• Tidak ada hasil yang ditemukan

Youtube- RU Yorumlar 29.2.18

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Membagikan "Youtube- RU Yorumlar 29.2.18"

Copied!
31
0
0

Teks penuh

(1)

Nancy ajram

Nancy ajram – – yebelet yebelet

Evet Efendim bugün de her ne kadar muzip bir tavrı da olsa çok şükür yolumuz bir Doğu lisânı şarkıya Evet Efendim bugün de her ne kadar muzip bir tavrı da olsa çok şükür yolumuz bir Doğu lisânı şarkıya uğradı. Koca bir haftayı deviren yorgun bedenlerin azığı, çay ve kitaptır. Elime Bir Şark Masalı olarak uğradı. Koca bir haftayı deviren yorgun bedenlerin azığı, çay ve kitaptır. Elime Bir Şark Masalı olarak Voltaire’dan Zadig isimli eser geçmiş iken bir sonraki şarkıda buluşmak üzere kitabımı okumaya Voltaire’dan Zadig isimli eser geçmiş iken bir sonraki şarkıda buluşmak üzere kitabımı okumaya gidiyorum. Kalbim ise hâlâ, bugün kritiğini yaptığımız ve üzerine uzun uzun tefekkür ettiğim, kız gidiyorum. Kalbim ise hâlâ, bugün kritiğini yaptığımız ve üzerine uzun uzun tefekkür ettiğim, kız çocukları üzerine söylenmiş onlarca ve dahi yüzlerce hadiste. Şimdilik, "İlk çocuğunun kız olması, çocukları üzerine söylenmiş onlarca ve dahi yüzlerce hadiste. Şimdilik, "İlk çocuğunun kız olması, kadının bereketindendir." (İbn. Asakir) ile

kadının bereketindendir." (İbn. Asakir) ile başlıyor, ‘’Çarşıdan getirilen şeyi çocuklar arasında taksimbaşlıyor, ‘’Çarşıdan getirilen şeyi çocuklar arasında taksim ederken, kızlardan başlamalı. Onlar kalben daha hassas, ruhen daha incedir.’’ (Şir’a) ile bu külliyatı ederken, kızlardan başlamalı. Onlar kalben daha hassas, ruhen daha incedir.’’ (Şir’a) ile bu külliyatı burada kesiyorum ve mevzuya naçizane b

burada kesiyorum ve mevzuya naçizane bir dikkat çekmek istiyorum. Tecessüp buyurup okunmalıir dikkat çekmek istiyorum. Tecessüp buyurup okunmalı diye düşünürken, şarkım da bana dedi ki; ‘’Kızlar, kızlar, kızlar… Kız çocuğu olmayanlar var ya, Ne diye düşünürken, şarkım da bana dedi ki; ‘’Kızlar, kızlar, kızlar… Kız çocuğu olmayanlar var ya, Ne şefkâtin ne de hayatın tadına varabilmişler.

şefkâtin ne de hayatın tadına varabilmişler. Günler daha bir tatlı gözümde, Çünkü benim Günler daha bir tatlı gözümde, Çünkü benim kızkız çocuklarım

çocuklarım var. Böylece ben, ne yerin sarsıldığını, Ne duvarın üzerime geldiğini gördüm. … Alkışlayın,var. Böylece ben, ne yerin sarsıldığını, Ne duvarın üzerime geldiğini gördüm. … Alkışlayın, dans edin çocuklar, Artık mutluluğun vakti yok. Sen doğduğunda da böyle gülümsüyordun, Böylece dans edin çocuklar, Artık mutluluğun vakti yok. Sen doğduğunda da böyle gülümsüyordun, Böylece benim bayramlarım arttıkça arttı.’’

benim bayramlarım arttıkça arttı.’’

kayadan indim bugün... kayadan indim bugün...

Geçen g

Geçen gün, metroda, biri yanıma diğeri karşıma ün, metroda, biri yanıma diğeri karşıma iki hanım oturdu. Devam eden muhabbetlerini biri,iki hanım oturdu. Devam eden muhabbetlerini biri, "...önce âşık olmam lazım." diyerek bitirdi. O ân bir düşüncedir aldı beni. Bunu iddia eden birinin "...önce âşık olmam lazım." diyerek bitirdi. O ân bir düşüncedir aldı beni. Bunu iddia eden birinin hâliyle âşık olması için

hâliyle âşık olması için evvelâ, âşk'ın tanımını yapması, kendineevvelâ, âşk'ın tanımını yapması, kendine ''Efendim bu nedir, nece bir hâldir?''''Efendim bu nedir, nece bir hâldir?'' diye sorması gerekir. Sonra her

diye sorması gerekir. Sonra her yer âşık olduğunu iddia edip yer âşık olduğunu iddia edip aslında âşık olmayan, hevesle başlayıpaslında âşık olmayan, hevesle başlayıp hevesle devam eden, ardınca da kavga gürültü

hevesle devam eden, ardınca da kavga gürültü ile sürüp ayrılıkla sonuçlanan çile sürüp ayrılıkla sonuçlanan çiftle kaynıyor. Öyle ise,iftle kaynıyor. Öyle ise, NEDİR ÂŞK? Gördüğünüz ân elinizi

NEDİR ÂŞK? Gördüğünüz ân elinizi ayağınızı dolayan, kendinizden geçmesine sebep olan unsur kabûlayağınızı dolayan, kendinizden geçmesine sebep olan unsur kabûl edelim ki beşerîdir. Günümüz insanı buna genelde,

edelim ki beşerîdir. Günümüz insanı buna genelde, 'fiziksel görünüş' der. Ben, ‘beşerî’ demeyi tercih'fiziksel görünüş' der. Ben, ‘beşerî’ demeyi tercih ediyorum. Oysa, vakit geçtikçe beşerî yönü

ediyorum. Oysa, vakit geçtikçe beşerî yönü değil de karşınızdaki kişi hakkında değil de karşınızdaki kişi hakkında oluşacak düşünceleroluşacak düşünceler besler asıl sizi ve aranızdaki münâsebeti. İşte biz buradan sonraki kalbî yakınlığa, 'muhabbet' diyoruz. besler asıl sizi ve aranızdaki münâsebeti. İşte biz buradan sonraki kalbî yakınlığa, 'muhabbet' diyoruz. Sonrası bir gül bahçesi, bir gülistân olur ki sormayın. Ne hoş bakıyor, ne hoş düşünmüş, ne latîf hâlleri Sonrası bir gül bahçesi, bir gülistân olur ki sormayın. Ne hoş bakıyor, ne hoş düşünmüş, ne latîf hâlleri var diye kıvrandıran; o’dur. Gamzede bir gül tohumu olur, gülünce yüzünüz güller açar. Râyihası, var diye kıvrandıran; o’dur. Gamzede bir gül tohumu olur, gülünce yüzünüz güller açar. Râyihası,

bezm-bezm-i elesti hatra getiren bir unsurdur. Seveni de sevgiliyi de sarhoş eder... Bu vakitten sonra yazılıri elesti hatra getiren bir unsurdur. Seveni de sevgiliyi de sarhoş eder... Bu vakitten sonra yazılır şiirler, söylenir şarkılar. Sâzın teli bir başka gerilir, ses bir başka tınlar. ‘’Ben yârime gül demem, gülün şiirler, söylenir şarkılar. Sâzın teli bir başka gerilir, ses bir başka tınlar. ‘’Ben yârime gül demem, gülün ömrü az olur.’’ deme inceliğini gösterebilmek ancak böyle bir kalbî yakınlık, ülfet ile mümkündür. ömrü az olur.’’ deme inceliğini gösterebilmek ancak böyle bir kalbî yakınlık, ülfet ile mümkündür. Daha ne diyeyim, nasıl anlatayım? Demiyor mu olanca

Daha ne diyeyim, nasıl anlatayım? Demiyor mu olanca sehlsehl-i mümteni hâli ile -i mümteni hâli ile üstâd-bestekâr veüstâd-bestekâr ve güftekâr hâfız Sadettin

güftekâr hâfız Sadettin Kaynak; ‘’Gönül nedir bilene gönül veresim gKaynak; ‘’Gönül nedir bilene gönül veresim gelir, Gönülden bilmeyene hissizelir, Gönülden bilmeyene hissiz diyesim gelir. Âşk nedir,

diyesim gelir. Âşk nedir, sevdâ nedir, bunu bilmek gerekdir, Gönülden bilmeyene hissiz diyesim gelir.’’sevdâ nedir, bunu bilmek gerekdir, Gönülden bilmeyene hissiz diyesim gelir.’’ **

omar faruk tekbilek | why... omar faruk tekbilek | why...

'İnsanların en fazîletlisi, tenhâ yerlerden

'İnsanların en fazîletlisi, tenhâ yerlerden herhangi bir yere kapanıp, burada Rabb'ine herhangi bir yere kapanıp, burada Rabb'ine ibadette bulunanibadette bulunan ve halkı, kötülüklerinden emin kalmak için

ve halkı, kötülüklerinden emin kalmak için terk edendir.'' | Hadisterk edendir.'' | Hadis--i Şerif * * * Temizlik takıntısıi Şerif * * * Temizlik takıntısı sebebiyle (ki bunu asla tasvip etmiyorum) bu

sebebiyle (ki bunu asla tasvip etmiyorum) bu zamana kadar zorunda kalmadıkça evimin zamana kadar zorunda kalmadıkça evimin haricindeharicinde b

başka bir mekânda namaz kılmamaya çalıştım. Son 1aşka bir mekânda namaz kılmamaya çalıştım. Son 1--2 yıldır bunu kırmış, namazı kaçırmaktansa2 yıldır bunu kırmış, namazı kaçırmaktansa bulduğum bir mescitte namazı zar

bulduğum bir mescitte namazı zar zor kılmaya başlamıştım. Âhir zamanın meşguliyetlerinezor kılmaya başlamıştım. Âhir zamanın meşguliyetlerine

kaptırmışken kendimi, öğle vaktinin girmesi ile namazı kılacak bir mescid aradı gözlerim. Üç arkadaş kaptırmışken kendimi, öğle vaktinin girmesi ile namazı kılacak bir mescid aradı gözlerim. Üç arkadaş

(2)

bir iş üzerinde çalışırken(!), 4 yıl önce 100 metre kadar ileride bulunan bir devlet binasının kıytı bir iş üzerinde çalışırken(!), 4 yıl önce 100 metre kadar ileride bulunan bir devlet binasının kıytı köşesinde küçük ve rutubetli bir odanın, yere bir hasır serilip iki seccade atılarak bir mescid haline köşesinde küçük ve rutubetli bir odanın, yere bir hasır serilip iki seccade atılarak bir mescid haline getirildiği kalmış aklımda.

getirildiği kalmış aklımda. Kurumun merkezindeki camiye kadar gitmektense ben bir  Kurumun merkezindeki camiye kadar gitmektense ben bir gidip orayagidip oraya bakayım, varsa mescid kılıp geleyim diye kalktım

bakayım, varsa mescid kılıp geleyim diye kalktım yanlarından. Bu sebeple o gün yolum, yanlarından. Bu sebeple o gün yolum, yeşil kentinyeşil kentin ismi ile müsemmâ olacak bir temsiliyet ile kocaman bir ormanın içine kurulmuş bu rutubetli

ismi ile müsemmâ olacak bir temsiliyet ile kocaman bir ormanın içine kurulmuş bu rutubetli devlet devlet binasına, bulunduğum konum itibari ile o

binasına, bulunduğum konum itibari ile o mescide, o derme çatma mescide düşmüştü. Gittim, elimlemescide, o derme çatma mescide düşmüştü. Gittim, elimle koymuş gibi buldum o odayı. 4 yıl önce bıraktığım gibiydi hâlâ;

koymuş gibi buldum o odayı. 4 yıl önce bıraktığım gibiydi hâlâ; zemin katta, yeşil bir alan tarafında,zemin katta, yeşil bir alan tarafında, küçük, rutubetli, ıssız ve bakımsız... ''Aman arkadaşlarımı bekletmeyeyim.'' diye hışımla girdim içeri, küçük, rutubetli, ıssız ve bakımsız... ''Aman arkadaşlarımı bekletmeyeyim.'' diye hışımla girdim içeri, hemen çantamı bir kenara koydum ve feracemi derip toplayıp tekbir getirdim. ...ve o ân, sandım ki hemen çantamı bir kenara koydum ve feracemi derip toplayıp tekbir getirdim. ...ve o ân, sandım ki başka bir âleme geçtim.

