İÇİNDEKİLER
Önsöz... ... ....sayfa 4
Bahnameler hakkında bir inceleme...sayfa 6
Tuhfetü’l-müteehhilîn / Evlilik armağanı
/sadeleştirilmiş metin...sayfa 28
Drog sözlüğü... sayfa 70
Ağırlık ölçüleri ve karşılığı... sayfa 85
Sözlükçe... sayfa 86
TUHFETÜ’L-MÜTEEHHİLÎN
Evlilik Armağanı
ÖNSÖZ
Aslında, Batı dünyasında M.Ö. 5. yüzyılda yaşayan Hippokrates’ten ve M.S. 1. yüzyıl hekimi Bergamalı Galen’den beri örnekleri bulunan; İslam tıbbında ise ‘Bâh-nâme’ genel adı ile anılan eserler pornografik kitaplar değildir. Bugünkü anlamda ‘Androloji’ bilim alanına giren çalışmalardır. Bunlarda estetik, özellikle kadın güzelliği, eş seçiminde göz önünde bulundurulması gereken hususlar, beden temizliği; kozmetikler, deodorantlar ve cinsel ilişki kuralları gibi konular çağının bilgi düzeyine uygun olarak açıklanır.
Ortaçağ İslam tıbbında, Antik Yunan ve Roma tıbbının bilgi birikimi önce tercümelerle aktarılmış sonra yeniden değerlendirilerek işlenmiştir. 9. yüzyıldan itibaren Arapça, daha sonraları Farsça olarak yazılan bahnamelerin ilk Türkçe örnekleri 15. yüzyıl başlarına kadar gider. Elinizdeki Evlilik Armağanı, temiz bir yazma nüsha olarak, bana 1982 yılında değerli büyüğüm Ragıp Önen (1899-1995) tarafından armağan edildi. Tezhipli bu güzel nüsha ne yazık ki eksikti. Tamamlamak için Topkapı Sarayı yazma eser kataloglarını taradım ve Süleymaniye Kütüphanesi’nde araştırma yaptım. Ne yazık ki Arapça, Farsça ve Türkçe yüzlerce yazma bahname arasında bu eserin ikinci bir kopyası yoktu.
Aradan yıllar geçti. Çukurova Üniversitesi’nde görev aldığım zaman bu yazmanın transkripsiyonunu yaptım. Bu arada Ankara’daki Milli Kütüphane çalışmalarım sırasında eserin ikinci bir kopyasını buldum. Böylece eksikleri tamamlamak ve doğru okunamayan bazı kelimeleri düzeltme imkanı elde ettim. Bu çok nadir eseri Türk okuyucusuna sunmak için sadeleştirdim ve sonuna Türkçe-Latince drog sözlüğü ekledim.
Diğer güzel bir rastlantı da, aslında bir çeviri olan fakat yorumları ve katkılarıyla adeta telif eser niteliği kazanan Tuhfetü’l- Müteehhiliriin yazarı Tabip Ebu’l-Feyz Mustafa’nın biyografisinin tıp tarihçisi Yrd. Doç. Dr. M. B. Zülfikar (Aydın) tarafından tespit edilmesi oldu. Değerli meslektaşlarımın bu çalışmasından büyük ölçüde yararlandım. Bugünkü dile adını ‘Cinsel Birleşme İsteğinde Tabiatın Teşviki’ olarak çevirebileceğimiz Tuhfetü ’l-Müteehhilini Evlilik Armağanı olarak isimlendirmeyi uygun buldum.
Bahnamelerle ilgili bir ön inceleme diyebileceğimiz bilgiler kitabın birinci bölümünde yer almıştır. İkinci bölümde eserin sadeleştirilmiş metni verilmiştir. Sayfa kenarlarında yer alan şahsi kütüphanemdeki nüsha (A), Milli Kütüphane nüshası (B) varak
ilgilenenlere zaten üçüncü bölümde tıpkıbasım olarak verildiği için koymadım. Böylece bazı ‘musahhihleri’ yanlış bularak tatmin etme zevkinden ve zahmetinden mahrum ettim. Metni Ahmet Yüksel baştan sona, yeniden yazma nüsha ile karşılaştırdı, düzeltmeler yaptı ve ayrıca bir ‘Sözlükçe’ ekledi.
Eser okunduğunda bazı bilgilerin ‘eğlenceli’, bazılarının da yanlış olduğu görülecektir. Deodorantlar, ağız-diş temizliği, kozmetik formüller ise oldukça doğru, güzel ve hâlâ yararlanılabilecek bilgilerdir.
17. yüzyılda hazırlanan Evlilik Armağan f m bahname türünün en olgun eseri olarak değerlendirebiliriz. Daha sonraları özellikle 19.
yüzyıldan sonra açık saçık öykülerin anlatıldığı bahnameler artık pornografik niteliğe bürünmüştür.
Sözlerimi Türk okuyucusunun ilgisini çekeceği ümidiyle bir dileğimi belirterek bitirmek istiyorum. Tüm Türkçe bahnameleri doğru değerlendirebilmek için 15. yüzyıldan itibaren yazılanları hem kendi aralarında ve hem de Arapça ve Farsçalarıyla karşılaştırmalı ve son söz, o zaman söylenmelidir ki bu da oldukça zahmetli ve zaman alıcı bir iştir.
TEŞEKKÜR
Eseri bana armağan eden Ragıp Önen’e, gözden geçirerek düzelten ve basımını üstlenen Kebikeç Yayınları ~ Sanat Kitabevi sahibi sahaf
Ahmet Yüksel’e, editör Ümit Uzmay’a ve Adana’dan işadamları değerli
dostlarım Sayın Halil Avcı, Sayın Haşan Basri Aktı ve Sayın Adnan
Bacaksızlar’a teşekkürü borç bilirim.
Prof.Dr.İlter UZEL Adana-2005
BAHNAMELER HAKKINDA BİR İNCELEME
Bedi N. Şehsuvaroğlu (1914-1977)’nun 1% 1’de yayınladığı bir makale ile İslam Ansiklopedilerindeki ‘Bahname’ maddesi bir yana bırakılırsa, tıp tarihimizin en az işlenmiş konulanndan birisinin bahnameler olduğu görülür.1
‘Bahname’ kelimesi, ‘cinsel arzu’, ‘cinsel güç’, ‘şehvet’ anlamına gelen Arapça ‘bâh’ ile, Farsça ‘risale’ veya ‘kitapçık’ anlamındaki ‘nâme’ kelimelerinden oluşan bir isimdir. Günümüz tıbbındaki cinsel sorunlarla ilgili konular, klasik dönem bilim sınıflandırmalarında ayrı bir başlıkta ele alınmıştır. Dönemlerinin bilim sınıflandırmalarını detaylı şekilde sunan Taşköprülüzade (1495-1561) ve Katip Çelebi (1609-1657), ‘ilm-i bâh’ veya ‘ilm-i cim â’ diye nitelenen bu ilmi, tıp biliminin dallarından birisi olarak tanıtırlar.* İşlenilen konuların genişliği ve bu alanın özelliği nedeniyle, Arapça ‘ilmü’l-bâh’, Farsça ‘ilm-i bâh’ gibi başlıklarla bağımsız olarak anılmış; ‘kitâbü’l-bâh’, ‘risâle fi’l-bâh’ veya ‘bâhnâme’ gibi isimler bu alanda yazılan eserlerin genel adı olmuştur.
Kaleme alman Arapça, Farsça ve Türkçe bahnamelerde dini veya tıbbi bakımdan cima (cinsel birleşme) adabına yer verilmiş, kadın-erkek ilişkileri etraflı olarak incelenmiş, bu konuda yollar ve yöntemler gösterilmiş, her türlü yetersizlik ve rahatsızlıklara iyi gelen çeşitli ilaçların hazırlanması anlatılmış, tenasül hastalıkları, hamileliğin teşhisi, önlenmesi vb. gibi konular yanında, güzeller ve güzellikler de belirtilmiştir.
Bahnamelerle ilgili vulgarize yayınlan görenler bunlara müstehcen hikayelerin anlatıldığı eserler gözüyle bakmışlar ve ön yargı ile küçümsemişlerdir. Gerçi bazı bahnamelerde açık saçık hikayeler içeren bölümlere çok geniş yer verilmiş, tedavi bölümleri daha kısa tutulmuştur.3 Hatta bazılarında pornografik minyatürler yer almıştır. Böylece yanlış kanaatlere neden olan bu hikayeler yanında, bahnamelerde göze, kulağa hitabeden yöntemlerle birlikte, ilaçlar; hatta bilimsel değeri tartışılır büyü / sihir benzeri telkin tedavilerinden bile yararlanılmıştır.
Şehsuvaroğlu, B. N., “Osmanlı Padişahları ve Bahnameler”, Eczacılık Bülteni, c. III, S. 9, 1961 (Ayrı baskı); Özcan, A., “Bahname”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. IV, İstanbul 1991, s.489-490.
2 Taşköprülüzade, Ahmed b. Mustafa, Miflahu's-Se'âde ve Misbahu's- Siyâde, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1985, c.I, s.326; Katip Çelebi,
Mustafa b. Abdullah, Keşfa 'z-Zunûn ‘an Esâmiyi ‘l-Kütüb ve ’l-Funım,
Maarif Matbaası, Ankara 1941, c.I, s. 318-319.
