• Tidak ada hasil yang ditemukan

Tamam Esma Kitabi1

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Membagikan "Tamam Esma Kitabi1"

Copied!
468
0
0

Teks penuh

(1)

Ruhların Şifası

ESMA’ÜL HÜSNA

Hazırlayan: Muhammed Salih

(2)

-Emekli İmam Seyda: Abdulhadi Çeliker

Hoca Efendi

-Felsefeci: M.Kalkan

-Belediyeci: B.Çelik

Kitaba Hizmet Verenler:

-D.Çeltek

-F.Güçlü

-A.Ceylan

-M.Bozoğlu

-R.Aslan

-Ümmü Elif

-Ümmü Gül

-Ümmü Salih

Kitaba Emeği Geçenler:

-M.Demir

-M.Sertdemir

-Z.Kılıç

ϒ〈♥ψ≤⇔α ϒ∑♦◊⁄ ψ≤⇔α ϒ♦≤⇐⇔α ϒ〈⁄ ϒ2

(3)

Giriş:

Yüce Allah (cc), Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

نَودُحِلْيُ نَيذلّا اورُذَوَ اهَبِ هُوعُدْافَ ىنسْحُلْا ءُامَسْلَْا ل

ِّ وَ

نَولُمَعْيَ اونُاكَ امَ نَوْزَجْيُسَ هئِامَسْاَ ىف

“En güzel isimler (el-esmâü'l-hüsnâ) Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır.” (7:180). ′♦≤⇐⇔α ⌠≤⇐ ϒ ♦≤⇐⇔α 4′ ≤♠α ′ ⁄∩ ′♦≤⇐⇔α ⌠ϒ 〉 ⁄ ′  ⌠♥2♠α ⁄∑∩ γ α ϒ↔α ƒ∫βϒ⇓ βƒ◊⁄ α ∑♥∪⁄ ϒµ  ƒ∫∪⁄ ϒµ ϒ♦≤⇐ϒ⇔ ≤ ϒ↔α 4β 〈≤⇐  ϒ⁄⇐∩ Π∫≤ϖ⁄⇔α 3 ββ ⁄ψ♠α ⁄∑⇓ αƒ ϒψ

Ebû Hüreyre (r.a)’dan nakil: Resûlüllah (a.s) buyurdularki

"Şüphesiz ki, Allahü Teâlâ'ya mahsus doksan dokuz isim vardır. Her kimbu (güzel) isimleri ihsâ eder (sayar, ezberler ve dilinin tesbihi haline getirirse) Cennete girer.” (Tirmizi, ibn Hibban ve Hakim).

Esma-ül Husna’nın bilinmesi üç şey için çok önemlidir:

1-İlahi Rububiyyet; yüce Allah’ın Rabbaniyyetine dalalet eden; varlığına ve biriliğine ve nasıl yaratıcı, nasıl yarattığı

(4)

varlıkların rızklarını verici ve nasıl terbiye edici olduğunu öğrenmek.

2-İlahi Uluhiyyet; yüce Allah’ın Azametine dalalet eden ne kadar güçlü, ne kadar büyük, nerde ve ne yaptığını öğrenmek.

3-İlahi Ubudiyyet; yüce Allah’ın lutfuna dalalet eden; niye ibadet edilir, nasıl dua edilir, kimi sever, kime rahmet eder, kimi ne için cehenneme koyar ve kimi niçin cennetine koyar gibi özellikleri öğrenmek.

(5)

ALLAH (

CC

)

Yüce Allah (cc), Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

ةِدَاهَشششّلاوَ ب

ِ ششيْغَلْا مُلِاعَ وَهُ لّاِ هَلاِ لَ ىذلّا ل

ّ ا وَهُ

مُيحرّلا نُمحْرّلا وَهُ

“O, öyle Allah'tır ki, O'ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyendir, bağışlayandır.” (59: 22) Bak.(1:1) (3:18) (5:109) (6:124) (7:180) (8:40) (16:91) (20:8) (29: 61) (57:5) (65:3) (74:56) (85:20).

Hz.Peygamber (as):

Ubade İbnu's-Sâmit el-Ensarî (radıyallahu anh) hazretleri demiştir ki: "Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Kim Allah'tan başka ilâh olmadığına Allah'ın bir ve şeriksiz olduğuna ve Muhammed'in onun kulu ve Resûlu (elçisi) olduğuna, keza Hz. İsâ'nın da Allah'ın kulu ve elçisi olup, Hz. Meryem'e attığı bir kelimesi ve kendinden bir ruh olduğuna, keza cennet ve cehennemin hak olduğuna şehâdet ederse, her ne amel üzere olursa olsun Allah onu cennetine koyacaktır." Buhârî, Enbiya 47; Müslim, İmân 46, (28); Tirmizî, İmân 17, (2640).

Müslim'in bir başka rivayetinde şöyle buyrulmuştur: "Kim Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi

(6)

olduğuna şehâdet ederse Allah ona ateşi haram kılacaktır"

İzahı

ENGLISH

---Allah

Theone Almighty who alone is worthy of worship.

′♦≤⇐⇔αAllah: Arapça özel isim olan “′♦≤⇐⇔ ALLAH”; kainatın ve bütün varlıkların yaratıcısı ve tek koruyucusu olan üstün ve tek varlık, tek mabud, tek İlah, tek Rab, Mevla, Huda ve “Lailaheillallah” dır.

Yine “♦≤⇐⇔αALLAH”; elihe, ye’lehu, ilaheten masdarın müştakıdır. Bu masdarın aynı vezindeki örneği Abede, Ya’büdü, İbadedir. Bunun Türkçe’si kulluk etmek demektir. Kulluktan maksat, severek ve adaletine güvenilerek kendisine ibadet edilen varlığa boyun eğmektir.

Allah’ın güzel isimleri içinde şerefli isim, ancak “′♦≤⇐⇔α Allah”’tır. Bütün büyükler ve arifler zümresi, Allah’ın hakikatini idrakte hayrette kaldıkları gibi bu Allah isminde de hayrette kaldılar. Süryani midir, Arabi midir, müştak (bir kökten türemiş) sıfat mıdır, hangi kökten müştaktır ve aslı nedir, isim midir, değil midir? Bu hususta bir o kadar çeşitli söz söylendi.

