İÇİNDEKİLER
Önsöz...III İçindekiler...IV 1. Giriş...V 1.1. Çevriyazı işaretleri...XV 1.2. İşaretler...XV 1.3. Kaynakça...XV 2. Metin...1 3. Sözlük-Dizin... 201 4. Tıpkıbasım...319ÖN SÖZ
Yüksek lisans tezi olarak hazırlamış olduğumuz bu çalışma Feridü’ddin-i Attar’ın Tezkiretü’l-Evliya adlı Farsça eserinin Milli Kütüphane A-4983’e kayıtlı nüshasının 103b-207a varakları arasının trankripsiyonlu metni, giriş ve dizin bölümlerinden oluşmaktadır. Ayrıca eserin tıpkıbasımı da tezin sonuna eklenmiştir.
Oğuz yazı dilinin XIII.-XVI. yüzyıllar arasındaki dönemi ile Batı Türk yazı dili çalışmalarına katkıda bulunmayı amaçlayan tezde Tezkiretü’l-Evliyâ, yazı dilimizde görülen değişmeleri içermesi ve dilimizin bugünkü gelişmiş şeklini almaya başladığı devri belirtmesi bakımından dikkat çekici bir dile sahiptir.
Giriş’te Tezkiretü’l-Evliya ve nüshaları, eser üzerinde yapılmış çalışmalar ve eserin bazı dil özellikleri üzerinde durulmuş, Çevriyazı işaretleri ve Kaynakça verilmiştir.
Metin bölümünde, çalışmamızda tıpkıbasımı verilen Milli Kütüphane’ye kayıtlı nüshanın transkripsiyonu yapılmış, kritiği gerektiren yerler aynı sayfada dipnotlar halinde gösterilmiştir. Son bölümde ise eserin gramatikal dizini ve sözlük yer almaktadır.
Son olarak, bu eser üzerinde çalışırken bilgi ve tecrübelerinden yararlandığım Hocam Prof. Dr. Mustafa CANPOLAT’a teşekkürlerimi sunarım.
Harun AYDIN
1. GİRİŞ
Edebiyat tarihinin en meşhur yazarlarından Ferîdüddin Ebû Hâmid Muhammed bin İbrahim el-Attâr el-Hemedânî’nin doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmemektedir. Ancak 513/1119 tarihinde Nişabur’da doğduğu tahminen bilinmektedir. Vefatı ise, 589-632/1193-1234 tarihleri arasında olmalıdır. Moğol istilaları esnasında şehit edilmiştir. Adından da anlaşılacağı üzere Attâr, yani eczacı veya menkıbelerde geçen olaylara bakılırsa bugünkü anlamda hekim olduğu anlaşılmaktadır. Ancak kendisinin eserlerinde de belirtildiği gibi, bazen hastaları ilaçla tedavi için çağrıldığına bakılırsa eczacı olduğu ihtimali artmaktadır.
Ferîdüddin-Attâr’ın eserlerinin sayısı otuzdan fazladır. Bu eserlerinden burada tanıtacağımız Tezkiretü’l-Evliya’sı hariç hepsi manzumdur. Müellifin Mantıku’t-Tayr isimli mesnevî türündeki eseri de meşhurdur.
Peygamberlerle velîler hakkında 1000 kitap okuduğunu, 39 yıl sufi şiir ve hikayelerini topladığını söyleyen Attar sufilere ve tasavvufa pek bağlıdır.1
Attar’ın tek mensur eseri olan bu kitap evliya tercüme-i hallerinden bahseder. Eserde bahsedilen son evliya Attar’ın çok hürmet gösterdiği Hallac’dır ve eserin birçok nüshaları onunla son bulur. Hicretin 617. yılında telif edilen Tezkire ilk defa tenkitli olarak 1905-1907 yıllarında R.Nicholson tarafından, The Tadhkiratü’l-Awliya of Shaykh Faridu’d-Din Attar (Persian Historical Texts, 3-5) London-Leyden’de basılmıştır. 72 bölüm olan asıl metne, “Zikr-i Mütaahirân ez-Meşâyih-i Kibâr” başlığı ile 25 bölüm daha eklenmiştir. Çok eski nüshalara dayanmayan bu baskı çok güvenilir değildir. Mirza Muhammed Kazvinî’nin düzeltmeleriyle İran’da birkaç kez basılan Tezkire’de de hata sayısı oldukça fazladır. Mevcut baskılardan yararlanan Muhammed İstilâmî H. 692 tarihli Tezkire’nin İstanbul Pîr Hüdâî Kütüphanesindeki yazması ile H. 701 tarihli Tahran Millî Kütüphane’sindeki yazmayı esas alarak Tezkire’ yi yeniden neşretmiştir. Bu nüshadan yararlanarak eseri günümüz Türkçe’siyle yayımlayan Süleyman Uludağ da metindeki eksikliklerden ve
1
hatalardan bahsetmiştir. (S. Uludağ, Tezkiretü’l-Evliya Tercümesi, Mavi Yayıncılık, İstanbul 2002)
Ülkemizde menâkıbnâmelerle ilgili çalışma yapmış olan Ahmet Ocak’ın eserle ilgili değerlendirmesi şöyledir: “XIII. Yüzyılın büyük İranlı mutasavvıflarından Feridüddin-i Attar’ın Tezkiretü’l-Evliya adıyla tanınmış eseri, daha yazıldığı devirden itibaren Türk tasavvuf çevrelerinde, özellikle Anadolu’da çok sevilen ve tutulan bir el kitabı haline gelmiştir. O kadar ki erkenden Türkçe’ye çevrildiği ve birden fazla tercümesinin bulunduğunu biliyoruz. Bu sebeple Anadolu’da XIII. yüzyıldan beri yazılan menakıbnamelerde bu eserin hayli etkisi olmuştur.”2
Tezkire’de belli temalar ısrarla işlenmiş ve tekrarlanmıştır. Aslında çok gibi gözüken fikir ve kanaatler belli temaların etrafında toplanmakta ve kümelenmektedir. Bu şekilde çokluktan birliğe doğru gidilmektedir. Sözü edilen bu tekrarlar anlamayı kolaylaştıran ve kavramayı pekiştiren birer işleve sahip olmuştur.
Tezkire, Türkçe’ye, Arapça’ya ve Fransızca’ya tercüme edilmiştir. Bu tercümeler hakkında kısaca bilgi vermek yararlı olacaktır.
Türkçe’ye yapılan tercümelerden Anadolu Türkçe’sine yapılanı birkaç tanedir. Tercümelerin üzerinde yazan isimler sonradan yazılmış da olabilir.
Tez çalışmamıza konu olan tercüme Ankara-Milli Kütüphane A-4983 numarada kayıtlı olan nüshadır. Oğuz yazı dilinin XIII.-XVI. yüzyıllar arasındaki dönemi ile Batı Türk Yazı Dili çalışmalarına katkı olabilecek bir niteliğe sahiptir. Türkiye Türkçe’sinde XIII. yüzyıldan bu yana türlü gelişme aşamaları görülmektedir. XV. yüzyılın ortalarına kadar devam eden devrede ana hatlarıyla ortak bir karakter gösteren yazı dilimiz sonraki yüzyıllarda değişmelerle bugünkü şeklini almıştır. Tezkiretü’l-Evliyâ, yazı dilimizde görülen bu değişmeleri içermesi ve dilimizin
2A.Yaşar Ocak, Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menâkıbnâmeler, TTK Yayınları,
bugünkü gelişmiş şeklini almaya başladığı devri belirtmesi bakımından dikkat çekici bir dile sahiptir.
Tezimizi oluşturan bölüm içerisinde (103b/01-207a/13) hakkında bilgi verilen velîler şunlardır: Ebu Süleyman Daranî, Kutb-ı Eflak Muhammed Semmak, Muhammed b. Eslem-i Tusî, Ahmed-i Harb, Hatem-i Asam, Sehl b. Abdullah Tusterî, Ma’ruf-ı Kerhî, Serir-i Sakatî, Feth-i Musilî, Ahmed-i Hurî, Ahmed-i Hazraviyye, Ebu Turab-ı Nahşî, Yahya b. Mu’az, Şah Şuca’-ı Kirmanî, Yusuf-ı Hüseyin, Ebu Hafs-ı Haddad, Ahmed-i Kassar, Mansur-ı Ammar, Ahmed b. El-Asım El-Netakî, Abdullah-ı Hasan-ı Hank, Ömer Ebu Osman-ı Mekkî, Ebu Said-i Harrazî, Ebu Hasan-ı Nurî, Osman-ı Hirî, Abdullah b. El-Cella, Muhammed-i Ruveym, İbn-i Ata, İbrahim Ebu Davud, Ebu Ya’kub-ı İshak Nehrcurî, Semnun-ı Mecnun, Ebu Muhammedü’l-Mürta’iş, Ebu Abdullah-ı Fazl, Hekim Tirmidî, Abdullah-ı Muhammed-i Hafif, Basri Ebu Muhammed-i Hirî, Ebu Bekr-i Verrak, Abdullah-ı Münazil, Ebu Hamza Horasanî, Ahmed-i Mesruk, Abdullah-ı Ahmed-i Magribî, Hallac-ı Mansur.
Elimizdeki tercümedeki bazı dil özelliklerini belirtecek olursak şunları sayabiliriz:
1. Eser, Uygur harfli metinlerdeki yazı geleneğinde olduğu gibi ünlüleri ünlü işaretleri yani È Ë « ile gösteren Arap yazısı ile yazılmıştır.
2. Arapça ve Farsça kelimelerde olduğu gibi Türkçe kelimelerde de okumayı kolaylaştıran harekeler kullanılmıştır. Bunun yanında hem ünlü işareti hem de hareke ile yazılan örnekleri metinde takip ediyoruz.
3. /s-/ ve /t-/ ünsüz işaretleri için kalın ünlü bulunduran kelimelerde Eski Anadolu Türkçesi imlasında görmüş olduğumuz ’ ve ¹ ‘nin kullanımı metnimizde görülmektedir. ãun- (149a/02), ãat- (151b/12) ãan- (172b/07), ãor- (114a/09), ùal- (143a/08), ùamar (152b/06), ùon (146b/12), ùur- (112a/07), ùayan- (114b/05).
Ayrıca sor- ve su kelimelerindeki yazım dikkati çekmektedir. sor- (155b/04) ~ ãor- (155b/06), su (184b/01) ~ ãu (109a/03).
4. –ll-, -mm-, -rr- çift ünsüzleri için metinde hemen her yerde şedde kullanılmıştır. Bununla beraber bazen harfin de iki kez yazıldığı görülür:
oÒ**š M bencillıú (191b/05), v Ò——u• òorraàı (185a/01), s UšÒ¦« ummayasın (143a/13), dÒ**½u½ göŋüller (174a/07)
5. Türkçe’nin imla geleneğinde hala çözülmemiş bir mesele olarak karşımıza çıkan e/i yazımı bu tercümede de görülür. Metnimiz bu yönüyle Çağatay Türkçe’sinde Türkçe kelimelerde ilk hecedeki /e/ ünlüsünün /i/’ye dönüşmesi kuralına genel olarak uymaktadır. yi- ‘ye’ (171b/17), bisle- ‘besle-‘ (184a/01), biz ‘bez’ (198b/13), iv ‘ev’ (151b/12), bil ‘bel’ (110b/05). Bunlarla birlikte ev (137b/06) ve besle- (107b/09) kelimelerinde ikili yazım örneklerini görüyoruz.
6. Metnimizde Türk dilinin ses tarihinde birden fazla heceli kelimelerde ölçüt olarak değerlendirilen hece başındaki g sesi düşmüştür. úazan- (110a/10), yalan (131b/13), emek (190a/09).