başka bir âleme geçtim. Hayatım boyunca böyle bir sessizlik duydum mu Hayatım boyunca böyle bir sessizlik duydum mu bilmiyorum. İşittiğim tek şeybilmiyorum. İşittiğim tek şey se

sessizlikti. Bu ücra yere konumlanmış binada ne ssizlikti. Bu ücra yere konumlanmış binada ne insan sesi mevcuttu ne de yoldan geçen insan sesi mevcuttu ne de yoldan geçen bir arabanınbir arabanın sesi. Böceklerin ve kuşların sesinden başka işitilen hiç

sesi. Böceklerin ve kuşların sesinden başka işitilen hiçbir ses yoktu. Dudağımdan dualara dökülenbir ses yoktu. Dudağımdan dualara dökülen fısıltılar, tabiatın sesine karışıyordu. İlk r

fısıltılar, tabiatın sesine karışıyordu. İlk rekatta secdeyeekatta secdeye giderken içimden sadece ''Allah'ım...''giderken içimden sadece ''Allah'ım...'' diyebildiğimi hatırlıyorum. Ardından hıçkırarak

diyebildiğimi hatırlıyorum. Ardından hıçkırarak ağlamaya başladım. Pencereler açıktı, içeriye eşyânınağlamaya başladım. Pencereler açıktı, içeriye eşyânın zikrinin sesi doluyordu. Ormana dönük bir çatı altında, tabiat gümbür gümbür ''Allah...Allah...Allah...'' zikrinin sesi doluyordu. Ormana dönük bir çatı altında, tabiat gümbür gümbür ''Allah...Allah...Allah...'' diye zi

diye zikrederken, yüzümü Kabe'ye dönmüştüm. Secde üzerinde eriyen her zamanda ölüme bir krederken, yüzümü Kabe'ye dönmüştüm. Secde üzerinde eriyen her zamanda ölüme bir adımadım daha yaklaşıyordum. Dışarıdan ise şu an kuvvetim

daha yaklaşıyordum. Dışarıdan ise şu an kuvvetim bilip de hafif bir üfleme ile bilip de hafif bir üfleme ile üzerimden seyirteceğimüzerimden seyirteceğim börtü böceğin, rızkı ol

börtü böceğin, rızkı olarak beni beklediğini söyleyen seslerini işitiyordum. Tabiata baktım. Sonra,arak beni beklediğini söyleyen seslerini işitiyordum. Tabiata baktım. Sonra, börtü böceğin rızkı olarak dönüp bir de kendime baktım. Toprak, secde üzerinde erittiğim her saniye börtü böceğin rızkı olarak dönüp bir de kendime baktım. Toprak, secde üzerinde erittiğim her saniye sonrasında daha da çağırıyor, içine çekiyordu beni. Etimi kara toprağa karacakları o gün gelecekti, sonrasında daha da çağırıyor, içine çekiyordu beni. Etimi kara toprağa karacakları o gün gelecekti, ölecektim. Böceklerin rızkı olarak toprağını altına girecektim. Ne kadar da çok Allah'ındım, ne kadar ölecektim. Böceklerin rızkı olarak toprağını altına girecektim. Ne kadar da çok Allah'ındım, ne kadar da çok toprak kokuyordum ö

da çok toprak kokuyordum öyle! Eşyâ konuşuyordu âdeta, tabiat konuşuyordu, çekirgelerin heryle! Eşyâ konuşuyordu âdeta, tabiat konuşuyordu, çekirgelerin her fısıltısında o zikri duyuyordum. Öyle bir lezzetti, öyle bir lezzet idi ki... Başka bi

fısıltısında o zikri duyuyordum. Öyle bir lezzetti, öyle bir lezzet idi ki... Başka bir âlemde gibiydim.r âlemde gibiydim. Hıçkırıklarımı kontrol edemez hâle gelmiştim ki

Hıçkırıklarımı kontrol edemez hâle gelmiştim ki namaz bitsin istemedim, okuduğum duanın hernamaz bitsin istemedim, okuduğum duanın her kelîmesini müşahade ediyordum. Alnıma rahmetin nefesi değiyordu sanki. Secdemde diriliyordum, kelîmesini müşahade ediyordum. Alnıma rahmetin nefesi değiyordu sanki. Secdemde diriliyordum, secdemde duruluyordum. Göğüs kafesim açılmış gibiydi, secdeye eğildiğimde kalbimden dökülenleri secdemde duruluyordum. Göğüs kafesim açılmış gibiydi, secdeye eğildiğimde kalbimden dökülenleri sadece heceleyebiliyordum artık: ‘’Subhane rabbiye'l âlâ; Sen va

sadece heceleyebiliyordum artık: ‘’Subhane rabbiye'l âlâ; Sen varsın... Sen âlâsın... Eksiklikten uzaksın,rsın... Sen âlâsın... Eksiklikten uzaksın, noksanlıktan muallasın. Kusurdan mukaddessin...’’ Miracımın kab

noksanlıktan muallasın. Kusurdan mukaddessin...’’ Miracımın kab--ı kavseyninde idim. Ben'i, aradanı kavseyninde idim. Ben'i, aradan çıkardığım bir hâl üzere idim. Namazı bitirdikten sonra sırtımı duvara yaslayıp sadece eşyânın zikrini çıkardığım bir hâl üzere idim. Namazı bitirdikten sonra sırtımı duvara yaslayıp sadece eşyânın zikrini dinledim. 1 saat kadar öyle kalmış olacağım ki, nerede kaldın merak ettik diye çalan telefonun sesi ile dinledim. 1 saat kadar öyle kalmış olacağım ki, nerede kaldın merak ettik diye çalan telefonun sesi ile irkildim. Acele ile doğrulup, nemli gözlerimi sildim. Kırışmış feracemi, uyuşmuş kollarımı silkip,

irkildim. Acele ile doğrulup, nemli gözlerimi sildim. Kırışmış feracemi, uyuşmuş kollarımı silkip, bacaklarıma kan yürüdükten sonra bu 3

bacaklarıma kan yürüdükten sonra bu 3 metrekare bile olmayan ama saatlerce bana bir metrekare bile olmayan ama saatlerce bana bir seyrân yeriseyrân yeri olan o mescidden çıktım g

olan o mescidden çıktım gittim. * * * ‘’Sivrisinek tantanasını ittim. * * * ‘’Sivrisinek tantanasını kesse, bal arısı demdemesini bozsa, sizinkesse, bal arısı demdemesini bozsa, sizin şevkiniz hiç bozulmasın; hiç t

şevkiniz hiç bozulmasın; hiç teessüf etmeyiniz. Zira, kâinatı nağamatıyla raksa getiren hakaikineessüf etmeyiniz. Zira, kâinatı nağamatıyla raksa getiren hakaikin esrarını ihtizaza veren musika

esrarını ihtizaza veren musika--i İlâhiye, hiç durmuyor; mütemadiyen güm gi İlâhiye, hiç durmuyor; mütemadiyen güm güm eder!’’ ***üm eder!’’ *** http://www.resimag.com/p1/6b4b645142....

http://www.resimag.com/p1/6b4b645142.... 14 Nisan 2016 21.12 * Mesnevi’nin ilk 18 beytinin14 Nisan 2016 21.12 * Mesnevi’nin ilk 18 beytinin Farsça yazılı olduğu bu eşsiz tablonun sanatkârı Gülçin Anmaç’tır.

Farsça yazılı olduğu bu eşsiz tablonun sanatkârı Gülçin Anmaç’tır.

muhayyerkürdî ilâhî | elif ömürlü uyar | kimi dost'a varır... muhayyerkürdî ilâhî | elif ömürlü uyar | kimi dost'a varır...

Farisi bir tanışımdan işitmiştim, İran'da şöyle bir şey söylenirmiş: ''Hüner âmuz, çi hünermend her câ Farisi bir tanışımdan işitmiştim, İran'da şöyle bir şey söylenirmiş: ''Hüner âmuz, çi hünermend her câ reved gadr bîned.'' Yani, ‘’Sanat öğren, zirâ sanatkâr gittiği her yerde takdir görür.’’ Bu sözü bana reved gadr bîned.'' Yani, ‘’Sanat öğren, zirâ sanatkâr gittiği her yerde takdir görür.’’ Bu sözü bana anımsatan, az evvel Sahaflar Tekkesi’nde karşılaştığım bir fotoğraf ki orada da Tükçe anlamı ile şöyle anımsatan, az evvel Sahaflar Tekkesi’nde karşılaştığım bir fotoğraf ki orada da Tükçe anlamı ile şöyle yazıyor; ‘’Şiir okuyun, indirim alın.’’ Sanata kudsiyet atfetmiyorum ama insana iyi gelen bir yanı yazıyor; ‘’Şiir okuyun, indirim alın.’’ Sanata kudsiyet atfetmiyorum ama insana iyi gelen bir yanı olduğuna gönülden inanıyorum. Gerek modern psikoloji gerekse

olduğuna gönülden inanıyorum. Gerek modern psikoloji gerekse bizim Geleneğimiz bu konudabizim Geleneğimiz bu konuda hemfikir. Sigmund Freud, medeniyeti uygar bir to

(3)

Geleneğimiz ise, sanatın insanı eğilleştirdiğini, latîfleştirdiğini ve güzelleştirdiğini…

Geleneğimiz ise, sanatın insanı eğilleştirdiğini, latîfleştirdiğini ve güzelleştirdiğini… Fakat burada aklaFakat burada akla bir soru geliyor. Sanat sanat da, peki bu sanat hangi sanat? İşte bunu da Ali

bir soru geliyor. Sanat sanat da, peki bu sanat hangi sanat? İşte bunu da Ali Şeriati çok güzelŞeriati çok güzel

yanıtlıyor; ‘’Sanat, Allah'ın insana verdiği bir emânettir. Allah bu emâneti; yere, göğe, bütün dağ ve yanıtlıyor; ‘’Sanat, Allah'ın insana verdiği bir emânettir. Allah bu emâneti; yere, göğe, bütün dağ ve denizlere sundu ama hiçbiri yüklenmedi.

