• Tidak ada hasil yang ditemukan

BETONART - KIŞ 2010 - SELANIK DOSYASI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2017

Membagikan "BETONART - KIŞ 2010 - SELANIK DOSYASI"

Copied!
17
0
0

Teks penuh

(1)

“Tanıdık” Bir Kent: Selanik

1

DOSYA EDİTÖRÜ: MElİkE SÜMERTAş*

Modern Yunanistan’ın başkent

Atina’dan sonra ikinci, kuzey Yunanistan (Makedonya) bölgesinin ise en büyük kenti olan Selanik yaklaşık bir milyonun üzerinde nüfuslu bir liman kentidir. Bulunduğu konum itibariyle Ege’yi Adriyatik’e bağlayan yolun üzerinde yer alır. M.Ö. 4. yüzyılda Makedon Krallığı döneminde kurulan kent günümüze kadar pek çok büyük imparatorluğa ev sahipliği yapmıştır. Yaşadığımız coğrafyanın yakın geçmişe kadar hâkimi olan Osmanlı İmparatorluğu da bunların en önemlilerinden biridir. Selanik, Yunanistan’a bağlandığı 1912 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul’dan sonra ikinci büyük liman kenti olmuştur. Bu nedenle tarihimizin önemli kırılma noktalarından bazılarına ev sahipliği yapar. Bir kısmımız için atalarının doğup büyüdüğü, köklerinin dayandığı

bir kent iken, resmi tarih metinlerinde Atatürk’ün, Nazım Hikmet’in, Cahit Arf’ın doğum yeri, Sultan II. Abdülhamid’in sürgündeki evi, II. Meşrutiyete giden yolu açan İttihat ve Terakki’nin örgütlenme merkezi olarak geçer.2 Bundan dolayıdır ki, Selanik, Yunanistan için olduğu kadar bizlerin de toplumsal ya da bireysel geçmişlerimizde yeri, belleğimizde izi olan bir kenttir.

Kolektif belleğimizde bu derece belirgin yeri olan Selanik ile aradan geçen yaklaşık bir asır içinde temasımızın zayıfladığını kabul etmek yanlış olmayacaktır. Bugün içinde bulunduğumuz çağın iletişim olanaklarıyla, özellikle mimarlık ortamında, dünyanın pek çok kentine, kimi zaman gidip görmediğimiz kentlere, kent parçalarına, yapılara ilişkin bile zihnimizde pek çok imge yer alır iken,

Kolektif belleğimizde belirgin bir yeri olan

Selanik kent mekânının yarattığı “tanıdık” olma

hissi, kentin modernleşmesine paralel tarihsel

planlama süreci, kültür kenti kimliğiyle son

(2)

2 3

Selanik söz konusu olduğunda bu durum geçerli olmaz. Kentin geçirdiği tarihsel süreçler, kentsel gelişimi, güncel mimarlık tartışmaları ya da öne çıkan yapıları gündemimizi işgal etmez.3 Bu noktadan

hareketle bu dosya, mimarlar gözüyle Selanik kentini imgelem belleğimize dahil etmeyi, bunun için de nesne olarak kentin kendisini ele almayı amaçlamaktadır. Bu dosyanın hazırlanmasına yönelik ilk fikir, geçtiğimiz yaz kente yapılan bir “tanışma” seyahatinde ortaya çıktı. Yunanistan ile ortaklığımızın, ortak geçmişten çok daha öte olduğunu anlamak için iki ülke dillerinin yaklaşık 13.000 ortak kelimesi olduğunu öğrenmek zaten yeterli olmuştu.4

Ancak Selanik’te kent mekânının yarattığı “tanıdıklık” hissi, başka bir deyişle kente dair–yukarıda bahsi geçen birçok nedenden dolayı–zayıf olan imgeleme rağmen kentteki deneyimin oldukça çeşitli katmanlarda çok tanıdık olması hali, bu dosyanın da oluşturulmasında itici güç oldu.

Bu dosyadaki yazılar her yazarın kendi bakış açısından Selanik’i yazması ile oluştu. Bu çerçevede okuyacağınız ilk yazı olarak bu metin, Selanik’in yakın dönem kentsel tarihçesinden bahsederken çeşitli tarihsel kırılma noktalarının ışığında kentte bugün öne çıkan nitelikli mimarlık ürünlerine bakmaktadır. Kenti deneyimlerken göze çarpan yakın dönem yapılardan çeşitli nedenlerle önem atfedilen iki tanesini

odağa alarak, çeşitli yapı örnekleri üzerinden Selanik kentinin bugününe dair bir imge sunmayı hedeflemiştir.

Dosyada yer alan ikinci yazı ise akademik bir araştırmanın, Selanik ve İzmir’i kentsel morfolojinin tarihsel süreçleri bağlamında inceleyen ve karşılaştıran bir doktora tez çalışmasının yansımasıdır. Dr. Emiliano Bugatti, daha önce de çeşitli defalar pek çok uzman tarafından altı çizilen bu benzerliği, kapsamlı bir araştırma sonucu oluşturduğu doktora tezinde akademik düzleme taşıdı.5 Cenova Üniversitesi

Mimarlık Bölümü’nde hazırladığı

“Metamorfosi: Urbane Mediterranee - Salonicco e Smirne costruzione e ricostruzione delle identità“6 başlıklı tezini

geçtiğimiz aylarda tamamladı. Dosyadaki yazısında Bugatti, bu benzerliği kentsel morfolojinin oluşmasındaki paralel adımlar üzerinden tartışıyor.

Dosyadaki son yazı ise Maria Karasavidou tarafından hazırlandı. Karasavidou, Selanik Aristoteles Üniversitesi Mimarlık Bölümü mezunu ve Selanik’te yaşayan bir mimar olarak kentin yeniden kullanıma açılmış kültür mekânları olarak antrepolarını yazdığı bu metinde liman bölgesinde yer alan antrepoların yeniden kültürel merkez olarak işlevlendirilmiş olmasını Selanik kentinin yeni dönemde edindiği “kültür kenti” kimliği bağlamında tartışıyor.

1, 2 19. yüzyılda surların yıkılması ve çıkan taşlarla sahilin doldurulmasıyla oluşan kıyı şeridi ve 1960’lardan itibaren bu kıyıda yükselen konut dokusu. Bu doku, zemin kotunda kafe-restoran olarak hizmet vermektedir.

(3)

Selanik adı kentin asıl adı olan “Thessaloniki”den zaman içinde Türkçeleşerek oluşmuştur. Kent, M.Ö. 4. yüzyılda Makedon Komutan Kassander tarafından kurulmuştur.8 Yaklaşık iki yüzyıl sonra Makedon Krallığı’nın yıkılışıyla Roma İmparatorluğu’nun egemenliğine geçen kent, imparatorluğun doğu ve batı olarak ikiye ayrıldığı M.S. 379 yılından itibaren Latin istilası olarak bilinen 1204-1246 yılları dışında, Osmanlılar tarafından ele geçirildiği 1430 yılına kadar Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’nun bir parçası olarak kalmıştır. 1912 yılında, Balkan Savaşı sırasında bağımsız Yunan Krallığı’na katılan kent, bugün modern Yunanistan sınırları içinde yer almaktadır. Art arda Makedon, Roma, Bizans (Doğu Roma), Osmanlı İmparatorluğu gibi imparatorlukların hüküm sürdüğü Selanik, bunlardan kendisine miras kalan kültürlerin de izlerini bugün hâlâ fiziksel dokusunda ve morfolojisinde barındırmaktadır. Kentin bugünkü sosyal ve ekonomik yapısının arka planında yaklaşık 480 yıl süren Osmanlı dönemi özellikle oldukça önemli yer tutmaktadır. Örneğin demografik yapının şekillenmesinde Osmanlı döneminde 15. yüzyılda gerçekleşen Yahudi göçünün etkisi büyüktür.9 19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, Selanik Hıristiyan, Müslüman

Thessaloniki… Salonika…

Selanik… Kültürel Palimpsest

7

ve Yahudilerin yüksek oranlarda yaşadığı kozmopolit bir kent görünümündedir.10

Kentin formunu belirleyen en baskın doğal eleman, kıyısı boyunca uzandığı Thermi Körfezi ve Ege Denizi’dir. Kentin bir deniz ticaret kenti olarak gelişimi özellikle bugünkü çok katmanlı dokusunun oluşmasında önemli bir etken olmuştur. Kentin hem fiziksel hem de kültürel alt yapısında bir başka önemli katman ise, Roma dönemi ve bu dönemden günümüze uzanabilmiş en kritik morfolojik eleman olarak kent surlarıdır. Romalılar döneminde, ilk olarak M.S. 3. yüzyılda ardından M.S. 5. yüzyılda inşa edilmiş olan surlar, çeşitli dönemler boyunca pek çok kez tamirat geçirmiştir. En son 1869’da, deniz kıyısındaki surlar artık güvenlik vb. nedenlerle ihtiyaç duyulmaması nedeniyle yıktırılmıştır. Böylece kent merkezinin denize açılması ve kent duvarlarının dışına çıkılması mümkün olmuş, 1896’da inşa edilen yeni liman ve çevresinde oluşan iş merkezleri, kentin dış çeperinde gelişen yeni konut alanları gibi adımlar ile birlikte kentin bugünkü formunun belirlenmesinde önemli ölçüde etkin olmuştur. Surların yıkımında ortaya çıkan taşlarla denizin doldurulması ve kıyı çizgisinin yeniden çizilmesi sağlanmıştır.

4

5

4 Hebrard’ın kurgusu dahilinde, Bizans anıtları ile sonlanan akslardan biri. Aksın sonunda Rotonda adı ile bilinen Galerius Kilisesi (M.S.311) görülüyor.

