EKİM 2008 AYLIK YEMEK KÜLTÜRÜ DERGİSİ
Yemek.Nâme
kağıt gibi
İÇİNDEKİLER EDİTÖRDEN 4 YENİBİRŞEYLER 6 GÜLNAME 8 kAğıTGİBİİNcE 10 ELMALıçıTıRLAR 14 ANTEpfısTıkLısARMA 19 fısTıkLıBuRMA 23 fıNDıkLıBAkLAvA 26 çıTıRBÖREk 28 ıspANAkLısARMA 33 YAMukDAGÜzELDİR! 34 ıŞıLıŞıLMENÜLER 38 MİLfÖYDEDOMATEssOsLupİRzOLA 40 pAzıLıpAsTıRMALıMİLfÖYBÖREk 42
15.sAYı
ŞEfTALİLİkAfEsTATLısı 46 NEjAT BİREcİk 50 ANTALYAGÜNLÜğÜ: TuRuNçkOkuLuDÜŞLER 62 TuLuMpEYNİRLİ kÖzLENMİŞBİBERMEzEsİ 64 ıhLAMuR 68 sucukLuYuMuRTADEYİpGEçMEYİN 74 Nuh’uNGEMİsİNDENkERBELA’YAAŞuRE. 80 EkİM’DEDOğMAk 86 fİMOLATA 92 çÖMLEk’TEfAsuLYENİNTADıBAMBAŞkA 96
EDİTÖRDEN Tekrar merhaba;
Ramazan ayını geride bıraktığımız şu günlerde serin bir sonbahara merhaba dedik. Sağanak yağ-murlarla başladı ekim ayı. Bazı yerlerdeki sel fela-ketleri bile küresel ısınmanın sık sık konuşulduğu günlerde sevindirici sayıldı.
Bir paket baklavalık yufka ile değişik neler yapabi-liriz diye düşünüp işe koyulduk. Kapak konumuz dışında bu sayımızda Işıl bizlere milföylü tarifler hazırladı. Genç bekarımız Nusret bey, sucuklu yu-murta yapmanın püf noktalarını bizimle paylaştı. Deniz’in fimolatları sizleri ve misafirlerinizi baştan çıkartacak, dikkatli olun. Melike sonbahar çocuğu olmaktan bahsedecek, bu vesile ile tüm Yemek. Name ekibi olarak kendisinin doğum gününü kutluyoruz. Süleyman bey yazısının son bölümüy-le bizimbölümüy-le beraber olacak. Gülname’yi bu ay çok büyük heyecanlar bekliyor. Nejat Birecik ile yap-tığımız röportajı beğeneceğinizi umarız. Bu sayı-mızla beraber Dobisko.com’dan Elif Yılmaz bizler-le birbirinden güzel mekanları paylaşacak.
Sonbahar ile değişen havalardan etkilenmeden sağlıklı bir ekim ayı geçirmenizi dileriz. Ağzınızın tadı hiç eksilmesin.
yazılar
DENİZ ÖZMEN olmadibastan.blogspot.com DEVLETŞAH ÖZCAN devletsah.com ELİF YILMAZ dobisko.com IŞIL IŞIK GÜLSAÇpolilermutfakta.blogspot.com MELİKE TÜRKAN BAĞLI gorunmezkentler.blogspot.com NUSRET KILIÇ
SÜLEYMAN SÖNMEZ gunesintamicinde.com
fotograflar
CEM VEDAT IŞIK isik.net DENİZ ÖZMEN DEVLETŞAH ÖZCAN ELİF YILMAZ NUSRET KILIÇ
illüstrasyon
BENGİ GENÇER bengigencer.comtasarım
BARIŞ ÖZCANDünyaca ünlü İn-giliz ev aletle-ri markası Morphy Richards’dan Food Fusion el blender seti... Kesip, doğra-yıp, karıştırıp en
gü-zel soğuk içecekleri, tarifleri, çorbala-rı, milk shakeleri yapabileceğiniz bu şık setin yanında bir yemek tarifi kita-bı da veriliyor.
YENİ BİR ŞEYLER
el blender seti
mutfak
mutfak
yardımcıları
Rengarek mutfak yardımcılarının ilk akla gelen markası Gondol’un ürünleri bulaşık makinesi, buz-dolabı ve mikrodalgaya girebi-liyor. Dünyanın her yerine ihraç edilen Gondol’lar insan sağlığına zararlı hiçbir madde içermiyor.
Nevşah Fidan’ın Sistem
Yayınları’ndan çıkan “Canlı Gıdalar ile Gelen Sağlık” adlı kitabında, canlı gı-dalarla beslenmenin hayatımızda ne gibi mucizeler yarattığı, yararları, yi-yecekleri en iyi şekilde hazırlama ve pişirmeden lezzetli hale getirmenin ipuçlarını öğretiliyor.
canlı yaşayan
gıdalar
KAPAK
kağıt gibi ince
Baklava yufkalarını ilk defa Ankara’daki evimize yakın ithal, Türkiye’de az bulunan malzeme-lerin bol olduğu bir markette gör-düm. Hemen bir paket aldım. Açık-çası ne yapacağımı da pek bilme-den aldım.
Eve gelip paketi açtığımda kağıt gibi dokusu beni şaşırttı. Çocuk-luğumda sınav sorularının basıldı-ğı teksir kabasıldı-ğıdına benziyordu. Azı-cık tadına baktım, hiçbir şeye ben-zemiyordu. Küçük bir tepsiye 8 -10 yapraktan 2 kişilik baklava yaptım. Geriye kalan 40 yaprağı dolaba kal-dırdım. Yaklaşık bir ay müddetince yaprak yaprak pratik tatlılar, börek-ler yapmakta kullandım.
Zamanla baklavalık yufka her yerde bulunur oldu. Tabi benim dolabım-da dolabım-da her zaman bulunanlar liste-sinde yerini aldı.
hazırlayan: DEVLETŞAH
Baklava yufkasıyla hızlı ve
lez-zetli tarifler hazırlamak çok
ko-lay. Tek yapmanız gereken
hayal-gücünüzü kullanmak.
Saman kağıdı-na benzeyen bu yapraklar, benim gibi hamur açma konusunda ye-teneksizlerin ha-yatını kolaylaştı-racak. Baklavalık olduğuna bak-mayın, çok güzel çıtır çıtır börek-ler için de zemin oluşturuyor.
MALZEMELER
10 yaprak baklava yufkası
1 çay bardağı sıvıyağ
Pudra şekeri
İçi için
2 adet elma
1 çay bardağı şeker
1 çay bardağı ceviz
1 çay kaşığı tarçın
Hazırlanışı
01
Elmaların kabukları soyulup rendelenir.02
Elmalar, şeker, ceviz ve tarçın ile pişirilip soğutulur.03
Baklava yufkası tezgaha serilip yağlanır.04
Yumuşayan yufka boylamasına ikiye katlanarak uzun birparça elde edilir.
