• Tidak ada hasil yang ditemukan

DÜŞ KİTABI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Membagikan "DÜŞ KİTABI"

Copied!
60
0
0

Teks penuh

(1)

TOLGA ÇELEBİ

2010

Ekim

Kuantum Düşünce

Çekim Yasası

Düşünce Gücü

www.tolgacelebi.com

info@tolgacelebi.com

DÜŞ KİTABI

KUANTUM HAYAT

(2)

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ 4

EVRENDEKİ HER ŞEY ENERJİDİR 8

HAYAL KURAN, HAYATI YAKALAR !... 14

ÇEKİM YASASI (NAM-I DİĞER SECRET) 16

ÇEKİM YASASI NASIL ÇALIŞIYOR? 23

BİLİNÇ VE BİLİNÇALTI 35

KUANTUM DÜŞÜNCE TEKNİĞİ 40

ZENGİNLİK – BOLLUK VE BEREKET 45

SINIRSIZ GÜÇ: BİLİNÇALTI 50

HAYATIN YASASI 53

DÜŞ KURMANIN SINIRSIZ GÜCÜ 56

(3)

Bu e-kitabı hazırlarken;

yardımlarını esirgemeyen,

beni her zaman motive eden,

fikirleriyle gönlümü ve yolumu aydınlatan

sevgili eşim Gülden’e,

tüm kalbimle teşekkür ederim...

(4)

ÖNSÖZ

Merhabalar,

Ücretsiz olarak dağıtmayı düşündüğüm bu e-kitapta; kuantum düşünce, çekim yasası, bilinçaltı, olumlamalar ve düşünce gücü konularını ele almaya ve açıklamaya çalıştım.

Uzun yılardır; kişisel gelişim ve çekim yasası hakkında okuduğum kitaplardan, katıldığım seminerlerden ve yaptığım amatör çalışmalardan oluşturduğum notlarımı, öncelikle web sitemde yayınladım. Sizlerden gelen olumlu ve güzel tepkiler neticesinde; sitemde yayınladığım tüm yazılarımı tek bir çalışma kitabında toplayarak sizlerle paylaşmak istedim. Sonuç olarak şu an okuduğunuz e-kitap ortaya çıktı.

Bildiğiniz üzere; son yıllarda, kişisel gelişim uzmanlarının çalışmalarıyla hayatımıza giren kuantum düşünce akımı, dünyada büyük bir etki yarattı ve ses getirdi. Kuantum Düşünce Tekniği ve Çekim Yasası; en büyük gezegenlerden, en küçük atomlara kadar maddenin ve yaratılan her şeyin temelinde ve bizim de içimizde var olan enerjiyi; hayatımızı daha mükemmele taşımak için nasıl kullanmamız gerektiğini açıklamaya çalışıyor.

Çekim yasası kavramıyla ilk tanıştığımda, birçok insan gibi ön yargılı ve şüpheci bir tavırla yaklaştım. Fakat bu yasanın anlattığı şeyleri öğrenince ve hayatıma uygulamaya başlayınca; ne fizik kanunlarına, ne akıla, ne dine aykırı şeyler olmadığını fark ettim.

Kuantum düşünce; fizik kurallarına aykırı bir akım değil. Tam aksine, kuantum fiziğinin ortaya çıkmasıyla, tüm evrenin temelde enerjiden oluştuğunu kanıtlayanlar fizik profesörleridir. Evet; tüm evren enerjiden oluşuyor ve bu enerjide sürekli bir frekans yayıyor. Biraz düşününce, çekim yasasının da dediği gibi bu frekansların, evrende mutlak bir noktada buluşup birbirini çekmesi hiç de garipsenecek bir olay değil...

Kuantum düşünce; dine aykırı bir akım değil. Yüce ALLAH bizlere, Kur’an da birçok yerde ‘düşünün’ diye hitap ediyor. Ayrıca yine birçok yerde ‘ey akıl sahipleri’ şeklindeki hitaba muhatap oluyoruz. Düşünün, evet düşünün. Yüce Allah’ın yarattığı

(5)

evrendeki kusursuzluğu ve mükemmelliği düşünün. Çekim yasasının dediği gibi, olumsuz, negatif, kötü düşüncelerden de uzak durun. Size, düşünerek var edin demiyorum. Yaratmak Allah’a mahsustur. Ben sadece; düşünün, başaracağınıza inanarak, istediğiniz şeyi elde edeceğinize inanarak ve çalışarak çabalayarak düşünün diyorum...

İslam dininde; tefekkür kavramı vardır. Tefekkür yaşadığımız evrende sadece insana özgü bir özelliktir. Allah (c.c) Hazretlerini düşünmek suretiyle zikretmeye tefekkür denir. Allah’ın yarattığı bu kusursuz evreni düşünerek, Allah’ın büyüklünü, kuvvetini, kudretini, gücünü anlamak gereklidir. Tefekkür; çok önemli bir zikirdir, zaten ibadetten maksat Rabbimizi anmak, düşünmek, kalben O’nunla beraber olmaktır.

Zihnimiz; kalbimiz, duygularımız, düşünmek, muhakeme yapmak, kavramak ve fikir üretmek için dizayn edilmiştir. Aklın, kalbin, ruhun besleyici gıda ve enerjisi düşüncedir.

Tefekkür olan düşünme; bilinçli olarak düşünmek, anlamak, araştırmak, fikir üretmek; bir şeyin hakikatini anlamak için onun üzerinde mantıklı, derin, etraflı, detaylı ve dikkatlice düşünmek, üzerinde yoğunlaşmak, zihnî faaliyet göstermektir.

Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz bir hadiste; “Bir saat tefekkür, bir sene nâfile ibadetten hayırlıdır” sözüyle düşünmeyi yücelterek muazzam bir tefekkür ufku açmıştır.

Aklıma gelen, başıma geldi’ dediğinizde; başınız gelen olay, sizi mutlu edecek, etrafınızdakilerin yüksek çıkarlarına hizmet edecek harika bir şey olsun.... Düşünün, geleceğinizi, hedeflerinizi, isteklerinizi düşünün. Düşündüğünüz şey başınıza geldiğinde, işte bu diyin. Bunu istiyordum diyebilin. Hayal kurmayan insanlar, sığ yaşar, hedefleri küçüktür. Hayata ürkek bakarlar.

Kuantum düşünce; akıla aykırı bir akım değil. Bizzat akıl ve zihnin terbiye edilmesi, boş ve anlamsız düşüncelerin yok edilmesi, berrak ve kusursuz çalışan bir zihin yapısı oluşturmayı hedefler... Zihnimize gelen boş ve anlamsız kuruntulardan, kurtulmayı, hayatı mükemmele taşımayı hedefler.

(6)

Kuantum düşünce yapısı ile tanışmadan önce, sürekli homurdanan, şikayet eden, her şey beni bulur şeklinde düşünen biriydim. Böyle düşünüyordum ve her türlü olumsuzluk beni buluyordu. Bir paratonerin yıldırımları çektiği gibi, tüm aksilik ve istenmeyen olayları kendime çekiyordum. Daha sonra, düşünce yapımı değiştirerek; aklımı örten karanlık bulutlardan kurtuldum. Adeta zihnime güneş doğdu ve tüm gerçekler ortaya çıktı. Anladım ki şikayet etmek, isyan etmek, kendimi acı çekmeye zorlamak hiçbir işe yaramıyor. Yine anladım ki, pozitif düşünmek, mutluluğa kilitlenmek, düş kurmak, geleceğin hayalini kurmak beni mutlu ediyor, motive ediyor. İtiraf etmem gerekiyor; düşünce yapımı değiştirmek; hiç de kolay olmadı.

Şu an şükrediyorum. Yaşamımdaki tüm güzellikler için, yüce Yaratıcıma şükrediyorum. Bu güzel gezegeni bizim için yaratan ve ayaklarımızın altına seren, bizleri Kur’an ile muhatap ederek şereflendiren, bize bizden daha merhametli davranan Yüce yaratıcıma şükrediyorum. Evrendeki düzen; vermek üzerine kurulu. Gökyüzü karşılıksız veriyor tüm yağmuru. Bizden hiçbir şey istemiyor. O yağmurla var oluyor, hayatımızı sürdürüyoruz. Güneş, sıcaklığını, aydınlığını kıskanmıyor bizden. Milyarlarca yıldır paylaşıyor, içimizi ısıtıyor. Toprak sınırsızca, cömertçe veriyor. O topraktan çıkan her şeyi tüketiyor ve var oluyoruz. Bu evrende, kıskanmak, paylaşmamak, cimrilik yapmak, aç gözlü davranmak, umursamazca tüketmek, sadece istemek, bir şey vermeden, vermeden, vermeden sürekli istemek, vermek istemeden istemek haksızlık olur. Kendimize haksızlık olur, yaşamın güzelliklerine haksızlık olur. Düş kurun, isteyin diyorum, ama isterken, herkesin iyiliğine, çıkarına hizmet edecek şeyleri isteyin ve düşleyin. Sadece kendimizi mutlu edecek, kendimizi tatmin edecek şeyler istemekten sakınarak, evrenin uyumluluğuna ve kusursuzluğuna hizmet edecek şeyler istemekten bahsediyorum.

 İsteyin ve düşleyin; ama temelinde kıskançlık olmasın.  İsteyin ve düşleyin; ama temelinde düşmanlık olmasın.

 İsteyin ve düşleyin; ama teleminde kin, nefret, intikam olmasın.

 İsteyin ve düşleyin temelinde; dünyayı daha güzel, daha yaşanılır bir hale getirmek, insanları mutlu etmek olsun.

Düş kurmanın, hayal etmenin bir sınırı yok. Sınır bizim zihnimizde. Oraya ektiğimiz düşüncelerde. Sınır, gönül gözümüzde. Bir şeyi başarmak için karşımıza

(7)

çıkan tek engel, yine biziz. Bizim zihnimizdeki ses. Oradaki kalıplaşmış düşünceler, kalın duvarlar.

Bir şey istediğinizde, o şeye kavuşmak için binlerce yol bulabilirsiniz. Yeter ki inanın, kalbinizden inanın, imgeleyin, gözünüzün önüne getirin, odaklanın. Evren herkese adil davranıyor, tüm şartlar eşit. Umutsuzluk bize göre değil. Bizim kültürümüzde, umut var, istemek ve ümit etmek var.