5 19. yüzyıl dokusunun yer aldığı bölgede yeni inşa edilen, formel dili 19.yüzyıl Balkan konutlarını taklit eden konutlar. 6 Selanik Aristotle Üniversitesi’nin öğrenci yurdu 1950’lerden

(4)

20. yüzyılda Selanik:

1917 ve Sonrası

20. yüzyıla gelindiğinde, kentin

şekillenmesinde ilk belirgin değişim, 1917’de çıkan yangın nedeniyle olmuştur. 5 Ağustos 1917’de kentin suriçi bölgesinde, kıyı şeridinde başlayan yangın, yaklaşık otuz iki saat içinde kent merkezinde yaklaşık 120 hektarlık alanın yok olmasına neden olmuş;11 yangından sonra Fransız mimar Ernest Hebrard’ın başında bulunduğu ve yedi kişiden oluşan Selanik Yeni Kent Planı Uluslararası Komisyonu tarafından oluşturulan plan ile kent merkezi yeniden şekillendirilmiştir. 1918 tarihli bu planın, kent merkezinin yeni kurgusunu yaparken seçici davrandığını söylemek çok da yanlış olmaz. Özellikle, kentin “ulusal” mirasına vurgu yapılmak istenen bu planda, Bizans dönemi yapılarının etraflarının temizlenmesi, yapıların kent içinde çeşitli vistalarla çerçevelenerek ön plana çıkarılması yoluyla yapılan vurgu dikkat çekicidir. Selanik Üniversitesi Şehir Planlama Bölümü öğretim üyelerinden Vilma Hastaoglou, 1918 planının kentsel mirasa ve belleğe yaklaşımını incelediği yazısında, kentin Osmanlı yönetiminden ayrılıp Yunan Krallığı’na bağlanışının hemen ardından gerçekleşen bu süreci kentin “Yunan” kimliğinin yeniden inşası çerçevesinde kentin “uluslaştırılma” ve “anıtsallaştırma” adımları olarak özetliyor.12 1918 planının kent merkezinin

şekillendirmesinde öne çıkan bir başka özelliği ise, Beaux Art çizgileri taşıyan ızgara sistemli planıyla denizin etkisinin kentin yükseklerine kadar uzanmasına izin veriyor olmasıdır. Bu dikey akslardan en baskın olanı ise, Venizelos ve Aristotelio Meydanları’nın da üzerinde yer aldığı Aristotelio Caddesi aksıdır.13

Kentin suriçi bölgesinde doğu yönünde ve yükseklerinde yer alan bölgeyi 1917 yangınının etkilememiş olduğu anlaşılıyor. Bu bölge ağırlıklı olarak, varlığını sürdürebilmiş “geleneksel Balkan konutu” örneklerinin yer aldığı alan olarak kalmış durumdadır. Ancak genelde ahşap karkas olarak inşa edilmiş bu konutlar yangından kurtulmuş olmalarına rağmen zamana yenik düşmüşler, çoklukla yıkılan ahşap dokunun yerini aynı form-larda, cumbasıyla çıkmasıyla betonarme yapılar almıştır. Ortaya çıkış biçimi ahşap strüktürün gereksinimlerini karşılamak olan formların betonarme olarak yeniden üretilmesi, strüktürüne ait olmayan bir form ve malzemenin doğasına ters düşen kütle orantılarıyla tarihsel bir dekorun yeniden inşasıyla sonuçlanmıştır.14 Bu dokuda az da olsa özgün niteliklerine uygun restore edilebilmiş yapılara da rastlamak mümkündür. Bu yapılar çok-lukla kamuya ait mülk haline getirilmiş ve bugün kentlinin kullanımına açılmış sosyal mekânlara dönüştürülmüştür. Bu yapılardan bir tanesi de bugün Selanik’teki

Türkiye Başkonsolosluğu’nun bahçesinde yer alan, Mustafa Kemal’in doğduğu ve(ya) bir dönem yaşadığı söylenen konuttur. 1933 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının 10. yılı anısına Venizelos tarafından Atatürk’e armağan edilen ko-nut, bugün müze olarak gezilebilmektedir.15

Selanik’in kentsel morfolojisindeki değişimlere ilişkin bir başka önemli etken de, 1922 Türk–Yunan nüfus mübadelesi ile gelen göçmenlerin yerleştirilmesidir. Çok kesin olmamak ve kaynağına göre farklılık göstermekle birlikte, mübadele üzerine yapılan çalışmalardan öğrendiğimiz kadarıyla Anadolu’dan Yunanistan’a gelen 1.200.000 mübadilin yaklaşık 120.000 kadarı Selanik’e gelirken, Anadolu’ya giden yaklaşık 400.000 mübadilin 25.000 kadarı Selanik’ten ayrılmıştır. Gelen ve giden nüfus arasındaki bu dengesizlik ve değişimin meydana geldiği kısa zaman dilimi, göçmenlerin iskânı sorununu ortaya çıkarmıştır. Kentin çeperlerinde iskân ettirilmeye çalışılan bu göçmenlerin yaşam alanları hızla gettolaşan ortamlara dönüşmüştür. Söz konusu alanlarla ilgili ilk müdahale 1929 yılında hazırlanan kent planıyla olmuş, bu ani ve hızlı nüfus artışı, gelen nüfusun ekonomi kültürü ile birleşince kentin büyüme ivmesinin yükselmesine neden olmuştur.16

Selanik’in kent morfolojisinde keskin değişimlerin ortaya çıktığı bir başka dönem

(5)

ise, 2. Dünya Savaşı ve sonrasıdır. Savaş sırasında kent, 1941 yılında Almanya tarafından işgal edilmiş, bu sırada Selanik Yahudilerinden yaklaşık 40.000 kişi toplama kamplarına gönderilmiştir.17 Bu da Müslümanların nüfus mübadelesi ile kenti terk etmesinin ardından, kentin kozmopolit yapısının aldığı bir başka kesin dönüşüm olarak karşımıza çıkmıştır. Ancak 2. Dünya Savaşı ve onu takip eden iç savaşın bitimiyle birlikte, 1950’lerde özellikle Amerika’dan gelen maddi yardımın da etkisiyle, kentin ekonomisi ve dolayısıyla da fiziksel yapısı da gelişme sürecine girmiştir.18 Ülkede büyük mimari girişimlerin başlatıldığı bu dönemde, Selanik’te de önemli yapılar için adımlar atılmış ve sonucunda nitelikli mimarlık örnekleri uygulamaya konabilmiştir. Selanik Üniversitesi’nin Patroklos Karadinos tarafından tasarlanan Fen Bilimleri Fakültesi ya da Erkek Öğrenci Yurtları gibi yapıları ile Selanik Uluslararası Fuar alanının D. Triposdakis ve A. Kostantinidis tarafından tasarlanan pavyonları, bu dönemin örnek teşkil edebilecek yapıları arasında sayılabilir. 1960-70’lerde, bu kez sanayileşmeye bağlı iç göç nedeniyle Selanik’in nüfusu yaklaşık %50 civarında arttığı için kent çok hızlı ve genellikle kontrolsüz büyümüştür. Bir yandan liman bölgesinin iyileştirilmesi, kıyı şeridinin yenilenmesi gibi büyük ölçekli kamu

projeleri hayata geçmeye devam ederken, öte yandan hızla artan nüfusun barınma ihtiyaçları bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Devlet bu sorunu çözmede yetersiz kaldığı için ağırlıklı olarak dar gelirli kullanıcılar hızlı konut üretimlerine yönelmiş ve çoğunlukla hızın ve ekonominin niteliğe baskın geldiği ürünler ortaya çıkmıştır.19

1985 yılında kabul edilen Selanik Master Planı ile kentin kültürel altyapısının öne çıkarılması ve kent merkezinin güçlendirilmesi hedeflenmiştir. Bu kapsamda kentin tarihi bölgeleri olan Yukarı Kent (Ano poli: ανο πολή), eski ticaret bölgesi ve özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında kent merkezinde ortaya çıkarılan Roma Forumu, Galerius Maximianus Sarayı gibi önemli büyük ölçekli arkeolojik alanlara ilişkin birtakım kararlar uygulanmış, bu plan ile bir koruma politikası hayata geçirilmiştir.

1990’lardan itibaren kent bu politikasına Avrupa Birliği’nin desteğini almıştır. Önce 1992-1994 yılları arasında pilot Avrupa Birliği projeleri uygulanmış ardından kent 1997 yılı Avrupa Kültür Başkenti olarak ilan edilmiştir. Bu gelişme, Selanik’te nitelikli kent mekânı arayışı için önemli bir adım olmuş ve pek çok başlıkta değişime yol açmıştır. Avrupa Birliği tarafından desteklenen süreçte kentin özellikle kültür

mekânlarının inşa edilmesi, kent alanının iyileştirilmesi için pek çok proje yapılması, yarışma açılması gibi gelişmeler ortaya çıkmıştır.20 Bugün kent merkezinde yer alan pek çok nitelikli mimarlık ürünü bu proje sayesinde ortaya çıkmıştır. Örneğin eski liman bölgesinde yer alan yapıların restorasyonuyla, alan kentin önemli bir kültürel odağı haline gelmiştir. Sinema ve Fotoğraf Müzelerini barındıran alan bu yıl ikincisi gerçekleşen Uluslararası Selanik Bienali’nin de ana mekânları arasındadır. Yine bu çalışmalar kapsamında deniz kıyısında yıkılan kent surlarından geriye kalan tek yapı/burç olan “Beyaz Kule” bir kent sergisi mekânına dönüştürülmüştür.21 Yine süreçte kentin mirası olarak kabul edilen Alaca İmaret, Bey Hamamı gibi Osmanlı dönemi yapılarında restorasyon çalışmaları da yürütülmüştür. Bu çalışmalardan bazıları halen devam etmektedir.

Selanik bugün artık kültürel arka planın nitelikli kent mekânları ile desteklendiği modern bir kent görünümündedir. Özellikle son yirmi yıl içinde kurulduğundan bu yana ev sahipliği yaptığı kültürlerin izlerini koruyabilmek adına önemli adımlar atmıştır. Bu adımlar hem kent morfolojisinde hem de mimarlık ürünlerinde ifadesini kısmen de olsa bulabilmiştir. Bu noktadan devam ederek

7

(6)

kentin nitelikli mimari ürünlerinden birkaç örnek verilebilir. Örnek olarak seçilen yapılar, yine kentin kültürel ve sosyal kimliğine katkıda bulunması amacıyla inşa edilmiştir ve ait oldukları döneme, temsil ettikleri düşüncelere dair ipuçları sunmaktadır

Arkeoloji Müzesi

Patroklos Karadinos22, 1961-1962

Genel olarak müzeler, ama özelde arkeoloji müzeleri, Yunanistan’da da, Selanik’te de ulusal kimlik inşa sürecinin önemli elemanlarından biri olarak okunabilir. Selanik’teki Arkeoloji Müzesi de Yunan ulusal tarih yazınının temel taşlarından birini oluşturan “Antik Yunan” dönemine yapılan vurgunun mekânla tarifi olarak adlandırabileceğimiz bu yapılardan biridir.