05
Elmalı karışımdan yufkaın ucuna konulup rulo yapılır.06
Hazırlanan rulolar tepsiye dizilip 180 dereceye ısıtılmış fırında kızarana kadar pişirilir.07
Fırından alınıp ılıklaşan tatlının üzerine pudara şekeri serpilir.antepfıstıklı
sarma
250 gram tereyağ
Şerbeti için
5 su bardağı şeker
3,5 su bardağı su
1/2 adet limon suyu
Hazırlanışı
01
Şeker ve su bir tencerede koyulaşıncaya kadar kaynatılır.02
Şerbet kıvam alınca limon suyu eklenip, bir taşım daha kaynatıldıktan sonra ocaktan alınıp, soğutulur.03
Tereyağının 100 gramı eritilir.04
Baklava yufkasının bir yaprağı serilip üzerine eritilmiş tereyağı sürülür.05
1/3 su bardağı fıstık tüm yaprağın üzerine düzgünce serpilir.06
Fıstıklı baklava yufkası sıkıca rulo yapılıp, tepsiye alınır.07
Bütün yufkalar hazırlanıp tepsiye dizildikten sonra düzgünce dilimlenir.08
Bu arada kalan tereyağı eritilir.10
Yağlanan sarmalar 200 dereceye ısıtılmış fırında, 15 dakika kadar pişirilir.11
Fırından çıkan tepsi sıcakken soğuk şerbet ile şerbetlenip, çekmesi için beklenir.MALZEMELER
15 yaprak baklava yufkası
1,5 su bardağı antepfıstığı
250 gram tereyağ
Şerbeti için
5 su bardağı şeker
3,5 su bardağı su
1/2 adet limon suyu
Hazırlanışı
01
Şeker ve su bir tencerede koyulaşıncaya kadar kaynatılır.02
Şerbet kıvam alınca limon suyu eklenip, bir taşım daha kaynatıldıktan sonra ocaktan alınıp, soğutulur.03
Tereyağının 100 gramı eritilir.04
Baklava yufkasının bir yaprağı serilip üzerine eritilmiş tereyağı sürülür.05
Yumuşayan yufka 6 eşit dikdörtgene bölünür.06
Her parçanın uzun kenarına bir sıra halinde fıstık dizilir.09
Yağlanan burmalar 200 dereceye ısıtılmış fırında, kızarana kadar pişirilir.10
Sıcak tatlılar soğuk şerbet ile şerbetlenip, çekmesi için beklenir.MALZEMELER
1 paket baklavalık yufka
200 gram tereyağı
1 çay bardağı sıvıyağ
2 su bardağı fındık
Şerbeti için
3 su bardağı şeker
3 su bardağı su
1 yemek kaşığı limon suyu
Hazırlanışı
01
Tereyağı eritilip sıvıyağ ile karıştırılır.02
Baklava yufkasının bir yaprağı tepsite serilip üzerine yağ karışımı sürülür.03
Paketin yarısı bu şekilde üstüste konulduktan sonra fındıklar serpilir.04
Bütün yufkalar yine yağlanarak üst üste serilir.05
Arzu ettiğiniz şekilde tatlınızı dilimeyip, önceden 180 dereceye ısıtılmış fırında üzeri kızarana kadar pişirilir.06
Pişen tatlılar fırından çıkartılıp soğutulur.07
Servis yapılmak istenildiğinde şeker ve su bir tencerede koyulaşıncaya kadar kaynatılır.08
Şerbet kıvam alınca limon suyu eklenip, bir taşım daha kaynatıldıktan sonra ocaktan alınır.09
5-10 dakika ılıklaştırılan şerbet tatlının üzerine dökülüp, çekmesi beklenir.MALZEMELER
5 yaprak baklava yufkası
100 gram beyaz peynir
4-5 dal maydanoz zeytinyağı süt
haşhaş tohumu susam
Hazırlanışı
01
Peynir ezilip içine maydanoz karıştırılır.02
Baklavalık yufkanın bir tanesi alınıp fırça yardımıyla üzerine zeytinyağı sürülüp, yağlı kısım içte kalacak şekilde ortadan ikiye katlanp, tepsiye alınır.03
Tepsideki yufkanın üzerine yağ sürülür.04
İkinci yufkaya da aynı işlem uygulanır.05
Üzerine peynirli karışımın yarısı serpilir.06
Bir yufka daha yağlanıp, peynirli karışımın üzerine yayılır.07
Kalan peynirler de tepsiye dökülüp son iki yufka da yağlanıp tepsiye konulur.08
Böreğin üzerine bol miktarda süt sürülür.09
Börek dilimlenir.10
Susam ve haşhaş tohumu serpilir.11
Önceden 175 dereceye ısıtılmış fırında üzeri kızarana kadar yaklaşık 15 dakika pişirilir.MALZEMELER
10 yaprak baklava yufkası
5 yemek kaşığı ıspanak püresi
1 çay bardağı zeytinyağı
1 çay bardağı kaşar peynir rendesi
Beşamel sos için
2 yemek kaşığı un
1/2 çay bardağı zeytinyağı
1,5 su bardağı süt
Hazırlanışı
01
Un ve yağ kavrulur.02
Süt ilave edilip, kıvam alıncaya kadar karıştırılarak pişirilir.03
Pişen beşamel sosun içine ıspanak püresi ve kaşar peynir rendesi konulup karıştırılır.04
Baklava yufkası tezgaha yayılıp, üzeri yağlandıktan sonra ortadan ikiye katlanır.05
Hazırlanan ıspanaklı sostan bir kenarına konulup, sarılır.06
Tepsiye dizilen sarmaların üzerine yağ sürülüp, önceden 200 derece ısıtılan fırında kızarana kadar pişirilir.yazı ve fotoğraf DEVLETŞAH
Fotoğrafçılığın en önemli kurallarından bir tanesi yatay düzlemle-rin, ufuk çizgisinin, kadrajda dümdüz olmasıdır. Bir kaç derecelik yamukluk fotoğrafı başarısız kılmaya yeter.
Ancak konu yemek fotoğrafçılığı olunca durum değişir. Farklı ba-kış açıları, eğimler yiyeceklere, mutfak eşyalarına hareket katar.
Masa üzerinde duran dikdörtgen pirizma şeklindeki tuzluk oldu-ğu gibi çekildiğinde, insanı cezbeden bir fotoğraf elde etmek zor-dur. Fakat normalde görmeye alışık olmadığımız şekilde, eğik ola-rak kadrajlandığında, kareye gelen hareket ve 3. boyut duygusu fotoğrafa cazibe katmış olur.
Okuduğum garip araştırmalardan birisinde, müşterilerin bir ürü-nü almaya karar vermeden önce, son bakışlarını kafalarını sağa tırarak yaptıkları yazılıydı. Bu yazıyı okuduktan sonra alışveriş ya-panlara dikkat ettiğimde, tespitin doğru olduğu kanaatine var-dım. Hatta bir kaç defa kendimi kafamı sağa doğru eğmiş, aynada üzerime giydiğim elbiseye bakarken buldum.