İsimden isim yapma eki olarak kullanılan +lIG/+lUG eki metinde tenhÀlik (152a/06), zÀhidlıú (143b/06), ululuú (197b/08) kelimelerinde; isimden sıfat yapma eki olan +lU eki úayàulu (199a/04), fÀyidelü (143b/15), gizlü (172a/12), örneklerinde görülmektedir.
Kelime sonu /ú/ sesinin /à/ olduğu örnekler iki ünlü arasında kalan ötümsüz ünsüzün öndeki ünlünün kalınlık ve inceliğine de bağlı olarak ötümlüleşmesi ile ilgilidir. bardaàın (126a/16), dudaàı (107b/13) duõaàı (154a/14), ırmaàı (117a/09). Aynı durum /k/ sesinin /g/’ye dönüşmesinde de söz konusudur. bezegi (112b/13), eşegi (124a/15), yigregi (105a/14).
7. Metnimizde kelime başı /t-/ sesi genelde korunmuş olmakla birlikte Oğuz Türkçe’si grubuna giren Türkçelerde takip ettiğimiz t->d- gelişmesini gördüğümüz
sözcükler vardır. ùaà (119b/16), ùamar (159b/08), ùal- (134b/04), ùayan- (114b/05), ùoàru (111a/10), ùoúuz (153b/14), ùol (127a/02), ùoy- (143b/04), ; dur- (104a/01, 108b/14), düş- (104b/01, 117a/13), düken- (104b/04), deg (107b/15).
8. Yönelme durumu eki de ek başı /g/ sesinin düşmesinden dolayı /-a/ ve /-e/ şeklindedir. úatına (171b/17), üzerine (160a/01), úavme (161a/03), sarayına (162b/10).
9. Ayrılma durumu içinse ekin esre ve kesreyle birlikte -dın ya da –dAn şekilleri kullanılmıştır. aşaàıdın (141a/13), saàdın (201b/09), yaŋadın (203b/03), taŋrıdan (171b/16), öginden (172a/05).
10. Belirtme durumunda ek düz ünlülüdür ve 3. şahıs iyelik ekinden sonra –n ekinin kullanıldığını görmekteyiz. başını (145a/04), karavaşı (145b/07), ta‛Àmın (171b/17), sırrın (172a/11).
11. Bu tercümede ilgi hali eki +Um, +Uŋ ve nUŋ’ dur. benüm yüregüm (171b/14), senüŋ soóbetüŋ (145a/09), nesnenüŋ pası (104b/06).
12. Soru eki (Eski Türkçe –mu/-mü) metinde düz ünlülüdür. tarìúi midür (148b/05), utanmaz mısın (148b/15), degül midür (158a/09).
13. Büzüşmeye uğramış olan şekiller şunlardır: ni’tdüŋ ‘ne itdüŋ’ (193a/14), ni’desin ‘ne idesin’ (193b/13).
SİNAN PAŞA’NIN TEZKİRETÜ’L-EVLİYASI
Sinan Paşa’nın Tezkiretü’l-Evliyası 28 evliya menkıbesinden oluşan Türkçe bir eserdir. XI. yüzyılın sonları ile XII. yüzyılın başlarında yaşamış olan Nişaburlu Feridü’d-din Attar’ın aynı isimli Farsça eserinin başlangıcının bir tercümesidir. Attar’ın TE’si 72 (ilavelerle 97) evliyâ menkıbesini ihtiva etmektedir. XV. yüzyılın edebi tercüme anlayışına uygun olarak Sinan Paşa’nın tercümesi kelimesi kelimesine
bir tercüme değildir. Bu çeşit tercümeleri belki eklemeli tercüme veya yaratıcı tercüme olarak tanımlamak yerinde olur.3
Sinan Paşa, TE’sine Ma’arif-nameyi yazmakta olduğu bir sırada başlamış fakat TE’ye sonra devam etmek üzere Ma’arif-nameyi önce tamamlamıştır.
Yine Ma’arif-name’de TE’nin mahiyeti ve düzeni ile ilgili düşüncelerini Sinan Paşa şöyle ifade etmektedir: “Çünki söz sevk olınu bu araya irişdi, ittifak hatif-i gaybdan hatıruma bu düşdhatif-i khatif-i evlhatif-iya-yı khatif-iramun menakıbından söyleyem ve anlardan buncasını adlu adıyile zikr eyleyem, kelimat-ı şerifelerinden rivayet idem ve ahlakı latifelerinden ba’zını hikayet idem. Amma gördim ki cem’i geçmişleri anarsam söz uzanur ve eger ba’zına iktisar idersem anı tercih anlanur, hususa ki kütüb-i tezkire tasnif olınduktan sonra niçe evliya-yı i’zam gelmişlerdür ve anca meşayih-i kiram geçmişlerdür ve bizüm memleketümüzün dahı niçe geçmiş uluları vardur, cemisinin ahvali sahih bilinmek olmaz, eger bildügümü yazarsam anca bilmedügüm dahı kalur, ol kalanlarun ruhaniyyetleründen utanılur, pes şöyle fikr eyledüm ki tahsis bi’z-zikr benden olmaya ve şayibe-i tercih benüm kitabumdan anlamaya, şol tayife ki sultanu’l-muhakkıkin ve burhanu’l-müdakkıkin Hace Feridu’d-din Attar kaddesa’llahu sırrahu, tezkiresinde anmışdur zikr idem ve anlardan zayid meşayıh-ı meşhureden birkaç müsellem azizleri dahı anam...”4
Sinan Paşa başta da belirttiğimiz gibi Ma’arif-namenin son bölümünde dile getirdiği bu niyetini gerçekleştirememiştir çünkü Attar’ın tezkiresine herhangi bir ekleme yapamadığı gibi Attar’ın eserindeki 72 evliyadan sadece ilk 28’inden bahsetmiştir. Bu velîler şunlardır: C.Sadık, V. Karânî, H. Basrî, Mâlik-i Dinar, Muhammed b. Vâsî, Habib-i Acemî, Ebu Hazim-i Medenî, Utbe-i Gulâm, R. Adeviyye, Fudayl b. İyaz, İbrahim b. Edhem, Bişr-i Hafî, Z. Mısrî, B. Bistâmî, İbn Mübarek, Sufyan-ı Sevrî, Şakik-i Belhî, Ebu Hanife, İmam Şafiî, Ahmed b. Hanbel, Davud-i Tâî, Haris Muhasibi, Ebu Süleyman Dârânî, Muhammed b. Semmâk, Muhammed b. Eslem-i Tusî, Ahmed b. Harb, A. Tuster. M. Zahid Kodku neşri bu
3
E. Gürsoy-Naskali, Sinan Paşa-Tezkiretü’l-Evliya, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara,1987, s.4
4
tercümenin tertibi bozuk bir nüshasına dayanmaktadır. Ayrıca Sinan Paşa tercümesi Emine Gürsoy-Naskali tarafından dil ve lehçe yönüyle incelenmiş Lâtin alfabesine aktarılan şekliyle beraber yayımlanmıştır. 5
Sinan Paşa’nın tezkiresinde, gerek Attar’dan alınan bazı rivayetlerin ifadesinde gerek Sinan Paşa’nın kendi eklediği açıklamalarda, Sinan Paşa’nın nazmı andıran nesri hakim üsluptur.6
Sinan Paşa’nın Tezkiretü’l-Evliya’sının Yazmaları:
İstanbul Kütüphanelerinde Sinan Paşa’nın Tezkiretü’l-Evliya’sının 12 yazması tespit edilmiştir.
1. Millet Kütüphanesi, İstanbul. Ali Emiri Şeriye: no. 1231 İstinsah tarihi: 15 Mart 1557
İstinsah yeri ve müstensihi belirtilmemiştir.
2. Millet Kütüphanesi, İstanbul.Ali Emiri Şeriye : no. 1066 İstinsah tarihi ve yeri belirtilmemiştir.
Müstensihi : (El-Abdu’l-fakir) Mustafa bin Ali
3. Millet Kütüphanesi, İstanbul.Ali Emiri Şeriye : no. 1113 İstinsah tarihi: 1897
İstinsah yeri ve müstensihi belirtilmemiştir.
4. Süleymaniye Kütüphanesi, İstanbul. Hacı Mahmud Efendi: no. 4549/2 İstinsah tarihi, yeri ve müstensihi belirtilmemiştir.
5. Süleymaniye Kütüphanesi, İstanbul. Hacı Mahmud Efendi: no. 4577 İstinsah tarihi, yeri ve müstensihi belirtilmemiştir.
5
E. Gürsoy-Naskali, Sinan Paşa-Tezkiretü’l-Evliya, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1987, s.14
6
6. Süleymaniye Kütüphanesi, İstanbul. Laleli: no. 1789 İstinsah tarihi, yeri ve müstensihi belirtilmemiştir.
7. Süleymaniye Kütüphanesi, İstanbul. Fatih: no. 2784 İstinsah tarihi, yeri ve müstensihi belirtilmemiştir.
8. Üniversite Kütüphanesi, İstanbul. TY 854 İstinsah tarihi: Şubat 1557
İstinsah yeri: Belirtilmemiştir.
Müstensihi: (el-Abdu’l-fakirü’l-hakir ) Mustafa bin Muhammed bin Ali
9. Üniversite Kütüphanesi, İstanbul. TY 2654 İstinsah tarihi: 1531
İstinsah yeri ve müstensihi belirtilmemiştir.
10. Üniversite Kütüphanesi, İstanbul. TY 2607 İstinsah tarihi: 4 Eylül 1693
İstinsah yeri ve müstensihi belirtilmemiştir.
11. Üniversite Kütüphanesi, İstanbul. TY 6382 İstinsah tarihi, yeri ve müstensihi belirtilmemiştir.
12. Nuruosmaniye Kütüphanesi, İstanbul. No. 2192/2616
İstinsah tarihi, yeri ve müstensihi belirtilmemiştir. Bu nüshanın 16. yüzyılın başlarında istinsah edilmiş olması muhtemeldir.
ALİ RIZA KARAHİSARÎ TERCÜMESİ
Süleymaniye-İzmirli Kütüphanesi’nde 466 numarada kayıtlı bulunan yazmada bu isim kayıtlıdır. Bu tercüme şu velîlerin menkıbelerini içerir: C. Sadık, V. Karânî, H. Basrî, Mâlik-i Dinar, Habib-i Acemî, Ebu Hazim-i Medenî, Utbe-i Gulâm, R. Adeviyye, Fudayl b. İyaz, İbrahim b. Edhem, Bişr-i Hafî, Z. Mısrî, B.
Bistâmî, İbn Mübarek, Sufyan-ı Sevrî, Şakik-i Belhî, Ebu Hanife, İmam Şafiî, Ahmed b. Hanbel, Davud-i Tâî, Hallac.
Bu tercümedeki 21 velî de öncekinde olduğu gibi eserin baş tarafında yer alan sûfîlerdendir. Bu da başlanmış ama bitirilememiş bir tercümedir.
Ali Rıza Karahisarî isminin yazılı olduğu nüshalar: Hacı Mahmud Efendi, no. 4584; Hacı Beşir Ağa, no. 471; Mihrşah, no.3604; Beyazıt, no. 3653, 3706, 3762; Fatih, no.4260, 4262; Kılıç Ali, no. 711; Laleli, no. 2030; Halis Efendi, no. 854,2654, 2667:Rıza Paşa, no: 1542, Bursa Kurşunî, no. 102. İkinci tercüme öncekine göre daha az eksik ve asıl metne dah sadıktır. Bu tercümede esas metinde ve diğer tercümelerde yer almayan Arapça ifadeler de yer almaktadır.7
Karahisarî’ye ait olduğunu tahmin edilen tercüme Yavuz Orhan tarafından dili yönüyle incelenmiştir.
Aydınoğlu Mehmet Bey ismine kayıtlı eski Anadolu Türkçe’sine ait olan bir başka tercüme Veliyüddin Efendi Kütüphanesi, no. 1643’te kayıtlıdır.
