• Tidak ada hasil yang ditemukan

Abdülbaki Gölpınarlı - Pir Sultan Abdal

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Membagikan "Abdülbaki Gölpınarlı - Pir Sultan Abdal"

Copied!
114
0
0

Teks penuh

(1)

' f i - f S

PİR SULTÂN

w .... t ...y *~~ r " w •% ■

(2)

/ ■

T T -Hr”

" ::

.

VARLIK YAYINLARI

-''S.?'; v ■

(3)

TÜRK KLÂSİKLERİ ; IS

PİR S ULT AN

A B D A L

H A Y A T I S A N A T I

E S E R L E R İ

H a z ırla y a n : A B D Ü L B A K İ G Ö L M N A R L I

,j„u gibi, n Ü çüncü Basılış re yÜKse’en hıristiyanl.

V ia yoğrulmuştu. R um ç'

/

\

büyük ve bilgin, sûjs

/

\

îanılan bir dildi. ı

jy'âtr.

Moğol akını,

^.kınına sebep olmu ’o Anadolu’da }*

V A R L I K Y A Y I N E V İ

Ankara Caddesi. İstanbul

(4)

TÜRK KLASİKLERİ : 13

Bu k ita b ın ilk baskısı ocak 1953’te, ikinci baskısı tem m uz 1963’te yapılm ıgtır.

Varlık Yayınlan, mı yi

1503

İni n DI >Uİ’(I;ı M im I timimi' vl'ndr hııullmiştir

(5)

HAYATI VB SANATI

P ir S u lta n ’dan önce ?

Selçukoğulları devrinde, A nadolu’da büyük bir dinî müsa­ m aha vardı. Sünniliğin, yani M uham m et Peygamber’den son­ ra ona inananlardan ileri gelenlerin seçtiği halifeleri meşin Bayan ve onların ittifa k ın ı doğru bulan m üslüm an telâkisinin ucgitli yollariyle î ’tizâl [ayrılanlar] mezhebi gibi ön plânda akla önem veren yol ve giîliğe, yani Peygamberin soyuna ta­ raftar olan ve sahabenin [Peygamber zam anında ona inanan­ ların] ittifa k ın ı kabul etmeyen, m üslüm anlığa dayanan çeşit­ li tarikatler, ülkede haşır neşir halindeydi. B u tarikatlerin çoğu, b âtın ı bir karakter taşım akta, yani din hüküm lerinin, dünya düzeni için konduğu, din in içyüzünü bilenin, bu hü­ küm lerle mukayyet olm ıyacağı esasını kabul etmekteydi. Sek çukluların, Orta Asya’yla ve Bizans’la münasebetleri, bu m ü­ sam ahanın m ühim sebeplerindendi. Bizans’a kaçan h a ttâ ora­ da hıristiyanlığı kabul eden m üslüm anlar ve Selçuk prens­ leri bulunduğu gibi, m üslüm an lığ a giren ve m üh im hizmetle­ re yükselen hıristiyanlar da vardı. Y unan felsefesi, tasavvuf­ la yoğrulmuştu. R um ca, M evlâna ve oğlu Sultan Veled gibi büyüjSc ve bilgin, sufiler ta rafın d an bilinen ve bazan da kul­ lan ılan bir dildi.

Moğol akını, O rta Asya’dan birçok sûfin in A nadolu’ya a k m ın a sebep olmuştu. Böylece O rta Asya’daki fik ir hareket­ leriyle Anadolu’da yerleşmiş fik ir uzlaşmada, yeni yeni teza­ hürler meydana gelmedeydi. B u arada X I I I . yüzyılın ilk ya­ rısında, Anadolu’da, B â tın î - gil T ürk ve Tür-kmenlerin, hü­ k üm eti el» geçirmek isteyen ilk ve u m um î isyanları meyda­ na gelmiş, devlet, “B abalılar” denen ve D oğudan gelmiş olan B aba lly as’m halifesi B aba İshak’a tâbi olup onu bir peygam­ ber sayan bu taifenin isyanını pek güç bastırabilm işti. B« isyan sonucunda artakalan Babalılar.. K ırşehir köylerinden Su- îucakarahöyük’ü yurd edinen Hacı Bektaş’m çevresinde toplan­

(6)

P I R S U L T A N

4

mışlardı. Böylece çok sonra ve çeşitli bâtın î tarikatleri tem­ sil ederek ku rulan Bektaşîliğin nüvesi meydana gelmişti.

X V . yüzyılda îr a n Azerbeycan’mda, Erdebll’de yerleşen ve Kalenderi yoluyla Halveti tarik atini birleştirerek Safavîye ve Erdebîliye adlı bir tarik at kuran Şeyh Safiyeddin İshak ’m oğ­ lu Musa Sadraddin’in oğlu ve halifesi Alâeddin Ali, bir ara­ lık Bursa’da ekmek satarak geçindiği için Somuncu Baba adiyle tan ınan Kayserili Şeyh H âm id ’i Velî vasıtasiyle bu ta­ rikat! Anadolu’ya sokmuş, H âm id ’i V elî’nin halifesi H acı Bay­ ram, Erdebîliye yoluyla Nakş-bendi tarik atini birleştirerek B ayrâm îliği kurm uştu. H acı B ayram ’dan sonra halifelerinden Ak Şemsettin, Bayrâm îliği sünnî bir karakterde yürütürken öbür halifesi E m îr Sikkîni, tekke, hususî giyim, zik r vesaire gibi tarik a t kayıtlarım bırakm ış ve Bayram î M elâm îliğini kurm uştu. B u yol, âdeta Sünnî ve zahitçe tasavvufa b ir reak­ siyon m ahiyetini taşımaktaydı.

XV. yüzyılda yine bâtınî tesirlerle Osm anoğulları salta­ natına karşı ayaklanan Sım avna K adısı oğlu Bedreddin öldürülüp başındakiler dağıtıldıktan sonra, Bedreddin’e uyan­ ların bir kısmı, Erdebil sûfileriyle birleşmişti. Alâeddin A li’­ nin torunu ve Şeyh-i Şâh İb rahim ’in oğlu Şeyh Cüneyd daha II. M urat zam anında Anadolu’ya gelmiş, bâtınî zümreler ara­ sında inançlarını yaymaya ve Safavî devleti kurulm adan Şah Safî oğullarının propagandasını yapm aya başlamıştı. II. M u­ rat'tan, A nadolu’da yerleşmesine m üsaade istemiş.- fa k a t bir tahtta ik i padişah olmaz denip müsaade edilmeyince, Konya'­ ya gitmiş, orada tutunam am ış. H alep’e, H aleb’ten Trabzon’a, oradan da D oğu illerine gidip Uzun H asan’ın kızkardeşini al­ ınış ve yine E rdebil’i merkez edinip Şam ahı beyine kargı yap­ tığı bir baskında öldürülm üştü.

Erdebil sûfileri, Cüneydden sonra oğlu H aydar’a uym uş­ lardı. B u sıralarda Tokat’ta birisi çıkmış, başına toplananlar, bu adam a Şeyh Cüneyd demişlerdi. T utulan ve Seyh Cüneyd olm adığı anlaşılan bu zat, koyverilmişti. Adı Celâl olan ve M ehdinin, yani M uham m ed soyundan olup dünyaya adaleti yayacak olan on ik in c i im am ın yakında geleceğini ilân, eden

(7)

5

P İ R S U L T A N bu ad am a uyanlara Celâlîler dendi ve bu tarihten sonra hü­ k üm et aleyhine kalkanlara ve S ünnî inançlara aykırı bir in a n ­ ca sahip olup h ük üm e t tarafın d an tak ip edilenlere Ce’â lî den­ meye başladı. Sonradan bu söz, isyan eden herkese söylendi ve Celâlîler sözü, âsiler, eşkıya anlam ını aldı.

İsm ail Safavı’nin babası Şeyh H aydar da, Semahı beyiy­ le savaşırken öld ürüldü ve E rdebil sûfîleri, H ayd ar’m oğlu İsmail'e uydular.

B u zümre, Sah İsm ail'in saltanatından çok önce Anado­ lu ’da çoğalm ıştı. Birbirlerini görünce selâm yerine “S ah” di­ yorlar, hacca gitm iyorlar, E rdebil’e gidip Şah Safî’yi ve Şah Safî ocağının m üm essilini Ziyaret etmeyi hac sayıyor­ lar, itiraz edenlere “Biz diriye varırız, ölüye varm ayız” diyor­ lardı. H üküm e t, bunlar h ak k ınd a sıkı bir tenkil hareketine girişmiş, h a ttâ II. Beyazid zam anında Erdebil sûfîlerinin bir kısmı, Küm eliye tehcir edilmişti.

İra n ’da Şiî bir hük üm e t k u ran Şah İsm ail, İr a n ’da bu mezhebin teşvikçisi tanınmış., fa k a t Anadolu’ya gönderdiği halifeler, onu bir Mehdî, bir İm am , yani m üslüm an dininin meşru reisi tanıtm ışlardı. Böylece X V . yüzyıldan itibaren A na­ dolu’daki b âtın î zümreler ve bilhassa kendilerini Sûfîler, Sâ- fîy an .^S üfî sürekleri, Alevî, diye anan, h alk tarafın dan da Kızılbaş denen zümreyle Bektaşiler ve m istik bir İktisadî te­ şekkül olan Fütüvvet ehli, İra n Safevî şahını meşru bir met- bu tanım ışlar, zam an zam an İra n ’dan gelen halifeler, bu İnancı kuvvetlendirmiş, hüküm etin, Yavuz zam anında olduğu gibi toplu ve lcealn tenkiline, diğer zam anlardaki çeşitli ta­ kiplere raftnıon Anadolu’da, h a ttâ R u m e li’de Alevî-Bektaşiler arasındaki bu İran bağlılığı, Safevî devletinin son zam anla­ rına k ad ar ve tabiî gittikçe ilk hızını kaybederek devam et­ miş, Safevî devletinin çöküşünden sonra da bir h âtıra ola­ rak kalm ıştır.