Bir şey istediğinizde, o şeye

kavuşmak için binlerce yol

bulabilirsiniz. Yeter ki inanın,

kalbinizden inanın, imgeleyin,

gözünüzün önüne getirin,

odaklanın.

Evren herkese adil davranıyor,

tüm şartlar eşit. Umutsuzluk

bize göre değil. Bizim

kültürümüzde, umut var,

istemek ve ümit etmek var.

(8)

EVRENDEKİ HER ŞEY ENERJİDİR

Bildiğiniz gibi; bize okul hayatımız boyunca öğretilen şey; "maddenin yapı taşı atomdur" cümlesiydi. Evet bu kesinlikle doğru. Fakat bilim sınır tanımıyor ve asla elindekiyle yetinmiyor.

Madde atomlardan oluşur. Peki, atom neyden oluşuyor? Cevaplarınızı duyar gibiyim. Nötronlar, protonlar, çekirdek. Peki çekirdeğin içinde ne var? İşte bu sorunun cevabı insanları çok şaşırttı. Çekirdeğin içinde "Kuark" denen enerjiler var. Bu enerjiler ise sürekli titreşim halinde ve belirli frekanslar halinde sinyaller gönderiyor. Aslında madde olarak gördüğümüz katı cisimler tamamıyla enerjiden oluşuyor. Evet, evet biz aslında enerji denizinde yüzüyoruz.... Evrende her şey enerjidir ve her enerji kendisine benzeyen diğer enerjileri çeker.

Çekim yasası evrenin en temel yasalarından biridir. Evrende makro düzeyde gezegenler, yıldızlar birbirini çeker, mikro düzeyde ise bir atomun yapısında atomun çekirdeği elektronlara çok hassas bir çekim gücü uygular ve çekim gücü sayesinde atom dağılmadan var olabilir. Evrenin her biriminde çekim gücü vardır ve şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, bu yasa olmasaydı evren var olmazdı.

Kuantum fizikçileri evrendeki her şey enerjiden oluştuğunu kanıtladı. Maddenin en küçük birimi enerjidir. Peki, çekim yasasının bu enerji kavramı ile ilişkisi ne? Şimdi onu açıklayalım. İnsan beyni bir gün içinde 60.000 tane düşünce üretebilmektedir. Bu düşüncelerin hepsi bir frekansa sahiptir. Yani diğer bir deyişle düşüncelerimiz somutlaşır. İstediğimiz cisim enerjiden oluşur ve bir frekans yayar; düşüncelerimiz de bir frekans yayar. Bu iki frekans mutlaka evrende birbirini çekecektir.

(9)

İnsan dev bir mıknatıs gibidir. Düşüncelerimiz ile evrene sürekli mesaj gönderiyoruz. Bu düşünceler belirli bir frekansta enerjiye dönüşüyor. Bu frekans gidip kendine en çok benzeyen frekans ile örtüşüyor. Böylece düşündüğümüz şey her ne ise bize doğru yaklaşıyor. Örneğin, araba sahibi olmak istiyoruz. İstediğimiz bu arabanın yaydığı bir frekans var. Bizim düşüncelerimizin de belli bir frekansı var. İşte bu iki frekans evrende birbiri ile buluşuyor. Sorun şu ki; insanların birçoğu istemediği şeyleri düşünür! Sonra da neden bütün olumsuzlukların tekrar tekrar başlarına geldiğini merak ederler.

Çekim yasası sizin bir şeyi iyi ya da kötü algılamanızla veya olmasını isteyip istememenizle ilgilenmez! Sadece odaklandığını düşüncelerinize cevap verir. Eğer kendinizi kötü hissediyorsanız, yolladığınız sinyal budur: “Kendimi çok kötü hissediyorum.” Bu durumda ruh haliniz tamamen kötü bir hale bürünecektir. Çekim yasası: “Neyi düşünür ya da odaklanırsan, onu alırsın” der. Eğer bir şeyden hoşlanmıyorsan ve sürekli yakınıyorsan; yakındığını sana daha çok yaklaştırır. Yada olaylara karşı pozitif bir bakışımız açımız var ise; pozitif kişi, olay ya da durumları

(10)

kendimize çekebiliriz. En çok hasta olanlar, hastalıktan en çok bahsedendir. Bolluktan en çok bahsedenler ise bolluk içindedir. Çekim yasası her yerde. Peki, siz şu an neyi kendinize doğru çekiyorsunuz?

Ne ekerseniz, onu biçersiniz. Düşüncelerini değiştirsen, hayatını da değiştirirsin. Düşüncelerini değiştirirsen, bakış açını değiştirirsin. Sahip olduğun bakış açısı, yaşam kaliteni belirler. Dünkü düşüncelerimiz ile bugünü inşa ettik, bugünkü düşüncelerimiz ile yarını inşa ediyoruz. İstediğinizin peşinden koşmaya değil, onu hayatınıza çekmeye odaklanın. Gelecekte araba sahibi olmak istiyorum dersen, o araba hep gelecekte kalır. Yürekten gerçekten yürekten istediğiniz her şey gerçekleşir.

Çekim yasası mesleğimizi, dinimizi, rengimizi tanımaz; yaydığımız frekansa bakar. Bizim yaydığımız frekans, düşüncelerimizle oluşur. Olumlu düşünen insanların frekansı daha yüksek, olumsuz düşünenlerin daha düşüktür. Frekansımız, duygularımızla da oluşur. Mutlu, hayata olumlu bakan insanların enerjileri yüksekken; mutsuz, depresif, içine kapanık, kıskanç, kindar bir insanın enerjisi daha düşük olur.

YAŞAM ENERJİMİZİ ARTIRMANIN YOLLARI

Huzurlu, keyifli, mutlu, coşkulu bir hayat yaşamak için; yaşam enerjimize sahip çıkmayı ve mükemmel kullanmayı öğrenmeliyiz.

Bazı günler sabah uyandığımızda içimiz kıpır kıpırdır ve coşku doludur. Aslında bunun olmasını sağlayacak herhangi bir sebepte yoktur. Ama biz çok mutluyuzdur. Böyle günlerde işyerindeki sıkıntı, trafik, yada herhangi bir tartışma bizi yıldıramaz, sinirlendiremez, üzemez, dertlendiremez. Böyle başladığımız günlerde kendimizi adeta Süpermen gibi hissederiz. Güzel olaylar neşemize neşe katarken, sıkıntılı olayları optimum şekilde egale ederiz.

İçimizdeki bu güç, hissettiğimiz sevinç ve duygu yoğunluğu; yaşam enerjisinin ta kendisidir.

(11)

 Bugün çok enerji doluyum.

 Kendimi çok enerjik hissediyorum.  Bugün bomba gibiyim.

Hepimiz yukarıdaki kelimeleri kullanmışsınızdır. Peki nedir bu hissettiğimiz enerji? Nereden geldi? İçimize nasıl girdi? Neden kendimizi hep böyle hissetmiyoruz?

Türkçe Ki, Çince Chi, Sanskritce'de Prana, Parapsikoloji alanında ise Psi enerjisi olarak adlandırılan bu enerji, fiziksel bedenin çok ötesinde bir enerjidir. Fizik kanunlarıyla açıklanamayan, tanımlanamayan bu enerjinin beyne bağlı bir enerji değil, bütünsel varlığımıza ait bir enerji olduğu ve yayıldığı iddia edilmektedir. Bu enerjinin fiziksel duyularımızla algılanmamasına rağmen bir duyu-üstü yeteneğimizle varlığının hissedildiği söylenir. Bu fiziksel olmayan enerji zihin tarafından yoğunlaştırılıp, yönlendirilebilir.

Etrafımızdaki insanlardan o günkü duruşlarından bu enerjiye ne kadar sahip olduklarını anlayabiliriz. Kişiler vardır bazı günler ışık saçar, o zaman bu insanlar yaşam sevinci ile doludurlar. Böyle insanlara çekilmemiz, yakın olmak isteyişimiz bundandır.

HAYAT ENERJİSİNİ NASIL AÇIKLAYABİLİYORUZ?

Öncelikle yaşayan her varlıkta bu enerji mevcuttur. Gün içinde bu enerjiyi pek çok şekilde kullanırız, tüketiriz. Ama sistem içinde yaptıklarımızla tekrar bu enerji ile dolarız yani bir anlamda kendimizi sürekli şarj ederiz. İhtiyacımız olan bu enerjinin büyük bir kısmını, bunu matematikleştirecek olursak yüzde 70 kadarını uyuduğumuz sırada alırız. Bu sebeple iyi, kaliteli bir uyku hayat enerjisi ile dolmamız için önemlidir. Gün içinde yaptığımız eylemlere bağlı olarak da yaşam enerjisi ile dolmamız mümkündür. Anda kalarak, coşku ve istekle yaptığımız her şey bizi yaşam enerjisi ile şarj eder. Ki enerjisi soluma

(12)

refleksi ile bedene girer. Ama bu size bu enerjinin havanın içinde olduğunu düşündürmesin çünkü havanın içinde değildir.

Ki enerjisi bir tür etherik enerjidir. Aynı zamanda bu enerjiyi elektronun yapı taşlarının, uzayın ve atmosferin kısacası evrenin her köşesinde bulabiliriz.

Enerji türleri ele alındığında ve incelendiğinde, fizikçiler ultraviyole ışığının enerjisini şu anki imkanlarla açıklayamamaktadırlar. Bu sebeple bunun ötesindeki bir alanda oluşan, titreşen bu enerjiyi yani etherik enerjiyi ancak metafizik ile açıklayabiliyoruz. Bu enerjiyi şu anki bilincimizle fiziksel anlamda üretmemiz mümkün değil.

Fizik ötesi olan bu enerji ile nasıl doluyoruz, bir bakalım.

Bu enerjinin ana kanalı nefestir. Aldığımız doğru nefeslerle her an kendimizi bilinçli bir şekilde Ki enerjisi ile doldurmamız mümkündür. Bedene burun yolu ile alınarak giren Ki, önce bir baston gibi yukarı sonra da iki kanaldan omuriliklerimizden geçerek birinci çakramıza gelir. Bu sebeple birinci çakramızın (kök çakra) hep açık olması, mıknatıs gibi bu enerjiyi çekmesi önemlidir.