Kentin güneybatısında, eski sur çizgisinin hemen güneyinde yer alan yapı Patroklos Karadinos tarafından tasarlanmıştır. Yapımına Şubat 1961’de başlanılan Selanik Arkeoloji Müzesi kısa zamanda tamamlanarak 27 Ekim 1962’de açılmıştır.23

Yapının hemen girişinde ziyaretçileri karşılayan ince pilotiler üzerinde yükseltilmiş geniş giriş saçağı, düz çatısı beyaz yalın kütlesi ile yapı uluslararası üslubun çizgilerini taşımaktadır. Yapının yalın çizgiler taşıyan tasarımı iç mekân örgütlenmesinde de devam etmektedir. Sergi işlevi gereği içedönük olarak tasarlanmış hacimler bir avlu etrafında dengeli bir kompozisyonla bir araya gelmiştir.

Yapının mimarı Karadinos, Yunanistan modernizminin önde gelen isimlerinden biridir. Yaklaşık elli yıl boyunca Yunanistan’da pek çok önemli yapıyı gerçekleştirmenin yanı sıra yayınları ile de mimarlık alanında gündemi belirleyici isimlerden biri olmuştur. Özellikle “müze” tasarımlarına yoğunlaşmış, ülkedeki pek çok arkeoloji müzesini tasarlamıştır.

Selanik Arkeoloji Müzesi, Yunanistan’da pek çok kentte olduğu gibi Selanik’te de ülkenin “antik” geçmişine ait pek çok önemli arkeolojik buluntuyu bünyesinde barındırmaktadır. Bunlardan öne çıkan bazıları, 1978 yılında Selanik yakınlarındaki Vergina antik kentinde bulunan Makedon Krallığı dönemine ait buluntulardır. Bunlara yer verilebilmesi için yapının avlu etrafında örgütlenmiş olan kütlesine 1980 yılında ek yapı inşa edilmiştir. Yapı da bugüne kadar 2001 ve 2004’te yenilemeler yapılmıştır.

10

11

12

7-9 Selanik Aristotle Üniversitesi Kütüphanesi iki bölümden oluşur. Okuma salonu ve ofisleri barındıran yapının tasarımcıları Kostas Fines ve Constantinos Papaioannou’dur ve 1960’ta açılan bir yarışma projesi ile elde edilmiştir. Yapının ikinci bölümü 1999’da peyzajın altına inşa edilen ana kütüphanedir ve tasarımcıları A. Kotsiopoulos, M. Papanikolaou, I. Sakellaridou ile A. Economidou,’dur. 10 Selanik Aritoteles Üniversitesi, Teloglion Çağdaş Sanat

Müzesi. 1982 yılında açılan bir yarışma ile elde edilmiştir. E. Konstantakou, K. Labrou, N. Marda ve K. Moraiti yapının mimarlarıdır.

(7)

GÖRSELLER

1-3, 5, 6, 10, 11, 13, 14 Melike Sümertaş

4, 7-9 Merve Tabur 12 Yelta Köm

Bizans Kültürü Müzesi

Kyriakos Krokos24, 1978-1993

“Burada…olabilecek en yüksek ayarda titizlikle işlenmiş bir tektonik yapının varlığından söz edebiliriz… (k)esin olan, bu yapının içinde yaşadığımız metalaştırılmış çağ düşünüldüğünde, bir kez daha yeni bir başlangıca çıkış noktası oluşturabilecek derinlikte bir modernlik barındırdığıdır.”

Kenneth Frampton (1998, 46)

Bizans Tarihi, Yunanistan’ın ulusal tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak tarif edilmektedir. Resmi tarih, 19. yüzyıl sonlarında kendi “uluslaşma” sürecini tarif ederken Bizans dönemine önemli bir yer ayırmaktadır. Bu durumun, Selanik’te kentin büyük ölçüde yeniden planlandığı 1917 yangını sonrası oluşturulan kent planından da okunabildiğine yukarıda değinmiştik. Bizans dönemine atfedilen bu önemin bir başka tezahürü de karşımıza Bizans Tarihi Müzesi’nde çıkmaktadır. Müzenin resmi internet sitesinde karşımıza çıkan müzenin kuruluş hikâyesi, bunun güzel bir örneklemesi niteliğindedir.25

1994 yılında inşaatı tamamlanan yapı, 1977 yılında açılmış bir ulusal yarışma ile elde edilmiş bir projedir. Kyriakos Korokos’un kazandığı yarışmanın uygulaması 1989 yılında başlamış 1993 yılında yapı tamamlanmıştır. 1994 yılında Atina’daki Bizans ve Hıristiyanlık Müzesi’nden getirilen koleksiyonun da yerleştirilmesi ile Selanik’in Bizans Hazineleri: Geri Dönüş Yolculuğu başlıklı sergi ile 11 Eylül 1994 yılında açılmıştır.

Yapı betonarme strüktürü, tuğla dolgu malzemesi ve yer yer taş kaplama malzemesini açığa vuran yapısı ile oldukça etkileyicidir. Avlular etrafında kurgulanan parçalı kütleli yapısı iç mekânda kontrollü olarak alınan ışığın da etkisiyle dramatik mekân oluşumlarına yol açmış, iç mekânda da okunur olan, malzemeyi açık eden brütalist tavrı ile yapıyı gezenler için farklı deneyimler önermiştir. Betonarme ve tuğla dolgunun bir araya gelişindeki incelikli detay çözümleri bize nitelikli bir mimari tasarım ile karşı karşıya olduğumuzu hissettirmekte, gerek kapalı, gerekse yarı açık ve açık mekânların oran ve ölçeklerinde başarılı bir denge yakalandığı okunmaktadır. Yapının ana dolaşım strüktürü avluların etrafını sararken, sergilerin yer aldığı salonlar sergileme işlevinin gerektirdiği şekilde içedönük olarak tasarlanmıştır. Bu mekânlarda, etkileyici Bizans eserlerinin göz alıcı dokuları ile arka planda onlara zemin oluşturan betonarme dokunun sadeliğinin yarattığı karşıtlık, etkileyici aydınlatma tasarımıyla birleşerek göz alıcı mekân deneyimleri oluşturmuştur.

Selanik’te yer alan nitelikli mimarlık örneklerinden biri olan bu yapı bu yaz ikincisi gerçekleştirilen Uluslararası Selanik Bineali’nde sergilenen işlerden birine de ev sahipliği yapmıştır. Bu anlamda da kentin kültürel omurgasının önemli yapı taşlarından olduğunu bize hissettirmektedir. Yapının bu niteliği Hellenik Mimarlık Enstitüsü Yarışma Ödülleri Uluslararası Komitesi tarafından 2000 yılında tescillenmiş, aynı zamanda yine 2000 yılında Yunan Kültür Bakanlığı tarafından anıt, sanat eseri olarak tespit edilmiştir.

Sonuç yerine…

Selanik 20. yüzyılın ilk yarısında önemli ölçüde kaybettiği kozmopolit yapısının yarattığı boşluğu, yüzyılın ikinci yarısından itibaren, barındırdığı kültürel katmanların

13

14

(8)

altını çizerek kapatmaya çalışmıştır. Yukarıda kısaca tanıtılan iki müze yapısı böylesi bir tavrın sonucudur. 1950’lerden itibaren ivmesi artan süreç 1990’larda Avrupa Birliği desteğiyle daha da hız kazanmış, 1997 Avrupa Kültür Başkenti projesiyle önemli gelişme kaydetmiştir. Bugün Selanik, önemli bir ekonomik merkez, ticaret ve sanayi alanı olmasının yanı sıra sahip olduğu miras ile hatırı sayılır bir kültür kentidir. Kentsel gelişim stratejisi olarak bu kimliği vurgulamayı ve geliştirmeyi hedeflemiş ve önemli adımlar atmıştır. Bu niteliği ile kent incelenmeli ve takip edilmelidir.

1999 yılında Arredamento Mimarlık

dergisinde yayımlanan “Çağdaş Yunan Mimarlığı” dosyasının giriş yazısında Uğur Tanyeli, Yunanistan mimarisini Türkiye’den bakarak yorumladığında Yunanistan’ı 20. yüzyılın ikinci yarısında “Batı” ile daha çok entegre olmuş, “Polonya-Avusturya” hattının batısı olarak tarif ettiği Avrupa’ya ait olmayı kabullenmiş olarak tarif ediyor ve Türkiye için Yunan mimarlığındaki “apaçık, rahat, kompleksiz (olarak tarif ettiği) modernitenin” bir örnek teşkil edebileceğini belirtiyor. Benzer bir şekilde, Selanik’in geçirdiği ve geçirmekte olduğu sürecin de bu kapsamda incelenmeye devam edilmesinin, mimarlık ortamımız için önemli bir kazanç olacağı şüphesizdir.

Dipnotlar:

1. Bu yazının oluşumu için yapılan ön araştırmaya katkılarından dolayı Maximos Hrisomallidis, Vilma Hastaoglou ve Alexandra Yerolympos’a ve metnin oluşumu süresince yazıya ilişkin değerli fikirlerini benimle paylaşan Nuray Özaslan’a teşekkürlerimi sunarım.

2. Sultan II. Abdülhamid’in Selanik’teki sürgün günleri hakkında detaylı bilgi için bkz: Karakışla, Yavuz Selim, “Exile Days of Abdülhamid II. in Salonica (1909-1912) and Confiscation of His Wealth”, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü, İstanbul, 1992 3. Bu noktada, 1998 yılında Mimarlar Odası İzmir

Şubesi‘nin yayını Ege Mimarlık dergisi ile, 1999 yılında Arredamento Mimarlık dergisinde yer alan iki dosyadan bahsetmek önemlidir. Her iki dosyada yer alan yazılar bize Yunanistan’ın çağdaş mimarlığı hakkında önemli bir perspektif sunmaktadır. Ancak dosyalar ağırlıklı olarak başkent Atina’yı konu edinmekte, güncel tartışmaları Atina üzerinden örneklemektedir. 4. Millas, Herkül, Türkçe – Yunanca Sözcükler

Kılavuzu, Atina, 1993

5. Örneğin, Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nin yayını

Ege Mimarlık dergisinde 1998 yılında hazırlanan “Su’yun Öte Yanı: Yunanistan” başlıklı dosyanın editörleri A. Yerolympos ve V. Kollonas, dosyanın editöryal giriş yazısında bu benzerliğin altını kesin bir biçimde çizmektedirler.