P ir S ulta n A b d a l’ın h a y atı :

Alevîler tarafından yedi bü y ük şairin b iri sayılan (1) P îr S ultan Abdal;

(1) öbürleri, Nesimî, H a tây ı (Şah İsm ail), Fuzulî, K uî H im m et, Yem inî ve V irân î’dir.

(8)

P t R S U L T A N 8

M agrıptan çıkar görünü görünü K imse bilmez evliyânm sırrım K oca H aydar şâh-ı cihan torunu A li nesli güzel im a m geliyor

dörtlüğünde de belirttiği gibi, Şeyh H aydar’m torun u ve gah İsm ail’in oğlu gah Tahmasb zam anında yaşamıştır. Tahmasb 1524-1576’da saltanat sürdüğünden, P ir S ultan’m ölüm ü de bu yıllar arasındadır.

H ayatı hak k ınd a bilgim iz pek azdır. Y alnız birçok şiirle­ rinden çıkardığım ız tek sonuç, onun, Safevîler adına ve Os- m anoğulları aleyhine bir isyan tertip ederek m ağlûp olması ve H ızır P aşa adlı bir Osm anlı veziri tarafından Sivas’ta as» tınlm asıdır.

P ir Sultan Abdal’ın destim dam anda İsm im Koca H aydar Aslım Yemen’de Garib başa bir hal gelse zam anda O rda her kişinin dostu bulunm az

P ir Suit an’t m H ayd ar şunda Çok keramet var insanda O cihanda bu cihanda A li’ye saydılar bizi

*

P ir Sultan’ım H ayd ar heman D a ğ la n bürüdü dum an İşte İn cil işte K u r ’an Seçebilirsen gel beri

gibi dörtlüklerinden, ad m ın H ayd ar olduğunu ve soyunun Ye- men'den gelmiş bulunduğunu öğreniyoruz. A dının H ay d ar ok duğunda şüphe yoktur. A ncak soyunun Yem en’li oluşu, o devirlere ait bir geleneğin ifadesinden başka bir şey olmasa gerek. P îr S ultan ocağı, yan i P îr S ultan soyundan gelen

(9)

Ale-7

P Î R S U L T A N

viler, Alevîler arasında h â lâ vardır ve bunlar, Seyyidliklerl- nl, yani M uham m ed Peygamberin soyuna mensup bulunduk­ larını iddia ederlar. P îr S ulta n ’a izafe edilen bazı şiirlerde de, bu iddia vardır. Seyyidlik, Alevüerde ve bütün § iî mezheple­ rinde, h a ttâ Sünnilerde, hürm eti ve nüfuzu m eydana getiren ve arttıran bir nesnedir. B u yüzden eskiden birçok büyükler, u luluk ların ı b ir a ı daha ululam ak ve nüfuzlarını sınırsız bir hale getirmek için inanarak, inanm ayarak bu iddiayı gütm üş­ lerdir. H a ttâ eskilerden îr a n şahlarının soyuna, yahut T ürk h ak anlarının nesline mensup olduğunu iddia edenler bile çık­ m ıştır. Bazan da herhangi bir büyüğün, böyle tanınm ış bir Boydan geldiği iddiası, onun ölüm ünden çok sonra ve onun yerine geçenler, ona dayananlar, daha doğrusu onun adiyle nüfuz ve kudret kazanıp geçinenler tarafından m eydana atıl­ m ıştır.

P îr S ultan’m tertiplediği isyan hareketinin safhalarını, onun birçok şiirlerinden öğrenmekteyiz. Meselâ:

Yetmiş üç er id ik girdik bu yola Y albırdak kılıçlar hep ald ık ele İm a n K u r ’an nasib olsa bir kula K 'idretten okunur onun Yâsin’i

dörtlüğünden onun bu harekete, yetmiş üç kişiyle başladığı­ n ı öğrenebiliriz.

H ad in canlar bir oldtım Yezide lıamle kılalım Buseyn’in kanın alalım Tevekkeltû taâllah

şiiriyle:

M uham m ed MehdVnin h ak sancağım Çekelim bakalım, nicolsa olsun Teber çekip m ünkirlerin kanm t D ökelim bakalım , nicolsa olsun

(10)

P î İt S U L T A N

8

MahlUk deccal oldu insan haaşrı Asla bilen yoktur h a y m şeri Teber çekip şu m ağradan dışart Ç ık alım bakalım, nicolsa olsun M üm inleri bir katara dizelim ö ilr u h güruh şu âlem i gezelim M ünkirlerin sarayını bozalım Y ıka lım bakahm nicolsa olsun

şiirinin, harekete başlanacağı zam anlarda söylendiği meydan­ dadır. H a ttâ ik inci şiirden anlıyoruz ki, önce bir m ağarada gizlenmişlerdir.

Hazret-i Ali’nin devri yürüye A li k im olduğu bilinm elidir A lay alay gelen gaziler ile İm am ların öcü alınm alıdır.

şiiriyse P îr S ultan’m dileğini bildiren şiirlerdendir. P îr Sultan’ım der şâhım var

B ız ır Paşa’da Ahım var B enim bir tek A llahım var S aha padişaha değil dörtlüğüyle biten, ve:

Y ü rü bire B ızır Paşa Senin de çarkın kırılır G üvendiğin padişahın O da bir gün devrilir

dört’üğüyle başlayan şiirlerse P îr S ultan’m tutulm asından ve hapse atılm asından sonra söylediği şiirlerdendir.

K itab ım ızd ak i I., II. ve I I I . şiirlerin de hapishanede ya­ zıldığı m eydandadır. Nihayet IV . şiir geleneğe göre asılm aya

(11)

9

P Î R S U L T A N

giderken söylediği şiirdir. Esasen metinden de bu, açıkça anlatılm aktadır.

P ir S ultan’: astıran H ızır P aşa’nın da ke3İn olarak kim olduğunu söylememize im k ân yoktur. A ncak P îr Sultan’ın, ıjnh Tahmasb zam anında yaşadığı m u hak k ak olduğuna göre, 1652’de Köstendil. 1554’de gam Beylerbeyi olan, 1560'da da B ağdat’a Beylerbeyi tayin edilip 1587’de ölen H ızır Paşa ol­ duğu söylenebilir. Ç ü n k ü bu adam. Tahm asb’la çağdaştır ve llıtim al B ağdat’a Beylerbeyi olup giderken Sivas’tak i bu ha- rclıeti de tenkil etmiştir. B u takdirde P îr S ultan ’m ölüm ü, t567’den öncedir ve belki 1560’tadır.

I*lr S u lta n destanı :

P îr S ultan’m hayatı, tam am iyle <&stanlaşmıştır. Çeşitli rivayetleri şöylece h ülâsa edebiliriz:

P îr Sultan, M uham m ed soyundandır. Soyu Yem en’den gel­ miştir. Sivas’ın B anaz köyünde doğmuştur. H ızır Paşa da H a fik ’ln evvelce Alevî olan Sofular köyündendir ve P îr Sul- ta n ’m m üridlerindendir.

Paşa, B anaz’a gelmiş; P îrim demiştir, bana him m et et de büyük bir m ak am a geçeyim. P îr Sultan: “H ızır, vezir olur­ sun, a m a gelir, beni asarsın” demiştir.

Hızır, İstanbul’a geliyor, bir hizmete girip yükseliyor, n i­ hayet paşa olup Sivas’a tayin ediliyor. Sivas’a gelince ilk işi P ir S ultan’ı aram ak, huzuruna çağırm ak oluyor. O na yemek ihsan ediyorsa da P ir Sultan “H ızır diyor, sen zina ettin, ye­ m eğini yemem. H a ttâ köpeklerim bile yemez ve Paşa’n m ko­ nağından, B anaz’daki ik i köpeğine sesleniyor. Köpekler koşa koşa geliyorlar, önlerine konan yemeği, gerçekten de kokla­ m ıyorlar bile. H ızır Paşa, buna pek kızıyor ve P ir Sulta’m Sı- vasta toprak kalesine hapsettiriyor. F a k a t b ir m üddet sonra, ne de olsa P îri olduğundan, tekrar çağırıp diyor ki: “İçinde Şahın adı geçmiyen üç şiir söyle, seni bağışlayayım .”

P îr Sultan k itabım ızın başındaki I, I I ve I I I üçüncü şiir­ leri söylüyor. H er üç şiirde de baştanbaşa S ah’m adı geçmede. H ızır Paşa, bunun üzerine P ir S ulta’ın asılm asını emrediyor. P ir Sultan darağacına giderken IV . şiiri söylüyor.

(12)

P Î R ( S U L T A N

10 P îr Sultan asıldıktan sonra erte'sî sabah kahvede toplanan­ lardan biri “H ızır Paşa, P îr S ultan’ı astırm ış” diyor. B unu din» leyenlerden biri: İm k ân ı yok, diyor, çünkü ben onu bu şabab Koçhisar yolunda Seyfebeli’nde gördüm. B u sözü duyan bir} atılıyor: Olamaz, diyor; ben onu M alatya yolunda, Kardeşler Gediği’nde gördüm . Başka biri: Hayır, diyor; yanlışın var. Ben onu Yenihan yolunda gahna G ediği’nde gördüm. B aşka birisi de, Tavra Boğazı’nda gördüğünü söylüyor. B u işe şaşıyorlar ve hep beraber kalk ıp darağacm ın bulunduğu yere gidiyorlar. Gidiyorlar am a ne görseler iyi, Darağacında P ir S ultan’ın hırkası asılı, kendisi yok!

