• Tidak ada hasil yang ditemukan

Mehmed Zihni Efendi Muhtasarat Sadelestirilmis

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Membagikan "Mehmed Zihni Efendi Muhtasarat Sadelestirilmis"

Copied!
111
0
0

Teks penuh

(1)

MUHTASAR NİMET-İ İSLAM

Mehmed Zihni Efendi

Sadeleştiren: H. R. Yananlı 1990 BEDİR YAYINEVİ Ankara Cad. 7 Cağaloğlu – İSTANBUL Tel: 519 36 18

(2)

SUNUŞ

Bismillahi ve'l-hamdü lillahi ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayri halkıhî Seyyidina Muhammedin hâtemi rüsûlillah.

Allah'ın adıyla başlarım... Allah'a hamd olsun, salât ve selâm da yaratıkların en hayırlısı, Efendimiz, Allah elçilerinin hâtemi Muhammed üzerine olsun.

İnsana gerçeğe uygun inançlar ve tam temizlik üzere ibâdetlerini, adalet ve insaf üzre muamelelerini, üstün ahlâk üzre davranışlarını öğretmekte olduğundan İslâm Dininden büyük nimet olmaz.

Bizi İslâm nimeti üzere bulunduran ve nimetini bize yeterli kılan Allah'a hamd olsun. «Nimet-i İslâm» adında küçük bir İlmihâl risalesi vardı ki, o risalecik sonraları İbâdât ve Münakehât kısımlarını kapsayan büyücek bir kitaba başlangıç olmuş ve onun birinci kısmını teşkil etmişti.

İbâdetler kısmı, Temizlik, Namaz, Oruç, Zekât ve Hac meselelerini kapsayan müstakil birer kitap olarak Nimet-i İslâm'ın ikinci kısmını teşkil etmiş, Zebâih (kesilecek hayvanlar), Udhiye (kurban) ve Akika (çocuk doğumu dolayısiyle kesilen kurban) meseleleri de Hac Kitabı'na eklenmişti.

İşte o beş kitaptan ibaret olan Nimet-i İslâm'ın ikinci kısmı, bu defa ihtisar olunarak (kısaltılarak) kitapların adlarının başına birer «Muhtasar» kelimesi getirildi ve hepsine birden El-Muhtasârât fî Mesâili't-Tahâreti ve'l-İbâdât (Temizlik ve İbâdet Meseleleri Hakkında Kısaltılmış Bilgiler) adı verildi*. Zekât Kitabı ile Hac Kitabı'nın muhtasarlarına

asıllarında olmayan bazı meseleler eklendi**. Yardım ve başarı ancak Allah'tandır.

10 Muharrem 1332 Mehmed Zihni

* Yazarının bu ad altında takdim ettiği işbu «Muhtasarat» kitabını sadeleştirerek size sunarken biz

de ona, yazarı tarafından kısaltılmış bir «Nimet-i İslam» kitabı hulâsası olduğu için kısaca «Muhtasar Nimet-i İslâm» demeği uygun gördük. (Sadeleştirenin notu).

(3)

GİRİŞ

Kitabımız Fıkıh ilminin ibâdetler kısmından bahseder. Fıkıh: Mükelleflerin fiillerine ait şer'î hükümleri bilmektir. Bilene Fakıyh denir.

Fakıyhlerin en büyüğü amelde kendisine bağlı olduğumuz İmam Ebu Hanîfe Numân bin Sabit Hazretleridir. Hicri 80 yılında doğmuş ve 150 yılında Bağdad'da vefat etmiştir. 70 sene yaşamıştır. Çağdaşı olup münevver Medine'de bulunduğu için İmâmu Dâri'l-Hicre (Göç Yurdunun İmamı) diye tanınan İmam Mâlik Hazretleri ondan on yaş küçüktür ki, Hicri 90 yılında doğmuş ve 179 yılında münevver Medine'de vefat etmiştir. Hayat süresi 89 senedir. İmam Ebu Hanîfe Hazretlerinin vefatı günü İmam Şafiî Hazretleri doğmuştur ki, doğumu 150 tarihindedir. Vefatı 204 yılında Mısır'da vuku bulmuştur. Yaşama süresi 54 senedir. İmam Mâlik'in arkadaşlarındandı. İmam Ebu Hanîfe Hazretlerinin arkadaşlarına da yetişmiş, onlarla buluşup görüşmüştü. Aslında İmam Şafii Hazretlerinin arkadaşlarından olan İmam Ahmed bin Hanbel Hazretleri, 164 senesinde doğup 241 tarihinde Bağdad'da vefat etmiştir. Hayat müddeti 77 senedir.

Adı geçen yüce kişilere Eimme-i Erbaa (Dört İmam) denir. Hepsi sünnet ve cemaat ehli, takva sahibi, tevfik ve hidayet mazharıdır. İctihad ettikleri mezhebe ve mezheplerinin mensuplarına Hanefi, Mâliki, Şafiî ve Hanbelî denir.

Türkiye'de yaşayan müslüman halkın çoğunluğu Hanefî mezhebi üzredir.

Adı geçen İmam Ebu Hanîfe Hazretlerinin iki ünlü tilmizi (öğrencisi) vardır1 ki, biri 113

tarihinde doğup 182 tarihinde vefat eden İmam Ebu Yusuf Yakub bin İbrahim, diğeri 135 tarihinde doğup 189 tarihinde merhum olan İmam Abdullah Muhammed bin el-Hasan Hazretleridir. Bu iki zâtın biri künyesiyle İmam Ebu Yusuf diye, diğeri ise ismiyle İmam Muhammed diye yad edilir. İkisine birden İmameyn ve Sahibeyn2 denir. Hanefî

mezhebini Hazret-i İmam'dan aldıkları usûl üzre bu zâtlar tesbit edip yazmışlar, aldıkları ilimle yetkili oldukları görüşlerini ortaya koymaları sonucu olarak birtakım meselelerde gah birlikte ve gah yalnız olarak üstadlarına muhalif kalmışlardır. Bu cildin kapsadığı fıkıh kitaplarının metinleri İmam'ın (Ebu Hanîfe Hazretlerinin) görüşü üzre düzenlenmiştir. İmameyn'in kabul ettiği görüş ise ayrıca gösterilmektedir.

İmam Ebu Yusuf, Hanefî mezhebinde İkinci İmam, İmam Muhammed ise Üçüncü İmam sayıldığından İmam Ebu Hanîfe Hazretleriyle İmam Ebu Yusuf Hazretlerinin üzerinde birleştikleri meselenin hükmü İnde'ş-Şeyhayn3 diye gösterilir. İmam Ebu

Hanîfe ile İmam Muhammed Hazretlerinin birleştikleri mesele ise İnde't-Tarafeyn4 diye

gösterilir. İmameyn Hazretlerinin birlikte Hazret-i İmam'a muhalif bulundukları mesele ise İnde'l-İmameyn yahut İnde's-Sahibeyn diye anılır.

Hepsinden Hak razı olsun, din ve dünyaya büyük hizmet etmişlerdir.

1 İmam Hazretlerinin öğrencilerinin sayısı bine ulaşır. Bunların en büyüğü ve en üstünü kırk kişidir

ki, müctehid derecesine varmışlardır. Onları İmam Hazretleri kendisine yakın tutar, bir hâdise olduğunda onlarla görüşüp konuşur, onlara danışır, bazen bir ay veya daha fazla zaman onlarla görüşlerini tartışırlardı. (Reddü'l-Muhtar).

2 İmameyn: İki imam, Sahibeyn: İki arkadaş, demektir. 3 İnde'ş-Şeyhayn: İki şeyh katında.

(4)

Dinî Hükümlerle İlgili Bazı Deyimler

Efâl-i Mükellefin: Mükelleflerden sâdır olan fiillerdir.

Mükellef: Akil ve baliğ olmak bakımından üzerinde şeriatın emir ve yasağı geçerli olan erkek ve kadındır. Emirlerin ve yasakların meydana getirdiği sonuca hüküm denir ve ahkâm diye çoğul yapılır.

Ahkâm-ı Şer'iyye ki, Ahkâm-ı Teklifiyye dahi denir: Vücûb, Nedb, İbâhat, Hürmet, Kerahet diye kısaca beş ve ayrıntılarıyla sekiz, kısım sayılarak alâkaları itibarı ile Farz, Vâcib, Sünnet, Müstehab, Mubah, Haram, Mekruh, Müfsid diye sıralanır. Nitekim ileride istitrat olarak zikredilecektir.

Mükelleflerden sâdır olan fiil, gerek ibâdetler gibi âhirete dair olsun gerek Münâkehât ve Muamelât (evlenme, alım-satım vs.) gibi dünyaya ait bulunsun ya mubah veya haram yahut vâcib veya mekruh ... olmaktan uzak değildir. Biz şimdi âhirete dair olan fiillerden - ki ibâdetler denir- ve onun şer'i hükümlerinden söz edeceğiz.

Tahâret (temizlik) ibâdetin vesilesidir. Farz-ı ayn olan İbâdetler: Namaz, Oruç, Zekât, Hac'dır. Bunların her biri birer Kitapla anlatılmıştır. Birinci kitap, işte bu Tahâret Kitabı'dır.

(5)

MUHTASAR TAHÂRET KİTABI Mehmed Zihni

Rûyı nâşüste nebîned rûy-ı hûr La salâte güft illâ bi't-tuhûr.

(Yıkanmamış yüz huri yüzü göremez, Buyuruldu: Ancak tahâretle olur namaz.)

(6)

TAHÂRET (TEMİZLİK) KİTABI

Bu kitapta tahâretten ve tahâret (temizlik) aracı olan, sulardan5, kuyulardan, özürlerden,

pisliklerden ve temizleyici olan şeylerden söz edilir.

Tahâret: Temizliktir ki, hades veya habes'in giderilmesinden ibaret olmak6 üzre iki

nevidir.

Birine hadesten tahâret denir ki, taabbudi* bir temizliktir.

Diğerine necasetten tahâret denir ki, temiz olmayan şeylerin giderilmesiyle olan temizliktir.

Hades: Giderici olan şeyi kullanıncaya değin organlarla kaim olan şer'î engeldir.

Hades'in küçük ve büyük nevi vardır. Küçük hades. Abdestsizliktir. Büyük hades: Cünüplük, hâizlik ve nüfesâlıktır7.

Habes: Şer'an pislik kabul edilen şeydir. Nevileri Necisler Bölümü'nde açıklanmıştır. Küçük hadesin gidericisine vuzû' (abdest) ve büyük hades'in gidericisine gusül denir8.

Hades ve habes'in giderilmesinde asıl olan sudur. Bazen temiz toprak ve toprak cinsinden olan şey dahi suya bedel olur ki, ona teyemmüm denir9.

Suya Mâ' ve çoğuluna Miyâh diyeceğiz ki, sular demektir.

SULAR

Sular, abdeste ve gusle elverişli olup olmamak bakımından iki kısımdır. Bir kısmına Mutlak Su ve diğerine Mukayyed Su denir.