6. Başkalaşım: Akdeniz Kenti - Selanik ve İzmir, Kimliklerin inşası ve yeniden inşası

7. Mimarlık, arkeoloji, resim gibi pek çok alanda kullanılan bir terim olarak palimpsest, köken olarak parşömene yazılan yazının kazınıp üzerine yeniden yazı yazılması ve bu sırada iki yazının birbirine karışık olarak görünmesini tarif eden Yunanca “Palin – psao” kelimesinden gelmektedir. (Wikipedia.org / palimpsest) 8. Kent, asıl adını (Thessaloniki: (Θεσσαλονίκη)

Thessalinlere karşı zafer) Büyük İskender’in (üvey) kız kardeşi Thessaloniki’den almıştır. Büyük İskender’in babası Makedon Kralı II. Philip, Thessalinler’e karşı elde ettiği zaferin ardından doğan kızını bu zaferle adlandırmış. İskender’in kız kardeşi ile evlenen komutan Kassander ise kurduğu yeni kente karısının adını vermiştir.

9. Yaklaşık 20.000 Yahudi’nin bu göç dalgasında İspanya’dan gelip Selanik’e yerleştiği belirtilmektedir. (Hastaoglou 2006, 90) 10. 1913 nüfus sayımına göre kentin %38.91’ini

Yahudi, % 29.05’ini Müslüman, % 23.31’ini ise Ortodoks Hıristiyanlar oluşturuyor. (Hastaoglou 2006, 91) Geri kalan nüfus ise Fransız, İngiliz ve İtalyanlar’dan oluşmuştur.

11. Ağırlıklı olarak kentin iş merkezlerinin zarar gördüğü yangında yaklaşık 70 bin kişi evsiz kalmış. Bu sayının yaklaşık 50 bininin Yahudi nüfusa mensup olduğu söylenmektedir. Dönem itibariyle Yahudiler kentin iş merkezlerine yakın kıyı ve liman arkası bölgesinde konumlanırken, Müslüman nüfus kentin doğusunda yüksek yamaçlarda, Agia Dimitrou Caddesi aksının doğusundan surlara kadar olan bölümde yerleşiktir. Ortodokslar ise deniz kıyısında, liman bölgesinin güneyinde konumlanmışlardır (Hastaoglou 1997, 494).

12. 1912’de Yunan Krallığı’na bağlanan kentin “ulusal kimliği”nin oluşturulması süreci kentte Yunan varlığının yeniden inşası ve yeni bir dönemin habercisi olmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. (Hastaoglou 2006, 92). Selanik’in 1918 Hebrard planı ile başlayan 20. yüzyıl kentsel gelişim süreçleri için bkz: Vilma Hastaoglou (2006) ve Hastaoglou (1997). 13. Bu aksın yeniden tasarımı için 1997 Avrupa

Kültür Başkenti projesi kapsamında bir kentsel tasarım yarışması açılmıştır.

14. Bu durum, tarihsel değerleri olan dokuları koruma konusunda Yunanistan’daki bir sıkıntının tezahürüdür. Koruma bağlamında bu konuyu tartışan Dimitris Philippides - Yiannis Kizis’in “Geleneksellik Bağlamında ‘Neovernaküler’ Maskeli Balo” yazısı ve Nicolas Kalogeras - E. Efessiou tarafından kaleme alınmış “Mimari

Mirasın Korunması” yazıları Ege Mimarlık

dergisindeki dosyada yer almıştır.

15. Yapı mimari nitelikleri bakımından özgünlüğünü koruyor olmakla birlikte, müze olarak içerdiği donanım özgün değildir. Konsolosluk yetkililerinin verdiği bilgiye göre sergilenen eşyaların önemli bir çoğunluğu başta Dolmabahçe Sarayı Müzesi’nden olmak üzere Türkiye’den gönderilmiştir.

16. Hastaoglou (2006,93).

17. Bu konu ile ilgili en kapsamlı bilgiye Selanik’te yer alan Yahudi Müzesi’nden erişilebilir. İletişim için: www.jmth.gr

18. Kamuoyunda Marshall yardımı adıyla bilinen 1948-1951 yılları arasında ABD tarafından aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 16 ülkeye yapılan ekonomik yardım.

19. Yerolympos (1998, 38) Türkiye’de kullanılan tabiri ile “gecekondulaşma”nın görüldüğünü belirtiyor.

20. Aristotelio Kültür Aksı Yarışması, Selanik Sinema Müzesi, Selanik Kıyı Düzenlemesi gibi projeler bu süreçte elde edilmiştir.

21. Selanik’in tarihini ve kültürünü tanıtmak üzere hazırlanmış sergi oldukça başarılı olmakla birlikte, kataloğunun basılmamış olması bakımından eksik kalmıştır.

22. 1903 yılında İstanbul’da doğmuş, 1976’da Atina’da hayatını kaybetmiştir. Atina Ulusal Teknik Üniversitesi Mimarlık Okulu’nda başladığı mimarlık eğitimini (1919-1924) Fransa’da modernizmin öncü isimlerinden Auguste Perret’nin yanında devam ettirmiştir (1927-1928). Yunanistan’a dönüşünün ardından 1959-1968 yılları arasında Selanik Aristotle Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde de ders veren Karadinos, özellikle müze yapıları olmak üzere pek çok yapı tasarlamış ve bu yapıların önemli bir kısmı uygulanmıştır. Mimarın önemli yapıları arasında Delphi Arkeoloji Müzesi, Atina Akropolis Müzesi, Girit Kandiye Arkeoloji Müzesi, Selanik Arkeoloji Müzesi sayılabilir.

23. Selanik’in Yunanistan’a katılışının 50. yılı nedeniyle yapılan kutlamalar kapsamında yapının açılışı gerçekleşmiştir.

24. Kyriakos Krokos 1941 yılında Sakız Adası’nda doğmuştur. 1967’de EM Politeknik Mimarlık Okulu’ndan mezun olmuş, 1964-1969 yılları arasında John Liapis’in bürosundan çalışmıştır. 1976 yılında kendi ofisini kuran mimar yarışmalara katılmaya başlamış ve hemen 1977’de açılan Bizans Kültürü Müzesi yarışmasını kazanmıştır. Mimar bu yapının inşası ile Yunan mimarlık gündeminin önemli isimlerinden biri haline gelmiştir.

25. Bizans Tarihi Müzesi kurulması için ilk girişim, Selanik’in Yunan Krallığı’na bağlandığı 1912 yılını takiben 1913 yılında “Merkez Bizans Müzesi” adı altında bir müze kurmak üzere olmuştur. Kuzey Yunanistan (Makedonya) valisi Stephanos Draoumis tarafından başlatılan girişimde, müze için Acheiropoietos Kilisesi’nin kullanılması öngörülmüştür. Ancak bu girişim sonuçsuz kalır. Bu sırada Atina’da kurulan Bizans ve Hıristiyanlık Müzesi Selanik’in Bizans dönemi mirasına da “bu mirasın kendi iyiliği için” ev sahipliği yapar. Selanik’te bir Bizans kültürü müzesi kurulması için girişimler ancak 1975 yılında cunta yönetimin devrilmesinin ardından yeniden gündeme gelir. 1977 yılında açılan yarışma ile elde edilen proje 1994 yılında kullanıma açılabilmiştir. Yapının bugün içinde kalıcı sergi bulunan 11 salonunun 1997’den itibaren peyderpey izleyicilerin erişimine açıldığını ise, yine siteden aldığımız bilgilerden öğreniyoruz:

http://www.mbp.gr/html/en/index.htm Kaynakça:

Alexandra Yerolympos, Urban Transformations in the Balkans (1820-1920) : Aspects of Balkan Town Planning and the Remaking of Thessaloniki, University of Studio Press, Selanik, 1996. “Çağdaş Yunan Mimarlığı”, der. Uğur Tanyeli,

Arredamento Mimarlık, 1999/10, sayı 100+18, Boyut Yayıncılık, İstanbul, 1999, s. 40-55. Hastaoglou – Martinidis, Vilma, “A Mediterrenean

City in Transition: Thessaloniki Between The Two World Wars”, The Scientific Journal of Facta Universitatis, University of Nis, Architecture and Civil Engineering, Vol: 1, No:4, 1997, pp: 493 -507

Kenneth Frampton, “Yunan Mimarlığı (1938-1997) Üzerine Bir Not”, çev. Meral Ekincioğlu,

Arredamento Mimarlık, 1999/10, sayı 100+18, Boyut Yayıncılık, İstanbul, 1999, s. 41-46. “Su’yun Öte Yanı: Yunanistan” der. Alexandra

Yerolympo, Vasilis Kolonas, Arif Şentek, Ege Mimarlık, 1998/1, sayı 25, Mimarlar Odası İzmir Şubesi, İzmir, 1998, s. 20-47.

Vilma Hastaoglou – Martinidis, “Thessaloniki: Urban Modernization and Memory in the 20th c.” Conference Proceedings of VI International Conference on Science, Art and Culture, Losinj, Hırvatistan, Ağustos 2006, The Cultural Heritage and Its Diversity ath the Origin of Creativity, s. 90-97.

Yannis Aesopos, Yorgos Simeoforidis, “Modernleşme Manzaraları: 1960 ve 1990’lı Yıllarda Yunan Mimarlığı”, çev. Meral Ekincioğlu, Arredamento Mimarlık, 1999/10, sayı 100+18, Boyut Yayıncılık, İstanbul, 1999, s. 47-52.