3 Mesela şahsi koleksiyonumda 16 pornografik resim içeren geç dönem (19. yy.?) bir bahnamenin fotokopisi vardır.
İslam tıp tarihi boyunca bu alanda yazılmış ve klasik literatürde kendisine yer bulmuş eserlere ve yazarlarına göz atıldığında konunun ne derece önemsendiği hakkında bir fikir verebilir. Çağının ünlü sahhafı İbnü’n-Nedim (ö.849)’in El-Fihrist"inde, hikaye ağırlıklı olmak üzere
Fars, Hint ve Yunan kaynaklı 13 kitabın adı belirtilmektedir.4 Fakat bunların içeriği hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Bununla beraber, ünlü filozof Aristoteles (ö. M.Ö. 322)'in. Galenos (131*200) öncesi tabiplerden Efesli Rufus ( ö .ll7 ) ’un makale tarzındaki Kitâbü’I-Bâh'\an,
Koka Shastra’nın Lezzetü’n-Nisâ'sı, Galenos'un Kitâbü’l-Bâh, Risâle f i ’l- Cimâ\ Esrâru'r-Ricâl ve Esrâru’n-Nisâ'sı çeviriler yoluyla İslam
dünyasında bilinmekteydi.5
Bu alanda birçoğu makale ve risale şeklinde olmak üzere müstakil kitap yazanlar ve eserleri arasında şu isimler sayılabilir: [ A: Arapça, F: Farsça, T : Türkçe]
1. Câbir b. Hayyân (ö.815), Kitâbü ’I-Bâh (A)
2. Cebrail b. Buhtîşû* (Ö.828), Kitâbü ’l-Bâh (A)
3. İbn Füleyte (Ö.845), Rüşdü ’l-Lebîb ilâ Mu "âşeret'ı ’l-Habîb (A)
4. Muhammed b. Hassân en-Nemelî (Ö.859), Kitâbii’l-Bâh , Bercân ve Hubâhıb (A)
5. Ebu tshak el-Kindî (Ö.867), Kitâbü’l-Bâh (A)
6. Huneyn b. İshak (ö. 873), Esrâru ’I-Felâsifefi ’l-Bâh (A)
7. Kuşta b. Lûkâ el-Ba'lebekkî ( 873’te sağ), Kitâbü ’l-Bâh (A)
8. İsa İbn Mâsse ( 9. yy.), Kitâbü ’l-Cimâ (A)
9. Muhammed b. Ali el-Hârezmî ( 9. yy.), Kitâbü ’l-Bâh mimmâ Vada ’a ’I-Felâsifetü ’I-Hukemâ li-Sâdâtihim (Y unancadan çeviri) (A)
10. Muhammed b. Ebû Bekr er-Râzî ( ö. 932), Kitâbü’l-Bâh ve Menâfi‘uh ve Madârruh ve Müdâvatüh (A) (F ve T çevirileri
var)
11. Yahya b. Adiy el-Mantıkî (ö. 975), Kitâbfi Menâfi 7 ’l-Bâh (A)
12. İbnü’t-Tabîb Ali b. Nasr el-Bağdâdî ( ö. 987), Cevâmi'u’l- Lezzât (A)
13. İbn Sînâ ( ö. 1037), Risâlefi ’l-Bâh ve Ürcûzefi ’l-Bâh (A)
14. İbn Mendeveyh Ali el-Isfahânî (ö. 1048), Risâle fi'l-Bâh ve Esbâbih (A)
15. Ali b. Rıdvan el-Mısrî (ö. 1061), Makale f i ’I-Bâh (A)
4 İbnü’n-Nedîm, Muhammed b. İshak, el-Fihrist, Dâru’l-Ma‘rife, Beyrut
1997, s.381-382.
5 İbnü’n-Nedîm, age, s.353; İbn Ebî Usaybi Usaybi'a, Ahmed b. Kasım,
Vyûnü’I-Enbâfi Tabakâti’l-Etıbbâ, Dâru Mektebeti’l-Hayat, Beyrut trz.,
s. 57,105; Katip Çelebi, age, c. 11, s. 1401; Şeşen, Ramazan ve diğerleri,
İslami Tıp Yazmaları Kataloğujstem Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma
Merkezi, İstanbul 1984, s. 160-161, 164.
16. Yahya b. Cerîr et-Tikrîtî ( 1079’da sağ), Kitâbü ’l-Bâh (A) 17. Semûel b. Yahya el-Mağribî (ö. 1174), Nüzhetü’l-Ashâb f i
Mu 'âşereti ’l-Ahbâb (veya: Nüzhetü’l-Ahbâb ve Mu 'âşereti Zevi l-Elbâb) (A)
18. (Ebû) Zeyd Hibetullah et-Taberi (veya; el-Basri) (11. veya 12. yy.), Bâhnâme - Tuhfetü ’l-Mülûk (F) (T çevirisi var)
19. Abdurrahman b. Nasr eş-Şeyzerî ( ö. 1193), El-îzâh f i Esrâri ’n-Nikâh (A) (F ve T çevirileri var)
20. İbn Meymûn el-Kurtubî (ö. 1204), Makâle fi ’l-Cimâ ' (A) 21. Kemâlüddîn Muzaffer el-Humusî (ö. 1215) Makâle fi ’l-Bâh
(A)
22. Sedîdüddîn Mahmud eş-Şeybânî (5. 1238) El-Ferîdetü’ş- Şâhiyye ve ’l-Kasîdetü ’l-Bâhiyye, Şerhu ’l-Ferîde ve Muvaddıhatü ’l-İştibâh f i Edviyeti ’l-Bâh (A)
23. Şerefîiddîn Ahmed b. Yusuf et-Tîfâşî (ö. 1253), Rucû 'u ’ş-Şeyh ilâ Sıbâh fiı ’l-Kuvveti ‘ale ’l-Bâh (A) (F ve T çevirileri var), Kâdimetü ’l-Cenâh f i Âdâbi ’n-Nikâh ve Risale fimâ Yahtâcu
ileyhi ’r-Ricâl ve ’n-Nisâ fi ’sti *mâli ’l-Bâh (A)
24. Nasîruddîn et-Tûsı (ö. 1273), Kitâbü ’l-Bâhi ’ş-Şâhiyye ve ’t- Terkîbâtü’s-Sültâniyye — Bahname-i [PâdiJŞâhi (F) (A ve T çevirileri var)
25. Yahya b. Sa‘d ( 14. yy.dan önce), Menâfi *u ’n-Nâs (F) 26. Ömer b. Muhammed el-Hüzelî (ö. 1310), Ahvâlü ’n-Nikâh (A) 27. Abdullah b. Muhammed et-Tîcânî ( 131 l ’de sağ), Tuhfetü’l-
'Arûs ve Nüzhetü ’n-Nüfûs (A)
28. Kemâlüddîn Muhammed b. Ahmed ez-Zemelkânî (ö. 1327), El-Minhâc f i Te ‘allukâti ’l-İylâc (A)
29. Necmüddîn Mahmud b. İlyas eş-Şîrâzî (ö. 1330), Risâle f i ’l- Bâh (A)
30. Ali b. İshak ( I.Murad dönemi: 1360-1389), Kitâbü ’l-Bâh (T) 31. Nizâm-i Münşî el-Fârisî ( 1423 ’te sağ), Genc-i Esrâr (F) 32. Muhammed b. Esenboğa el-Argûnî ( 1492’de sağ), Rüşdü’l-
Lebîb ilâ Mu ‘âşereti ’l-Habîb (A)
33. İsmail b. Şihâbüddîn ed-Dimaşkî ( 15. yy.), Kitâbü’d-Dirâye f ı ’t-Tevellüd ve ’t-Tenâsül ve’l-Bâh (F)
34. tbn Kemal Paşa ( ö. 1534), Züheru’l-Büstân fi Ma'rifeti Ahvâli ’l-Bâh mine ’l-lnsân (A)
35. Taşköprülüzade Ahmed b. Mustafa (ö. 1561) Münyetü’ş- Şübbân fi Mu4âşereti ’n-Nisvân (A)
36. Abdullah b. Muhammed ed-Der‘î (ö. 1572) er-Ravdu ’l-Yâni ‘f i Ahkâmi ’t-Tezvıc ve Âdâbi ’l-Mecâmi * (A)
37. Haşan b. Abdürrahîm (IILMurad dönemi: 1574-1595) Bahname (T)
38. HakîmNizâmüddîn Ahmed (17. yy.) Bâhiyye (F)
39. Sâliküddîn Muhammed el-Hamevî (17. yy.) Haceletü ’l-Arâis (F), Mecmau ’n-Nefâis (A)
40. İbrahim b. Muhammed el-Mağribî (ö. 1658) Kitâbü’l-Bâh (A) 41. Ebu Talib el-İsferâyînî ( 17. yy.dan önce) Risâle der Bâh (F) 42. Kâtipzade Mehmed Refi (Ö. 1769) Bahname — Risâle-i Bâh ve
Habel (T)
43. Hakîm Sûretî (ö. 1787) Ferhaîü ’l-Mir at (F)
44. Rûşenü’d-Devle Mahzar b. Muzaffer ( 1764’te sağ) Hulâsatü 7- Ayş-i ‘Âlemşâhî (F)
45. Mesıhu’l-Mülk Feth Ali b. Hakîm Hikmetullah Han (ö. 1890) Risâle fi ’l-Bâh (A)
46. Ali Ekber el-Gîrevânî ( 1869’da sağ) Sürûr-i Efzâ (F) 47. Muhammed Sadık Mümtaz Ârifî ( 19. yy.) Kîmyâ-yi İşret (F) 48. Muhammed b. Mustafa el-Ma‘addı (?) Kitab-ı Mücâma 1â (T) 49. Şemsüddin Muhammed eş-Şîrâzî (?) Kuwe-i Bâh (F) 50. Tabip Muhammed (?) Lezzetü 'l-Ayş-i Nâsırşâhî (F) 51. Mir Muhammed Han Nebûrî (?) Risâle der Kuvve-i Bâh (F) Tespit edebildiklerimizin yanında yazarı bilinmeyen irili ufaklı onlarca eser ülkemiz kütüphanelerinde araştırmacıları beklemektedir. Metin karşılaştırması yoluyla bunların bir çoğunun yazarlarını tespit etmek mümkündür diyebiliriz.
Ebû Osman el-Câhız (ö. 868)’m el- İrs ve'l-‘Arâis, Muhammed b. Ubeydullah el-Müsebbihî (ö. 1032)’nin el-Müfâtaha ve ’l-Münâkaha f î Envâ'il-Cimâ, Şerefuddîn et-Tîfaşî (ö. 1253)’nin Nüzhetü’l-Elbâb fîmâ Lâ-Yüced f i ’l-Kitâb, İbrahim b. Abdurrahman el-Ezrakî ( 14. yy.)’nin Elfıyye ve Şelfiyye, Nefzâfî (1433’te sağ)’nin er-Ravdu’l- Âtır ve Nüzhetul-Hâtır - Tenvîru’l-Bıtâh f i Ma‘rifeti Keyfiyyeti’n-Nikâh, Deli Birader Mehmed Bursevi (ö. 1535)’nin Dâfı‘u ’l-Gumûm ve Râfi'ul- Hümûm> Muhammed b. Yusuf ez-Zeccânî (ö. 1634)’nin Tuhfetü ’l- ‘Arûs ve İmtâ *u ’n-Nüfûs, Nimetullah b. Abdullah et-Tüsterî (ö. 1700)’nin Kitâbü’l-Eyk, Fazıl Hüseyin Safedî (ö. 1810)’nin Hûbânnâme ve Zenânnâme, Keskin Efendizade Resmî Osman Efendi (19. yy.)’nin Hasâilü ’l-Beşer adlı eserleri gibi, cinsellik konusunu tıbbi bir konu olarak incelemekten daha çok edebi, folklorik yahut ütopik hikayeler veya hatırat türü diyebileceğimiz farklı amaç ve metotlarla ele alan eserler olduğu gibi; İbnü’l-Arabî (Ö.1240)’nin Kitâbü’l-Bâh ile’t-Tevellüd ve’t- Tenâsül, Kavukcu Mehmed b. Halil (ö. 1305)’in Nüzhetul-Ervâh f i Esrâri’n-Nikâh gibi tasavvuf; Abdulkadir b. Muhammed eş-Şâzilî (o. 1539)’nin Teşnîfu’l-Esmâ bi-Şerhi Ahkâmil-Cimâ ve Mevâidü’l-Efrâh f î Fevâidi ’n-Nikâh, Ahmed b. Ömer ed-Dîrebî (ö. 1738)’nin Gâyetü’l- Merâm fîmâ Yete'allaku bi-Enkihatiyl-Enâm gibi hadis ve fıkıh ağırlıklı inceleyen eserler de oldukça yekun tutmaktadır.