Mutlak Su: Genel olarak su adını alanlardır. Yağmur suyu, kar suyu, deniz suyu, dere suyu, göl suyu, kuyu suyu, pınar suyu10 gibi ki, bunlara yalnız su demek yeter.

Mukayyed Su: Doğrudan doğru su adı verilmeyip bir kayd ile tarif olunanlardır: Gül suyu, çiçek suyu, et suyu, asma suyu, üzüm suyu gibi ki, bunlara yalnız «su» demek yetmez.

Sirke ve pekmez gibi başka adla anılan sıvılar hadesi gidermeye elverişli olmadığı gibi anılan kayıtlarla tanınan sular da abdest ve gusle elverişli değildir.

Abdeste ve gusle ancak mutlak su nevi elverişlidir.

5 Temizlik aracı sudan ibaret değilse de hadeslerin ve habeslerin giderilmesinde araç olmakta asıl

olan sudur. Tahâret, abdeste, gusle ve teyemmüme şâmildir. Nitekim gelecek ifadelerden açıklanmış olacaktır.

6 Tahâret, şöyle de tarif olunur: Salâtın taalluk ettiği mahalde istimâl-i mutahhire mebnî hükmen

zahir olan bir eserdir. (Yâni: Namazla ilgili olan yerlerde -uzuvlarda, üst-başta ve namaz kılınacak yerde- temizleyici kullanmaktan meydana gelen ve hükmen ortaya çıkan bir sonuçtur, demektir.) Mahal'den murad: Beden, elbise ve mekândır. İsm-i fâil sigasıyla mutahhir (temizleyici) de, su ve temiz yeryüzü cinsidir.

* İbadete ait.

7 Birincisi, erkeklere ve kadınlara şâmil olan hadestir. İkinci ve üçüncü, kadınlara mahsus olan

hallerdir. Nifas, lohusalık halidir.

8 Bunlar kendi fasıllarında ayrıntılı olarak anlatılmıştır. 9 Kitapta bunun da özel faslı vardır.

10 Pınar deyimi, Arapçadaki ayn ve Farsçadaki çeşme kelimeleri gibi kaynak ve eşme sulara ve

(7)

Mutlak Suyun Kısımları

Mutlak su, - asıl yaratılışı üzre kalmak, arızalara uğrayarak temiz olmamak veya temizleyici olmamak yahut mekruh veya meşkûk olmak itibariyle - beş kısımdır.

Birincisi, temizdir, temizleyicidir ve mekruh değil'dir:

Denizler, nehirler, geniş ve bol olmasa da aşağıda gelecek arızalara maruz kalmamış olan sular bu kısımdandır ki, hem temizdir, hem temizleme aracıdır, hem de kullanması mekruh değildir.

İkincisi, temizdir, temizleyicidir, mekruh'tur: Durgun ve az olup da11 kedinin, farenin,

sokaklara salıverilmiş tavuğun, çaylak ve doğan gibi yırtıcı kuşların artığı olan su bu kısımdandır ki, aslında temiz ve hem de temizleme aracı ise de arızasız olan başka su varken onun kullanılması mekruh görülür12.

Üçüncüsü, temiz ve fakat temizleyici değil'dir: Abdest ve gusül gibi şer'î temizlikte kullanılmış olan su bu kısımdandır ki, aslında temiz ise de hadesi giderici olmak anlamında temizleme aracı değildir. Yâni onunla abdest alınmaz ve gusül edilmez. Buna kullanılmış su denir13. Bu su, pisliklerin giderilmesinde kullanılabilir.

Dördüncüsü, temiz olmayan'dır: Durgun ve az olduğu halde içine necaset14 düşmüş

olan, köpek yalamış bulunan ve akarsu olduğu halde pisliğe bulaşmış olmakla pislik eseri15 kendisinde belirgin olan su bu kısımdandır, pis su demektir. Toprak ve bitki

sulamaktan başka şeyde kullanmak doğru değildir.

Durgun su: Akar olmayandır. Bunun az ve çok olanı olur. Yüzeyi yüz arşın kare genişliğinde olmayan durgun su «az» sayılır. Yüz ve daha ziyade arşın kare genişliğinde olan durgun su «çok» sayılır. Akar olan sular, «çok» su hükmündedir.

Az durgun suyu kapsayan yere küçük havuz, çok durgun suyu kapsayan yere büyük havuz denir.

Çok suyun hükmü: Pislik karışması durumunda tad yahut koku veya renkçe o pisliğin eseri görülmedikçe temiz olmaktır.

Az suyun hükmü: Pislik karışması durumunda eseri görülmese de temiz olmamaktır. Beşincisi, meşkûk (şüpheli) su'dur: Eşeğin ve katırın artığı olan durgun az su bu kısımdandır ki, temiz olduğunda şüphe yoksa da temizleyici olmasında fukaha katında şüphe edilmiştir.

Başka su varken16 abdest veya gusül için ona başvurulmaz. Ondan başka su bulunmadığı

takdirde onunla abdest alınır yahut gusül edilir, daha sonra teyemmüm de edilir17.

İstitrat - Durgun ve az olan sudan insan veya hayvan içmiş olması takdirinde o su sü'r adını alır ki, artık demektir. Çoğulu es'âr gelir. Çok suda18 artık düşünülmez.

11 Durgun ve az sular ile bunların karşıtı aşağıda tanıtılmıştır. 12 Mekruhluğun tenzihi olduğuna işarettir.

13 Cenaze yıkanan su da bu kısımdandır.

14 Sidiğe ve şaraba da şâmildir. Kan ve meni de necistir. Necasetin çeşitleri Necisler Bölümü'nde

açıklanmıştır.

15 Eser'den kasdedilen renk, tad veya kokudur.

16 İsterse ikinci kısımdan olsun. Çünkü mekruhun bile temizleyiciliği kesindir.

17 Bu, bir şeyin kendisiyle onun yerini tutan şeyi birleştirmek değil, belki farzı onlardan yalnız biriyle

eda edebilmek içindir. Aslın (Nimet-i İslâm kitabının) 147'nci sayfasının notuna bakınız.

(Burada atıf yapılan asıl'daki metin ve not şöyledir: «Yıkama ila teyemmümü birleştirmek, yâni hasta olmayan yeri yıkayıp hastalıklı yer için teyemmüm etmek doğru olmaz. Çünkü bunun şeriatta bir benzeri yoktur. Bedel ile kendisine bedel olunan şey birleşmez.

Not: Hırsızlıkta el kesilmesi ile malın tazmini, zinada had ile mehr, terekelerde vasiyet ile miras hissesi birleşmez. Eşeğin artığı olan su ile teyemmümün birleşmesi (birincisi şüpheli artıklardan olduğu için), farzı onların ikisiyle değil yalnız birisiyle eda edebilmek içindir.»)

(8)

İnsanın artığı olan su birinci kısımdandır ki, temizdir, temizleyicidir ve mekruh da değildir. Gerek çocuk, gerek büyük, gerek kadın, gerek erkek, gerek müslüman ve gerekse gayrimüslim olsun. Atın ve devenin, sığır, koyun ve keçi cinslerinin, geyik ve tavşan gibi eti yenen vahşi hayvanların ve yine eti yenen kuşların artığı da böyledir.

Ehlî hayvanlardan eşek ile katırın artığı, zikrolunduğu üzre meşkûktür.

Köpeğin, domuzun ve sair canavarların artığı dördüncü kısımdandır ki, temiz değildir. Kedinin ve sokaklarda gezen tavuğun, atmaca, şahin, doğan ve çaylak gibi eti yenmeyen kuşların ve farenin, yılanın, kertenkelenin artığı olan su, ikinci kısımdandır ki, kullanılması mekruhtur.

Mukayyed Suyun Kısımları

Mukayyed su, aslî ve aslî olmayan olmak üzere başlıca iki kısımdır. Asmadan, kavun ve karpuzdan hasıl olan, gül ve çiçek suyu gibi bitkiden çıkarılan sular, aslî mukayyed su'dur.

Mutlak suyun kerahetsiz temiz ve temizleyici olan birinci kısmı, avarızdan dolayı mekruh veya meşkûk yahut kullanılmış veyahut pislenmiş olduğu gibi ona temiz bir şey karışmakla mukayyed dahi olabilir ki, buna aslî olmayan mukayyed su deriz.

Meselâ küçük havuza birçok temiz yaprak düşerek ve düşen yapraklar suyun içinde çürüyerek tabiatı olan incelik ve akıcılığa bozulma gelmiş olmak suretinde o su mukayyed su olup onunla abdest almak ve gusl etmek sahih olmadığı gibi içinde nohut, mercimek ve bakla benzeri temiz şeyler pişirilmek suretinde dahi o su nohut (veya) mercimek (veyahut) bakla suyu adını alarak mukayyed olmuş olmakla incelik ve akıcılığına bozulma gelmemiş olsa bile onunla abdest ve gusül sahih olmaz.

Suya mücerret yemiş yahut yaprak karışmak ve mısır yahut nohut ıslatılmak engel olmadığı gibi su bulanık yahut yosunlu olmak veya uzun süre beklemekle renk ve kokuca bozuk bulunmak da engel değildir.

Araştırma

Galip kanaatla en uygun ve en elverişli olanı istemek demek olan araştırma (taharri), bu konuda temizi temiz olmayandan ayırmak için güç harcamak anlamındadır. Bu da azı temiz olmayan ve çoğu temiz olan suların bulunduğu birkaç kabın karışık bulunması durumunda olur.

Abdest almak veya gusül etmek için onların araştırılması gerekir. Eğer azı temiz ve çoğu temiz değilse yahut temizi temiz olmayanına sayıca eşitse araştırılmayıp19 dökülür ve

teyemmüm olunur.

Kuyular

Kuyular ne kadar çok sulu olursa olsun su yüzeyi bakımından küçük havuz olduğundan pis olan şeyin bulaşması ile pislenmiş olur20 ve temizlenmesi aşağıda gösterildiği üzre

özel hükümlere bağlı bulunur. Şöyle ki:

Tavuk, kaz ve ördek müstesna olmak üzere genel olarak kuş tersleri kuyuyu ifsad etmediği (bozmadığı) gibi, at, eşek, katır, deve, sığır, koyun ve keçi tersleri de çok olmadıkça kuyuyu ifsad etmez. Bunların sidikleri, tavuk, kaz ve ördek tersleri, insanın, kedinin, köpeğin ve benzerinin tersi ve sidiği gibi, kuyuyu ifsad ve pis eder. Bunların biri

18 Akar olan sular az da olsa hükmen çoktur. 19 İçmek yahut yemek pişirmek için araştırılabilir.

20 Aşağıdan anlaşılacağı üzre leş de pisliktir. Leş, suda yaşamayan kanlı hayvanın ölüsüdür. Aşağıda

(9)

ile yahut içine kan veya kusmuk veya şarap21 veyahut artığı pis olan hayvanların salyası

damlamakla kuyu pislenir. Temizlenmesi için suyu boşaltmak gerekir ki, buna nezh denir. Kuyunun suyu bir kovayı dolduracak kadar kalmayıncaya değin boşaltılır. Boşaltılması mümkün olmayan kuyunun suyu iki âdil bilirkişinin tanıklığıyla takdir edilip kuyuda bulunan suyun o miktarı boşaltılır. Ya da kendi kovasıyla iki yüz kovadan üç yüz kovaya kadar su çekilir.

