çocukluğu ilk# gençlik yılları ve m üessir bir şahsiyet oluncaya kadar geçirdiği m er­ h aleler hakkında pek fazla bir bilgimiz yoktur. F ak at büyük G ö k t ü r k im paratorluğunu o lu ştu ran ve sonraları batıya doğg^ çekilen

T ü rk boylarından biri T ürgcşler’den olduğu bir gerçektir . Taber-

î ’nin çok önem li rivâyetlerinden, onun, T o h a rista n ’ın yine T ürk a sıl­

lı diğer b ir hüküm dârı K arluklar’dan Şgbağu Y eh ( *i&r ) Y a

p a g u B e y (Y abgu)’in kölesi olduğu . yâni on u n m aiyyetinde ye­

tiştiği anlaşılm aktadır.

O n u n ism ini bir kurtarıcı, kendinden yardım istenecek kadar önem li b ir kim se olduğunu ilk defâ Sasanî hâncdânının b edbaht hüküm dârı III. Y ezdücerd’in başına gelen felâketler dolayısıyla duy­ m aktayız. T a b crî’nin daha ayrıntılı olarak nak lettiğ in e göre, Yczdü- ccrd, N ihâvend bozgunundan sonra (642) sığınacak bir yer bulm ak için en son u n d a M erv’e geldiğinde N izak T a rh a n ’dan gelişen A rap tehlikesine karşı ittifak ve m uhaliflerini (kardeşi F erruhzad vb.) b e r­ ta ra f etm ek için yardım da bulunm asını istedi. B unun üzerine o rd u ­ su ile b irlikte M erv’e gelen Nizak T arhan, Y czdücerd tarafından ( H a l e s d a n Y

29 İl>n A 'sam cl-K ufi.K .el-F ütuh,T opkapı,

no,2 9 5 6 ,II,133b.l3<>..Türgeşler H ak k ın d a d ah a geniş bilgi için b k .K afeso ğ lu ,İ.,T ü rk M illî K ü ltü rü A n k ara 1937.s.120-125.Tq- g an,Z .V .,T ü rk istan v e Y akın T ârih i, İstanbul 1947.I.S.53-54.Ö- gel, B .,T ü rk K ü ltü rü n ü n G elişm e Ç ağları, A n k a ra 1971^.65-67 .S ü m er.F .,O ğuzlar,A nkara 1 9 7 1 ,s .ll. - F ü ü .— vj^,,

30 Et-Taberî)T â rîh u ’l-U nıaınlTah.M.F.. İbrahim , Beyrut

(27)

jijuJb»- denilen bir m evkide coşkun bir sevgi ve tczâh ü ratla k a r ­ şılanm ıştır (3 1/651)31. F ak at daha sonraları bu m ü nâsebetler sü ra tle kötüye doğru gitm iş, o kadar ki Nizak T a rh a n ’la Y ezdücerd a ra s ın ­ da silâhlı bir arbede bile çıkm ıştır.

b- N iz a k T a rh a n ’ın İlk M ücâdeleleri ve M ü slü m an O luşu: N izak T a rh a n ’ın M üslüm an A rap vâlileri ile ilk ciddî tem asları elim izdeki bilgilere gö re H icrî 51/671 yılında H orasana vali olarak gönderilen R a b i’b. Ziyad clH arisi ile başlam ıştır. R ab i’ H o rasan ’a gelince B elh- ’i barış yolu ile ele geçirm iş, zorla K uhistan’a girmiş ve o civarda kendisine m ukâvem et eden b ü tün T ü rk le r’i de öldürm üştür. Bu T ü rk le r’den sâdece N izak T a rh an ’la baş edem em işti32. F ak at O na e n büyük darbe çok daha sonra, Haccac b. Y u su f tarafından H o ra ­ san ’a vâli olarak gönderilen Yezid b. El-M iihelleb (701-704) tarafın ­ d an vurulacaktır.