Yaşam gücü enerjisinin bedende çakralar adı verilen bir dizi enerji merkezi boyunca hareket ederler. Çakralar huni gibidir ve evrendeki sonsuz enerjiyi emerek bedenimize yansıtır. Hepimiz kuyruk sokumundan kafanın tepesine kadar 7 enerji merkezine sahibizdir. Çakralar gözle görülmeyen güçlü elektrik alanlarıdır.

Çakralardan biri ya da daha fazlası tıkanmışsa veya dönüşü yavaşlamışsa yaşam enerjisinin dolamayacağı söylenir. Bunun sonucunda da hastalıklar ve yaşlılık ortaya çıkar. Bu sebeple çakralarımızın açık ve hızlı dönüşü yaşam enerjimizi iyi kullanabilmemizin şartlarından biridir.

HAYAT ENERJİSİNİ NASIL KULLANIYORUZ?

Bu enerjiye sahip olduğumuz sırada sıkıntı, dert bizim için anlamını yitirir. Her şeyi yapabilecek güçte ve heveste oluruz.

(13)

Hayat enerjisini her an kullanırız, sabahtan akşama kadar düşünürken bile bu enerjiden tüketiriz.

Hayat enerjisi az olan insan üşenen, keyifsiz, isteksiz dolayısıyla tembel insan olur. En basit olaylar, eylemler bile bu kişiler için aşılamaz, halledilemez dertler olarak algılanır. Kişiler hayat enerjisini iyi kullanamaz, kendilerini şarj edemez noktasına geldiklerinde depresyona girerler.

Hayat enerjimizi hızlı tüketen bazı dikkat etmemiz gereken durumlar vardır.

Bunları sanki yaşam enerjimizi çalan kaçaklar olarak düşünebilirsiniz. Örneğin; öfke, nefret, çok konuşmak, negatif şeyler düşünmek, kapris gibi davranışlar enerjimizi fazlasıyla tüketmemize neden olur. (Saba Deniz - Yaşam Koçu)

Öyleyse hayatımızın coşkulu, huzurlu, keyifli akışı için yaşam enerjimize sahip çıkmayı ve iyi kullanmayı öğrenmeliyiz.

Evren; modern bilimin “Big Bang” şeklinde açıkladığı Büyük Patlama ile meydana gelmiştir. Kur’an da ise Yüce Yaratıcı bu olayı “Biz bir şeyin olmasını istediğimiz zaman sözümüz sadece, ona, “ol” dememizdir. O da hemen oluverir.” Ayeti ile bizlere bildirmektedir. Bu durumda insan; enerji temelinde yaratılan bir evrende, en küçük yapı taşı enerji olan ve her an enerji ile dolup yenilenen bir canlıdır.

Yaşam enerjinizi,

hiç kaybetmemeniz

(14)

HAYAL KURAN, HAYATI YAKALAR !...

İnsanların birçoğu, içlerinde büyük bir çaresizlik yaşar. Sessiz fırtınaların içinde çaresizce bekleyip dururlar. Hayal kuramazlar, hayal kurmaktan da korkarlar. Duygularından kaçmak isterler. Bir sorun varsa, kaçarak kurtulmaya çalışır insanlar. Kaçarlar ama kaçtıkça sorunda peşlerinden gelir, hem de büyüyerek gelir. Örneğin, aldatılmaktan korkan bir insan, aslında ilişki kurmaktan korkar ve kaçar aslında.

Duygular bize rehberlik eder. Kendimizi iyi hissettiğimiz de, bize iyi hissettiren şey nedir? Ya da iyi hissetmemiz için, ne olması gerek? Bir şey mi bekleyeceğiz? Şu an kendimi iyi hissetmemek için bir engel mi var? Şu bir gerçek, kendimi iyi hissetmem için hiçbir nedene ihtiyacım yok. Hayattaysam, nefes alıyorsam, minnettar olmalı kendimi iyi hissetmeliyim.

“Neysek ve neredeysek oyuzdur, çünkü ilk önce onu hayal etmişizdir.” Donald Curtis.

Hayatında herhangi bir zorlukla karşılaşan insanlar; “Dünyanın yükünü omuzlarımda hissediyorum” derler. Bu bizim oluşturduğumuz bir düşünce biçimidir. Sonucu ise çözümsüzlüktür, felakettir. Bu düşünce kalıbı bize ait, o halde kurtulmak ta yine bizim elimizde. Ne yapmak gerek? Dünyayı omuzlarımızdan indirip yere bırakmakla başlayabiliriz. Ya da “yolun sonuna geldim” diye düşünen birine, “U dönüşü yap, devam et” demek çok mu anlamsız olur. 

Yaşamın mevsimleri var. Her zaman, yaz, bahar olacak diye bir şey yok. Bazen sonbaharı, bazen kara kışı yaşıyoruz hayatlarımızda. Bu durumda, fırtınanın ortasında kaldığımızda, ya çıkış yolu bulacağız, ya da atalete kapılıp donup kalacağız. Çözümsüzlük bizim kabul edebileceğimiz bir şey değil...

(15)

Bunun en güzel örneği liderler. Tarihe geçen karizmatik liderler. Antik çağlardan günümüze kadar uzanan zaman diliminde, tarih sahnesinde birçok olay yaşandı. Ülkelerin, milletlerin kaderinde birçok dönüm noktası yaşandı. Atalete kapılan devletler, milletler bu sahneden yuvarlanarak düştü. Duruşu, görüşü, düşünce yapısı olgunlaşanlar ise adından bu gün bile bahsettiriyor.

Bir düşünsenize; Sultan Mehmed, “İstanbul’un surları çok yüksek, alamayız bu şehri” diyerek geri dönseydi, bu gün “FATİH” adıyla anılmazdı. Sultan Süleyman; hayalini kurduğu büyük imparatorluk için yola çıkmasaydı; bu gün “Muhteşem Süleyman” diye anılmazdı. Mustafa Kemal, “düşman çok kalabalık, çok üstün, her yer kuşatılmış, elden bir şey gelmez” deseydi; bu gün “ATATÜRK” diye bir lider tarih sahnesinde var olamazdı. Şimdi hayal kurma zamanı...

Şu halde peşinden koştuğumuz amaç ne? Hayatta; tozu dumana mı katmak istiyoruz, yoksa bunu yapanların arkasından bakmak mı?

Önce isteriz, sonra düşünürüz ve hayal etmeye başlarız. Hayal kurmak yanlış anlaşılıyor aslında. Bu kadar sorun varken, hayal etmenin ne yeri ne de zamanı diyebilirler size. Ya da “imkansızı” istiyorsun diyebilirler. Unutmayın ki, hayal gücü her engeli aşmanıza yardımcı olur. Karamsar hayaller kurmayın, bunun iyi bir sonucu olmaz. Önce bir şey hayal edilir. Sonra maddeye dönüşmesi için çalışma başlar... Büyük liderler, önemli buluşların sahipleri, önderler hayallerinin peşinden gitmeye korkmamıştır. Onların hayalleri, hedefleri haline gelmiştir. Hedefi olan insan, amacı olan insandır. Hayalleriniz sizi hayata bağlar, motive eder, enerji verir. Hayallerinize sahip çıkın.

Ne işle uğraşırsanız uğraşın, kaç yaşınızda olursanız olun mutlaka kuracağınız hayaller vardır.

(16)

ÇEKİM YASASI (NAM-I DİĞER SECRET)

Çekim yasası dediğimiz konu her ne kadar Rondie Bryne tarafından yazılan Secret isimli kitap ile gündeme geldi gibi gözükse de, aslında kişisel gelişim uzmanları uzun yıllardır bu konu ile ilgilenmekteydi.

Hiç; "aklıma gelen başıma geldi" dediğiniz oldu mu? Ya da "böyle olacağını biliyordum", "zaten her şey beni bulur, "neden bu kadar şanssızım", "bende tam seni düşünüyordum" dediğiniz oldu mu? Yada yaptığınız her hareketin, davranışlarınızın size mutlaka bir dönüşü olacağını düşündünüz mü? Yazdıklarımı okuduktan sonra, yukarıdaki cümlelerde başınıza gelen olayları nasıl kendinizin çektiğini anlayacaksınız.

BU SORULARIN CEVAPLARINI BİLİYOR MUSUNUZ?

 Neden bir insan üzgünken, diğeri mutludur?

 Neden bir insan zenginliğin sefasını sürerken, diğeri yoksul ve hüzünlüdür?

 Neden bir insan korkak ve endişeliyken, diğeri güven ve inanç doludur?

 Neden bir insanın güzel, lüks bir evi varken diğeri, derme çatma bir yerde yaşamak zorundadır?

Neden bir konuşmacı ilgi çekici ve popülerken, diğeri sıradan ve sönüktür? Neden bir insan işlinde ve mesleğinde bir dehayken, diğeri hayatı boyunca hiç bir şey yapmadan ya da başarmadan düşe kalka yürümeye çalışır? Neden bir insan amansız olduğu söylenen bir hastalıktan kurtulurken, diğeri iyileşemez? Neden bir insan mutlu bir evlilik sürerken, diğeri evliliğine mutsuzluk ve hayal kırıklığı yaşıyor? (Joseph MURHY, The Power Of Your Subconscious Mind)

(17)

ÇEKİM YASASI NEDİR?

Çekim yasası özet olarak; “Evren bir katalogdur, düşünün ve sahip olun" demektedir. Bu açıklama birçok insan tarafından kuşku ile karşılandı. İnsanlar bu tanım yüzünden yasaya ön yargı ile yaklaştılar. Fakat “ön yargı değil, son yargı” önemlidir. Biraz sabır gösterip ipuçlarını takip ettiğiniz zaman yasanın tıkır tıkır işlediğini göreceksiniz.

Bir düşünün, çocukluğunuzdan itibaren nasıl hayaller kurdunuz. İyi bir okul, sağlam dostluklar, güzel bir iş, mükemmel bir eş. Evet, herkesin böyle hayalleri vardır. Siz bu hayalleri düşünüp, tam bir inançla olacağına inanırsanız, beyniniz ve bilinçaltınız gerçekleşmesi için kusursuz bir şekilde çalışmaya başlayacaktır.