Sevdiklerimize bilgimizin, kültürümüzün, geleneğimizin, dilimizin geliştirdiği en güzel

(7)

kelimelerle hitap ederiz. Sevgilim, canım, ciğerim, selvi boylum, ahu gözlüm, sultanım... vs. gibi kelimeler kimliklerini de beraberlerinde taşırlar. Dil bilimi bu kelimelerin hangi çağlardan, hangi dağlardan veya hangi bağlardan akıp, hangi medeniyetlerden süzülerek geldiğini belirler.

Kedinin gözünde bülbül, bir yudumluk ettir. Öküzün gözünde çiçek bir çiğnemlik ottur. İnsanın gözünde ise binlerce şiirin yazılmasına binlerce resmin yapılmasına ilham kaynağıdır. İnsan ve kedi ikisi de göze sahiptir ama Allah’ımız bize ayrı bir göz, ayrı bir gönül vermiştir.

Sevgimizi ve sevdiklerimizi yaratan Allah’ımızı seviyoruz. Peki ama Allah’ımızı tanıyor muyuz? Biz tanıdıklarımızı duyma, görme, tatma, koklama, dokunma gibi beş duyumuz, hafızamız ve genlerimizdeki programa göre tanırız.

Uzaktaki eşyayı gözümüz görmez. Sesini kulağımız işitmez. Duyu organlarımızın bir sınırı var. Hafızamızın sınırı da ana rahminden öne geçemez, kabirden öteye geçemez. Sınırlı olan sınırsızı kavrayamaz.

Rabbimiz:

′ ♥ϕ ⁄⇔α′∇♥ℵ ≤⇐⇔α′ β ⁄2α′∨ϒ ⁄ ′  ′ 9′

β⁄2α′′ ⋅ϒ ⁄ ′ µ 

“Gözler O'nu göremez; halbuki O, gözleri görür. O, eşyayı pek iyi bilen, her şeyden haberdar olandır.” (6/103).

(8)

Sevgi gönülde olur. Ancak gönüldeki sevgi görünmez. O görünmeyen sevgiyi, sevgiliye gönderirken yine görünmeyen elçilerle göndeririz. Kelimeler elçilerimizdir.

“Gül” deyince burnumuza güzel koku gelmez. “Bal” deyince ağzımız tatlanmaz. Gülü koklamalı, balı tatmalı.

El-Esmâ-ül Hüsnâ= Allah’ın güzel isimleri bizi Allah’a götürürse, bizi benliğimizden sıyırır, kir ve pasımızı kazırsa, gülü koklar, balı tadarsak muradımıza ermiş oluruz.

Annenizi, babanızı, eşinizi, dostlarınızı seversiniz ve sevdiğinizi uygun, güzel bir kelime veya cümle ile ifade edersiniz.

Bu ifade etme işi yalnız karşı tarafa bildirme işi değildir. Kendi iç dünyamızda besleyip büyüttüğümüz sevginin dilimizde kelimeden çiçekler açması gibidir. Gül ağacı özünde taşıdığı çiçeğini bülbülüne sunamazsa kurur. Tepeden tırnağa kadar bütün hücrelerimizde ve gönlümüzde taşıdığımız Allah'a imanımızın zikir çiçeğini açtıramazsak biz de çöl gibi kurak, ateist-gavur gibi çorak oluruz. Ot bitmeyen toprak, meyve vermeyen diken gibi oluruz.

“Allah üçtür” diyen Hıristiyanlar, "Allah hiçtir" diyen ateist/gavurlar, "Allah tabiattır" diyen eski dehriyyun, yeni natüralistler hep Allah'ı tanımada kendi akıllarını esas alıp Allâh'a sınır çizmişler ve o sınırın dışına çıkmaya izin vermedikleri bir mahkum haline getirmeye çalışırken kendileri cehenneme mahkum olmuşlar.

(9)

Batıda Allah'ı kiliseye mahkum ettiklerini söyleyenler İslam aleminde de camiye mahkum etmeye çalışıyorlar.

Ama siz "Lâ ilâhe" deki "Lâ" kılıcıyla onların putlarını parçalıyor, denizin leşi dışa attığı gibi kendini ilahlaştırmaya çalışan şahıs, kurum ve kuruluşları gönül denizinizden sürüp çıkarıyor ve "İllallah" kelimei tayyibesiyle gönül denizini tertemiz berrak hale getiriyorsunuz.

"La ilahe illallah" derken bir çok ilah var da onları reddetmiyorsunuz. Onlar zaten yoktu. Ancak kendini ilah zanneden "Allah'ın dediği değil, benim dediğim olur" diyen Firavunlaşmış insanlar var. Sen onlara "delilik yapma, Allah'tan başka Yaratan, Yaşatan ve Yöneten yoktur" diyorsun. Haydin sizde günde yüz defa "Lâ ilâhe illallah" demeye başlayıverin.

Güneş yedi renkten meydana gelir. Tek renk halinde görünür. Ama tabiatta milyonlarca renk cümbüşüne dönüşür.

′♦≤⇐⇔αAllah” ismi bütün el-esmâ-ül-hüsnâ’sının manasını kendinde toplayan bir isimdir. Altı milyar insan, Allah’a inanır. Ancak Allah’ın isimleri, sıfatları ve fiillerinde herkes kendi ufku kadar Allah’a sınır çizer.

Biz ise aklımızla Allah’a sınır çizmek, tarif etmek yerine Rabbimiz Kur’an-ın da kendini bize nasıl tarif etmişse biz öyle inanırız. Bizim imanımızın daha sağlam olduğunu söylememiz bundan kaynaklanmaktadır.

“Rahman, Rahim, Ğaffâr, Kahhâr isimleri Allah’ın güzel isimlerindendir” diyoruz da “′♦≤⇐⇔αAllah ismi, Rahmanın isimlerindendir”

(10)

demiyoruz. Bu da gösteriyor ki bütün güzel isimlerin ma’nası “Allah” ismi içinde toplanmıştır. Onun için Kur’an-ı Kerim’de 2697 defa Allah ismi tekrarlanmıştır. Diğerleri bir veya birkaç defa tekrarlanmışlar.

Kelam sıfatının “Kün” = “ol” emriyle kainat yaratılmıştır. El-esmâ-ül-hüsnâ’sıyla varlığa tecelli etmiştir. Güneşin aynada göründüğü gibi tecelli etmiştir. Hz. Ali (r.a.) “nereye baksam Allah’ın sanatını, kudretini, ilmini görürüm” diyor.

Rabbimiz:

∑♥ϒ ⁄ 1 ′⇓ ϒ ⁄

α ⌠ϒ∉ α⁄ρ⁄∪µ  ϒ♦≤⇐⇔α ⌡←♦α α← ′ ′ ⋅ ⁄ β∉

“Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın.” (7/74).