Yemekleri almayı düşündüğümüz ürünler olarak varsayarsak, fotoğraf makinamızla son defa eğik olarak bak-mak, onları almaya karar verdiğimiz anki etkilenme duygusunu yakalamak için bir fırsat olabilir.
Zaman zaman yamuk fotoğraflar çek-mek, hoş etkiler yaratmak için idealdir.
IŞIL IŞIL MENÜLER
Davet sofralarınız için nefis bir et ye-meği…
01
yazı
IŞIL IŞIK GÜLSAÇ fotoğraf
CEM VEDAT IŞIK
MİLfÖYhAMuRuYLApRATİkvE
ŞıkGÖRÜNÜMLÜTARİfLER
Beklenmedik mi-safirleriniz için pra-tik ve lezzetli bir öneri…
02
Meyveli tatlılardanhoşlananlar için…
01
MİLfÖYDEDOMATEs
sOsLupİRzOLA
MALZEMELER
8 parça kuzu pirzola 4 yaprak milföy hamuru 2 adet orta boy domates 1 adet yumurtanın sarısı 2 diş sarımsak
1 çay kaşığı kekik
Tuz, karabiber Alüminyum folyo
Hazırlanışı
01
Kuzu pirzolalarını yapışmaz bir tavada yağ eklemeden pişirin. Kemik kısımlarını alüminyum folyo ile kaplayın.02
2 domatesi rendeleyin, dövülmüş sarımsakları, kekik, tuz ve karabiberi ekleyerek pişirin.03
Her bir milföy hamurunu üçgen şekli elde edecek şekilde ikiye bölün.04
Her bir üçgenin ortasına gelecek şekilde bir adet pirzola yerleştirin. Uçlarını arkada birleştirin.05
Hamurların üzerine yumurta sarısı sürün.06
180 ºC’de önceden ısıttığınız fırında hamurlar pembeleşinceye kadar pişirin.07
Servis tabağına bir kaşık domatesli sostan koyun. Üzerine pirzolaları yerleştirin.02
pAzıLıpAsTıRMALı
MİLfÖYBÖREk
MALZEMELER
4 yaprak milföy hamuru
1 adet orta boy soğan
1 bağ pazı
4–5 dilim pastırma
1 kibrit kutusu beyaz peynir
4 yemek kaşığı rendelenmiş kaşar peynir
1 adet yumurtanın sarısı
3 yemek kaşığı zeytinyağı Tuz, karabiber
Hazırlanışı
01
Yemeklik doğranmış soğanı bir tencerede zeytinyağı ile pembeleştirin. Üzerine pazıları ekleyerek pazıların rengi dönene kadar pişirin. Oda sıcaklığına kadar soğutun.02
Küçük küçük doğradığınız pastırmaları ve ezilmiş beyaz peyniri pazıya ekleyin. Tuz ve karabiber ilave edin. İç malzememiz böylece hazır olmuş olacak.03
Milföy hamurlarını oda sıcaklığında bekleterek yumuşamalarını sağlayın. 4 yaprağı merdane yardımıyla birleştirin.04
Kare şeklinde elde ettiğiniz büyük milföy yufkasını kenarlarındanbirer cm boşluk kalacak şekilde katlayın.
05
İçte kalan kısma çatal batırarak hamurun kabarmasını önleyin.06
Milföy hamurunun üzerine hazırladığınız içi koyun, kıvırdığınız kenar yerlere yumurta sarısı sürün. Rendelenmiş kaşar peynirini harcın üzerine serpin.07
180 ºC’de önceden ısıttığınız fırında hamurlar pembeleşinceye kadar pişirin.03
TATLısı
ŞEfTALİLİkAfEs
MALZEMELER
2 adet orta boy şeftali
6 adet milföy hamuru
2 yemek kaşığı badem içi
1 çay kaşığı tarçın
1 adet yumurtanın sarısı
3 yemek kaşığı toz şeker
1 yemek kaşığı sıvıyağ
Karamel sosu için:
3 yemek kaşığı toz şeker
2 yemek kaşığı su
2/3 su bardağı krema
Hazırlanışı
01
Şeftalileri geniş bir kaseye koyarak üzerine sıcak su ekleyin, 1 dakika bekletin (bu işlem kabuklarının kolay soyulmasını sağlayacak).02
Şeftalilerin kabuklarını soyun, ikiye kesip çekirdeklerini çıkartın.03
Çekirdek yerlerine birer tatlı kaşığı toz şeker ve iç bademleri koyun.04
Milföy hamurlarının dört tanesinden bir bardak ağzı ile yuvarlaklar çıkartın. Bu yuvarlaklariçine biraz tarçın serpin. Şeftalileri bademli taraf altta olacak şekilde yuvarlak hamurların üzerine yerleştirin.
05
Kalan hamurlari ikiye bölün. Her bir parça üzerine alt alta çizikler atın (kafes şekli verebilmek için) Yuvarlak kestiğiniz hamurların kenarını suyla çok hafif ıslatın. Her bir şeftalinin üzerine kafes şeklinde hamurlardan serin. Dışarı taşan hamurları kesin.06
Şeftalileri yağladığınız borcama koyun, çırpılmışyumurtayı üzerlerine sürün, toz şeker serpin. Altın rengi alana kadar önceden 180°C’ye ısıtılmış fırında pişirin.
07
Karamel sosunu yapabilmek için tencerede şekeri çözülene kadar suyla birlikte ısıtın. Şurup koyu kahverengi renge gelene kadar kaynatın (rengi bir anda koyulaşabilir dikkat edin). Tencereden geride durarak dikkatlice kremayı ekleyin. Kısık ateşte sürekli karıştırarak pürüzsüz hale gelinceye kadar pişirin.RÖPORTAJ
Nejat
Birecik
hazırlayan DEVLETŞAHOn
parma-ğında On
marifet:
Onu
önce
Zeki
AlAsyA
Metin
AkpınAr
iki-lisinin
HAstAne
diZinde
ilaç
tAnıtımcı-sı
OlArAk
gördük,
dAHA
sOnrA
çocuk-lAr
duyMasın’daki
psikolog
sinan
rOlü
ile
ekrAnlArımızın
en
sevilen
Misafir-lerinden
Oldu.
nejAt
Birecik
ile
Bir-likte
yaptığıMıZ
iftarın
ArdındAn
ken-disinin
haZırladığı
nefis
güllAcı
1963 Karabük doğumluyum. İlk ve orta öğretimimi orada ta-mamladım. Daha sonra baba-mın işi gereği İskenderun’a yer-leştik ve liseyi de orada bitir-dim. İstanbul Üniversitesi Dev-let Konservatuarını kazandı-ğımdan bu yana da İstanbul’da yaşıyorum. Profesyonel olarak 18 yıldır oyunculuk yapıyorum. Geçen yıl İstanbul Şehir Tiyat-roları Genel Sanat Yönetmen Yardımcılığı görevinden Koca-eli Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği’ne atandım. Bir senedir Kocaeli’nde görev ya-pıyorum.