P îr Sultan asıldıktan sonra darağacm dan inm iş, yola dü­ zülmüş, peşine asesler düşmüş, onu tu tm ak istemişler. O sırada P îr Sultan, K ızılırm ak köprüsünden geçmiş ve, “Gel köprü” demiş. K öprü, suya batmış. Asesler, beri yanda kala­ kalmışlar.

P îr Sultan, doğruca H orasan’a gitmiş, S ahin huzuruna varıp bir nefes okumuş, oradan E rdebil’e gidip orada yatmış, ölm üş ve oraya gömülm üş.

*

,

Burada, P îr Sultan’m k ızm a alt olduğu söylenen ve ger­ çekten de pek güzel bir şiir olan bir mersiyeyle m usahibi olan, yani onunla tarikate girm iş bulunan A li B aba’m n (1) bir şiirini yazacağız.

I

D ü n gece seyrinde (2) coştuydu dağlar Seyrim ağlar ağlar P ir Sultan deyü ' G ündüz hayalimde aece düşümde

D ü ş de ağlar ağ la r P ir Sultan deyü

(1) P îr S ultan’m IV. şiirinde bu zatın adı geçer. (2) Seyir: R üya, düş.

(13)

11

P Î R S U L T A N

Uzundu usuldü dedemin boyu Y ıldız’dır yaylası B anaz’d/ır köyü Yas bahar ayında bulanır suyu Bular ağ la r a ğ la r P ir Sultan deyü P ir Sultan kınıydım ben de Banax’da K a n lı yaş ak ıttım baharda güzde Dedem i astılar kanlı Sivas'ta D arağacı ağ la r P ir Sultan deyü K em endim i a ttım dara dolaştı K âfirle rin eli kana bulaştı K oyun geldi kuzuları meleşti K oçlar da ağlaşır P ir S ultan deyü P ir S ultan Abdal’ım ey yüce G ani (1) D a im yediğim iz kudretin hân ı (2) H a k k a teslim ettin ol şirin cam D ostların ağlaşır P ir Sultan deyü

n

B ir ç ift turna geldi K ars illerinden öter garip garip bizim illerde JSvrilir çevrilir göle konmaya K o rk ar k i avcı var diye göllerde S akın ey sevdiğim U rum kışıdır (3) Y ağm ur yağar çığaların üçüdür (4) K onup göçmek evliyalar işidir K onup göç ki söylenesin dillerde

(1) G ani: Zengin, burada, T anrı adı. (2) H â n : - Sofra yemek,

(3) U rum : Anadolu.

(14)

P Î R S U L T A N

12

E şin d en m ’a /yn ld m nedir firk a tin (1> Ç ık Yf.dızdağı’n a bir semâ, tutun (2) Orda P ir Sultan var ervdhı zâtın (3) O seni geçirir coşkun sellerde Gam yeme sevdiğim şenindir hâne Sılaya m ı gitm ek istiyon yine A li kılavuzun olsun bu sene Kim se değip dolaşmasın yollarda Varıp da sılaya çıkarsan böyle , K ö t’lüğü m gördûysen iy iliğim söyle

D erdim çoktur haUm P ir’e arzeyle AU gibi olmuş var m ı kullarda (4)

P ir S ultan’a atfedilen şu nefes de, onun asılmasında® aonra, ağzından yazılm ıştır:

I I I

ötm e bülbül ötme sen değil bağım Dost senin derdinden ben yana yana Tükendi fitilim eridi yağım

Dost senin dei'dinden ben yana yana Deryada bö'ünm üş sellere döndüm Vakitsiz açılm ış güllere döndüm Ateşi kararm ış küllere döndüm Dost senin aşkından ben yana yana

(1) Eşinden m ’ay n ld m ; Eşinden m i ayrıldın (Vezin yü­ zünden böyle okunuyor).

(2) Sema’: Alevî ve Bektaşilerde, dönerek yapılan bir- ne­ vi dinî raks.

(3) E rv âhı zâtm : T anrı zatın ın ruhlarından.

(■t) AU, H ızır Paşa’n ın şerrinden kaçm ış ve bu nefesi, gurboite söylemiş.

(15)

13

P Î R S U L T A J N H aberim duyarsın peyikler ile (1)

Y aram ı sararsın şehitler ile K ır k yıl dağda gezdim geyikler ile Dost senin, aşkından ben yana yana P îr Sultan 'Abdal’ım doldum eksildim Yemekten içmekten sudan kesildim H a k k ı pek sevdiğim için asıldım Dost senin derdinden ben yana yana

*

P îr S ultan ’ın üç oğlu, bir kızı varm ış. O ğullarından Sey- yit AH, B anaz’ın üstündeki çam korusunda yatar. P îr Meh­ met, T okat’ın D ad u k köyünde, E r Gaib de Dersim’de med- fundur'. P îr M 'îhmed’in:

Aşk oduyla ciğerlerim dağlıyım Boş değilim bir ikrara bağlıyım A bdal P îr Sultan’m A bdal oğluyum Adım, P îr M uham m ed pirim A li’dir

dörtlüğüyle biten bir nefesi var. H er halde başka şiirleri de vardır.

Ş air P îr S u lta n :

D ivan edebiyatı, İra n klâsik edebiyatını ta k iit ederek mey­ dana gelmiştir. T eknik ve estetik bak ım ın dan tam am iyle kli- çccl olan bu edebiyatta, şairin hususiyeti ve devri, kaynar gider. H erhangi bir divandan, o divanı meydana getiren şai­ rin dovrlni, devrinin hususiyetlerini, olaylarını şairin ruhî hAleUtrlnl, orijinal hüviyetini bulm ak, pek güçtür. Hela dilin Arupça ve Farsça kelime ve terkiplerle- örülüşü, gün geçtik­ çe dil sadeleştikçe ve dil b a ğ ım s ız lı^ dâvası gerçeğe çıktıkça

(16)

P Î R S U L T A N

bu edebiyatın okunamaz, anlaşılam az bir hal aim asm a sebep olmuş ve ihtisas erbabının sahasına geçmesini sağlamıştır.

B u n a karşılık halk edebiyatı, kuruluşundan, yani ilk me­ tinlerine rastladığım ız çağdan beri yaşayan halk ın m alı ola­ rak bugüne kadar gelmiştir. Bazılarının iddiaları gibi halk edebiyatı da klişecidir. B u doğru, fak at bu klişelerde, (als gözlü, k öm ür gözlü, şirin dilli; yah ut güllerini koklam ak, yaylasını yaylamak, narını, turuncunu dermek gibi) halkın icadıdır ve yaşayan dilde yaşam ıştır. Y alnız bazı halk şair­ leri divan şairlerinin tesiri altında kalm ışlar, h a ttâ bu yüz­ den, divan şiirinin klişelerini alm ak la kalm am ışlar, aruz vez­ niyle semaîler, divanlar da yazmışlardır. F a k at Karacaoğlan ve D adaloğlu gibi şairler, m üm k ün olduğu kadar divan şii­ rin in sihrine kapılm am ışlar, bize h alk duygusunu, h alk gö­ rüşünü vermişlerdir.

H alk şiirinde ne v ar k i diyenler, unutuyorlar; halk şii­ rinde deprem var, k ıtlık var, salgın var, Yemen var, uyuz ve bit var, yangın var, sıtm a var, eşklya var. D a ğ var, bel var, çeşme var ve gerçek sevgiler, sarısın yahut esmer, mavili, yahut pembeli güzeller var. Y u rt var, dünya var, halk var, yaşayış var. D am a t İb rahim P aşa’ya destan yapan, Yem en’e tü rk ü yakan, K ızılırm ağa yahut Çukorava’ya hitabeden, hat­ tâ İstik lâl Svaşını benimseyen ve A ta türk ’e bağlanan Türk edebiyatı, halk edebiyatıdır.

H a lk şiirinin kaynağı, X I I I . yüzyılın en büyük T ürk şai­ ri ve asırlar boyunca büyük şair, Y unus Em re’dir. L â ik halk şiiri de, züm re şiirleri de, zahidâne halk şiiri de ilham ını c bitmez tükenm ez coşkun ve berrak kaynaktan alm ıştır. Yu- nus’ta lâik şiirle zühdî şiirin, h a ttâ Bektaşi-Alevı şiirinin esası vardır. N itekim onda aruz ve hece, divan edebiyatı ve halk şiiri, haşır-neşir halindedir. Ancak, o h alk unsurunu üs­ tün tutm uş, öz dili ve hece veznini daha fazla kullanm ış, İn­ sanî ve Heri görüşüyle geleceğe h âk im olmuştur.

T unus’ta n sonra X IV . - X V . yüzyılda bir yandsuı zühdî bir edebiyat m eydana gelmiş bir yandan da esas unsuru ta­ savvuf olan ve bu unsurdan hiç şaşmayan bir tasavvufî halk edebiyatı vücut bulmuştur. H acı Bayram ve Eşrefoğlu’yla

(17)

15

P Î R S U L T A N bağlayan bu edebiyat, X V . yüzyılda Kaygusuz Abdal vasıta» Hlyle tam am iyle ayrı bir hususiyet göstermiş ve ondan sonra H atay ı (gah İsm ail) onun lâübali ve devrine göre sürrealist tarzım daha m azbut bir hale getirmiştir. Böylece halk edebi­ yatı içinden Alevî-Bektaşi edebiyatı dîye ayırdedilen bir kısım belirmiştir.