Eserin Doğu Türkçe’sine tercümesi, Uygur yazısıyla, Paris’te Bibl. Nat., n. 100’de bulunmaktadır. Fransızca’ya tercümesi ile beraber, Pavet de Courteille (Tezkereh-i evliâ. Le memorial des saints traduit sur le manuscrit ouigour de la Bibl. Nat., Paris, 1889-1890) tarafından neşredilmiştir.8 Arap harfleriyle yazılı tercümesi İstanbul’da Fatih Kütüphanesinde no. 2848’ de bulunmaktadır.
7
S. Uludağ, Tezkiretü’l-Evliya Tercümesi, Mavi Yayıncılık, İstanbul 2002, s. 29
8
1.1. Çevriyazı İşaretleri « a,a,e ² ı,i Ë« o,ö,u,ü » b,p ® t ® å à c,ç Õ ó Œ ò œ d ‹ õ — r “ z ” s ‘ ş 1.2. İşaretler
... = belirsiz sayıda harf eksiktir.
[ ] = metnin hasar gören
yerleridir.
< > = metne eklenmiştir.
- = (gramer tahlilinde) fiil kökü, fiil köküne gelen ek
+ = isim kökü, isim köküne gelen ek.
~ = değişken şekil.
1.3. Kaynakça
Akalın, M., Tarihî Türk Şiveleri, TKAE, 3.Baskı, Ankara, 1998. Ata, A., Nehcü’l-Feradis III Dizin-Sözlük, TDK yay., Ankara, 1998. Behari, B., Fariduddin Attar’s Tadhkiratü’l-Awliya, London, 1961. Caferoğlu, A., Türk Dili Tarihi I-II, 3. Baskı, İstanbul, 1984.
Canpolat, M., ‘Ömer Bin Mezid, Mecmu‘atü’n-NezÀ‘ir, TDK yay., Ankara, 1982. Çağatay, S., Türk Lehçeleri Örnekleri VIII. Yüzyıldan XVIII. Yüzyıla kadar Yazı Dili,
DTCF yay., Ankara, 1963.
Divanü Lügat-it-Türk Dizini, TDK yay., Ankara, 1999.
Ergin, M., Dede Korkut Kitabı II (İndeks-Gramer), TDK yay., Ankara, 1991. Ertaylan, İ.H., Türk Edebiyatı Örnekleri VII, Ahmed-i Da’i Hayatı ve Eserleri, İstanbul, 1952.
Gabain, A .von, Eski Türkçenin Grameri, (Çev: Mehmet Akalın), TDK yay, Ankara, 1995. ’ ã ÷ ø ¹ ù ´ ô Ÿ è à - f ‚ ú „ k,ŋ ‰ l  m Ê n Ë v,o,ö,u,ü ˆ h,e,a È y,ı,i
Gürsoy-Naskali, E., Sinan Paşa- Tezkiretü’l-Evliya, KTB yay., Ankara, 1987. İlker, A., Batı Grubu Yazı Dillerinde Fiil, Ankara, 1997.
İslam Ansiklopedisi, c.2, s.10, Attar mad.
İslam Ansiklopedisi, Sinan Paşa mad., Hasibe Mazıoğlu, c.10, MEB, İst. 1966. Köprülü, F., Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, TTK, Ankara, 1976. Köprülü, F., Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul, 1926.
Levend, A.S., Türk Edebiyatı Tarihi, Giriş I. cilt, TDK yay., Ankara, 1973. Ocak, A. Y., Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menâkıbnâmeler, TTK Yayınları, Ankara, 1992
Olcay, S., Ebu’l-leys Semerkandi, Tezkiretü’l-Evliya [Tercümesi]; inceleme , metin,
İndeks, DTCF yay., Ankara 1965.
Şemseddin Sami, Kamus-ı Türki, Çağrı yay., İstanbul, 1966.
Timurtaş, F.K., Eski Türkiye Türkçesi XV. Yüzyıl Gramer-Metin-Sözlük, İstanbul,
1981.
Togan, Z.V., Umumî Türk Tarihine Giriş, İstanbul, 1964.
Tulum, A. Mertol, Sinan Paşa, Tazarru’nâme, MEB, İstanbul, 1971. Uludağ, S., Tezkiretü’l-Evliya Tercümesi, Mavi Yayıncılık, İstanbul 2002. Uzunçarşılıoğlu, İ.H., Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu ve Karakoyunlu Devletleri,
TEÕKİRETÜ’L-EVLİYÁ TRANSKRİP( ÇEVRİYAZI) SAYFA 103b-207a
(103-b) (1) Dügünden gelmiş aş varıdı, öŋine úodum niçe kim ãunmaġa úasd eyledi kendüye eli fermÀn olmadı. Eyitdi: İy el (2) Cüneyd ùaèÀmı şehrlü midür kim fermÀn olmazsın? didi. Aldı bir loúma aġzına úoydı. Niçe cehd eyledi yudamadı, (3) Cüneyd eyitdi: YÀ ÓÀriå, bu ùaèÀm benüm degüldür dügünden viribidiler didi pes ol ùaèÀmdan ayruú ãunmadı (4) ve naúildür kim: ÓÀriå otuz1 yıldur kim benüm úulaġum kendü sözüm işitmez ve benüm sırrumı óaúdan artuú kimsene bilmez (5) didi. ÓÀriå-i MuóÀsibi anuŋçün didiler kendü nefsini dem-be-dem şÿmÀr ider idi ve eydür idi: Úaçan kim namÀz úılam (6) óisÀb iderven görürven eger bÀùıl úılmış olursam girü gelirin úılurvan didi. ÓÀriå sözleridür Taŋrıya (7) lÀyıú kişiye gerek kim on iki òaslet saúlaya. Evvel oldur kim ne yalan yire ve ne girçek yire and içmeye, (8) ikinci yalandan saúına, üçünci vaèdesine òilÀf itmeye, dördünci maòlÿúa laènet oúımaya, bişinci hìç (9) kimseye yavuz duèÀ úılmaya, altıncı eger ôulmet görürse taóammül ide, yidinci yazuúlardan yıġlına sekizinci hìç kendüyi (10) kimseden biyik görmeye, ùokuzuncı kimsenüŋ òÀtırın yıúmaya, onuncı mürìd incitmeye, on birinci úażÀ gelürse (11) ãabr u şükr ide, on ikinci Taŋrınuŋ farìżaların yirine getüre. äabr itmek belÀ oúınuŋ nişÀnıdur. RıżÀ (12) ÀrÀm-ı Àdemdür, mecÀzı aókÀm içinde fikr itmekdür, òÀliúa úÀyim olmaúdur. Üns dimek òalúdan (13) vaóşet dutmaúdur; vaóşet dimek òalúdan úaçmaúdur ve eger òalú içinde olup óaú õikriyile (14) olursa hemÀn yalŋuzdur. Ve ãÀdıú dimek oldur kim hìç úayurmaya, òalú aŋa raġbet itmek içün ve her kim (15) diler uçmaú ehli ola soóbeti ãÀlió dervìşler ile eylesün ve daòı eydür: ö§ ö¼ Ë ë*¼ s½ (16) sJÔ ya‘nì eydür: Olursaŋ Taŋrı içün olġıl ve eger Taŋrı içün olmazsaŋ hìç olmaġıl. Bu iŋen gökçek (17) sözdür bilene ve naúildür kim çün ÓÀriå dünyeden gitdi bir aúçesi bulınmadı atasından aŋa mirÀå (104-a) (1) degüp durur idi úabÿl itmediyidi şöyle mücerred gitdi. Raómetu’llÀhi èaleyh ve’l-Àòer Àn mücerred-i bÀùın ü ôÀóir Àn müsÀfir ü (2) ġÀyib ü óÀøır Àn dürr-i verÀ-yı maèrifet ü kÀmil Àn deryÀ-yı dÀnÀ-yı Àn dürr-i èilm ü èaúl-ÀrÀy Ebÿ SüleymÀn DÀrÀnì Raómetu’llÀhi èaleyh (3) yigÀne-i vaút idi ve laùìf-i èaãr idi ve anuŋ lüùfi ve òulúı ġÀyetinde idi ve aŋa reyóÀnü’l-úulÿb dirlerdi. (4) RiyÀżet ve úanÀèat ve açlıú içinde meşhÿrıdı. Ve hìç kişi bu ümmetden anuŋ ãabrın idemezdi. (5) Ve anuŋ ulu sözleri varıdı ve anuŋ èÀlì işÀretleri varıdı. Ve DÀrÀnì diyü anuŋçün didiler kim DÀrÀn kÿyünden (6) idi. Ve naúildür kim SüleymÀn eydür: Bir gice mescìd içinde namÀz úılurıdum úatı ãovuú idi bir elümi içerü çekdüm (7) ve birisi ùaşra idi beni uyúu aldı düşümde baŋa eyiddiler: YÀ SüleymÀn ùaşra duran elüŋ naãìbi yigrekdür (8) içreki elüŋden didiler çünkim uyandum tevbe eyledüm kim ayruú elümi úoynuma soúmayam ve naúildür kim (9) SüleymÀn eydür: Bir gice arup dururdum beni uyúu aldı düşümde gördüm kim bir óÿri geldi baŋa eydür: (10) niye yatursın dir meger beni saŋa gerekmez ola dir. Biş yüz yıldur kim beni uçmaú içinde senden ötürü (11) bezerler didi. Çünkim uyandum úatı zÀrılıú úıldum aġladum ve Àbdest aldum ol gice irteye degin (12) namÀz úıldum ve güneş ùoġıcaú yine beni uyúu aldı. Düşümde gördüm kim ol óÿri yine geldi bu kez ilerügiden (13) daòı görklü olmış. Ben eyitdüm: Görküŋ artmış didüm bu gökçekligi neden bulduŋ didüm. Eyitdi: (14) Geçen gice sen çoú aġladuŋ idi senüŋ gözin yaşını aldılar benüm yüzüme dürtdiler bu úamu gökçeklik (15) andandur didi ve naúildür kim SüleymÀn eydür: Benüm èÀdetüm olıdı kim etmegi ùuzıla yir idüm bir gün (16) ùuz içinde bir sısam varımış etmegile bile yimişven bir yıl tamÀm úılduġum ùÀèatüŋ õevúın bulmadum (17) imdi sen èaceb bu Àrzÿlarıla ve nefs dileklerin kim virürsin óÀlüŋ nite ola ve naúildür kim SüleymÀn bir gün (104-b) (1) óacdayıdı ve òalú hep lebbeyk dirleridi. SüleymÀn “lebbeyk” dimedi düşdi èaúlı gitdi ve çünkim èaúlı geldi (2)
1