T
iyaTrocu olmaya nasil karar verdiniz?
Aslına bakarsanız insanlar bu kararı orta okul, lise yıllarında okullarında oynanan oyunlar-da görev alınca, içlerine düşen ateşle alıyorlar. Ama bende du-rum böyle olmadı. Ben okudu-ğum eselerin de etkisiyle ken-di kenken-dime bu kararı aldım.
çok önemli hocaların öğrenci-si oldum.
A
ileniz nAsil kArşilAdi?
Pek birşey demediler. Onlar doktor olmamı istiyorlardı. Ben tiyatrocu olmasaydım, diplo-mat olup yurtdışında ülkemi en iyi şekilde temsil etmeyi is-terdim.
O
ynAyAcAğiniz yA dA tiyAt-rolarda oynanacak oyun
-lari nasil seçiyorsunuz
?
Benim sanat anlayışım ‘halka rağmen’den geçmiyor. Geliş-mekte olan bir toplum olduğu-muz için sanat sanat için değil toplum için olmak durumun-da. Şu anda sanatın sanat ol-ması lüksü malesef yok. İnşal-lah o günler de gelir. O yüzden ben klasikleri ya da halkımıza birşeyler katacağına inandığım eserleri seçiyorum. Ayrıca öde-nekli bir tiyatroda vazifeli
oldu-ğum için devletin parasını soka-ğa atacak oyunlara göz yuma-mam.
“ç
ocuklard
uymasin”
daki rolünüz de Buna uygundu herhalde?
Evet. Türk anne ve babasının rol model tipi olan bir aile ile ilgiliy-di ilgiliy-dizi. Çocukların gelişimi, aile-nin etkisi. Tabi bu rolle de çok bilinir oldum. Geçenlerde kızım ‘baba arkadan psikolog diye ba-ğırıyorlar’ dedi. Hala etkisi
de-vam eden bir rol. Sanırım uzun yıllar da devam edecek. Başlar-da yolBaşlar-da çevirip dertlerini anla-tanlar daha çoktu şimdi azaldı. Bu rolden sonra ailemin beni iyi tanıdığını düşündüm. Gerçek-ten doktorluk benim severek yapabileceğim bir işmiş.
e
n unutAmAdiğiniz rOlne-dir
?
Uğur Yücel’le yaptığımız “Alaca Karanlık Kuşağı”ndaki rolümü sevmiştim.
BeniM
sAnAt
AnlAyı-şıM
‘HAlkA
rağMen’den
geçMiyor.
gelişMek-te
OlAn
Bir
tOplum
Ol-duğuMuZ
için
sAnAt
sA-nAt
için
değil
tOplum
B
ir role nasil hazirlani-yorsunuz
?
Karakteri psikolojik ve fizyolo-jik olarak tahlil ediyorum. Son-ra eğer tiyatroysa repliklerimi ezberlerim. Televizyonda buna ihtiyaç yok. Zaten televizyon bambaşka bir oyunculuk kül-türü. Rolleri pek fazla içselleş-tirmemeye çalışıyorum. İçsel-leştirildiği taktirde tiyatro insa-nın psikolojisini bozabilir. Dü-şünsenize hergün çıkıp başka birini oynuyorsunuz. İçselleşti-rirseniz kim olduğunuzu karış-tırabilirsiniz. Evet, karakterinizi en iyi şekilde oynayabilmek için onu iyi tanımalı ve analiz etme-lisiniz ama asla o olmamalısınız. En azından işinizi işte bırakmayı bilmeniz gerekir.
m
uTfakla araniz nasil?
Çok iyidir. Hayatının büyük kıs-mı Antakya’da geçmiş, Antak-yalı birisi olarak yöremizin mut-fağını çok sever ve iyi bilirim. Özellikle kızıma birşeyler hazır-lamaktan çok büyük mutluluk duyuyorum.
n
Asil bAşlAdi mutfAklA ilişkiniz?
Aslına bakılırsa ufak yaşlarda başladı. Babamın işi evimize çok yakındı. Ben mutfakta ders çalışırken anneciğim öğle meğine gelecek babam için mek hazırlardı. Babam da ye-meğe düşkündür. Sabahla öğle arası bir kaç defa arayıp anne-me ne pişireceğini, neye karar verdiğini sorardı. Mutfak alışve-rişini de o yapardı. Tabi durum böyle olunca evde öğle ve ak-şam yemekleri aynı olmaz, de-ğişik çeşitler yenilirdi. Sofraları-mızda hep çekirdek ailemiz top-lanırdı. Bu nedenle mutfak be-nim için önemlidir.
b
u durumdA en sevdiğiniz muTfakannenizinkisi...
Evet tabiki. İnsanlar büyürken yedikleri yemeklere aşina olu-yorlar. Birçok erkek annesinin yemeğini bu alışkanlıkla arı-yor. Tıpkı insanın kulağına en güzel gelen dilin anadil olma-sı gibi. Yapılan araştırmalarda Osmanlı’nın gittiği, hüküm
sür-yor. Biz onlardan, onlar da biz-den kelimeler almış. Biz onla-rın anadillerine sirayet etmi-şiz. Bence dille beraber yemek kültürü de o bölgelere yerleş-mede etkin olmuş. Bizim hal-kımız hiç yemediği yiyecekle-ri o bölgeleyiyecekle-rin insanlarından öğrenmiş, kendisinin alışkan-lıklarını da oralara yerleştirmiş. En basit ve ilk aklıma gelen ör-nek: Milföy hamuru, Osmanlı-ların 1000 yaprak hamuru Viya-na kuşatması ile Avrupa’ya ta-şınmış. Şimdi biz 1000 yaprak hamuru yerine onların dilinde milföy diyoruz. Araştırılsa kim-bilir daha neler çıkar.
n
asilBesleniyorsunuz?
Şu sıralar oldukça dengeli. Bu yılın başlarında kolestrole da bağlı ciddi bir kalp rahatsızlığı geçirdim. Bu nedenle artık ye-diklerimize çok dikkat ediyo-rum.
e
nsevdiğiniz yemek nedir?
Patlıcanın her şeyini çok sevi-yorum. Hiç fark etmez içinde patlıcan olsun yeterli benim için.
P
eki yemek seçermisiniz?
Kereviz yemem. Enginar da ye-mezdim. Ama son zamanlar-da okuduklarımzamanlar-dan enginarın
HAmuru
viya-nA
kuşatMası
ile
AvrupA’yA
taşınMış.