Kuyuya insan22 yahut koyun veya keçi yahut köpek gibi büyük cüsseli hayvan düşüp

ölmek, düşen hayvan serçe ve fare gibi küçük cüsseli bile olsa öldükten sonra şişmek yahut dağılmak veya tüyü dökülmek ile dahi kuyu pislenip düşen çıkarıldıktan sonra suyu boşaltılmak gerekir.

Kuyuya tavuk veya kedi yahut bu cüssede başka bir hayvan düşüp ölmek ve şişmemek durumunda düşen çıkarıldıktan sonra cüssenin büyüklük derecesine göre kırk kovadan elli yahut altmış kovaya kadar su çekilir.

Kuyuya fare veya serçe yahut bu cüssede başka bir hayvan düşüp ölmek ve şişmemek durumunda düşen çıkarıldıktan sonra yirmi kovadan otuz kovaya kadar su çekilir.

Son kova kuyunun ağzından ayrılmakla hem kuyu hem de çekenin eli, ipi, kovası ve makarası temiz olmuş olur.

Kuyuya düşüp ölmekle dışarıda ölüp içine düşmek veya atılmak aynı hükümdedir.

Kuyuya düşen hayvanın diri çıkması durumunda düşen domuz ise kuyu yine boşaltılır. Domuz değilse, insan yahut eti yenen hayvan olduğuna göre üzerinde necaset, olduğu kesin olarak bilinmedikçe bir şey lâzım gelmez. Eti yenmeyen hayvan olduğuna göre salyasının suya dokunması bakımından artık hükümleri geçerli olur23. Artığı pis olanlarda

kuyunun suyunu boşaltmak gerekir. Artığı mekruh olandan ihtiyaten on kova veya daha fazla su çekilir.

Eşeğin ve katırın düşmesinde kuyu suyunun meşkûk olmaması doğrudur.

Balık, yengeç ve kurbağa gibi suda yaşayan ve böcek, akrep, sinek gibi akıcı kana mâlik olmayan hayvanlar suda ölmek veya ölüp suya düşmek ile su fâsid olmaz.

Kuyuda leşten başka necasetin görülmesi meselesinde tafsil olmayarak kuyu görüldüğü vakitten itibaren pislenmiştir. Görülen pislik leş olduğuna göre de oluş zamanı bilmiyorsa ihtilafsız olarak kuyu o vakitten itibaren pislenmiştir. Oluşu bilinmiyorsa İmam-ı A'zam katında onun hükmünde ayrıntılar vardır: Şişmiş vs. (dağılmış, tüyü dökülmüş) olmadıkça ihtiyaten bir gün bir geceden itibaren ve şişmiş vs. ise üç gün üç geceden itibaren kuyu pislenmiş sayılır.

İmam Ebû Yusuf ve Muhammed katında kuyunun pislenmesine leşin görüldüğü zamandan itibaren hükmolunur.

21 Değişik görüşler bulunmakla beraber üstün tutulan görüşe göre sair müskirat (sarhoş edici

içkiler) dahi şarap gibidir. Aslın 199. sayfasına bakınız.

(Atıf yapılan yerdeki ifade ve not şöyledir: «Ağır necaset nevileri arasında zikredilmiş olan şarap, bilinen sarhoş edici içkinin adıdır ki, çiğ şıradan olur.

Bunun ağır necaset olduğunda ittifak vardır. Diğer sarhoş edici içkiler de, üstün tutulan söze göre, farksız olarak ağır necasettirler.

Not: Bunu Reddü'l-Muhtar sahibi, Kuhistanî'den ve Gurer-i Efkâr'dan naklen zikretmiştir. Diğer sarhoş edici içkilerin şaraptan farkı haddin gerekliliği hususundadır ki, şer'î had, hamrin (şarabın) içilmesine ve diğerinin sarhoş etmesine terettüp eder. Nitekim temizlenmesi kabil olan şeyler arasında da gelecektir.

Şarap içen kimsenin şarap içmesi akabinde artığı olan suyun necis olduğu 'Artıklar' bahsinde ve şaraba devam eden kimsenin terinin necis olduğu Elğaz-ı Fıkhiyye kitabımızda zikrolunmuştur».)

22 isterse müslüman çocuk olsun.

(10)

İSTİNCÂ, İSTİBRÂ, İSTİNKA

İstincâ, necaseti çıkarmak ve gidermektir ki, helaya çıkmaktan, yâni kalın barsak yolu ile kaba pislik çıkarmaktan sonra, olur;

İstibrâ, ihlil (erkeklik uzvundan) sidik eserini gidermektir ki, erkeğin küçük su dökmesinden sonra olur.

İstinka, istincâ'da mübalâğa edip kaba pisliğin eseri kalmamak üzre temizlenmektir. Helaya girişte sol ayak ve çıkışta sağ ayak atılır. İstincâ ve istibrâ'da sol el kullanılır.

ABDEST

(Abdestin şer'î adı vuzû'dur ki, vezâet kelimesinden gelir. Vezâet: Güzellik ve temizlik demektir. Abdestli kimseye mütevazzi ve karşılığına, yâni abdestli olmayan kimseye muhdis denir ki, hades kelimesinden gelir. Hades, yeni olan, sonradan ortaya çıkan anlamında olup abdesti bozan şeylerin hepsine ad olmuştur. Böylece abdest, insanın fıtratındaki güzellik ve temizliğe, hades de sonradan meydana gelip bu fıtratı bozan olaylara, abdest ve vesilesi olduğu ibâdetler ise, insanı bu hadesten temizleyerek fıtrî güzellik ve temizliğine yeniden döndürmeğe anlam bakımından işaret olur. - Asıl'dan). Abdest hadesten temizlenmektir. Genel olarak hades denince onun küçüğü anlaşılır. Hadesli (abdestsiz) kimsenin hükmü üç şeyin ona haram olmasıdır: Namaz, tavaf, âyete el sürmek.

Bunlardan birine girişmeyi istemek abdest için sebeptir. Çünkü abdestin rüknü, şartı, sebebi, hükmü, sıfatı vardır.

Bir mahiyetin zatî unsur ve kısımlarına - ki o mahiyet ondan ve diğerlerinden meydana gelmiştir - rükün, bunların dışında kalanlara şart, tesirsiz olarak onu gerektirene sebep, ona terettüp eden esere hüküm, fıkıh bakımından olan hâl ve şânına sıfat denir24.

Abdestin rüknü farzlarından ibarettir ki, o da dörttür: 1. Yüzü yıkamak,

2. Elleri dirseklere kadar yıkamak, 3. Ayakları topuklara kadar yıkamak25,

4. Başın dörtte birini meshetmek.

Abdestin bir vücub şartı, bir de sıhhat şartı vardır.

Vücub şartı: Temizlenmeyle mükellef olan kimsenin hadesten temizlenmeyi su ile yapmağa gücü yeter olmasıdır.

Temizlenmeyle mükellef olan kimse: âkil ve baliğ olan hadesli müslümandır. Kadın hakkında hayz yahut nüfesâlık (lohusalık) üzre olmamak kaydı da eklenir.

Temizlenmeyi su ile yapmağa gücü yeter olmak kaydı, suyun tahûriyyeti - yâni hem temiz ve hem temizleyici olması - ile beraber hadesi gidermeye yetişir olması ve bir özür veya ihtiyaçtan dolayı hükmen yok sayılmaması26 demektir.

(Böylece temiz olmayan veya temizleyici vasıfta bulunmayan yahut yeterli olmayan veyahut hem temiz, hem temizleyici ve hem de kullanmaya yeterli olduğu halde özür ve ihtiyaçtan dolayı kullanılmasına kudret yetişmediği için yok hükmünde bulunan su ile abdest almak vâcib olmaz.)

24 Bunlara ahkâm-ı vaz'iyye denir.

25 Dirsekler ve topuklar da yıkanır. Yıkamak, suyu akıtmakla olacağından suyu sürtmek veya

abdest uzuvlarını yaş bez veya süngerle ıslatmak yeterli değildir.

(11)

Sıhhat şartı: Şer'an temizleyici olan suyun abdest organlarının tamamına yayılmasıdır. Suyun şer'an temizleyici olabilmesi için mutlak suyun birinci veya ikinci kısmından olması gerektiği gibi abdest alan kimseden hayz veya nifâs (lohusalık) yahut burun kanaması benzeri abdeste zıt olan halin kesilmiş bulunması da gereklidir.

Mutlak suyun geri kalan kısımlarıyla alınan abdest sahih olmadığı gibi aykırı hâl varken, meselâ burnu kanarken yahut istibrâsı tam olmamışken ve kadın kısmının hayz ve nüfesâlık kanı kesilmemişken alınan abdest dahi sahih değildir. Meğer ki, özür sahibi bulunsun. Bundan dolayı erkek kısmı sidiğini boşalttıktan sonra hemen abdeste girişmeyip istibrâ etmelidir.

«Abdest organlarının tamamına şâmil olması» kaydı, abdestte yıkanması farz olan organ üzerinde iğne batıracak kadar yere su değmemiş olmaması demektir. Eğer bu kadarcık yer kuru kalmış olursa abdest sahih olmaz.

Abdestin sebebi: Abdestsiz helâl olmayan bir işi mubahlaştırmak, yâni namaz, mushafı tutma ve Kâbe'yi tavaf etme gibi dince muhtemel olan şeylerden birine girişmeyi istemektir ki, mükellefi abdest almaya götürür ve ulaştırır.

Abdestin hükmü: İşte budur. Yâni abdestsiz helal olmayan bir işin abdestle mubah olmasıdır. Ancak bu onun dünyevî hükmüdür. Abdestin uhrevî hükmü, sevap niyetiyle alınarak âhirette sevap hâsıl olmasıdır.

Abdestin sıfatı: Farz yahut vacip veya mendup olmaktır.

Abdesti olmayana namaz kılmak için abdest almak farzdır. Kılacağı namaz isterse nafile namazı yahut cenaze namazı veyahut tilâvet secdesinden ibaret bulunsun. Kur'an'a el sürmek için de abdest almak, abdestsiz mükellefe farzdır. İsterse Kur'an bir levha veya para yahut duvar üzerine işlenmiş bir âyetten ibaret olsun27. Mushafın yazısız olan sayfa

kenarları da yazılı yerleri gibidir28.

Kâbe'yi tavaf etmek için abdest almak vaciptir.