Y ezid, H o rasan ’a vâli o lara k geldikten so n ra, diğer bir çok A rap vâlilerinde görüldüğü gibi civârın m âm ur ve zengin şehirlerine b a s ­ kınlar düzenlem ek ve dolayısıyla büyük ganim etler elde etm ek h ır­ sında idi. O sıralarda N izak T a rh an ’m daha ziyâde bir üs olarak kullandığı Bazğis, zenginliği ile ün salm ıştır. Z irâ, N izak T arh an b ü ­ tün servet vc zenginliğini bir kartal yuvasını andıran bu kalede sa k ­ lıyordu33. M ühellep h er ne kadar şecaati ile m eşhur bir A rap vâlisi idiyse de O, N izak’la açık bir harbe tutuşm ayı göze alam am ıştır. A n - cak, o n u n peşine bir takım gözcüler koyarak Bazğis kalesinden ne zam an ayrıldığını bildirm elerini istem iştir. N izak’ın bir ara Bazğis’- ten ayrıldığını haber alan M ühellep, oraya derhâl bir baskın d ü z e n ­ lem iş, geçitleri tu tara k şehri kuşatm ış ve N izak’ın yıllardır yığdığı servet ve zenginliklerinin hepsini ele geçirm iştir. T ürk hüküm dârı d ön d ü ğ ü n d e artık yapacağı pek fazla bir şey kalm am ıştı. O k ad ar ki, şe h re yaklaşm ası bile m üm kün değildi. M ühellep bununla da yetin­ m edi, çok gâfil avladığı bu Türgeş asıllı h ü k ü m d ar ile ağır bir a n laş­ m a yapm ış, an c ak elh ve iyâllni buradan alarak çekilip gitm esine m üsaade etm iştir. Kaab b. M aden ElA şkarî, bu hiyânetle ilgili olarak b ir şiirin d e şöyle dem ektedir:

31 ib n ü ’i - E s i r K l - K â m i l Beyrut 1965,III,s,121:krş.Et-Ta- berı,V,s.297.

32 E t-T abcrî,V ,s. 286.

(28)

^ 15”'yŞ n ^ u ^ ı ju ii u î *J>* “Nizak, Bazğis'ten sürülmüştür. Heyhat! O N izak k i hüküm darların efe geçirmeleri çok zor bir yerde idi34.

Bu beklenm edik kötü olaylardan sonra N izak T a rh a n ’ı Soğd H ü - küm dârı T a r h u n ’ u n yanında görm ekteyiz. Şöyle ki T abcrî H icrî 85/704 yılı olayları arasında âsî v e T ü rk büyüklerine sığınm ak için cm rindeki bir kısım askerleri ile birlikte, bir şehirden diğer bir şehire göç eden M u sa b. A bdullah b. Ilaz im ’in m âcerâlarından uzun uza­ dıya b ahsetm ekledir. M usa b. H azim , Soğd H üküm dârı T a rh u n ’a s ı­ ğınm ış ve büyük ikram lar görm üştür. F akat daha sonra araları bu h ü küm darlarla da bozulm uş ve on u n la çetin m ücâdeleleri olm uştur. İşte T a rh u n ’a karşı kıyâm eden bu âsî A rap vâlisinin tedibinde N izak T arh an da yer alm ış ve büyük yararlıkları dokunm uştur. 35.

F ak at so n raları Nizak T a rh a n ’ın değişen ve gelişen bir kısım o lay j ların yardım ı ile eski karargâhı olan Bazğis’c tek rar döndüğü a n la ­ şılm aktadır. F a k a t bu sıralarda N izak’ın dinî hayâtını ilgilendiren beklenm edik gelişm eler olm uştur. O , M üslüm an A rap vâlilcri ile o- lan bu değişik ve sürekli tem asları sonucu töreyi terk ederek İslâm dinine girm iştir. N izak T a rh an ’ın İslâm dinine ne zam an ve kim lerin delâleti ile girdiği hakkında henüz fazla bir bilgi yoktur. A ncak Ku- ıcybe b. M üslim ’in H orasan vâliliğinden çok daha önce M üslüm an olduğu birgcrçeklir. İbni A ’sam El-Kûfî, hcnüzncşrcdilm cm işyazm a eserinde on u n hakkında açıkça şu beyanda bulunm akladır:

Jj Jp ji- \Ş j j l f j iijJ* ı 'i j j i

'j i j i

i l l i e S " ' 55

') JP *.

“N izak Et-Türgaşî, Türk asıllı idi. Üstelik bâzı H orasan valilerinin telkini He M üslüm an da olmuştu. Bununla beraber O (kimsenin baş e- demeyeceği kadar da) beledi kendisinden çekinilen bir kim se idi3<\ ”.