Alevî-Bektaşi edebiyatı, gelenekleriyle, ifadesiyle, terimle- . rtyle, şuh ve bazan müstehzi edâslyle, irfanı ve im anıyla ger­

çekten de tam am iyle orijinal bir edebiyattır. O derecede ki, bir Bektaşi şiiri, bu hususiyetiyle derhal belli olur ve Alevî- Bektaşi edebiyatına m al edilen yabancı şiir, derhal reddedile­ bilir.

Alevî-Bektaşi edebiyatının kaynağı Y unus E m re’dir, k u ­ rucusu Kaygusuz Abdal. B u edebiyatı sınırlayan ve bu sınır İçinde en orijinal didaktik eserlerini sunan Hatayî'dir. F akat bu edebiyatın en yüksek şairi, hiç tereddütsüz söyleyebiliriz kİ P îr S ultan’dır. H a ttâ o, yalnız Alevî-Bektaşi edebiyatının doğll, T ürk halk edebiyatının en büyük şairlerinden biridir.

P îr Sultan, bazı şiirlerirtde tam am iyle ideolojisini yayar, İm anını şiir halinde sunarken bazı şiirlerinde o kadar lâ-dinî bir hal alır ki, insanı hayrette bırakır.

îjiirlerlne nazaran pek o kadar bilgin olmayan, fak at üs­ tün kabiliyetini m u hitinin tesiriyle geliştiren, küçüklüğünden beri «az çalaıs, aynı cemlerde bulunan Y unus E m re’yi, H atay î’- yi ve kendinden önceki halk şairlerini bilen P îr Sultan, halk «lirinin tekniğinde büyük bir kudret göstermiştir, gürlerinde­ ki duraklarda kelime bölüntülerine pek az rastlamaktayız. D ivan edebiyatının tesiri de onda hemen hiç yok denecek ka­ dar nz. D ili ?af, pürüzsüz bir dil. K u lla nd ığı yabancı keli­ mi» vo terkipler, h alk diline m al olmuş kelime ve terkipler. O nda öyle eski azizlerden, onların menkabelerinden, tasavvu­ fun çok m istik ve m etafizik telâkkilerinden bahisler de yok. O. gerçek bir âşık ve bu aşk, hemen b ü tün şiirlerinde reel Mr tıır/da görünmede. D idak tik bir m ahiyet taşıyan şiirlerin­ de lıll# bu İçil ve İnsanî sevgi var. Buluşları, o kadar yeni ve »öyluyljl o kadar rahat ki.

YAr elinden dolu içmiş deliyim ü ttü kan k öpüklü meşe seliyim

(18)

P i n S U L T A N

16

beyti, İnsana çağdaş bir şair tarafından söylenmiş kadar ye­ n i çelmede.

Göğerüben ben de bostan olursam İllerin diline destan olursam K a ra toprak senden üstün olursam Ben de bu yayladan şaha giderim derken, yahut:

Gider idim ben de kendi işime Aşkın doluları yağdı başıma A ğu kattı benim tatlı aşım a U m m anlara garkeyledi sel beni

dörtlüğüyle bize halini anlatırken onun nasıl k ıvrand ığını M e ­ ta görüyoruz.

P ir Sultan A bdal'ım k ırklar yediler B u yolu erkânı böyle kodular A llah verdiğini alması dediler B a na verdAfjini aldı neyleyim

*

Sen seher yelisin diğer gelmezsin Gelirsen de bize bâk i kalmazsın Seni uçuranlar m urad alm asın Seni kim uçurdu gölünden sunam P ir Sultan Abdal der cem âlin gilzel A radım bulm adım bir haber yazar Sim di senin ismin- cenneti gezer K alm a bitim iç in yolundan sunam

ı l ı n lllıUlorl, P ir Sultan’m bir sevgiliden ayrıldığını, t i r ölüm

l:r>nllt£UnU de anlatıyor.

(19)

17

P Î R S U L T A M

olan P îr Sultan, bilhassa başından geçenleri anlatırken büs­ bütün şairleşir.

H âsılı o, k âh sarı taııburasm a hitabetler, k âh turnalarla konuşur, k âh çiğdemle söyleşir. Bazan ölüm ü anar, dünyanın yokluğunu söyler, bazan Yıldızdafs'nın dum anından bahseder, bazan da:

B ir güzelin âştkıyım ağalar A nın için taşa tutar ü beni G ündüz hayalimde gece düşümde K um d an k u m a savuruyor yel beni diye sızlanır, işin sonunu şöyle anlatır:

A ğaçlarda yeşil yaprak Bastığım ız kara toprak Yeraltında kefen yortmak Başım ızdan geçer bir gün P ir Sultan’ım döşümüzde İra k değil karşım ızda Baykuş mezar taşım ızda D ertli dertli öter bir gün

Hayatiyle hayata bağlılığını gösteren P ır Sultan, ölümden tollu bahsederken yaşam a aşkını duyurur. K uzusunu k u rt kap- ınıtj koyunla ağlar.

K oyun sen şurada kum lam adın m ı Sağım solunu gözlemedin m i Aç kurt gelir deyü gizlemedin m i Gel koyun meleme vazgel kuzundan Dereye aşağı gider kurt izi

K u rt ağzında gördüm bir körpe kuzu Seversen Mevlâyı ağlatm a bizi Gel koyun meleme vazgel kuzundan

(20)

P î R S U L T A N

18 der, öküzün değerini bilir, onu bir arkadaş, bir yardımcı kardeş gibi sever ve çiftçiye öğ üt verir:

ök üzün dam ın ı alçacık yapın Yaş kom an altınd a kuruluk sepin Koşum dan koşum a gözlerin öpün îreçberler hoşça tu tu n . öküzü ilk ba harda ağaçlara bakar,

Çiçek açar dom ru dom ru dal verir K im i uzar birbirine el verir K im i meyva verir k im i gül verir K u şlar üstünde dillenir ağaçlar der ve sarı tanburasm a sarılıp çalm aya koyulur:

ö t benim sarı tanburarn. Senin aslın ağaçtandır Ağaç dersem gönüllenme K ırm ızı gül ağaçtandır

A rtık biz de susalım, sözü ve sesi ona verelim, onu din­ leyelim.

(21)

H A Y A T I N D A K İ O L A Y L A R A

A İ T Ş İ İ R L E R

(22)

1

1 Hızır Paşa bizi berdâr etmeden

Açılın kapılar Şah’a gidelim

Siyaset günleri gelip yetmeden

Açılın kapılar Şah’a gidelim

2 Gönül çıkmak ister Şah’m köşküne-

Can boyanmak ister Ali müşküne

Pîrim Ali On ik’imâm aşkına

Açılın kapılar Şah’a gidelim

I — 1. Siyaset günleri: Ceza çekmek, asılm ak zam&m. 1>m ağacına “siyâyet d ârı”, adam asılan meydana “siyayet mey« ilanı" denirdi.

2. Müşk: Misk, m is — Pîr: İhtiyar, reis. ulu. B ir tasavvuf yolu, yani tarik a t k uran adam a da “p îr” denir. •— On iki Itıı/lm: Şiî mezhebine mensup, yani M uham m ed Peygamber’in i'ivunu tutan, onların partisine girm iş bulunan M üslüm anlara ('iır« Peygamber,. T anrı’dan aldığı emirleri, insanlara bildir­ imini bakım ından “nebî-haberci, elçi”dir. O hüküm lere göre, kemti«lne uyanları idare etmesi bakım ından “velî, im âm - kud-■ <•» va tasavvuf sahibi, uyulan”dır. T anrı emriyle yerine, amca- n n ııı okIu dam adı ve kardeşliği A li’yi im âm etmiş, ondan » u m da aynı soydan on bir kişi im âm olmuştur. Ali ile be-

(23)

P Î R S U L T A N 22

3 Her nereye gitsem yolum dumandır

Bizi böyle kılan ahd ü amandır

Zincir boynum sıktı hayli zamandır

Açılın kapılar Şah’a gidelim

4 Yaz selleri gibi akar çağlarım

Hançer aldım ciğerciğim dağlarım

Garip kaldım şu arada ağlarım

Açılm kapılar Şah’a gidelim

5 Ilgın ılgm eser seher yelleri

Yâre selâm eylen Urum elleri

Bize Peyik geldi Şah bülbülleri

Açılın kapılar Şah’a gidelim

6 Pîr Sultan’ım eyder mürvetli Şahım

Yaram baş verdi sızlar ciğergâhım

Arşa direk direk olmuştur âhım

Açılın kapılar Şah’a gidelim

3. A hd: Söz . vermek, bağlanm ak. —- A m an: E m niyet A m an vermek: Suçu bağışlayacağına da ir vaitte bulunm ak.

5. Ilg ın ılgın: Yavaş yavaş, hafif. — Urum , R u m ülke­ si: Anadolu. Uruna erleri: R u m Abdalları, Şiî dervişlerinden b ir bölük.

6. Aymak, ayıtmîtkj eymek, eyitmek: Söylemek, hitab et­ mek. — Mürüvvet, m ürvet: Adam lık, erlik, insanlık. — Y a ­ ranın baş vermesi: Çıban haline gelip olması ve deşilecek h â ­ le gelmesi. — Arş: Taht. Tanrı kudreti ve bilgisi, rahm şti B ütün gökleri kaplayan gök.