Bunlardan başka durumlarda abdest almak menduptur: Daima abdestli bulunmak için, abdesti varken «nur üstüne nur» olması için, abdestli yatmak için, şer'î kitapları okumak için, din bilgileri okumak veya okutmak için, hiddeti yatıştırmak için...

Hayriye-i Nâbî'den:

Vakti geldikte heman eyle vuzû' Mâsivâ'dan dehen ü destini yu Giydir endamına pîrâhen-i nur Olasın lâik-i divân-ı huzûr,

(Vuzû': Abdest. Mâsivâ: Allah'dan başka olan her şey. Dehen: Ağız. Dest: El. Pîrâhen: Gömlek. Divân: Büyük meclis. Huzûr: Hazır bulunma.)

***

İstitrat - Terki kesin delille yasaklanmış olmak üzere işlenmesi şeriat koyucu tarafından terkine üstün tutulan şey farz, terki zannî delille yasaklanmış olmak üzere işlenmesi terkine üstün tutulan vacib, terki yasaklanmış olmamak üzere işlenmesi terkine üstün tutulan ve bu büyük dince bir yol olarak benimsenen ise sünnet, genel olarak devamlı

27 Kur'an-ı Kerîm'in tercümesi de aslı hükmündedir. «Âyet» ile sınırlandırmak, bir âyetten daha

azına el süreminin yasaklanmış olmamasındandır. Aslın 178'inci sayfasındaki hayz bahsinin notunda olduğu gibi.

28 Âyet ile mushaf'ın farkı buradadır ki, mushaftan başkasında men edilmiş olan âyetin kendisine el

(12)

yapılmaması bakımından dinde bir yol sayılmıyorsa mendub ve müstehab diye adlanır ki29 bunlar meşruâtın (şeriata uygun olan şeylerin) kısımlarıdır.

Şeriata aykırı olan şeyler, bunların zıddı ve karşılığı olan şeylerdir: İşlenmesi kesin delille yasaklanmış olmak üzere terki işlenmesine üstün tutulana haram, işlenmesi kesin olmayan delille yasaklanmış olmak üzere terki işlenmesine üstün tutulana mekruh denir. Mekruhun iki kısmı vardır: Tahrimî ve tenzihi. Tahrimî kısmı vacip karşılığıdır. Tenzihî kısmı derece farklarına göre sünnet ve müstehap karşılığıdır.

Bir de müfsid vardır ki, girişilen işi bozan ve iptal eden demektir. Oruç ve namaz hakkında bu adla, abdest hakkında nâkız (abdesti bozan şey) adı ile yad olunur. -

***

Abdestin farzı, sünneti, müstehabı, mekruhu, müfsidi vardır. Farzı rüknü sırasında açıklanmıştır. Vacibi yoktur.

Ellerini yıkarken parmağında olan dar hâtemi30 oynatmak ve yıkanması farz olan yerde

altına suyun girmesine engel olan hamur, çamur ve çapak gibi bir şey varsa onu gidermek31 ve cildi görünür derecede sakalı seyrek kimse için suyu cildine ulaştırmak

gerektir.

Abdest organında ilâç bulunduran kimse suyu ilâç üzerinden geçirir. Üzerinden su geçmesinden zarar görecekse orasını mesheder32, meshetmekten dahi zarar gö-recekse

onu da terkeder33.

Derdi sebebiyle başına su değmesinden zarar gören kimseden abdestte başını meshetmek sakıt olur*.

Dirsekten itibaren kolsuz ve topuktan itibaren ayaksız olan kimseden abdestte kol ve ayak yıkamak sakıt olmuştur. Dirsekten ve topuktan kalan kısım varsa onlar yıkanır. Fazla parmak gibi farz yerinde çıkmış olanı yıkamak gerektir. Abdest aldıktan sonra tırnak kesmek, tıraş olmak, abdest organında olan kıl yerlerini kazımak yıkamayı ve meshi yeniden yapmak gerekli değildir. Zira bunları yapmakla hades meydana gelmez. Aynı zamanda farz düşmüştür, düşen şeyse geri dönmez.

Abdestin Sünnetleri

Abdestte on sekiz şey sünnettir: 1. Ellerini bileklerine kadar yıkamak. 2. Besmele ile başlamak.

3. Niyet etmek34.

4. Misvak kullanmak yahut dişlerini parmakla oğalamak.

5. Üç kere ağza su verip çalkalamak ve üç kere burna su almak35.

29 Farz üzerine fazladan eklenmiş olmak bakımından nafile, şeriat koyucu katında sevgili olması

bakımından müstehab, şeriat koyucu sevap olduğunu bildirerek ona davet ettiği için mendûb, işleyeni teberruda bulunduğu için tetavvu' ve terkine zem ilişmeyerek işlenmesi istenmiş ve işleyeni övülmüş olması bakımından edeb dahi denilir.

30 Hâtem, mührü olan halkadır. Yüzük ve dar bilezik de bu hükümdedir.

31 Çünkü suyun abdest organlarına şâmil olması abdestin sıhhat şartı olmak üzere bildirilmiştir. 32 Mesh'in anlamı, «Mestler Üzerine Mesh» faslında zikredilmiştir.

33 Nitekim «Sargı Üzerine Mesh» bahsinde açıklanmıştır.

* Özürde eşitlikten dolayı abdestte caiz olan şey gusülde de caiz olur.

34 Niyet kalbin kasdetmesidir ki, abdest almak yahut hadesi gidermek azminde, bulunmaktan

ibarettir. Bunu dille söylemek abdestin edeblerinden olmak üzere aşağıda zikredilmiştir. Vesveseye gerek yoktur.

(13)

6. Oruçlu olmayanın bunlarda mübalâğa etmesi.

7. Âyet-i kerîme'de zikredilen sıraya uyarak yüzünü yıkadıktan sonra kollarını yıkamak, ondan sonra başına meshetmek ve daha sonra ayaklarını yıkamak.

8. Çift uzvun yıkanmasında sağdan başlamak. 9. Yıkanan organları üç kere yıkamak.

10. Ellerini ve ayaklarını yıkamağa parmak uçlarından başlamak. 11. Parmak aralarını hilâllamak.

12. Sakalı sık olan kimse yüzünü üç kere yıkadıktan sonra sakalının altından parmaklarını sokarak yukarı doğru hilâllamak.

13. Başın her tarafını meshetmek.

14. Başın tamamının meshinde ön tarafından başlamak. 15. Baştan sonra kulaklarını meshetmek36.

16. Kulaklardan sonra ellerinin arkasıyla boynunu meshetmek. 17. Yıkanan organı oğalamak.

18. Abdest amellerini birbiri ardınca, yâni ara vermeyerek yapmak. Abdestin Müstehapları

On dört şey abdestin müstehap olan âdâbındandır:

1. Abdesti yüksekçe bir yerde bulunarak almak. (Camilerin musluklarında bu müstehap gerçekleşmiş bulunur.)

2. Abdest alırken kıbleye karşı bulunmak. 3. Kimseden yardım istememek.

4. Zaruret olmaksızın konuşmamak. 5. Kalb işi olan niyete dil işini de eklemek.

6. Salih seleflerden nakledilmiş olan duaları okumak.

(Abdestte ed'iyye-i me'sûre - Peygamberimizden rivayet edilen dualar- denilen duaları Peygamber Efendimize nisbetten ziyade salih seleflere nisbet etmek dana üstün tutulan bir görüştür. - Asıl'dan).

7. Her uzvun yıkanması veya meshi duasında niyetle beraber «Bismillah» demek. Niyetin kalb işi olduğu unutulmamalıdır. Abdest duaları ise aşağıdaki şekildedir:

("Abdest Duaları", ayrı başlık altında verilmiştir. –AA-)

… diye dua edip her duadan sonra salâvat getirmek.

8. Kulakların meshinde serçe parmaklarının uçlarını, meshe mübalâğa olmak üzere, kulağın içine sokmak.

9. Dar olmayan yüzüğü, yıkamada mübalâğa olmak üzere, oynatmak.

35 «Ağza su vermeye mazmaza, burna su çekmeğe istinşak denir. Mazmaza ve istinşak işi

müekked sünnettir ki, bunda sıra, üçleme ve yenileme de sünnettir. Sıra'dan maksat önce mazmaza ve sonra istinşak etmektir. Üçleme: Bunların her birini üçer kere yapmaktır. Yenileme: Her defasında suyu yeniden almaktır. Bunlardan birini terkeden kimse, mazmazanın ve istinşakın sünnetini tamamlamış olmaz. Abdestte bunların farzların önüne alınmasının sebebi suyun özelliklerini bilmektir ki, rengi gözle görüldükten sonra tadı ağızla tadılmış ve kokusu da burunla alınmış olur.» (Asıl'dan).

36 Bu mesh yeniden su almaya muhtaç değildir. Ancak başa mesh ve yıkama yerine geçen mesh

(14)

10. Mazmaza ve istinşakı sağ el ile yapmak. 11. Sümkürmeyi sol el ile yapmak.

12. Özür sahibi olmayan kimse vakit girmeden önce abdest almak.

13. Abdestin bitiminde kıbleye karşı ayakta durarak şehadet kelimesini okumak. 14. Oruçlu olmayan kimse abdestin artan suyundan bir damla içip:

«Allahümmec'alnî minet-tevvâbîn vec'alnî minel mütetahhirîn.» «Allah'ım, beni tevbecilerden ve temizlenmişlerden eyle,»

demek.

Abdest Duaları

Önce abdeste niyetle beraber:

«Bismillâhi ve'l-hamdü lillâhi âlâ dinil İslâm.» «Allah'ın adıyla ve İslâm dini üzre.»

diyerek başlayıp ağız çalkalanırken şu dua okunur:

«Bismillâhi Allahümme einnî alâ tilâvetil-Kur'ân ve zikrike ve şukrike ve hüsni ibâdetik.»

«Allah'ın adıyla... Allah'ım, Kur'an okumakta, seni anmakta, sana şükretmekte ve sana güzelce ibadet etmekte bana yardım eyle.»

Burna su çekerken:

«Allahümme erıhnî râihâtel-cenneti ve lâ turihni râihaten-nâri.»

«Allah'ın adıyla... Allah'ım, bana cennet kokusunu koklat, ateş kokusunu koklatma.» Yüzünü yıkarken:

«Bismillâhi Allahümme beyyız vechî yevme tebyazzu vucuh ve tesveddu vucuh.»

«Allah'ın adıyla... Allah'ım, bazı yüzlerin ak ve bazı yüzlerin kara olduğu gün benim yüzümü ak eyle.»

Sağ kolunu yıkarken:

«Bismillahi Allahümme a'tınî kitabî biyemînî ve hasibnî hisâben yesira.» «Allah'ın adıyla... Allah'ım, amel defterimi sağımdan ver ve hesabımı kolaylaştır.» Sol kolunu yıkarken:

«Bismillâhi Allahümme la tu'tinî kitabî bişimâlî ve la min verâi zahrî.» «Allah'ın adıyla... Allah'ım, amel defterimi solumdan veya arkamdan verme.» Başına meshederken:

«Bismillâhi Allahümme ezıllınî tahte zilli arşike yevme la zille illâ zillu arşike.» «Allah'ın adıyla... Allah'ım, senin Arş'ının gölgesinden başka bir gölgenin bulunmadığı gün beni senin Arş'ının gölgesi altında gölgelendir.»