Ö yle tahm in ediyoruz ki; o belki de devrin gözü pek ad am ların ­ dan biri olm ası yanı sıra T ürk büyükleri ile fevkalâde iyi m

ünâse-34 E l-T ab crî, VI, s. 387. 35 E l-T ab crî, V I, s. 398 vd.

(29)

T ' ---

---b e tleri, h attâ ---bir T ü rk hanım ı ile evli ---bulunan O sm an ---b. M esud E t- T a m în tı. veyâ Yezid b. M ühelleb vâsıtasıyla M üslüm an olm uştur. Z irâ Y ezid b. M ühelleb zam âm nda H.82/M .704 M üslüm an olan A - şağı T ü rk istan aristo k ratları ve prensleri arasında ilerideki sayfalar­ da üzerinde daha geniş o larak durulacağı gibi G azvan da v ard ır38.. F a k at o n u n O sm an b. M esud vâsıtasıyla M üslüm an olduğu akla b i­ raz daha uygun gelm ektedir. Z irâ T a rh u n ’la çok iyi m ünâsebetleri o- lan O s m a n ’ın o n u n m aiy y etin d e b ir k o m u ta n o la ra k b u lu n an N izak’la da çok iyi m ü nâsebetler içinde olm ası gerekm ektedir. B u n ­ dan başka N izak’ın kardeşi, kendi oğluna O sm an adını koym uştur. B u şü p h esiz,g en işT arh u n âilesin in E t-T em îm î’yekarşı duydukları sa­ m im iyetin bir ifâdesi o lara k kabul edilm elidir(x).. M âm âfih Nizak T a rh an M üslüm an olm uş ve kendisine m ütevazi “A 11 a h ’ ı n k u l u ” anlam ına gelen A b d u lla h ” adını alm ıştır39. O n u n her n e kadar İslâm î adı A bdullah ise de ö m rü n ü n sonuna kadar N izak T a rh an o- larak kalm ış vc öylece vefât etm iştir. K aynaklarda her nedense O - n u n İslâm î olan bu ikinci adından pek fazla bahscdilm em ektedir.

Bu m ealdeki rivâyetlerden, İslâm dininin bu geniş T ürk h ü k ü m ­ d ar ailesi nezdinde takdir edilecek seviyede bir hüsnü kabûlc m azhar olduğu anlaşılm aktadır. N izak T a rh an ’ın M üslüm an olm asıyla b ir­ likte aristo k rat tabakadan daha bir çok T ü rk ’ de M üslüm an o lm u ş­ tur. B unlar arasında, kaynaklardan tesbit edebildiğim iz kadarı ile N izak T arh an ’ın oğlu S a l i h , N izak’ın önem li yardım cılarından bi­ ri olan k a r d e ş i vc on u n O s m a n veyâ Ş a k ra n , Sul gibi çlaha bir nice kim seler vardır. Salih b. N izak’a gelince, önüm üzdeki sayfalar­ da üzerinde biraz daha geniş bir şekilde durulacağı gibi E m evîlcr devrinde yükselm iş, A ra p la r’ın hizm etine girm iş T ürk asıllı devlet a- dam larının öncüleri arasındadır.

F ak at bu arada bir gerçeği dile getirm em iz d e yararlı olacaktır. x- O sm an b. M esud, A rap kom utanı. T ab erî H icrî 85/704yılı olay ­ larında o n u n Tirm iz kuşatm asından geniş b ir şekilde b ah setm ek ­ ted ir (VI. s. 409 vd.). D aha sonra K utcybe b. M üslim ’in vâliliği ■sırasında Nizakla b irlikte boynu vurdurulm uş vc kafası E l-H accac’a

gönderilm iştir

37 İbni A ’sam , II,134a. 38 E t-T a b c rî,V I,s . 351.