Unutmayın, düşünceler bilinçaltına ekilen bir tohum gibidir. Düzenli olarak o tohumlara bakar ve sularsanız, düşüncenizdeki kavramların gerçekleşmesine katkı sağlarsınız. Sürekli kötü şeyler düşünen, başarısızlıklara odaklanan insanlar, düşündükleri şeye kavuşur. Eğer bir işe “başaramam, bitiremem, kesin bir hata olacak” diye düşünerek başlarsanız; zaten bilinçaltınıza negatif sinyaller göndermiş olursunuz. Bedeniniz o işi yapmak istemez. Tersi durumda ise kendine güvenen ve pozitif düşünen herkes hayata 1-0 önde başlar.

Bir şeyi yapabileceğinizi ya da yapamayacağınızı söylediğinizde; her iki durumda da haklı olduğunuzu unutmayın. Her iki inanç da büyük güce sahiptir. Sorun hangi tür inançlara sahip olmak sizin için en iyidir ve bunlar nasıl geliştirilir? sorunudur.

Hayatınızdaki her şeyi bir anda ve tamamıyla değiştirecek tek güç, düşünce gücüdür. Siz bir şeyi başarmaya karar verdiğiniz anda, beyniniz o amaca ulaşmak için “neyi, nasıl kullanacağını”, “neyden, nasıl yararlanacağını”, “neyin işe yarayıp, neyin işe yaramayacağını” araştırmaya başlar.

(18)

Unutmayın; “hayatınızın kalitesi, konuşmanızın kalitesi kadardır. Konuşmanızın kalitesi ise düşündüklerinizin kalitesi kadardır.”

Hepimiz sınırsız bir güç ile birlikte yaşıyoruz. Tüm dünya, aynı fizik kurallarına bağlı. Dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın, hangi ülkede olursanız olun çekim yasası sizinle birlikte. Çekim yasası kişilere bağlı çalışmaz, değer yargıları yoktur, neyin iyi yada neyin kötü olduğu ile ilgilenmez. Yasa düşündüğünüzü çekersiniz demektedir. Bu yüzden düşünce yapımızı hep iyiyi, güzeli düşünecek şekilde yapılandırmalıyız.

İnsanoğlu vaktinin büyük bir kısmını düşünerek geçiriyor. Araştırmacılar günde 60.000 farklı düşünce üretebileceğimizi söylüyor. Biriyle konuşurken, televizyon izlerken, gazete olurken, ya da müzik dinlerken sürekli düşünüyoruz. Geçmişteki anılarımızı düşünüyoruz, geleceğe dair planlar yapıyoruz. Düşünmediğimiz bir an bile yok Hatta bilinçaltımız, uykuya dalmadan önce düşündüklerimiz üzerinde çalışmaya devam eder. En çok düşündüğünüz şey karşınıza çıkacaktır. Unutmayın yaşamınızdaki her koşul değişebilir.

“Birçok insan düşüncelerin frekansı olduğunu anlamıyor; oysa düşünceler ölçülebilirler. İşte bu yüzden, bir şeyi defalarca, defalarca ve defalarca düşünürseniz, örneğin; beğendiğiniz marka otomobile sahip olmayı, ihtiyaç duyduğunuz parayı kazanmayı, kendi şirketinizi kurmayı, ruh eşinizi bulmayı... Ve dilediğiniz zihninizde canlandırmanız gerekli frekansı tutarlı bir biçimde yaymaya başlarsınız.”

- JOHN ASSARAF -

Bilinçaltınıza paranın zor kazanılacağına dair bir inanç yerleştirdiyseniz, gerçekten zor para kazanırsınız. Parasal sıkıntılar yaşıyorsanız bilin ki; bilinçaltınızda paranın kolay kazanılmadığına dair düşünceler hakim olduğu içindir. Böyle bir

(19)

durumda karşınıza çıkan fırsatları paraya çevirmek için çok fazla çaba göstermeniz gerekecektir. Para kirli ya da kötü bir şey değildir, ama siz böyle düşünürseniz...

Bir araba mı istiyorsunuz? O arabaya ulaşmanın binlerce yolu var. Mükemmel bir insanla mı tanışmak istiyorsunuz, karşınıza çıkması için binlerce yol var. Para mı istiyorsunuz, kazanmak için binlerce yol var. Bu saydıklarıma sahip olanlar nasıl başardı? Onların bir günü 24 yerine 30 saati mi yaşadılar? Başarılı insanlar bir ayı 30 gün değil 40 gün mü yaşadılar. Tabiî ki hayır. Evrenin fizik kuralları var, bu kurallar herkes için eşit çalışıyor. Hepimiz eşitiz, evren herkese adil davranıyor. O halde neden ben başaramıyorum diye düşünmeyin, enerjinizi bu konuyu düşünerek harcamayın. Ne istediğinizin önemi yok, hedefin büyüklüğü önemli değil. Nelere sahip olmadığınızı değil, nelere sahip olmak istediğinizi düşünün. Bırakın evren sizin için çalışmaya başlasın.

Düşünüyorum, öyleyse varım. (Descartes)

Hayat geçmişte değil, gelecekte değil “an” da yaşanır. Tam olarak şu an da yaşanır. Seçeceğiniz yol bir sonraki adımınızı belirler ve bir yola girersiniz. Sizin yaptığınız seçimler hayatınızı şekillendirir. Fikirlerinize tutunun.

Diyelim ki hayatınızla ilgili bir seçim yapmanız gerekiyor. Bir tercih yaparsınız ve o yola girersiniz. Sonra bir tercih daha yaparsınız ve bir tercih daha. İnsanlar seçimlerini yaşar, seçimler ise düşüncelerle belirlenir. Gece boyunca 200 kilometre yol gitmeniz gerekiyor ama farlar sadece 20 metre önünüzü aydınlatıyor. Bu durumda 200 kilometre yolu nasıl gideceksiniz? Cevap çok basit sizin 20 metre önünüzü aydınlatan farınız, 200 kilometre boyunca yanarsa yolculuk tamamlanmış olur. Hayatta böyledir. Düşüncelerimiz neticesinde yaptığımız seçimler yolumuzu aydınlatır. Shakespeare: "Hiçbir şey iyi veya kötü değildir, bir şeyi iyi veya kötü yapan düşüncedir" demiştir.

(20)

Burada yazdıklarımız yanlış anlaşılmasın. Yaratmak Allah’a mahsustur. İnsan münferit olarak hiçbir şey yaratamaz. Allah insana cüzi bir irade vermiştir, karar verme yeteneği vermiştir, akıl vermiştir, muhakeme yeteneği vermiştir, hedef seçme yeteneği vermiştir, irade vermiştir, mantık vermiştir, kararlılık vermiştir,. Siz tüm bu özellikleri kullanarak, düşünüp karar verir ve hedefinizi doğru seçerseniz; hayatınız daha mükemmel hale gelecektir.

Bu yazıyı okuduktan sonra hedeflerinizi, hayatınızın amaçlarını, ne yapmak istediğiniz bir kağıda yazın. Üşenmeyin hemen yazın. İsterseniz bilgisayarınızda bir dosya olarak kaydedin fark etmez. İnanın bana, bu işlemi tüm kişisel gelişim uzmanları da uyguluyor. Şimdi bu hedefleri her zaman göreceğiniz bir yere asın. Burada gerçekleştirdiğiniz her hedef için kendinizi takdir edin, kendinize küçük bir ödül verin hatta kendinizi biraz da şımartın. Şu an yaşadığınız hayat geçmişte aldığınız kararların neticesindedir. Bu gün alacağınız kararlar ise geleceğinizi şekillendirmeye başlayacak. Plan yapmadan yol çıkmayın. Strateji, belirlemeden bodoslama bir hayat yaşamayın. Düşünün, isteyin, hedefler belirleyin.

(21)

Bazı insanlar, paratoner gibi olduğunu ve tüm aksiliklerin, kötü olayların kendilerini bulduğunu söyler. Böyle bir şeyin olması imkansız, bir o kadar da anlamsız. Hatta hayatın anlamına ve bütünlüğüne ters. Neden tüm insanlar mutluyken bazıları her türlü aksilikle, tersliklerle baş başa kalsın  Bu düşünce yapısındaki insanlar, kendi kendilerini zor durumda bırakıyorlar. Yapmaları gereken tek şey; hayatın her alanında olumlama yapmak. (Olumlama cümlelerini başka bir sayfa da detaylı olarak açıklayacağım.)

Kötü olaylarla karşılaştığınızda hemen ümitsizliğe kapılmayın. Unutmayın, çözüm, sorunun içinde gizli. Hayatımızda her şey her zaman yolunda gitmeyebilir. Gün içinde gerek işyerinde, gerek ilişkilerimizde bazı sorunlar ile karşılaşabiliriz. Bu sorun nasıl hayatımıza bizim vesilemizle girdiyse ve gelip bizi bulduysa; yine bizim sayemizde ve bizim bulduğumuz yöntemle çözülecek ve hayatımızdan çıkacaktır. Madem ki bu sıkıntı bizi buldu, onu bir defa hayatımıza çektik; çözümünü de biz bulacağız. Size tavsiyem, sorunlar karşısında homurdanmayın ve şikayet etmeyin. Şikayet etmek hiç bir sorunu çözmez, aksine motivasyonunuzu bozar.

Size burada anlatacaklarım; motivasyon vermek için yada tüm gününüzü pembe hayaller kurarak geçirmenizi önermek için değildir. Şunu bilmemiz gerekiyor; hayatta bir bedel ödemeden hiçbir şeye sahip olamayız. Çalışmadan başaramayız, karşımıza çıkan fırsatları iterek başarılı olamayız, camdan bakıp onu istiyorum, bunu istiyorum diyerek de başarılı olamayız. Secret bir hayat disiplinidir, bir yaşam tarzıdır. Kişinin düşüncelerini yöneterek hayatını mükemmel hale getirmesidir. Secret bize düşünmenin, istemenin arzulamanın önemini anlatıyor. Tüm icatlar, bilimsel buluşlar düşünceden, hayalden, arzudan doğmadı mı? Ne düşünürsek oyuz. Biz her neysek düşüncelerimizden doğar. Bu durumda keyifli şeyler düşünmek, insana mutluluk verir. Olumsuz düşünceler ise bizi strese sokar, metabolizmamızı bozar, organik olarak bedenimizi yaralar.