eyitdiler: YÀ SüleymÀn niçün “lebbeyk” dimezsin? Eyitdi: Úorúdum aŋsuzda lebbeyk diyem cevÀb işitdüm lÀ-lebbeyk (3) diye didi. SüleymÀn eydür: Mekkede bir gün bir kişi gördüm kim hìç yiyesi yimez illÀ zemzem ãuyından (4) içer, ayruú nesne yimez. Eyitdüm: Eger bu zemzem ãuyı dükenürse ne içesin didüm duru geldi başumda (5) beni bir kez öpdi ve eyitdi: Taŋrı seni yarlıġasun kim baŋa yol gösterdüŋ didi. Ben bunca yıldan berü (6) zemzem ãuyına ùaparmışın didi ve naúildür kim SüleymÀn sözleridür eydür: Her nesnenüŋ pÀsı vardur, göŋül (7) pÀsı çoú yimekdür ve eydür: Her kim çoú yiyesi yiye altı nesne aŋa gele. Evvel úılduġı namÀzuŋ dadın (8) bulmaya, ikinci nesne ezber idemeye ve unıtġan ola, üçünci şefúat az ola zìrÀ kendüsi ùoúdur dükeli (9)èÀlemi ùok ãanur dördinci ùÀèat úılmaġa kÀhil olur, bişinci şehvet gÀlib ola, altıncı çok yiyicek (10) şehveti aç olur, nesne ister. Ve úaçan kim Àdem oġlanı aç ola şehveti ùoú olur, nesne istemez ve eydür: (11) açlıú Àóiret úapusın açar ve ùoúlıú dünye úapusın açar ve eger senüŋ óacetüŋ ola nesne yimegil (12) ol óacetüŋ bitmeyince zìrÀ çok yemek èaúl giderür. èAúıl gidicek işi daòı bitmez ve eydür: Senüŋ üzerine (13) olsun aç olmaú kim açlıú nefse úahr ider ve baġrı yufúa ider. Ve eydür: Açlıú göŋli nÿrlandurur (14) ve ùoúluú göŋül úarardur. Ve eydür: Ádem oġlanınuŋ göŋlinden vesvese çıúmaz tÀ dünye dileklerin (15) göŋlinden çıúarmayınca. Ve eydür: Úaçan úul sevdügine ãabr etmeye sevmedügine niçe ãabr ide ve eydür: (16) äÀdıú oldur kim ãıdúı göŋlinden duta ve eydür: RıżÀ oldur kim uçmaú isteye ve ùamudan (17) úaça. Ve eydür: TevÀżuè oldur kim anun õÀtında hìç kibr vü èÀceb olmaya. Ve eydür: Úul taŋrısını bulmaya tÀ kendü (105-a) (1) nefsini bilmeyince ve dünyÀdan yüz döndürmeyince ve zühd oldur kim her nesne kim seni Taŋrıdan yaŋa yıġa anı terk (2) idesin ve zühd nişÀnı oldur kim úarnuŋ aç ola ve tenüŋ yalıncaú ola ve göŋlüŋ òoş ola ve eydür: Yazuúlar başı (3) dünye sevmekdür ve ùÀèat görki úarın boşlıġıdur ve eydür: Taãavvuf oldur kim ne kim saŋa gele óaú bilsin (4) ve sen dÀyim óaúúıla olasın ve eydür: Dünye endìşesi Àóiret óicÀbıdur ve Àóiret endìşesi dünye (5) óicÀbıdur. Ve eydür: Ġayretden èilm artar ve õikirden maóabbet artar ve fikirden òavf artar ve eydür (6) çoú aġlamaġı òÿ idinüŋ ve fikre becidd oluŋ. Ve eydür: Taŋrıyı her kim bildi ol dünyÀdan fÀriġ (7) oldı ve úullıġa meşġÿl oldı ve geçmiş yazuúların aŋup aġladı ve eydür: Uçmaú içinde yazular (8) vardur. Úul úaçan kim ùÀèata meşġÿl ola ol yazu içinde ol úul içün dürlü dürlü aġaçlar (9) dikerler ve becidd işlerler. Ve úaçan kim úul ùÀèatdan dura anlar daòı dururlar ve eydürler: Ol (10) durdı biz daòı dururuz dirler ve úaçan kim úul yine ùÀèata başlaya onlar daòı yine işe başlarlar ve eydür: (11) her kim kendüzin eylük eyleye gice anuŋ èivÀżın bula ve eydür: Her kim ãıdúile şehvetden elin darta Óaú (12) TaèÀlÀ şehvet vesvesin anuŋ göŋlinden gidere ve eydür: Her nesne kim seni Taŋrıdan úor ol (13) şÿmdur. Eydür: Bir Àh kim yoúsul göŋlinden gelür şol vaút kim Àrzÿsı ola ol aŋa èÀciz (14) ola yigrekdür bayların ùÀèat úılduġından ve eyitdi: Cömerdlerin yigreki oldur kim óÀcete (15) muvÀfıú ola. Eydür: Eger gÀfiller bilselerdi kim bunlardan ne fevt olur ödleri sıdayıdı ve eydür: (16) èÀrifün göŋli gözi açılıcaú ġaflet gözi açılur dir ve eydür: Mü’min oldur kim õikr anuŋ ġıõÀsı (17) ola ve üns anuŋ raóÀtı ola ve ÚuréÀn onun biżÀèatı ola ve gice anuŋ bÀzÀrı ola ve èibÀdet (105-b) (1) anuŋ kesbi ola ve dünyÀ anuŋ Àòireti ögünligi ola ve úıyÀmet anuŋ òırmen-gÀhı ola ve müzd anuñ óÀãılı ola (2) Ve her kimüŋ göŋlinde dünya sevgüsi úarÀr dutdı Àóiret sevgüsi andan úaçar. Eydür: Uçmaúuŋ kÀbini dünyÀya (3) ùalÀú virmekdür ve eydür: Her kim dünyÀyı terk eyledi göŋli münevver oldı. Eydür: Dünye Taŋrı úatında bir siŋek úanadınca (4) yoúdur anuŋ üstinde sen ne úadar eglenesin ve eydür: Her kim Tanrıya ulaşmak isterse nefsini depelesün dir (5) ve ÓÀú TaèÀlÀ buyurur: İy benüm úullarum eger siz dünyÀda benden utanursaŋuz Àòiretde ben daòı sizüŋ èayblaruŋuz (6) yüzüŋüze urmayam ve günÀhlaruŋuzı maóv eyleyem dir ve hisÀblaruŋuzı geŋez eyleyem dir. Ahmed-i ÓavÀrì eydür: (7) SüleymÀn-ı DÀrÀnìyi gördüm bir gün bir aú göŋlek geyüridi ve eydüridi:
KÀşkì benüm göŋlüm daòı bu göŋlek gibi (8) aúmıssa diridi ve naúildür kim çün SüleymÀn-ı DÀrÀnì dünyÀdan naúl eyledi. Bir ulu anı düşinde gördi (9) ve ãordı kim Óak TaèÀlÀ senüŋile ne úıldı. Eyitdi: Raómet eyledi velìkin òalú içinde olduġum içün baŋa (10) èitÀb eyledi. Zìra SüleymÀn zamÀnesi içinde barmaġıla göstermelüyidi raómetu’llÀhi èaleyh ve’l-Àòer Àn vÀèô-ı (11) aúrÀn Àn óÀfıô-ı ıòvÀn Àn zÀhid-i mümekkin ve Àn èÀbid-i mütedeyyin Àn Úuùb-ı EflÀk Muhammed SemmÀk (12) rażiya’llÀhu èanhu imÀmü’l-mü’minìn idi. VÀèiôi’l-mü’mìn idi ve maèrÿf-ı keròinüŋ keşfi anuŋ sözlerinden oldı. (13) Ve Harÿnü’r-reşid aŋa yavlaú muèteúid idi ve èaôìm óürmet ideridi ve geldüginçe aŋa úarşu iótimÀm (14) ve tevÀøuè ideridi. Muóammed eydür: YÀ emìrü’l-mü’minìn şerìflerüŋ şerìfidür diridi. Ve tevÀøuè oldur kim kendü (15) hìç kimseden yigrek görmeye ve eyitdi: Kibr bir ipdür Àdemüŋ boynında eger dilerseŋ kim úurtılasın (16) ipi boynuŋdan şeş ve naúildür kim Aómed-i ÓavÀri eydür: Bir gün İbn-i SemmÀk ãayru oldı ve anuŋ úav[ãa-] (17) rasın alduú, bir cüóÿõ ùabìb varıdı aŋa iletürdük yolda gideriken bir görklü yüzlü kişiye uġraduú (106-a) (1) gökçek geyesiler geymiş idi bize eyitdi kim: Úançaru gidersiz? Eyitdük fulÀn ùabìbe giderüz dilerüz kim İbn-i SemmÀk (2) yolını gösterür. Eyitdi: İy sübóÀna’llÀh Taŋrı dostı, Taŋrı düşmeninden istièÀnet dilersiz ne revÀdur, (3) girü dönüŋ, varuŋ İbn-i SemmÀka eydüŋ: elin aġrır yir üstinde úoysun ve bu Àyeti oúısun (4) kim ‰eì o1¼U Ë ˆUM¼eì« o1¼U (XVII-105) pes girü döndiler. İbn-i SemmÀka bu sözi didiler ve bu Àyeti oúıdılar (5) şifÀ buldı ve eyitdiler: ol Òıżır peyġÀmber idi didiler ve naúildür kim bir gün Muóammede didiler: Bize vaèô (6) eyle eyitdi ki şimdiki zamÀnda èamel eyleyiciler azdur ve daòı eyitdi: vÀèiô oldur kim ilkin kendü nefsine (7) ögüt vire eger kendüsi ögüt eslerse ayruúlara daòı anuŋ ögüdi eåer ider dedi ve naúildür kim (8) Muóammed-i èAzabid bir gün bir kişi aŋa eyitdi kim: Niçün avlanmazsın? didi. Eyitdi: benüm içümdeki şeyùÀn (9) baŋa yitmez mi kim bir şeyùan daòı al dirsin iki şeyùÀnıla ben niçe dirileyin didi ve naúildür kim (10) çünkim anuŋ eceli yaúìn geldi eyitdi: İlÀhì sen bilürsin kim ol vaút ben kim günÀh iderdüm illÀ ùÀèat (11) ehlin severidüm imdi ol sevdügümi günÀhlaruma kefÀret eylegil diridi. Çünkim dünyÀdan gitdi (12) bir kişi anı düşinde gördi ve ãordı kim Çalap senüŋile ne úıldı? Eyitdi: Raómet eyledi ve günÀh- (13) larumı yüzüme vurmadı. Raómetu’llÀhi èaleyh ve’l-Àòer Àn úuùb-ı dìn ü devlet Àn şemè cemè-i sünnet (14) Àn aãl-ı muùahhar ve Àn rÿó-ı münevver Àn õÀt-ı úudsì Muóammed bin Eslem-i Ţÿsì raómetu’llÀhi èaleyh cihÀn içinde (15) yigÀne idi ve úuùb-ı zamÀnıdı. Ve rÿzigÀruŋ muútedÀsı idi. Ve aŋa Taŋrı resÿlinüŋ dili dirleridi. (16) Ve Óorasan içinde ittifÀk eylediler kim andan artuú kimsene sünnete mütÀbaèat eylemiş çıúmadı. (17) Ve naúildür kim bir gün vaèô eyledi anuŋ nefesi yavlaú mübÀrek idi ve sözleri yavlaú eåer ider idi. (106-b) (1) Ol gün biş yüz kişi ùoġru yola geldi ve tevbe úıldılar ve naúildür kim bir vaútin dutdılar zindÀna úoydılar (2) ve eyitdiler: ÚurÀn maòlÿúdur digil yoúsa èömrüŋi zindÀn içinde geçürürüz didiler pes bir yıl (3) zindÀn içinde úaldı her Cumèa güni olıcaú Àbdest alurıdı ve ġusl iderdi. ZindÀn úapusına (4) gelüridi kim Áõìne mescidine vara zindÀncı girü yıġarıdı girü döneridi yüzin dergÀha dutarıdı eger beni (5) pÀre pÀre iderlerse daòı ÚuréÀn maòlÿúdur dimeyem diridi. Ve naúildür kim Muóammed-i Ţÿsìyi zindÀndan (6) salıvirdiler. èAbdu’llÀh ŢÀhir NişÀbura beg oldı. Dükeli şehr úavmi èAbdu’llÀha selÀma vardılar ve hìç (7) kimsene úalmadı kim selÀma varmadı. èAbdu’llÀh eyitdi: Hìç kimsene úaldı mı kim selÀma gelmedi? Eyitdiler : Aómed-i (8) Óarb ve Muóammed bin Eslem gelmedi didiler. Eyitdi: Bunlar niçün gelmedi? Eyitdiler bunlar sulùÀnlar selÀmına gelmezler (9) zìra bunlar èulemÀ-yı rabbÀnìdür didiler. èAbdu’llÀh eyitdi: Çünkim bunlar bizüm selÀmumuza gelmediler biz duralum (10) bunlaruŋ selÀmına varalum didi.èAbdu’llÀh durdı Aómed-i Óarb úatına geldi, Aómed-i Óarb anı göricek iltifÀt (11) eylemedi ve başın aşaġa eyledi. èAbdu’llÀh selÀm virdi Aómed-i Óarb èaleyk aldı eyitdi: YÀ èAbda’llÀh (12) ben