(9)

Selanik ve İzmir’de geçtiğimiz yüzyılda, kent planlaması, mimarlık ve sosyal olgular açısından birtakım benzer olaylar gerçekleşmiştir. Bu benzerlikler, güncel bir inceleme sonunda Doğu Akdeniz kentlerindeki dönüşüm hakkında önemli noktalara işaret etmektedir. Bu başkalaşım özellikle her iki kentin merkezi bölgelerinde daha belirgin biçimde gerçekleşmiştir. Bu kapsamda, bu yazıda geç Osmanlı döneminden yakın dönem kentsel projelere kadar, bu kentlerde örneğini gördüğümüz, birbiriyle yarışır nitelikteki kent ve kentsel kimlik oluşumu süreçleriyle ilgili görüşler arasındaki çelişkiyi analiz edeceğiz. İki kentin Osmanlı İmparatorluğu’ndan yeni ulusal bağlamlara geçişini anlayabilmek adına, kentsel morfolojilerini ve kent görüntülerinin sosyal ve politik durumlarla ne şekilde ilintili olduğunu inceleyeceğiz. Acaba bu dönüşümler gelecekle ilgili ne gibi senaryolar ileri sürebilir?

Geç Osmanlı dönemi

Modern Kentleri

1870’lerde her iki kentin kıyı şeritlerindeki altyapısal dönüşümler; kentsel alanlara, rıhtım ve liman bölgelerine sahip yeni bir kıyı şeridi profili yarattı. Bu kentsel dönüşümler, Tanzimat döneminin dinamik ismi Sabri Paşa’nın vesayetinde yürütüldü.

Bu reformlar, yabancı işadamları, Osmanlı Müslüman elitinin üyeleri ile gayrimüslim Osmanlı camiasının yerel burjuvazisini bir araya getirirdi.

Storari’nin 1856’da yayımlanan planı, İzmir kıyı şeridinin nasıl bölüntülendiğini anlamamıza yardımcı olur. Pek çok ticari şirket ile Kemeraltı Çarşısı, liman ve iskeleler yoluyla denize bağlandığı için rıhtım çoğunlukla ticari amaçlı kullanılmaktaydı. Yolcuların o dönemde not ettiğine bakılırsa, İzmir limanı deniz trafiğine elverişli değildi. 1867’de devlet, bir Fransız şirketiyle birlikte yeni bir iskele ve liman inşa ederek sahili ıslah etmeye başladı. Rıhtım çalışmalarının yeni tamamlandığı 1876’da yayımlanan Saad’ın planından ise, bu projenin kentin sahalarını nasıl değiştirdiğini anlayabiliriz. Yeni liman, Konak bölgesini kentin kuzey ucuna bağlayan kesintisiz bir zemin haline geldi.2 Kordon olarak bilinen bu rıhtım; kulüpler, oteller, kafeler, tiyatrolar, sinemalar, depolar, dükkanlar ve konutların inşa edildiği bir nevi gezinti yeri haline geldi. Yabancı ve Levanten burjuvazisi, bu kamusal mekânda Batılı bir hayat tarzına sahip olabiliyordu.

İzmir limanının başarısının ardından Sabri Paşa, benzer bir dönüşüm daha gerçekleştireceği Selanik’e tayin oldu. Buradaki kıyı şeridi, Roma döneminden kalma doğrusal kent surlarıyla tanımlanmış durumdaydı. Sabri Paşa bu kentsel sınırı kaldırıp, yıkılmış malzemeleri yeniden

Selanik ve İzmir, Kentsel Kimliğin

İnşası ve Yeniden Yapılanması

1

1

EMiliAnO BUGATTi*

1 1860’larda İzmir’de Türk mahalleleri. O dönemde Selanik’in kentsel peyzajı İzmir’e çok benzerdi.

(10)

kullanarak denizi doldurmaya karar verdi.3 İki kentteki bu uygulamalar daha

geleneksel ve homojen yukarı mahalleler ile daha Batılı ve eklektik liman bölgeleri arasında bir çatışma yarattı. Bu yeni bölgeler, dil ve tür açısından yenilikçi bir mimari ortaya çıkardı. Konut mimarisi yerel kültürü ifade ederken, otel, kafe ve tiyatro gibi kamusal yapılar Avrupa akademik mimarisiyle ilişkilendirilmişti.

Beyrut’un üç kemerli villalarına benzer neoklasik cepheler ve yoğun hacimlerle karakterize edilebilecek bu kentsel konut tipinin, yani büyük ölçüde apartmanların Selanik’te yaygınlaşmasını dönemin fotoğraflarında görebiliriz. Rıhtım bölgelerinde ağırlıklı olarak bu tür yapılar hakimdi.

İzmir’de ise, farklı akademisyenler tarafından “Rum evi” olarak adlandırılan tek evler, sokakların en yaygın mimarisi oldu. Bu tipoloji, cumba olarak bilinen kavisli pencerelere sahip dar cepheli iki katlı yapılarla niteleniyordu. Bu evler, Punta Meydanı’ndaki daha sade sıra evler ile Kordon’un merkezindeki özenli ve zengin evlere göre daha farklı biçimde tasarlanmışlardı.

İzmir ve Selanik’in konut yapıları, geç Osmanlı dönemi girift kentsel görünümünün, Paolo Giradelli’nin tanımladığı şekliyle “Levanten Çevre”nin tipik ifadeleriydi. Bir İzmir evi ile İstanbul “Tanzimat kutusu”, yani Zeynep Enlil’in

tanımıyla Reform döneminin ardından İstanbul’da inşa edilen küçük evler arasında yapılacak karşılaştırma ilginç bir inceleme konusu olabilir.4

Özetle, İzmir ve Selanik’in yeni mahalleleri modern Batı fikrinin orijinal bir yorumunu ifade etmekteydiler. Avrupalı burjuva mimari tipler ve unsurlar ile Osmanlı mirasından birtakım kentsel tekniklerin kalıcılığının hibritleşmesini teşhis edebiliriz. Bu girift ve zengin kentsel görünüm, Osmanlı İmparatorluğu’nun sonuyla radikal biçimde değişen çokkültürlü bir sosyal bağlam içerisinde özenle hazırlanmıştı.5

Yangınların Ardından Kentsel

Kimliği Yeniden düşünmek

İki felaket –1917’de Selanik’te, 1922’de de İzmir’de çıkan yangınlar– daha narin Osmanlı yerleşimlerini olduğu gibi bu modern kentsel alanları da yok etti. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılışının ardından Selanik ve İzmir, Yunan Hükümdarlığı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli kentleri halini aldı. Yanmış alanlarla ortaya çıkan tabula rasa, Türk ve Yunan liderlerine son Osmanlı mahallelerinin çok çeşitliliğini ortadan kaldırma şansı tanımış oldu. Geçmişle karşılaştırıldığında, bu dönemdeki en önemli faktör Fransız kent plancılarının varlığıydı. Selanik’te Hébrard, İzmir’de de Danger kardeşler, yanmış mahallelerle örtüşen geniş bir Beaux Arts plana sahip yeni bir kent fikri getirdiler.6

Her iki kentte de, Osmanlı geçmişiyle

bağlantısı olmayan yeni bir kimlik tanımlamak önemli hale gelmişti, yeni kentsel kimlik nasıl oluşturulabilirdi?

Eski kenti modern olanla bağdaştırabilmek adına Roma ve Bizans geçmişinden kalma yapıların tekrar kullanıma sokulmasıyla Selanik’in belleği özenle yeniden

düzenlendi. Hausmann’ın Paris deneyimine benzer şekilde, Bizans kiliseleri yeni meydan ve bulvar sisteminin en önemli unsurları haline getirildi. Rıhtıma dik inen Sivil aks, Hébrard tarafından 1919’da tasarlanan ana kentsel mekândı. Bu kamusal mekân, birbirini izleyen farklı alanlar olarak tasarlanmıştı. Körfeze açılan “piazzetta”dan bir bulvar, bu meydanı kentin sivil çekirdeğine, oradan da daha ilerideki 1917 yangınından sonra yeniden inşa edilip Osmanlı unsurlarından temizlenen San Dimitrius Kilisesi’ne bağlıyordu.

1924’te René Danger, kardeşiyle birlikte yeni İzmir inşa planıyla ilgileniyordu. Türk teknisyenler ve Fransız kent plancılardan oluşan bir komisyon, ileriye dönük planın tüm ana hatlarının çizildiği programatik bir doküman ortaya çıkardı. Bu yeniden yapılanma planı, Selanik’te olduğu gibi İzmir’de de yalnızca yanmış alanlar için değil, gelecekteki kentsel büyümeyi kontrol etmek için de düşünülmüştür. Merkezi bölge, dik açılı ızgara ya da simetri kompozisyonuyla tasarlanmamış, bunun yerine yeni planın yapısını bulvarlar ve meydanlar ağı oluşturmuştur. Yeni kentsel dokuyu boyutları açısından eskisiyle

(11)

1960’larda ise ancak güney kısmı tamamlanabilmiştir. Kamusal yatırımlar, bu ölçekte bir kentsel kompleks için yetersizdi. Bu gerçek, başta planlanan kent görüntüsünden farklı bir kentsel görünüm ortaya çıkmasına sebep oldu. Hébrard planı, aslında özellikle kamusal yapılar, özel mülkler, apartman ve tek evler için bir tür Neo-Bizans stili kullanmayı önermekteydi, fakat bu plan yerine Neo-Rönesans, Bauhaus, Art Deco, Mağribi, Neo-Klasik veya Beaux Arts gibi geniş bir mimari dil yelpazesi önererek inşa edildi. Cephe hareketleri ve bu konut yapılarının birbirinden farklı ölçekleri, 1917’de yok olan geç Osmanlı mahallelerine benzer kentsel durumlar yaratıyordu. Bu ilginç dönemin ardından Selanik’in merkezindeki kentsel gelişim, mimari açıdan daha az özenli ve daha homojen bir hale büründü.