Düşüncelerimizle biz dünyamızı yaparız. - Buda -

Günlük hayatımızın bir parçası olarak dilekte bulunmayalı ne kadar zaman oldu? Acil durumlarda, tehlike ve sıkıntı anında, hastalıkta, ölüm kapıyı çaldığında, dualar dilimizden dökülmeye başlar. Dualar tabi ki sıkıntı anında işe yarar,

(22)

imdadımıza yetişir. Ancak onu yaşamımızın vazgeçilmez ve faydalı bir unsuru haline getirmeliyiz. Neden sıkıntı anını bekliyoruz? Dileklerimiz; yürekten istediğimiz sürece karşılık bulur. Tek yapmamız gereken şey; elde etmek istediğimiz güzelliklerle zihinsel ve bütünsel olarak birleşmektir.

Benzer benzeri çeker. Kötü düşünceler, kötü olayları, güzel ve pozitif düşünceler ise güzel olayları çeker. Ne yaparsanız yapın olumlu düşünün. Olumlu düşüncenin gücü, olumsuz, negatif bir düşünceden 100 kat daha fazladır. Hayatın güzel olduğuna inanın, hayattan zevk almaya bakın. İnsanoğlu sürekli bir şeyler düşünüyor. Siz bolluk, refah, mutluluk, sağlık, huzur kavramlarını düşünün. Her şeyden önemlisi sevgiyi hayatınızın amacı haline getirin.

Mutlu olmanın yolu, mutlu etmekten geçer. Evrende; almak için vermek, vermek için sevmek gereklidir.

(23)

ÇEKİM YASASI NASIL ÇALIŞIYOR?

“Çekim Yasası nasıl çalışıyor?” Bu sorunun cevabını anlamak için, evreni anlamamız, yaşamı anlamamız, insanın ne olduğunu anlamamız gerekir. Eski çağlardan beri; kişinin kendini tanıması, bilmesi büyük bir erdem olarak bilinir. Şimdi bir düşünün; insan dediğimiz varlığın içinde milyonlarca hücre, mükemmel çalışan bir sinir sistemi ve iletişim ağı, kusursuz bir bilinç, inanılmaz bir zeka var. Bununla birlikte ruh dediğimiz ve ne olduğunu tam olarak bilmediğimiz bir varlıkla iç içe yaşıyoruz.

Sevgi, mutluluk, aşk, gibi güzel duyguları içimizde barındırdığımız gibi, nefret, kin, öfke, kıskançlık gibi kötü duygular da bizimle yaşıyor. Yasanın bizim lehimize çalışmasını sağlamak için; hayatı sevmemiz, vermeyi bilmemiz, mutluluğun peşinden gitmemiz gerekiyor. Neden? diye soruyorsanız, yazının devamını okumanızı tavsiye ederim.

Birde evrene göz atalım. Yıldızlar, gezegenler, galaksiler, gök taşları ve sonsuz bir boşluk var. Çok hoşuma giden bir sözü sizinle paylaşmak istiyorum: “her Adem, bir alem.” Bu söz ile; koskoca bir kainatın dürülerek insanın içine yerleştirildiği vurgulanmak isteniyor. Yaşadığımız evrende hemen her şey birbiri ile etkileşim halinde. En küçük zerreden en büyük küre ye kadar her şey iç içe geçmiş durumda. Hepimiz büyük insanlık ailesinin bir ferdi, aynı zamanda sonsuz evrenin içinde bir noktayız. Evrendeki her olay; kendisinden önce ve sonra gelen olayla bağlantılıdır.

(24)

Çekim yasası sizin emrinizde.

Gelelim yasanın çalışma prensibine:

1. İSTEMEK

Ne istediğinizi netleştirin. Yasanın çalışması için ne istediğinizi kesin ve net olarak bilmelisiniz. İstediğiniz şeyin neye benzediğini, özelliklerini, nasıl görüneceğini, neler hissedeceğinizi belirleyin. Bilinçaltına isteğiniz ile ilgili tohumları ekin. Bunu yaparken, olsa da olur, olmasa da olur şeklinde yanlış düşüncelere kapılmayın. Ya da muallakta kalan isteklerde bulunmayın.

İsteğinizi her zaman göreceğiniz bir yere yazmak da faydalı olur. Baktıkça hatırlar, hatırladıkça düşünmeye ve odaklanmaya devam edersiniz.

İsteyin, bu evrende her kese yetecek kadar bolluk, bereket var.

İsteyin, idealleriniz için, hayalleriniz için, geleceğiniz için isteyin ve isteyin.

Arzu ettiğiniz şey her ne ise, herkesin ve her şeyin mutluluğuna, iyiliğine hizmet edecek şekilde hayatınıza girmesini dilemelisiniz. Bunu kalbinizin derinliklerinden istemelisiniz. Bununla birlikte, başka insanlara zarar verecek şeyler düşünmek, kin, öfke, intikam gibi kötü duygulara esir olmak evrenin sizin için çalışmasını yavaşlatır. Tüm isteklerinizde yatan ana fikir, olumlu düşünmek ve evrene sevgiyle bakmak olmalıdır.

Örneğin sırf başka bir insan da var diye bir şeye sahip olma fikrinin altında, kıskançlık vardır. Kıskançlık ise insanı ve insana ait tüm duyguları, ateşin mumu eritip bitirdiği gibi yok etmektedir.

(25)

Eğer bir şeyi isterseniz ve bunu düşünmeye başlarsanız; bu istekle ilgili sinyalleri evrene göndermeye başlarsınız. Bu andan itibaren, bilinçaltınız ve zihniniz isteğinizi yerine getirmek için çalışmaya başlar. Bunun en somut örneği “algıda seçicilik” kavramıdır. Bir ev almak istediğinizi düşünelim. Caddede yürürken nerede satılık daire ilanı var ise gözünü o noktalara kayar. Gazetenin satılık ilan köşelerine gözünüz kayar. Arkadaşlarınızla ev konusunda sohbetler yapmaya başlarsınız. Normal zamanda yürüyerek geçtiğiniz sokakta, ev arama fikrini düşünerek geçerseniz daha önce görmediğiniz, dikkat etmediğiniz tüm ilanları görmeye başlarsınız. Gerçekten karar verir ve isterseniz, yapamayacağınız şey yoktur.

"Kendi varlığını bile amacına feda edebilen insan iradesi karşısında hiç bir şey direnemez." - BENJAMIN DISRAELI -

Hayatınız, yeni, tutarlı ve adamış bir karar verdiğiniz anda değişir. Kaderiniz karar anlarınızda biçimlenir. Hani derler ya “bir şeyi kırk defa söylersen olurmuş.” Bende odaklanın diyorum, ne kadar çok düşünürseniz, bilinç altında o kadar derine yerleşir bu tohum.

(26)

İsteğinizle ilgili güzel bir karar verin ve ciddi olun. Birkaç gün sonra değiştirmek zorunda olacağınız şeyler istemeyin.

Kaderinizi kontrol eden üç karar şunlardır:

1. Nelere odaklanacağınıza karar vermek.

2. Bir şeyin sizin için ne anlam taşıdığına karar vermek.

3. İstediğiniz sonuçlara ulaşmak için ne yapacağınıza karar vermek.

Düşünün ve isteyin. Allah kalbinizdeki en gizli şeyleri bilir ve yine Allah hazineleri geniş olan, hesapsızca dağıtandır. Şimdiye kadar sahip olduklarınıza bir baksanıza!

2. İNANMAK

İsteğimizin gerçekleşeceğine kesinlikle inanmalıyız. Onu elde edeceğimize inanmalıyız. Günde birkaç defa gözlerimizi kapatıp isteğimizi düşüneceğiz. Örneğin bir ev almayı istiyorsanız, o ev için şimdiden bir eşya alabilirsiniz. Çok büyük bir şey almanıza da gerek yok. İsteğimizin nasıl gerçekleşeceği ile meşgul olmadan sadece gerçekleşeceğine inanın.

Bize her şeyin nasıl olduğunu, neyin mümkün, neyin imkansız olduğunu, neyi yapabilip, neyi yapamayacağımızı İNANCIMIZ söyler. Her eylemimizi, her düşüncemizi, her duygumuzu İNANCIMIZ biçimlendirir. Sonuçta hayatımızda gerçek ve kalıcı değişiklikler yaratabilmek için, önce inanç sistemimizi değiştirmemiz gerekmektedir. İnanç sisteminin kontrolünü ele almadıkça, standartlarınızı istediğiniz kadar yükseltin, onlra destekleyecek inancı içinizde bulamazsınız...

(27)

Çekim yasasına göre düşünülen şeyden kopulmadığı sürece o şeyin gerçekleşme ihtimalini arttırırsınız. İster pozitif ister negatif bir düşünce olsun odaklandığınız sürece size yaklaşır.

Çekim yasası çalışmaya başladığında; bildiğimiz fiziksel hayatta zaman kavramı olduğu için belli bir süreye ihtiyaç duyar. Olaylar birbiri ardına dizilecek, o olaylarla ilgili olan kişilerin de en yüksek hayrını gözetecektir. Bu çok boyutlu, çok ilmekli bir örgü gibidir. Bu örgü süresince sabırla beklemelisiniz. Beklemek, aynı zamanda başkalarının da hakkına, süreç boyunca evrene ve Yüce Yaratan’a saygı duyduğunuzu gösterir.

Beklemenin en güzel tarafı ipuçlarını takip etmektir. İsteğinizle ilgili her gün küçük küçük ipuçları görmeye başlarsınız. Yukarıda da bahsettiğimiz; gibi odaklandığınız şeyle ilgili olaylar, kişiler konuşmalar çıkar karşınıza. İşte bu küçük ipuçlarını takip ederek her geçen gün isteğinize yaklaşacaksınız. İyi bir gözlemci olun.

Hayalinizde ne kadar ısrarcı olursanız, o kadar başarılı olursunuz. İki dakikalığına bir ev almayı mı düşündünüz, yasa sizin için iki dakika boyunca çalıştı. Gelecekte kavuşacağınız ev için şartlar oluşmaya başladı.