denizlere sundu ama hiçbiri yüklenmedi. Bu ifadeyle anlatılmak istenen, Allah'ın durup "Ey dağ Bu ifadeyle anlatılmak istenen, Allah'ın durup "Ey dağ veve gökyüzü! Siz ister misiniz

gökyüzü! Siz ister misiniz bu emaneti?" demesi ve onların da "Hayır!" demeleri, sonra insanınbu emaneti?" demesi ve onların da "Hayır!" demeleri, sonra insanın yüklenmesi değildir. Aksine, dağlar ve denizler, yaratıcılık, duyarlılık ve var olandan fazla bir ihtiy yüklenmesi değildir. Aksine, dağlar ve denizler, yaratıcılık, duyarlılık ve var olandan fazla bir ihtiyacaaca sahip değildirler. Onlar ne muhtaç olduklarını, ne ıstırap çektiklerini, ne dertli olduklarını, ne de sahip değildirler. Onlar ne muhtaç olduklarını, ne ıstırap çektiklerini, ne dertli olduklarını, ne de yaratabileceklerini hissederler. Sadece insandır, yüklenen. Neyi? Hissedebildiği, seçebildiği ve yaratabileceklerini hissederler. Sadece insandır, yüklenen. Neyi? Hissedebildiği, seçebildiği ve yaratabildiği bir yeteneği. Sanat; tabiat ve varlığı,

yaratabildiği bir yeteneği. Sanat; tabiat ve varlığı, istediği halde bulunmayan şekle sokmak veyaistediği halde bulunmayan şekle sokmak veya isteyip de bulamadığı şeyleri meydana getirmek için,

isteyip de bulamadığı şeyleri meydana getirmek için, Tanrı'nın yaratmasının tecellisi olan bu varlığınTanrı'nın yaratmasının tecellisi olan bu varlığın sürdürülmesinde insan yaratıcılığının tezâhürüdür." | A. Şeriati, Sanat, s. 30 Çok yalın ama bir o kadar sürdürülmesinde insan yaratıcılığının tezâhürüdür." | A. Şeriati, Sanat, s. 30 Çok yalın ama bir o kadar da

da çarpıcı ifâdeler. Bir yaratma tezâhürü oçarpıcı ifâdeler. Bir yaratma tezâhürü olarak sanat… Buna nâil olabilmek, bu larak sanat… Buna nâil olabilmek, bu hususta mâhirhususta mâhir

olabilmek kadar güzel ne olabilir? Sanat konusunda mâhir olduğumu söyleyemem, bu çok iddialı olur olabilmek kadar güzel ne olabilir? Sanat konusunda mâhir olduğumu söyleyemem, bu çok iddialı olur ama sanata meyyâl olduğumu gönül

ama sanata meyyâl olduğumu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim. Gözümüzün gördüğünün, kulağımızınrahatlığı ile söyleyebilirim. Gözümüzün gördüğünün, kulağımızın işittiğinin, aklımızın okuyup telaffuz ettiğinin de bir karşılığı ve bedeli var. Bu bedeli ağır ödemek işittiğinin, aklımızın okuyup telaffuz ettiğinin de bir karşılığı ve bedeli var. Bu bedeli ağır ödemek istemiyorsak, üç unsura da dikkat

istemiyorsak, üç unsura da dikkat etmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Gördüklerimiz, işittiklerimizetmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Gördüklerimiz, işittiklerimiz ve okuduklarımız… Bu sebeple izlediğmiz tablolar, işittiğimiz

ve okuduklarımız… Bu sebeple izlediğmiz tablolar, işittiğimiz şarkılar, okuduğumuz kitaplar özenleşarkılar, okuduğumuz kitaplar özenle seçilmeli ki; asıl sanatın tadına varabilelim. * Tüm bunların yanında bir konuya da değinmem seçilmeli ki; asıl sanatın tadına varabilelim. * Tüm bunların yanında bir konuya da değinmem gerekiyor ki,

3-gerekiyor ki, 3-4 günü alan bir süre içinde ileti kutusunun epeyi mesaj ile dolmuş olduğunu fark ettim.4 günü alan bir süre içinde ileti kutusunun epeyi mesaj ile dolmuş olduğunu fark ettim. Bu mesajların içeriği ise YouTube içerisinde ‘’rû

Bu mesajların içeriği ise YouTube içerisinde ‘’rû türediğitürediği yönünde. Bu durum daha çok

yönünde. Bu durum daha çok ‘’taklit’’ ile nitelendirilmiş ve benim bu durumlara karşı ‘’taklit’’ ile nitelendirilmiş ve benim bu durumlara karşı sessiz kalışımsessiz kalışım konusundaki rahatsızlıklar dile getirilmiş. Gönlüme gönül bağlayan her bir gönlün o ince

konusundaki rahatsızlıklar dile getirilmiş. Gönlüme gönül bağlayan her bir gönlün o ince hassasiyetinden öperim, Allah razı olsun. Fakat

hassasiyetinden öperim, Allah razı olsun. Fakat şöyle ki, kime ne diyebilirim? Takdir ediliyorsan şöyle ki, kime ne diyebilirim? Takdir ediliyorsan değil,değil, taklit ediliyorsan başarmışsın demektir; diyen Einstein… Ben yine de

taklit ediliyorsan başarmışsın demektir; diyen Einstein… Ben yine de taklit değil de örnek taklit değil de örnek diyediye ni

nitelendirmek istiyorum ki kimsenin gönlünü kırmak telendirmek istiyorum ki kimsenin gönlünü kırmak istemiyorum. Öyle ise diyorum, Einstein haklı?istemiyorum. Öyle ise diyorum, Einstein haklı? Kime ne diyebilirim? Hep dedim, benim

Kime ne diyebilirim? Hep dedim, benim gayem ehl-gayem ehl-i irfânın dediği gibi: Sükut kıvamındaki çığlığı, nei irfânın dediği gibi: Sükut kıvamındaki çığlığı, ne kardaş ne arkadaş; yalnızca haldâş olanlar duyarlar… üzre idi. Güzel şeyler işitip güzel şeyler

kardaş ne arkadaş; yalnızca haldâş olanlar duyarlar… üzre idi. Güzel şeyler işitip güzel şeyler görebilelim, güzel şahsiyetlerle tanış olabilelim ve birbirimize

görebilelim, güzel şahsiyetlerle tanış olabilelim ve birbirimize karışabilelim maksatlı idi. İzlenmekarışabilelim maksatlı idi. İzlenme oranları ne yazık ki kanal başarısını göstermiyor çünkü herkes link ile şarkıyı indirip bilgisayarında oranları ne yazık ki kanal başarısını göstermiyor çünkü herkes link ile şarkıyı indirip bilgisayarında dinliyor. Abone

dinliyor. Abone sayısı ise şöhretin âfet olduğunun en sayısı ise şöhretin âfet olduğunun en büyük kanıtı, bu hususta istekli nasıl obüyük kanıtı, bu hususta istekli nasıl olunur?lunur? Süleyman Seyfi Öğün hoca, Mimesis yani sanat eserinin taklidi için yazdığı bir yazıda; ‘’Süreç içinde Süleyman Seyfi Öğün hoca, Mimesis yani sanat eserinin taklidi için yazdığı bir yazıda; ‘’Süreç içinde mukallide (taklit edene) yüz verilmez; acemiliklerine

mukallide (taklit edene) yüz verilmez; acemiliklerine ise kelimeninise kelimenin tam anlamıyla ‘’göz yumulur’’.tam anlamıyla ‘’göz yumulur’’. diyor. Ben ancak kendi adıma konuşabilirim. Benim için videoların açıklamaları ‘’laf kalabalığı’’ diyor. Ben ancak kendi adıma konuşabilirim. Benim için videoların açıklamaları ‘’laf kalabalığı’’ yapmak adına değil, derûnî ve i

yapmak adına değil, derûnî ve ilmî meseleleri aktarabilmek, bunu da bu maksatla yapmaktır. Bulmî meseleleri aktarabilmek, bunu da bu maksatla yapmaktır. Bu sebeple türeyen benzer kanallar v

sebeple türeyen benzer kanallar ve izinsiz paylaşımlar hakkında kem bakmak, kötü söe izinsiz paylaşımlar hakkında kem bakmak, kötü söz etmek benimz etmek benim haddim değil. Bana gönül koymanızı yahut başkasında gönül kırmamızı da istemem. Sizlerin hassas ve haddim değil. Bana gönül koymanızı yahut başkasında gönül kırmamızı da istemem. Sizlerin hassas ve ince gönüllerinizi Allah’a emânet ediyorum; Elif

ince gönüllerinizi Allah’a emânet ediyorum; Elif Ömürlü Uyar Hanımefendi’nin bu latîf sesindeÖmürlü Uyar Hanımefendi’nin bu latîf sesindenn şâhane bir ilâhi kaydını,

şâhane bir ilâhi kaydını, şâhane sâz kayıtları ile dinlemeniz için daha şâhane sâz kayıtları ile dinlemeniz için daha da gevezelik etmeyi bırakıyorumda gevezelik etmeyi bırakıyorum Efendim. İşittiğiniz ses, kanûn, tanbur ve ney şifâ

Efendim. İşittiğiniz ses, kanûn, tanbur ve ney şifâ olsun. Vaktolsun. Vakt--i şerîfler hayr’olsun ahâli. * i şerîfler hayr’olsun ahâli. * MuhayyerMuhayyer Kürdî (İlâhî) Beste: Yahyâ Soyyiğit Güfte: Ahmet Soyyiğit ''Kimi dosta varır, dosta bendolur Kimi nefse Kürdî (İlâhî) Beste: Yahyâ Soyyiğit Güfte: Ahmet Soyyiğit ''Kimi dosta varır, dosta bendolur Kimi nefse uyar, kahrolur gider Kimi tevbe eder, esfiyâ olur Kimi inâd eder, eşkıyâ gider Kimi gülistanda gonca gül uyar, kahrolur gider Kimi tevbe eder, esfiyâ olur Kimi inâd eder, eşkıyâ gider Kimi gülistanda gonca gül olur Kimi gonca güle hâr olur gider K

olur Kimi gonca güle hâr olur gider Kimi Hakk’(a) âşıktır, hem mâşuk odur Kimi Hak değildir,imi Hakk’(a) âşıktır, hem mâşuk odur Kimi Hak değildir, zây(i) olurzây(i) olur gider Kimi Ahmed seni uzaktan tanır Kimi yaklaşır da kör olur gider''

gider Kimi Ahmed seni uzaktan tanır Kimi yaklaşır da kör olur gider''

| yansımalar... | yansımalar...

’’ ya benzer kanalların ve paylaşımların ’’ ya benzer kanalların ve paylaşımların

(4)

Cahit Zarifoğlu'nu zarif yapan, günümüzde oradan buradan sunulan ve çoğu ona ait olmayan aşk Cahit Zarifoğlu'nu zarif yapan, günümüzde oradan buradan sunulan ve çoğu ona ait olmayan aşk minvalinde şiirler değildir. Her insanın bir âlemi, yani bir derûnî dünyası vardır. Huyları, hâlleri... İşte minvalinde şiirler değildir. Her insanın bir âlemi, yani bir derûnî dünyası vardır. Huyları, hâlleri... İşte en mahreminden iki avcumuz arasına süzülmüş o satırlarda gördüğümüz zariflik, onun şâirliğine değil, en mahreminden iki avcumuz arasına süzülmüş o satırlarda gördüğümüz zariflik, onun şâirliğine değil, kendi derûnî âlemine aittir. Bir bakın Cahit Zarifoğlu, Bir Değirmendir Bu Dünya’da ne diyor: 1.

kendi derûnî âlemine aittir. Bir bakın Cahit Zarifoğlu, Bir Değirmendir Bu Dünya’da ne diyor: 1. Namazlarınızı

Namazlarınızı tadil- tadil-i erkân üzere kılın. 2. İlmihâl okuyun. 3. Evimize yasaklı şeyler sokmayın. (Yazık kii erkân üzere kılın. 2. İlmihâl okuyun. 3. Evimize yasaklı şeyler sokmayın. (Yazık ki televizyon ile bunları koyarız, diyor.)

televizyon ile bunları koyarız, diyor.) 4. Mobilyaya, eşyâya mahkûm olmayın. 5. İ4. Mobilyaya, eşyâya mahkûm olmayın. 5. İsraf etmeyin. 6.sraf etmeyin. 6. Kur'an okuyun, siyer okuyun. 7. Suriye'yi, Filistin'i, Afganistan

Kur'an okuyun, siyer okuyun. 7. Suriye'yi, Filistin'i, Afganistan'ı unutmayın. 8. Eşlerinize, çocuklarınıza'ı unutmayın. 8. Eşlerinize, çocuklarınıza iyi davranın. 9. Babalar, erkenden eve gidin. 10. Gıybet, dedikodu etmeyin. 11. Faiz yemeyin. 12. iyi davranın. 9. Babalar, erkenden eve gidin. 10. Gıybet, dedikodu etmeyin. 11. Faiz yemeyin. 12. Güzelliği yayın. 13. Boş, malayani şeyleri terk edin. 14. İslâm’ı, münazara konusu etmeyin. 15. Güzelliği yayın. 13. Boş, malayani şeyleri terk edin. 14. İslâm’ı, münazara konusu etmeyin. 15. Particilik yapmayın. 16. Namazlarınızı camide kılın. * * * ‘’Babalar, erkenden eve gidin.’’ * * * Peki, Particilik yapmayın. 16. Namazlarınızı camide kılın. * * * ‘’Babalar, erkenden eve gidin.’’ * * * Peki, n’için, babalar eve erken gidin, diyor Zarifoğlu? Aynı misâllere Teoman Duralı hoca da değiniyor, n’için, babalar eve erken gidin, diyor Zarifoğlu? Aynı misâllere Teoman Duralı hoca da değiniyor, ‘’Ev…’’ diyor, ‘’Erkeğin derin bir nefes aldığı