(30)

Şöyle ki, N izak T arh an hiç b ir zam an ak tif ve heyecanlı bir M ü slü ­ m an olam am ıştır. B unun sebebi de baş dönd ü rü cü siyâsî olayların devâm etm esi yanı sıra, başta A ra p vâlileri, devlet adam larının da bu d înî heyecandan çok yoksun olm aları, hattâ M üslüm an olan lara pek fazla iltifat bile etm em eleri idi40, A raştırm am ıza bu ve diğer k o n u ­ larda çok geniş bilgiler verilm iştir.. İşin daha acı ve fakat gerçek yönü, A rap idârecileri, N izak T a rh a n ’a M üslüm an olm asına ve A bdullah adını alm asına rağm en yine eskisi gibi hâlâ “k â f i r ” ve “m ut n â f ı k ” gözü ile bakm aya devâm etm etm eleri idi41.

c-N izak T a rh a n ve K uteybe b. M üslim : N izak’ın daha sonra Baz­ ğis ve havâlisinde eski o to rite ve hâkim iyetini tesis ettiğini söyle­ m iştik. Bu devirde on u n M üslüm an idârecilerle tem aslarının iyi çld u ğ u n u iddia etm em ize im kân yoktur. M üslüm an olm asının h attâ İslâm dininin bu âile arasında yayılması, A rap valilerle olan sosyal m ünâsebetlerin gelişm e ve değişm esinde pek fazla b ir tesiri o lm a ­ m ıştır. N izak A rap vâlilerine karşı icâbında bir pazarlık konusu yapabilm ek için olsa gerek, M üslüm an A ra p la r’dan hiç de küçü m ­ senm eyecek kadar esirler alm ıştı. Çevresindeki k ü çü k b ey lik lcro n u n nüfuz ve hükm ü altında idi. B unlar arasında T o h a ristan ’ın T ü rk a- sıllı biraz zayıf irâdeli hüküm dârı Y a p a g u B c y d e vardı. Böylecc o n u n o to ritesin in sınırları içine T oharistan da dâhil olm uştu. İşle bu sıralarda, daha önceleri H o rasan ’a vâli olarak gönderilen A rap ge­ n erallerin in T ü rk le r’e karşı pek fazla bir başarı elde edem ediklerini gören Ilaccac b. Yusuf, Kuteybe b. M üslim ’i büyük yetkilerle bütün O rta A sya’yı fethetm ek üzere bu bölgeye vâli o larak gönderm iştir (86/705) .

K uteybe, H o rasan ’a geldikten sonra, N izak T a rh a n ’ın ne kadar güçlü ve kuvvetli bir kimse olduğunu anlam akta fazla gecikmedi. N i­ tekim bu hususlara tem as eden İbni A ’sam şöyle dem ektedir; “K u­ teybe bütün H orasan i istilâ etti. Herkes onun emirlerine uym ak ve itaat etm ek üzere baş eğdi. F akat H orasan ’da kendisinden çekinilen iki (bel- âü) adam dan başka kim seyoktu. Bunlardan birisi N i z a k E l - T ü r g a ş î , diğeri ise O s m a n b . M e s u d E t - T e m i m i idi. Hele Kuteybe bu iki kim seden çok korkm akta ve çekinm ekte idi43.

40 K itap cı.Z .,O rta Asya A rap F etih lerin in Sosyalve D in î K a ra k te r­ leri ,T ü /k D ünyası A raştırm aları no:33,A ralık 1984,İstan­ bul,s.141-169

41 İbni A ’sam ,II.138b. >*> j - t ı .< «jt 42 Et-Tabcrî,Vl,s.424.

(31)

K uteybe, büyük A rap k o m u tan ı h er şeyden evvel bu N izak T a r­ h an m eselesini halletm ek isfedi. B unun için de ö n ce çok ağır te h d it­ le rle do lu bir m ek tu p yazdı. S onra da*bu m ektubu, tatlı dilli ve çok riyâkâr b ir adam o lan Süleym E n -N asıh ile N izak’a gönderdi. K utey- b e b u m ek tu b u n d a h er ne pahasına olursa olsun, N iza k T arh an ’ı huzû - ru n a çağırıyordu: “Yoksa ya zafer, ya da ölünceye k a d a r n ered e o lu rsa o lsu n o n u n peşini bırakm ayacağına d â ir Alluh’a yem in e t­ m işti44. O n u n bu tehdidi boşa gitm edi ve Süleym, N izak’ı o m âlûm ta tlı dili ile kan d ırarak K uteybe’nin h u zû ru n a getirm eye m uvaffak o l - du. Böylece on u n la yeni bir anlaşm a yapıldı. Buna göre N izak e lin ­ de tu ttu ğ u b ü tü n M üslüm an A rap ları serbest bırakacaktı. B una karşılık K uteybe de Bazğis’i istilâ etm ek ten vaz geçecekti (87/705).