Kulaklarını meshederken:

«Bismillâhi Allahümmec'alnî minellezine yestemiunel-kavle feyettebiûne ahseneh.»

«Allah'ın adıyla... Allah'ım, sen beni söz dinleyenlerden ve ona en güzel şekilde uyanlardan eyle.»

(15)

Boynunu meshederken:

«Bismillahi Allahümme a'tık rakabetî minen-nâri.» «Allah'ın adıyla... Allah'ım, boynumu ateşten âzâd eyle.» Sağ ayağını yıkarken:

«Bismillahi Allahümme sebbit kademi ales-sırâti yevme tezullü fihil akdâmu.» «Allah'ın adıyla... Allah'ım, ayakların kaydığı gün benim ayağımı doğru yol üzerinde sabit eyle.»

Sol ayağını yıkarken:

«Bismilâhi Allahümmec'al zenbî mağfûren ve sa'yî meşkûren ve ticâretî len tebûra. »

«Allah'ın adıyla... Allah'ım, günahımı bağışla, çalışmamı şükredilen sonuca ulaştır ve ticaretimi zarardan beri eyle.»

Abdestin Mekruhları

Abdestin sünnetlerine ve edeblerine aykırı düşen şeyler* umumiyetle -yâni tahrimî ve

tenzihîden daha umumî olmak üzere - mekruh olduğu gibi: Suyu israf yahut taktir** etmek,

Uzuvlara çarparak kullanmak,

Abdest alırken gerekmediği halde söz söylemek,

Zaruret olmadığı halde başkasından yardım istemek de mekruhtur.

Abdesti Bozan Şeyler

Abdestin müfsitlerine nevâkız37 denir ki, on iki şey abdesti nakz ve iptal eder:

1. Sebileyn'den, yâni aşağı iki çıkış yolundan, çıkan şey38.

2. Çocuk doğurmak. (İsterse doğum sırasında kan zuhur etmemiş olsun.)

3. Sebileyn'den başka yerden akan39 kan veya irin yahut hastalıklı su. (Hastalığından

dolayı olmayan akıntı ve rutubetler abdesti bozucu değildir.) 4. Ağız dolusu kusmuk.

5. Ağızdan tükrüğe galip yahut eşit gelen kan.

6. Temekkün üzre oturulmayarak -yâni ya yatarak yahut bağdaş kurarak oturup - uyunan uyku.

* Abdest dualarını okuyamamak veya başı kaplayıcı meshi terketmenin keraheti gerektirici

olmayacağına işarettir.

** Guslün mekruhları arasında da zikredildiği üzre gerek abdestte ve gerek gusülde sarf olunacak su

için şeriatça belirtilmiş bir miktar yoksa da herkesin kendi uzvuna ve cesedine göre açıkça gerektiğinden fazla su sarfetmek ve bir uzvu üç defadan fazla yıkamak mekruhtur. Sarfiyatın ifratı israf olduğu gibi tefriti de taktîr'dir ki, kısmak, cimrilik etmek demektir. Bu mesele için guslün mekruhları faslını da gözden geçirmek lâzım gelir.

37 Nitekim orucun müfsitlerine muftırat denir. Nevâkız abdesti bozan şeyler, muftırât orucu bozan

şeyler demektir.

38 Yele, solucana, taşa, meziye, basur kanına, hayz kanına ve sair akıntıya şâmildir. Dışarı çıkma,

mahrecin başında yaşlığın zuhur etmesiyle gerçekledir. Sünnetlenmiş olmayanlarda kılıfına dahi çıksa abdesti bozar.

39 Akmak -ki Arapçası seyelân'dır- sebileyn hakkında mahrecin başında zahir olmak ve bu iki yoldan

(16)

(Temekkün üzre uyumak: Diz üstü oturarak veya kaynaklarını yere getirerek yerleşip uyumaktır. Bu şekil de otururken hâsıl olan uyku, bir yere dayanmakla da olsa abdesti bozacak hâle sebep olmayacağından bozuculardan olmazsa da gerek yan, arka, yüz üstü yatmak, gerek kadınların namazda oturuşları gibi veya bağdaş kurarak oturmak veya yaslanmak suretiyle uyunan uyku temekkünsüz olmakla abdesti bozacak hâle sebep olacağından abdesti bozuculardan olmuştur. - Asıl'dan).

7. Temekkün üzre oturulduğu halde dahi sendelenip kaynağı yerinden oynatan uyku. 8. Bayılmak.

9. Çıldırmak. 10. Sarhoş olmak.

11. Baliğ ve uyanık olarak namaz içinde gülmek40.

12. Fahiş mübaşeret.

[Fahiş mübâşeret: Erkek ile kadının perdesiz veya pek ince bir perde ile karınlarını veya münteşir uzuvlarını birbirine dokundurmaları abdestlerini bozar. Uzuvlardan bir sıvı çıkmasa bile.]

***

Ağlamak, namaz dışında gülmek, namaz içinde uyuklamak, temekkün üzre oturduğu yerde uyumak, ağzından balgam yahut biraz kusuntu gelmek, sebileynden başka yerden kan zuhur edip çıktığı yerde kalmak, aşağı uzva el sürmek ve kadına dokunmak abdesti bozmaz41.

***

Abdest aldığını bilip bozduğunda şüphe eden kimse abdestlidir. Aksi, halde olan kimse abdestsizdir.

Abdest esnasında bazı uzuvlarını yıkamış olmakta şek eden kimse, vesvese sahibi değilse o uzvunu yıkar. Eğer vesvese sahibi ise, yâni çoğu zaman böyle şüphe etmekte ise şüphesine iltifat etmez.

Abdesti aldıktan sonra gelen şüpheye de itibar yoktur. Meğer ki, terk etmiş olduğunu kesin olarak hatırlasın.

MESTLER ÜZERİNE MESH

Abdest alan kimse ayaklarında tam tahâret (abdestli olmak) üzre giyilmiş postal, bot gibi ayakları topuklarıyla beraber örtücü ayakkabı varsa ayaklarını yıkamağa bedel olarak onların üzerine mesheder ki, buna mesh ale'l-huffeyn (mestler üzerine mesh) denir. Huffeyn kelimesi ikili çoğuldur ki, tekili huff'dur. O halde mesh ale'l-huffeyn, iki huff (mest) üzerine meshetmek demektir.

(Huffun ikili çoğul sigasıyla söylenmesi onun yalnız biri üzerine meshetmek caiz olmadığından ötürü olup üzerine edatının söylenmesi de meshde yer, mestin içi yahut altı değil ancak üstü olduğunu bildirmek içindir. - Asıl'dan).

Bu bahsin meseleleri: Meshin hakikatine, keyfiyetine, müddetine, üzerine meshedilmesi caiz olan şeye, meshin bozulmasına ve bozulduktan sonraki hükmüne ilişkin olmak üzere altı nevidir.

40 Buluğ ve uyanıklık kayıtları abdestin bozulmasında muteberdir. Namazın bozulmasında ona hacet

yoktur. Tebessüm gülmek değildir.

41 Bu mesele, hakkında içtihat ihtilâfı olduğundan Hanefî kitaplarına geçmiştir. Meğer ki, aşırı

(17)

Meshin hakikati: Başka yerde kullanılmadık yaşlığı42 bir yere değdirmektir. Murad,

ayağın mesh yerine mest üzerinden elin yenilenmiş olan ıslaklığını aşağıda anlatılan keyfiyet üzre değdirmektir.

Mestler üzerine meshin keyfiyeti: Ayaklarının ucundan başlayarak ayak bileklerine doğru topukları aşırarak mestler üzerine ıslak el parmakları ile hatlar çekerek sığamaktır43.

Mestler üzerine meshin müddeti: Mukim hakkında 24 ve misafir44 hakkında 72 saattir.

Mesh müddetinin sona ermesinde ayakları yıkamak gerekir. Müddetin başlangıcı hades vaktidir ki, mestleri tam abdest üzre giydikten sonra hâsıl olan ilk hades zamanıdır.

Mukim olan kimse mesh müddeti esnasında misafir olsa müddetini misafir müddetine doldurur. Misafir olan kimse bir gün ve bir gece meshettikten sonra mukim olursa ayaklarını yıkar. Bir gün ve bir geceden eksik meshetmişse onu tamamlar.

Üzerine meshedilmesi caiz olan şey: İçine su almamak şartıyla ayakları topuklara kadar örten her sağlam konçlu ayakkabıdır. Mestin deriden olması veya altı meşinli bulunması şart değildir. Abadan ve kalın çuhadan da olur.

Meshin bozulması: Müddetinin sona ermesi, sona ermeden önce dahi mestin ayaktan çıkması ve hattâ ayağın yarıdan çoğunun konca kadar gelmesi iledir.

Bozulduktan sonraki hükmü: Abdest baki ise yalnız ayakların yıkanması ve baki değilse abdest alınırken ayakların da yıkanmasıdır.

***

Mestler üzerine meshin de sebebi, şartı, hükmü, rüknü, sıfatı vardır. Sebebi: Ayaklarda abdest üzere giyilmiş mest bulunmasıdır.

Şartı: Mestin farz mahallini -ki ayaktır- örtücü olması, meshe elverişli bulunması45 ve

mesh müddetinin geçmemiş olmasıdır.

Hükmü: Müddeti içinde onunla namaz kılmanın sahih olmasıdır. Bu, onun dünyevi hükmüdür. Uhrevi hükmü, sünneti işlemeyi kasdedene göre sevap hâsıl olmasıdır.

Rüknü: Farz olan miktarını - ki her ayağın ön tarafı üzerinden mest üstünde üç parmak genişliğinde olan yerdir- meshetmektir46.

Sıfatı: Ruhsat olarak meşru olmasıdır47.

(Caizliğine itikat etmekle beraber ayağını çıkarıp yıkamak külfetini seçen kimse azimetle sevap kazanmış olur. Yâni azimetle amel etmiş olmak üstünlüğünde bulunur. Çünkü ayak yıkamak mest üzerine meshetmek gibi değil, daha meşakkatlidir. Sevap mükâfatı ise katlanılan zahmet nisbetindedir. - Asıl'dan).

Meshin Cevaz Şartları

Mestler üzerine meshin yedi cevaz şartı vardır:

42 Bundan yalnız kulak meshi müstesnadır ki, yeni suya muhtaç değildir. Nitekim daha önce

Abdestin Sünnetlerinin 15'incisinin dipnotunda geçmişti.