‘’Ev…’’ diyor, ‘’Erkeğin derin bir nefes aldığı yerdir.’’ Evlerimiz bizimyerdir.’’ Evlerimiz bizim küçük devletlerimiz. Bu hânelerin küçük devletlerimiz. Bu hânelerin her biri kendi başına bir devlet değil de nedir? Öksürüğümüze ya da gürültümüze, ''Komşum hayr her biri kendi başına bir devlet değil de nedir? Öksürüğümüze ya da gürültümüze, ''Komşum hayr olsun?'' diye gelen komşu verir evler.

olsun?'' diye gelen komşu verir evler. Muhit verir. Esnaf verir, memlekete dönüldüğünde elindeMuhit verir. Esnaf verir, memlekete dönüldüğünde elinde büyüdüğümüz bakkal ve manav amcaların '

büyüdüğümüz bakkal ve manav amcaların ''Amman benim oğlum/kızım gelmiş, hoş gelmiş'' 'Amman benim oğlum/kızım gelmiş, hoş gelmiş'' diyerekdiyerek neşelendiği. Ellerinde çayı, yüzlerinde o gülümseme… Sonra ev, bir

neşelendiği. Ellerinde çayı, yüzlerinde o gülümseme… Sonra ev, bir erkeğin saadetidir. Düzensizliğinerkeğin saadetidir. Düzensizliğin artık bir düzen olduğu

artık bir düzen olduğu şu zamanda, insanlar eski düzenin hasretini şu zamanda, insanlar eski düzenin hasretini ninelerinden ve dedelerindninelerinden ve dedelerindenen aldıkları genlerde duyumsuyor. Herkesin içinde bir

aldıkları genlerde duyumsuyor. Herkesin içinde bir boşluk, hissediyor fakat ifâde edemiyor. Oysa ev,boşluk, hissediyor fakat ifâde edemiyor. Oysa ev, bir çocuğun ilk adımını attığı, bacaklarına kuvvetin yürüdüğü ilk yerdir. Bir evin mutfağına, bir evin bir çocuğun ilk adımını attığı, bacaklarına kuvvetin yürüdüğü ilk yerdir. Bir evin mutfağına, bir evin ehliyyetine sahip olmak ve işten eve dönen erkeğin

ehliyyetine sahip olmak ve işten eve dönen erkeğin minnet dolu tebessümü; saadet için az şeylerminnet dolu tebessümü; saadet için az şeyler midir sorarım size? Bu yüzden, en mahrem

midir sorarım size? Bu yüzden, en mahrem halceğizinizle, en dostâne evceğizinizde demlenesiniz;halceğizinizle, en dostâne evceğizinizde demlenesiniz; demlenesiniz ve evlerinizde huzur bulasınız, huzurda dâim olasınız dilerim

demlenesiniz ve evlerinizde huzur bulasınız, huzurda dâim olasınız dilerim ahâli. Sabahlar nûr olsun.ahâli. Sabahlar nûr olsun.

| sevgilim... | sevgilim...

Behçet, sevgilisini anlatıyor: ‘’Tanrı onu yaratırken,

Behçet, sevgilisini anlatıyor: ‘’Tanrı onu yaratırken, benim fikrimi de almıştı sanki…’’ Behçet, âşıkbenim fikrimi de almıştı sanki…’’ Behçet, âşık olduğu kadını şöyle seviyor: ‘’Keşke doğduğu

olduğu kadını şöyle seviyor: ‘’Keşke doğduğu âna tanık olabilseydim, aldığı ilk âna tanık olabilseydim, aldığı ilk nefeste yanındanefeste yanında olsaydım…’’ Şükrü ağabey, şöyle sesleniyor sevgilisine: ‘’Sevgilim, Bir

olsaydım…’’ Şükrü ağabey, şöyle sesleniyor sevgilisine: ‘’Sevgilim, Bir ülke senin gövden kadar masumülke senin gövden kadar masum olsaydı Bir tek anne oğlunu devletten sormazdı...’’ S

olsaydı Bir tek anne oğlunu devletten sormazdı...’’ Sevmek denen mefhum, başlı başına bir şiir ki;evmek denen mefhum, başlı başına bir şiir ki; seven her insan kanaatimce müstesnâ bir şâir.

seven her insan kanaatimce müstesnâ bir şâir. Bu sebeple her yer bu kadar şarkı, bu Bu sebeple her yer bu kadar şarkı, bu kadar şiir…kadar şiir… Şimdi, yanımda kahvem ve kitabım; çığlık çığlığa bir şarkı; ...ve ben şâir Rafet Elçi ile hasbihâl Şimdi, yanımda kahvem ve kitabım; çığlık çığlığa bir şarkı; ...ve ben şâir Rafet Elçi ile hasbihâl

ediyorum. Şöyle diyor sevgili Rafet Elçi; ‘’Ve sen Sara; bir şiirsin. Bir şâirin uğrunda ölmeyi göze alacağı ediyorum. Şöyle diyor sevgili Rafet Elçi; ‘’Ve sen Sara; bir şiirsin. Bir şâirin uğrunda ölmeyi göze alacağı tek şey.’’

tek şey.’’

kalenderi | dağ kalenderi | dağ

Halil Cibran’ın en az bir kitabını okumuş olan mutlaka fark etmiştir ki, Cibran’ın aşikâr biçimde doğaya Halil Cibran’ın en az bir kitabını okumuş olan mutlaka fark etmiştir ki, Cibran’ın aşikâr biçimde doğaya karşı bir muhabbeti ve saygısı var. Bu sebeple gözünüzün değdiği her bir satır sizi ister istemez

karşı bir muhabbeti ve saygısı var. Bu sebeple gözünüzün değdiği her bir satır sizi ister istemez tefekküre sürüklüyor. Bir elmayı elinize aldığınızda, Allah’ın bu elmayı sizin için ayırdığını, üzerinde tefekküre sürüklüyor. Bir elmayı elinize aldığınızda, Allah’ın bu elmayı sizin için ayırdığını, üzerinde

(5)

sizin isminizin yazılı olduğunu; hatta ırgatın tohumu sizin için toprağa attığını, olgunlaştığı vakit uzatıp sizin isminizin yazılı olduğunu; hatta ırgatın tohumu sizin için toprağa attığını, olgunlaştığı vakit uzatıp elini sizin için kopardığını ve ne mutlu ki Rezzak olan Allah’ın bu meyveyi sizin hânenize kadar

elini sizin için kopardığını ve ne mutlu ki Rezzak olan Allah’ın bu meyveyi sizin hânenize kadar ulaştırdığını; satır satır

ulaştırdığını; satır satır düşünüyor, fehmediyorsunuz. Halil Cibran’ın Ermiş adlı kitabında okuduğum şudüşünüyor, fehmediyorsunuz. Halil Cibran’ın Ermiş adlı kitabında okuduğum şu satırlardan sonra, artık şöyle de

satırlardan sonra, artık şöyle de düşüneceğim: ‘’Dişlerinizle bir elmayı çiğnerken ona gönlünüzdendüşüneceğim: ‘’Dişlerinizle bir elmayı çiğnerken ona gönlünüzden deyin ki: Tohumların benim bedenimde yaşayacak ve geleceğin t

deyin ki: Tohumların benim bedenimde yaşayacak ve geleceğin tomurcukları benim yüreğimde çiçekomurcukları benim yüreğimde çiçek açacak. Rayihân benim nefesim olacak,

açacak. Rayihân benim nefesim olacak, birlikte sevineceğiz bütün mevsimlerde.’’ Ne güzel satırlar vebirlikte sevineceğiz bütün mevsimlerde.’’ Ne güzel satırlar ve yine ne güzel seslenişler öyle değil mi

yine ne güzel seslenişler öyle değil mi? Yaşamın müslümancası olduğu gibi, eşyâya bakışın ? Yaşamın müslümancası olduğu gibi, eşyâya bakışın dada müslümancası vardır. Bu bakış, diğer bakışlardan ayrılan şuurlu bir bakıştır. Dağları ve toprakları müslümancası vardır. Bu bakış, diğer bakışlardan ayrılan şuurlu bir bakıştır. Dağları ve toprakları gördüğümüzde, ısrarla ve usanmadan bir kıyıma uğrattığımız

gördüğümüzde, ısrarla ve usanmadan bir kıyıma uğrattığımız şu yeşilliklerde koşturmanın 30 seneşu yeşilliklerde koşturmanın 30 sene sonra doğacak olan her

sonra doğacak olan her bebenin hakkı olduğunu düşünmek mesela; şuurlu bir bakıştır. bebenin hakkı olduğunu düşünmek mesela; şuurlu bir bakıştır. Bu yüzdenBu yüzden sabırla ve inatla belirtmeli ki;

sabırla ve inatla belirtmeli ki; Kâinata ve eşyâya Müslümanca bakmak, bakışların en iyi Kâinata ve eşyâya Müslümanca bakmak, bakışların en iyi niyetli, enniyetli, en güzel olanıdır. Şuurlu bir bakış, bakışların aliyyü'l âlâsıdır. Tefekkür, şuurlu bir bakıştır.

güzel olanıdır. Şuurlu bir bakış, bakışların aliyyü'l âlâsıdır. Tefekkür, şuurlu bir bakıştır.

Mazyar Felahi

Mazyar Felahi – – Dil div u nem (?) Dil div u nem (?)

Hiç unutmuyorum, yeni yeni Farsça

Hiç unutmuyorum, yeni yeni Farsça öğrenmeye başladığım vakitlerdi. Kışın ortasında soğuktan iyiceöğrenmeye başladığım vakitlerdi. Kışın ortasında soğuktan iyice üşümüş iken elimde kitabım sıcak bir çay içip ısınma, bir yandan da kitap okuma hayali ile Bursa'nın üşümüş iken elimde kitabım sıcak bir çay içip ısınma, bir yandan da kitap okuma hayali ile Bursa'nın göbeğindeki sahhafa camındaki buhardan içeriyi

göbeğindeki sahhafa camındaki buhardan içeriyi göstermeyen kapıdan süzüldüm. Girişte, solgöstermeyen kapıdan süzüldüm. Girişte, sol

kköşedeki bilgisayarda çalan ve henüz ziyaretçisi olmayan odada Farsça bir şarkı... Bilirsiniz, bir yabancıöşedeki bilgisayarda çalan ve henüz ziyaretçisi olmayan odada Farsça bir şarkı... Bilirsiniz, bir yabancı dil öğrenme deneyimi oluyor hepimizin, bir eserde ya da diyalogda öğrendiğimiz dilden birkaç şey dil öğrenme deneyimi oluyor hepimizin, bir eserde ya da diyalogda öğrendiğimiz dilden birkaç şey yakalayınca seviniriz. Ben de ilk

yakalayınca seviniriz. Ben de ilk orada, o ezgide duymuştum bu kelîmeyi; orada, o ezgide duymuştum bu kelîmeyi; rûberû. Duymuştum verûberû. Duymuştum ve tanıdık gelen kelimeler, Farsçanın kucağına meskun kılan yüreğimi, hop ettirmişti. O şarkı buydu ve tanıdık gelen kelimeler, Farsçanın kucağına meskun kılan yüreğimi, hop ettirmişti. O şarkı buydu ve şöyle diyordu; ''Ye akse yadegari, ke

şöyle diyordu; ''Ye akse yadegari, ke khodetam nadari. Miggiramesh rû be rû, khodetam nadari. Miggiramesh rû be rû, bazam mishi arezoom.''bazam mishi arezoom.'' Rûberû... Farsç