Efendimiz (as): “Allah yeryüzünü bana

dürdü/topladı, doğusunu da, batısını da gördüm. Bana dürülen o yerlere, yeryüzünün doğusuna da, batısına da ümmetim sahip olacaktır” buyurmuş.

(Müslim fiten bab 5, Hadis 2889, Ebu Davud fiten 1 hadis 4252, Tirmizi fiten Hadis 2203, İbni Mace fiten hadis 3952.

Alemlerin Rabbi Allah’a ve alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (as)’e iman edenlere yeni ufuklar açılıyor.

Allah üç şeyle bilinir: 1-Necat ile,

(11)

2-Saadet ile,

3-Allah Allah olduğu ile bilinir. Son üçüncüsü en makbulüdür.

Çünkü Allah, Allah’tır. Kula yakışan Allah’ı Allah olduğu için kabul edip itaatte bulunmaktır.

Allah cümlemizi bu anlayış ve inançla kendisine inanmayı nasip etsin.

(12)

er-RAHMAN

Yüce Allah (cc), Kur’an-ı Kerim de şöyle buyuruyor:

(13)

ةِدَاهَشششّلاوَ ب

ِ ششيْغَلْا مُلِاعَ وَهُ لّاِ هَلاِ لَ ىذلّا ل

ّ ا وَهُ

مُيحرّلا نُمحْرّلا وَهُ

“O, öyle Allah'tır ki, O'ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyendir, bağışlayandır.” (59/22) Bak: (1:3) (17:110) (19:58) (21:112) (27:30) (36:52) (59: 22-24) (50:33) (55:1) (59:22) (78:38).

Hz.Peygamber (as):

Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki: "Allah celle şânühü mahlukâtın olmasına hükmettiği zaman -Müslim'in rivâyetinde: "Allah mahlükâtı yarattığı zaman"- yanında bulunan, Arş'ın gerisindeki bir kitaba şunu yazdı: "Muhakkak ki Rahmetim gazabıma galebe çalmıştır." Buhâri, Tevhid 15, 22, 28, 55, Bedi'ül'-Halk 1; Müslim, Tevbe 14, (2751); Tirmizi, Daavat 109,

İzahı

ENGLISH ---

Ar-Rahman

The All- Merciful. He who wills goodness and mercy for all His creatures.

∑♦◊⁄ψ≤⇔α Rahman: Arapça sıfat ve isimdir. İlahi isimlerin ikincisi “∑♦◊⁄ψ≤⇔α er-Rahman” adıdır ki, bu isim ikinci rütbede sayılır. Rahmet kökünden türetilmiş olup mübalağa için

(14)

bina kılınmıştır. Rahmet, lugatte kalbin rikkatine (inceliğine) denir. Allah’ın rahmeti bununla tevil edilir. Böylece Rahmet demek, mübalağa ile verici ve ihsan edici demek olur. O halde Rahmandan olan mübalağa umum için açıklanırsa bütün dünya alemine ait kabul edilir. Yani dünyada, müminlere ve kafirlere nimet verici demek olur.

Bütün yaratılmışlar hakkında hayır irade buyuran.

Esirgeyici, bütün mahlukatına rahmetiyle muamele eden (dünyada).

Yeryüzündeki tüm canlılar gibi insan da ihtiyaç içinde olan bir varlıktır. Yaşamını sürdürebilmesi için her an oluşması gereken pek çok şart vardır. Nefes alabilmesi için oksijene, bedeninin faaliyetlerini sürdürebilmesi için su ve besine... Aslında bu örneklerin sıralamakla bitmesi de pek mümkün değildir. Yalnızca tek bir insanin fiziksel olarak varlığını sürdürebilmesi bile burada sıralanması mümkün olmayan sayısız detaya bağlıdır.

Ancak ne ilginçtir ki, yeryüzündeki tüm insanlar yaşamlarını rahatlıkla sürdürebilmekte, ihtiyaçları olan şeyleri elde edebilmek için çok büyük bir çaba göstermemektedirler. Her birinin gerek bedenlerinde gerekse dış dünyada ihtiyaçları olan her şey onlar için önceden belirlenmiş ve onlara sunulmuştur. Burada ilk akla gelen örnek yine insanin nefes almasıdır. İnsan bedeninin yaşamını sürdürebilmesi için oksijen alması gerektiğini elbette herkes bilir. Peki bu oksijeni atmosfere gereken oranda koyan kimdir? Veya insanın vücuduna bu oksijeni alıp

(15)

işleyecek ve gereken her hücreye tek tek ulaştıracak bir sistemi koyan kimdir?

Elbette bunların hiçbiri insanın başarısı değildir. Hiç kimse atmosferin veya kendi solunum sisteminin oluşumunda söz sahibi olmamıştır.

İşte insanın bu en zaruri ihtiyacından başlamak üzere her türlü detay kendisi için tasarlanmış ve gerektiği şekilde var edilmiştir. Kuşkusuz bu noktada karşımıza çıkan her türlü detayı insan için tasarlayan üstün bir aklın varlığı ve o aklın sahibinin insana gösterdiği sonsuz merhamettir. Bu gücün sahibi ise, merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’tır.

Allah’ın rahmetinin büyüklüğü ve genişliği, bütün mahlukatın sahip olduğu rahmetin ancak O’nun rahmetinin yanında çölde bir kum habbesine benzer. Kum habbesinin çölde eksilteceği ne ise, kullarının Allah’ın rahmetinde nasiptar olup eksilttiği kadardır.

Yüce Allah cümlemizi büyük ve geniş rahmetine mazhar olan kullarından eylesin.

(16)

er-RAHİM

Yüce Allah (cc), Kur’an-ı Kerim de şöyle buyuruyor:

ةِدَاهَشششّلاوَ ب

ِ ششيْغَلْا مُلِاعَ وَهُ لّاِ هَلاِ لَ ىذلّا ل

ّ ا وَهُ

مُيحرّلا نُمحْرّلا وَهُ

“O, öyle Allah'tır ki, O'ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyendir, bağışlayandır.” (59:22-24) Bak.

(17)

(59:22-24) (1:3) (17:110 (19:58) (21:112) (27:30) (36:52) (50:33)(55:1) (59:22) (78:38).