şiMdi
BiZ
1000
yAprAk
HAmuru
yerine
OnlArın
dilinde
Milföy
diyoruZ.
araştırılsa
kiMBilir
dAHA
neler
çıkar.
ne mucizevi bir besin olduğu-nu öğrendim. O yüzden kendi-mi yemek için zorluyorum.
y
ApmAyi en sevdiğiniz yemek nedir?
Sini kebabı diye geçerler. Pa-zarcıların pazara geldiklerinde yaptıkları bir yemektir, Arap ke-babı da denir. Pazarcılar pazara gelirken yanlarında getirdikle-ri kavrulmuş kıymayı, pazardan temin ettikleri zerzavatla pişirip öğlenleri yerlermiş. Bu gelenek-ten çıkmış bu yemek. Bu tip hi-kayesi olan yemekleri yapma-yı da yemeyi de seviyorum. Me-sela babamın bir pazı kökü ye-meği vardır. Çok lezzetlidir. Ama bakıldığında yokluktan çıkmış bir yemektir. İnsanlara kökle-ri bile değerlendirmeyi öğre-ten yokluktan. O yemeği yerken bu düşünceler geçer hep aklım-dan.
e
şiniz mutfAktAOlmAnizA ne diyor?
O çok memnun bu durumdan. Zaten kendisinin mutfakla pek
arası olmadığı için bana sesi-ni çıkartmıyor. Ayrıca besesi-ni bu dünyada en mutlu eden şeyden de mahrum bırakmak istemez herhalde...
n
eymiş O? y
emek pişirmek mi?
Hayatımdaki en önemli iki ka-dına -karıma ve kızıma- yemek pişirmek, onları ellerimle besle-mek.
Genelde beyler mutfağa girdi-ğinde hanımlar arkadan çıkan işler yüzünden pek memnun olamıyorlar da o bakımdan sor-dum.
O konuda çok titizimdir. Mut-faktan çıktığımda girdiğimden daha düzenli ve temiz bırakı-rım. Çalışırken ortalıkta dağınık-lıktan başta kendim hoşlanma-dığım için de derli toplu çalışı-rım.
k
izinizlAmutfAğA giriyOr musunuz?
kızım
annesi
ile
beraber
kurabiyeler
kekler
yapıyor.
Ga-liba
Devletsah.com
okurları
benden
önce
onu
ballı
kurabi-yeleri
ile
tanıdı.
nA
-kArımA
ve
kı-zımA-
yemek
pişir-mek,
OnlArı
elle-riMle
beslemek.
hayatıMdaki
en
öneMli
iki
kAdı-nA
-kArımA
ve
kı-zımA-
yemek
pişir-mek,
OnlArı
elle-riMle
beslemek.
Çünkü elleri ile mıncıklamak-tan, yoğurmaktan hoşlanıyor. Dolayısı ile annesi ile beraber kurabiyeler kekler yapıyorlar. Galiba Devletsah.com okurları benden önce onu ballı kurabi-yeleri ile tanıdı.
e
veT,
haklisiniz. s
on ola-rak yöreselmuTfaklarin yApildiği restOrAnlAr hAk
-kindAne düşünüyOrsunuz
?
Bence herkes herşeyi yapma-malı. Ya da şöyle söyleyeyim. Herkes yaptığı işi en iyi şekilde yapmalı. Sayısız Antakya mutfa-ğı restoranı var. Hiçbiri Antakya yemeğine benzemiyor. Bir
kü-nefe yapıyorlar, kükü-nefe gibi de-ğil. Eğer yapacaklarsa en doğ-ru şekilde yapsınlar. Taşıdıkları isme hürmeten bunu yapmalı-lar. Yoksa zamanla o isimin cazi-besi de kaybolur. Ya da gerçek-ten orada yapıldığı gibi yapma-yacaksan Antakya usulü deme. İlla bir yerin usulü olmak zorun-da mı? Kendi usulün olsun. Me-sela Antakya mutfağı denilin-ce aklıma ilk Çiya geliyor. Ger-çekten bu adı hak edecek şekil-de pişiriyorlar yemekleri. Orada yemek yiyen birisinin Antakya mutfağına duyacağı sevgi ger-çekten katlanır. İşte bu tip res-toranlar olursa yöresel mutfak-lar en iyi şekilde tanıtılır.
B
u güzel sohBeT için velez-zetligüllAç içinteşekkür ederim
.
Ben teşekkür ederim. Yine bek-liyoruz.
KİTAP TANITIMI
turunç kokulu düşler
Geçtiğimiz günlerden birisinde posta ku-tumdan sevgili Tijen İnaltong’un ‘Turunç Ko-kulu Düşler ‘ kitabı çıktı. Bu hiç beklemediğim hediye açıkçası beni çok sevindirdi. Sayfaları-nı karıştırdığımda kitabın yalSayfaları-nızca bir yemek kitabı olmadığını görmek beni daha da se-vindirdi. Turunç kokulu düşler de Tijen’in di-ğer kitapları gibi hikayelerle bezenmişti. Ti-jen bu defa 2002 yılından bu yana yazdığı günlüklerini bizimle paylaşıyordu.
Kitabın günlük olduğunu anlar anlamaz be-nim için önemli tarihlerden birisini, mesela doğum günümü ya da evlilik yıldönümümü-zü bulmak amacıyla sayfaları karıştırmaya başladım. Kitaptaki doğum günüm olan 12 Eylül tarihine ait yazı 2007 yılında yazılmış. Açıkçası ilk okuduğum cümle yeni buldu-ğum dostumdan ayrılıyormuş hissiyle üzdü beni: ‘Artık bu günlüğe yazma niyetinde de-ğildim’ diye başlıyordu. Tijen bu yazıdan son-ra 7 tane daha yazıp, niyetini gerçeğe dönüş-türmüş.
Turunç kokulu düşler, Antalya’nın, Antalya pazarlarının, bir yemek yazarının gözünden hazırlayan
Antalya’da hayatın kitabı.
Antalya denildiğinde aklıma yal-nızca iki şey geliyordu. Bunaltı-cı olduğunu hayal ettiğim sıcak hava ve Altın Portakal Film Festi-vali. Başka ne olabilir diye düşün-düğümde, festivalin adından da aldığım esinlenmeyle o güzel ko-kulu portakalları hatırlıyordum. Turunç kokulu düşleri okuduğum-da hiç gitmediğim Antalya’nın so-kaklarını dolaşıyormuş hissine ka-pıldım. Akdeniz’in havasını içi-me çektim. -Keşke kitaplara biraz-cık turunç kokusu sıkılsaymış, yeni basılmış kitap kokusu o niyetle derince içe çekilince pek fena olu-yor.- Sanıyorum artık Antalya de-nildiğinde Tijen’in bu güzel kitabı-nı da hatırlayacağım.