işidüridüm kim sen görklü ãÿretlü kişisin hem eyle imiş imdi zinhÀr dürişgil ol gökcek (13) ãÿretüŋe yazuú úılmaġıl çirkin eylemegil didi andan durdı, Muóammed-i Eslem úatına vardı Muóammed úapusın (14) açmadı pes èAbdu’llÀh girü döndi ãabr itdi tÀ Áõìne gün oldı Muóammed-i Eslem Cumèa namÀzına çıúdı èAbdu’llÀh (15) anı gördi atından indi yüz yire úodı ve eyitdi: İy çalabum ben òalú içinde yavuz úulven Muóammed-i Eslem eyü (16) úuldur. Muóammed beni düşmen dutar ben anı dost dutarven imdi benüm yavuzlıġum anuŋ eylügine baġışlaġıl (17) didi. Muóammede bu söz yavlaú òoş geldi ve naúildür kim Muóammed-i Eslem andan gitdi Ţÿs şehrine geldi (107-a) (1) Ve anda anuŋ bir mescidi varıdı. Her ne dürlü renclü ve gözsüz ve elsüz ve ayaúsuz kim anda varıdı. Muóammed duèÀsı (2) bereketinde şifÀ bulurlarıdı. Ve Muóammed anda yavlaú meşhÿr oldı. Ve naúildür kim Muóammedüŋ evi içinde bir ırmaú (3) gibi su aúar idi. İllÀ evinden çıúmaz idi ve òalú anı èacÀyibler ve eydüridi kim: Bu su erenlerüŋdür diridi (4) anuŋçün ùaşra çıúmaz diridi. Ve naúildür kim ululardan bir ulu eydür: Bir gün ben ŞÀm iúlìminde bir cemiyyet (5) içinde oturur idüm. NÀgÀh gördüm şeyùÀn hevÀ yüzinden aşaġa düşdi. Ben eyitdüm: İy laèìn (6) ne óÀldür? Eyitdi: İş bu sÀèat Muóammed bin Eslem Àbdest aldı ve bir kez AllÀh didi çaġırdı ben anuŋ úor- (7) úusından èaúlum gitdi aşaġa düşdüm didi. Ve naúildür kim Muóammed-i Eslem hemìşe borca alurıdı (8) ve dervìşlere yidürüridi, bir gün bir cühÿõ eyitdi: Sende óaúúum vardur vir didi. Muóammed eyitdi: Geç şol (9) òÀãìr altında altun vardur alġıl didi. Ol òoõ ol gün úalem yonmışıdı ve úalemden düşeni (10) óÀãìr altına bıraúmışıdı. Cüòÿd geçdi óÀãìri úaldurdı kim úalem uvaġı altun olmış èacebe úaldı (11) ve eyitdi: Şol dìn içinde kim bunuŋ gibi kişi ola ol dìn bÀùıl dìn olmaya didi. Barmaġın (12) götürdi Muóammed öŋinde ìmÀn getürdi ve müsülmÀn oldı ve dükeli úavmi ve úabìlesi dükeli müsülmÀn oldılar (13) ve eyitdiler: Biz Tevrìt içinde şöyle oúıduú kim her dìn kim óaú dìndür ol dìn içinde (14) kişiler ola kim úalem yonalar úalemlerinden düşen uvaú úızıl altun ola didi. İmdi bu dìn (15) óaú dìndür didiler ìmÀn getürdiler. Ve naúildür kim bir kez Ebÿ èAlì Úarmadì NişÀbur şehrinde vaèô (16) eydüridi. Ve imÀmü’l-óarameyn daòı bile idi. Bir kişi duru geldi suéÀl eyledi ve eyitdi kim: ¡UL*F¼« (17) ¡Uš¾ìô« W8—Ë bu sözi peyġÀmber kimüŋ içün eyitdi? didi. Eyitdi: Bu sözi ne vaèô ideniçün didi (107-b) (1) ve ne işiden içün didi yaènì ol ne benven ve ne imÀmü’l-óarameyndür ol bir kişidür kim bu úapudan ùaşra (2) yatur yaènì Muóammed-i Eslem sinine işÀret eyledi ol vaútin ol dünyeden gidüp dururdı. Ve naúildür kim (3) Muóammed-i Eslem NişÀbur şehrinde ãayru oldı bir kişi düşinde gördi. Muóammed eydüridi kim: Elóamdü li’llÀh ãayru- (4) lıúdan úurtıldum diridi. Ol kişi durdı Muóammed evine geldi kim bu düşi aŋa eydivire. Muóammed òoõ ol (5) gice dünyeden gidüp dururdı. Raómetu’llÀhi èaleyh ve’l-Àòer Àn mübeyyen-i maúÀm-ı miknet Àn emìn-i imÀm-ı sünnet Àn zÀhid-i (6) zamÀn ve Àn èÀbid-i èabbÀd-ı şarú u ġarb Aómed-i Óarb raómetu’llÀhi èaleyh anuŋ fażìletleri iŋen çoġıdı ve anuŋ (7) ululuġı şol óaddeyidi kim YaóyÀ bin MuèÀõ ölürken vaãiyyet eyledi ve eyitdi: Benüm başumı Ahmed-i Óarbüŋ (8) ayaġı ucında úoŋ didi. İnşaéa’lllÀh çalabum beni anuŋ yüzi suyına baġışlaya didi. Ve Aómed zühd içinde şol (9) bir kez anası bir Kuşcuġaz bişürdi, getürdi ve eyitdi: YÀ oġul bu úuşcuġazı ben kendü evümde besledüm (10) óelÀldür yigil didi. Aómed eyitdi: Bu úuşcuġaz bir gün úonşı ùamına vardı bir úaç dÀne yidi idi. Ol (11) úonşı Òarbì erenlerinden idi. Boġazumdan inmez didi. Ve naúildür kim NişÀbur içinde iki Aómed (12) varıdı. Birisi Aómed-i Òarb idi ve birisi daòı Aómed-i BÀzirgÀnıdı. Aómed-i Òarb taŋrı õikrine (13) şunuŋ gibi meşġÿlıdı kim bir sÀèat dudaġı úımıldaduġı dinmez idi, ùÀ óadde kim bıyıġın kesmege daòı eli (14) degmezidi. Ve degme kez kim anuŋ bıyıġın keserleridi bir úaç yirde zaòm olurıdı, zìra dudaġın úımıldadurı - (15) dı. Õikr eydüridi bir sÀèat deg durmazıdı kim bıyıġın keseler idi. Aómed-i BÀzirgÀn daòı dünyÀ sev- (16) güsine şunuŋ bigi idi kim bir gün mÀlı óisÀbın ideridi bir kişi geldi
yiyesi diledi götürdiler öñinde (17) ùaèÀm úodılar anuŋ işmÀrdan eli degmedi kim ol ùaèÀmı ol kişi ile yiye didi. Ol gün durdı gitdi. (108-a) (1) Aòşam oldı henüz şÿmÀrdan baş úaldurmazıdı. Bir kez yine şÿmÀr ideridi úarnum açdı yiyesi getürüŋ didi getürdiler el degmedi (2) kim yine bu kez uyòusı dutdı yatdı uyudı ve óerìfleri ol ùaèÀmı yidiler ve anuŋ dudaġına daòı dürtdiler çünkim (3) uyandı su diledi aġôın yudı yiyesiden yidüm ãandı dünyÀ sevgüsine şöyle meşgÿl idi úamı açduġın (4) ve yiyesi yidügin ve yimedüġin bilmezidi ve naúildür kim Aómed-i Óarb Taŋrı TaèÀlÀ sevgüsine şunuŋ gibi (5) meşgÿl idi kim bir gün bir kişi aŋa nÀme yazdı cevÀbın isteridi bir saèat ùÀèatden òÀli olmadı kim aŋa (6) cevÀb vire ol nÀme issi aŋa küsü küsdi, bizi begenmez olduŋ ki cevÀb viresin didi. Eyitdi: Beni (7) maèõÿr dutġıl taŋrıya meşgÿl olġıl didi ve naúildür kim Aómedüŋ evinde bir yetim dururdı, Aómed aŋa (8) tevekkül ögredüridi ve eydür idi: Úaçan kim úamuŋ aça kimseneden nesne dilemegil ve şol úaraŋu bucaġa varġıl (9) iki rekèat namÀz úılġıl ve eyitgil: İy çalabum beni kimseneye muótÀç eylemegil digil oturġıl dedi. Bu kez bu oġlan (10) ol úaraŋu bucaġa varurıdı, şeyò buyruġın işleridi ne kim dilerse óÀżır gelür idi. Bir gün keldiler gördiler kim ol (11) oġlan bucaġda oturmış önüŋde dürlü dürlü nièmetler varıdı anı yir idi ãordılar kim: Bunı úanda (12) bulduŋ? Eyitdi: Bunı baŋa ol kişi verdi kim dükeli èÀlemüŋ rızúın virür didi. Pes bildiler kim ol (13) oġlancuú naãìb issi olmış Aómed duèÀsı bereketinde. Ve naúildür kim Aómed YaóyÀ bin MuèÀõ (14) mürìdi idi. YaóyÀnuŋ bir bÿsitÀnı varıdı. Bir gün YaóyÀ bÿsitÀndan nesne yidi. Aómed neçün yersin (15) didi YaóyÀ eyitdi: Benümdür. Aómed eyitdi: Bu bÿsitÀn bir gün ve bir dün vaúf suyıla suvarıldı didi. (16) YaóyÀ eyitdi: Tevbe olsun ayruú andan yimeyem didi. Ve naúildür kim anuŋ bir ãavmaèası2 varıdı dÀyim anuŋ içinde (17) namÀz úılurıdı. Bir gice anda namÀz úıldı bu kez yaġmur yaġdı göŋlinden geçdi kim eger yaġmur diŋersedi eve gideridüm (108-b) (1) diyü. HÀtifden ÀvÀz işitdi kim göŋlüŋ evüŋde sen bunda, göŋülsüz neylersin? didi. Aómed secdeye vardı (2) istiġfÀr úıldı. Ve naúildür kim bir gün NişÀbur uluları Aómed úatına geldiler, ãoóbet iderleridi. Aómedüŋ (3) bir oġlı süci içüp esriyüp gelüridi ve elinde óasede ùutup çalarıdı. Úapudan geçdi atasından ve bu ululardan (4) eymenmedi Bu ulular müteġayyir oldılar. Aómed eyitdi: Siz neçün melÿl olduŋuz didi. Eyitdiler: Bu senüŋ oġluŋêan (5) ötürü melÿl olduú kim hìç senden eymenmedi didiler. Aómed eyitdi: Ol maèõÿrdur didi andan ötrü (6) kim bir gice úonşıdan yiyesi getürdiler yidük, ol gice anuŋ atasıyıla ãoóbet eyledük idi. Bu oġlan ol (7) gice òazìneye düşdiyidi ve beni daòı ol gice şunuŋ bigi uyòu aldı kim hemìşegi vaôìfem fevt oldıyıdı (8) çünkim irte oldı ãorduú ol aş dügün aşıyımış beg evinden virmişler ve naúildür kim: Aómedüŋ (9) bir BehrÀm adlu gÀvur úonşısı varıdı. Ol gÀvur mÀlını ortaġa virdiyidi