Osmanlı İmparatorluğu’nun son onyıllarında mimarlar ve akademisyenler yaygın olarak gayrimüslim Osmanlılar’dan oluşmaktaydı. Tanyeli’ye göre, Jön Türk Hareketi esnasında İzmir’de yalnızca tek bir Türk mimara rastlamaktayız.8 1922

yangınının ardından Yunanistan ve Türkiye arasında gerçekleşen dramatik boyutlardaki nüfus göçü sonucu, İzmir’in sosyal

panoraması radikal biçimde değişmiştir. İstanbullu mimarlar ve Mimar Kemalettin, Vedat Bey ve Giulio Mongeri gibi Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın önemli isimleri, inşa edilen ilk bulvarlar boyunca oldukça zengin bir dizi kamusal yapı inşa etmişlerdir. Bu yapılar, Osmanlı kelime dağarcığına ait mimari unsurların yeni Batılı tipler içerisinde yeniden kompozisyonu ile betimlenirler. İzmir’de her bloğun köşesinde genellikle, bu ilk yeniden yapılanma döneminin kentsel karşılaştırmak ilginçtir: Yeni bulvarlar

önceki kentsel bloklarla aynı büyüklüktedir. Planda, iç mahalleler ve deniz arasında geçirgenlik sağlayan kıyı şeridine dik yeni sokaklar öne sürülmüştür. İzmir’in ana açık meydanlarından biri olan Cumhuriyet Meydanı, çok büyük bir bulvar ağının denize nazır son öğesi olarak tasarlanmıştır. Danger projesindeki bu meydan, İzmir’in en önemli kamusal yapılarını barındıran sivil meydanı haline geldi.

Kentin diğer ana mekânı ise, yeni kent dokusunun ortasındaki 60 hektarlık parktı. Bu park içinde ilk aşamada önemli eğitim enstitüleri yer alması tasarlanmıştı. 1930’da İzmir yeni valisi seçilen Behçet Uz, bu alanı 360 hektara çıkararak yeni bir fonksiyon programı geliştirmeye kararlıydı. Kültür Parkı olarak bilinen bu kamusal mekân iki bölüme ayrılmıştı: Güney yönü Uluslararası Fuar’a çıkarken, kuzey yönünde modern Türk vatandaşı kimliğini tanımlamak açısından önemli unsurlar olarak düşünülen yeni müzeler ve açık hava yaşamına ev sahipliği yapan bir park oluşturuldu.7

Yeniden Yapılanma Esnasında

Karşılaşılan Sorunlar

İzmir ve Selanik’in planlaması, kentsel açıdan oldukça iddialıdır ve yeniden yapı-lanma sürecinin ilk aşamalarından itibaren türlü zorluklar ortaya çıkmıştır. 1920’lerdeki global krizle bağlantılı ekonomik sorunlar ve önceki döneme ait ticari faaliyetlerin sonlanışı ustalık gerektiren şartlar oluştur-muştur. Her iki Ege kentinde de 1920’lerden 1930’lara geçiş büyük önem taşımaktaydı. Selanik’teki Sivil Aks 1920’lerde başlamış,

3

5

4

3 1890’larda İzmir Kordon’da konut yerleşimi 4 1917’de yangınından sonra Selanik’teki Angleterre Oteli 5 İzmir’deki geç Osmanlı yapısında farklı mimari dillerin eve

(12)

görünümü temsil eden kubbeli yapılar inşa edildi. 1930’ların başlarında bu stil terk edilerek, Avrupalı mimarlarca ithal edilen modern, daha soyut bir stil benimsendi. Bu durum, 1930’ların kentleşmesinde modern, küçük konut yapılarının hakim olduğu yeni bir kentsel görünümün inşa edilmesini sağladı. Geçmişe gönderme yapmaksızın, bu yapılar Danger kardeşler tarafından daha önce tasarlanmış bulvarın ölçeğine göre yetersiz kaldılar.9

Ulusalcılığın yeni kentsel kimliklerin oluştu-rulmasındaki önemi, bu iki yeniden yapılanma sürecini tanımlamaktadır. Selanik’te sorun, Osmanlı varlığını silip 19. yüzyıl planına benzer biçimde modern kent ve eski kenti birbirine bağlamaktı. İzmir’de ise, özellikle 1930’lardan itibaren, kentin yeni kimliğine gönderme niteliğinde modernizmi kullanarak son Osmanlı mimarisinin ortadan kaldırılması eğilimi hakimdi.

1950’lerde Selanik’te ve genel olarak Yunanistan’da kent planlaması, yönetimde bir araç olma rolünü kaybetmiş ve kent içi yeniden yapılanmayla ilgili kanunlar emlakçıların işine gelecek şekilde değiştirilmiştir.10

İzmir’de ise, kentsel planlama 1960’lara dek önemini korumuş ve Avrupalı mimarlar bu süreçlere dahil olmuştur. 1948’de Le Corbusier, belediyeye çok provokatif bir stratejik kent planı sunar. Le Corbusier’nin radikal biçimde değiştirdiği Konak, Alsancak ve çarşı bölgesi gibi kısımların ileriki yıllarda belediyenin kentsel projelerinin can alıcı noktalarını oluşturacak olması ise ayrıca dikkat çekicidir. 1951’de

birkaç başka mimar, Konak bölgesiyle ilgili bir yarışma için davet edilir ve 1954’te Dudok’tan bu bölgenin nazım planını hazırlaması istenir. Bu tekliflerden sonra 1960’larda, Konak’taki kentin 19. yüzyıldan kalma en büyük yapısı Sarıkışla’nın yıkılmasına karar verilir. Yıkımın ardından Konak devasa bir kentsel boşluk haline gelmiştir. İşin garibi, aynı dönemde Selanik’teki 19. yüzyılın sonlarında inşa edilmiş ilginç bir cadde olan Hamidiye Bulvarı da yıkılmıştır.

Spekülatif Yapılar

ve En Son Başkalaşım

Her iki kentin de merkezi bölgelerinin görünümü 1960 ve 1970’lerde önemli ölçüde değişmiştir. 1970’lerin sonunda sekiz katlı bitişik nizam yapılar İzmir ve Selanik’in bazı mahallelerinde homojen bir kent cephesi yaratmış oldular. İki kıyı şeridinin birbirine olan benzerliği ve 1970’lere ait bu betonarme yapılarla nitelendikleri bugün açıkça görünür. Bu iki onyılda özellikle Selanik’te, anıtsal yapılar ve kazı yapılan arkeolojik alanlardan oluşan yeni kentsel fonu ortaya çıkaran hızlı bir başkalaşım gerçekleşmiştir.

1980’lerden itibaren, Selanik ve İzmir’de yerel üniversitelerin katkısıyla yürütülen ve yeni bir kentsel rehabilitasyon dönemi başlatan çalışmalar ve tarihi araştırmalar henüz sonuçlandırılmamıştır.

Yunanistan’ın Avrupa Birliği’ne girişinin ardından Selanik’te, merkezi bölgelerdeki tarihi anıtsal yapılar üzerine araştırmalarda ilerleme ve yayımlama adına olumlu şartlar yaratıldı.11 Kentin Helenistik ve

6

7

8

6 Giulio Mongeri’nin İzmir’deki Osmanlı Bankası, 1926 7 Tahminen ilk yenileme döneminde inşa edilen Bauhaus

stilindeki konut yapısı, Selanik 8 İzmir’de tamamlanmamış otoyol elemanları 9 1918’de yayınlanan Selanik Hébrard planı 10 Günümüzde Selanik rıhtımı

11 İzmir Danger planı 1922 Yangını ile yok olan kent peyzajıyla çakışır.

12 Günümüzde İzmir rıhtımı

GÖRSELLER

1, 3 Emiliano Bugatti arşivi. Kaynak: Çınar Atay, İzmir fotoğrafları (19.YY), İstanbul, 1997

2 Emiliano Bugatti arşivi. Kaynak Vassilis Colonas, Greek architects in the Ottoman Empire, 19th-20th centuries, Atina, Olkos, 2005

4 Emiliano Bugatti arşivi. Kaynak: Elias Petropoulos, Salonique/

L’incendie de 1917, Edizioni Barbounakis, Salonicco, 1980 5-8, 10, 12 Emiliano Bugatti

9 Emiliano Bugatti arşivi. Kaynak: Alexandra Yerolympos, Urban transformations in the Balkans (1820-1920), Aspects of Balkan

Town Planning and the Remaking of Thessaloniki, Selanik, University

Studio Press, 1998

11 Emiliano Bugatti arşivi. Kaynak: Çınar Atay, Tarih içinde İzmir,

(13)

çalışmaların 2003’te bitişiyle kentin tüm “tarihi” rıhtımı morfolojik ve işlevsel açıdan yeniden tasarlanmış oldu.13

Uluslararası bağlamlar (Avrupa Birliği, UNESCO) gibi yeni ortaya çıkan kültürel koşullar, kompleks tarihi kentsel palimpsestler olarak her iki kenti yeniden ele alma fırsatı yaratmaktadır. Bu koşullar aynı zamanda Ege Denizi’nin iyi yakası arasındaki ilişkiyi, özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun en yeni, Helenistik ve Roma’nın ise en eski ortak mirasının değerinin yeniden ele alınması açısından geliştirmiştir.

Sonuçlar?

İzmir ve Selanik’in kentsel yapıları içinde, farklı kent fikirleri arasındaki çatışmalar hâlâ canlıdır. Merkezi

bölgelerin günümüzdeki problemli kentsel görünümleri, bütünüyle 20. yüzyılın başlarındaki yeniden yapılanma planlarının sonucudur. Yangınların ardından bu planlarda önerilen modernite, geç Osmanlı döneminde üretilen aykırı moderniteyle karşılaştırıldığında toplayıcı niteliğindedir.

Bu yeniden yapılanma planlarından varsayımsal gelecek senaryolarına baktığımızda, geriye ne miras kaldı?