Rûberû... Farsça. Yüz yüze, karşılıklı, baş başa anlamlarına geliyordu. Rû ise, Farsça. Yüz, sima, çehrea. Yüz yüze, karşılıklı, baş başa anlamlarına geliyordu. Rû ise, Farsça. Yüz, sima, çehre anlamında. Rûhberûh ise, rûberûnun tam tersi, yan yana olamayanların hâli idi. Şarkı; senden bana anlamında. Rûhberûh ise, rûberûnun tam tersi, yan yana olamayanların hâli idi. Şarkı; senden bana yadigâr kalan sadece bir resim, onu aldım elime, tam karşıma aldım ve seni izliyorum, tekrar yanımda yadigâr kalan sadece bir resim, onu aldım elime, tam karşıma aldım ve seni izliyorum, tekrar yanımda olsan keşke; diyordu. Sevilenden yadigâr kalan

olsan keşke; diyordu. Sevilenden yadigâr kalan bir resme bakarken, sevilen hayallerinde de olsa iştebir resme bakarken, sevilen hayallerinde de olsa işte konuşuyor, gözlerinin içine bakıyordu. Yani; rûhberûh içinde rûberû. ''...vaghti ke heyli tanham.'' konuşuyor, gözlerinin içine bakıyordu. Yani; rûhberûh içinde rûberû. ''...vaghti ke heyli tanham.'' diyerek, çok yalnızım diye de ekliyordu. O vakit beri bu ezgiyi mırıldanır dururum. Ne zaman işitsem diyerek, çok yalnızım diye de ekliyordu. O vakit beri bu ezgiyi mırıldanır dururum. Ne zaman işitsem ya da dilime dolasam, aklıma sahhaftaki kitap ve çay kokusu, Bursa'nın Uludağ'dan hibe ettiği o ya da dilime dolasam, aklıma sahhaftaki kitap ve çay kokusu, Bursa'nın Uludağ'dan hibe ettiği o soğuğu ve zeytunî gökten süzülen kar taneleri gelir. Rûberû diyorum... Farsça zat

soğuğu ve zeytunî gökten süzülen kar taneleri gelir. Rûberû diyorum... Farsça zaten bu kadaren bu kadar güzelken, bir de rûberû... Neyse.

güzelken, bir de rûberû... Neyse.

uşşâk şarkı | gam'zedeyim devâ bulmam uşşâk şarkı | gam'zedeyim devâ bulmam

Türk Mûsıkîsinde talim ettiğimiz makamların şahsî

Türk Mûsıkîsinde talim ettiğimiz makamların şahsî bir terkib ile oluşturulduğunu değil de, bir terkib ile oluşturulduğunu değil de, hayatımızhayatımız içinde yaşayan şeyler olduğunu ve keşfedildiğini ifade eden, ka

içinde yaşayan şeyler olduğunu ve keşfedildiğini ifade eden, kadîmin sesine kulak vermiş cânım birdîmin sesine kulak vermiş cânım bir hocam var. Bu yüzden o

hocam var. Bu yüzden o ân, bir söze başlamadan evvel sohbete her daim bir ân, bir söze başlamadan evvel sohbete her daim bir makam yakıştırır,makam yakıştırır, makamın çağırdığı uhrevî hissi tal

makamın çağırdığı uhrevî hissi talebesinde sabit kılmak ister. Bu kez de, "Uşşâk... âşıklar maebesinde sabit kılmak ister. Bu kez de, "Uşşâk... âşıklar makamıdır."kamıdır." deyip, bunun 50 sene evvelinde

deyip, bunun 50 sene evvelinden, karısı ile yaşadıkları evln, karısı ile yaşadıkları evlilik arefesinden bahsederken, duvarlarailik arefesinden bahsederken, duvarlara muhabbetle bakıyordu. ''DUVAR'' dedik mi;

muhabbetle bakıyordu. ''DUVAR'' dedik mi; mahkeme duvarı, dört duvar, duvarların üstüne üstünemahkeme duvarı, dört duvar, duvarların üstüne üstüne gelmesi, duvarlar örmek vb gibi kasvetli şeyler geliyor aklımıza. Sebebini bilmiyorum ama du

gelmesi, duvarlar örmek vb gibi kasvetli şeyler geliyor aklımıza. Sebebini bilmiyorum ama duvaravara anlam yüklemenin, sûret kazandırmanın, 4 kolon üzerine ö

(6)

duvarların, daha hoş hisler uyandırması gerektiği, bunun da aslında hiç de zor olmadığı duvarların, daha hoş hisler uyandırması gerektiği, bunun da aslında hiç de zor olmadığı kanaatindeyim. Boşuna demiyor şâir: "Ev ne? Duvar! Avlu,

kanaatindeyim. Boşuna demiyor şâir: "Ev ne? Duvar! Avlu, bir gülümseme. Göz kırparsan taşın bir gülümseme. Göz kırparsan taşın bilebile kalbi var..." * Efendim, Melihat hanımların

kalbi var..." * Efendim, Melihat hanımların seslendirdikleri bu güzelim Uşşâk şarkının söz ve bestesiseslendirdikleri bu güzelim Uşşâk şarkının söz ve bestesi Ermeni asıllı Kemânî Tatyos Enserciyan Efendi'ye aittir. 1858 yılında İstanbul Ortaköy doğumlu Ermeni asıllı Kemânî Tatyos Enserciyan Efendi'ye aittir. 1858 yılında İstanbul Ortaköy doğumlu sanatkârın elemli, gamlı, hazanlı ömrü

sanatkârın elemli, gamlı, hazanlı ömrü 1913 senesinde yine İstanbul'da son bulur. "Gam'zedeyim1913 senesinde yine İstanbul'da son bulur. "Gam'zedeyim devâ bulmam, garîbim bir yuva

devâ bulmam, garîbim bir yuva kurmam." deyû işittiğiniz bu Uşşâk şarkıda, 'kurmam." deyû işittiğiniz bu Uşşâk şarkıda, 'Gam'zedeyim' kısmı,Gam'zedeyim' kısmı, sevgilinin gamzesine yapılan bir atıf zannedilir ama hâl öyle değildir. İnce bir nüans yakalamıştır sevgilinin gamzesine yapılan bir atıf zannedilir ama hâl öyle değildir. İnce bir nüans yakalamıştır Tatyos Efendi güftede... Ve aynen zikrettiği gibi, bu şarkıyı yazıp besteledikten 1 ay sonra, şu âhir Tatyos Efendi güftede... Ve aynen zikrettiği gibi, bu şarkıyı yazıp besteledikten 1 ay sonra, şu âhir hayatında bir yuva kurup bir reha bulamadan terk

hayatında bir yuva kurup bir reha bulamadan terk--i dünya eylemiştir; Gami dünya eylemiştir; Gam-zede Tatyos Efendi...-zede Tatyos Efendi...

özer özel | demedim mi? özer özel | demedim mi?

Bu gecelik, bir miktar hasbih

Bu gecelik, bir miktar hasbihâl… Geçen aylarda, aynı hafta içâl… Geçen aylarda, aynı hafta içinde 2 defa Serdar Tuncer inde 2 defa Serdar Tuncer BeyefendininBeyefendinin programına katılmak nasib oldu. Cevdet Yaşaroğlu ağ

programına katılmak nasib oldu. Cevdet Yaşaroğlu ağabeyim, Teoman Duralı hocam, İhsan Fazlıoğluabeyim, Teoman Duralı hocam, İhsan Fazlıoğlu ve sâir kadîm yazar ve

ve sâir kadîm yazar ve ilim insanları varken ben Gökhan Özcan, ilim insanları varken ben Gökhan Özcan, Serdar Tuncer, Bekir DevelSerdar Tuncer, Bekir Develi gibii gibi beyleri takip edemiyorum. Bunları bir burun k

beyleri takip edemiyorum. Bunları bir burun kıvırma mahiyetinde değil, ahvâlimin bir tercümesi olsunıvırma mahiyetinde değil, ahvâlimin bir tercümesi olsun diye zikrediyorum. Zirâ daha evvelinde ve

diye zikrediyorum. Zirâ daha evvelinde ve aslında daha da tazeliğinde, benden biteviye kitapaslında daha da tazeliğinde, benden biteviye kitap--yazıyazı tavsiyeleri arzu ediyorsunuz. Muhabbetinizden, ülf 

tavsiyeleri arzu ediyorsunuz. Muhabbetinizden, ülf etinizden, ısınan kalbinizden Allah razı olsun. Buetinizden, ısınan kalbinizden Allah razı olsun. Bu sebeple istedim ki bu gece, bir

sebeple istedim ki bu gece, bir dervişmeşreb adam ile sizleri tanış edeyim. Ömür boyu dervişmeşreb adam ile sizleri tanış edeyim. Ömür boyu bitipbitip

tükenmeyecek bir külliyatın içine sizleri salıvereyim. Bahsini ettiğim 2 programda da, ki Allah ondan tükenmeyecek bir külliyatın içine sizleri salıvereyim. Bahsini ettiğim 2 programda da, ki Allah ondan razı olsun,

razı olsun, birçok güzel adamın şahsiyetini inşâ eden birçok güzel adamın şahsiyetini inşâ eden bir adamdan, İrfan Fethi Gemuhluoğlu’danbir adamdan, İrfan Fethi Gemuhluoğlu’dan bahsetti Serdar Bey. Söze başladığı ânda daha, Fethi ağabeyin ismini duyduğum ân, içimde Serdar bahsetti Serdar Bey. Söze başladığı ânda daha, Fethi ağabeyin ismini duyduğum ân, içimde Serdar Bey’e çokça minnettarlık, teşekkür mahiyetinde kelimeler kıpırdadı. Salonda

Bey’e çokça minnettarlık, teşekkür mahiyetinde kelimeler kıpırdadı. Salonda bulunan herkesin, Fethibulunan herkesin, Fethi ağabeyden haberdâr oluşuna ân itibâriyle tanıklık etmek, tam anlamı karşılamasa da bir cihad gibi ağabeyden haberdâr oluşuna ân itibâriyle tanıklık etmek, tam anlamı karşılamasa da bir cihad gibi mutlu etti beni. Ne mutlu ki, Serdar Bey aynı hafta içinde farklı günlerde düzenlenen bu programların mutlu etti beni. Ne mutlu ki, Serdar Bey aynı hafta içinde farklı günlerde düzenlenen bu programların ikisine de Fethi ağabeyin 22 Kasım 1975 tarihinde 'Dostluk' üzerine irticâlen yaptığı konuşmadaki ikisine de Fethi ağabeyin 22 Kasım 1975 tarihinde 'Dostluk' üzerine irticâlen yaptığı konuşmadaki selâmı ile başladı; ‘’Efendim, Evveli, âhiri, zâhiri,

selâmı ile başladı; ‘’Efendim, Evveli, âhiri, zâhiri, bâtını selamlarım. ... Sağımı, solumu, öbâtını selamlarım. ... Sağımı, solumu, önümü, ardımınümü, ardımı selâmlarım. “Levlâke Sırrının Mazharı”nı selâmlarım. ... Ve sizi selâmlarım.’’ (F. Gemuhluoğlu) Peki, selâmlarım. “Levlâke Sırrının Mazharı”nı selâmlarım. ... Ve sizi selâmlarım.’’ (F. Gemuhluoğlu) Peki, kimdir bu Fethi ağabey dediğimiz şahsiyet? Nuri Pakdil, Cahit Zarifoğlu, Akif İnan, Nabi Avcı, Rasim kimdir bu Fethi ağabey dediğimiz şahsiyet? Nuri Pakdil, Cahit Zarifoğlu, Akif İnan, Nabi Avcı, Rasim Özdenören, Ergun Göze, Erdem Beyazıt, Sadettin Ökten ve