(24)

23

P Î R S U L T A N

n

1 Kul olayım kalem tutan eline

Kâtip ahvalimi Şah’a böyle yaz

Şekerler ezeyim girin diline

Kâtip ahvalimi Şah’a böyle yaz

2 Allahı seversen kâtip böyle yaz

Dünü ol Şah’a eylerim niyaz

Umanm yıkılsın şu kanlı Sivas

Kâtip ahvalimi Şah’a böyle yaz

U 1. Şirin: Tatlı.

(25)

3 Sivas illerinde zilim çalınır

Çamlı beller bölük bölük bölünür

Ben dosttan ayrıldım bağrım delinir

Kâtip ahvalimi Şah’a böyle yaz

P Î R S U L T A N 24

4 Müııafıkm her dediği oluyor

Gül benzimiz sararıban soluyor

Gidi Mervan şad oluban gülüyor

Kâtip ahvalimi Şah’a böyle yaz

5 Pîr Sultan Abdal’ım hey Hızır Paşa

Gör ki neler gelir sağ olan başa

Hasret koydu bizi kavim kardaşa

Kâtip ahvalimi Şah’a böyle yaz

4. M ünafık: N ifa k sahibi, içi dışına, özü sözüne uymaz adam , diliyle söylediğine inanm ayan. — Sararıban: Sararıp. M ervan: ûmeyye oğullarından ve Peygamber soyunca sevil­ meyen bir hüküm dar. — Şad olmak- Sevinmek, neşelenmek

(26)

35

P Î R S U L T A N

in

1 Kargıdan görünen ne güzel yayla

Bir dem süremedim giderim böyle

Ala gözlü pîrim sen himmet eyle

Ben de bu yayladan Şah’a giderim

2 Eğer göverüben bostan olursam

Şu halkın diline destan olursam

Kara toprak senden üstün olursam

Ben de bu yayladan Şah’a giderim

3 Bir bölük turnaya sökün dediler

Yürekteki derdi dökün dediler

Yayladan ötesi yakın dediler

Ben de bu yayladan Şah’a giderim

I I I 1. Dem : Zam an, vakit, nefes (rakıya da denir).

2. Göverüben: Yeşerip olarak. Gövermek: Gök, yeşil ol­ mak.

(27)

P Î R S U L T A N

26

4 Do3t elinden dolu içmiş deliyim

Üstü kan köpüklü meşe seliyim

Ben bir yol oğluyum yol sefiliyim

Ben de bu yayladan Şah’a giderim

5 Alınmış abdestim aldınrlarsa

Kılınmış namazım kıldırırlarsa

Sizde Şah deyeni öldürürlerse

Ben de bu yayladan Şah’a giderim

6 Pîr Sultan Abdal’ım dünya durulmaz

Gitti giden ömür geri dönülmez

Gözlerim de Şah yolundan ayrılmaz

Ben de bu yayladan Şah’a giderim

i. Dolu: tçki, içkiyle dolu kadeh. — Yol oğlu: Tasavvuf­ ta, adam ın m addî v arlığına sebep olan kişiye, yani babaya bel babası, m anevî olgunluğuna sebep olan şeyhe de yol babası derler. Onlarca insan, ikinci defa ve manevî olarak doğma­ dıkça gerçeğe erişemez. îk in c i doğuş, k âm il bir "m ürşid”© ba ğlanm akla olur. B u intisaptaki törende, intisap edeni m ür­ şide yani yol babasına, götüren, analık vazifesi görüyor farze- dllir ve böylece, birisinin bel oğlu olan derviş, intisap ettiği m ürşidin de yol oğlu sayılır. Aynı zam anda yol oğlu, yoluna, İnancına bağlı kişi m ânasına da gelir. — Sefil: Aşağı, aşağı­ lık. Yol sefili: Yolda, kendisini herkesten aşağı gören.

5. Bektaşi ve Alevîlerde intisaptan önce rehber, intisap cdona abdest aldırır. B u abdest, intisapta kendisine verilen öğütleri bozm adıkça bozulmaz, in tisap eden, ferdî varlığından çıkm ış vo bu bakım dan, ölmeden önce ölmüş, m anevî bir do- Kumıı < : mifjtir. Bu yüzden de intisap töreni âdeta onun ölüm yo dOKUm törenidir, cenaze namazı dem ektir ve nam azı kılın- mı# «ayılır

(28)

7

P Î R 3 V L T A - N

IV

1 Bize de Banaz’da Pîr Sultan derler

Bizi kem kişi de bellemesinler

Paşa hademine tenbih eylesin

Kolum çekip elim bağlamasınlar

2 Hüseyn Gazi Sultan binsin atma

Dayanılmaz çarh-ı felek zadına

Bizden selâm söylen ev külfetine

Çıkıp ile karşı ağlamasınlar

3 Ala gözlüm zülfün kelep eylesin

Döksün mah yüzüne nikab eylesin

Ali Baba Hak’tan dilek eylesin

Bizi dar dibinde eğlemesinler

IV — 1. K em : K ötü. — Hadem : Hizmetçiler, bir püyüğün »idamları, uşakları.

2. Hüseyn Gazi: Menkabeye göre, B attal Gazi'niır babası. Ankara’da ve Ç orum ’un Alaca’sında, bu zata ait i)*5 türbe vardır. F a k at İra n Safavî kom utanlarından biri de o]ıatlilir- ~ '.'arh-ı felek: G ök çarkı. Eskilere göre yer durur, g iz le r dö- ııor ve yıldızların vaziyeti, yeryüzünde olup bitenleri m eyda­ na getirir. B u yüzden de daim a felekten, yani gökte:1 Şikâyet odllegelmiştir. — Zad, zat: Azerî lehçesinde iş, şey, — K ü l­ fet, ev külfeti: E v halkı, çoluk çocuk.

3. Kelep: İpekten, yahut iplikten yapılm ış çile. — M ah: Ay. — N ikap: Perde, örtü. — E ğlem ek: Bekletı»elc- " Hııba: P îr S ultan’m musahibi. A rkadaş m ânasına ge1.611 m usa­ hip. Alevî ve Bektaşilerde, bir mürşide beraberce in^*saP eden • kİ erkektir ki dünyada, birbirine en yak m olanlar bunlardır,

(29)

P Î R S U L T A N

28

i Ali Baba eğer söze uyarsa

Emir Huda’dandır beyler kıyarsa

Ala gözlü yavrularım duyarsa

Alın çözüp kara bağlamasınlar

5 Surrum işlenmedi kaddirn büküldü

Beyaz vücudumun beni söküldü

önüm-sıra kırklar pîrler çekildi

Daha beyler bizi dillemesinler

8 Pîr Sultan Abdal’ım coşkun akarım

Akar akar dost yoluna bakarım

Pîrim aldım seyrangâha çıkarım

Daha Yıldızdağın yaylamasınlar

4. H uda: Tanrı. — A lın: A lını, süslü elbiselerini. — K ara bağlam ak: Yasa girmek.

5. Surrum işlenmedi: T aliim yâr olmadı, dileğime ereme­ dim. — K ad: Boy. — Bend: Bağ, damar. — Dilemek, dillen­ mek: Aleyhte bulunm ak, dedikodu etmek, dile düşmek. —• Pîrler: Ulular. — K ırklar: Sûfîler, T anrı’m n k âm il zuhuru olarak her zaman bir kişi bulunduğunu ve mertebe bakım ın­ dan buna en yakın ik i kişi olduğunu kabul ederler; kutup, ya­ ni değirm en taşının m illî diye anılan o tek kişiyle ik i arka­ daşına “üçler” derler. M akam ve mertebe bakım ından bun­ lardan sonra yedi, onlardan sonra kırk, onlardan sonra da üçyüz eren gelir. K u tu p ölünce üçlerden biri k u tu p olur, ye­ dilerin biri, onun yerine geçer, kırkların biri, yedilere katı­ lır, üçyüzlerden biri kırklara karışır,, halktan biri de üçyüz- İcre alınır. Tanrı, âlem i bunlarla idare eder.

(30)

zw P Î E S U L T A N

V

1 Çıktım yücesine seyran eyledim

Gönül eğlencesi küstü bulunmaz

Dostlar bizden muhabbeti kaldırmış

Hiçbir ikrarında ahdi bulunmaz

2 Zülüflerin top top olmuş cığalı

Rakiplerin Haktan olsun zeval!

Bir günahkâr oldum doğdum doğalı

Günahkâr kulunun dostu bulunmaz

3 Kam benim ile lokma yiyenler

Baş ü canı dost yoluna koyanlar

Sen ölmeden ben ölürüm diyenler

Dostlar da geriye kaçtı bulunmaz

4 Yine karçılandı dağların başı

Durmadan akıyor gözümün yaşı

Vefasız münafık naşıdır naşı

Hakikat ceminde desti bulunmaz

V — 1. Mahabbet: Muhabbet, sevgi. — tkrar: Söylemek, •ita vormek, dervişliğe girmek ve o yolda yürümeye ahdetmek.

2. Z ülüf: Saç. — Cığalı: Sorguçlu. — Zeval: Yokluk. 3. K anı: H ani, nerde. — Baş ü can: Baş ve can.

■t. K arçılanm ak: H a fif yağan k a ıia ağarm ak. — M ün afık : ÖJitt »özüne uymaz. — Naşı: K ötü, gerçekten habersiz. — Ha/, h ılı ut cemi: Alevî ve Bektagilerde tören

için

yapılan toplu­

(31)

P İ R S U L T A N

30

5 Biz de gezer idik irfanda sazda

Biz de bulunurduk cemde niyazda

Bize de gel oldu kanlı Sivas’ta,

Hızır Paşa bizi astı bulunmaz

6 Pîr Sultan Abdal’ım destim dâmende

İsmim Koca Haydar neslim Yemen’de

Garip başa bir hal gelse zamanda

Orda her kişinin dostu bulunmaz

VI

1 Şu kanlı zalimin ettiği işler

Garip bülbül gibi zâreler beni

Yağmur gibi yağar başıma taşlar

Dostun bir fiskesi yaralar beni

5. îr fa n : Buluş, anlayış. — Niyaz: T arikat usulünce ta ­ pı kılm ak.