Başlangıçta tarihlere bakarken-ki amaçlarımdan biri de, o tarihe ait Tijen’in verdiği tarifi denemek-ti. Malesef tarifi olmayan altı tane-den biri düştü şansıma. Sanmayın ki kitapta her gün için bir yazı var. O Tijen’in bir başka kitabının ko-nusuydu. Bir başka sefer ondan da bahsederiz.
kitap adı: TURUNÇ KoKULU DÜŞLER
yazarı: TİjEN İNALToNG yayınevi: oĞLAK YAYINLARI tarih: 2008
Közlenmiş Biber Mezesi
MALZEMELER2 adet kırmızı biber
2 yemek kaşığı labne peyniri
2 yemek kaşığı Erzincan tulumu
1 diş sarımsak
1 yemek kaşığı ceviz
Zeytinyağı
Hazırlanışı
01
Kırmızı biberler közlenip kabukları soyulur.02
Peynirler ezilmiş sarımsak ve ceviz ile karıştırılır.03
Dilimlere ayrılmış biberlerin bir kenarına peynir karışımı konulup sarılır.04
Üzerine zeytinyağı gezdirilerek servis edilir.Not
Tijen kitapta ceviz yerine çörekotu kullanmış. Ama içine ceviz, sarımsak, taze otlar ilave ede-rek çeşitlendirebilirsiniz demiş. Ben de evdeki malzemelerle bu şekilde hazırladım.
YEMEk.NâME DERGİsİNE ÜcRETsİz
ABONE OLuN, YENİ sAYıYı İLk sİz
İNDİRİN!sADEcEAŞAğıDAkİDuYuRu
GRuBuNAÜYEOLMANızYETERLİ.ÜYE
OLARAk DİğER sÜRpRİzLERDEN DE
İLksİzhABERDAROLAcAksıNız!
ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN HEMEN TIKLAYIN! http://groups.google.com/group/yemek-name
Ab
on
el
er
e
Ö
ze
l
YEN İ SAY I YAY INLA ND I. H ABER İNİZ OLS UN !yazı ve fotoğraf DEVLETŞAH
MUTFAKLOPEDİ
ıhlamur
Kokusu ile
si-nirleri
yatıştı-ran, iç
sıkıntısı-na iyi gelen
ıh-lamur, çiçekleri
ile de göz
zevki-mizi okşuyor.
nuz mu? Bu iş benim için adeta bir yaz ritüelidir. Kapımızın önündeki ıhlamurdan bir dal koparıp, masa-ma koyuyorum. Kokusu ile sinirleri yatıştıran, iç sıkıntısına iyi gelen ıh-lamur, çiçekleri ile de göz zevkimi okşuyor.
Boyu 30 metreye kadar ulaşan, 10 cm uzunluğundaki ince yaprakla-rı ile Ihlamur ağacı, haziran ve tem-muz aylarında sarı beyaz çiçek açar. Hoş kokulu gövdesi marangozluk-ta değerli ağaçlardan birisidir. Kış ıhlamuru, yaz ıhlamuru, kırmızı ıh-lamur gibi çeşitleri vardır.
Kan dolaşımını düzenleyen ıhla-mur bu özelliği ile regli ağrılarını hafifletir. İdrar söktürücü özelliği ile böreklerin temizlenmesine katkıda bulunurken, kum dökmeye de yar-dımcı olur.
Saçlar banyodan sonra ıhlamur-lu su ile durulanırsa dökülmesinde azalma ile birlikte parlaklık görülür. En yaygın kullanım şekli
çiçekleri-Kan dolaşımını düzenleyen
ıhlamur bu
özelli-ği ile regli ağrılarını hafifletir.
İdrar söktürücü
özelliği ile böreklerin temizlenmesine katkıda
bulunurken,
kum dökmeye
de yardımcı olur.
nin ve yapraklarının demlen-mesi ile yapılan çayıdır. Soğuk algınlıklarına en iyi ilaçlardan birisidir. Bronşları açıp, balga-mı söktürür. Terlemeyi arttı-rıp, detoksa yardımcı olur. Bal-la karıştırılıp içildiğinde ülse-re de faydası olduğu söylenil-mektedir.
Çayının migren ağrılarının ha-fiflemesinde de etkilidir. Göze yapılan kompres, çapaklan-maları azaltıp, göz çevresine parlaklık verir.
Uzun süre çok fazla miktarlar-da kullanılan ıhlamurun kalbe zarar verdiği bilinmektedir. Bu nedenle kararında kullanılma-sı gerekmektedir.
Kan dolaşımını düzenleyen
ıhlamur bu
özelli-ği ile regli ağrılarını hafifletir.
İdrar söktürücü
özelliği ile böreklerin temizlenmesine katkıda
bulunurken,
kum dökmeye
de yardımcı olur.
PÜF NOKTALARI
KULLANAcAĞINIzDAN DAhA FAzLA
cEvİzİ-Nİz YA DA FINDIĞINIz vARsA KALANLARI
BUz-DOLABINDA sAKLAYIN. BÖYLEcE İÇERDİKLERİ
YAĞ DAhA GEÇ BOzULAcAKTIR. TEKRAR
KUL-LANMAK İsTEDİĞİNİzDE BİRAz FIRINLAYABİLİR
YA DA BİR TAvADA IsITABİLİRsİNİz.
MİLFÖY hAMURLARINIzIN
KABARMAsI-NI İsTİYORsAKABARMAsI-NIz KENARLARIKABARMAsI-NI ÇOK
Ez-MEYİN. AYRIcA YUMURTA sARILARINI
KENARLARINA GELMEYEcEK ŞEKİLDE
sÜRÜN.
BEKAR ERKEK
deyip geçmeyin
yazı ve fotoğraf
NUSRET KILIÇ
Benim
için
pazar
kahvaltıla-rının
vazgeçilmezlerindendir
sucuklu
yumurta.
maharet
is-ter
sucuklu
yumurta
yapmak.
Benim için pazar kahvaltılarının
vazgeçilmezlerindendir sucuklu yumurta.
Dışarıda genellikle çiğ sucuklardan ve az
pişmiş yumurtadan oluşan bir karışım
olarak sunulur. Sağlık açısından her iki
katılımcının da iyi pişmesi gerekirken,
yanmaması da gerekir. Maharet
ister sucuklu yumurta yapmak.
İlk yalnız günlerimde pişirdiğim sucuklu
yumurtalar geliyor aklıma. Takır takır
kurumuş sucuklar, sucuklar yanacak diye
pişmesine müsade edilmemiş yumurtalar...
Tatsız tuzsuz bir kahvaltının ardından
internette yaptığım küçük bir araştırma
tabağımdaki lezzete lezzet kattı.
İşin sırrı sudaymış. Sucukları önce suda
pişirmek, ardından kızartmak her şeyi
çözüyormuş. İşte lezzetli mi lezzetli
tarifimiz. Herkese şimdiden afiyet olsun.
MALZEMELER1/4 kangal sucuk
2 adet yumurta
01
Sucuklar halka halka doğranıp, tavaya dizilir.02
Sucukların üzerini örtecek kadar su konulup, ocak yakılır.03
Sucuklar suyunu çekerken, yumurtaların sarılarıile beyazları ayrılır.