Günümüze ulaşabilen bahnameler arasında özellikle Şerefuddîn Ahmed b. Yusuf et-Tîfâşî (1184-1253)’nm Rucuu ş-Şeyh ilâ Sıbâh f ı ’l- Kuvveti *ale’l-Bâh eseriyle Nasîruddîn et-Tûsî (1201-1274)’ye izafe edilen Bahname-i Padişahî memleketimizde çok yayılmış ve birçok kez dilimize çevrilmiştir.
TÎFÂŞÎ’NİN RUCÛ‘U’Ş-ŞEYH İLÂ SIBÂH ADLI ESERİ
Tunus doğumlu olup, Mısır’da öğrenim gören, dini bilimler yanında felsefe, tıp, tarih, mineraloji ve özellikle edebiyat alanında uzmanlaşan, kadılık görevinde bulunan, Eyyubi sultanlarından Melik Kâmil (ö. 1238)’in teveccühünü kazanıp Diyarbakır’a kadar gelen, bir süre kör olmasına neden olan kataraktı tedavi edip ölümüne kadar Mısır’da eser yazmaya devam eden Tîfaşî’nin bu ünlü eserinin İstanbul kütüphanelerinde bulunan nüshalarından bazıları şunlardır:
1.Topkapı Sarayı Müzesi Ktp./Ahmed III, no: 1940 (Mısır işi tezhipli bir nüshadır ve Seyfüddîn Kansu Gavrî (ö. 1516) için istinsah edilmiştir, üzerinde ‘haremden çıkma’ kaydı vardır.) ve 2008.
2.Topkapı Sarayı Müzesi Ktp./Revan Köşkü, no: 1701. 3.Süleymaniye Ktp./Karaçelebizade, no: 295.
4.Süleymaniye Ktp./Vehbi Efendi, no: 1652. 5.Süleymaniye Ktp./Şehit Ali Paşa, no: 2030. 6.Süleymaniye Ktp./Ayasofya, no: 3622.
7.Süleymaniye Ktp./Turhan Valide Sultan, no: 259. 8.Süleymaniye Ktp./Hacı Mahmut Efendi, no: 5555. 9.Beyazıt Ktp., no: 5451, 5612.
10. Köprülü Ktp./Ahmet Paşa, no: 189. 11. Nur-i Osmaniye Ktp., no: 3505,3506. 12. Milli Ktp./Arapça, no: 1281.
Ayrıca eserin taş basma bir nüshası Süleymaniye Ktp./Hacı Mahmut Efendi, no: 5539’da mevcuttur (Bombay 1876). Mısır baskılarında (1879, 1880, 1881, 1891, 1898, 1901, 1904, 1917) ve İyâbü ’ş-Şeyh ilâ Şebâb = Âb-ı Zindegânî adıyla Muhammed b. Said el- Isfehânî tarafından yapılan Farsça çevirisinde yazar, Kemal Paşazade olarak belirtilmiştir.
Eserin, 1525-1534 yıllan arasında şeyhülislam olan İbn Kemal Paşa (Ö.1534) tarafından, I.Selim (dönemi: 1512-1520)’in emriyle yapılan bir çevirisi, Süleymaniye Ktp./Hamidiye, no: 1012’dedir. Bu nüshanın, mütercim nüshası olması muhtemeldir.6 Çeviri, Muharrem 926/Aralık 1519 tarihinde, yani Yavuz Sultan Selim’in vefatından 10 ay önce tamamlanmıştır. Harekeli nesihle istinsah edilmiş güzel bir nüshadır. Keşfu’z-Zunûrfda İbn Kemal çevirisinden bahsedilirken müellifin Tîfâşı olduğu belirtilmese de, Ziriklı el-A 7am’ında bu eserin Tîfaşî’ye ait
olduğunu kaydeder.7 Şehsuvaroğlu, Tîfaşî’nin Kitâbü ’ş-Şifâ fı ’t-Tıbbi 7- Müsned * ani’l-Mustafa adlı eserinde Rucû ‘u ’ş-Şeyh’in yazarı olarak kendisini gösterdiğini belirtmiş olmakla beraber, söz konusu eserde böyle bir ifade tespit edemedik. Fakat îbn Kemal’e ait gösterilen Arapça metin ile Tîfâşî’ye ait gösterilen metin aynı olduğu ve bu metni içeren yazma nüshaların İbn Kemal’in doğumundan (1468) önce istinsah edildiği (1465’te istinsah edilen Milli Ktp./Arapça, no: 1281 nüshası gibi) düşünülürse, eserin Tîfâşî’ye ait olduğu ve İbn Kemal’e ait gösterilemeyeceği rahatlıkla söylenebilir.
Rucû‘u ’ş-Şeyh, II. Selim döneminde (1566-1574) tarihçi Gelibolulu Mustafa Âlî (1514-1599) tarafından Şehzade Murad (IILMurad) (1546-1594) adına Saruhan Bozdağ’da 1569’da Râhatü ’n- Nüfûs adıyla çevrilmiş ve Şehzade Murad’a Manisa’da takdim edilmiştir. Katip Çelebi’ye göre ise III.Murad’ın oğlu Şehzade Mehmed’e (IILMehmed) (1566-1603) Manisa emiri iken takdim edilmiştir.8 Fakat Katip Çelebi’nin de belirttiği takdim tarihinde (1569) Şehzade Mehmed henüz üç yaşında olduğuna göre, ilk bilginin daha doğru olduğu anlaşılmaktadır. Eserin tespit edilen nüshalan: Süleymaniye Ktp./Esad Efendi, no: 2475, Şehit Ali Paşa, no: 2014 (Nefis tezhipli, 109 varak), Cerrahpaşa/Tıp Tarihi, no: 420, Millet Ktp./Ali Emiri, no: 133, Kayseri Raşid Efendi Ktp., no: 1320, Selimiye Ktp., no: 600.
Rucû w ’ş-Şeyh eserinin bir diğer çevirisi Na‘tî mahlasıyla meşhur Mir Mustafa b. Hüseyin Paşa (ö. 1718) tarafından yapılmıştır. Bilinen nüshaları: Topkapı Müzesi Ktp./Revan Köşkü, no: 1702 ve İÜ Ktp./Türkçe, no: 9631.
Şehsuvaroğlu’nun bildirdiğine göre aynı eserin III. Mustafa zamanında (1757-1774) Mustafa Ebu’l-Feyz tarafından Tuhfetü’l-Mülûk adıyla yapılan bir diğer çevirisi, 1771’de kaleme alınmış, muhtelif şahısların tashihine arz edilerek 1773’te tamamlanmıştır. Bir nüshası İÜ Ktp./Türkçe, no: 3322’de bulunmaktadır. Kütüphane tespit fişlerinde bu çevirinin sahibi Ebu’l-Fazl (Süleymaniye Ktp./Esad Efendi, no: 2474 nüshasında Ebu’l-Feyz) Mustafa Nüzhet olarak belirtilirken, Islami Tıp Yazmaları Kataloğu'nda Esad Efendi, no: 2474 nüshası ve Milli Ktp./Arapça, no: 3900, no: 514 nüshalan Hayatizade Mustafa Feyzi Efendi’ye (ö. 1727) ait gösterilmiştir. Eserin Tuhfetü’l-Mülûk adıyla Millet Ktp./Ali Emiri/Türkçe, no: 47 ve no: 69’da bulunan çevirisinin ise kime ait olduğu belirtilmemiştir. Ayrıca, eserin Türkçe çevirileri hakkında kütüphane tespit fişlerinde çevirisi yapılan Arapça metnin îbn Kemal’e ait gösterilmesi ilginçtir.
Her biri 30 bap içeren iki bölümden ibaret olan eserin birinci bölümü erkeklere, ikinci bölümü kadınlara ayrılmıştır. Yazıldığı alanda
7 Katip Çelebi, age, c. I, s. 835; Ziriklî, Hayruddın, el-A ‘lâm, Dâru’l-‘İlm li’l-Melâyîn, Beyrut 1992, c. I, s. 133,274
8 Katip Çelebi, age, c. I, s. 830.
döneminin bilim ve kültür anlayışını yansıtan eserde ele alınan konular başlıkları itibariyle şöyledir:
I. BÖLÜM
1.BAP: idrar Yolunun Yapısı 2.BAP: Teslislerin Yapısı
3.BAP: Bahta Aşırılıktan Doğan Zararlar
4.BAP: Cimada Aşırılıktan Kaynaklanan Zararın Büyümeden Giderilmesi
5.BAP: Cima Sonrasında Kullanılması Gerekenler 6.BAP: Bahın Yararları
7.BAP: Cimaa Uygun Olan ve Olmayan Zamanlar ve Şekiller 8.BAP: Bah İçin Terkip Yapacakların Bilmesi Gereken Bilgiler 9.BAP: Bahı Artıran Yalın İlaçların Tanıtımı
10.BAP: Bahı Artıran Bileşik İlaçlar 11.BAP: Bahı Artıran Yağlar 12.BAP: Bahı Artıran Merhemler 13.BAP: Bahı Artıran Yakılar 14.BAP: Bahı Artıran Hazmettiriciler
15.BAP: Bahı Artıran Reçel ve Meyve Suyu Tatlıları 16.BAP: Bahı Artıran Tozlar
17.BAP: Bahı Artıran Hukneler 18.BAP: Bahı Artıran Fitiller 19.BAP: Bahı Artıran Macunlar
20.BAP: Bahı Artıran Sütlülerin Terkipleri 21.BAP: Bahı Artıran Kokular
22.BAP: Bileşik Gıdalar 23.BAP: Bahı Azaltıcılar
24.BAP: Penisi Uzun ve Kalın Yapanlar 25.BAP: Cimaı Lezzetli Kılan İlaçların Terkibi 26*BAP: Gebe Kalmaya Yardımcı İlaçlar 27.BAP: Gebeliği Önleyici İlaçlar 28.BAP: Baha Yardımcı Havâs Bilgileri
29.BAP: Bahı Artırıcı İsimlerin (Tılsım, Nüsha vb.) Yazılması 30.BAP; Sevgileri ve Tutkulanndaki Amaçları Açısından Çeşitli İnsan Tipleri
IL BÖLÜM
1.BAP: Uzuvları Açısından Kadınlardaki Güzellik Nitelikleri 2.BAP: Şehvet Azlığı veya Çokluğu Gibi Durumlarının Tespitini Sağlayan Belirtiler
3.BAP: Yüz ve Ten Rengini Güzelleştirici İlaçlar 4.BAP: Saç Bitirici ve Uzatıcı İlaçlar
5.BAP: Dişleri Parlatıcı, Ağız Kokusunu Giderici ve Güzelleştirici
İlaçlar
6.BAP: Kilo Aldırıcı ve Güçlendirici İlaçlar 7.BAP: Avuç ve Parmaklara Yakılan Kınalar
8.BAP: Beden ve Elbise Kokusunu Güzelleştiren İlaçlar 9.BAP: Rahim Boynu Dudaklarını Güçlendiren İlaçlar
İO.BAP: Rahim Boynunun Bir Tarafa Eğilmesini Önleyen İlaçlar İLBAP: Kadın Menisini Artıran İlaçlar
12.BAP: Kadınları Sıcak Kanlı Olmaya Yönlendiren İlaçlar 13JBAP: Rahmi Sıkılaştırıcı, Isıtıcı ve Akıntıları Giderici İlaçlar 14.BAP: Rahim Kokusunu Güzelleştirici İlaçlar
15.BAP: Kadınlarda Cima Arzusunu Canlandıran İlaçlar
16.BAP: Ergenliğe Erişmeden Önce Kullanıldığında İstenmeyen
Tüylerin Çıkmasını Önleyen İlaçlar
17.BAP: Ergenliğe Ulaştıktan Sonra Kullanıldığında İstenmeyen
Tüyleri Gideren İlaçlar
18.BAP: Cima Çeşitleri
19.BAP: Bah Hakkındaki Çeşitli Problemlere Çözümler
20.BAP: Hikayeler
21.BAP: Anal Seks Yapanların Durumu
22.BAP: Kadınların Cimaa Yönelik Arzuları 23.BAP: Cima İçin Uygun Olan Durumlar
24.BAP: Kadınların Erkeklerde Aradıkları Ahlak ve Özellikler 25.BAP: Yönlendirme ve Elçiler
26.BAP: Cima Adap Kurallan
27.BAP: Sohbet, Öpücük, Şaka ve Annelerin Kızlarına Öğütleri 28.BAP: Kadınların Karakter ve Doğası
29.BAP: Nicelik Açısından Cimaın Ölçüsü 30.BAP: Uyutucu ve Gevşeticiler
The Old Man Young Again adıyla İngilizceye çevirilen (Paris 1898) eserin günümüz Arapça baskılarının çokluğu da göz önüne alınırsa oldukça rağbet gören bir eser olduğunu söyleyebiliriz.