6. D âm en: Etek.

V I — 1. Zâr: Feryad etmek, ağlayıp inlemek. — Zâre- lor: A ğ latır (Zâr kelimesinden Türkçeye uygun olarak yapıl- mm nü.).

(32)

2 Dar günümde dost düşmanım beli’oldu

On derdim var ise şimdi ell’oldu

Ecel fermanı boynuma takıldı

Gerek asa gerek vuralar beni

3 Pîr . Sultan Abdal’ım can göğe ağmaz

Hak’tan emr olmazsa irahmet yağmaz

Şu illerin taşı hiç bana değmez

İlle dostun gülü yaralar beni

51 P Î R S U L T A M

2. Bell’oldu: Belli oldu (Vezin yüzünden böyle okunuyor), fliH’oldu: E lli oldu (Bu da öyle). — Perm an: Yazılı buyruk. »

:i A ğm ak: Y u k arıy a çıkm ak. — İrahm et: R ahm et, yağm ur. Illo: lliâ ’dan bozma, ancak. (Bu şiirde, P îr S ultan’a taşlar 111 < 11 ■. fak at bunlara hiç aldırış etmediği, fa k a t dostun fis­ in» ıinılım dostun attığı gülden yaralandığı anlatılm aktadır. Bel­ li ı ımıhrken böyle bir şey olmuştur. F a k at bu menkabe, P îr Mııl! ıııı’dan çok eskidir. IX . yüzyıl sonlarında, şeriata aykı- n nti/.luri ve fikirleri yüzünden B ağdat’ta asılan meşhur sûfî Mttiiüûr oğlu H üseyn’e de rivayete göre, herkes taş atmış, fa ­ lı «I o ııldırış bile etmemiş, bu sırada Siblî adındaki sûfî de im ıhın tazyikiyle bir şey. atm ak zorunda kalm ış ve M ansur’a, ellııdııkl gülü atmış. Mansur, Şiblî’nin bu hareketi üzerine «lı olmlş. Bunca taşa taham m ül ettin de bir gülden, ne diye nlı iMİlyorsun? diyenlere, onlar, kim e attık larını bilmiyorlar, mı un lı;ln m azurdurlar, fa k a t Siblî biliyor, onun için ah ettim, d«tulp.)

(33)

P Î R S U L T A N

32

VII

Sinem üstü ateş oldu od oldu

Yaktı muhanetin acı sözleri

Hızır Paşa’nm ettiği derd oldu

Yaktı muhanetin acı sözleri

Engel gelir arkamızda dolaşır

Yusam çıkmaz kara olmuş bulaşır-

Top top olmuş mah yüzünde dolaşır

Taktı muhanetin acı sözleri

Muhanet elinden hâlim pek şaşkın

Deli gönül gâh bulanık gâh coşkun

Gönlümün sarayın kalbimin köşkün

Yıktı muhanetin acı sözleri

Pîr Sultan Abdal’ım vâdem yeterse

Şahım gelir salacamdan tutarsa

Karış karış üstümde ot biterse

Çıkar muhanetin acı sözleri

V I I — 1. Sîne: Göğüs. — Od: Ateş. — M uhanet: N am us­ suz erkek anlam ına gelen “m uhannes”ten bozma, nobran, sö­ zü tok, vefasız ve taham m ülsüz m ânalarına gelir.

2. E n g e l: R akip. — Y u m ak : Y ıkam ak. — M ah: Ay. 3. G âh: Bazan, bazı vakit.

4. Vâde: ö lü m zamanı. — Salaca: Üstünde ölü götürülen tahta.

(34)

P İ R S U L T A N

' v m

1 Yürü bire Hızar Paşa

Senin de çarkın kırılır

Güvendiğin padişahın

O da bir gün devirilir

• #

2 Nemrud gibi Anka n’oldu

Bir sinek havale oldu

Dâvamız mahşere kaldı

Yarın bu senden sorulur

V III — 1. D evirilir: Devrilir (Vezin yüzünden böyle oku­ nuyor).

Nemrud: İb rahim Peygamber zam anındaki hüküm dar 'iiıı adam, İb ra h im ’e inanm am ış ve onu ateşe attırmış, fa- i' -il ateş, İb rah im ’i yakm am ış, bir bahçe haline gelmiş. Ni~ hııvat Nem rud’u n b u rn u na bir sivrisinek girm iş ve beyninde Ml yUyUp serçe kuşu kadar olmuş. N em rud’un beyni ağrım aya İniğinmiş ve bu ağrı yüzünden başına tok m ak vurdurm aya koyulmuş, sonunda kafası patlayıp ölm üş). — A nka: Boynu ıı*un gayet yüksek uçar, otuz kuşun alâm etini taşır ve otuz Mm büyüklüğünde m itolojik bir kuş (Ira n lılar bu kuşa otuz lıım anlam ına “sîm urg” derler. Türkçede. bu söz, “züm rüd”e ıtıtnmU? ve “züm rüd ü an k a” denen ve ism i var, cismi yok diye <U anlatılan bu kus, halk m asallarına da girm iştir). — Mah- ı«ı Topluluk yeri (M üslüm an inancında, kıyam etten sonra iı.ıi h< -ı dirilecek, mahşerde, dünyada yaptıkları sorulacak, gü- ıınlılılni' ve inanm ıyanlar cehenneme, iyilik yapan ve in an an ­

ım

connete gideceklerdir).

(35)

P Î E S U L T A N

34

S Şah’ı sevmek suç mu bana

Kem bildirdin beni Hâna

Can için yalvarmam sana

Şahengah bana darılır

4 Hafîd-i Peygamber’im has

Gel Yezid Hüseyn’imi kes *

Mansur’um beni dâra as

Ben ölünce il durulur

5 Ben Mûsâ’yım sen Firavun

îkrarsız Şeytan-ı lâin

Üçüncü ölmem bu hain

Pîr Sultan ölür dirilir

3. Kem : Kötü, fena. — Şâhenşah: P adişahlar padişahı. 4. Hafîd-i Peygamber: M uham m ed Peygamber’in torunu, crıun soyundan. — H âs: Hâlis. — Yezid: Ümeyye oğulların­ dan bir hüküm dar. — Hüseyn: M uham m ed Peygamber’in to* , runu ve kızı F â tım a ile datnadı, kardeşliği ve amcası oğlu

A li’n in ikinci oğlu (M uham m ed’in ölüm ünden yarım yüzyıl sonra, Yezid zam anında, K ûfe’ye yakın Kerbelâ’da şehid edil­ m iştir). — M ansûr: M ansur oğlu Hüseyn (IX . yüzyıl sonla­ rında, inanışlarıyla sözleri, şeriata ayk ırı sayılarak B ağdat’ta asılarak öldürülm üştür).

5. Mûsâr îsrailoğullarım . M ısır’daki tutsaklıktan kurta­ ran ve Mûsevîlik dinini kuran peygamber. -— F iravun: M ûsâ i!e çağdaş olan ve onunla uğraşan M ısır hüküm darı. (Bu be­ yitle ne demek istediği açıkça anlaşılmıyor. Tasavvufta, sûfî, geçmiş peygamberlerle erenlerin, kendisi olduğunu, onların sırlarının, kendisinde bulunduğunu söyler. P îr Sultan da bu gürde İm â m Hüseyn’le M ansur’dân bahsettiğine göre, onlar öldürüldü, ikisiyle de ben öldürülm üş oldum, bu ölüm üm , üçün- ciisüdür, fak at yine bir başkasından Eubur ederim, ben ölmem

(36)

10

P Î R S U L T A N

DC

1 Gelin canlar bir olalım

Münkire kılıç çalalım

Hüseyn’in kanın alalım

Tevekkeltü taâlallah

2 özü öze bağlıyalım

Sular gibi çağlıyahm

Bir yürüyüş eyliyelim

Tevekkeltü taâlallah

3 Pîr Sultan’ım geldi cüşa

Münkirlerin akh gaşa

Takdir olan gelir başa

Tevekkeltü taâlallah

IX - 1. M ünkir: İn k â r eden. — Tevekkeltü talâallah: Doğ-... "tevekkeltü alalallahi”dir ve “T anrı’ya dayandım ” do metil İr. H alk ağzında bu şekli alm ıştır.

Oz: Gönül, iç.

:ı Cûoa gelmek: Coşmak, taşm ak, köpürm ek. T akdir: Unun plıuııak (M üslüm anlıkta, olan ve olacak işler, hep Tan- ıı um takdiriyle olur. H er şey, T anrı bilgisine ve dileğine uy­ gun olm ak zuhur eder).

«• imalın tlk rlm ölmez m i diyor? Yoksa bazı sûf'îler v» bil- in im Almrî-Bektagiler gibi o da tenasuha yani ölüm den son- m inli rar dirileceğine m i inanıyor da bu dö rtlü ğü o bakımdaft ııitylUvoı" B ir şey daha düşünülebilir: B elki bu ayaklanm a hm ı lıH İnde iki kere yakalanm ış, fa k a t kaçm ıştır, yah ut da ıtıl linin daha, ölüm ü yayılm ıştır d a sonra yine m eydana çık- nııgtır Ko«in bir söz söylenemez).