Özdenören, Ergun Göze, Erdem Beyazıt, Sadettin Ökten ve Sadık Yalsızuçanlar gibi şahsiyetleri inşâSadık Yalsızuçanlar gibi şahsiyetleri inşâ eden; insan mühendisi ve fikir işçisi

eden; insan mühendisi ve fikir işçisi bir adam; üstad Fethi Gemuhluoğlu. Mesleği, insan ybir adam; üstad Fethi Gemuhluoğlu. Mesleği, insan yetiştirmeketiştirmek olan; yeteneği olan genci daha gözünden anlayan, çünkü karşısındakinin gönlünü okuyabilen, olan; yeteneği olan genci daha gözünden anlayan, çünkü karşısındakinin gönlünü okuyabilen,

yeteneği olduğunu anladığı genci ise tutup da bırakmayan, ne yapıp edip bir şekil burs sağlayıp gerekl yeteneği olduğunu anladığı genci ise tutup da bırakmayan, ne yapıp edip bir şekil burs sağlayıp gereklii eğitimi almasını sağlayan ama her daim bunları perde arkasından yapan, sahnede olup tanıdığınız eğitimi almasını sağlayan ama her daim bunları perde arkasından yapan, sahnede olup tanıdığınız birçok adamın arkasında olan o adam; Fethi Gemuhluoğlu. Fethi Gemuhluoğlu’nun ‘Sohbet Arkadaşı’ birçok adamın arkasında olan o adam; Fethi Gemuhluoğlu. Fethi Gemuhluoğlu’nun ‘Sohbet Arkadaşı’ olarak bilinen Necip Fazıl kendisini şöyle ifade ediyor: "Kend

olarak bilinen Necip Fazıl kendisini şöyle ifade ediyor: "Kendine tecelli zemini aramayan bir tevekküline tecelli zemini aramayan bir tevekkül zarfına bürülü, sessiz ve sedasız; ortada

zarfına bürülü, sessiz ve sedasız; ortada görünenlere su taşıyıcı fikir sakasıdır görünenlere su taşıyıcı fikir sakasıdır Fethi Gemuhluoğlu."Fethi Gemuhluoğlu." Hilmi Yavuz'un, ''Sözle sema yapan adam.'' diye tarif ettiği Fethi ağabey... Fethi Gemuhluoğlu Hilmi Yavuz'un, ''Sözle sema yapan adam.'' diye tarif ettiği Fethi ağabey... Fethi Gemuhluoğlu kendisini ziyarete

kendisini ziyarete gelen gençlere mutlaka şu klasik soruyu yöneltirmiş: gelen gençlere mutlaka şu klasik soruyu yöneltirmiş: "Sen hiç âşık oldun mu?" Bu"Sen hiç âşık oldun mu?" Bu soru karşısında kızarıp bozaran, utanıp sıkılan yahut da ‘’Hayır.’’ diyen gençlere ise kızar: "BEN soru karşısında kızarıp bozaran, utanıp sıkılan yahut da ‘’Hayır.’’ diyen gençlere ise kızar: "BEN HAYATTA SEVMEMİŞ, GÖNÜL ADAMI OLMAMIŞ İNSANI

HAYATTA SEVMEMİŞ, GÖNÜL ADAMI OLMAMIŞ İNSANI NE YAPAYIM? BU ADAM ÂŞKA NE YAPAYIM? BU ADAM ÂŞKA DÜŞMADÜŞMAN!"N!" dermiş. Hülâsa, bu soru Fethi

dermiş. Hülâsa, bu soru Fethi Gemuhluoğlu’nun öğretisinin ilk basamağı imiş. Peki FGemuhluoğlu’nun öğretisinin ilk basamağı imiş. Peki Fethi ağabeydenethi ağabeyden niçin bu kadar bahsettik? Efendim, benim naç

niçin bu kadar bahsettik? Efendim, benim naçiz fikrim, fakir zihnim, kıt iz fikrim, fakir zihnim, kıt aklımla bildiğim ve size tavsiyeaklımla bildiğim ve size tavsiye edeceğim bir mesele ki; okuyacaksanız ve ille birine kulak kabartacaksanız, bu kişi Fethi Gemuhluoğlu edeceğim bir mesele ki; okuyacaksanız ve ille birine kulak kabartacaksanız, bu kişi Fethi Gemuhluoğlu olsun. Serdar Bey’in de ifâde ettiği gibi, Fethi ağabeyle bir miktar gönül bağı kurduğunuz ân, yeteneği olsun. Serdar Bey’in de ifâde ettiği gibi, Fethi ağabeyle bir miktar gönül bağı kurduğunuz ân, yeteneği ve ışığı olan bir talebe

(7)

video ile düşecektir önünüze ya bir yerde haberini o

video ile düşecektir önünüze ya bir yerde haberini okuyacaksınızdır ya da gün içinde defterinizekuyacaksınızdır ya da gün içinde defterinize karaladığınız bir yazısı ile çıkacaktır karşınıza. Ama daima kendini hatırlatacak, tıpkı yaşarken yaptığı karaladığınız bir yazısı ile çıkacaktır karşınıza. Ama daima kendini hatırlatacak, tıpkı yaşarken yaptığı gibi, kabrinde yatıyor da olsa fikir işçiliğinde ışık olacak talebeyi yine ve yine bulacak, bırakmayacaktır. gibi, kabrinde yatıyor da olsa fikir işçiliğinde ışık olacak talebeyi yine ve yine bulacak, bırakmayacaktır. Tanımamız gereken çok şahsiyet var. Fethi ağabey de onlardan biri. Aranızda eğitimci dostlar vardır. Tanımamız gereken çok şahsiyet var. Fethi ağabey de onlardan biri. Aranızda eğitimci dostlar vardır. Sizden ricam, mutlaka ama mutlaka talebelerinizi Fethi ağabey ile tanıştırın. Anneler, sizler

Sizden ricam, mutlaka ama mutlaka talebelerinizi Fethi ağabey ile tanıştırın. Anneler, sizler de de

evlatlarınızı mutlaka Fethi ağabey ile tanıştırın. Aşağıya, benim şu ân bastırıp da yamacımda tuttuğum evlatlarınızı mutlaka Fethi ağabey ile tanıştırın. Aşağıya, benim şu ân bastırıp da yamacımda tuttuğum ‘’Dostluk Üzerine’’ konuşmasının PDF formatında linkini bırakıyorum. Bir

‘’Dostluk Üzerine’’ konuşmasının PDF formatında linkini bırakıyorum. Bir de, YouTube üzerindende, YouTube üzerinden erişebileceğiniz bir belgeselini… * Özer Ö

erişebileceğiniz bir belgeselini… * Özer Özel’in o şâhâne tanbur icrâsı ve zel’in o şâhâne tanbur icrâsı ve seslendirmesi ile dinlediğinizseslendirmesi ile dinlediğiniz şâhâne kayıtta da zikredildiği gibi; bu bir rıza lokması, çiğnesen de sindirmesi zor... İlim için, fikir için; şâhâne kayıtta da zikredildiği gibi; bu bir rıza lokması, çiğnesen de sindirmesi zor... İlim için, fikir için; kaç geceni gündüz ediyorsun? Kendini o

kaç geceni gündüz ediyorsun? Kendini ona göre hesaba çekeceksin.na göre hesaba çekeceksin. http://www.necdetunuvar.com.tr/FileUp...

http://www.necdetunuvar.com.tr/FileUp...https://www.youtube.com/watch?v=ctxvj...https://www.youtube.com/watch?v=ctxvj... http://www.kitapyurdu.com/kitap/dostl...

http://www.kitapyurdu.com/kitap/dostl...Bundan ziyâde şifâ olmaz diyor ve fikrinize Bundan ziyâde şifâ olmaz diyor ve fikrinize sağlık ve kuvvetsağlık ve kuvvet diliyorum. Sinir kuvveti adele kuvvetinden her d

diliyorum. Sinir kuvveti adele kuvvetinden her daim daha yeğdir. Kaleminizin ucuna kuvvet efendiler…aim daha yeğdir. Kaleminizin ucuna kuvvet efendiler…

hisâr bûselik şarkı | bir hâdise var cân ile cânan arasında hisâr bûselik şarkı | bir hâdise var cân ile cânan arasında

Bursa'da, Allah razı olsun, Fütûhât

Bursa'da, Allah razı olsun, Fütûhât--ı Mekkiyye dersleri yapan bir ağabeyimiz var. ı Mekkiyye dersleri yapan bir ağabeyimiz var. O sohbetlerde işitipO sohbetlerde işitip de fikrime şifâ bulduğum meselelerden

de fikrime şifâ bulduğum meselelerden biri olan, ''Allah'ın 'Rabb' isminin düzenleyiciliği ve isimlerininbiri olan, ''Allah'ın 'Rabb' isminin düzenleyiciliği ve isimlerinin ademi nasıl Âdem ettiği'' hususunda edindiğim bilgiler, tam da Hz. Ali okumalarıma denk gelen bir ademi nasıl Âdem ettiği'' hususunda edindiğim bilgiler, tam da Hz. Ali okumalarıma denk gelen bir dönemde olmuştu. Bu hususta, ''Ol!'' demesi ile olduran Allah'ın, insana edindirdiği vasıfların, kaba dönemde olmuştu. Bu hususta, ''Ol!'' demesi ile olduran Allah'ın, insana edindirdiği vasıfların, kaba bir benzetme ile; Celâl isminden şu kadar,

bir benzetme ile; Celâl isminden şu kadar, Cemâl isminden bu kadar, Cabbar isminden şu kadar...Cemâl isminden bu kadar, Cabbar isminden şu kadar... şeklinde olması gibi; bunun da bezm

şeklinde olması gibi; bunun da bezm-i elestte, ''Ey kulum, sen ne üzere olmak -i elestte, ''Ey kulum, sen ne üzere olmak istersin?'' sorusunaistersin?'' sorusuna verdiğimiz cevapla bizim belirlediğimiz; sonrasının dünyada tezahür eden katil, gaddar, âlim ya da verdiğimiz cevapla bizim belirlediğimiz; sonrasının dünyada tezahür eden katil, gaddar, âlim ya da ârifâneliğin nasıl

ârifâneliğin nasıl--ne şekil olduğundan bahsedilir. Öfke gibi olumsuz olarak adlandırılan durumlar da,ne şekil olduğundan bahsedilir. Öfke gibi olumsuz olarak adlandırılan durumlar da, Allah'ın öfkelendiği yerde öfkelenme üzre tezahür ettiği sürece

Allah'ın öfkelendiği yerde öfkelenme üzre tezahür ettiği sürece Allah'tandır, gerisi nefs'e kalandır.Allah'tandır, gerisi nefs'e kalandır. YYani, meşrebimizde bulunan huylar, vasıflar, yine Allah'ındır ve oani, meşrebimizde bulunan huylar, vasıflar, yine Allah'ındır ve ona yöneliktir. Sevmek denenna yöneliktir. Sevmek denen

mefhum ise insanlık tarihi kadar eski. Hakikat ise, bir. Bu yüzden Hz. Ali'den aktarılan şu cümle, ''İlim mefhum ise insanlık tarihi kadar eski. Hakikat ise, bir. Bu yüzden Hz. Ali'den aktarılan şu cümle, ''İlim bir noktadır, cahiller onu çoğaltmıştır.'' üzerine bol bo

bir noktadır, cahiller onu çoğaltmıştır.'' üzerine bol bol tefekkür edilesi bir yerde duruyor. Bul tefekkür edilesi bir yerde duruyor. Bu meyanda, Dostoyevski sevmek denen mefhum üzerine, bu konuyla bağlantılı çok manidar bir

meyanda, Dostoyevski sevmek denen mefhum üzerine, bu konuyla bağlantılı çok manidar bir deyişledeyişle geliyor akla: ''Bir insanı sevmek, onu, Tanrı'nın kastettiği biçimde görebilmektir.'' diyor. Bu cümleyi ilk geliyor akla: ''Bir insanı sevmek, onu, Tanrı'nın kastettiği biçimde görebilmektir.'' diyor. Bu cümleyi ilk okuduğum ân

okuduğum ân olduğum yerde kalakalmıştım. Çok geçmedi, dün, karşıma Solduğum yerde kalakalmıştım. Çok geçmedi, dün, karşıma Soren Kierkegaard'ın biroren Kierkegaard'ın bir cümlesi çıktı, yalın ama anlamlı, şöyle diyordu: "Tanrı benimle ne kastetmiş olabilir?" Biz, yaradılış cümlesi çıktı, yalın ama anlamlı, şöyle diyordu: "Tanrı benimle ne kastetmiş olabilir?" Biz, yaradılış ayetleri ya da İslam felsefesi ile

ayetleri ya da İslam felsefesi ile 'yaratılış' üzerine aklımız yettiğince tefekkür ediyoruz lâki'yaratılış' üzerine aklımız yettiğince tefekkür ediyoruz lâkin dünyanınn dünyanın diğer yerlerinde de bu mesele aynı şekilde zihni

diğer yerlerinde de bu mesele aynı şekilde zihni meşgul edince, insan ister istemez mesele üzerinemeşgul edince, insan ister istemez mesele üzerine daha da düşünmek istiyor. Dünya ise

daha da düşünmek istiyor. Dünya ise yeteri kadar maddîleşti ve insanlar aslında ihtiyacı yeteri kadar maddîleşti ve insanlar aslında ihtiyacı olmayanolmayan şeyler için daha çok çalışıyor. Yaşadığımız toplumu sosyologlar, ''Tüketim toplumu'' olarak