K uteybe insan ve k o m u tan o larak M üslüm an T ürk H üküm dârı N izak’ı yakından tanım ış ve beğenm işti. Z eki diplom at bir adım d a ­ ha ileri ata ra k N izak’ı m aiyyetine aldı. Kuteybe onu bir taraftan tec- rid ve k o n tro l altına alırken, diğer taraftan da Aşağı T ü rk ista n ’ın

feth in d e vc planladığı diğer h arp lerd e A rap lar’ın( w ) E b e’l-

Heyyâc h a rb ve d a rb görm üş kişi lakabını taktıkları45, bu dirâyetli T ü rk generalinin bilgi vc tecrübesinden geniş ölçüde yararlanacak­ tı. Böylcce N izak T a rh a n , m aiyyetinde b u lu n a n T ü rk ask erle ri ile b irlik te A rap o rd u la rın d a ça rp ışan ilk T ü rk generali oluyordu46.

D ah a sonra gelişen olaylar, K uteybe’nin böyle davranm akla ne kadar isâbetli h arek et ettiğini ortaya koym uştur. Bundan sonra cc- reyân eden b ü tü n h arp lerd e artık N izak T arhan, K uteybe’nin y an ın ­ da bir nevî sağ kolu olm uş vc ona büyük yararlıkları dokunm uştur. M eselâ Kuteybe B u h âra’nın fethini kolaylaştırm ak için önceNim şe- kes ve R am ısen ’e hücum etti. G eri dönerken c>nun birlikleri yolda

( K ör M uğnan E t-T ü rk î ) ), K ara M u h an a ad ın d a­

ki bir T ü rk generalinin tuzağına düşm üşlerdir. N izak bu olaylarda çok yam an kahram anlıklar gösterm iş âdetâ M üslüm an A ra p la r’ın T ü rk le r tarafından im hâ edilm elerini önlem iştir (88/706)47. N itekim N izak T arhan, B a y k e n t v e B u h â r a ’ nı n fethinde K uteybe’nin yanında yer alm ış ve ona bu m üreffeh şehrin ele geçirilm esinde b ü ­ yük yardım ları dokunm uştur.

44 E t-T ab crî,V I,s.4 2 9 :İb n ü 'l-E sîr,IV ,s.2 5 7 ” . 45 E t-T aberî,V I,s.429-457.

46 D ah a geniş bilgi için bk. K itapçı, z., “A rap Ordularında Çarpışan ilk Türkler , D ıyânet D ergisi, xil, nr.3, M a y ıs- Ila z ıra n , A n k ara 1973. A raştırm a üç bölüm olmak üzere söz k o ­ nusu derginin m ü teak ib sayılarında da yayınlanmıştır.

Referensi

Dokumen terkait

Dalam Pasal ini, Kecamatan Kototangah adalah Kecamatan Koto Tangah, Kecamatan Bungustelukkabung adalah Kecamatan Bungus Teluk Kabung, Kecamatan Lubukkilangan adalah

makan dan tempat penyediaan minum lainnya dan harus memenuhi ketentuan peraturan perundangan yang berlaku. Fasilitas Akomodasi Taman Rekreasi dapat dilengkapi de­ ngan hotel

Kebijakan otonomi khusus bagi Provinsi Papua adalah merupakan sebuah upaya agar mempersempit berbagai kesenjangan antara Provinsi Papua (termasuk Papua Barat)

Molase masih mengandung kadar gula yang cukup untuk dapat menghasilkan etanol dengan proses fermentasi, biasanya pH molase berkisar antara 5,5 – 6,5.. Molase yang

dan tiadalah (kejahatan) yang diusahakan oleh tiap-tiap seorang melainkan orang itulah sahaja yang menanggung dosanya; dan seseorang yang boleh memikul tidak akan memikul

Kep S1 Kep S1 Keperawatan Keperawatan P P 09 09 April April 2001 2001 Manajemen Manajemen kamar kamar bedah, bedah, Pelatihan manajemen bangsal Pelatihan manajemen

Dalam program kesehatan dan keselamatan staf/pegawai Rumah Sakit Umum Insani dilakukan evaluasi pelaksanaan kegiatannya setiap 1 (satu) tahun sekali oleh Panitia K3

Ada hubungan bermakna antara pendidikan ibu bersalin dengan kejadian Berat Ada hubungan bermakna antara pendidikan ibu bersalin dengan kejadian Berat Badan Lahir Rendah (BBLR) di