(37)

P Î R S.-U 1 < T A S

X

1 Ben de şu dünyaya geldim geleli

Emanetten bir don giymişe döndüm

Sâhibi çıktı da elimden aldı

Koru yerde koyun yaymışa döndüm

2 Ö yâr geldi geçti geri bakmadı

Hendekler kazdırdım sular akmadı

Çok yuva bekledim cücük çıkmadı

Boş yuva beklemiş yoz kuşa döndüm

3 Pîr Sultan Abdal’ım bu dünya fâni

Baştanbaşa kim sürdü bu devrânı

Yârin bir çift sözü üşüttü beni

Yüce dağ başında buymuşa döndüm

X — 1. Don: Elbise.

2. Cücük: Yavru, piliç. — Yoz kuş: . Acemi, aptal, bön kuş (Anadolu’da yoz renkte, yani yer rengine yakın bir renkte serçeden büyük, güvercinden k üçük ve yanına yaklaşılm caya kadar kaçpnıyan, bu yüzden de elle tu tu larak avlamlabilen sâf ve bön bir kuşa da ‘‘yoz kuşu” derler).

(38)

Buy-117 P Î R S I f ı T l A N ^

XI.

1 Kahpe felek sana n’ettim n’eyledim

Aksine döndürdün çarh-ı devrânı

Hani n ’oldu esk’adalet eski gün

Perigan eyledin cümle cihanı

2 Dayanılmaz âşıkların derdine

Akıl yetmez ezberine virdine

Nakes konmak ister cömert yurduna

Tilki kovdu ülkesinden arslanı

XI 1. Felek: G ök (Eskilere göre yeryüzü, âlem in m e n k.d id ir vc durur. Gökler yıldızlarla beraber, yerin etrafında ılfiıı«i İki vo dönüşleri sırasında yıldızların vaziyetleri, yeryü- iıınit iıi olnylarm m eydana gelmesine sebep olur. Y om lu ve im lin yıldızlar, adam ın talihine h âk im olursa insanın başm a Im nı'lur, kutluluklar gelir. Kutsuz yıldızlar h âk im olursa kö- MlltlkİPi K«Ur. Bu inanç yüzünden, eskiler, felekten şikâyet i‘i1nıjıılııılı,ılur ve “kahpe felek, dönek felek, kam bur felek” gi- ı.ı nil lı ı do halk tarafından icadedilmigtir). — Çark-ı devran: i ni ni n

yıırkı,

zam an. —- E sk ’adaîet: E sk i adalet (Vezin yi*, ilimlin lıııylo okunuyor). — Perişan etmek, eylemek: D a ğ ı t •H«k. bozmak. — Clbao: Dünya, .âlem. '•

.' İL/.bcr: Y alnız bellemek an lam ını anlam ak, değil, dü« ıHu mi.'lnı lyle Lâfızaya almak, ezberlemek (K u r’an ’ı

ezberliyen-.... '11ı ı f ı ' denir). — Vird: Muayyen vakitlerde tk u n a n ve avveln* tertiplenmiş bulunan, K u r ’a n ’dan ve Peygamber buy» ı uklarlyle dualardan seçilen sözler (T arikatçıların virtleri VKrıtir) Nakes: A dam olmıyan, nekes, cimri, eli sıkı, var yulımA.

(39)

3 Ânca bu yaraya dayandı Eyyub

Hudânın cefâsın

saf

aya sayıp

Câhiller kâmile sen bilmem deyip

Anın için kaybettiler irfânı

4 Pîr Sultan’ım niye geldin cihâna

Kusur senin imiş etme behâne

Evvel kullar yalvarırdı sultana

Şimdi minnetç’ettin kula sultanı

f t f t S U L T A N 38

3. Anca: O kadar, o derece. — Eyyüb: Israiloğtıllarm dan bir peygamber (Melekler, ibadetini görüp zengin olduğu, m al ve evlât sa.hibi bu lu n duğu için ibadet ettiğini söylemişler, T anrı da melekler anlasınlar diye E yyub’u sınamış. M alları yok olmuş, evlâdı ölmüş, nihayet vücudunda yaralar çıkmış, fak at o, yine ibadetini bırakm am ış, T anrı da ona yeniden m al ve evlât vermiş, hastalığın ı da geçirmiş). — H u dâ: Kendili* fin d e n var, Tanrı. — B ilm en: Bilmezsin. — İrfan : Buluş, an­ layış (İlim , yani bilgi, tahsille elde edilir, fa k a t irfan, kabi­ liyet meselesidir. B u yii2den sûfîler, İrfanı, ilim den üstün tu ­ tarlar).

4. M innet: İhsan, vergiye karşı duyulan şükür duygusu, yapılan iyiliğe karşı iy ilik yapana m innet etmek. — M inüetç’et- tin : M innetçi ettin (Vezin yüzünden böyle okunuyor).

(40)

(II P Î R S U L

x n

Gönül niçin ahvâlimi bilmezsin

Yürekte yaralar türlü türlüdür

ö ğ ü t versem öğüdümü almazsın

Yürekte yaralar türlü türlüdür

Esme zülüflerim yellere kargı

Bülbül figan eder güllere karşı

Gel beni ağlatma illere karşı

Yürekte yaralar türlü türlüdür

Ah n’eyleyim karşımızda ölüm var

ölüm dedikleri kanlı zalim var

Ne ağlayıp ne gülecek hâlim var

Yürekte yaralar türlü türlüdür

Pır Sultan Abdal’ım ben de böyleyim

Emir Haktan geldi kime n’eyleyim

Derdim çoktur hangi birin söyleyim

Yürekte yaralar türlü türlüdür

T A N

K II - 1. ö ğ ü t: Nasihat.

Zülüf: Saç. — F igan etmek: Bağırmalc. — iller: Ya*

(41)

T ABİAT V E H A Y A T A A İT Ş İİR L E R

x m

1 Gelmiş iken bîr habercik sorayım

Niçin gitmez Yıîdızdağı dumanın

Gerçek erenlere yüzler süreyim

Niçin gitmez Yıîdızdağı dumanın

» *

2 Alçağında al kırmızı taşı var

Yükseğinde turnaların sesi var

Ben de bilmem ne talihsiz başı var

Niçin gitmez Yıîdızdağı dumanın

X H I — 1. Gerçek erenler: Gerçek sırrın a eren, Tanrı ya kavuşan kişiler, velîler.

(42)

41

P Î R S O L T A K

3 E l ettiler turnalara kazlara

Dağlar yeşillendi döndü yazlara

Çiğdemler takınsın söylen kızlara

Niçin gitmez Yıldızdağı dumanın

4 Şahın bahçesinde gonca gül biter

Anda garip garip bülbüller öter

Bunda ayrıhk var ölümden beter -

Niçin gitmez Yıldızdağı dumanın

5 Ben de bildim §u dağların şahısın

Gerçek erenlerin nazargâhısm

Abdal Pîr Sultan’m seyrangâhısm

Niçin gitmez Yıldızdağı dumanın

8 Baz: D oğan kuşu. — Söylen: Söyleyin,

4. Anda: Orada. — Bunda: Burada.

8. N azargâh: Bakış yeri, özlenen, sevilen yer. — Seyran* u4h: Gozintl yeri.

(43)

X IV

1 Bu yıl bu dağların k an erimez

Eser bâd-ı sabâ yel bozuk bozuk

Türkmen kalkıp yaylasına yürümez

Yıkılmış âşiret il bozuk bozuk

2 Kızılırmak gibi çağladım aktım

E l vurdum göğsümün bendini yıktım

Gül yüzlü cerattm bağına çıktım

Girdim bahçesine gül bozuk bozuk

3 Elim tutmaz güllerini dermeğe

Dilim tutmaz hasta halin sormağa

Dört cevabın mânasını vermeğe

Sazım düzen tutmaz tel bozuk bozuk

i Pîr Sultan’ım yaratıldım kul diye

Zalim Paşa elinden mi öl diye

Dostum beni ısmarlamış gel diye

Gideceğim amma yol bozuk bozuk

X I V — 1. Bâd-ı sabâ: Sabah yeli.

2. Bend: Bağ, set, dam ar. — Ceran: Ceylân. 3. Dermek: Devşirmek, toplam ak.

(44)

w

«S P ? B. S U L T A N

XV

1 Gel benim san tanburam

Sen ne için inilersin

tçim oyuk derdim büyük

Ben amnçin inilerim

2 Koluma taktılar teli

Söylettiler binbir dili

Oldum aynı cem bülbülü

Ben amnçin inilerim

XV — 3. A ynı cem: Alevî ve Bektaşi yoluna girm e töreni .. İm (örene toplanış (Sûfîlerde "cem” - birlik birleşm ek” Kınlımın, âlemi, T a n n 'n m zuhuru T a n n ’yı da, âlem in içyü- ıı »ıınnektir. Onlarca varlık, T anrı’dır ve O, daim a zuhur ı.c H<>r var, onun zuhurudur. Adeta T anrı denize benzer, Vurllltlur da dalgalara. Cem’ m ak am ının kargılığı “fa rk ”tır k i İm, ftloıni T anrı’dan ayrı bilmektir. A ynı cem, yah ut Ayn-al- «m ıı’, ı*t« bu birlik sırrını bildiren törendir. Fakat, aynı cem’- ,ı**ıı, yunt tarikî.te girecek kişilerin kabul töreninden sonra

... meclisi” kurulduğundan, y an i içk ili sazlı meclis lm»ludiliımlan bu sözün, İran ’ın m ito lo jik tarihinde şarabı ica-*

l»ıi< n c. nı adlı h ük üm d arın adından m eydana geldiği ve so­ n lu "ftylıı-l cem - Cem töreni” terkibinden bozm a olduğu sar

(45)

P Î R S t; u T A ' N

• A

3 Koluma taktılar perde

Uğrattılar binbir derde

Kim konar kim göçer hurda

Ben anınçia. inilerim

4 Göğsüme tahta döşerler

Durmayıp beni okşarlar

Vurdukça bağrım deşerler

Ben anınçin inilerim

5 Gel benim sarı tanburam

Dizler üstünde yatırana

Yine kırıldı hatıram

Ben anınçin inilerim

6 San tanburadır adım

Göklere ağar feryadım

Pîr Sultan’ımdır üstadım

Ben anınçin imlerim

.Ş. B urda: Burada.