TÛSÎ’YE AİT GÖSTERİLEN BAHNAME
Din bilimleri yanında felsefe ve özellikle Astronomi ve Matematik alanındaki çalışmalarıyla ünlü Türk bilgini Ebû Cafer Nasîruddîn et- Tûsî’ye izafe edilen bu Bahname, Brockelmann (ö. 1956)rm verdiği bilgiye göre, el-Bâh(iyyet)ü’ş-Şâhiyye ve’t-Terâkîbü’s-Sultâniyye adlı hıfzısıhha alanında yazdığı eserin son üçte birlik kısmıdır ve Tûsî’nin ölümünden sonra bir alim tarafından Gazan Han’ın (Ö.1304) hasta oğlu
için telif edilmiştir.9 Mahmud Gazan Han’ın 33 yaşında öldüğü ve iki kızı dışında başka bir çocuğu olmadığı bilinmektedir.10 Şu halde ortada kasıtlı- kasıtsız bir yanlışlık veya karışıklık olduğu anlaşılmaktadır.tfa/mame’nin, orijinal adının ne olduğu, eser bölümü mü yoksa müstakil bir eser mi olduğu, yazarının Tûsî olup olmadığı veya niçin ona ait gösterildiği, asıl yazarın kim olduğu, kim için yazıldığı gibi soruların cevaplandırılması, eserin yaygınlığı dikkate alınırsa oldukça önem arz etmektedir.
Sağlıklı cevapların bulunabilmesi açısından en güvenilir metot, bu bahnamenin Farsça yazılmış diğer bahnamelerden biriyle aynı metine sahip olup olmadığını tespit edilmesidir. Emek ve zaman isteyen bu işlemin ilk basamağı da eserlerin başlangıç ve bitiş cümleleri eşliğinde konu başlıklarının karşılaştırılarak aynılık durumunun belirlenmesidir, îşte bu ilk basamakta elde ettiğimiz bilgiler ışığında şunları söyleyebiliriz:
Tûsî’ye izafe edilen bu eser müstakil bir eser ve asıl müellifi de Ebû Zeyd el-Muzaffer (b.) Hibetüllah b. Muhammed b. Erdeşîr b. Keygubâd et-Taberî (el-Basrî) adlı bir tabip olmalıdır. Bu tabibin Risâle der Tıb adıyla Manisa Î1 Halk Ktp., no: 1975’te bulunan Farsça bir diğer eserinin Ebu’l-Muzaffer Togan Tigin Me’mûn b. Harun Kadir Han b. Süleyman Arslan Ha(ka)n b. Yusuf b. Kadir Han b. Harun b. Kılıç Buğra Han için yazıldığı belirtilir.11 İsimler arasında, belki de müstensih hatasından kaynaklanan ilave ‘b.= ibn’ler çıkarıldığında: Togan Tigin Memun (ö.?) b.Tabgaç Buğra Kara (Kadir) Han Haşan Harun Han (Ö.1103) b. Süleyman Arslan Buğra Tigin Han (Ö.1057) b. Yusuf Harun Kadir Han (Ö.1032) b. Harun Haşan Buğra Kılıç Han (Ö.992) silsilesi karşımıza çıkmaktadır.12 Bu isimlerden hareketle tabibin, Karahanlılar döneminde, 12. yy.da yaşamış olduğunu söyleyebiliriz. Bir diğer ifadeyle Tûsî’nin doğumundan yaklaşık 100 sene önce yazılmış olan bahname, Tûsî’ye izafe edilmiş olmaktadır. Bu tespitimiz esnasında kataloglardaki bilgilere göre aynı bahnamenin Bahnamem Kitâbü’l-Cühd adıyla Manisa İl Halk Ktp., no: 1795 ve 1811, Millet Ktp./Feyzullah Efendi, no: 1323, Milli Ktp./Arapça Yazmalar, no: 97 ve 778, Süleymaniye Ktp./Tire, Necip Paşa, no: 333’te, Tuhfetü’l-Mülûk adıyla Bağdatlı Vehbi, no: 1409 ve Lala İsmail, no: 382’de Farsça, Süleymaniye Ktp./Şehit Ali Paşa, no: 2068 ve 2069’da Arapça nüshalarının bulunduğu anlaşılmıştır. Fakat her halükarda metin karşılaştırması kaçınılmazdır.
9 Brockelmann, Cari, Tarîhu ’l-Edebi 7- ‘Arabî (Geschichte der Arabischen Litteratur + Supplementband), çev. Mahmud Fehmi Hicazi, el-Heyetü’l- Mısriyye, c. V, Mısır 1995, s. 398.
10 Öztuna, Yılmaz, Devletler ve Hanedanlar/İslam Devletleri, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1996, c. I, s. 562
11 Şeşen ve diğerleri, age, s.283 12 Öztuna, age, c. 1, s. 632
Sonuç itibariyle, Türkçe çevirilerinde de mevcut olan fcEbu’l- Muzaffer Han b. Gazan Han b. Me’mûn Halife’ ifadesi 4 Ebu’l-Muzaffer Togan Me’mûn-i Halife’ ifadesinin yanlış istinsahından kaynaklanmış olmalıdır. Karahanlılar, Gazneliler ve Selçuklular döneminde adet olduğu üzere halife kendisine bağlılık bildiren Türk hükümdarlanna ‘Seyfu’d- Devle, Muinü’d-Devle, Nâsiru’d-Devle’ gibi lakaplarla taltifte bulunmuştur. Benzer şekilde Togan’ın da ‘Me’mûnu’l-Halife’ diye anılıyor olması muhtemeldir.
Bazı nüshalarda yazarın soyu, dede Erdeşîr’i takiben ‘İbn (Key)Kubâd b. Mihrâs b. Hercâs b. Câmâsb-ı Hakîm’ şeklinde geçmekte ve Câmâsb’m ‘ceddimiz’ diye nitelendirildiği görülmektedir. Bu soy zincirinin gerçek dışı olma ihtimali düşünüldüğünde, Firdevsî et-Tûsî’nin (Ö.1025) Gazneli Sultan Mahmud’a (dönemi: 998-1030) takdim ettiği Şahname’de belirtilen Câmâsb-ı Hakîm’le irtibatlandırma amacına matuf olduğu açıktır. Karahanlı hükümdarların Efrasyab’ı, Dülkadiroğullarının da Enuşirvan-ı Adil’i büyük ataları olarak kabul etme inancı göz önüne alındığında, tabip Taberî’nin gerçek dışı olsa da o dönemde övünç vesilesi olarak bu kaydı kullanmasını doğal karşılamak gerekiyor. Firdevsî gibi o da Tûsî nisbesiyle anılıyor idiyse bu nisbe kaydının eklendiği bir nüsha, bu eserin yanlışlıkla Nasîruddın et-Tûsî’ye izafe edilmesine yol açmış olabilir.
Kütüphanelerimizde 40’ın üzerinde nüshası bulunan Türkçe çevirilerin ise Musa b. Mesud (?) tarafından bazı nüshalara göre II.Murad (dönemi: 1421-1451) için, bazı nüshalara göre ise Yakup b. Devlet Han (?) için yapıldığı belirtilmektedir.
Eserin içeriğine işaret ve diğer bahnamelerle karşılaştırılabilmesi amacıyla konu başlıkları aşağıda sunulmuştur:
1.BAP: Beden Mizaçları ve Belirtileri 2.BAP: Cimaa Kuvvet Veren Gıdalar 3.BAP: Yalın Gıdalar
4.BAP: Bileşik Gıdalar 5.BAP: İçecekler 6.BAP: Macunlar 7.BAP: Merhemler 8.BAP: Haplar
9.BAP: Kuşak ve Kemerler
10.BAP: Taban Altlarına Sürülen İlaçlar 1 l.BAP: Cima Lezzetini Artıran İlaçlar 12.BAP: Cimaa Kuvvet Veren Hukneler 13.BAP: Tozlar
14.BAP: Cima Şekilleri
15.BAP: Zekeri İrileştiren İlaçlar
16.BAP: Ferci Dar ve Yumuşak Kılan İlaçlar 17.BAP: Gebeliği Önleyici İlaçlar
Çeviri nüshaların bazılarında baplar içinde yer alan bazı fasıllar müstakil baplar olarak yer aldığı gibi bazı nüshalarda da konu yakınlığına binaen bazı baplar birleştirilmiştir. Bu ve benzeri değişikliklerin mütercimin veya müstensihin tasarrufundan kaynaklanmış olması muhtemeldir.