Hz.Peygamber (as):

Buhârî'nin Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'den yaptığı bir rivayette: "Orta yolu tutun, güzele yakın olanı arayın, sabah vaktinde, akşam vaktinde, bir miktar da gecenin son kısmında yürüyün (ibadet edin), ağır ağır hedefe varabilirsiniz. Unutmayın ki sizden hiç kimseye, yaptığı amel, cenneti kazandırmayacaktır" buyurdu. "Sen de mi (amelinle cennete gidemiyeceksin) ey Allah'ın Resûlü?" dediler. "Evet, ben de, dedi, Allah affı ve Rahmeti ile muâmele etmezse ben de!" (Buhârî, Rikak 18)

Buhârî ve Nesâî'de gelen bir başka rivayette: "Bu din kolaylıktır. Kimse (aşırı gayretle) dini geçmeye çalışmasın, (başa çıkamaz, yine de yapamadığı eksiklikleri kalır ve) galebiyet dinde kalır" buyrulmuştur. (Buhârî, İman 29).

İzahı

ENGLISH

Ar-Rahim

The All compassionate. He who acts with extreme kindness

(18)

〈♥ψ≤⇔α Rahim: Arapça sıfat olup, yaratıkları esirgeyen, bağışlayan, şefkat ve merhamet eden, acıyan manasınadır.

Bağışlayıcı, sevdiklerine ve müminlere merhamet eden(ahirette).

Ahiret hayatında Mümin kullarına nimet vericidir.

Rabbimizin “∑♦◊⁄ψ≤⇔α Rahman” ismi Kur’an-ı Kerim de 57 defa tekrarlanmıştır. 〈♥ψ≤⇔α Rahim” ismi ise 115 defa tekrarlanmıştır. Yalnız Tevbe suresinin 128 inci ayetindeki 〈♥ψ≤⇔α Rahim” Peygamberimizin sıfatı olarak verilmiştir.

∑♦◊⁄ψ≤⇔α Rahman” ismi kullarından hiç birine verilmez.

〈♥ψ≤⇔α Rahim" ise insanlara isim olarak verilebilir.

∑♦◊⁄ψ≤⇔α Rahman”: İyilere de, kötülere de rahmet eden. Yani yarattıklarının hepsine merhamet eden manasınadır.

〈♥ψ≤⇔α Rahim”: ise ahirette yalnız mü’minlere merhamet edendir.

ت

ِ امَلُظ

ّ لا نَمِ مْكُجَرِخْيُلِ هُتُكَئِلمَوَ مْكُيْلَعَ ىلّص

َ يُ ىذلّا وَهُ

امًيحرَ نَينمِؤْمُلْابِ نَاكَوَ رِونّلا ىلَاِ

“Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O'dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir.” (33/43).

(19)

Bakara 249’da bir sadaka için yedi yüz kat sevap vereceğini vadediyor. İşte bu Rabbimizin bize rahmetidir. Rahman olan Rabbimiz bu dünyada Mü’mine de, kafire de rahmetiyle muamele ediyor. İkisinin de toprağa attığı buğdaya on, yirmi, otuz, elli kat fazlasıyla buğday veriyor ama Mü’minin yardım için verdiği birini yedi yüz yapıyor. Her Müslüman günde bir çok defa Bismillahirrahmanirrahim derken Allah, Rahman ve Rahim isimleriyle zikir ve dua etmiş olur. Rahmana iman eden bir Mü’min yaratılanlara karşı merhametli olmak durumundadır. Eğer Allah, Rahman, Rahim isimleri rahmet damlaları gibi kişinin kalbini yumuşatamıyorsa o zikirden faydalanmıyor demektir.

İman bir rahmettir. Mü’min insan, Allah’ın bütün kullarının iman edip cehennemde yanmaması için çırpınmalıdır. Evden kaçan yavrusuna yanan anne yüreği gibi yanarak imana gelmesi için yalvarmalıdır.

Aç insan veya hayvan gördüğünde kendi karnıymış gibi onu doyurmalı. Ciğer taşıyan her canlının derdine deva olmalıdır.

İnsanların imana giden yolunu kesen, onları cehenneme atmak için kurumlaşan imansız eşkıya güruhuna karşı verdiği mücadele de merhametin eseridir. Kendini yakmak için üzerine benzin döken kişiyi kurtarmak için yalvaran ve kurtarmaya çalışan polis veya itfaiye erinden daha fazla ve yanan yürekle imansızların imana gelmesi için gayret göstereceğiz. Rahmanın öğrettiği Kur’an-ı insanlığa öğretmemiz, Rahman’a imanımızın eseridir. Er-Rahman suresini oku.

(20)

Rahmandaki mübalağa şumül bakımındadır. Yani Allah, ∑♦◊⁄ψ≤⇔α Rahman ismiyle bütün yaratıklarına, nebata, hayvana, insan, hatta kendisini inkar edenlere bile ekmek, su, hayat, maddi rızık verir, güneşini hiçbir yaratığından esirgemez. Fakat 〈♥ψ≤⇔α Rahim ismindeki mübalağa hususiyet bakımındandır. Yani Allah, 〈♥ψ≤⇔α Rahim ismiyle kendisine iman eden ve rızasına uygun hareket edenlere öyle hususi nimetler hazırlamıştır ki, onları, başkalarına asla vermez. Netice olarak Rahman ismi genel iken 〈♥ψ≤⇔α Rahim ise özeldir.

Allah’ın gösterdiği merhamet, ebetteki insanların fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması ile sınırlı değildir. O, insanları yaratmış, yaşamaları için en elverişli olan mekana yerleştirmiş ve bunun karşılığında da yalnızca kendisine kulluk etmelerini istemiştir. Ve insanlara kendisini razı etmelerinin nasıl mümkün olacağını da bildirmiş; bunu öğretmek için onlara katından kitaplar indirmiş, bütün ayetlerini tek tek açıklayan peygamberler göndermiştir. Üstelik bu peygamberleri inkar eden kavmin içinden çıkarmış, onlara kendi dilleriyle dini anlatmalarını sağlamıştır. Böylelikle Allah insanlara hem kendi Zatını tanıtmış, hem de onları dine ve güzel ahlaka davet etmiştir. Kuşkusuz bunların tümü, O'nun sonsuz merhametinin açık delilleridir.

Bir Annenin çocuklarına duyduğu merhamet ile onların içinde özel birine gösterdiği sevgi ile ifadesi mümkün olabilecek olan Allah’ın merhamet sıfatının tecellisi ancak biraz daha net anlaşıla bilir. İşte Allah bütün kullarına rahmet sıfatıyla tecelli ederken, merhamet sıfatıyla da özel kullarına tecelli edecektir. Bu olması gereken bir şeydir ve adalet sıfatıyla da

(21)

bağdaşmaktadır. Çünkü kullarının içinde dilediğine ve sevdiklerine elbette özel armağanı olması gerekiyor. İşte bu armağanda iman eden ve salih amel işleyen kullarına Allah’ın merhamet armağanıdır.