5. Y atıran ı: Y atırayım . — H atıram : H a tm m . 6. Feryad: B a # ın p ağlam ak,

(46)

T 7

P x B M L İ ' A S ,

X V I

1 Bir bülbülcük konmuş dağlar başına

Sal Allahım sal sılama varayım

Şahin yuva yapar kendi başına

Sal Allahım sal sılama varayım

2 Bizim evlerimiz dağdan ötedir

Ilasım kavim bize ana atadır

Yâd illerde kalmak kula hatadır

Sal Allahım sal sılama varayım

KVI - X. Sıla: Memleket, doğum y e ri » YA4< Yabancı.

(47)

P Î R S Ü L T A K

3 Ekili yaylalar nasıl basayım

Üzerine birkaç kurban keseyim

Bu iş Hak’tan geldi kime küseyim

Sal Allahım sal sılama varayım

4 Atlarımız yemin yedi silindi

İki kardaş karşı kargıya salmd)

Ciğerciğim delik delik delindi

Sal Allahım sal sılama varayım

5 Pîr Sultan Abdal’ım baki değildir

Tuz ekmek her âşık hakkı değildir

Bu dünya kimseye bâki değildir

Sa’l Allahım sal sılama varayım

(48)

:« 41

P Î R S U L T A N

XV II

1 Gelin yiyelim içelim

Bu güzellik geçer bir gün

Alem yâran yâran olmuş

Ali’m sıran açar bir gün

2 Yiyip yediren bir âdem

Kknik etmez bâri Huda’m

Gök ekin misâli âdem

Anı eken biçer bir gün

N V11 1. Yarar, yâran olmuş: Y âran, dostlar demektir. f | f * n y u ran olmuş, herkes, ksndi uyarm a dost kesilmiş, bö- ılllt ItfilUiı olmuş anlamsnadır, A li’m sım n ... mısraiyle de bir ıiiı> ... «I Iıölilğ1in doğru olduğu anlaşılır, diyor.

■J Aıltıiıı: Adam, insan, kişi. — B ârl: Y aratan, bitiren ve H udâ: Tanrı, kendiliğinden v ar olan kudret sa- fıltıl < :ı>U ekin: Sararmış, taneleri olm am ış ekin. — A nı: ...

(49)

P İ R S U L T A N

3 Yiyip yedirmesi hoştur

Taban kahpe yürek taştır

Can dedikleri bir kuştur

Kuş kafesten uçar bir gün

4 Ağaçlarda yegil yaprak

Bastığımız kara toprak

Yer altında kefen yırtmak

Bağımızdan geçer bir gün

5 Pîr Sultan’ım döşümüzde

Uzak değil karşımızda

Baykuş mezar taşımızda

Dertli dertli öter bir gün

xvm

1 Seher /vakti kalkan kervan

İniler de zararlamr

Bir güzele düşen gönül

Çiçeklenir korulamr

(50)

8 »»' P Î R S U L T A N

2 Bahçemizde güller biter

Dalında bülbüller öter

Engel gelir bir kal katar

Olan işler gerilenir

:t Bülbül geldi kondu dala

Bülbülden yok hata güle

Engel bir taş atar göle

Yüzen ördek yaralanır

I Pîr Sultan Abdal göçelim

Pîr elinden bad’içelim

inkâr olandan kaçalım

tnkâr bir gün paralanır

X IX

I Yürü bire Çiçekdağı

Sende suna boylum kaldı

Her kuşların dönüm yeri

Bülbülüm gülşenim soldu

KVri I — 2. K al: Söz, dedikodu.

ı liad’lçellm: Bâde içelim (Vezin yüzünden böyle oku- liMyiM'i, İmde: Şarap, içki. •— İn k â r olandan: İn k â r ehli olan-

dun, ınttnklrdtn.

K ı '< 1 Glilşen: G ül bahçesi.

(51)

P Î R S U L T A N

2 Bakarım ki yâr gelecek

Yarama melhem saracak

Mısır’a sultan olacak

Yûsuf ü Ken’amm n’olchı

3 Göllerde ötüşür suna

Sesi hayat verir cana

Ben ağlarım yana yana

Gözlerim yaş ile doldu

4 Pîr Sultan’ım ne hâl oldu

Dünya halden hale kaldı

Tez seviştik tez ayrıldık

Âhır pişmanlığım kaldı

2. Y âr: Sevgili. Y ûsuf: îs ra ilo ğ n lla n n m peygamberlerin­ den Y akub peygamberin oğlu. Y û ^ u f da peygamberdir. On bir erkek kardegi içinde en güzelidir ve Yakub, en fazla onu sever. Bu yüzden kardeşleri kıskanıp Y û s u f’u kuyuya atar­ lar. B ir kervan onu kurtarır. Kardeşleri haber alıp kölemiz- di diye satarlar. K ervancı da Y û s u f’u M ısır’da satar. Malî işlere bakan memur, satın alır. F a k a t karısı, Y ûsuf’a âşık olur. B u sevda sonucunda Y ûsu f’u zindana atarlar. Yedi yıl eonra çıkar ve m alî iş'erin idaresine m em ur olur. Babasiy’e kardeşleri de M ısır’a gelip Y ûsu f’la buluşurlar. Ken’an, kuyu an lam ına geldiği gibi, Suriye’de bir bölgeye de denir. Yûsuf, edebiyatta daim a güzellik, dolayısiyle ve çok defa M ısır ve K en’an ’îa beraber geçer.

(52)

» I

P Î E S U L T A N

XX

I

I

I*;ııl|> avazın ben de varayım -

ı • ı< ii uçup gitme konadur bülbül

Hunin açkın benim kalbim evini

Vih udun gehrinde donadır bülbül

'J III),bililin donları sarı gazelden

(!(Ulinlin sürmesi yeğdir güzelden

İlliIIilil güle âşık olmuş ezelden

11A * «lan mı gülden mi yanadır bülbül

ı ' ulıan eder irahmeti kuluna

ı ıi.il» gerek derde derman buhma

te nlik ile konma gülün dalma

I tAr

vardır pençeni kanadır bülbül

i l ’ıı- Sultan dilinden gevherler saçar

ıiı ı Uişi boyunca libasın biçer

‘ İo'.it bu güzellik eyyamı geçer

l'n dünyanın sonu fenadır bülbül

MM •’

1 IBâlanmek: Beklemek, durm ak,

f: iı . ..ı llarnrm ı? yaprak. — Ye#, yiğ: B a h a iyi. — İU m ttM i <"■ v•>iI Diken.

« l ı u l u . ı . t i I l n h m e t , a c ı y ı ş .

i « i f i v İ M ’ i I m l, m ü c e v h e r . — L i b a s : E l b i s e , g r i y i m . -

H l l ı ı l ı ı Y o k l u k .

E z e i :

(53)

-P Î R I D L T A N t *.

X X I

Dağdan kütür kütür bezen indirir

îndirir de ateşlere yandırır

Her evin devliğin öküz döndürür

îreçberler hoşça tutun öküzü

öküzün damını alçacık yapın

Yaş koman altında kuruluk sepin

Koşumdan koşuma gözlerin öpün

îreçberler hoşça tutun öküzü

Pîr Sultan’ım der ki kaynar coşunca

Tekne hamur kalmaz ekmek pişince

Âdem at’öküzün çifte koşunca

îreçberler hoşça tutun öküzü

X X I — 1. H ezen: Kiriş, direk, döşem elik ağaç. — Dev­ lik : İdare, geçim . — treçber: Rençber.

2. D am : Ahır. — K om an : K om aym . — Sepin: Serpin. —j K oşum : Öküzün koşulm a zamanı.

3. Âdem A ta: T an rı’m n balçıktan yarattığı ilk insan va ilk peygamber, aynı zam anda yeryüzünde ilk defa ekin eken.

Referensi

Dokumen terkait

Tahapan sistimatis dalam melakukan pemasaran sasaran adalah sebagai berikut segmentasi pasar, yakni tindakan membagi sebuah pasar kedalam kelompok- kelompok konsumen yang

I, manusia adalah “tubuh yang dilengkapi dengan jiwa / berjiwa” dan bukan “jia abadi yang berada atau pun yang terbungkus di dalam sebuah tubuh / badan yang fana / tidak

Untuk itu, berdasarkan peraturan yang berlaku dalam bidang pengadaan barang/jasa pemerintah, Kami Pokja ULP kegiatan tersebut di atas dengan ini menyatakan bahwa

[r]

Kajian pengoptimuman tindak balas pengepoksidaan minyak sawit olein (PO o ) dengan menggunakan mangkin asid performik ( HCOOOH ) telah dijalankan.. Kandungan oksigen oksirana ( OOC

Rangkaian analisis dimulai dengan identifikasi risiko yang dilakukan dengan menyebarkan kuisioner kepada responden-responden yang telah terpilih sebelumnya untuk

Setelah sukses menjadi aplikasi yang diminati banyak pengguna instagram menjadi media sosial yang banyak peluang untuk berbisnis bagi para penggunanya untuk