Osmanlı-Türk hekimleri de bu alanda telif eser yazmak için denemeler yapmışlardır. Örneğin, tabip Ali b. İshak’m (I.Murad dönemi: 1360-1389) Kitâbü ’l-Bâh'ı (Tire İlçe Halk Ktp., no: 259), Haşan b. Abdürrahim’in (III.Murad dönemi: 1574-1595) Bahname' si (Süleymaniye Ktp./Hasan Hüsnü Paşa, no: 1360), Muhammed b. Mustafa el-Ma‘addî’nin (?) Kitâb-ı Mücâma'a*sı (Milli Ktp./Türkçe, no: 514), hekimbaşı Kâtipzade Mehmed RefT’in (Ö.1769), henüz hâssa hekimi iken I.Mahmud zamanında (1730-1754) yazdığı Bahname = Risâle-i Bâh ve Haberi (Süleymaniye Ktp./Esad Efendi, no: 2470, Kasidecizade, no: 656, İÜ Ktp./Türkçe, no: 2706) bunlardan bazılarıdır. IIl.Ahmed’in (ö. 1736) 4zaaf-1 bâha müptela olması’ üzerine Mehmed Refî‘ tarafından kaleme
alman üç bölümlük risalede tenasül organları ve hastalıkları, cinsel arzu noksanlığının sebepleri ve ilaçlan üzerinde durulmuş, yer yer şehvet arttırıcı bazı hikayeler de yer almıştır.
ŞEYZERÎ VE EL-ÎZÂH FÎ ESRÂRİ’N-NİKÂH ADLI ESERİ
Celâlüddîn Ebu’n-Necîb Abdurrahman b. Nasr(ullah) el-‘Adevî et- Taberî eş-Şeyzerî ( ö. 1193) Halep’te yaşamış ve Taberiyye’de (Beyrut, Akka sancağı dahilinde olan ve adını kıyısında bulunduğu Taberiyye gölünden alan yerleşim yeri) kadılık ve tabiplik yapmıştır. ‘Şeyzerî’ nisbesi, Şam’da Ma‘arratü’n-Nu‘mân yakınındaki kalenin ve civanndaki yerleşim yerinin adı olan ‘Şeyzer’den gelmektedir. Bazı kaynaklarda yanlışlıkla ‘Şîrâzî’ diye kaydedilmiştir.
Selahaddin Eyyubi (ö. 1193) için kaleme aldığı el-Menhecü 7- Meslûk f i Siyâseti’l-Mülûk adlı eseri ve Nihâyetü’r-Rütbe fî Talebi7- Hısbe adlı eserleri oldukça rağbet görmüş, birçok kez basılmış ve dilimize de çevrilmiştir. Rüya yorumlarına ilişkin Hulâsatü’l-Kelâm f î Te’vîlVl- Ahlâm adlı eseri Fransızca’ya çevrilen (Paris 1864) Şeyzerî’nin edebi bir dille aşkı konu aldığı Ravdatü'l-Kulûb (Süleymaniye Ktp./Esad Efendi, no: 1697) adlı kitabı da günümüze ulaşan çalışmalarındandır.
Bah konusunda kendinden sonraki eserlere de kaynaklık eden, Farsça ve Türkçe’ye çevrilen el-îzâh f î Esrâri ’n-Nikâh eseri tahkikli olarak basılmıştır (Beyrut 1986). Kütüphanelerimizde 15 yazma nüshası bulunan ve ilki erkeklerin, İkincisi kadınların sırları başlığıyla iki bölüm (cüz) olarak yazılan eserin kendi içinde fasıllara ayrılan bapları itibariyle konu başlıkları şöyledir:
L BÖLÜM
l.BAP: Bah İçin Terkip Yapacakların Bilmesi Gereken Bilgiler
2.BAP: Bahı Artıran Yalın İlaçların Tanıtımı 3.BAP: Bahı Artıran Bileşik Gıdalar 4.BAP: Bahı Artıran Bileşik İlaçlar
5.BAP: Bahı Artıran Merhemler, Yakılar, Hukneler, Fitiller 6.BAP: Cimaı Lezzetli Kılan İlaçlar
7.BAP: Zekeri Büyük ve Sert Kılan İlaçlar 8.BAP: Gebe Kalmaya Yardımcı İlaçlar 9.BAP: Gebeliği Önleyici İlaçlar
10.BAP: Bahı Azaltan, Cima Arzusunu Gideren Maddeler 11. BÖLÜM
1.BAP: Uzuvları Açısından Kadınlardaki Güzellik Nitelikleri 2.BAP: Şehvet Azlığı veya Çokluğu Gibi Durumlarının Tespitini
Sağlayan Belirtiler
3.BAP: Yüz ve Ten Rengini Güzelleştirici İlaçlar 4.BAP: Saç Bitirici ve Uzatıcı İlaçlar
5.BAP: Dişleri Parlatıcı, Ağız Kokusunu Giderici ve Güzelleştirici
İlaçlar
6.BAP: Kilo Aldırıcı ve Güçlendirici İlaçlar 7.BAP: Avuç ve Parmaklara Yakılan Kınalar
8.BAP: Beden ve Elbise Kokusunu Güzelleştiren İlaçlar 9.BAP: Rahmi Sıkılaştırıcı, Isıtıcı ve Akıntıları Giderici İlaçlar 10.BAP: Çeşitli Sırlar ve Denenmiş Havâs Bilgileri
Brockelmann "Viyana, 1468 ve Leipzig, 775’ şeklinde işaret ettiği nüshalann eserin sadece ikinci bölümünün Türkçe çevirisi olduğunu belirtir.13 Özel kütüphanemde ve Milli Ktp./Arapça, no: 1728’de bulunan14, tabip Ebu’l-Feyz Mustafa çevirisi de eserin sadece ikinci bölümünün çevirisinden ibarettir. Brockelmann’m kataloglara dayanarak işaret ettiği iki nüsha da büyük ihtimalle bu çevirinin nüshalarıdır.
13 Brockelmann, age, c. V, s. 77-78.
14 Şahsi kütüphanemdeki nüsha 23 varak, ince kağıt, aharlı, 260x160 mm., yazı 170x80 mm., harekesiz nesih, altın çerçeveli, 21 satır, bap başları ve reçete başları surh, 7., 8. ve 9. baplar noksan, sonradan yapılma çehar kuşe ebru ciltlidir. Milli Ktp./Arapça, no: 1728/1 (lb-29b) nüshası kaim kağıt, fıligransız, 214x150 mm.,23 satır, bap başlan ve reçete başlan surh, talik, kırmızı meşin ciltlidir. Aynı no/2 (37b-51b) Bahname-i Padişahî mevcuttur. Yazma, 1975’te 600 TL. bedelle Zeki Korucu’dan satın alınmadır.
ilerleyen sayfalarda sadeleştirilmiş metnini ve tıpkıbasımını sunacağımız çeviri, Ebu’l-Feyz Mustafa tarafından yapılmıştır. Mütercimimiz mukaddimesinde eserin adını Müşevviku’t-Tıbâ* fı Emri'l- Cimâ (Beden Tabiatını Cimaa Teşvik Eden) olarak belirler, sonunda ise Tuhfetü ’l-Müteehhilîn (Evlilere Armağan) adının da verilebileceğini belirtir.
Özel kütüphanemde bulunan ve Bursalı Ali b. İbrahim Efendi adına 1228/1813 tarihli temellük kaydı düşülen Ecza Mecmuası'nda ‘tabibe lazım olan’ 11 adet kitap ismi arasında tabibimize ait olan Çeviri-i Gâyetü ’l-İtkân = Nüzhetü ’l-Beyân ve Risâle-i Feyziyye adı geçmektedir ki bu iki eserin o dönemin muteber kitaplarından ve yazarının da sahasında uzman tabiplerden olduğu anlaşılmaktadır. Fakat onun hayatı ve eserleri hakkında bilgi veren sadece birkaç tarihi kaynak mevcuttur ve verdikleri bilgilerde de karışıklıklar görülmektedir. Ebu’l-Feyz’in hayatı ve eserleri hakkında günümüze ulaşan bilgiler Yrd. Doç. Dr. Bedizel Zülfıkar (Aydın)’m çalışmalarıyla aydınlatılmaya çalışılmıştır.15 Biz onun verdiği bilgileri, dayandığı kaynakları ve yazma nüshaları da göz önünde tutarak, tabibimizin kimliğini ve eserlerini tespit konusunda, öncelikle karışıklığa sebep olan ‘tabiplerin isimlerindeki benzerlikler’ ve ‘eserlerin yanlışlıkla farklı tabiplere ait gösterilmesi5 problemlerini çözmeye çalışacağız.
Ebu’l-Feyz Mustafa’nın katalog kayıtlarına geçen ‘Hayatizade’ lakabı, tıp tarihimizde önemli bir yer işgal eden ‘Hayatizadeler’e göz atmamızı zorunlu kılıyor. Bunlar arasında hekimbaşılık yapmış olanlar ve hekimbaşılık görevinde bulundukları tarihler şunlardır:
Hayatizade Mustafa Feyzi Efendi (1) (ö. 1692), 1669-1692. Hayatizade Mustafa Feyzi Efendi (2) (ö. 1738), 1724-1736.
Hayatizade Mehmed Emin Efendi (ö. 1747), 1736-1746 (Hekimbaşıyken şeyhülislam olan ilk kişi).
Hayatizade Mehmed Said Efendi (ö. 1757), 1746 ve 1748-1755. Hayatizade Mustafa Feyzi Efendi (2) ve Hayatizade Mehmed Emin Efendi, Hayatizade Mustafa Feyzi Efendi ( l) ’nin torunlarıdır. Babaları müderris Hayatizade Ahmed Efendi olup 1694’te ölmüştür.
Hepsi de eser sahibi bu isimlere, baştabiplik payesinde bulunmayan Hayatizade Damadı Süleyman Efendi (ö. 1715) ile Sultan Ahmed Darüşşifasında tabib-i evvel olan Hayatizade Şakirdi Mustafa b. Mehmed b. Ahmed (ö. 1744) isimli tabipleri ekleyerek, tabibimiz Ebu’l- Feyz Mustafa’yı aradığımızda akla en yakın ihtimal olarak Hayatizade
EBU’L-FEYZ MUSTAFA VE TUHFETÜ’L-MÜTEEHHİLÎN
15 Zülfıkar (Aydın), Bedizel, “Ebu’l-Feyz Mustafa Efendi ve Ünlü Eseri Risâle-i Feyziyye’ye Ait Yeni Bilgiler”, 3. Türk Ecz. Tarihi Toplantısı (3- 4 Haziran 1996 Eskişehir).