Yüce Allah cümlemizi merhametine layık olan kullarının zümresine ilhak eylesin.

(22)

el-MELİK

Yüce Allah (cc), Kur’an-ı Kerim de şöyle buyuruyor:

مُل

َ سّلا س

ُ ودّقُلْا ك

ُ لِمَلْاَ وَهُ لّاِ هَلاِ لَ ىذلّا ل

ّ ا وَهُ

امّعَ ل

ّ ا نَاحَبْسُ رُبّكَتَمُلْا رُابّجَلْا زُيزعَلْا نُمِيْهَمُلْا نُمِؤْمُلْا

نَوكُرِشْيُ

“O, öyle Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mülkün sahibidir, eksiklikten münezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah, müşriklerin ortak koştukları şeylerden

(23)

münezzehtir.” (59:23) Bak:(59: 22-24) (20:114) (23:116)(59:23)(62:1) (114:2).

Hz.Peygamber (as):

İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allahu Zülcelâl Hazretleri, semâvatı kıyamet günü dürer, sonra onları sağ eliyle alır, sonra der ki:

"Ben Melik'im cebbârlar nerede? Büyüklük taslayanlar (mütekebbirler) nerede?". Sonra sol eliyle arzı dürer, sonra: "Ben Melik'im, cebbârlar, mütekebbirler nerede der. Buharî, Tevhid 19; Müslim, Sıfatul-Münafıkun 24, Ebu Dâvud, Sünne 21, (4736)

İzahı

ENGLISH

---Al-Malik

The Absolute Ruler. He who is the Ruler of the entire universe.

∧ϒ⇐◊⁄⇔α Melik: İcad, İbda, öldürme ve diriltme ile eşyada mutasarrıf, manasına gelir. Bu takdirde fiil isimlerindendir. Fiil sıfatlarından olan Halık ismi gibi anılır.

(24)

Mülkün sahibi, mülk ve saltanatı devamlı olan.

Eşyayı icad etmeye kadir, demektir. Bu takdirde sıfat isminde olur. Kadir isminin kudret sıfatına raci olması gibi.

“Gerçek hükümdar” olan Allah (c.c.)ın ∧ϒ⇐◊⁄⇔α Melik” ismi Kur’an-ı Kerim de beş defa geçmektedir. Yusuf suresinde Mısır kralı için “Melik” kelimesi kullanılmış. Bakara 246 da komutan Talut için yine “Melik” kelimesi kullanılmış.

Fatiha suresinde ve Ali İmran 26 da ∧ϒ⇐◊⁄⇔α Melik” ismi, Kamer suresi 55 de ∧ϒ⇐◊⁄⇔α Melik” ismi zikredilmiş. Kainatı yaratan ve koyduğu tabiat kanunlarıyla evreni idare eden ve yönetimine kimseyi ortak etmeyen ∧ϒ⇐◊⁄⇔α Melik”e iman eden bir mü’min tabiatı Allah’ın mülkü kabul ettiğinden, yeryüzünde Allah’ın döşediği yaygılar üzerinde yürür gibi hiçbir güzelliğe zarar vermeden yürür.

Her gün namazında “Fatiha” suresini okurken insanların tek hükümdarı Allah olduğunu ikrar ederek, Allah’ın kullarının kılına haksız yere dokunmaz. Krallar, Şahlar, Padişahlar, Cumhurbaşkanları yönetimlerinde ∧ϒ⇐◊ Melik” olan Allah’ın yönetim kurallarına uyarlarsa başarı sağlarlar. ∧ϒ⇐◊ Melik” olan Rabbimiz kulları arasında Mü’min, kafir ayırımı yapmadan, dil, din, ırk ayırımı yapmadan can, ten, beden veriyor. Kimsenin tekeline bırakmadan hava ve güneş veriyor.

(25)

Sadece Allah bizim Rabbimiz ve Melikimiz olduğuna göre, sıkıntı ve musibet anlarında bizim O’ndan başka sığınağımız ve O’ndan başka mabudumuz yoktur.

Mülkün yegane sahibi olan yüce Allah, herkesi az veya çok geçici olarak mülkünden nasiplendirir. Yüce Allah’ın “Bir sivri sinek kadar değer vermediği” mülkü kullarını imtihan etmek için fırsat verir. Fakat mülkün tapusunu kimseye vermemiş ve vermezde. Çünkü “Malda yalan, mülkte yalan, al birazda sen oyalan” tabiriyle malın ve mülkün asıl olmadığına adeta dikkat çekmiştir. Yine mal, mülk ve servet sahibi olan kullarını mülkünde nasiplendiren Allah, hiç kimseye ölümsüzlük vermemiştir. Çünkü “Mal sahibi mülk sahibi, hani nerde bunun ilk sahibi” deyimini unutmamalarını istemiştir.

Mülkün yegane sahibi ve asıl sahibi olan Allah’tır. Bunun dışında kim ne derse desin hepsi boştur. Boş olan şeylerle vakit kaybetmek akıllı kişilerin karı değildir. İnsanların en akıllıları Peygamberlerdir, ama hiçbir peygamber gerisinde mal, mülk için çalışmamış ve geriye de mal, mülk bırakmamıştır. Zerreden kürreye kadar herşeyin sahibi olan Allah, sevdiği kullarına mal, mülk değil ahlak ve şeref vermiştir. İşte insanoğlunun en hayırlı serveti budur. Yani ahlak ve şereftir.

Yüce Allah cümlemizi ahlak ve şerefle huzuruna almayı nasip etsin.

(26)

el-KUDDÜS

Yüce Allah (cc), Kur’an-ı Kerim de şöyle buyuruyor:

مُل

َ سّلا س

ُ ودّقُلْا ك

ُ لِمَلْاَ وَهُ لّاِ هَلاِ لَ ىذلّا ل

ّ ا وَهُ

امّعَ ل

ّ ا نَاحَبْسُ رُبّكَتَمُلْا رُابّجَلْا زُيزعَلْا نُمِيْهَمُلْا نُمِؤْمُلْا

نَوكُرِشْيُ

“O, öyle Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mülkün sahibidir, Kuddus (eksiklikten münezzehtir), selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi

(27)

olmayandır. Allah, müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehtir.” (59/23).