Sizden değişik bir bakış açısı ile evreni gözlemlemenizi isteyeceğim. Allah her an yaratmaktadır. Kainatı yarattığı “OL” emrinden bu güne kadar ve bu günden kıyamete kadar yaratmaya devam etmektedir. Yaşadığımız her an, her şey, her olay Allah tarafından yaratılıyor. Kuşları havada tutan güç ne, peki bize soluk aldıran güç, karşımıza çıkan bir fırsat, başımıza gelen bir olay... Bu örneklerden milyonlarca verebilirim size. Allah her an yaratmaktadır. Eğer bu yaratma faaliyetinden bir an vazgeçerse, işte o zaman kainat tespihinin ipi kopar ve boncuklar yani gezegenler etrafa saçılır. “O ki yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı” (Bakara suresi 29)

İstediğinizi, dileğinizi elde ettiğinize inanın. Onu evrenden istediğiniz andan itibaren o sizin!

(28)

Dileğinizin nasıl gerçekleşeceği, evrenin onu size nasıl getireceği, sizin sorununuz ya da meseleniz değildir. Evrenin bunu sizin için yapmasına izin verin. Siz sadece güçlü bir duyguyla isteyin, güven içinde isteğinizin frekansını evrene yayın. Kontrolü Evren’e bıraktığınız takdirde, size verilenlere şaşıracaksınız, gözleriniz kamaşacak. Bu nokta, sihir ve mucizelerin gerçekleştiği noktadır.

3. ÇALIŞMAK VE FIRSATLARI DEĞERLENDİRMEK

Daha önce de dediğimiz gibi. Evrende bir şey almak için bir bedel ödemelisiniz. İsteğinizin gerçekleşmesi için karşınıza çıkacak fırsatları değerlendirin.

Bir iş mi arıyorsunuz, görüşmeye davet edildiğinizde gidin. Ev mi almak istiyorsunuz, fırsatları değerlendirin. Mükemmel bir insanla mı tanışmak istiyorsunuz, onu görünce merhaba diyin.

Gün boyunca koltukta oturup hiçbir faaliyet göstermeden isteğinize kavuşacağınızı söyleyenler, size yalan söylüyor !...

Hayal edin, isteyin, çalışın, çabalayın, emek harcayın. Ama önce hayal edin.

4. DUYGULAR VE HİSLER

Hislerimiz; ne düşündüğümüzden haberdar olmamız için bize verilmiş en müthiş armağandır, kılavuzdur. İyi şeyler düşündüğünüzde, kendinizi kötü veya berbat hissetmeniz mümkün değildir. Duygularınıza dikkat edin ve olumsuz hislere sahipseniz hemen fark edip olumlu düşünce ile değiştirin! Olumlu duygular yaşadıkça (sevinç, minnettarlık, hoşgörü ve sevgi…) daha fazla olumlu duygu ve olguyu yaşamınıza çekeceksiniz. Çünkü, benzer benzeri çeker.

(29)

İsteğinize kavuştuğunuz anda ki durumunuzu düşünün. O an hissettiğiniz mutluluğu düşünün. Yeni bir ev alsanız ne kadar sevinirdiniz veya mükemmel bir kız bayan ile tanıştığınızda, ona aşık olduğunuzda ne hissederdiniz. İşte şu anda bu ruh haline bürünerek, tam anlamıyla isteğinize kavuştuğunuz andaki duygularınızı yaşayın. Bunu yaparsanız evrene gönderdiğiniz mesaj daha hızlı ulaşır.

İnsan beyni tıpkı bir yönetmen gibidir. Bir film yönetmeni korku filmi çekmek istiyorsa ses, ışık, kostüm ve oyuncuları bu senaryoya göre hazırlar. Aynı şekilde siz kendinizi kötü hissetmek istiyorsanız, beyniniz tıpkı bir film yönetmeni gibi; bedeninize sürekli negatif sinyaller gönderir. Böylece yüzünüz asılır, omuzlarınız düşer, bakışlarınız donuklaşır. Bu ruh halinden kurtulmanın tek yolu, hislerimize kulak verip iyi ve güzel şeyler düşünmektir.

Kötü şeyler hissettiğimizde Evren bize “kötü şeyler düşünüyorsun”, “Dikkat! şu an düşündüğün şeyi değiştir, olumsuz frekans kayıtta. Frekansı değiştir. Dikkat! Geri sayım başlamıştır” der. Bir daha kötü şeyler hissettiğinizde Evren’in sinyaline kulak verin. O an, size gelen iyilikleri “olumsuz frekansta olduğunuz için engellediğiniz an’dır.” Derhal olumlu düşüncelere yoğunlaşın, kendinizi iyi hissetmeye başladığınız anda yeni bir frekansa geçtiğinizi; Evren’in de bunu onaylayarak size olumlu hisler gönderdiğini anlayacaksınız.

Siz istediğiniz, inandığınız ve ona zaten sahip olduğunuzu bildiğiniz için Evren onu “görünür kılmak için” hemen harekete geçecektir. Siz; dilediğiniz anda, ona sahipmişsiniz gibi davranın, öyle konuşun ve öyle düşünün. Gerçekmiş gibi davrandıkça, duruma inanmaya başlayacaksınız. Dileğinize ulaşmış olma frekansını yayın. Çünkü Evren bir aynadır ve düşündüğünüzü size aynen yansıtır. Bunu

(30)

yaptığınızda; Çekim yasası koşulları, insanları ve olayları etkili bir biçimde harekete geçirecek, sizin dileğinizi elde etmenizi sağlayacaktır.

Güven, en etkili gücünüzdür. Elde etmekte olduğunuza inandığınızda, hazır olun ve başlayan sihri izleyin! Katalogdan bir şey ısmarladıysanız rahat olun, o zaten sizin, siparişiniz size ulaşacak ve sizin hayatınızın bir parçası olacak. Düşünün; size bir mirasa konduğunda, piyangodan en büyük ikramiye çıktığında parayı nakit olarak elinize almadan önce de onun size ait olduğunu bilirsiniz. Şimdi de, istediğiniz şeyleri hissederek ve onları sahip olduğunuzu duyumsayarak, onlar üzerinde hak iddia edin. Bunu yaptığınızda Çekim Yasası bir kez daha koşulları, insanları ve olayları etkili bir biçimde harekete geçirecek, sizin dileğinizi elde etmenizi sağlayacaktır. Örneğin: Mükemmel kilonuzdaymışsınız gibi konuşun, davranın, tartının üzerine o mükemmel kilonuzu yazın, mükemmel vücut ağırlığına sahip kişileri bulun övün, onlara ilişkin olumlu duygular besledikçe mükemmel kilonuzu çağırırsınız.

Mutlu olduğunuz, kendinizi iyi hissettiğiniz zamanları değerlendirin. Mutlu olduğunuzda, daha çok iyi şeyi, güçlü bir biçimde kendinize çekeceğinizi unutmayın.

5. ŞÜKRAN VE MİNNETTARLIK

Her sabah uyandığımızda, gün elimizde olan, sahip olduğumuz her şey için minnettarlık duymalıyız. Yüce yaratıcıya, verdiği her şey için şükretmeliyiz. Aldığımız ufacık bir hediye için, arkadaşımıza teşekkür ettiğimiz gibi, sahip olduğumuz her şey ama her şey için kainatın yüce yaratıcısına, tek hakimine şükretmeliyiz. Böylece elimizdekilerin kıymetini anlar, duygusal açıdan tatmin oluruz. Şükran duygusu bizi mutlu edecek ve hayata bakış açımızı pozitif tutmaya yarayacaktır.

Sevgi ve şükran, tüm hastalıkları ortadan kaldırabilir. Sağlıklıyken şükreden bir insan, hem sağlık nimetinin karşılığında minnettarlığını bildirir, hem de sahip olduğu bu sağlıklı bedeni muhafaza etmek için elinden geleni yapar.

(31)

Hepimiz, DNA’larımıza işlenen bir kodla dünyaya geliyoruz. Bu temel bir programın adına “kendi kendini iyileştirme” deniyor. Yaralandığımızda yaralar kendiliğinden kapanıyor, bakteriyel enfeksiyon geçirdiğimizde bağışıklık sistemimiz kendi kendine iyileştiriyor. Bağışıklık sistemi kendi kendisini iyileştirmek için tasarlanmıştır. Tüm bunlar bizim bilgimiz dışında bilinçaltımız tarafından yapılıyor.

Vücudumuz milyonlarca hücreyi yeniler ve aynı zamanda milyonlarca yeni hücre yaratır. Bir yılsonunda insan bedeninin tamamı yenilenmiş olur. İnsanın karşılaştığı tüm kötülüklerin, hastalığın, fakirliğin ve mutsuzluğun nedeni, kusurlu düşüncelerdir. Olumsuz düşüncelerin ve stresin, insan bedenine ve beyin fonksiyonlarına ciddi zararlar verdiği ispatlanmıştır. Bunun nedeni; duygu ve düşüncelerimizin sürekli bir araya gelip, yeniden organize olup bedenimizi baştan yaratmalarıdır.

Çekimi gerçekleştiren yalnız görüntü değildir, bunları hissetmektir. Bolluğu, bereketi, sevgiyi, sevinci hissetmelisiniz. “Şimdi buna sahibim” imgesi ve duygusu ile.

(32)

“şükrettiklerinizin listesi”ni yapın. Bunu yapmak, enerjinizi ve dolayısıyla düşüncelerinizi değiştirecek.

Her yüne şükran duygularıyla başlayın ve en küçük şeyler için bile muhakkak teşekkür edin. Şükretme konusunda alıştırma yapmak, bolluk ve bereketi çekmek için en önemli iletişim hatlarından birini oluşturmak demektir. Dünyadaki her şeyin değerini bilip, onları kutsarsanız; olumsuzlukları ve uyuşmazlıkları yok ederek, kendinizi en yüksek frekans olan sevgiyle aynı frekansa getirirsiniz.

Hayatta hiç bir şey için bunalmanız gerekmiyor. İsteyin yeter! Evreni kendiniz için hazırlanmış bir katalog gibi görün, istediğinizi seçin: “Bu deneyimi yaşamak isterim”, “hayatımda böyle bir insan olmasını isterim..” diyerek evrene direktif verin. Sadece 1 kez “olacağına emin olarak” isteyin yeter. Örneğin; Şişmansanız, “kilo vereye” değil, “mükemmel kiloyu ve ideal bedeni” kendinize çekmeye niyet edin. Bunun için; sizin için mükemmel olan kiloya ulaştığınızda, bedeninizin görüntüsünü beyninizde imgeleyin, o kiloda çekilmiş fotoğraflarınız varsa sık sık onlara bakın, ya da bu bedendeki başkasının fotoğraflarına.