Şakirdi Mustafa b. Mehmed b. Ahmed karşımıza çıkmaktadır. Nitekim, Bursalı Mehmed Tahir (Ö.1925), İbn Sellûm diye meşhur Salih b. Nasrullah’ın (Ö.1670) Gâyetü’l-îtkân f i Tedbîri Bedeni 1-însân adlı Arapça eserini Nüzhetü’l-Beyân f i Tercemeti Gâyeti ’l-İtkân adıyla Türkçeye çeviren Ebu’l-Feyz Mustafa Efendi ismi ile Hayatizade Şakirdi Mustafa b. Mehmed b. Ahmed Efendi ismini aynı şahsa ait gösterir.16 Katalog kayıtlarına baktığımızda, lakap ve künyelerde ‘Ebu’l-Feyz, Ebu’l-Feyyaz (yanlışlıkla Vatvat ve Vazvaz diye okunup öylece kayıtlara geçmiştir), Feyzi, Hayatizade, Hayatizade Şakirdi, el-İstanbulî’ şeklinde farklılıklar olsa da ‘Mustafa b. Mehmed b. Ahmed’ ifadesinin ağırlık kazandığını görmekteyiz. Hayatizade ailesindeki isim zinciri ise ‘Mehmed b. Mustafa b. Ahmed b. Mustafa’ şeklindedir. Dolayısıyla, tabibimiz, Hayatizade ailesinden değildir fakat onlardan birinin talebesi olmalıdır. Hangisinin talebesi olduğunu ve hayatıyla ilgili diğer bilgileri eserlerindeki ip uçlarından hareketle belirlemek mümkündür.
Düstûru’t-Tahîb f i ‘Ameli Mîzâni’t-Terkîb adlı eserini 1136/1723- 1724 yılında yazmıştır. Sultan Ahmed Darüşşifasmda birinci tabip olduğunu belirttiği bu eserinde, kitabını Reisületıbba Ömer Efendi’ye (ö. 1136/1724 ve hekimbaşılık dönemi 1127-1136/1715-1724) arz ettiğini söyler. Bu ‘arz etme’ ifadesi, Ömer Efendi’nin onun hocası olmasına işaret kabul edilebileceği gibi, hocası olmayıp sadece takriz, takdir veya tashih amaçlı bir takdim olarak da düşünülebilir.
İbn Sellûm’un torunu kazasker Feyzullah Efendi’nin (ö. 1747) ricası üzerine yaptığı Nüzhetü'l-Beyân adlı çevirisini 1141/1728-1729 tarihinde tamamlamıştır.
Önsözünde ‘.. .tercemesine muvaffak olduğum Gayetü ’l-İtkân tercemesi k i...’ ifadesinin yer aldığı Hulâsatü’t-Tıb eserinde bulunan ‘...tarih-i hicretin 1163 (1750) senesine baliğ oldukda sinn-i fakir 72’ye baliğ olmuş id i...’ sözüne dayanılarak 1091/1680 yılında doğduğu (hicri sene hesabıyla 72, miladi sene hesabıyla 70 yaşında olduğu) belirtilebilir. Fakat bu tarih, Bursalı Mehmed Tahir’in kaydettiği 1157/1744 ölüm tarihiyle uyuşmamaktadır.17
En eski istinsah tarihi 1144/1731 ’e ulaşan er-Risâletü 7- Feyziyye'nin istinsah kayıtlarına göre o ‘huzzak-ı etıbba-i zemaneden’ ve ‘Sultan Ahmed Daruşşifası reisületıbbası’ olarak tanıtılmaktadır. Bu eserinde tıp sanatını nasıl öğrendiğini kısaca dile getirir. Gençlik yıllarından bugüne gelinceye kadar tıpla uğraştığını, tıbbın bütün inceliklerini ve hakikatlerini, bütün kaidelerini ve uygulamalarım öğrenmek için uzun yıllar reisületıbba hizmetinde çalıştığını ve Allah’ın lutf u keremiyle gücü yettiğince pratik uygulamalar yaparak hastayı tedavi eder hale geldiğini anlatır. Hizmetinde bulunduğu reisületıbba, Mehmed Tahir’in de belirttiği gibi, Hayatizade Mustafa Feyzi Efendi (2)
16 Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, Matbaa-i Amire, İstanbul 1924, c. III, s. 224, 237.
olabilir ve eserini ona ithaf amacıyla er-Risâletü %l-Feyziyye diye isimlendirmiştir, denilebilir.
Bedizel Zülfıkar (Aydın)’m tespitine göre bu eser, kazasker payesinde bulunan Feyzullah Efendi’ye ithaf amacıyla bu isimle isimlendirilmiştir ve yazar eserin önsözünde dertlilerin ve kimsesizlerin sığınağı olan melek tabiatlı zatın yüce kapısına intisap ve istinad ettiğini, fakirlik akrebinin sokmasıyla yaralı, sıkıntı ateşinin iltihabıyla hummalı iken onun sayesinde kurtulduğunu ve bu edviye lügatini onun bol nimetlerine bir teşekkür ifadesi olarak tasarladığını anlatır, sonunda böyle kerem sahibi bir zatın adına yazılan bu risalenin aynı isimle müsemma olması uygun olacağından bu risale onun şerefli isimlerine kıyasla er-Risâletü’l-Feyziyye fi LügâtVUMüfredâtVt-Tıbbiyye ismiyle isimlendirilmiştir’ der. Yine Bedizel Zülfıkar (Ay d m)’a göre, eserde geçen 4.. .rehnüma-yı tarikat-ı fenn-i tababet olan vaktinin ferîdi ve asrının vahîdi reisületıbba-i şehriyari, üstadım, velinimetim.,.’ ifadesi Ömer Efendi için kullanılmıştır. Kanaatimizce her iki ihtimalde mümkündür. Zira o dönem hekimbaşılarının büyük çoğunluğu aynı zamanda kazasker payesindedirler. Ayrıca Ömer Efendi’nin ölümünü takiben Hayatizade Mustafa Feyzi Efendi (2)’ye talebe olarak, iki tabibin de gözetiminde yetişmiş ve çalışmış olması uzak bir ihtimal değildir.
Bu bilgilerden anlaşılacağı üzere tabibimiz geleneksel metotla yani usta çırak ilişkisi içersinde tıp eğitimi almış, tıbbın teorik ve pratik alanında yetkinlik kazanmış bir tabiptir. Dönemin gereği olarak Arapça’ya vakıf bulunan ve hem çeviri hem de telif eser veren tabiplerimizdendir. Mehmed Tahir’in belirttiğine göre Yenişehir (Tesalya), Bursa ve Mekke kadılıklarında ifay-ı hizmette bulunmuştur.
Mehmed Tahir, tabibin ölüm tarihini 1157/1744 olarak kaydeder. Ancak, Hulâsatü’t-Tıb eserindeki ifadesine göre tabibimiz 1163/1750 tarihinde 72 yaşındadır. Hadiye Tuncer’in Yabani Bitkiler Sözlüğü eserinde ‘Yazarın ölüm tarihini de çok araştırdım. İstanbul Ragıp Paşa Kitaplığı 945 no kayıtlı [yazmada] şöyle bir şerh buldum ‘Faziletli tabip ve mütercim Ebu’l-Feyyaz Mustafa Efendi 1168 senesi Cemaziyelevvelin 26ncı Pazartesi günü (9 Mart 1755) ikindi namazında Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Tanrı günahlarını affetsin.’ 4 şeklinde bir bilgi verilmektedir. Zülfıkar ise belirtilen yazmada böyle bir kayıta rastlayamadığını bildirmiştir. Ragıp Paşa Ktp., no: 945/1 ve 2’de bulunan eserler Hulâsatü’t-Tıb' ile Nüzhetü’l-Beyân f î Tercemeti Gayeti7- İtkâri* dır. Her iki eseri de istinsah eden kişi Tabip Mustafa b. Ahmed (?) olup 1168 Cemaziyelevvelinde yazmıştır. Muhtemeldir ki sözü edilen tek kayıt bu ketebe kaydıdır. Doğruluğu tespit edilemediğinden kesin bir şey söylenemese de bu tarihin Ebu’l-Feyz’in ölüm tarihi olarak kabul edilmesi daha uygun görünmektedir.
Tuhfetü ’l-Müteehhüîrfin tanıtımına geçmeden önce, hangi eserlerinin daha çok okunduğu hakkında ip uçlan vermesi açısından tabibimize ait eserlerin konuları ve yazma nüshalarına değinmenin yararlı olacağı kanaatindeyiz.
Düstûru ’t-Tabîb f i 'Ameli Mîzâni ’t-Terkîb ilaç terkipleriyle ilgili kuralları ve kullanılan maddelerin farmakolojik özelliklerini ele alan, ‘risale4 diye nitelenebilecek derecede ufak hacimli bir eserdir. Bir mukaddime ve uç makale üzere düzenlenmiştir. Bilinen 10 nüshası mevcuttur.
Nüzhetü’l-Beyân (bazı kayıtlarda: Nüzhetü ’l-Ebdân) fi Tercemeti Gayeti ’l-İtkân çevirisi, aynı zamanda ‘şerh’ diyebileceğimiz ilavelerle genişletilmiş bir çeviridir, Mehmed Tahir’in de belirttiği gibi, tabibimizin tıp ilmindeki yetkinliğinin ispatı niteliğinde olan bu eserin 24 nüshası bulunmaktadır. Kayseri Raşid Efendi Ktp., no: 1238’deki 9+362 varaklık nüsha mütercim nüshasıdır. Eser 7+703 sayfa olarak 1303/1886 tarihinde İstanbul'da basılmıştır.
Hulâsatü ’t-Tıb, tıp ansiklopedisi niteliğinde bir çalışma olup, döneminin tıp anlayışını ve bilgilerini içermesi açısından önemlidir. Günümüze sadece iki nüshası ulaşmıştır.
er-Risâletul-Feyziyye f i Lügâti ’l-Müfredâti ’t-Tıbbiyye eseri, Risâle-i Feyziyye f i Lügâti ’l~Müfredât ve kısa şekliyle, Risâle-i Feyziyye ve Müfredât-ı Feyziyye isimleriyle anılmıştır. Türkçe-Arapça Arapça- Türkçe, alfabetik bir tıp sözlüğü niteliğindedir. Dönemin ihtiyacına cevap vermesi nedeniyle oldukça rağbet gördüğü söylenebilir. Eserin 20 nüshası bulunmaktadır. Son iki eser Mehmed Tahir tarafından yanlışlıkla hem tabibimize hem de Hayatizade Mustafa Feyzi Efendi (2)’ye ait gösterilmiştir.18
İsimleri Arapça olmakla beraber tabibimizin bütün eserleri edebi kaygıdan uzak ve anlaşılabilir sadelikte o dönem Türkçesiyle yazılmıştır. Yüzyıllardır yerleşiklik kazanmış olan tıp terimlerinde doğal olarak Arapça’nın ağırlığı onun döneminde de devam etmektedir. Nakilci ve derlemeci bir üslupla kaleme aldığı eserlerde kendi tecrübelerine ilişkin bilgilere rastlanmamaktadır.