Bak:(62:1).

Hz.Peygamber (as):

Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resullulah (aleyhissalatu vesselâm) rüküsunda ve secdelerinde şu duayı çokca okurdu: "Sübhânekallâhümme Rabbenâ ve bi-hamdike, Allahümmağfirli. (Allah'ım, seni takdis ve tenzih ederim. Rabbimiz! Takdisimiz hamdinledir. Ey Allahım, beni mağfiret et.)" Bu duayı okumakla Kur'ân'a yani Kur'ân'ın: "Rabbini hamd ile tesbih et" (Nasr 3) âyetine uyuyordu." (Buhâri, Ezân 123, 139, Meğâzi 50, Tefsir, İzâcâe nasrullahi ve'l-Feth; Müslim, Salât 217, (484); Ebü Dâvud, Salât 152, (877); Nesâi, İftitâh 153, (2, 219). Müslim, Ebu Dâvud ve Nesâi'de gelen bir rivâyette şöyle denir:

"Resüllullah (aleyhissalatu vesselâm) rükü ve secdesinde şöyle derdi: "Subbühun Kuddüsün Rabbü'l-melaiketi ver-Rühi, (Münezzehsin, mükaddessin, meleklerin ve Ruh'un Rabbisin)".

İzahı

ENGLISH

---Al-Quddus

The Pure One. He who is free from all error.

 ′≤ ′ ⁄⇔α Kuddüs:

(28)

vezninde mübalağa ifade eder. Manası; mübalağa ile, yüce zatı ve sıfatları, ayıptan, noksandan ve hadis olmaktan münezzehtir, akıl ve hayal ile tasavvur ve tahayyülden beridir, demek olur. Tenzihi isimlerdendir.

Ayıplardan temiz demektir.

Her türlü eksiklik ve ayıplardan münezzeh olan.

Kendisi tertemiz olan ve yarattıklarının da temiz kalmasını isteyen.  ′≤ ′ ⁄⇔α KUDDÜS” ismi Kur’an-ı Kerim de iki defa geçmektedir. (Haşr 23, Cum’a 1).

İnsanı dünyaya getirirken günahsız ve kirsiz yaratan, büyüyünce kirlerini abdest ve gusülle yıkanarak gideren, günahlarını tevbe ve istiğfarla yıkamayı öğreten  ′≤ ′ ⁄⇔αKuddüs,” yeryüzünü de tertemiz yaratmıştır.

Bizim kirlettiğimiz yeryüzünü yağmurlarla yıkıyor, güneşle kurutuyor. Kirlenen suları buhara dönüştürüyor. Havada temizleyip yeniden tertemiz yağmur olarak indiriyor. Rahmet damlalarıyla dünyamızı temizlediği gibi Kur’an’ın rahmet ayetleriyle de bizim içimizi ve dışımızı temizliyor.

İmanla bizi şirk, inkar pisliğinden temizliyor. İtaatle bizi isyan çirkefinden temizliyor. Dinle bizi kinden temizliyor.

Kendisine ibadetle bizi kullarına boyun eğme zilletinden temizliyor. En büyük Allah’tır=Allahü ekber inancıyla kendimiz gibi bir insanı büyütüp başımıza bela etmekten

(29)

kurtarıyor. Tevrat’ın indiği yer “Mukaddes vadi” oluyor. (Taha 12), Kitabını getiren Cebrail “Ruh-ul Kudüs” oluyor.

Bizlerde bu dünyadan Rabbimizin huzuruna tertemiz gitmek istiyorsak  ′≤ ′ ⁄⇔αKuddüs” olan Rabbimizin “Mukaddes” kitabı Kur’ana göre hayatımızı düzenleyelim.

Onun zatı bütün ayıp ve noksanlardan arınmıştır.

Allah, mukaddestir, paktır ve temizdir, muazzamdır, büyüktür, her türlü kötülük ve çirkinlikten münezzehtir, uzaktır, yaratıklarından herhangi birine benzemekten, eksiklikten ve kemaline aykırı her şeyden salimdir. Allah şu şekilde tenzih edilir: O her yönden ve her türlü noksanlıktan münezzehtir. O, bir benzerden, denkten, rakipten, eşten ve zıddan münezzehtir, uzaktır. Kul Rabbine sena ederek “Sübhanallah” veya “Tekaddesallah” veya “Tealallah” veya benzeri şeyler söylediği zaman Allah’ı her türlü noksanlıktan salim, uzak ve her türlü kemale, mükemmelliğe sahip olduğunu ifade ederek övmüş olur.

Bütün ayıp ve eksikliklerden münezzeh olan yüce Allah, sevdiği kullarını da günah ve ayıplardan korumuştur. İşte bunların içinde Efendimiz (as) ve diğer peygamberler gelir. Onun için peygamberler insanların en aziz ve şerefli kimseler olmuştur. Kaldı ki yüce Allah’ın kendi Zat-ı daha da ulu ve daha da mükemmeldir.

(30)

Yüce Allah cümlemizi ayıp ve günahlardan temizlesin ve kötü şeylerden alıkoysun.

es-SELAM

Yüce Allah (cc), Kur’an-ı Kerim de şöyle buyuruyor:

مُل

َ سّلا س

ُ ودّقُلْا ك

ُ لِمَلْاَ وَهُ لّاِ هَلاِ لَ ىذلّا ل

ّ ا وَهُ

امّعَ ل

ّ ا نَاحَبْسُ رُبّكَتَمُلْا رُابّجَلْا زُيزعَلْا نُمِيْهَمُلْا نُمِؤْمُلْا

نَوكُرِشْيُ

(31)

“O, öyle Allah'tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mülkün sahibidir, eksiklikten münezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah, müşriklerin ortak koştukları şeylerden münezzehtir.” (59/23).

Bak: (36/58).

Hz.Peygamber (as):

Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cehenneme giren iki kişinin oradaki bağırtıları şiddetlenecek. Allah Teâla Hazretleri: "Çıkarın bunları!" buyuracak. Onlara: "Niçin bağırıyorsunuz?" diye sorulacak. Onlar: "Bize merhamet edesin diye böyle yaptık!" diyecekler. Rab Teâla: "Benim size rahmetim, gidip kendinizi ateşe atmanız şeklindedir!" buyuracak. Onlar gidecekler. Biri kendisini ateşe atacak. Allah da ateşi ona soğuk ve Selametli kılacak. Diğeri kalkar fakat kendini ateşe atamaz. Allah Teâla hazretleri: "Arkadaşının attığı gibi, seni de kendini atmaktan alıkoyan nedir?" diye sorar. Adam: "Ey Rabbim, beni ondan çıkardıktan sonra oraya bir kere daha göndermeyeceğini ümid ediyorum!" der. Allah Teâla hazretleri: "Haydi ümidini verdim!" der. İkisi de Allah'ın rahmetiyle cennete sokulurlar." Tirmizi, Cehennem 10, (2602).