6. ALMAK:

Siz bir bilgisayarda çalışıyor olsanız ve sürekli elektrik kesilse işinizi yapabilir misiniz? İnsanlar bu kesintiler yüzünden sekteye uğrar, coşkusunu yitirir, hevesini yitirir, dikkati dağılır, imajlarını kaybeder. Bu yüzden mümkün olduğunca hedeflerinize odaklanmanız gerekir.

Çekim Yasasının temelinde VERMEK vardır. Zaten evren verme sistemi üzerine kurulmuştur. Bilinmeyen sürekli olarak bilinene bir akış halindedir. Evren verme eğilimindedir. Çiçekler büyür. Yağmurlar yağar. Güneş doğar. İnsanlar verir paylaşır. Bütün evrende doğal olan VERME eylemidir.

(33)

Kendinizi iyi hissettiğinizde, Evren’den istediklerinizle aynı frekansa geçersiniz. Kendinizi bu frekansa geçirmenizin en hızlı yollarından biri de “Şu an isteğimi elde ediyorum. Yaşantımdaki bütün iyi şeyleri şu an alıyorum. Şu an –arzunuzu söyleyin- alıyorum” demektir. Arzunuzu elde etmiş olduğunuzu hissedin. Düşlediğiniz şeye sahip olduğunuz duygusunu yaratmak için yapmanız gereken ne varsa yapın ve bu duyguyu hatırlayın: Düşlediğiniz o arabanın deneme sürüşüne gidin, arzu ettiğiniz o evin içini gezin, bir şeyler alın… Sonra, içgüdülerinize güvenin.. Evren size ilham verir ve elde etme frekansında sizinle iletişim kurar. Sezgisel ve içgüdüsel hisleriniz olduğunda onları izleyin; Evrenin sizi manyetik bir biçimde istemiş olduğunuz şeyi elde etme noktasına doğru götürdüğünü anlayacaksınız.

Kendinizden memnun olmalısınız, eğer sahip olduğunuz bedenden dolayı kendinizi mutsuz hissederseniz, bu bedenden dolayı mutsuz olmayı kendinize çekersiniz. Bedeninizin her santimetrekaresini övün, sahip olduğunuz mükemmellikleri düşünün, bunları düşündükçe kendinizden memnun olacak, mükemmel kiloda olmanın hoşnutluğunun frekansını yakalayacaksınız. Yemek yerken sadece yemek yeme deneyiminin keyfine odaklanırsanız, aldığınız besinin bedeniniz tarafından mükemmel bir biçimde sindirilecek ve bedeninizin bundan alacağı sonucun kusursuz olacaktır.

İsteğinizin gecikmesi durumunda; karamsarlığa, kötü düşüncelere kapılmayın. İsteyin, inanın, hissedin ve ALIN.

Hayatımızı tümüyle değiştirmek, sevinç, coşku ve bolluk içinde yaşamak için, Kendinizi her zaman sakin, huzurlu ve güvenli hissetmek için,

İhtiyacınız olan kişileri, olayları, nesneleri kendinize çekmek ve onlarla mükemmelleşme yolculuğunuzda birlikte olmak için,

Kendinizi yargılamadan ve hiç kimseyi yargılamadan yaşamak için, İnsanların “ Bu bir mucize” diyebilecekleri işleri küçük bir adımla başarabilmek için,

Ve barış dolu, güvenli bir dünya oluşturmak için...Ne mi yapmanız gerekiyor? DÜŞÜNÜN (R.Şanal)

(34)

Hayata karşı tavrınız olumlu ve umut dolu olsun. Çevrenizdeki her şeyin sonsuz mükemmellik içinde var olduğunu görmeye çalışın. Bu bir iyimserlik oyunu değildir. Aslında gerçeğin ta kendisidir. Ancak bakışlarını olayların içine çevirebilen, onların sebeplerini yansız olarak görebilen insanlara özgüdür. Bu, bir annenin çocuğuna hissettiği o güzel duygunun eşidir.

Anne de çocuğunun büyüyeceğine, iyi ve akıllı bir insan olacağına dair sarsılmaz bir inanç ve umut içindedir. Siz de kendinize ve başkalarına karşı aynı inancı besleyin.

Her şeyi biz seçiyoruz. Yaşamınızı görülmeyen kuvvetlerin şekillendirdiğini düşünmeyin. Yaşamınızı siz şekillendiriyorsunuz. Ne şeytan, ne melekler ne de başka bir şey. Bütün yaşamınıza siz şekil veriyorsunuz. Çünkü Allah kimseye taşıyamayacağı yükü vermez.

Hayat; vermek üzerine

kurulu. Beklentisiz,

karşılıksız ve koşulsuz

vermek....

Hayat; minnettarlık ve

şükür üzerine kurulu.

Karşılıksız, ve hesapsız

veren ALLAH’a karşı

şükretmek, minnettar

olmak...

(35)

BİLİNÇ VE BİLİNÇALTI

Hepimizin içinde; doğduğumuz andan itibaren var olan büyük bir güç var. Bu güce kavuşmak için sadece zihin gözümüzü açmamız gerekiyor. Bu büyük hazine sayesinde kendi içimizde güzel, keyifli, bereketli ve mutlu bir hayat yaşayabiliriz. Birçok insan; bu güçten ya da nasıl harekete geçireceğinden habersiz olduğu için kendi potansiyelini kullanamaz.

Bilinçaltınızın faaliyeti karşısında yetenek kazanmadan önce, onun prensiplerini anlamalısınız. Kimya, fizik ve matematiğin prensipleri işleyiş bakımından bilinçaltının faaliyetlerinden farklı değildir. Kimyasal ve fiziksel güçleri kullanmak isterseniz, bu alandaki prensipleri öğrenmeniz gerekir. Bilinçaltının gücünü kullanmak istiyorsanız, onun da prensiplerini öğrenmelisiniz.

Örneğin ısınan madde genleşir. Bu; her yerde, her zaman her koşulda geçerlidir. Isıttığınız bir parça çelik genleşir, bu çeliğin Çin’de, İngiltere’de, Hindistan’da olması önemli değildir.

Bilinçaltınız bir prensiptir. Yaşadığınız deneyimler, olaylar, içinde bulunduğunuz koşullar ve eylemler düşüncelerinize tepki olarak bilinçaltınız tarafından üretilir.

(36)

Zihninizi bir bahçe olarak düşünün, kendinizi de bahçıvan. Farkında olmadan, gün boyunca bilinçaltımıza tohumlar ekiyoruz. Bilinçaltı ise bu tohumların filizlenip büyüyeceği verimli bir toprak parçası gibidir. Gül ekerseniz, gül toplarsınız, kaktüs ekerseniz de kaktüs toplarsınız. Şimdi, huzur, mutluluk, sevgi başarı tohumları ekin. Yani bu kavramlar üzerinde düşünün, tüm benliğinizle kabul edin. İnanın bana muhteşem bir ekin biçeceksiniz. Sizler; İç dünyanız ile dış dünyanızı şekillendiriyorsunuz.

Yaşamınızdaki olayları değiştirmek için, önce nedenini değiştirin. Diğer bir deyişle düşüncelerinizi değiştirin. Hayatınızdaki kafa karışıklıklarından, uyumsuzluklardan, sınırlamalardan kurtulmak için nedeni ortadan kaldırın. Bu neden; bilinçaltınızda teşvik ettiğiniz düşünce ve imgelerdir. Neden değişirse, sonuçta değişir.

Bilinç geminin kaptanı gibidir, gemiyi yönetir. Gemide görevli tüm personele emirler gönderir. Geminin nereye gittiğini kazan dairesindekiler ya da güvertedeki mürettebat bilmez, onlar sadece komutları uygular. Eğer kaptan hatalı bir karar verirse; gemi karaya oturur.

Kaptan gemisinin efendisidir, istekleri yerine getirilir. Aynı şekilde bilincinizde geminizin yani bedeninizin efendisidir. Bilinçaltınız, ona bilinçaltınızın inandıklarını ve doğru kabul ettiklerini esas alarak verdiğiniz emirlere uyar. Emirleri sorgulamaz.

Eğer kendinize sürekli, “buna param yetmez” diyorsanız, bilinçaltınız sözünüzü dinler. Siz “gücüm yok, yapamam” demeye devam ettikçe, bilinçaltınızın emirlerinize uyacağından emin olabilirsiniz. Hayatınız boyunca bütün bunların yoksulluğunu çeker ve koşulların bunu gerektirdiğine inanırsınız. Halbuki bu koşulları sizler meydana getirdiniz.

(37)

Bilinciniz neyin doğru olduğunu varsayar, neyin doğru olduğuna inanırsa, bilinçaltınız onu doğru kabul eder ve gerçek kılmaya çalışır. İyi şansa, ilahi yol göstericiliğe, dığru eyleme ve hayatın nimetlerine inanın - JOSEPH MURPHY -

ZİHİN NASIL ÇALIŞIR

Zihniniz en değerli varlığınızdır, hazine sandığınızdır ve her zaman sizinle birliktedir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, zihnin iki aşaması vardır: Bilinç ve bilinçaltı. Bilincinizle düşünürsünüz; alışkanlık haline getirerek düşündüğünüz her şey, daha sonra düşüncelerinizin doğasına bağlı olarak bilinçaltına geçer.

Hatırlanması gereken en önemli nokta şudur: Bilinçaltı bir fikri kabul ettiğinde, bunu yerine getirmeye başlar. Bilinçaltı yasasının iyi ve kötü fikirler için aynı şekilde işlemesi, şaşırtıcı ve hassas bir gerçektir. Bu yasa olumsuz bir biçimde uygulandığında; başarısızlığın, hayal kırıklığının ve mutsuzluğun nedenidir. Alışılmış düşünce biçimimiz yapıcı olduğunda ise son derece başarılı ve zengin olursunuz.

(38)

BİLİNÇ VE BİLİNÇALTI ARASINDAKİ FARKLAR

Bilinç ve bilinçaltınızın iki zihin olmadığını unutmayın, onlar bir zihinde iki faaliyet alanıdır. Bilinciniz akıl yürüten zihindir. Zihnin seçim yapma safhasıdır. Örneğin, kitaplarınızı, evinizi, eşinizi seçersiniz. Bütün kararlarınızı bilincinizle verirsiniz. Öte yandan hiçbir bilinçli seçim yapmazsınız da, kalbiniz otomatik olarak çalışmaya devam ederi; sindirim, dolaşım ve solunum gibi hayati fonksiyonlarınız sürer. Bunları bilinçaltınız bilinçli kontrolünüzden bağımsız süreçler aracılığıyla gerçekleştirir.