Tuhfetü ’l-Müteehhilîn'ç gelince, daha önce belirtildiği üzere bu eser, Şeyzerî’nin el-îzâh f i Esrâri ’n-Nikâh adlı eserinin kadınların sırlarına ayrılmış olan ikinci bölümünün çevirisinden ibarettir. Arapça aslına sadık kalınarak fasıllar içeren 10 bap üzere düzenlenmiştir. Mütercimin yer yer bazı açıklamalar ve ilavelerde bulunduğu görülmektedir. Metin kenarına düşülen açıklama notlan da mütercime aittir.
Mütercim, kendisi tarafından yazılan mukaddimede Şeyzeri (metinde: Şîrâzî diye geçer) tarafından telif edilen bu eserin, ‘mahbûbeyi müzakere etmek tabiata şevk verir’ deyişine uygun olarak gönüllere canlılık, bedensel güç ve duyulara dinçlik verecek nitelikte 4bî-nazır’ (benzersiz) bir kitap olduğunu, herkesin yararlanabilmesi için bu eserin Türkçe’ye çevrilmesinin kendisinden istenildiğini, yaralı gönlünde şevk uyandınr düşüncesiyle çeviriye girişip adını Müşevviku ’t-Tıbâ(f i Emri % Cimâ * olarak belirlediğini söyler.
Birinci bapta; kadın güzelliğinin ve organlarında bulunması
gereken güzel niteliklerin önemi anlatılarak yüz güzelliğinin önemine dikkat çekilir. Buna göre, güzel kadının saçları, kaşları, kirpikleri ve gözleri siyah (!) olmalıdır. Dili, dudakları, yanakları ve ardının kıynakları (kalçaları) kırmızı olmalı, yüzü, başı, topuklan ve kalçaları yuvarlak olmalıdır. Güzel kadının organları arasında belirli bir uyum bulunmalı ve ayrıca, davranışları da latif olmalıdır. Konuya ilişkin bir hikaye aracılığıyla tanıtılan ‘ideal güzel’ şöyledir:
4Âfet-i devrân, âşûb-i cihan, servi boylu, sırma saçlı, hilal kaşlı, ahu gözlü, çekme burunlu, hokka ağızlı, kiraz dudaklı, inci dişli, şirin sözlü, püskürme benli, gümüş gerdanlı, yüzü dolunaya, yanakları güle, göğsü ışıldayan aynaya, kolları dökme balmumuna, elleri pençe- i Hûrşîde benzer.9
İkinci bapta; kadınlık organının özelliği (fantezilere dayanılarak)
anlatılmaktadır. Mesela, ‘Mahbûbenin ağzı küçükse ferci dar olur, dilinin kırmızılığı fazla olursa fercinin rutubeti az olur...’ gibi. Dudaklann ince olması, şehvet azlığının bir belirtisi olarak gösterilir.
Daha sonra kadınlık organının sınıflandırması yapılır. Buna göre sekiz tip kadınlık organı vardır:
1.Müteşahhame 2.Lezika 3.Ka‘râ 4.Cevfâ 5.Mütehatteme ö.Şefrâ 7.Mütehakkme 8.Fehvâ
Akdeniz havzası ve Ortadoğu kadınları da sınıflandırılır. Buna göre Diyar-ı Rum (Anadolu) kadınlarının ferçleri her yönden daha temiz daha paktır. Mekkeli kadınlar cazibeli, şehvet dolu, cimalan da lezzetli olur; ancak bedenlerinin rengi, hüsn-i cemal sahibi bedenliler gibi değildir. İyi geçinmek ve hoş sohbet etmek isteyenler, Iraklı kadınlarla evlenmelidirler vb.
Daha sonra yaşlara göre sınıflandırma yapılır; yaşlara göre cima istekleri yorumlanır. İlk adet görme yaşı 10 olarak kabul edilir. Cima yapılabilecek süre 10-36 yaş arası 26 yıldır. Şehvet fazlalığı açısından da bir başka sınıflama yapılır.
Bu bapda kadınlar doyuma ulaşmak bakımından da çabuk, orta ve ağır olarak sınıflandınlır. Cinsel boşalmanın erkekle aynı anda olmasının sevgiyi artıracağı vurgulanır. Ferçlerin erkeklik organıyla uyumu da önemlidir. Cimam tam lezzeti için bu uyum şarttır.
Üçüncü bapta; ten güzelliği üzerinde durulur. Benleri giderme
yolları belirtilir. Genellikle bitkisel droglardan yararlanılarak düzgünler (pudralar) hazırlanır. Aynca sabah uykudan kalkınca yüze sürülen ilaçlar da tarif edilir.
Dördüncü bapta; kıl çıkaran (pilatuvar) ilaçlarla kılları beslemek
için kullanılan ilaçların formülleri verilir. Aynca kıl dökücü terkipler de sunulur. Kılların dört sınıf olduğu belirtilir:
1. Yüz ve beden güzelliğini artıran ve yararlı olan kıllar (saç, kirpik ve kaşlar)
2. Yalnız güzellik verenler 3. Yararlı kıllar (vücut kılları)
4. Fena kıllar (koltuk altı ve kasık kılları)
Beşinci bapta; dişleri parlatan ve ağız kokusunu önleyen ilaçlar
anlatılır. ‘Senûn’ adı verilen diş parlatıcı ilaçların yanında ağız kokusunu gideren ilaçlar da belirtilir. Çünkü ‘mahbübelerin dişleri beyaz ve ağız kokulan hoş olursa bu, onlann güzelliğine güzellik katar; dişleri siyah olur ve ağızları fena kokarsa bu, güzelliklerine halel getirir.’
Altıncı bapta; besleyici ve şişmanlatıcı ilaçlara yer verilmiştir.
Önce, gıdaların besin değerleri belirtilir, sonra dokuz adet şişmanlatıcı formül sunulur. Formüller genellikle karbonhidrat, yağ ve protein içeren kalorijen gıdalar içerir. Kadınlık organı, uyluk gibi bazı organlan besleyici tedaviler de bu bapta yer alır.
Yedinci bapta; ellere ve vücudun diğer yerlerine yakılan çeşitli
kma formülleri sunulur. Kına bazen altın sansı, bazen kuzguni siyah, yeşil ve turkuvaz olarak hazırlanmaktadır. Bu konuda 10 formül verilir.
Sekizinci bapta; deodorantlar anlatılır. Verilen 5 formülde
kullanılan droglar arasında nane, merzengüş, mersin yaprağı, sandal, tarçın, sümbül gibi droglar vardır. Ayrıca banyodan sonra misk, kâbe fesleğeni gibi ilaçlarla vücudun ovulması önerilir.
Onuncu bapta; ‘garip sırlar’ adı altında folklorik tıp açısından
önemli olabilecek şu konularda tavsiyeler yer alır:
Kadının başkasıyla ilişkisi olup olmadığım anlamak Kadım kendine bağlama yolları
Kadını kendine aşık etmek
Kadının bakire olup olmadığını anlamak Kadının hamile olup olmadığını anlamak
Doğacak çocuğun erkek mi dişi mi olduğunu bilmek Doğumdan sonra plasentayı çıkarmak
Gebeliği önleyen ilaçlar Gebeliği sağlayan ilaçlar Afrodizyak ilaçlar
Erken boşalmayı önleyen ilaçlar
Bu formül ve tavsiyeler sadece folklorik tıp ve telkin tedavisi ‘psikoterapi’ açısından bir değer taşıyabilir. Bunlar antik tıp ve ortaçağ İslam tıbbında bulunabileceğine göre ikincil kaynak olabilir.19
19 Kitapta geçen ağırlık ölçülerinin karşılığı söyledir: Miskal = 24
Kırat (4.807 gr) Dirhem = 9 Kırat = Okkanın 1/400’ü (3.207 gr)
Denk = 1/6 Dinar veya 1/4 Dirhem (0.801 gr) Çekirdek = Buğday tanesi
Tuhfetü ’l-Müteehhilîn'dz afrodizyak macun terkiplerinin yer almaması ilginçtir. Konuya bütünlük getirmesi için Dr. Kenan Süveren ile birlikte yayınladığımız Şerefeddin Sabuncuoğlu (1385-1468?)’nun Mücerreb-nâme eserinden alman 9 formülü aşağıda veriyoruz.20
Şerefeddin Sabuncuoğlu’nun Mücerreb-Nâme Adlı Eserinde Yeralan Afrodizyak Formüller: (Süleymaniye Kütüphanesi, Fatih No: 3619)
Macun-ı bellud: (varak 16b)
Bu macun üreme yollarını açar ve cimaa kuvvet verir.
Yapılışı: Fülftil, zencefil, karanfil, darçinî [Seylan tarçını, kurfa],
mastika [damla sakızı], zire-i müdebbir [yabani keten, gafat], kavrulmuş küzbere [kişniş], her birinden altışar dirhem [20.16 gram]. Bellud [palamut, sindiyan] 200 dirhem [672 gram]. Hepsi birlikte dövülür, elenir. Üç katı kadar köpüğü alınmış balla macun yapılır. Şerbeti büyüklere 10 dirhem [33.6 gram] küçüklere 5 dirhemdir [16.8 gram].
Macun-ı bah: (varak 16b)
Bu macuna ‘Macun-u hasene’ de derler. Cima arzusunu çok kuvvetlendirir, mideyi kuvvetlendirir, iştahı arttırır ve fena yelleri dağıtır ve bağıra kuvvet verir. Hipokrat der ki: “Her kim ki bu macunu yese ve gıdasını ıslah eylese o kişinin tıbba ihtiyacı olmaz. ”
Yapılışı: Mısır anasonu, kerfis [kereviz] tohumu, kişir [kişniş]
tohumu, şalgam tohumu her birinden 10 dirhem [33.6 gram], zirrverd [zirvend] 2 dirhem [6.72 gram], mastika [damla sakızı] 2 dirhem, karanfil, akırkarha [nezle otu], ud-i Hindî [Hint öd ağacı, yalancı öd ağacı] her birinden birer dirhem [3.36 gram]. Bunlar ayrı ayrı dövülür, elenir, hepsinin 3 katı köpüğü alınmış balla macun yapılır. Günde bir miskal [10 gram] kullanılır.
Macun-ı mütevekkili: (varak 17a)
Cimaı kuvvetlendirir, kuluncu açar ve mide zayıflığı, şişkinlik, baş ağrısı ve mafsal ağrısını giderir, gut hastalığına faydalıdır. Yazın, kışın; akitli, vakitsiz; perhizli ve perhizsiz kullanılabilir.