43 Bu, onun hem de sünnetidir. Eğer meshe koncdan başlar yahut mestin üstünü enine meshederse

sahih fakat sünnete aykırıdır. Suyu mesh yerine dökmek yahut bir bez veya sünger parçasıyla değdirmekle de mesh hâsıl ve caiz olursa da sünnet hâsıl olmuş olmaz. Nitekim mestin her tarafını meshetmekle dahi matlub hâsıl olsa da sünnet yerine gelmiş olmaz. «Hatlar çekerek» kaydı, parmakların açık bulundurulması sünnetine işarettir. Meshin tekrarı sünnet değildir.

44 Misafir, mukim karşıtıdır ki, yolcu demektir.

45 Meshe elverişli olmak, aşağıda beyan edilen cevaz şartlarını kendinde toplayıcı olmakla olur. 46 Bu, onun hem de farzıdır. Mestin ne altına, ne ökçesine, ne de yanlarına yahut koncuna

meshedilmez. Asl'ın 162. sayfasına bakınız.

47 Ruhsat: Kulların özürleri dolayısıyla ikinci derecede meşru olan: (dinin koyduğu) bir kolaylık

(18)

Birincisi, mestleri abdestte ayakları yıkadıktan sonra giymiş olmaktır. İkincisi, mestlerin ayakları topuklarla beraber her taraftan örtücü olmasıdır.

Üçüncüsü, ayak onların içinde olduğu halde mutad yürüyüşle aralıksız üç mil (on iki bin adım) ve daha ziyade mesafe yürümenin mümkün olmasıdır.

Dördüncüsü, mestlerden her birinin topuktan aşağıda her nerede olursa olsun büyük delikten, yâni ayak parmaklarının küçüğüyle üç parmak miktarı halelden (delik, yırtık, sökükten) hâlî olmasıdır48.

Beşincisi, mestlerin bağsız olarak bacakta durabilecek derecede kalın olmasıdır. (İncesi belirli mesafeyi almaya elverişli olamaz.)

Altıncısı, mestlerin suyun ayak derisine ulaşmasına mâni olmasıdır. Yâni aldığı suyu hemen emerek ayağa ulaştırır cinsten olmamasıdır.

Yedincisi, her ayakta ön taraftan elin en küçük parmağıyla en az üç parmak miktarında yerin yaradılıştan mevcut olmasıdır. Tâ ki mesh yerinden farz olan miktar gerçekleşebilsin.

Yıkamak ile mesh bir araya gelmez. Bundan dolayı bir ayağın ökçe tarafı mevcut ise de meshin yeri olarak ön tarafı büsbütün yok olan kimseye o ayağını yıkamak lâzım olduğu gibi diğer sağlam ayağında olan meste de meshedemeyip onu da yıkamak lâzım gelir. Ama ayaklarından biri topuk üzerinden kesilmişse ondan yıkamak sakıt olduğundan sağlam veya mesh yeri mevcut olan diğer ayağındaki meste meshedebilir.

Meshi Bozan Şeyler

Mestler üzerine meshi dört şey nakz ve iptal eder:

1. Abdesti bozan her şey (Abdesti Bozan Şeyler bahsine bakınız).

2. Mestin ayaktan çıkması ve hattâ bütünüyle çıkmasa bile ayağın mestin koncuna gelmesi.49

(Mestin kendiliğinden çıkması ile çıkarılması aynı olduğundan meshi bozucu olmakta ikisi birbirine eşittir. İki ayak tahâret hükmünde bir uzuv olduğundan birinin yıkanması gerektiğinde diğerinin de yıkanması lâzım olmakla meshi bozucu olmakta birinin çıkması da yeterlidir. Çoğunluk için bütünlük hükmü olmakla ayağın çok kısmının mestin koncuna kadar çıkması da tamamının çıkması hükmündedir. Meshden sonra mestte büyük delik meydana gelmesi de bu hükümdedir.)

3. Mesh müddeti sona ermiş olmak.

4. Mestin içinde iki ayaktan birinin tamamen yahut çok kısmıyla ıslanmış olması. Bunlardan birinci şekilde abdest yenilendiği sırada mesh de yenilenir.

Geri kalan hallerde (abdest varsa bozulmayacağından) yalnız ayaklar yıkanır. Abdestin geri kalanını iade etmek gerekmez.

(Dördüncü şekilde yıkama ile meshi birleştirmemek için ayağın ikisini de mestlerden çıkarıp yıkamak gerektir.

Mesh müddeti artık bu yıkamadan sonraki hadesten başlayarak hesap olunur.)

Başın meshinde tekrarlama sünnet olmadığı gibi mestler üzerine meshde ve sargılar üzerine meshde de tekrarlama sünnet değildir.

Sargı Üzerine Mesh

48 Bir ayağın mestinde ayrı ayrı mevcut olan küçük delikler bir araya toplandığında büyük delik

miktarı olursa meshe engeldir. Ama bir ayağın mestindeki küçük delik diğer ayağın mestindeki küçük delikle birleşmez. Binaenaleyh meshe engel de olmaz.

(19)

Cebire -ki kırık, çıkık üzerine sarılan tahta sargıdır - gerek ona ve gerek yara üzerine bağlanan sargıya ve özür yeri üzerine konan pamuk, sakız ve yakı gibi şeylere ve ilâçlara zaruret halinde mesh olunur.

Zaruret: Özür yerini ne sıcak ve ne soğuk su ile yıkamağa yahut meshetmeğe muktedir olamamaktır.

Zaruret kendi miktarıyla sınırlanmış olacağından ilâç vs. üzerine mesh zaruret yerini aşamaz.

Meshin sebebi hafifletme olduğundan onu bir kere yapmak yeterli olup tekrarlama lâzım (sünnet) olmadığı gibi kaplama mesh yaranın fesadına yol açmaması için üzerindeki şeyin her yerini meshetmek de lâzım olmayıp çok kısmını meshetmek yeterlidir.

Sargıyı çözmek zarar verdiği taktirde özür yerinin etrafında sargı altında kalan sağlam yerleri yıkamak da gerekmeyip sargının dolamından bedenin açık kalan yerlerini meshetmek yeterlidir.

(O halde: Kan aldırarak, sülük tutunarak yahut başka suretle yaralanarak veya çıban çıkararak yahut kemiği kırılarak veya incinerek sargı saran veya sardıran kimse, özrü abdest azasında ise abdest alırken yahut her neresinde olursa olsun gusül ederken orasını ne sıcak ve ne de soğuk su ile yıkamağa veya meshetmeğe kadir olamazsa onun üzerindeki şeye bir kere mesheder.

Hazret-i Nebi Efendimiz, Uhud vak'asında aldıkları yaranın sargısına mesheder olmuşlar ve Hazret-i Ali'ye Hayber'de bilek kemiği kırıldığında sargı üzerine meshi emretmişlerdir. - Asıl'dan).

Bu hususta mesh, mestler üzerine mesh gibi belli bir müddete tâbi olmayıp özür yeri iyi oluncaya kadar sürer ve sargı değişmekle meshin iade edilmesi gerekmez.

***

Abdest organlarının yarısında ve yarısından daha fazlasında - az dahi olsa - özrü olan kimse teyemmüm eder. Abdest organlarının çoğu sağlam olup da daha azı özürlü ise sağlamını yıkayıp özürlüsünü mesheder; teyemmüm etmez.

Yıkama ile teyemmümü birleştirmek, yâni illetli olmayan yeri yıkayıp illetli bulunan yer için teyemmüm etmek caiz olmaz50.

TEYEMMÜM

Abdest alacak veya gusül edecek kimse, abdeste ve gusle yetecek temizleyici temiz su bulamadığı51 takdirde teyemmüm eder.

Teyemmüm, yeryüzü cinsinin52 temizi ile hadesi gidermektir. Hakikati, niyetle beraber

yüzü ve kolları kendine has şekilde meshetmekten ibarettir. Niteliği aşağıda anlatılacaktır. Teyemmüm edene ve teyemmümlü kimseye Müteyemmim denir.

(Teyemmümün kelime anlamı, genel olarak «kasdetmek» demektir. Teyemmümde kasd şarttır. Çünkü bu kasd niyettir.)

Teyemmümün sebebi, hükmü, rüknü, vücud ve sıhhat şartı, sıfatı, keyfiyeti vardır.

Teyemmümün sebebi: Abdestin sebebinin aynidir. Bu, onun dünyevî hükmüdür. Uhrevî hükmü teyemmüm edene sevap hâsıl olmasıdır.

Teyemmümün rüknü: Yüzü ve kolları toprak cinsinin temizi ile meshetmekten ibaret olmak üzere ikidir. Bunlar aynı zamanda teyemmümün farzlarıdır.

50 Bedel olan ile bedel olunan şey birleşmez. Meşkûk suyun hükmünde geçen dipnota bakınız. 51 Bulamamak, bulup da kullanmaya kadir olmamağa da şâmildir.

(20)

Teyemmümün vücûbunun şartları: Temizlenmekle mükellef olan kimsenin hadesten tahâreti su ile yapmağa kaadir olamamasıdır. (Abdestin vücûb şartlarına bakınız.)

Teyemmümün sıhhat şartı, sekizdir: Birincisi, niyettir.

Teyemmümün namazın anahtarı olabilmesi için hadesten tahârete53 yahut namazı

mubahlaştırmaya54 veyahut tahâretsiz sahih olmayan kasdedilmiş ibadete55 diye niyet

olunmak gerektir.

(Bu şekillerden birini düşünmeden sadece teyemmüme niyet eyleyen kimse, o teyemmümle namaz kılamadığı gibi Kur'an okuma, mushafı tutma, mescide girme, başkasına öğretme, kabir ziyaret etme, ezan, kamet, selâm verme veya selâm alma yahut İslâm'a girme için edilen teyemmümle dahi namaz kılınmaz. Çünkü bunların birtakımı tahârete bağlı olmayan tâattır. Birtakımı tahârete bağlı ise de kasdedilmiş ibadet değildir.

Bu cümleden olmak üzere Kur'an okumak gerçi kasdedilmiş ibadettir ve fakat tahârete bağlı değildir. Abdestsiz olan da ezbere Kur'an okuyabilir. Kur'an okumak büyük hadesten temizlenmiş olmaya bağlı olmakla gusül edecek kimse mubah kılan özründen dolayı gusül yerine teyemmüm ederse o teyemmümle namaz kılabilir. Çünkü ona göre Kur'an okumak, tahâretsiz mubah olmayan kasdedilmiş bir ibadettir.

Mushafı tutmak gerçi tahârete bağlıdır ve fakat kasdedilmiş ibâdet değildir. Kasdedilmiş olan okumaktır. Tutmak onun vesilesidir. Mescide girmek de büyük hades sahibine göre böyledir. Yâ'ni tahârete bağlıdır ve fakat kasdedilmiş ibadet değildir. - Asıl'dan)

İkincisi, teyemmümü mubah kılıcı bir özrün bulunmasıdır.

Özrün çeşitleri vardır: Suyun bulunduğu yer dört bin adım uzakta olmak yahut suya olan ihtiyaçtan dolayı onu kullanmaya kadir olamamak ve cenaze yahut bayram namazlarını kaçırmak korkusu olmak mubah kılıcı özürlerdendir.

(Cuma ve vakit namazlarının vaktini geçirmek korkusu özür değildir. Çünkü bunların yerine geçicisi vardır: Cumaya yetişemezse öğle kılınır, vakit namazı geçerse kaza olunur. Gusül ettiği takdirde hastalanmaktan yahut hastalığının artmasından veya devam etmesinden korkmak,

Soğuk olup barınacak yer veya suyu ısıtacak şey ve şehirde olduğuna göre hamam parası bulunmamak,

Suya gitmesi halinde insan veya hayvandan olan düşmanlardan ya nefsi veya malı, ırzı veya emaneti hakkında korkmak,

Ödeme gücü olmayan borçlu ise56 hapis veya tevkiften korkmak,

Nefsi veya kafile arkadaşı veyahut - köpek dahi olsa -hayvanı hakkında ya hemen veya biraz sonra susuzluk çekmek korkusu bulunmak, teyemmümü mubah kılıcı diğer özürlerdendir. - Asıl'dan).

Üçüncüsü, teyemmümün taş, toprak ve kum gibi yeryüzü cinsinden olan şeylerin tayyib (güzel) ve temizi ile57 olmasıdır. Yeryüzü cinsinden olmayan şeylerin temiz tozu ile de

teyemmüm olunur.

53 Gusül yerine alınan teyemmümde hadesin büyüğünü belirtmek şart değildir. Hadesten

temizlenmeğe niyet, hadesin iki cinsi için de yeterlidir.

54 Namazı mubahlaştırmak, namaz kılmağa teşebbüsü murad etmek demektir. 55 Namaz ve tavaf gibi doğrudan kendisi kasdedilmiş olan ibâdettir.

56 Borçlu, borcunu ödemeye gücü yeten kimse ise ödemeyi geri bırakmak ve ödemeden kaçmakla

zulmetmiş olduğu için ona teyemmüm caiz olmaz.

57 O kadar temiz ki, ona necaset hiç dokunmamış olmalı. [Kendisine necaset isabet eden arz güneş

(21)

Dördüncüsü, mesh ile mesh mahallini kaplamaktır ki, tamamiyle yüzü ve dirseklere kadar el ve kolları kaplayacak şekilde meshetmektir.

(İtibar tozun isabet etmesine değil, meshe olduğundan iki darbeden ibaret olan teyemmüme bunun için bir üçüncü darbe eklemek lâzım gelmez.)

Beşincisi, meshi elin tamamiyle veya büyük kısmıyla etmektir.

Altıncısı, teyemmümün elin iç yüzü ile iki darbede olmasıdır. Darbe: yeryüzü cinsine eli koymaktır.

Yedincisi, aykırı hâlin kesilmiş bulunmasıdır. Meselâ, burun kanarken yahut istibrâ tam olmamışken ve kadın kısmına göre hayz ve nüfesâlık kanı kesilmemişken alınan abdest ve gusül sahih olmadığı gibi edilen teyemmüm de sahih olmaz.

Sekizincisi, balmumu ve kurumuş hamur veya çamur gibi teyemmüm uzvunda derinin tamamını kaplamaya -yâni yüzün veya el ve kolların her tarafını tamamiyle meshe - engel olan bir şey varsa onların giderilmiş olmasıdır.

Teyemmümün sıfatı: Abdestin farz olduğu yerde farz ve vacip olduğu yerde vacip olmasıdır. (Abdestin Sıfatı'na bakınız.)

Abdestsiz olan kimsenin mescide girmek için teyemmüm etmesi menduptur.

Teyemmümün keyfiyeti: İki elinin iç yüzünü niyetle beraber yeryüzü cinsinden temiz olana koyduktan sonra önce yüzünü tamamiyle kaplayarak meshetmek ve ikinci olarak ellerini yine koyup önce sol eliyle sağ kolunu, sonra sağ eliyle sol kolunu dirsekleriyle beraber içini ve dışını kaplayacak şekilde meshetmektir.

Ellerini ikinci defa yere koymadan önce parmaklarını hilâller, yüzüğünü ve bileziğini yerinden oynatır. Sol elinin baş ve şehadet parmaklanndan başkasını sağ elinin tersine parmak uçlarından başlayarak koyup dirseğe kadar mesheder. Dirsekten itibaren elini çevirip başparmağı kolun altına ve şehadet parmağını kolun iç yüzüne getirerek parmak uçlarına kadar mesheder.

Bu iki geçişte sağ kol tamamiyle meshedilmiş olur. Sonra sol kolunu da sağ eliyle bu veçhile tamamiyle mesheder. Teyemmüm de böylece tamamlanmış olur.

Teyemmümün Sünnetleri

Teyemmümde sünnetlerine de riayet olunur. Teyemmümün sünnetleri yedidir: 1. Başlangıcında besmele çekmek.

2. Sıraya riayet edip ilk darbede yüzünü ve ikinci darbede kollarını meshetmek. 3. Bunları ara vermeden birbiri ardınca yapmak.

4. Ellerini yere koyduğu sırada önce ileri doğru sürmek. 5. Ondan sonra geri çekmek.

6. Ellerini yere koyduğu sırada parmaklarını açık bulundurmak. 7. Ellerini yerden kaldırdığında silkelemek58.

Bozulmuş olmadıkça bir teyemmümle farz ve nafile birçok namaz kılınır. Vaktin girmesinden önce de teyemmüm olunur.

Abdesti bozan her şey teyemmümü de bozar. Onlardan fazla olarak teyemmümü, onu mubah kılan özrün59 ortadan kalkmış olması da bozar.

teyemmüm için temiz sayılmaz. Zira âyet-i kerîmede (Mâide: 6) 'saîden tayyiben' (güzel ve temiz toprak) buyurulmuştur.]

58 Elleri yatay olarak birbirine dokundurmakla silkinti hâsıl olur. 59 Teyemmümün sıhhat şartlarının ikincisine bakınız.

(22)

(Suyu olmayan kimsenin müstehap vakit çıkmadan önce suyu bulacağını galip zanla umması hâlinde teyemmümü tehir etmesi menduptur ki, namazı en mükemmel iki temizlik (kalb ve beden temizliği) ile eda etmiş olsun.)

GUSÜL

Gusl - ki yıkanmadır - büyük hadesten temizlenmektir. Bazen mücerret temizlik veya vücudu ferahlandırmak yahut sünnete uymak için olur. Birincisi farzdır, diğerleri farz değildir.

Farz Olan Gusül

Gusül edene yıkanmak anlamında olan iğtisâl'den fail isim sigasıyla muğtesil ve - farz olan gusle nazaran - mukabiline, yâni gerektirici sebebine maruz olup da gusül etmemiş olan «büyük hadesin müptelâsı» diyeceğiz ki, büyük hades, cünüplük, hayızlık ve nüfesâlıktan ibaret olduğundan bunların sahipleri, cünüp, hâiz ve nüfesâ (lohusa) diye ayrı ayrı adlarla yâd olunur. Ve genel olarak bunlara beş şey haram olur: Namaz, âyet okuma, âyete el sürme, mescide girme, Kâbe'yi tavaf etme.

(Bilhassa hâiz ve nüfesâya oruç tutmak, kocası kendisine yaklaşmak veya göbek altından faydalanmak dahi haramdır.)

Cünüp için sayılan beş şeyden birini işlemeyi istemek gusle sebep ve gusletmek o kimseye farz olur.

(Hâiz ve nüfesâ hakkında sebebiyet, hayz ve nüfesâlık kanının kesilmesinden sonra husul bulur.)

Abdestte olduğu gibi guslün de sebebi, şartı, hükmü, rüknü, sıfatı vardır. Fazla olarak guslün bir de mucibi (gerektiricisi) vardır.

Guslün sebebi: Farz olan abdeste ve teyemmüme sebep olan istibahadır. Yâni namaz kılmak, mushafı tutmak, Kâbe'yi tavaf etmek gibi bir ibâdete teşebbüs etmektir. Bunlar mükellefi abdest almağa veya cünüb ise boy abdesti almağa sevkeder, sebeb olur. Gusülde âyet okumak da mushafı veya âyeti tutmak gibidir.

(Farz olmayan guslün sebebi de aşağıdaki şekiller üzre sünnetin elde edilmesi, müstehabı isteme veyahut yararlanmadır.)

Guslün vücub ve sıhhat şartı: Abdestin vücub ve sıhhat şartının aynıdır.

Guslün hükmü: Dünya bakımından sebebi olan mubahlaştırma ve âhiret bakımından niyetle ecir ve sevabın hâsıl olmasıdır.

Guslün rüknü: Bedenin zahirini (dış yüzünü) tamamiyle yıkamaktır ki, onun hem de farzıdır. Şu şekilde sayılır:

1. Mazmaza etmek (ağzı yıkamak). 2. İstinşak etmek (burna su çekmek).

3. Tepeden tırnağa kadar bütün bedeni - üzerinde altına suyun ulaşmasına engel olan hamur, çamur, balmumu, çapak gibi bir şey bırakmamak üzre - yıkamak.

(Boyacının tırnağı üzerinde kalan boya lekesi, rençberlerin ve hattâ şehirlilerin tırnak kirleri, pire ve sinek tersleri engel değildir.)

4. Açılmasında güçlük olmayan kulfenin içini yıkamak60.

5. Göbek çukurunun içini yıkamak.

6. Kapanmamış olan küpe deliğinin içini yıkamak61.

60 Bu, sünnet edilmiş olmayanlara göredir. Kulfe, sünnette kesilen deridir. 61 Küpe takılı ise gusülde deliğine su ulaştırabilmek için küpe hareket ettirilir.

(23)

7. Erkek için saçı örgülü olduğuna göre örgüsünü çözüp içini yıkamak. Kadınlar örgülerini çözmekle mükellef değildirler.

8. Sakal sık da olsa derisini yıkamak, yâni diplerine su vardırmak. 9. Bıyığın altındaki deriyi yıkamak.

10. Kaşların altındaki deriyi yıkamak.

11. Kadın kısmının tenasül organını yıkaması62.

(Kadının gerek içmek, gerekse abdest almak veya gusül etmek için su hakkı erkeğe aittir. Hamama gitmek mecburiyetinde de hamam ücretini vermek kocanın vazifelerindendir.) Yıkamak suyu akıtmakla olacağından yağ sürünür gibi su sürünmek yahut yaş bez veya süngerle bedeni ıslatmak yeterli olmaz.

(Özürde eşitlikten dolayı abdestte caiz olan şey gusülde de caiz olur: Uzvun özürlü olmasından dolayı yıkamakdan vazgeçilip meshe dönülür. Meshden dahi zarar görecek olan kimse onu da terkedebilir.)

Guslün sıfatı: Konumuza nazaran farziyetidir. Gerektirici sebebi (mucibi) bulunmadığı takdirde guslün sıfatı .sünnetlik veya müstehaplık olur.