Hébrard’ın Selanik planı, sağlam bir sokak ve meydan ağı ile özdeşleşmiştir ve 1920’lerden başlayıp bugüne kadar uzanan mimari örnekler Fransız plancı tarafından tasarlanmış kent dokusunu pekiştirir. Plan, Roma ve Bizans yapılarının odak noktası olduğu perspektif teknikleri kullanmaktaydı ve bu yenilikçi kentsel durum, kültürel açıdan kentin yeni kimliğinin bir parçası Roma dönemlerinden moderniteye kadarki

tüm girift kültürel katmanları, Selanik’i 1997 Avrupa Kültür Başkenti adaylığına taşıyacak uygun koşulları yarattı. Selanik ’97 (Thessaloniki ’97) ve 25.000.000$’lık önemli yatırım ile belediye birkaç kentsel projeye destek verdi. Sekiz önemli mimar (Aldo Van Eyck, Mario Botta, Wolf Prix, Enric Miralles, Rem Koolhaas, Giancarlo de Carlo, Finn Geipel, Alvaro Siza) kentin sekiz yeni limanını tasarlamak için çağrıldı. Kalamaria semtinin doğu kıyı şeridi, dış semtlerin “batı yayı” ve Hébrard planının Sivil aksını yeniden tanımlamak için yarışmalar düzenlendi. Tarihi kent ile olan bağlantısı açısından bakıldığında, Sivil aks konulu yarışma ayrı bir önem taşır. Agora kazısı ve 1970’lerin betonarme yapılarının difüzyonundan sonra, Hébrard planının ana kamusal mekânı niteliği taşıyan bu alan, birbiriyle ilgisiz heterojen bir mekânlar dizisi haline gelmişti. Kazanan proje, açık alanlarla üst üste binen bir ızgara sistemi kullanarak farklı tarihi izleri birbirine bağlamaya çalışıyor, yeni bir meta-tarihsel durum yaratıyordu. Ne yazık ki, Selanik ’97 esnasında ortaya çıkan projelerin çoğu gibi Sivil aks projesi de hayata geçirilmedi.12

İzmir’de ise tarihi bölgelerde rehabilitasyon projeleri Selanik’e göre daha sonra başladı. Kemeraltı Çarşısı 1922 yangınından sağlam çıkan bölgelerin rehabilitasyonunda çok önemli hale geldi. İzmir kıyı şeridinin kentsel niteliğinin geliştirilmesinde en önemli durum 1990’larda, potansiyel olarak yıkıcı bir olayla gerçekleşti. Dönemin Bayındırlık Bakanı, Konak’ı Alsancak’a bir karayoluyla, kelimenin tam anlamıyla “denizin üstüne yığılmış bir yol” ile bağlama fikrini geliştirdi. Mimarlar Odası 1994’te Kordon’un küçük bir kısmının tarihi alan olarak koruma altına alınmasını sağlamayı başardı. Bu olay karayolunun inşasını imkansız hale getirdi. Buna rağmen 1996’da kıyı doldurma çalışmalarına başlandı ve İzmir’in kıyı şeridi, 1875 Osmanlı müdahalesinin ardından tekrar değiştirildi. Birbirine zıt iki fikir bu yeni mekânın kaderini belirledi. Yeni Kordon’un gerçekleştirilmesi esnasında yapılacak olan yolun kenti denizden koparacağından endişelenen Mimarlar Odası İzmir Şubesi, içinde yeni bir kamusal mekân öngören alternatif bir proje önerdi. 1999’da yerel yönetimin el değiştirmesiyle Mimarlar Odası’nın önerisi gerçekleşme şansı buldu. Yönetim muhtemelen, benzer çözümlerin aynı yıllarda başka Akdeniz kentlerinde başarılı olmasından etkilenmişti ve yeni Kordon 2000 yılında açıldı. Konak’taki

9

(14)

olarak kabul görmüştü. 20. yüzyılın başlarından itibaren kentsel görünümün geçirdiği radikal değişikliklere rağmen, tüm Hébrard yerleşimi saygı görmüş ve yapısal olarak tamamlanmıştır. Günümüzde kent mimarisinin 1970’lerden kalma yapılarla özdeşleşmiş homojenliği, Hébrard planıyla bağdaşmamaktadır. Kent bloklarındaki tıka basa doluluk, yeni bir kamusal alan kavramı geliştirmeyi oldukça zorlaştırır.

İzmir Danger planı ise Hébrard’ınki kadar güçlü değildi: İnşa edilen mimari ürünler ve tasarlanan yeni kentle 1922 yangınında yok olan eski bölgeler arasındaki ilişkide sürekli sorunlar su yüzüne çıkmaktaydı. Odak noktaları ve perspektif akslarına sahip bu kentsel yerleşim hayata geçirilmemişti. Buna belki de, Batılı plancıların Türk kentleri için tasarladıkları başka planlarda da rastlanabilen bir nevi kültürel direniş

sebep olmuştur. Farklı kent fikirleri ile çoğunlukla aynı kentsel bağlam içindeki farklı yapı türleri arasındaki çelişkili ilişkinin örtüşmesi, İzmir’de çok girift bir kentsel durum yaratmaktadır. Danger planının zayıflığı birtakım önerilerin geliştirilebileceği açık bir tasarım alanı üretmiştir. 21. yüzyıl Kordonu’nun başarısı, sadece İzmir bağlamında değil başka kentsel projeler için de ilginç bir çıkış noktası teşkil eder.

Sonuç olarak, İzmir ve Selanik’i tanımlayan girift durumlar, mimarlar ve plancılar tarafından zengin bir çevreye esnek kamusal mekân kavramları getirmek amacıyla kullanılabilir, böylece tarihsel palimpsestler ve çağdaş projeler arasında olası girift bir ilişki yaratabilir.

Dipnotlar:

1. Bu makalede Emiliano Bugatti, 2009 yılında Cenova Üniversitesi’nde tamamladığı doktora tezi Metamorfosi: Urbane Mediterranee - Salonicco e Smirne costruzione e ricostruzione delle identità’dan birtakım başlıklara değinmektedir.

2. 19. yüzyılda İzmir’in dönüşümüyle ilgili kapsamlı bilgi için bkz. Cânâ Bilsel, Cultures et Fonctionalités : Evolution de la Morphologye Urbaine de la Ville de Izmir aux XIX et XX siécles, University de Paris X Nanterre, doktora tezi, 1966.

3. 19. yüzyılda Selanik’in dönüşümüyle ilgili kapsamlı bilgi için bkz. Meropi Anastassiadou,

Salonique, 1830-1912 Une ville Ottomane à l’âge des réformes, Leiden, 1997; Alexandra Yerolympos, Urban Transformations in the Balkans(1820-1920), Aspects of Balkan Town Planning and the Remaking of Thessaloniki, Selanik, University Studio Press, 1998. 4. Paolo Girardelli, “Sheltering Diversity: Levantine

Architecture in Late Ottoman Istanbul”,

Multicultural Urban Fabric and Types in the South Eastern Mediterranean, M. Cerasi, A. Petruccioli, A. Sarro, S. Weber (der.), İstanbul, 2008, s. 113-140; Zeynep Enlil, “Residential Building Traditions and the Urban Culture of Istanbul in the 19th Century”, 7 centuries of Ottoman architecture “a supra-national heritage”, N. Akın, A. Batur, S. Batur (der.). İstanbul, Yem Yayın, 1999, s. 306-315; Vassilis Colonas, Greek architects in the Ottoman Empire, 19th-20th centuries, Atina, Olkos, 2005.

5. Bkz. Marie Carmen Smyrnelis, Une ville Ottomane plurielle, Smyrne aux XVIII et XIX siècles, Les édition Isis, İstanbul, 2006; Anastassiadou, Salonique, 1830-1912 une ville Ottomane, op.cit.

6. Bkz. Cânâ Bilsel, “Ideology and urbanism during the early republican period: two plans for Izmir and scenarios of modernization”, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Yayını, no. 1-2, cilt 16, 1996, s. 13-30; Yerolympos, Urban transformations in the Balkans, op. cit.

7. Rethinking modernity and national identity in Turkey, Sibel Bozdoğan ve Reşat Kasaba tarafından derlenmiştir. Seattle, University of Washington Press, 1997; Biray Kollouğlu, Kırlı, “Cityscapes and Modernity: Smyrna Morphing into Izmir” Ways to Modernity in Greece and Turkey, Encounters with Europe, 1850-1950,

Anna Frangoudaki, Çağlar Keyder (der.), Londra-New York, I.B. Tauris, 2007, s. 217-235. 8. Uğur Tanyeli, “Modern Izmir’s Architectural

Venture”, Three Ages of Izmir: Palimpsest of Cultures, İstanbul, YKY, 1993, s. 327-38. 9. Bkz. The City which Rose from the Ashes, Erkan

Serçe, Fikret Yılmaz, Sabri Yetkin (der.), İzmir, 2003. 10. 1923 Selanik yeniden yapılanma sürecindeki

istimlak ile ilgili yasanın yerine 1950’lerde yeni bir ulusal yapılar yürütmeliği getirilmiştir (30/06/1954 yasası). Bu yeni yasa özel aktörlere daha çok hak ve ekonomik kar sağlamıştır. 11. Tarihi ve arkeolojik alanların korunmasını

amaçlayan ilk kamusal plan SNP (Selanik Nazım Planı) 1985’te, SGKP (Selanik Genel Kentsel Planı) ise 1993’te onaylanmıştır.

12. Aristotelous, Redesign of the Civic Axis of Thessaloniki, Velenis George (der.), Organization for the Cultural Capital of Europe Thessaloniki 1997; Urban Design Competitions for Thessaloniki, Vilma Hastaoglou-Martinidis (der.), Selanik 1998, s. 112-115; Yorgos Simeoforidis,

New Collective Spaces in the Contemporary City: the West Arc for Thessaloniki, Atina, 2000. 13. Deniz Güner, “From Wreckage to Urban Void:

Izmir’s Kordonboyu Waterfront Redevelopment in Architecture”, Turkey Around 2000: Issue in Discourse and Practice, Tansel Kormaz (der.), Ankara, Türkiye Mimarlar Odası, 2005, s. 71-96.

10

12

* Dr., Cenova Üniversitesi Mimarlık Bölümü

(15)

Tarihi Limanın Antrepoları

Kentler arasında tarih, kültür ve dünya üzerindeki etkileri gibi kriterlere dayalı rekabetin dünyanın her yerinde sürdüğü bir dönemde, Yunanistan’ın ikinci büyük kenti olan Selanik geçmişte sahip olduğu metropoliten karakterini yitirmişti.

Başarılı bir stratejik planın eksikliği ve ülkenin yatırım ve büyük ölçekli projeler karşısındaki isteksizliğinin –desteklemeksizin–sadece altını çizerek, Selanik’in çelişkili biçimde de olsa kültürel trendlerin nabzını tutma becerisi olduğunu vurgulamalıyız. Selanik’te yaşarken asla tinsel bir eksiklik hissetmezsiniz, fakat kentin kültürel etkinlikleri ağırlamak için daha sağlam bir altyapıya ihtiyacı olduğunu gözlemleyeceğiniz kesindir.