04
Suyunu çeken sucukların iki tarafı biraz kızartılır.05
Yumurtaların beyazları ilave edilip kapak kapatılır.06
Pişmesine yakınken yumurtaların sarıları da ilave edilir.07
Kısa bir süre daha pişirildikten sonra ocaktan alınıp, sıcak sıcak servis edilir.GÖKSEL YEMEKLER 4
Nuh’un
gemi-sinden
Kerbela’ya
aşure.
hazırlayan SÜLEYMAN SÖNMEZ gunesintamicinde.com Dİzİ YAzIlerin kalanlarını karıştırarak bir çorba yaptılar.
Vikipedi’de Aşure şöyle anlatılır: Aşure, orjinali “Aşura”, Arapça’da 10 manasına gelen “aşara” keli-mesinden türemiştir. Türkçe’ye ise Arapça’dan geçmiştir. Sözcü-ğün Sâmî diller arasında ortak bir sözcük oldu-ğu düşün ü l - mek-t e d i r . A y r ı c a , sözcük (ve gün) Mu-sevilik inan- cın-d a
ayının onuncu gününde (10 Aralık 680) Halife Yezid’in em-riyle günlerce aç ve susuz bıra-kıldıktan sonra öldürüldükleri için o güne “Aşura Günü“
denil-miştir. Ayrıca Aşure gününde ol-duğu iddia edilen çeşitli olaylar vardır: Âdem peygamberin iş-lediği zelleden (hata veya sürç-me) sonra ettiği tövbenin kabu-lü, Nuh peygamberin gemisi-nin tufandan kurtulması, Yunus peygamberin bir balığın karnın-dan çıkması, İbrahim peygam-berin ateşte yanmaması, İdris
peygam- berin
d i r i
ola-rak göğe yükseltilmesi (çıkarıl-ması), Yakub peygamberin oğlu Yusuf peygambere kavuşma-sı, Eyyüb peygamberin hasta-lıklarının geçip iyileşmesi, Musa peygamberin Kızıldeniz’den ge-çip İsrailoğulları’nı Firavun’dan kurtarması, İsa peygamberin doğumu ve ölümden kurtarı-lıp göğe yükseltilmesi (çıkarıl-ması). Bu olayların hepsi İslam dini içinde önemli bir yere sa-hip olan mucizelerdir. Yine de
bu olayların Aşure Günü ger- çekleştiği-ne dair İs-lam dini-nin kutsal kitabı olan Kur’an’da bir ifade bulun-maz. Ay-rıca bu
Hz.
Muhammed’in
Suyu
Çoğalt-ması
insanların tüm suları biter. Sade-ce Peygamberin su kabında ab-dest alınabilmesi için az bir su kalır. Ellerini su kabına koyar ve parmakları arasından su akma-ya başlar. Cabir Bin Abdullah bu mucizeye tanık olan bir
saha-be olayı anlatır-ken orada 1500 erkek oldukları-nı ve o sudan iç-tiklerini abdest aldıklarını söyler. Bu mucize güve-nilir ve doğrula-nabilir kaynak-larla aktarılmıştır.
Kut-sal Bir
Yemek
Olarak
Nefes
(Chi)
Binlerce
yıllık
Mistik
çalışMa-lArdA
AdAy
HAn-gi
dine
yA
dA
disip-line
ait
OlursA
Ol-sun
Belli
süreler-le
Az
yemek
yedi-ği,
oruç
tuttuğu
HAttA
sAdece
bel-li
yiyecekleri
ye-diği
Bir
zOrlu
ça-lışMayı
yApAr.
Binlerce yıllık mistik çalışmalar-da açalışmalar-day hangi dine ya çalışmalar-da disipli-ne ait olursa olsun belli süreler-le az yemek yediği, oruç tuttu-ğu hatta sadece belli yiyecekleri yediği bir zorlu çalışmayı yapar. Genelde tek başına bir mağara-da, odada meditasyon halinde-dir ve önceden öğrendiği nefes talimleriyle önce metabolizma-sını yavaşlatır kalp atışlarını dü-şürür ve enerji bedeni besleyen Chi soluğuna geçer. Akciğerle-rin ötesinde yapılan bu nefes havada ışıklı kürecikler şeklin-de görülen prana taneciklerinin enerji bedende bir soluma şek-linde burun deliklerinden birin-den havayla alınıp ötekisinbirin-den çıkarılmasını ve bu arada tüm bedeni dolaşmasını tarif eder. Bu tür soluk almayı öğrenen be-den farklı bir hafifliğe bürünür. Algı düzeyi ve yeteneklerinin açıldığında seyyalleştiğine ina-nılır.
Tibet’te Kutsal
Yemek
3. Göz kitabının yazarı Lob-sang Rampa, Tibet’in ana besini Tsampa’yı anlatıyor ve vejeter-yan beslenen rahiplerin sebze ve yağlı çayla yaşamlarını sür-dürdüklerini anlatıyor.
Tsampa Tibetliler’in ana yiye-ceğidir. Kimileri yaşamları bo-yunca ilk yemekten son yeme-ğe dek tsampa yiyip, çay içerek yaşarlar. Tsampa, altın şansı ren-ginde, ince ince kıtırlaşıncaya kadar kavrulan arpadan yapı-lır. Arpa taneleri daha sonra un haline gelinceye dek ufalanır ve tekrar kavrulurlar. Sonra bu un bir kâseye boşaltılıp, üzerine sı-cak tereyağlı çay dökülür. Bu ka-rışım hamur kıvamına gelene dek yoğrulur. Tat vermesi için, içine tuz ve sığır tereyağı katılır. Ortaya çıkan şeyden, yani tsam-padan kalın parçalar kesilip çö-rek yapılabilir. Tsampa basit bir yiyecek olmasına karşın, aslında çok yüksek yerlerde ve her türlü zor koşullarda insana dayanma gücü veren çok özlü ve besleyi-ci bir yiyecektir.
yazı
MELİKE TÜRKAN BAĞLI
DENEME
Okula Ekim’de başladım;
ha-yata Ekim’de başlamış
oldu-ğum için… Hayata Ekim’de
başlamış olmak, içten içe
te-dirgin etti beni hep. Ne de
olsa Ekim, sonbahara aittir.
ve A, B, C ve sırada ne kadar harf varsa yazmış, alıştırmalarını yapmışlardı. Ben ise an-cak S harfinde yakala-yabilmiştim onla-rı. Sınıfa girmiş, sırama otur-muş, defterimi açmış ve yaz-mıştım: S. Kalemi delicesine sıkmıştım parmaklarımın arasında. O kadar ki, orta parmağım ya-rım günün sonunda yara ol-muştu. Okul paydos olunca, öğle sıcağında, annemle okulun toz-lu bahçesinden yürüyüp sokağa çıkmış ve çocukların doluşup bir ağızdan bağrışarak, kalem, def-ter, silgi, sakız ve gazoz istedikle-ri küçük bir bakkal dükkânından yara bandı almıştık.