İzahı

ENGLISH

(32)

---As-Salam

The Source of Peace. He who frees His servants from all danger.

5≤⇔α Selam: O bütün noksan sıfatlardan salimdir.

Noksan sıfatlardan selimdir. Ve Allah’ın yüce Zatı sonradan olmaktan ve ayıptan, sıfatları noksandan, güzel fiilleri sırf şerr olmaktan salimdir. Selâm sahibi‚ yani her çeşit ayıptan selâmette‚ her türlü âfetten berî demektir.

Her çeşit afet ve kederlerden emin olan.

Selâmette olan, selâmette kılan. 5≤⇔α Selâm” kelimesi Kur’an-ı Kerim de 33 defa geçer ama bunlardan yalnız bir tanesi (Haşr 23) Allah’ın ismi olarak geçmektedir.

Her doğan ölüyor, her yeşeren kuruyor, her yapılan yıkılıyor. Yaratılanların en değerlisi insan doğuyor, büyüyor, ihtiyarlıyor, hastalanıyor, acıkıyor, uyuyor ve ölüyor.

5≤⇔α Selâm” olan Rabbimiz bütün bunlardan salimdir. İslâm dinini indirerek selâmet yurdu olan Cennete davet eden, bu dünyada gönüller arasına köprü olan selâmı öğreten;

ل

ّ ا نّاِ اهَودّرُ وْاَ اهَنْمِ نَسَحْاَبِ اويّحَفَ ةٍيّحِتَبِ مْتييّحُ اذَاِوَ

ابًيسحَ ءٍى

ْ شَ لّكُ ىلعَ نَاكَ

“Bir selam ile selamlandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile selamlayın; yahut aynı ile karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin

(33)

hesabını arayandır.” (4/86) diyerek selâm almayı

emrederek, nezaket kurallarını öğreten Rabbimiz Mü’minleri Cehennem azabından selâmette kılandır.

Müslüman kelimesiyle selâm, İslâm kelimeleri silm kökündendir. Efendimiz:

′♦≤⇐⇔α ⌠≤⇐ ϒ ≤⌠ϒϕ≤⇔α ϒ∑∩ β◊′⁄∩ ′♦≤⇐⇔α ⌠ϒ  ♣ ⁄ ◊∩ ϒ∑⁄2 ϒ♦≤⇐⇔α ϒ ⁄ϕ∩ ⁄∑∩ Πϒϒ ϒϒβ ϒ⇔ ⁄∑ϒ⇓ ′◊ϒ⇐⁄ ′◊ ⁄⇔α 〈ϒ⇐ ⁄∑⇓ ′〈ϒ⇐⁄ ′ ◊ ⁄⇔α 4β 〈≤⇐  ϒ⁄⇐∩ Π′⁄∩ ′♦≤⇐⇔α ⌠ β⇓ ϖ ⁄∑ ⇓ ′ ϒυβ′◊⁄⇔α

Abdu'llâh b. Amr (i'bni'l-Âs) radiya'llâhu anhümâ'dan:

Şöyle demiştir: Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Müslüman, dilinden, elinden müslümanlar selâmette kalan kimsedir. Muhâcir de Allâh'ın nehyettiğini terkedendir.” buyurmuş. (Buhari 1/9, Müslim iman bab 4, Ebu Davud Cihad Hadis 2481).

İnkar mikropları saçanlara, isyan okulları kuranlara, harami çeteleri kuranlara dilinle ve elinle bir şey yapamıyorsan bari Müslümanlara dil uzatma.

İmam Kuşeyri: “mü’min kardeşinin bir ayıbını gördüğünde onu yetmiş çeşit ma’zeret bularak temize çıkarmaya çalış. Eğer ma’zeret bulamazsan sen yinede yetmiş ma’zerete ikna olmadın diye kendini ayıpla” diyor. (Kuşeyri, et Tahbir fi t Tezkir, s:29)

(34)

Bu isim Allah’ın özel kullarının çokça selam vermeleri işaret edilmektedir. Selam vermekle Allah’ın selamını elde edenler kendilerini her türlü mahzurdan korumuş olurlar.

Allah kazası ve kaderi abesten, zulüm ve haksızlıktan ve sonsuz hikmetine aykırı bir şekilde vuku bulma vehminden uzaktır. Onun şeriatı ve dini çelişkiden, farklılıktan, bozukluktan ve kulların maslahatına aykırılıktan, Allah’ın kullarına rahmetine ve ihsanına aykırılıktan ve hikmetine aykırılıktan uzaktır. Bilakis Onun şeriatının tamamı hikmet, rahmet, maslahat ve adalettir. Onun verdiği nimet verdiği kimselere muhtaç olmaktan beridir.

Allah, her çeşit zorluktan, karanlıktan, kötülükten, acizlikten, eksiklikten ve zayıflıktan salimdir. Ona da bu yakışır. Çünkü O, Selam olan Allah’tır ki, razı olduğu kullarını birbirleriyle karşılaştıklarında selamlaşmalarını istemiştir. Selam sıfatını her zaman hatırlamaları için ve kendisinden selam istemelerini dilemiştir. Adeta selamlaşın ki, Allah size kendi selametinden nasiplendirsin. Buna binaendir ki, bir Müslümanın diğer Müslüman kardeşine vereceği en güzel hediye, yüce Allah’ın selamıyla kardeşine selam vermesi ve karşıdakinin de mukabelede bulunmasıdır.

Yüce Allah cümlemizi selamıyla selamete kavuşturduğu ve selam sıfatından nasiplendirdiği kullarından eylesin.

(35)
(36)

el-MÜ’MİN

Yüce Allah (cc), Kur’an-ı Kerim de şöyle buyuruyor:

مُل

َ سّلا س

ُ ودّقُلْا ك

ُ لِمَلْاَ وَهُ لّاِ هَلاِ لَ ىذلّا ل

ّ ا وَهُ

امّعَ ل

ّ ا نَاحَبْسُ رُبّكَتَمُلْا رُابّجَلْا زُيزعَلْا نُمِيْهَمُلْا نُمِؤْمُلْا

نَوكُرِشْيُ

"O Allah ki O'ndan başka ilah yoktur. Gaybi da müşahede edebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur. O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddus'tür;

(37)

Selam'dır; Mümin'ıir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cabbar'dir; Mütekebbir'dir. Allah (müşriklerin) sirk koştuklarından çok yücedir. O Allah ki, yaratandır, kusursuzca var edendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tespih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." (59: 22-24).