kim bÀzirgÀnlık ide, mÀlını (10) yolda hep harÀmì almış, ol kÀfir bunı işitdi úayġulu oldı. Aómed daòı işitdi yÀranlarına eyitdi: Duruŋ (11) varalum ol úonşıyı ãoralum ve ögütleyelüm kÀfir ise ne var úonşıdur dedi. Pes durdılar kÀfir evine vardılar. (12) GÀvur çünkim şeyòi gördi úarşu çıúdı aldı bunları evine götürdi, şeyò eyitdi: YÀ úonşı mÀluŋ alınmış taŋrı (13) yine vire òÀùıruŋ melÿl dutmaġıl didi. KÀfir eyitdi: Evet mÀlum alındı illÀ üç şükrüm vardur didi. (14) Evvel oldur kim kÀfir isem ne var, benüm yirince durur mÀl òod ele gelür gelür gider, ikinci mÀlumuŋ yarusı durur (15) benüm óÀcetüme yiter, üçünci oldur kim mÀl benüm idi borca almadum didi. Şeyòe bu söz yavlaú òoş keldi (16) yÀranlarına eyitdi: Yazuŋ bu sözleri kim bundan müsülmÀnlık úoúusı gelür didi ve daòı şeyò gördi kim ol (17) kÀfir bir ulu od yaúmış idi ve aŋa ùaparıdı şeyò eyitdi: Bu oda niçün ùaparsın? Eyitdi: Anuŋçün kim yarın beni göyindürmeye (109-a) (1) ve baŋa vefÀsı dege ve beni taŋrıya irişdüre didi. Şeyò eyitdi: YÀ úonşı evvel òoş sözler didüŋ şimdi (2) yaŋılduŋ oduŋ vefÀsı yoúdur kim sen andan vefÀ umarsın ve hem od ineŋ żaèìf nesnedür bir dere (3)
2
ãuyıla söyünür bir nesne kim bunuŋ gibi zaèìf ola seni úavìlıġa niçe irişdürür didi, seyò eydür: (4) sen eydürsin ki od baŋa vefÀ eyleye imdi gel sen daòı elümüz oda soúalum görelüm (5) kim kimi göyündürür. KÀfir eyitdi: İlk sen soúġıl şeyò elin oda soúdı ãanasın kim gül ü reyóÀn (6) içine soúdı kÀfir anı gördi elin oda soúmadı zìra bilürdi kim od aŋa vefÀ eylemez eyitdi: (7) YÀ müsülmÀnlar ulusı, saŋa üç meséele ãorayın eger cevÀb virürsen saŋa ìmÀn getürem (8) didi eyitdi: Óaú TaèÀlÀ bu òalúı niçün yaratdı? Ve çün yaratdı, neçün rızúın virür didi ve çün (9) rızúın virdi neçün öldürür ve çün öldürür neçün dirildür? Şeyò eyitdi: Anuŋçün yaratdı kim anuŋ (10) birligin bileler ve rızúın virdi tÀ anuŋ rezzÀúlıġın bileler ve öldürür tÀ úahhÀrlıġın bileler ve girü (11) diri úılur tÀ anuŋ bÀúìlıġın bileler. KÀfir çün bu sözleri işitdi barmaġın götürdi ìmÀn getürdi şeyò (12) naèra urdı uããı gitdi ve çün èaúlı keldi, BehrÀm eyitdi: Ya şeyò uããuŋ neden gitdi? Eyitdi: Sen müsülmÀn (13) olduġuŋ sÀèat òitÀb irişdi kim BehrÀm yitmiş yıl kÀfir idi bu dem müsülmÀn oldı ve sen(14) yitmiş yıl kim müsülmÀnsın èÀúıbet ne olacaġın bilür misin? didi. Ve naúildür kim Aómed yitmiş yaşında (15) idi, bir gice başın yastuġa veya arúasın tekyeye úoduġı yoġıdı. Eyitdiler: YÀ Aómed bir gice rÀóat (16) olsaŋ n’ola? Eyitdi: Uçmaġı üstümde bezerler ve ùamuyı altımda úızdururlar ve ben bilmezven ki bu iki (17) evden úanúısına varam baŋa bu ikinüŋ arasında ne uyku gele didi ve naúildür kim Aómed eydür idi: (109-b) (1) DÀyim eger ben bilseyidüm kim kimsene beni düşmen dutar veya benüm mesÀvim veya ġaybetim söyler ben aŋa nesne viri- (2) biyedüm. Çün benümçün dürişür benüm aúçem yiye idi dir. Ve naúildür kim bir kişi geldi andan ögüt diledi eyitdi: (3) Taŋrıdan úorú tÀ dükeli nesne senden úorúa ve Taŋrıdan utanàıl tÀ dükeli nesne senden utana ve dünyÀ- (4) dan saúın tÀ seni aldayup belÀya soúmasun. Ve taŋrıya úullıú eyle kim seni úullıú içün yaradıp dururıdı. (5) Raómetu’llÀhi èaleyh ve’l-Àòer ol zÀhid-i zamÀne ol èÀbid-i yigÀne ol muèriø-i dünyÀ ol muúbil-i uòrÀ (6) Àn óÀkim-i kerem ÓÀtem-i Aãam raómetu’llÀhi èaleyh Belò meşÀyiòlerinden idi ve Òorasanda büyümişidi. Şeúìú-i Belòì mürìdi (7) idi. Ve Óażraviyyenüŋ şeyòi idi. Zühd ü veraè ve riyÀøet içinde bì-miål idi. Eyitmege yarar ve ne kim dükeli (8) èömri içinde bir nefes yoldan ùaşra ayaġın basmadı. TÀ óadde Cüneyd bigi kişi aŋa eyitmişdür kim ãıddìú zamÀnına (9) yaènì bizüm zamÀnumuzuŋ ãıddìú-i óÀtimi Aãamdur ve anuŋ taãnìfleri vardur. DaúÀyıú mekrin naúl içinde ve anuŋ sözleri (10) muèteberdür ve maúbÿldür. Şöyle kim biregü mürìdlerine eyitdi: Eger size ãorarlar ise ki ÓÀtimden ne ögrendüŋüz? Ne cevÀb (11) viresiz? Eyitdiler:èİlm ögrendük diyevüz eger bilmezüz dirlerse neden diyesiz. Eyitdiler: Óikmet ögrendük (12) diyevüz. Eger óikmet bilmez dirlerse nedür diyesiz. Ayruú dinmediler, ÓÀtim eyitdi: Eger nesne ögrendük diyesiz (13) evvel ol kim òorsend olmaú, ikinci òalúdan ümìõin kesmek ve naúildür kim bir gün müridlerine eyitdi: (14) ben sizüŋile bunca zamÀndur kim renc iledürven hìç naãìb issi olduŋuz mı? didi. Birisi eyitdi kim: Çoú (15) ġazÀ eyledük. Eyitdi: Ol ġÀzidür baŋa lÀyıú kişi gerek. Eyitdiler: FulÀn çoú mÀl üleşdürdi. Eyitdi: (16) Ol cömerddür baŋa lÀyıú kişi gerekdür didi. Eyitdiler: FulÀn çoú óac úılup durur. Eyitdi: Ol (17) óÀcìdür baŋa lÀyıú kişi gerek. Eyitdiler: Saŋa lÀyıú biz bilmezüz beyÀn úıl didiler. Eyitdi: lÀyıú kişi oldur kim (110-a) (1) taŋrıdan artuúdan úorúmaya ve ayruġa ümìõ dutmaya didi. Ve nakildür kim: Anuŋ keremi bu óaddeyidi kim bir gün (2) anuŋ úatına bir úarı èavrat geldi kim nesne ãora, nÀgÀh bu úarı söyleriken yil uçúundurdı, cÀnum ... (3) úatıraú şöyle kim úulaġum saġırdur arúun geleci işitmez didi. Ol úarı óÀcil olmasun diyü bu kez úatı söyledi. (4) TÀ cevÀb virdi andan soŋra ol úarı on biş yıl diri oldı. ÓÀtim ol on biş yıl kendüzi (5) saġır óisÀbında úodı tÀ kimsene işidüp ol úarıya dimesün. Çünkim ol úarı öldi andan şeyò (6) arúun cevÀb virür oldı. Aŋa Aãam diyü bu sebebden ötürü didiler ve naúildür kim: Bir gün (7) Belò şehrinde vaèô eydüridi eyitdi: İlÀhì her kim bu meclis içinde günÀhludur sen yarlıġaġıl didi. Oll (8) meclis içinde bir sin açıcı varıdı. Çoú sinler açmışıdı ve çoú kefenler ãoymışıdı. Çünkim gice oldı (9) yine
èÀdetince sin açmaġa vardı bir sinüŋ ùopraġın giderdi kim açaydı sin içinden ÀvÀz geldi kim: İy (10) günÀhlu utanmaz mısın kim dün ÓÀtim meclisinde yarlıġanduŋdı bu gün yine geldüŋ yazuú úazanursın (11) didi, ol kişi geldi. Bu òaberi ÓÀtime didi ve tevbe eyledi ve naúildür kim Saèìd bin Muóammedi’r-rÀzì (12) eydür: Çoú yıl ÓÀtime şakirdlik eyledüm hergiz bir gün görmedüm kim ol úaúıya idi. Meger bir gün (13) bÀzÀra varduú gördük ki bir kişi anuŋ şÀkirdini dutmış çeker ve eydüridi kim: Bunca zamÀndur (14) úoyunumı alduŋ yidüŋ ve bahÀsın virmedüŋ tìz óaúúum vir dir. Şeyò eyitdi: İy cömerd mühlet virgil. (15) Eyitdi: Ben mühlet bilmezven, aúçem vir dir. Şeyò niçe kim didi aããı úılmadı. Bu kez şeyò úaúıdı namÀz- (16) laġusın götürdi yire bıraúdı bÀzÀr içi hep ulıdı, eyitdi: äavn işbu altundan óaúúuŋı al didi (17) illÀ artuú alma didi kim elüŋ úurır didi. Ol kişi ãundı óaúúından artuú aldı deróÀl eli úurıdı. (110-b) (1) Ve naúildür kim: Bir gün bir kişi ÓÀtimi daèvete úıġırdı, ÓÀtim eyitdi: Ben daèvete varmazın ol kişi becidd oldı (2) úomadı. Eyitdi: Eger ben varıcaú sen üç iş işleriseŋ varurven ve eger işlemezseŋ varmazven (3) didi. Ol kişi eyitdi: İşleyem. Şeyò eyitdi: Ben úanda dilersem anda oturam ve ne kim dilersem anı yiyem ve ne kim (4) dirsem ben sen anı dutasın didi. O kişi olsun didi. Pes çünkim geldiler şeyò yuúaru geçmedi, başmaú (5) çıúarduúları yirde oturdı. Eyitdiler: Bu yir senüŋ degüldür. Şeyò eyitdi: Úavl eylemişven ne yirde (6) oturam didi ve çünkim yiyesi geldi. Şeyò bilinden arpa etmegin çıúardı yiridi. Eyitdiler: (7) YÀ şeyò niçün yimezsin? Eyitdi: Úavl eylemişven kim ne dilersem yiyem çünkim yiyesi geldi şeyò eyitdi: Bir saç (8) ayaú getür ve anı oda bıraú tÀ úızıl olsun didi. Eyle eylediler götürdiler bir yol üstinde úodılar, (9) ÓÀtim duru geldi ve ayaġın ol saç ayaú üstine úodı ve ol daèvet úavmine eyitdi :Ben arpa (10) etmegi yidüm ãırÀù basdum úurtıldum imdi sizler daúı dönüŋ bu ãırÀù köprisidür gelüŋ ayaġuŋuz (11) basuŋ geçüŋ didi. Eyitdiler: YÀ şeyò bizüm aŋa úuvvetümüz yitmez didiler ÓÀtim eyitdi: Pes yarın niçe ùÀúatüŋüz (12) ola kim bu dünyÀda itdüŋüz ve nièmetler ki yirsiz hep cevÀbın vireceksiz didi. Nitekim ÚuréÀn içinde (13) yÀd úılur ršFM¼« s cš¦u² s* ×¼ r8 (CII-8). Ve naúildür kim bir gün bir kişi ÓÀtim úatına geldi (14) ve eyitdi: MÀlum çoúdur dilerven benüm mÀlumdan nesne alasın òarc idesin . Eyitdi: Ben rızúumı dükeli (15) èÀleme rızú viriciden isterven didi. Pes ol er eyitdi: Şimdi sen neden yirsin? Óatim eyitdi: (16) Taŋrı òırmen-gÀhından yirven. Ol er eyitdi: MüsülmÀnlar úazanduġından yirimişsin. ÓÀtim eyitdi: (17) KÀşki sen daòı müsülmÀnlardanmıssaŋ. Ol er eydür : Óuccet çoú götürürsin. ÓÀtim eyitdi: Yarın (111-a) (1) úıyÀmet güninde Taŋrı TaèÀlÀ óucceti isteyecekdür. Ol er eydür, bu dükeli sözdür. ÓÀtim eydür: Taŋrı TaèÀlÀ (2) bize gökden söz viribidi ve daóı senüŋ anaŋ ve ataŋ sözile óelÀl olup durur didi. Ol er eyitdi: Sizüŋ (3) rızúuŋuz gökden mi iner? ÓÀtim eyitdi: Dükeli èÀlemin rızúları gökden iner nitekim ÚuréÀnda buyurdı: ¡UL ¼« v§Ë (4) Êu œ uÔU¦ Ë rJ“—0 (LI-22) Ol er eyitdi: Sizüŋ rızúuŋuz òÀnúÀh derecesinden iner didi. ÓÀtim (5) eyitdi: Ţoúuz ay anam úarnında yatdum rızúum dereceden gelüridi. Ol er eydür: meger senüŋ rızúuŋ (6) gelür aàzuŋa girür ola didi. ÓÀtim eyitdi: Girçek eydürsin iki yıl beşikde yatdum rızúum benüm aġzuma (7) girür idi. Ol er eydür: HevÀ yüzine çıú gözet, rızúuŋ gelür mi ve gelmez mi didi. ÓÀtim eyitdi: Úuş (8) bigi olam didi. Eydür: äu dibine in. Eyitdi: Balıúlar gibi olam ol er ayruú durmadı tevbe eyledi eyitdi: (9) YÀ Şeyó küstÀòlıú eyledüm baŋa ögüt vir didi eyitdi: Tamaèuŋ òalúdan kes tÀ baóillıġı senden (10) keseler didi ve eyitdi: Sen bÀùınuŋı óaúıla ùoġru eyle tÀ kim ôÀhirüŋi Óaú TaèÀlÀ óalú arasında (11) görklü eyleye ve daòı ne imdi kim ölüriseŋ Óaúúa úullıú eyle tÀ ki òalú saŋa úullıúlar ideler ve naúildür kim (12) bir gün ÓÀtimì, Aómed-i Óanbel úatına geldi ve eyitdi: Rızú ister misin? Eyitdi: İsterven. Gerek olduġı (13) sÀèat mi istersin yaòod ãoŋraúı mı istersin? didi. Birez fikre ùaldı eger eydürse (14) kim gerek olduġı vaút isterven. ÓÀtim eydiser: Kim ol rızú kim senden (16) geçdi yine istersin dir. Aómed-i Óanbel eydür: CevÀbın eydivirgil dir.
ÓÀtim eydür: Rızúı (17) istemek bize ne farìżadur ve ne sünnetdür pes neye isteyem ol nesne kim bu uçdan olmaya neye isteyem, (111-b) (1) ol nesne kim beni ister ola rızú issin ecelinden daòı úatıraú ister. Nitekim peyġÀmber buyurdı: ‚“d¼« (2) ë*2« s¦ b¾F*¼ U¾*¹ b–« ve naúildür kim bir gün İblìs èaleyhül-laène Óatim úatına geldi (3) ve eyitdi: Ne yirsin? Eyitdi: Ölüm şerbetin. Eyitdi: Ne giyürsin? Eyitdi: Kefen geyürem. Eyitdi: Evüŋ var mıdur (4) oturacaú? Eyitdi: Siz baŋa ev yiter. İblìs gördi kim ÓÀtimi azdurmaġa yaramaz úodı işine gitdi (5) ve naúildür kim: ÓÀtimüŋ èavratı daóı yavlaú ãalióÀ idi ve deŋenmişlerden idi. Bir gün ÓÀtim (6) ġazÀya gitmek istedi èavratına eyitdi: Ben dört aylıú sefere giderven bu dört ayda nafaúa benden (7) ne úadar dilersin? didi. èAvrat eyitdi: Ne úadar kim diri olursam ol úadar úoġıl dedi. ÓÀtim eyitdi: (8) Dirildügüŋ öldügüŋ benüm elümde degül taŋrı elindedür dėdi.èAvrat eyitdi: Benüm rızúum daóı senüŋ elüŋde (9) degül didi. Óatim yavlaú begendi ve duèÀ úıldı. Çünkim ÓÀtim ġazÀya kÀfirile uġraşdı bir kÀfir ÓÀtimi aútardı (10) basdı, bacıġın isterdi kim boġazlaya nÀgÀh ÓÀtim gördi kim èavrat eline oú yay almış bu kÀfiri (11) oúıla vurdı depeledi. Naúildür kim: Bir kişi sefere gideridi, ÓÀtimden ögüt istedi, eger yÀr istersen (12) taŋrı saŋa yÀr yiter ve eger yoldaş isterseŋ kirÀmen kÀtibin saŋa yoldaş yiter ve eger iş istersen (13) ÚuréÀn saŋa iş yiter ve ögüt isterseŋ ölüm saŋa ögüt yiter ve eger iş isterseŋ tÀèat saŋa (14) iş yiter ve eger işbu ögütler tamÀm degülse ùamu saŋa ögüt yiter ve naúildür kim: Bir gün ÓÀmid-i LefÀf, (15) ÓÀtim úatına geldi ve eyitdi: SelÀmetlıú nedür ve èÀúibet nedür? ÓÀtim eyitdi: SelÀmetlıú oldur kim yarın (16) ãıraù köprisinden geçesin ve èÀúibet oldur kim uçmaġa giresin didi. ÓÀtime eyitdiler: Kim fulÀn (17) kişi çok mÀl dirşürdi eyitdi: Dirligi bile dirşürdi mi? Eyitdiler: Yoú. Pes ne işe gelür? didi: Bir gün (112-a) (1) bir çoú sözlü kişi ÓÀtime geldi ve eyitdi: Hìç óÀcetüŋ var mıdur? didi. Eyitdi: Vardur. Ne óÀcetüŋ (2) vardur? didi. ÓÀtim eyitdi: Benüm óÀcetüm oldur ki ne sen beni göresin ve ne ben seni görem didi. Ve naúildür kim: (3) Bir gün bir kişi geldi ÓÀtime eyitdi kim: Baŋa namÀz úılmaú ögret. ÓÀtim eyitdi: Evvel Àbdest alġıl ùaşuŋı (4) suyıla arıtġıl ve içüŋi tevbeyile arıtġıl ve andan soŋra mescide varġıl, Kaèbeyi iki úaşuŋ arasında (5) úoġıl ve uçmaġı saġ yanuŋda ve ùamuyı ãol yanuŋda bilgil ve ãırÀù köprisin ayaġuŋ altında (6) bilgil ve cÀn alıcı eŋseŋde bilgil ve andaŋ göŋlüŋi taŋrıya virgil ve tanrıyı óÀzır bilgil ve èaôametile (7) tekbìr baġlaġıl ve úorúuyıla örü ùurġıl heybetile ÚuréÀn oúıġıl ve tażarruè ile rükÿè eylegil ve (8) tevÀzuèıla ile secde úılġıl ve zÀrılıàıla taóiyyat oúıġıl ve şükrile selÀm virgil, inşÀéa’llah úabÿl ola (9) digil. ÓÀtim sözidür Taŋrı TaèÀlÀ üç nesneyi üç nesnenüŋ ardınca gizledi. Evvel iòlÀãı òalúdan (10) ümìõ kesmek ardında gizledi, ùÀèat óalÀvetini dünyÀyı sevmek ardında gizledi, tevekküli (11) Taŋrıya èitimÀd úılmaú ardında gizledi ve daòı eydür: Eger bizüm zamÀnumuzuŋ èÀlimlerünüŋ ve zÀhidlerinüŋ (12) tekebbürliklerin terÀzÿya dartsalarlar idi buŋlar tekebbürliginden artuú geliridi ve daóı eydür: DünyÀ (13) içinde gökçek yirlere ġarra olmaġıl kim uçmaúdan gökçek olmaya ve èamel úılmaúlıġına ġarra olmaġıl (14) ki BelèÀm-ı BÀèÿra èamelinden çoú olmaya kim ol soŋ nefesde ìmÀnsuz gitdi. Ve hìç kimse Óaúúa (15) lÀyıú olmaya tÀ dört dürlü ölüm dadın ùatmayınca evvel mevtü’l-ebyaø ki ol açlıúdur, (16) ikinci mevtü’l-asÿd ki güç götürmekdür, üçünci mevtü’l-aómardur ol nefsin öldürüp (17) èamel úılmaúdur, dördinci mevtü’l-aãàar ki ol buyruú geyesi geymekdür ve eyitdi: Her kim irte gice yidi (112-b) (1) Àyet oúımazsa ol kendüzin selÀmet dutamaya ve eydür ki: Göŋül biş dürlüdür. Bir göŋül uludur ve birisi (2) ãayrudur ve birisi ġÀfildür ve biri uyanuúdur ve birisi saġdur. èÁrif bunlaruŋ islü issin bilür (3) didi. Ve daòı eydür: Çün èamel eyleyesin taŋrı anı göre durur bigi bilgil ve çün söz söyleyesin (4) taŋrı anı işidür gibi bilgil ve eyitdi: Şehvet üç úısımdur. Biri yimekdür ve biri söylemekdür ve biri (5) baúmaúdur. Yimek içinde taŋrıya iètimÀduŋı berk eyle ve söylemek içinde ùoġruluġ saúla ve baúmaú (6) içinde èibreti bekle ve eydür: Dört yirde dört nesneden saúın. èAmel