Herkesin acemilik dönemini çok-tan atlatmış olduğu o gün ben okula yeni başlıyordum. Herke-sin sırasına, önlüğüne, çantası-na çoktan alışmış olduğu o gün
Tarihten süzülerek
hâfızalarımıza
ak-seden ve
ruhlarımı-za işlemiş olan bazı
kanlı Ekim
günle-ri yüzünden midir
yoksa bu tedirginlik
ve sıkıntı hâli?
ben yarı mahcup, yeni kostümüm içinde küçücük görünen bir
çocuk-tum. Şaşkındım; farkında olma-sam da tedirgindim.
Okula geç başlıyordum: Çün-kü ben Ekim doğumluydum. Okula yazılma yaşım gelip de
oku-la kayıt ettirilmem için teşebbü-se geçtiğinde, nüfus cüzdanıma bakıp (o zaman nüfus kâğıdı de-ğil, nüfus cüzdanlarımız vardı) an-neme şöyle demiş olsalar gerekti: “Ama
Ekim doğumlu…” Aslında hiçbir zaman bu hikâyenin aslını ve tamamını dinleme-dim, ama konuşmanın şöyle devam etti-ğini hayal ettim hep: “O zaman Ekim’de başlar okula.”
Okula Ekim’de başladım; hayata Ekim’de başlamış olduğum için… Hayata Ekim’de başlamış olmak, iç-ten içe tedirgin etti beni hep. Ne de olsa Ekim, sonbahara aittir. Sonbahar ise, birdenbire serinleyen akşamüstle-rinin ve çabucak iniveren akşamların mev-simidir. Ekim’in yüzü kışa bakar; gün içinde yazı aratmayacak kadar ısınsa da rüzgârın
se-sine, yerlerde sürüklenen kuru yaprakların sesi karışır ve bu ses, insanı gizliden
gizli-ye düşündürür. Pencereler kapanır, ceket-ler omuza alınır ve
bekle-yişe geçilir. Kış kapıdadır… Tarihten süzülerek hâfızalarımıza akseden ve ruhlarımıza işlemiş olan bazı kanlı Ekim günleri yüzünden midir yoksa bu tedirginlik ve sıkıntı hâli?
Ekim’de doğanlar zaman za-man su yüzüne çıkan bu bu-naltıyı yüreklerinin tâ içinde hissederek büyürler; ve be-nim gibi bazıları Ekim’i eğ-lence havasından uzak bul-dukları için doğumgünlerini başka başka aylara taşımak isterler.
Baharı, güllerin açtığı ayları, dalların yemyeşil donandığı mevsimleri, güneşin bizim-le her gün biraz daha uzun kaldığı ılık günleri düşler ve o günlerde doğanları kıskanır-lar…
EL İŞİ
Fimolata
yazı ve fotoğraf
DENİZ ÖZMEN
Ramazan BayRamından önceki ve
sonRaki günleR elinden tutup onu
tatile götüReduRsun, Bu ay
BayRa-mın güzel süsleRi çikolatalaR
ko-nuk oluyoR sayfamıza.
ca çantalaRa
atı-lan çikolatalaRa
BiR alteRnatif
ol-sun istedik. nikah
şekeRleRinin aRtık
şekeR olmaktan
çı-kıp BiR anı
nesnesi-ne dönüştüğü
günü-müzde, BayRam
anı-sı olaRak
evleRi-mizde
saklayacağı-mız ve Belki yanlış
anlamalaRa neden
ola-cağı için Bizi
gülümse-tecek çikolatalaR
yap-tık. Bu BayRamda
ya-şadığımız güzel anlaRı
tekRaR tekRaR
anımsat-ması için.
iyi BayRamlaR.
Malzemeler: • truff kalıpları • polimer kil • silindir • maket bıçağı • alüminyum folyo kâğıt ya da başka bir dolgu mal-zemesi• süs boncukları • yapıştırıcı
Polimer kil, mümkün olan en ince şekilde açılır. Alüminyum folyo kâğıttan parçalar hazırla-nıp fazla ezilmeden yuvarlanır. Truff kalıbının içine sığacak bü-yüklükteki alüminyum toplar, ince açılan polimer kil ile kapla-nır.
Üzeri süslenen polimer kil kap-lı toplar, önerilen ısıda pişirildik-ten sonra turff kalıplarına yapış-tırılır. Birden fazla kalıpla des-tekleyeceğiniz polimer çikola-talarınızı mıknatıs yapıştırarak süs olarak da kullanabilirsiniz. Çocuklardan uzak tutunuz.
DOBİŞKO
çömlek’te
fasulyenin tadı
bambaşka
yazı ve fotoğraf ELİF YILMAZMekan Bilgileri
ADREs:
kısıkLıcADDEsİ(TuRİsTİk
cAD)NO:28
TELEfON:
02163162953
ADREsTARİfİ:
çAMLıcApARkıNıNYANı,kALEM
İ.Ö.O.’NuN100MkADARAŞAğısı.
WEBsİTEsİ:
WWW.cOMLEk.cOM.TR
YORuMLARıNızİçİNDOBİŞkOLİNkİ:
hTTp://WWW.DOBıskO.cOM/
MEkANLAR/cOMLEk
İstanbul’un en güzel tepelerinden olan Çamlıca tepesi üzerinde kurulmuş olan fasulye kokusu-nun dışarlara yayıldığı lezzet durağıdır burası. Çömlek Kurufasulye’nin buradan başka Kısıklı’da ve Maltepe’de şubeleri var fakat gerek mekanın konumu gerek manzarası gerek çamların muhte-şem kokusu sebebiyle burası diğer şubelere göre popüler.
Taş fırında toprak çömlek tencerelerde pişirilen fasulyenin tarifi mekan yetkilileri arasında Coca Cola’nın tarifi gibi saklanıyor. Şeker fasulye suyu-nu çekene kadar pişiriliyor.
Odun ateşinde pişirilmiş köy ekmeği, tereyağlı pi-lav ile servis ediliyor. Pipi-lavları tek başına efsane-dir burada. Kaşığınızdan dökülen tane tane, mis gibi tereyağ kokan pilavlarını fasulye ile karıştıra-rak yemek saygısızlıktır. Pilav ve fasulyenin yanına kendi özel ürünleri olan yoğurt, karışık turşu ve cacık oldukça iyi gidiyor. Yemek sonrası mideniz-de yer kaldıysa fırında sütlaç yemenizi öneririm. Çömlek Kurufasulye İstanbul’un önemli lezzet duraklarından birisidir. İnsanın hem damağında hem de ruhunda unutulmaz tad bırakıyor. Özel-likle akşam güneşi batımında güneş batışını izle-meye gidiniz.