şeyler için daha çok çalışıyor. Yaşadığımız toplumu sosyologlar, ''Tüketim toplumu'' olarak adlandırıyor. Bu maddiyat, sevgiye de tezahür ediyor. Shakespeare çok

adlandırıyor. Bu maddiyat, sevgiye de tezahür ediyor. Shakespeare çok haklı âşkı tanımlarken, âşkın,haklı âşkı tanımlarken, âşkın, beğenilen bedene hayâl edilen rûhu koymak olmadığını ifade

beğenilen bedene hayâl edilen rûhu koymak olmadığını ifade etmekle. Birini olduğu gibi setmekle. Birini olduğu gibi sevebilmek,evebilmek, sevdiğini değiştirmeye çalışmamak şu yüzyılda bu sebeple bu kadar

sevdiğini değiştirmeye çalışmamak şu yüzyılda bu sebeple bu kadar değerli. Sonra, bunca ettiğimdeğerli. Sonra, bunca ettiğim gevezeliği, bir cümlesi ile Muzaffer Efendi çok

gevezeliği, bir cümlesi ile Muzaffer Efendi çok güzel özete besteliyor, sabahtan beri defaatlegüzel özete besteliyor, sabahtan beri defaatle okuyorum; "Dünyâda insana en çok azâb veren

okuyorum; "Dünyâda insana en çok azâb veren şey, meşrebine uymayan kişi ile berâber olmakdır."şey, meşrebine uymayan kişi ile berâber olmakdır." Sonrası, muhabbet mûsıkîsinin Müberkâ Makamı işte. Perde perde yükselir gö

Sonrası, muhabbet mûsıkîsinin Müberkâ Makamı işte. Perde perde yükselir gö nül sâzından. Şifâ olur,nül sâzından. Şifâ olur, duası ise şöyle vuku bulur;

duası ise şöyle vuku bulur; ''Allah, sevebilme kâbiliyetinden de râzı olsun senin...'' * ''Allah, sevebilme kâbiliyetinden de râzı olsun senin...'' * İnsanın,İnsanın, 'sevebilme kâbiliy

(8)

şifâ istemem balından... şifâ istemem balından...

Mutsuzluk, sanıyorum ki şu dünyada çok azımıza hiç uğramamıştır. Herkeste yarattığı etki farklıdır ki Mutsuzluk, sanıyorum ki şu dünyada çok azımıza hiç uğramamıştır. Herkeste yarattığı etki farklıdır ki kimilerimizi içine döndürür, kimilerimizi başkalarına kırdırır, kimilerimizi de için için ağlatır. Bugün, kimilerimizi içine döndürür, kimilerimizi başkalarına kırdırır, kimilerimizi de için için ağlatır. Bugün, akşam vakti, bir alıntıya denk geldim. Ortaokula başlayan kızına öğüt veren bir anne bir diş macununu akşam vakti, bir alıntıya denk geldim. Ortaokula başlayan kızına öğüt veren bir anne bir diş macununu tabağın içine boşaltıyor ve, ‘’Kelîmeler…’’ diyor. ‘’ Kelîmelerini başkalarının canını yakmak, küçü

tabağın içine boşaltıyor ve, ‘’Kelîmeler…’’ diyor. ‘’ Kelîmelerini başkalarının canını yakmak, küçükk düşürmek, iftira etmek ve yaralamak için kullanma fırsatın olacak. Aynı zamanda kelîmelerini düşürmek, iftira etmek ve yaralamak için kullanma fırsatın olacak. Aynı zamanda kelîmelerini başkalarını iyileştirmek, yüreklendirmek, ilham vermek ve sevmek için de kullanma şansın

başkalarını iyileştirmek, yüreklendirmek, ilham vermek ve sevmek için de kullanma şansın olacak.olacak. Bazen yanlış seçim yapacaksın. ... Kelîmelerini

Bazen yanlış seçim yapacaksın. ... Kelîmelerini özenle kullan Breonna. Diğerleri kelîmelerini yanlışözenle kullan Breonna. Diğerleri kelîmelerini yanlış kullandıklarında sen sözlerini koru. Her sabah, ağzından hayat veren kelîmelerin çıkacağı sözü ver kullandıklarında sen sözlerini koru. Her sabah, ağzından hayat veren kelîmelerin çıkacağı sözü ver kendine. ... Nezaketi ve şefkatiyle bilinen biri ol. Hayatını, buna aşırı ihtiyaç duyan bir dünyaya hayat kendine. ... Nezaketi ve şefkatiyle bilinen biri ol. Hayatını, buna aşırı ihtiyaç duyan bir dünyaya hayat vermek için ku

vermek için kullan. İyiliği seçtiğin için asla ama asla pişmanlık duymayacaksın.’’ Okuyunca bunları, birllan. İyiliği seçtiğin için asla ama asla pişmanlık duymayacaksın.’’ Okuyunca bunları, bir miktar düşünme fırsatım oldu. Tüm kitapların, filmlerin yalan

miktar düşünme fırsatım oldu. Tüm kitapların, filmlerin yalan söylediğini düşünmeye başladım sonsöylediğini düşünmeye başladım son zamanlarda. İnsanların nasıl kötüleştiğini kendinizde bilfiil görüp tecrübe ettikçe, katlanılmaz bir hâl zamanlarda. İnsanların nasıl kötüleştiğini kendinizde bilfiil görüp tecrübe ettikçe, katlanılmaz bir hâl alıyor durum dostlarım. İnanın… Bunu, içimdeki sancıyı

alıyor durum dostlarım. İnanın… Bunu, içimdeki sancıyı gözümden yaş diye akıtan şu ifadeler gözümden yaş diye akıtan şu ifadeler ileile açıklıyor Wilhelm Schmid, Mutsuz Olmak adlı kitabında: ‘’Bu dünyanın budalalarla dolu ve sırf kendi açıklıyor Wilhelm Schmid, Mutsuz Olmak adlı kitabında: ‘’Bu dünyanın budalalarla dolu ve sırf kendi ‘ben’inin bundan istisna olduğunu açıkça g

‘ben’inin bundan istisna olduğunu açıkça görmek de insanı depresif yapar. Adaletsiz bir örmek de insanı depresif yapar. Adaletsiz bir muameleyemuameleye tabi tutulduğunu hisseden; hayal kırıklığı,

tabi tutulduğunu hisseden; hayal kırıklığı, horlama, aşağılama ve şiddet deneyimi yaşayan insanlar,horlama, aşağılama ve şiddet deneyimi yaşayan insanlar, ezgin olurlar. Bunların hiçbirinin kabullenilmesi g

ezgin olurlar. Bunların hiçbirinin kabullenilmesi gerekmez ama etkilerini ebediyeerekmez ama etkilerini ebediyen bertaraf etmek den bertaraf etmek de mümkün değildir. Kendilerinden hoşlanılmadığında, sevilmediklerinde, (aşkta) sevdikleri ötekinden mümkün değildir. Kendilerinden hoşlanılmadığında, sevilmediklerinde, (aşkta) sevdikleri ötekinden mahrum kaldıklarında veya onun tarafından terk edildiklerinde, mutsuzluğun en

mahrum kaldıklarında veya onun tarafından terk edildiklerinde, mutsuzluğun en derinlerinederinlerine düşebilirler insanlar…’’ Uzun zamandır bu cümleler üzerine

düşebilirler insanlar…’’ Uzun zamandır bu cümleler üzerine kafa yoruyorum; yorulduğumla kalıyorum.kafa yoruyorum; yorulduğumla kalıyorum. Güzelliğin, zarafetin, ehemmiyet göstermenin, ince düşünüp ince eylemenin her daim

Güzelliğin, zarafetin, ehemmiyet göstermenin, ince düşünüp ince eylemenin her daim güzellikgüzellik

getirmediğini kimse öğretmiyor bize. Dahası, öğretmek bir yana, buna dair bir öğüt de vermiyor. Bunu getirmediğini kimse öğretmiyor bize. Dahası, öğretmek bir yana, buna dair bir öğüt de vermiyor. Bunu zamanla siz,

zamanla siz, kendiniz öğreniyorsunuz. …İşte dedim ya, çok güzel diyor Nesimi; şiirce:kendiniz öğreniyorsunuz. …İşte dedim ya, çok güzel diyor Nesimi; şiirce: ‘’Şifâ istemem balından Bırak beni bu

‘’Şifâ istemem balından Bırak beni bu halımdan Razıyım açan gülünden Yeter dikenin batmhalımdan Razıyım açan gülünden Yeter dikenin batmasın Geceasın Gece gündüz o hizmetin Şefaatin kerametin Senin

gündüz o hizmetin Şefaatin kerametin Senin olsun hoş sohbetin Yeter huzurum gitmesinolsun hoş sohbetin Yeter huzurum gitmesin …… Nesimi'yim vay başıma Kanlar karıştı

Nesimi'yim vay başıma Kanlar karıştı yaşıma Yağın gerekmez aşıma Yeter zehirin katmasın’’ Ah yaşıma Yağın gerekmez aşıma Yeter zehirin katmasın’’ Ah anamanam vay anam, şuncacık tadım var idi şu dünya denen zındanda, onunla da bir gelin olamadım anam. Ah vay anam, şuncacık tadım var idi şu dünya denen zındanda, onunla da bir gelin olamadım anam. Ah anam, ah babam… Ah ki siz… İyi ki varsınız.

anam, ah babam… Ah ki siz… İyi ki varsınız.