Günümüzde kültürel etkinliklere ev sahipliği yapan en önemli mekânlardan biri Liman Antrepoları’dır. Geçmişte depolama amacıyla inşa edilmiş bu antrepolar,

bugün ürün konteynerlerinden sanat konteynerlerine dönüştürülmüştür.

Geçmişte Antrepolar

18 ve 19. yüzyıllarda Balkanlar’da büyük değişiklikler yaşandı. Uzun süren barış dönemi, doğudaki Avrupa başkentinin düzenli olarak değişmesine sebep oluyordu. Dönemin başlıca iki ticari gücünün (İngiltere ve Fransa) ticari-ekonomik aktiviteleri Anadolu ve Balkanlar’a kaymıştı. İzmir ve Selanik, Osmanlı İmparatorluğu’nun finansal merkezleriydi. 18. yüzyıl sonunda Selanik, hâlâ devam etmekte olan Napolyon Savaşları esnasındaki tek bağımsız liman olarak, tüm Orta Avrupa’nın en büyük ticari deposu haline gelecekti. Bu gelişmelerle birlikte Yunanlılara Rus bayrağıyla seyahat etme imkânı tanıyan Küçük Kaynarca Antlaşması (1774), deniz trafiğinde artışa sebep olacaktı. Dönem, buna ek olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun modernleşme eğilimiyle de çakışıyordu. Bu yöndeki en MARiA kARASAviDOU

(16)

belirleyici adımlar limanın 1880’de sahilin batı tarafında kuruluşu, daha büyük gemiler için iskelelerin inşası ve son olarak 1896-1903 yılları arasında yeni depolama birimlerinin yapılması olmuştur. Bu depolar dönemin en yeni üretim teknolojileri kullanılarak inşa edilmiştir.

İşlevi gereği antrepoların kolay ulaşıma imkân veren geniş açıklıklara sahip olması ve ürünlerin hareketine imkân tanıyacak şekilde duvarlardan arındırılmış olması gerekiyordu. Yapıların konstrüksiyonunda, yükü hafifletmeyi başaran ve duvarları desteklemek için ağır taş işçiliği gerekliliğini ortadan kaldıran metal malzeme bu dönemde kullanılmaya başlandığından, antrepoların taşıyıcı gövdeleri bütünüyle metalden inşa edilmiş ve oldukça özenli bölüntülerle şekillendirilmiştir. Bu hafif metal iskeletin dolgu duvarları görünür vaziyettedir ve yüksekliği metal bantlarla kesilen titiz bir tuğla işçiliğiyle inşa edilmiştir.

Endüstrileşmenin ve arkeolojinin resmi prensiplerinin de dikte ettiği gibi bu beş antrepo; dönemin teknoloji, biçim ve işlevinin anıtsal bir karışımı olduğu

ve aynı zamanda Selanik ve Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk Avrupalılaşma çabalarını da kanıtladıkları için mimari değerleri eşsizdir.

Bugün Antrepolar

Zaman içinde liman ve kent arasındaki ilişki kayda değer biçimde değişti ve sonuç yakın zamanda marjinal biçimde geldi. Öte yandan modern kent genişletildikçe tarihi limanı içinde hapseder hale geldi. Dahası etki alanının genişlemesi, yolcu trafiğindeki içsel büyümenin durumu gibi etkenler limanın yeniden yapılandırılmasının önünü açtı. 6. konteynerin tamamlanmasının ardından, tarihi limanın inşası tamamen ihmal edilmiş olacaktı. Antrepolar, semantik bir kentsel konumda bulunan yüksek tarihsel ve estetik değer taşıyan yapılardan oluşan, aynı zamanda tarihi ticaret merkezinin 1917 yangınından zarar görmemiş en büyük bölümü olan atıl bir depolama alanına dönüştü.

Bu çerçevede Selanik’in 1985’teki mekânsal düzenlemesinde, “kültürel etkinlikleri” İskele A’ya yerleştirmeye

karar verildi. Böylece tarihi limanı kentin günlük yaşantısına entegre etme düşüncesi giderek yaygınlaşmaya başladı, fakat gerçekte bu içi boş antrepo kabukları bireysel kültürel etkinlikler için yalnızca ara sıra kullanılmaktaydı. 1994’te, “Selanik: 1997 Avrupa Kültür Başkenti” organizasyonuyla başlayarak, ilk rıhtıma ait birimlerin etkinliğin altyapısına dahil edilmesi girişimleriyle tarihi limanın kente entegrasyonuna hazırlık için iki çalışma yürütüldü. Söz konusu projeler, bu kentsel operasyonun yayılması amacına yönelik planlama uygulamaları ortaya koyuyor, ayrıca yeni kullanımları barındıracak tarihi yapılardaki olası bozulmaları engellemek için de önlemler öne sürüyordu. Bu projenin amacı, kültürel etkinlikler için halihazırda bir mekân temin etmekten öteye geçmiş, kent merkezi ile bir bütün olarak kenti ıslah etmeyi hedefliyordu.

Böylece tarihi liman bölgesine kamusal ve kültürel karakterli yeni kentsel kullanımlar tahsis edildi, ama aynı zamanda uygun liman işlevleri de korunmaya devam etti. Yapı stokuna, yapıların tipoloji, boyut, yapım, durum ve konum kriterlerine göre,

(17)

FOTOĞRAFLAR

© Maria Karasavidou

ama aynı zamanda kentsel veri ve kentteki kültürel etkinlikleri barındıracak alan talebini de göz önünde bulundurarak değer biçildi. İnşaatın mutlak kontrolü, yıkımın asgariye indirgenmesi ve son olarak ileride yeni yapıların yapımında belirli inşaat yönetmeliklerine bağlı kalınması önerildi.

Beş antrepo için örnek mimari tasarımlar hazırlandı, gerekli rehabilitasyonun iskân gereklilikleri yeni kullanımlara uyarlanırken morfolojik, tipolojik ve orijinal inşaat teknolojisi ile uyumlu olmasını sağlayabilmek için özel çaba gösterildi. Birinci liman yapıları için öne sürülen kullanımlar şöyleydi:

Antrepo 1: Tiyatro, müzikal performanslar ve film gösterimleri

Antrepo A: Ortak fonksiyonlar ve saha raporları

Antrepo B: Endüstriyel tasarım ve mimarlık müzesi

Antrepo C: Selanik Mimarlık Müzesi Antrepo d: Dans performansları dükkan F: Ofis ve Antrepo 1 arasındaki

mekan, sinema müzesi için daha önceden yıkılmıştı.

Bu araştırmanın katı ana hatlarına rağmen birtakım değişiklikler oldu, fakat yine de proje kesinlikle amacına ulaştı. Bugün limanın bu yeniden yapılandırılmış bölümü, kentin en önemli kültürel ve

eğlence yeridir. Uluslararası Film Festivali, sergiler, konferanslar ve başka büyük etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır. Film festivali gösterimlerinin yapıldığı “John Kassabetis” ve “Stavros Tornes” sinemaları da Antrepolar içinde bulunur. Antrepo B, Devlet Çağdaş Sanat Müzesi’ne paralel bir sergi alanıdır. Sergi alanı Dükkan C’nin giriş katında ofisler, ilk kat terasında ise bar vardır. Çoğunlukla film festivali sırasında hizmet verir. Dükkan D, yine Selanik Film Festivali’nin izlenebileceği “Tonia Marketaki” ve “Frida Liappa” sinemalarını barındırırken, Antrepo C Selanik Fotoğraf ve Film Müzesi’ne (Selanik Merkezi) ev sahipliği yapar. Antrepo C, Kasım ayındaki festivalin organizasyon ve yönetim birimleri ile festivale destek veren ajans ve sponsorların standlarını barındırır ve basın toplantılarıyla müzik etkinlikleri de yine burada gerçekleşir. Endüstri Merkezi’nin 2006’daki evsahibi Antrepo 8’de gerçekleşen Selanik Film Festivali’nin tüm gelişme etkinlikleri, film odasındaki profesyonelleri hedef almaktaydı. Antrepolar ne yazık ki daha çok film festivali esnasında ve nadiren konferans ve konuşmalara ev sahipliği yapan mekânlar olarak işlev görseler de, biz yine de bu mekânların gelecekte daha iyi yönetileceğini umalım.

İngilizce’den çeviren: Ezgi Kocahan

1 Fotoğraf Müzesi

2 Antrepoların bulunduğu liman bölgesi artık bir kültür odağı. 3 Dükkan C bir konser için kullanılırken

4 Dükkan yapılarının yenileme öncesindeki durumu 5 Dükkan B’nin iç mekânından bir görünüm

6 Avrupa Kültür Başkenti projesi, kentin liman bölgesi dönüşümü için bir itki olmuş, antrepolar bu proje kapsamında yenilenmiş.

5

4

Referensi

Dokumen terkait

Selain dilihat dari probabilitas, gaya kepemimpinan dapat pula dilihat dari perbandingan nilai t hitung dengan nilai t tabel dimana perbandingannya adalah 1,830

Tergugat mengenakan sanksi berdasarkan Pasal 14 Ayat (4) UU KUP dikarenakan Pemberitahuan Ekspor Jasa (PEJ) sebagai dokumen yang dipersamakan dengan faktur pajak tidak

Dalam novel air mata terakhir bunda penulis ingin melakukan penelitian terhadap novel tersebut bagaimana model komunikasi antarpribadi yang dilakukan seorang ibu

Keterlibatan atau keikutsertaan pihak swasta merupakan sebuah bentuk kontribusi dari pihak swasta dalam adanya sebuah pembangunan yang ditujukan untuk kepentingan

Diantara nutrisi-nutrisi penting sebagai asupan makanan untuk balita sebagai berikut : (1) Karbohidrat merupakan sumber energi yang tersedia dengan mudah di setiap makanan dan

Proses pelarutan pada batuan karst berpotensi menghasilkan air tanah, hal ini terjadi karena batuan tersebut memiliki porositas sekunder sehingga hasil pelarutannya

- Pasien Laki-laki sampai dengan usia 18 Tahun untuk Pelayanan Rawat Inap DOKTER SPESIALIS RAWAT JALAN YANG TIDAK KERJASAMA DENGAN ALLIANZ 1. Bambang

Sebaran sedimen permukaan dasar laut di daerah penelitian memiliki tiga satuan sedimen yaitu, satuan pasir mempunyai perluasan penyebaran seluas 28,125 % yang