içinde riyÀdan ve almaú (7) içinde ùamaèdan ve virmek içinde minnetden ve dirşürmek içinde baòillıúdan. Ve münÀfıú kişi- (8) lerüŋ nişÀnı oldur kim ne kim dünyÀdan ölür óırãıla ölür ve ne kim menè iderse şekkile ider ve ne kim (9) ãadaúa virürse riyÀyla virür. Ve mü’min nişÀnı oldur kim ne virürse Óaú içün virür ve dükeli (10) işi Taŋrı içündür. Ve eydür: ĠÀzilıú daòı üç dürlüdür: Biri nefsiyile uġraşmaúdur tÀ anı sınayınca (11) ve biri daòı şeyùÀnıla uġraşmaúdur tÀ kör eyleyince ve bir daòı kÀfir ile uġraşmaúdur tÀ ölince (12) ve öldürince. Ve eydür: ZÀhidlıġuŋ evveli taŋrıya èitimÀd úılmaúdur ortası ãabırdur, aòiri iòlÀãdur. (13) Ve eyitdi: Dükeli nesnenüŋ bezegi vardur ve èibÀdetüŋ bezegi òavfdur ve òavf bezegi endìşeyi (14) úıãa eylemekdür. Ve eydür: Eger dilerseŋ kim taŋrınuŋ dostı olasın ol ne kim iderse rÀżì (15) olġıl. Ve eydür: İvmek şeyùÀn işidür illÀ biş yirde şeyùÀn işi degüldür: Evvel úonuġa (16) ùaèÀm yidürmek, ikinci ölüyi kefen ãarmaú üçünci úızı ere virmekde, dördünci tevbe eylemekde (17) ölüm irişmeden, bişinci namÀz úılmaúda vaút geçmedin. Ve naúildür kim: Bir gün ÓÀtime nesne viribidiler (113-a) (1) úabÿl itdi eyitdiler: Kimseden nesne úabÿl itmezidüŋ şimdi nite itdüŋ? Eyitdi: Úabÿl eylemek içine baúdum (2) benüm òorlıġum gördüm ve anuŋ èazìzlıġın gördüm. Pes anuŋ òorlıàın benüm èazìzlıàum üzerine iòtiyÀr eyledüm (3) úabÿl itdüm ve hem viriben kişiye iètimÀdum varıdı kim óarÀmdan degülidi didi. Ve naúildür kim: Çün ÓÀtim (4) BaġdÀda geldi òalìfeye òaber itdi. Òorasan zÀhidi geldi anı oúı didiler çünkim ÓÀtimi oúıtdılar. Òalìfe (5) úatına girdi ve eyitdi: EsselÀmü èaleyk yÀ zÀhid didi. Òalìfe eyitdi: Ben niçe zÀhid olam kim bu il benüm (6) fermÀnum elindedür. Eyitdi: Sen zÀhid degül misin ki azacuú neseye úanÀèat eyledüŋ? Òalìfe eyitdi: Nite (7) ÓÀtim úul qš*Ušìb¼« ŸUצ yaèni bu dünyÀnuŋ metÀèı azdur imdi az nesneye úanÀèat eyledüŋ didi, (8) raómetu’llÀhi èaleyh ve’l-Àòer Àn seyyÀó-ı deryÀ-yı ùarìúat Àn ġavvÀã-i deryÀ-yı óaúìúat Àn şeref-i (9) ekÀbir Àn meşreb-i òavÀùir ve Àn mühdi- yi … Sehl bin èAbdu’llÀh Tusterì raómetu’llÀhi èaleyh taãavvuf ehlinüŋ (10) muóteşimiyidi. Ve zamÀn içinde muèteber idi ve sulùÀn-ı ùarìúat ve burhÀn-ı óaúìúat idi ve anuŋ èilmi (11) èameli meşhÿr idi ve dükeli òalú aŋa rücÿè iderleridi. Ve meşÀyiòlerüŋ èÀlimiyidi ve riyÀżet ü kerÀmet (12) içinde kÀmil idi ve muèÀmelat ü işÀret içinde bì-naôìr idi ve óaúÀyıú u daúÀyıú içinde berÀberi (13) yoġıdı ve ol zamÀnenüŋ èÀlimlerinüŋ óaúúında eydürleridi kim: ë×IšI1¼« Ë ë×1 d M¼« sš lL2 yaèni (14) Sehl şerìèatile óaúìúat arasın cemè eyleyüp durur dirleridi. Ve anuŋ şeyòi Õe’n-nÿn-ı Mıãrì idi. (15) Ve Sehl bin èAbdu’llÀh eydür: Henÿz benüm öñümdedür kim Óaú TaèÀlÀ benüm cÀnuma ezel èÀleminde eyitdi idi kim: X ¼« (16) rJ d (VII-172) ve ben v* cevÀbın virdümidi. Ve Sehl eydür: Ben üç yaşumda iken dün namÀzın úılurıdum (17) dÀyim Muóammed bin SevvÀr beni görür idi ağlarıdı. Bir gün ben eyitdüm: yÀ ùayı baŋa ayruúsı óÀl vaúıè olur (113-b) (1) Ve göŋlüm úarÀr dutmaz nideyin didüm. Ţayım baŋa eyitdi: YÀ Sehl bu sırrı kimseye dimegil. Oġlanlıú óÀlinde bu óÀl (2) kimseye ve degme kişiye sırr olduġı yoúdur diridi. Ve baŋa ögüt virir idi kim dÀyim taŋrıyıla olġıl ve gice uyúuŋda (3) uyanıcaú eyitgil: AllÀhu ãafiyyü’llÀh AllÀh nÀôirì AllÀh şÀhidì AllÀh bu gelecileri diridüm. Baŋa yavlaú zevú óÀãıl oldı (4) pes andan ãoŋra beni mektebe viribidiler. Úorúarıdum kim fikrüm perÀkende ola üstÀõumıla şarù eyledüm, (5) eyledüm kim beni kendü ve úutuma úoya. Pes yidi yaşumdayıdum kim muãóafı òatm eyledim ve yıl on iki ay (6) oruç dutarıdum ve çünkim on iki yaşuma degdüm baŋa bir mesèele vaúıè oldı (7) anı hìç kimsene óall idemez idi. Pes destÿr diledüm Baãra şehrine geldüm ve Baãra şehrinüŋ èÀlimlerine ol mesèeleyi (8) ãordum hìç kimsene cevÀb virmedi pes èÀbidler úatına geldüm. Óabìb bin Óamza dirler mesèeleme cevÀb (9) virmedi. Bir zamÀn anuŋ úatında oldum ve çoú fÀyide buldum. Pes andan gitdüm Tusterìye geldüm ve kendü úutumı (10) ol úadara götürdüm kim bir aúçe virdüm birez arpa aldım ve anı kendü elimile ögütdüm bir yıl anı öyün (11) idindüm bu kez úutumı şuŋa irürdüm kim üç günde
bir úurãa yiridüm andan ãoŋra yigirmi biş günde bir úurãa yir oldum ve gün olurdı kim dört gicede bir bÀõÀm (13) için yir idüm. Ve andan ãoŋra Sehlüŋ anasından úalmış çoú mÀlı varıdı. Bir gün òalúı dirdi ve dükeli (14) mÀlı ortaya getürdi naúdini hep dervìşlere üleşdürdi ve borçlularını daòı úıġırdı, bitilerin hep yırtdı (15) ne kim benüm sizde vardur óelÀl olsun didi ve kendü ÓicÀza niyyet eyledi ve yolda gideriken eydüridi: İy nefs (16) müflis oldum olsun kim ayruú benden nesne dileyesin ve eger dilerseŋ daòı bulacak degülsin diridi. (17) Pes nefsi anuŋıla şarù eyledi kim ayruú dilemeye çünkim Kÿfe şehrine irişdi nefis eyitdi: Bunda senden (114-a) (1) nesne dileyiserven didi. Baŋa etmegile balıú alıvirgil yiyeyin ayruú Mekkeye degin incitmeyem didi. Pes şeyò şehre girdi (2) gördi kim bir at degirmeni un ögidür idi. Şeyò eyitdi: Bu ata günde ne virürsin? Eyitdiler: Günde iki dirhem (3) virürüz. Şeyò eyitdi: Bu gün bu atı ãalıvirüŋ beni bu at yirine baġlaŋ, baŋa dirhem virüŋ didi ol (4) atı şeşdiler şeyòi anuŋ <yirine> baġladılar. Giceye degin çekeridi gice olıcaú bir dirhem virdiler anı aldı etmegile balıġa (5) virdi ve eline úodı kim yiye. Ve eyitdi: İy nefs her kez kim benden nesne dileyesin ben saŋa balıú aşı (6) buyurısarven kim kendü dilegüŋe iresün didi. Pes nefsin kör eyledi ve andan ãoŋra durdı Kaèbeye vardı (7) ve çoú meşÀyiòler yüzin gördi ve Óaú şarùların yirine getürdi ve yine Tuster şehrine geldi ve nÿnı anda buldı (8) aŋa hep göynügin dökdi ve Õe’n-nÿn yine Mıãra geldi. Sehl anda úaldı dört ay barmaġın ãardı ve ayaġ üstine (9) durdı yire oturmadı. Pes bir dervìş Sehle sordı kim barmaġuŋ niçün ãara úoduŋ? Eyitdi kim : Aġrır. Ol derviş (10) andan durdı. Mıãra vardı Õeén-nÿn úatına vardı kim ol daòı barmaġın ãara úomış şÿmÀr itdi gördi kim bunuŋ barmaġı (11) aġrıyacaú. Sehl daòı barmaġın ãara úomış imiş yaènì üstÀdına muvÀfaúat eylemiş. Sehl bir gün Tusterde (12) otururken3 ayaúların kesildi arúasın dìvÀra urdı. Eyitdiler: YÀ Sehl sen böyle itdügüŋ (13) yoġıdı bu gün saŋa ne geldi? didiler. Eyitdi: Benüm üstÀdum şimdiye degin diriyidi, dünyÀdan gitdi ve niçe kim üstÀd (14) diri ola şÀkirde düşmen kim ayaġın küsilede ve küstÀòlıú eyleye didi çünkim bu sözi işitdiler èacabÀya (15) úaldılar ve ol gün tÀriòin yazdılar ve imtióÀn eylediler gördiler kim didügi gün Õe’n-nÿn dünyadan (16) gitmiş imiş. Ve naúildür kim: Sehl her vaútin kim semÀè işideyidi vecde düşeridi ve yigirmi biş güne (17) degin şöyle óayrÀn úalurıdı ve su ve ùaèÀm boġazından geçmezidi ve úış olsa göŋlek giymezidi ve burcaú burcaú (114-b) (1) derleridi ve kimseye hìç cevÀb virmezidi, gözlerin göge dikeridi şöyle mest olup dururdı ve naúildür kim (2) Sehl bir gün mescidde otrururıdı nÀgÀh bir gögercin hevÀ yüzinden şeyò öŋine düşdi şeyò eyitdi: (3) Şeyò ŞucÀè KirmÀnì öldi ol günüŋ tÀriòin yazdılar ve tefaóóuã eylediler. Şeyò didügi oldı ve naúildür kim (4) Sehl eydür: Bir gün ÓicÀz beriyyesinde gideridüm bir èavrat gördüm kim yavlaú żaèìf olmış èaşÀsın (5) ùayanmış gelüridi esirgedüm ben eyitdüm: Meger bu èavrat úÀfileden úalmış buŋa nesne vireyin, ãundum (6) úoynumdan aúçe çıúardum bu èavrata virdüm, èavrat eyitdi: Ben daòı saŋa nesne vireyin, ãundı hevÀ (7) yüzinden bir çanaú úızıl altun aldı ve Sehle virdi eyitdi: Sen aúçeyi úoynuŋdan çıúarduŋ (8) ise ben ġÀyibden vireyin didi. Ol demde gÀyib oldı ve ben anuŋ óasretinde úaldum çünkim Úaèbeye (9) vardum gördüm ol èavrat bir yerde yatmış, Kaèbe anı ùavÀf ider idi ben eyitdüm: Dur yuúaru kim vaút (10) èazìzdür didüm eyitdi: Her kim úademin götüre Kaèbe cemÀlin görmekiçün lÀ-cerim Kaèbe cemÀlin göre ve her kim úademin (11) kendüliginden götüre lÀ-cerim Kaèbe anı ùavÀf eyleye. Sehl sözleridür eydür: Óaúúa lÀyıú olan kişi gerek kim (12) altı nesneyi ide: Evvel ÚuréÀn óükmin duta, ikinci Resÿl sünnetine mütÀbaèat eyleye, üçünci óelÀl yiye (14) óarÀmı terk ide, dördinci yavuz işlerden ıraú ola, bişinci óaúları ödeye. Ve eydür: Baòtlıú nişÀnı üçdür: Evvel Resÿle iútidÀ eylemek òulúından ve fièlinden, ikinci úarnına óarÀm úoymamaú üçünci her (15) èamelde iòlÀã óÀãıl ide. Ve eydür: Mübtedièye evvel tevbe gerek tevbe oldur ki yavuz
3