Yapılışı: Turbit 8 dirhem [26.9 gram], sakamonya [Mahmudiye otu]
4 dirhem [13.44 gram]; tohum-ı kerfis [kereviz tohumu], nar-ı misk[Hint narı], zencefil, akınkarha [nezle otu], hayr-ı buvva [Afrika kakulesi], kereviya [yabani kimyon] her birinden ikişer dirhem [6.72 gram]. Şeker-i Tebrizî [Tebriz şekeri] ve bütün ilaçlarla birlikte bal, sakamonya, benefşe [menekşe] yağı ile eritilir, bala katılır üzerine 15 dirhem [50.4 gram] tatlı
Ratl =10 Ukiyye = Yaklaşık 1 Litre Ukiyye =10 1/7 Dirhem
20 Uzel, İlter-Kenan Suveren, Mücerreb-nâme (İlk Türkçe Deneysel Tıp Eseri 1468), 1999, Ankara.
badem yağı dökülür. Şerbeti küçüklere 2 miskal [20 gram], büyüklere 3 miskaldir [30 gram].
Macun-ı müferrih: (varak 25a)
Bu da ferahlatıcı bir macundur. Cinsel gücü arttırır. Hazmettiricidir, cildi güzelleştirir ve kişiyi rahatlatır.
Yapılışı: Karanfil, besbâse [küçük Hindistan cevizi], su’ud [kırk
boğum], habbü’z-zelâm [Abdülaziz, şehvet otu], kebabe [Hint biberi, kebabiye], cevz-i buvva [bir çeşit küçük Hindistan cevizi], mastika [damla sakızı], darçinî [Seylan tarçını, kurfa], buzidan [sahlep], anison [anason], irasâ [su zambağı], ancura [ısırgan otu], helyun [kuşkonmaz], cevz-i Hindi [Hindistan cevizi, narçıl], cevz-i Rumî [Anadolu cevizi, ceviz], badem-i mukaşşer [kabuğu soyulmuş badem], her birinden 3 dirhem [10.1 gram]; ud-i Hindi [Hint öd ağacı, yalancı öd ağacı], kurkum [zerdeçöp, Hint safranı], behmen [kuduz otu, kırmızı behmenj’in her birinden 1 dirhem [3.36 gram]; varakü’l-hayal [kenevir] bütün ilaçların toplam miktarı kadar, eğer varakü’l-hayal bulunmazsa 5 dirhem [16.8 gram] afyon.Yukarda belirtilen ilaç toplamı kadar kavrulmuş buğday unu yahut leblebi unu [nohut] ile dövülür. Sonra hepsi tekrar toplamın üç katı kefi [köpüğü] alınmış balla macun yapılır. Şerbeti sağlamlara 3 dirhem [10.1 gram] zayıflara yeteri kadar.
Macun-ı felâsife: ( varak 25b)
Bu macun balgamı keser, yelleri boşaltır, meniyi arttırır ve dili revan eyler [dili açar, akıcı yapar]. Bütün eklemlere fayda eder ve diş diplerini sağlamlaştırır.
Yapılışı: Fülful [karabiber], dâr-ı fulftil [karabiberin uzunca bir
çeşidi], zencefil, darçinî [Seylan tarçını, kurfa], emlec [amlaç], balilah [balilac, belile], şitarac [circir, yabani eruka, bahçe teresi], zeravend-i müdehrec [loğusa otu, boru elması], babunc [papatya], asli köknar [recine], acı cevz-i Hindî [Hindistan cevizi, narçıl], husyetü’s-saleb [sahlep, tilkitaşağı] Her birinden 10 dirhem (33.6 gram); meviz menakı [mevizaç, bit otu, dağ üzümü] 30 dirhem (100.8 gram); bezr-i râziyâne [rezene tohumu] 7 dirhem (23.52 gram) bu ilaçlar ayrı ayrı dövülür ve elenir, toplam 3 katı köpüğü alınmış balla macun yapılır. Şerbeti 3 dirhemdir (10.1 gram).
Macun-ı İbni Sina: (varak 26a)
Seçilen macunlar arasında bundan daha iyi macun yoktur, demişler. Ağız kokusunu giderir, balgamı keser, ağızdan gelen kara suyu keser, gövdedeki yelleri savuşturur, bekareti kuvvetlendirir, mesane taşını eritir, basura faydalıdır ve cimaa kuvvet verir, bel ağrısını giderir.
Yapılışı: Nânahvah [Mısır anasonu], bezr-i cezer [havuç tohumu],
bezr-i şibit [dere otu tohumu] her birinden 12 dirhem [40.32 gram], besbâse [küçük Hindistan cevizi], karanfil, mastika [damla sakızı], her
birinden 12 dirhem [40.32 gram], akırkarha [nezle otu], ud-i hâm [ud-i Hindî — Hint öd ağacı, yalancı öd ağacı], her birinden buçuk dirhem [0.84 gram]; Misk 7 çekirdek yahut 9 çekirdek. Bu ilaçlar 3 yarı bal yarı şekerle macun yapılır. Şerbeti her gün 3 dirhemdir [10.1 gram].
Macun-ı çörek otu: (varak 27b)
Erken boşalmayı keser. Bel ağrısına, baş dönmesine; erliğinden kalana [kesilene], oğlandan ve kızdan kalana; hazımsızlığa, sancıya, yürek yeline [kalp ağrısına] faydalıdır.
Yapılışı: Habbetü’s sevda [çörek otu, çöreotu] 20 dirhem [67.2
gram], zencefil 5 dirhem [16.8 gram], karanfil, darçinî [Seylan tarçını* kurfa], her birinden ikişer dirhem [6.72 gram]; dâr-ı fülful [karabiberin uzunca bir çeşidi] 3 dirhem [10.1 gram], kebabe [Hint biberi, kebabiye] 3 dirhem [10.1 gram], bezr-i bassal [soğan tohumu], zaferan [safran] 2 dirhem [6.72 gram], su’ud [kırk boğum] 1 dirhem [3.36 gram], bezr-i incir [incir tohumu] 5 dirhem [16.8 gram], cevz-i buvva [bir çeşit küçük Hindistan cevizi] 5 dirhem [16.8 gram], mastika [damla sakızı] 3 dirhem [10.1 gram], kendir [kendir tohumu, kenevir] 1 dirhem [3.36 gram], havlıcan 3 dirhem [10.1 gram] bellud [palamut, sindiyan] unu kavrulmuş 60 dirhem [201.6 gram], buğday unu kavrulmuş 120 dirhem [202.2 gram] alınır birlikte dövülür, gereği kadar köpüğü alınmış balla macun yapılır. Şerbeti 2 dirhemden [6.72 gram] 4 dirheme kadardır [13.44 gram].
Denenmiş Bah Macunu: (varak 28a)
Yapılışı: Karanfil, dâr-ı fülful [karabiberin uzunca bir çeşidi],
zencefil, darçinî [Seylan tarçını, kurfa], zürünbad [yabani zencefil, zemebad], kakule [hamama], sümbül, seliha [yaban tarçını, saliha], asarun [çoban düdüğü, kedi otu], habbü’l belesân [belesan yağı, Mekke pelesengi], zirrverd [zirvend], ud-i Hindî [Hint öd ağacı, yalancı öd ağacı] her birinden beşer dirhem [16.8 gram]. Mastika [damla sakızı], havlıcan, cevz-i buvva [bir çeşit küçük Hindistan cevizi], zaferan [safran], bezr-i cezer [havuç tohumu], bezr-i reşâ [tere], şekâkul [yabani havuç], bezr-i fici [turp tohumu, kufak turp], bezr-i şalgam [şalgam tohumu], bezr-i bassal [soğan tohumu], yonca tohumu, anison [anason], bezr-i kerfis [kereviz tohumu], bezr-i kendena [kandene tohumu, küçük pırasa], bezr-i kutum [pamuk tohumu], bezr-i kardam [yabani kimyon, kereviya], lübb-i fındık [fındık içi], cevz-i Hindî [Hindistan cevizi], bezr-i şibit [dere otu tohumu], bezr-i ancura [ısırgan otu tohumu], husyetü’s-saleb [sahlep, tilkitaşağı] her birinden onar dirhem [33.6 gram]. Lisanü’l asâfir [dişbudak, asfur] 9 dirhem [30.24 gram], kendir[kendir tohumu, kenevir] 8 dirhem [26.9 gram]. Bezr-i râziyâne [rezene tohumu], tuderin [yabani hardal, bülbül otu], helyun [kuşkonmaz] her birinden 7 dirhem [23.5 gram]. Besbâse [küçük Hindistan cevizi], kebabe [Hint biberi, kebabiye], behmen [kuduz otu, kırmızı behmen], buzidan [sahlep] her birinden 6 dirhem [20.16 gram], surud [kırk boğum] 4 dirhem [13.44 gram]. Herbiri
ayrı ayn dövülür, elenir ve tatlı badem yağı ile karıştırılır, iki katı balla macun yapılır. Ceviz büyüklüğünde alınıp şerbet yapılır.
Macun-ı Nânahvah: (varak 29b)
Bu macun, gerek yaşlılıktan ve gerekse zayıflıktan dolayı cima yapamayan kişilere faydalıdır. Mideye kuvvet verir, hazmettiricidir, meniyi arttırır, ağız kokusunu hoş eder, diş diplerini sıklaştırır, ağızdan gelen kara suyu keser, süddeleri açar, kovuktaki taşı eritir.
Yapılışı: Nânahvah [Mısır anasonu], bezr-i cezer [havuç tohumu],
bezr-i kerfis [kereviz tohumu], bezr-i şibit [dere otu tohumu], besbâse [küçük Hindistan cevizi], mastika [damla sakızı] her birinden onar dirhem [33.6 gram]. Karanfil karfa, akırkarha [nezle otu], asarun [çoban düdüğü, kedi otu], ud-i zaferan [safran] her birinden 1 danek [tane], misk dörtte bir danek. Hepsi ayrı ayrı dövülür, elenir. Toplamının 3 katı köpüğü alınmış balla macun yapılır. 4.5 dirhemi [15 gram] şerbet olarak içilir.
SONUÇ
Görüldüğü gibi Türk hekim yazarları 14.-15. yy.dan beri bahnamelerle ilgilenmişler, ya klasik bahnameleri Türkçeye çevirmişler, ya da kendileri telif eser yazmışlardır. Yapılan incelemeler bu çevirilerde, çevirenin kişisel eklentiler veya aslından çıkarmalar yaptığını göstermektedir. Edinilen bir diğer kanı da Türk tabiplerin bahname türü eserlerinin kozmetoloji ağırlıklı cinsel eğitimi hedeflediği ve fazla ‘pornografik’ öğeler içermediğidir.
Dolayısıyla bu alandaki araştırmalar ve çalışmalar devam etmeli, öncelikle Türkiye kütüphanelerindeki, hatta özel kütüphanelerdeki bahnameler taranmalı, kataloglanmalı ve sınıflandırılmalıdır. Çevirilerin Arapça veya Farsça orijinal metinleriyle karşılaştırılması ve değerlendirilmesi, bu alanda daha sağlıklı bilgilere ulaşılmasını temin edecektir.
TUHFETÜ’L-MÜTEEHHİLÎN
Evlilik Armağanı
(Sadeleştirilmiş metin)