Guslün mucibi (gerektiricisi): Cünüplük ile hayz ve nifâs hâlinden ibaret olan büyük hadestir63.

Cünüplük erkeğe ve kadına şâmil bir sıfattır. Meydana gelmesinin yolu ikidir. Biri şehvetle meni inmesi ve diğeri cinsî yakınlıktır.

Meni inmesi uyku hâlinde dahi vuku bulsa guslü gerektiricidir64.

Cinsî yakınlığın guslü gerektirici olmasında erkeklik uzvunun sünnetli kısmının girmesi kâfidir. Meninin inmesi şart değildir.

Hayz ve nifâs kadınlara mahsus hâllerdir. «Kadınların Hâlleri» faslında açıklanmıştır. Guslün farzı, sünneti, müstehabı, mekruhu, müfsidi vardır.

Guslün farzı: Rükün olarak zikredilmiş olan şeylerdir.

Hastalığından ötürü bedeninin dışından bir yerinde ilâç bulundurmak mecburiyetinde olan kimse suyu ilâç üzerinden geçirir. Su geçirilmesinden zarar görürse orasını mesheder65.

Meshetmekten dahi zarar görürse onu da terkeder. Derdi sebebiyle - meselâ - başına su değdirmekten zarar gören kimseden baş yıkamak düşer.

Gusül ettikten sonra tırnak kesmek, tıraş olmak, vücutta olan kıl yerlerini kazımakla guslü yenilemek lâzım gelmez.

Guslün Sünnetleri

Gusülde on iki şey sünnettir: 1. Besmele çekmek.

2. Niyet etmek.

3. Bunlar (yâni Besmele ve niyet) guslün başlangıcında abdest alma sırasında elleri bileklere kadar yıkarken olmak.

62 Çünkü o da bedenin dışındandır.

63 Ancak hayz ve nifâsın guslu mucib olmasında kanın kesilmesi şarttır. Nitekim zikrolundu.

64 Mesnevi'den: «Uyumuş diye o kimseye denir ki, gördüğü her hâlden bir şey ümid edip onunla

konuşur. Huri veya şeytanı düşde görünce yakınlıkta bulunup şehvetle suyunu saçar. Nesil tohumunu çorak yere saçtıktan sonra kendine gelince hayâl ondan kaçıp gider.»

(24)

4. Bedenin bir yerinde temizliğe aykırı düşen bir şey varsa suyun değmesiyle yayılıp artmaması için onu ayrıca ve önceden gidermek.

5. Avret yerini, necaset66 olmasa dahi ayrıca yıkamak.

6. Gusle girişmeden önce sünnet olan şekil üzre67 abdest almak.

7. Gusül ettiği yerde altına su toplanmakta ise o abdestte ayak yıkama işini guslün sonuna bırakmak.

8. Abdestin arkasından gusle girişerek üç defa su dökmek ve her defasında su bedeni kaplamak.

Suya dalmak suretiyle yıkanmada68 abdest alacak kadar durmak da bu sünnetleri hâsıl

etmiş olur.

9. Su dökünmeye baştan başlamak. 10. Ondan sonra sağ omzuna dökünmek. 11. Sonra sol omzuna dökünmek.

12. Suyu ilk döküşte bedeni ovalamak. Tâ ki, sonraki iki döküşte su bedenin her yerine yayılmış olsun.

Guslün Müstehapları

Guslün âdâb ve müstehapları abdestin âdâb ve müstehaplarının aynıdır. Şu kadar ki, gusülde kıbleye karşı durmak69 ve dualar okumak müstehap olamaz. Yıkanma sırasında

kimse olmasa dahi avret yerleri örtülü bulunmak lâzımdır. (Nitekim hadîs-i şerifte buyrulmuştur ki:

«Şüphesiz ki, Allah, haya sahibi ve örtücüdür, haya sahibi ve örtücü olanı sever. Onun için yıkandığınız zaman örtünün.»

(Erkek kısmı erkekler yanında örtünecek şey bulamasa da yıkanır ve kendince en fazla örtünme sonucunu doğuracak hâl ne ise onu seçer. Kadın da kadınlar arasında böyledir. Günah bakanadır.

Mekruh vakitlerden başka zamanlarda abdestten sonra nafile olarak iki rekât namaz kılmak müstehap olduğu gibi gusülden sonra kılmak da müstehaptır.)70

Guslün Mekruhları

Abdestte mekruh olan şeyler gusülde de mekruh olur. Fazla olarak bunda dua okumak ve kimsenin görmeyeceği yerde bile yıkanırken çıplak bulunmak da mekruhtur.

66 Meniye şâmildir.

67 Yâni önce ellerini bileklerine kadar yıkayarak, sonra üçer kere mazmaza ve istinşak ederek ve

yıkamayı üçleyerek, sırasiyle ve aralarını açmadan bunları yapmak suretiyle.

68 Dalınan su temiz ve temizleyici olan mutlak suyun akar veya o hükümde olan çok nevinden

olmak gerekli değil, küçük havuzda bulunmak da yeterlidir. Asl'ın 31. sayfasındaki dipnota bakınız. (Zikri geçen dipnot şudur: «Birçok kitaplarda zikredilmiş olan 'Büyük hades üzre olan kimse elini yahut ayağını suya sokarsa o su fasid olur' sözü, kullanılmış suyun necis olması rivayetine dayanır ki, bu rivayet kaide dışıdır. Fetva için seçkin olan görüş, kullanılmış suyun necis olmamasıdır. Bahr-i Râik'de denir ki: Bunu bildinse evlerde ve medreselerde bulunan küçük havuzlarda alınan abdestlerin ve edilen gusüllerin sıhhatına hükmetmekten geri durma. Çünkü suyu haricen kullanıp sonra mutlak suyun içine dökmekle mutlak suyun içine girmek arasında fark yoktur. Çünkü o sudan kullanılan kısım, azadan akan yahut cesede değen kısmından ibarettir. Bu ise suyun geri kalan kısmına göre azdır. Netice olarak onlardan abdest ve gusül, kullanılmış suyun çok veya eşit yahut da içinde necaset bulunduğuna dair galip zan olmadıkça, caizdir».)

69 Çünkü galip ihtimalle yıkanan kimsenin avret yerleri çıplak olur. Eğer örtülü ise beis yoktur. 70 İhyâ'nın sözüne göre bu, abdest şükür namazı olur.

(25)

Abdestte ve gusülde sarf olunacak su için şer'an belirlenmiş bir miktar olmadığından israf ve taktir (cimrilik) olunmamak üzere orta hâle uygun olan yolu tutmak gerekir.

Herkesin kendi uzvuna ve cesedine göre gereğinden fazla su sarfetmek ve bir uzvu kaplayacak şekilde üç defadan fazla yıkamak mekruh olur.

Guslü Bozan Şeyler

Abdesti bozan şeylerin hiç biri guslü bozmaz, Guslü bozan şeyler, onu gerektiren sebeplere (mucibine) münhasırdır.

Farz Olmayan Gusül

Gerektirici sebebi yokken71 şu dört şey için gusül etmek sünnettir:

1. Cuma namazı için. 2. Bayram namazı için.

3. Hac veya umre ihramı için72.

4. Arafat vukufu için73.

***

Gerektirici sebebi yokken gusül etmek şunlar için müstehaptır: 1. Tâhir (temiz) iken müslüman olan.

(Cünüplüğü, hayz veya nifâs kanının kesilmesini müteakip müslüman olana gusül etmek farzdır. Zira guslün gerektirici sebebi mevcut olmuş demektir. Müstehaplık bunlardan azade bulunma hâlindeki ihtidaya aittir.)

2. Yaşça baliğ olan.

(Yaşça buluğ, kız ve oğlanın kendilerinde hayz, gebelik, meni çıkması gibi buluğ eserleri meydana gelmeden on beş yaşına ulaşmalarıdır ki, bunun mukabili fiilen buluğdur. Fiilen buluğa gusül farz olarak gerekli olur.)

3. Cinnetten, baygınlıktan veya sarhoşluktan74 ayılan.

(Bunların guslü, iyileşme nimetine şükran demektir. Eğer iyileştikten sonra kendilerinde meni zannettikleri bir ıslaklık bulurlarsa gusletmek onlara farz olur.)

4. Hacamat olan. 5. Ölü yıkayan.

6. Berat - Şaban ayının 15'inin - gecesine eren. 7. Kadir gecesine eren.

8. Münevver Medine şehrine giren.

9. Kurban bayramı sabahı Müzdelife vakfesinde bulunan. 10. Ziyaret tavafı için75 Minâ'dan Mekke'ye inen.

11. Güneş tutulması namazı ve ay tutulması namazı kılan76.

71 Çünkü guslü gerektiren sebep varken gusletmek farzdır.

72 Hac Kitabı'na bakınız. Bu yıkanma, tahâret (abdestlenme) değil, temizlenme için olduğundan

kadınlar hayz ve nifâs hâlinde dahi bu guslü edebilirler. Su bulunmazsa bu guslün yerine teyemmüm olunmaz.

73 Hac Kitabı'na bakınız.

74 Bunlar abdesti bozan şeylerden olduğu için abdesti gerektirirse de guslü gerektirici şeylerden

değildir.

75 Hac Kitabı'na bakınız. 76 Namaz Kitabı'na bakınız.

Referensi

Dokumen terkait

Garis umpan ini berawal dari titik (XF,YF) dan berakhir pada perpotongan dengan garis operasi rectifying, sehingga dengan demikian alternatif lainnya untuk membuat garis umpan

1) Hasil penelitian ini menjadi sangat penting bagi perusahaan terutama bagi restoran Pizza Hut untuk lebih memperhatikan pelanggannya, terutama bila sudah terjadi

Metana merupakan senyawa hidrokarbon dengan satu atom karbon. Sementara itu, senyawa alkena paling sederhana adalah etena, yaitu senyawa hidrokarbon yang terdiri atas dua atom

Penelitian Sidarta (2002) tujuan dari penelitian ini adalah perubahan dalam hal 1) aspek sosial dan ekonomi meliputi perubahan pekerjaan dan pendapatan, pola pembagian kerja,

Penelitian ini menggunakan pendekatan kuantitatif yang dipelopori oleh Givon (1983). Dia menyatakan a) semakin jauh jarak rujuk topik, semakin rendah kesinambungannya, b)

Pada notasi diatas yang menjadi variasi melodi counter melody adalah instrument trombone yang dimana memiliki tanda garis berwarna coklat, pada birama 121 menggunakan nada

• Sebaliknya, pertambahan pertumbuhan diameter batang pohon gmelina lebih tinggi 25% apabila pemangkasan cabang dilakukan pada 30–40% dari total tinggi pohon dibandingkan

Seperti halnya tokoh yang akhirnya membentuk fiksi tokohan, alur atau plot yang akhirnya membentuk fiksi aluran, latar pun dapat menjadi elemen fiksi yang menonjol dan