ümmüşen | ari

ümmüşen | aritmetik sevdatmetik sevda

Bugün günlerden Perşembe ve şehirde yazdan kalma harika bir

Bugün günlerden Perşembe ve şehirde yazdan kalma harika bir hava var. Saat ise 15hava var. Saat ise 15.00 ve Sartre'nin.00 ve Sartre'nin ''Saat üç. Bir şey yapmak isterseniz, bu saat ya çok geç ya çok erkendir. Öğleden sonra acayip bir ''Saat üç. Bir şey yapmak isterseniz, bu saat ya çok geç ya çok erkendir. Öğleden sonra acayip bir ân.''ân.'' demesinin aksine, bu saatlerin günün e

demesinin aksine, bu saatlerin günün en güzel saatleri olduğu fikrindeyim. n güzel saatleri olduğu fikrindeyim. Çayım demini almış ikenÇayım demini almış iken kulağımda Ümmüşen, elimde Behiye… Âna sekinetle ve muhabbetle bakmanın da bir

kulağımda Ümmüşen, elimde Behiye… Âna sekinetle ve muhabbetle bakmanın da bir şiir olduğunaşiir olduğuna inananlar olarak günün en demli vaktinde, tam da şu saatlerde bu sadâları işitiyor olmak saadet inananlar olarak günün en demli vaktinde, tam da şu saatlerde bu sadâları işitiyor olmak saadet olarak

olarak bize yeter. Bunları düşünüp içimden çalan bize yeter. Bunları düşünüp içimden çalan şarkı ile konuşurken, kitabım ise bana şöyle şarkı ile konuşurken, kitabım ise bana şöyle diyordu;diyordu; ‘’Vakitlice düşündüm, terazisi yok bu işlerin ve zaman ancak bu kadar ağırdan alabilirdi kendini. Ne ‘’Vakitlice düşündüm, terazisi yok bu işlerin ve zaman ancak bu kadar ağırdan alabilirdi kendini. Ne toymuşuz zamanında Behiye. Seni izliyorum bir

toymuşuz zamanında Behiye. Seni izliyorum bir cam kenarından; beraber büyüdük sayılırız diyorumcam kenarından; beraber büyüdük sayılırız diyorum ve gizleniyorum her hatanda, bilhassa en

(9)

kafamı, dışarısı buz kesiyor ve bir buğu kaplıyor camı. Siliyorum. Bir anda siliniyor her şey, ne kadar kafamı, dışarısı buz kesiyor ve bir buğu kaplıyor camı. Siliyorum. Bir anda siliniyor her şey, ne kadar net ve hiç yaşanmamışcasına oncası.

net ve hiç yaşanmamışcasına oncası. Baştan başlıyorum. Bir insan kaç defa baştan başlayabilirBaştan başlıyorum. Bir insan kaç defa baştan başlayabilir Behiye? Ne güzelsin, ellerin üşüyor. Soğuğa

Behiye? Ne güzelsin, ellerin üşüyor. Soğuğa hiç dayanamazsın sen ve içeri almak hiç dayanamazsın sen ve içeri almak istiyorum heristiyorum her defasında. Her defasında bir buğu kaplıyor, her çağırışımda. Siliyorum, kendi elimle yapıyorum, defasında. Her defasında bir buğu kaplıyor, her çağırışımda. Siliyorum, kendi elimle yapıyorum, biliyorum ve bir anda yeşile bürünüyorsun en

biliyorum ve bir anda yeşile bürünüyorsun en güzel çiçeklerin kokusu üzerinde. Seninle baharıgüzel çiçeklerin kokusu üzerinde. Seninle baharı kutlamaya geliyorum. Yetişemiyorum bazen. Öyle hızlı açıyor

kutlamaya geliyorum. Yetişemiyorum bazen. Öyle hızlı açıyor çiçeklerin, çıldırtıyor kokusu herkesi veçiçeklerin, çıldırtıyor kokusu herkesi ve korkuyorum. Ya biri koparıp giderse seni? Derhal doğruluyorum ve sona eriyor bu ihtimal. Fakat ne korkuyorum. Ya biri koparıp giderse seni? Derhal doğruluyorum ve sona eriyor bu ihtimal. Fakat ne korkunç ihtimal. Mevsimlere sığamıyorum. Bir fırtına esiyor Behiye, etrafta dehşetli bir

korkunç ihtimal. Mevsimlere sığamıyorum. Bir fırtına esiyor Behiye, etrafta dehşetli bir karmaşa.karmaşa. Savruluyorsun ordan oraya. Son bir

Savruluyorsun ordan oraya. Son bir hamle uzatıyorum elimi, fakat bu sefer ne hamle uzatıyorum elimi, fakat bu sefer ne ben sanaben sana uzanabiliyorum ne de sen

uzanabiliyorum ne de sen elini uzatıyorsun. Saklasam kafamı diyorum, bir elini uzatıyorsun. Saklasam kafamı diyorum, bir buğu kaplasa yine camınbuğu kaplasa yine camın her yerini ve her hatanda, bilhassa

her yerini ve her hatanda, bilhassa en bilerek yaptıkların, hesapsız ve bencilce. Doğrultuyorumen bilerek yaptıkların, hesapsız ve bencilce. Doğrultuyorum kendimi, duruluyor fırtına ve ardından sığamıyor

kendimi, duruluyor fırtına ve ardından sığamıyor göğe güneş. Baştan başlıyorum. Senle bigöğe güneş. Baştan başlıyorum. Senle biz Behiye, birz Behiye, bir vakitler bir ihtimaldik. Fakat

vakitler bir ihtimaldik. Fakat ne güzeldik.’’ | Muhsin Tulukçu, Behiye Öyle sanıyorum ki ne güzeldik.’’ | Muhsin Tulukçu, Behiye Öyle sanıyorum ki sevginin israfısevginin israfı olmaz ve sevgiye dair yapılan hiç

olmaz ve sevgiye dair yapılan hiçbir hesap çarşıya uymaz dostlarım. Seveceksen, seveceksin. Bu; akılbir hesap çarşıya uymaz dostlarım. Seveceksen, seveceksin. Bu; akıl ile kalbin çelişmesi deyû basmakalıp

ile kalbin çelişmesi deyû basmakalıp bir yeni çağ uydurması mânâsında değil… Mizanı, sadece bir yeni çağ uydurması mânâsında değil… Mizanı, sadece aklaakla atfetmekten imtina ederim zira akıl ile k

atfetmekten imtina ederim zira akıl ile kalbi birbirinden ayıran modern tıbba dargınım. albi birbirinden ayıran modern tıbba dargınım. Günün enGünün en güzel vakitlerinde size bir miktar Ümmüşen diliyor

güzel vakitlerinde size bir miktar Ümmüşen diliyor ve Behiye ile hasbihâlime devam ediyorum.ve Behiye ile hasbihâlime devam ediyorum. Topla

Toplayın gönül çiçeklerinizi, koşun yın gönül çiçeklerinizi, koşun sevdiklerinize... Vaktsevdiklerinize... Vakt--i şerîfler hayr olsun.i şerîfler hayr olsun.

o kömür gözlerin... o kömür gözlerin...

Şiir şiir dediler, kötü şiir yoktur kötümser şâir vardır dediler; heveslenip iki satır karaladım gece. Şiir şiir dediler, kötü şiir yoktur kötümser şâir vardır dediler; heveslenip iki satır karaladım gece.

Vaktin öğlen, günün en sıcak, güneşin en aydınlık olduğu ân vardım ayağına, sokuldum yanına. Dedim, Vaktin öğlen, günün en sıcak, güneşin en aydınlık olduğu ân vardım ayağına, sokuldum yanına. Dedim, "Bak." Bir göz attı,

"Bak." Bir göz attı, başını kaldırıp alaylı bir şefkâtle yüzüme baktı başını kaldırıp alaylı bir şefkâtle yüzüme baktı da dedi, "Benim mahda dedi, "Benim mah--ı tâbânım,ı tâbânım, olmaz. Sen şiir yazamazsın, sen anc

olmaz. Sen şiir yazamazsın, sen ancak şiir yazdırırsın." Sevinsem mi üzülsem mi ak şiir yazdırırsın." Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. İşte o ânbilemedim. İşte o ân bir

bir türkü çalmaya başladı içimde; "Dilim dönse bir kelâmım var idi, Yüreğime bastı yol etti beni... ... Butürkü çalmaya başladı içimde; "Dilim dönse bir kelâmım var idi, Yüreğime bastı yol etti beni... ... Bu yara, bir kaşı karaya kul etti beni."

yara, bir kaşı karaya kul etti beni."

ferâhfezâ mevlevî âyini 4. selam ferâhfezâ mevlevî âyini 4. selam

Bugün yine, sık sık uğradığım bir kitabevine düştü yolum. Raflar arasında gezinirken ne şanslıyım ki Bugün yine, sık sık uğradığım bir kitabevine düştü yolum. Raflar arasında gezinirken ne şanslıyım ki Sultan Veled’in Rebabnâme adlı eseri çıktı karşıma. Kocaman bir kitap, ismi ile müsemmâ. Sanki bir Sultan Veled’in Rebabnâme adlı eseri çıktı karşıma. Kocaman bir kitap, ismi ile müsemmâ. Sanki bir yürek mengenesi… Kucakladığım gibi bir

yürek mengenesi… Kucakladığım gibi bir masa bulup oturdum ve kitabı serdim önüme. masa bulup oturdum ve kitabı serdim önüme. Şöyle diyorduŞöyle diyordu bir yerinde, ‘’Âşk âlemine dair birçok sözler ve sırlar vardır ki ifâde ve anlatımlara sığmaz. Hakk Teâlâ bir yerinde, ‘’Âşk âlemine dair birçok sözler ve sırlar vardır ki ifâde ve anlatımlara sığmaz. Hakk Teâlâ onları, rebab gibi sâzlardan ortaya çıkarır. Âşıklar bu esrarı onların seslerinden anlayarak dertlerine onları, rebab gibi sâzlardan ortaya çıkarır. Âşıklar bu esrarı onların seslerinden anlayarak dertlerine derman ederler. … Çünkü Cenâb

derman ederler. … Çünkü Cenâb--ı Hakk bize rûhun sırlarını buldurttu ki o ne lisana sığar ne deı Hakk bize rûhun sırlarını buldurttu ki o ne lisana sığar ne de açıklamaya. O esrar, âşıklara, bizden,

açıklamaya. O esrar, âşıklara, bizden, dilsiz olduğumuz hâlde, nağmelerimiz vasıtasıyla erişir. Cenâbdilsiz olduğumuz hâlde, nağmelerimiz vasıtasıyla erişir. Cenâb--ıı Hakk, rebab gibi, âşıkların dertlerine derman olacak yüz çeşit sâz ortaya çıkarmıştır. Tâ ki onlar, bu Hakk, rebab gibi, âşıkların dertlerine derman olacak yüz çeşit sâz ortaya çıkarmıştır. Tâ ki onlar, bu sırları, onların nağmelerinden dinleyerek anlasınlar…’’ Sanat üzerine ne

sırları, onların nağmelerinden dinleyerek anlasınlar…’’ Sanat üzerine ne kadar düşünüyor, Allah’akadar düşünüyor, Allah’a sanatın varlığı için ne kadar şükrediyorsunuz bilmem ama ben bu satırları okuduktan sonra gönlümün sanatın varlığı için ne kadar şükrediyorsunuz bilmem ama ben bu satırları okuduktan sonra gönlümün kaynayıp göz pınarlarımdan dışarıya

kaynayıp göz pınarlarımdan dışarıya taşıvermesine engel olamadım. Hodbin kültürün kirlettiği sestaşıvermesine engel olamadım. Hodbin kültürün kirlettiği ses d

dünyamıza, okuduğumuz metinlere, takip ettiğimiz yazarlara, zaman ünyamıza, okuduğumuz metinlere, takip ettiğimiz yazarlara, zaman harcadığımız uğraşlara, sanatharcadığımız uğraşlara, sanat saydığımız unsurlara bu sebeple dikkat etmemiz gerektiği fikrindeyim. Benim sanat

Referensi

Dokumen terkait

Bantuan Honorarium Tenaga Pengajar PAUD Meningkatkan SDM Anak Awiluar 7 Dusun 50.000.000. Bantuan Honorarium Tenaga Pengajar MD Awiluar 7 Dusun

Pemeriksaan ini bertujuan mengukur tekanan darah pada pangkal arteri oftalmika, baik diastolik maupun sistolik dengan cara memberikan tekanan dari luar terhadap

Pariwisata merupakan sektor utama bagi Kabupaten Klungkung. Seiring dengan peran sektor pariwisata sebagai salah satu sektor penggerak ekonomi di daerah, dapat dikatakan

Tata kalimat yang digunakan dalam bahan ajar ebook mengacu pada kaidah Bahasa Indonesia yang baik dan benar.. Masih ada beberapa struktur kalimat yang harus

Karakteristik data spasial adalah heterogenitas spasial yang menyebabkan pengaruh variabel prediktor terhadap respon pada setiap lokasi berbeda-beda, sehingga

Sebagai alternatif, atau jika tidak terlarut air, serap dengan bahan kering yang lengai dan isikan dalam bekas pelupusan bahan buangan yang wajar.. Buang melalui kontraktor

Sejalan dengan penelitian sebelumnya (23) yang menjelaskan adanya hubungan antara konsumsi fast food lokal dengan kejadian obesitas, yaitu konsumsi fast food lokal ≥ 71 kali/