Bilinçaltınız kendisine iletilenleri ya da bilinçli olarak inandıklarınızı kabul eder. Bilincinizin yaptığı gibi bir şeyleri muhakeme etmez ve sizinle tartışmaz. Olumlu yada olumsuz yıkıcı düşünceleri ayırt etmeden kabul eder. Bilinçaltınız, düşüncelerinizi ya da telkinlerinizim doğasına göre tepki verir.

Bilinçaltı telkinlere açıktır, karşılaştırma yapamaz, yorum yapamaz, sadece kendisine verilenleri alır. Telkin çok güçlüdür. Bir o yana, bir bu yana sallanan bir gemide olduğunuzu hayal edin. Son derece korkmuş gözüken yolculardan birisine yaklaşıyor ve şöyle diyorsunuz: “Pekiyi görünmüyorsun. Suratın yemyeşil olmuş. Herhalde deniz tuttu seni. Kamarana kadar sana yardımcı olmamı ister misin?”

Yolcunun yüzü bembeyaz olur. Deniz tutması konusundaki telkininiz onun kendi korku ve sezgileriyle birleşir. Kendisine yardımcı olmanızı ister. Kendisinin de kabul ettiği olumsuz telkin gerçek olur.

Deniz tutması konusundaki telkininizi, bir gemiciye yapmaya çalışsanız; gemici, ruh haline bağlı olarak bu kötü şakanıza gülüp geçer. Aynı telkin onda korku ya da endişeye değil, kendine güveni ortaya çıkartır. Çünkü gemici deniz tutmasından korkmuyordu. Buna dair bağışıklığı olduğu konusunda kendini ikna etmişti; bu yüzden olumsuz telkinin onda korku yaratma gücü yoktu. Öte yandan

(39)

yolcu zaten deniz tutmasından endişeleniyordu. Bu yüzden telkininiz onun üzerinde gücünü gösterdi.

KORKULARDAN KURTULMANIN YOLU

Korku kendi kendimize oluşturduğumuz bir telkindir. Kendimizi korkmamız yönünde düşüncelere sevk ederiz. Bilinçaltımız da bize bu korkuyu yaşatır. Örneğin kalabalık önünde konuşmaktan korktuğunu söyleyen bir kişide böyle bir inanç oluşmuştur. Bu inancı oluşturan kendisi, inanan kendisi ve sonunda bu korkuyu yaşayan yine kendisidir.

Kalabalık önünde konuşmadan önce; “Beni hiç beğenmeyecekler, başarısız olacağım, yapamayacağım, hiç şansım yok” şeklinde kendine telkin veren bir insanın ruh hali ve bedeni nasıl karşılık verir, bir düşünün!

Bundan kurtulmak için, rahat ve sessiz bir ortamda koltuğa oturun, bedeninizi gevşetin, gözlerinizi kapatın. Zihninizi ve bedeninizi olabildiğince durağanlaştırın. Kendi kendinize şöyle diyin: “Ben başarılı bir konuşmacıyım, kendime güveniyorum, soğukkanlıyım, insanlar beni tebrik ediyorlar.” Beş, on dakika bu olumlu telkinlere devam edin. Özellikle de uyumadan önce başarılı bir konuşma yaptığınızı ve insanların sizi tebrik ettiğini düşünün. Telkin, kendimizi disipline sokmak ve kontrol etmek için bir araç olarak kullanılabilir.

İyi şeyler düşünürseniz iyi şeyler olur. Kötü şeyler düşünürseniz kötü şeyler olur. Bütün gün ne düşünürseniz o olursunuz. Seçme gücüne sahipsiniz. Keyifli, cana yakın, sevimli olmayı seçin, dünya buna göre tepki verecektir.

Bilinçaltı size ilham verir, yol gösterir, hafıza deponuzdan istediğiniz bilgileri hazırlar ve kullanımınıza sunar. Kalp atışlarınızı, kan dolaşımınızı nefes alıp verişinizi, kısacası tüm bedeninizin hayati fonksiyonlarını kontrol eder. Bilinçaltı hiç uyumaz, hiç dinlenmez. Her zaman iş başındadır. Ve her şeyden önemlisi bu güç sizin emrinize verilmiştir.

(40)

KUANTUM DÜŞÜNCE TEKNİĞİ

İnsanlar, Kuantum Düşünce Tekniği ile kuruntu, başıboş hayaller gibi etkisi olmayan sıradan düşünce kalıplarından kurtulabilir. Kuantum Düşünceyi doğru uyguladığımızda; hayatımızın efendisi olabiliriz. Sınırlayıcı, kısıtlayıcı düşünce kalıplarımızı fark ederek hayatımızdan çıkartabilirsek ve bunların yerine güçlendirici, yapıcı ve pozitif inançlarımızı koyabilirsek, hayatımız mükemmel bir olgunluğa ulaşacaktır. Hayatımız, bu yeni inançlarımız doğrultusunda değişerek, şekillenecektir. Sizin için en uygun kişi, en uygun imkan, en uygun iş, en uygun zamanda karşınıza çıkacaktır. Evrende; hakkımız olan mutluluğu, bereketi, bolluğu, sevgiyi ve sevinci yaşamımıza katmış tanımış olursunuz. Düşüncelerimiz değişirse, hayata bakış açımız da değişir.

Kuantum fizikçileri; evrendeki her şeyin tamamen enerjiden oluştuğunu kanıtladı. Atom altı parçacıklar incelendiğinde, uçsuz bucaksız saf enerjiden oluştuğu anlaşıldı. Evrendeki tüm parçalar birbirine bağlı ve etkileşim halindedir. Her insan bir diğerine bağlıdır. Bizler büyük bir enerji okyanusunda yüzüyoruz, evrensel enerji ile besleniyoruz. Vücudumuzda AURA denen manyetik bir alan var. Peki, çekim yasasının bu enerji kavramı ile ilişkisi ne? Şimdi onu açıklayalım. İnsan beyni bir gün

(41)

içinde 60.000 tane düşünce üretebilmektedir. Bu düşüncelerin hepsi bir frekansa sahiptir. Yani diğer bir deyişle düşüncelerimiz somutlaşır. İstediğimiz cisim enerjiden oluşur ve bir frekans yayar; düşüncelerimiz de bir frekans yayar. Bu iki frekans mutlaka evrende birbirini çekecektir. Düşünce yapımızı değiştirdikçe, daha çok bolluk hayatımıza akar.

Kuantum Düşünce Tekniği, evrensel bir ilkedir, yüksek nitelikli bir düşünme biçimidir. Günlük hayatta bir sürü, kuruntu, vesvese, korku gibi düşünceler üretiriz. Çoğu zaman geleceğimizle ilgili, ya da hedeflerimizle ilgili pozitif düşüncelerden uzaklaşırız. Kuantum Düşünce ile, kendimizi keşfederek, adım adım özgürleşmeye başlarız. Hayatı boyunca başarısız olmuş ve bunu kaderi olarak düşünen bir insan, düşünce yapısını değiştirerek hayatında bir sıçrama yapabilir. Terk edilmiş, kendine güvenini yitirmiş bir insan, Kuantum Düşünce yapısı ile mükemmel bir ilişkiye kavuşabilir.

İlişkilerimizde, iş hayatımızda, maddi veya manevi hayatımızın her alanında mükemmele ulaşmak Kuantum Düşünce ile gerçekleşebilir. Hayatımızda olup biten, her şeyin arkasında düşüncelerimiz var. Fakirliği kaçınılmaz bir kader olarak kabul eden, buna karşılık zengin olmayı kendine yakıştıramayan birçok insan var. Bu insanlar, zengin olmayı ya da olmamayı değil; zenginliği kabul edip etmemeyi tartışıyorlar kendileriyle. Bir makalede, “dünyadaki servetin tümü eşit olarak tüm insanlara dağıtılsa, bir süre sonra fakir yine fakir, zengin de yine zengin olurdu” şeklinde bir yazı okumuştum. Buna örnek olarak Steve Jobs’u verebiliriz. Sahip olduğu şirketteki tüm hisselerini bir şekilde elinden çıkarmak zorunda kaldı. Daha sonra yeni bir şirket kurdu ve yine zirveye yükseldi. İşin garip tarafı, eski şirketi yine O’nu davet etti. Başarısızlık, yada kaybetmek fikri bu insanda yok. O her şartta kendini başarıya odaklamış ve düşünce yapısını buna göre dizayn etmiş birisi.

Referensi

Dokumen terkait

Perancangan adalah suatu proses yang bertujuan untuk menganalisis, menilai, memperbaiki, dan menyusun suatu sistem, baik sistem fisik maupun non fisik yang optimum untuk

menjadi pajangan diatas meja atau sudut ruangan. Pada peserta juga dijelaskan, jika boneka Horta tidak ingin ditumbuhi rumput atau padi, maka proses pembasahan

 Pelayanan penunjang medis merupakan peralatan yang dimiliki Rumah Sakit dimana harus memenuhi standar sesuai dengan ketentuan peraturan perundang-undangan  Pedoman sesuai

Karakteristik data spasial adalah heterogenitas spasial yang menyebabkan pengaruh variabel prediktor terhadap respon pada setiap lokasi berbeda-beda, sehingga

Sedangkan profil kecepatan angin permukaan (10 meter) di Stasiun Meteorologi Kelas I Ngurah Rai Denpasar pada periode Agustus 2016 dapat dilihat pada Gambar 4.8d. Terlihat

Sedangkan (Suparyadi, 2015) menyatakan bahwa Kinerja dapat didefinfisikan sebagai hasil kerja secara kualitas dan kuantitas yang dapat dicapai oleh seseorang

administrasi hasil hutan, lingkungan hidup, melunasi pelaksanaan kewajiban keuangan: PSDH, DR, izin pemanfaatan kayu, dan kewajiban keuangan lainnya). PEMDA Gubernur/

Dari sebelas gen yang bersifat monogenik, gen reseptor melanokortin 4 (MC4R) diwariskan secara dominan. Mutasi MC4R merupakan hal yang paling umum menyebabkan obesitas