Bak:(41/30) (21/101-103) (10/62-64). Hz.Peygamber (as):

Hz. Enes (ra) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ölmek üzere olan bir gencin yanına girmişti. Hemen sordu: "Kendini nasıl buluyorsun?" "Ey Allah'ın Resûlü, Allah'tan ümidim var, ancak günahlarımdan korkuyorum" diye cevap verdi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da şu açıklamayı yaptı: "Bu durumda olan bir kulun kalbinde (ümit ve korku) birleşti mi Allah o kulun ümid ettiği şeyi mutlak verir ve korktuğu şeyden de onu Emin kılar." Tirmizî, Cenâiz 11, (983); İbnu Mâce, Zühd 31, (4261).

İzahı

ENGLISH

---Al-Mu'min

The Inspirer of Faith. He who awakes the light of faith in our hearts.

∑ϒ⇓⁄♠′◊⁄⇔αMümin: Kullarına va’dinde sâdık olan demektir. Tasdîk mânasına olan

(38)

imandan gelir. Yahut‚ kıyamet günü kullarına‚ azabına karşı garanti veren‚ güven veren demektir‚ bu mâna emân’dan gelir.

O bütün peygamberleri tasdik edicidir. Kullarına emniyet veren. Kendinin ve peygamberlerinin doğruluğunu ortaya koyan, kullarına yaptığı vadinde sadık.

İman veren, güvenlikte kılan, iman edenleri iki dünyada da güvenlik içinde yaşatan ve bir ismi de “∑ϒ⇓⁄♠′◊⁄⇔αMü’min” olan Allah’a iman edenler insanlara güvenlik vermeye çalışmazlar. Güvenilen bir insan olmaya çalışırlar.

İmanın dünyada sağlayacağı güvenliği Efendimiz (as): “Allaha yemin olsun ki Allah bu

İslâm işini tamamlayacak, hatta bir yolcu San’a şehirden Hadramuta kadar yürüyecek Allah korkusundan ve birde koyuna kurt saldırır korkusundan başka hiçbir şeyden korkmayacak”

buyurmuş. (Ebu Davud , cihad bab 107 hadis 2649 Buhari, ikrah bab, Ahmed, Müsned 5/109,110).

Bir ismi “Mü’min” olan Rabbimizin verdiği imanın sağladığı güvenlikle eşkıya yatağı San’a ile Hadramut arasında 1400 sene önce güven içinde yolculuk yapmışlar.

Hz.Ömer, Medine’de devlet başkanı iken, Dicle nehri kenarında bir koyunun kurt tarafından yenmesinden kendini sorumlu tutuyor. İşte “∑ϒ⇓⁄♠′◊⁄⇔αMümin” olan Allah a iman eden mü’minin yönetimi öyle olur.

(39)

1400 sene sonra İslâm sistem olarak rafa kaldırıldı. Batıdan sistem ithal edildi ve Dicle nehri kenarında terör adı altında 30.000 (otuzbin) insanın kanı akıtıldı. Dicle kenarında değil şehrin merkezinde en güvenli merkez diye yapılan binanın 25. Katında yirmi beş ayrı güvenlik tertibatı olan yerde yaşayan insanın güvenliği olmadığını bütün dünya gördü.

Asker ve gardiyan tarafından korunan hapishanelerde güvenlik kalmadı. Her insanın arkasına bir emniyet görevlisi taksanız, emniyet görevlisinin ardına da bir görevli gerekir.

Onun ardına da biri gerekir. Bu da olmayacağına göre her insanın içine emniyet görevlisi olarak “∑ϒ⇓⁄♠′◊ ⁄⇔αMü’min” olan Allah’a iman yerleştirilirse emniyet/güvenlik iki dünyada da sağlanmış olur.

Allah kendisini kemal sıfatlarla, güzellik ve yücelikle sena edip övendir. O, Peygamberlerini gönderip, ayet ve delillerle, Kitaplarını indirendir. Peygamberlerini de onların doğruluğuna ve getirdikleri mesajın sıhhatine delalet eden her türlü mucize ve burhan ile destekleyip tasdik etmiştir.

Yüce Allah, mümin sıfatıyla bütün evreni güvencesi altına alıp sigortalamıştır. Zerreden kürreye kadar her yaratılmış mümin sıfatının güvencesiyle yaşamlarını devam etmektedirler. Yüce Allah, bu sıfatı iman eden kullarına da vermiş ve onların da mümin olmalarını istemiştir. Mümin olan Müslümanlar dünyadaki ellerinin altında bulunan insan, hayvan, bitki ve benzeri yaratılmışların yaradanın hatırı için

(40)

güvenlik sigortası olmaları gerekiyor. Aksi takdirde Mümin olma özelliklerini kaybederler.

Allah (cc), mümin sıfatıyla mazlumda olsa zalimde olsa uysalda olsa vahşide olsa bütün yaratıkları güvecesine almış ve onları sigortalamıştır. Bu güvenceyi ihmal edip dünyanın ve kulların güvencesine sigortalanan acizlerin ahirette güvencesi ne olacak ve kim olacak acaba...

Yüce Allah cümlemizi güvecesine alıp dünya ve ahiret hayatında sigortalayıp selamete erdirdiği kullarından eylesin.

el-MÜHEYMİN

Yüce Allah (cc), Kur’an-ı Kerim de şöyle buyuruyor:

مُل

َ سّلا س

ُ ودّقُلْا ك

ُ لِمَلْاَ وَهُ لّاِ هَلاِ لَ ىذلّا ل

ّ ا وَهُ

امّعَ ل

ّ ا نَاحَبْسُ رُبّكَتَمُلْا رُابّجَلْا زُيزعَلْا نُمِيْهَمُلْا نُمِؤْمُلْا

نَوكُرِشْيُ

(41)

"O Allah ki O'ndan başka ilah yoktur. Gaybi da müşahede edebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur. O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddus'tür; Selam'dır; Mümin'ıir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cabbar'dir; Mütekebbir'dir. Allah (müşriklerin) sirk koştuklarından çok yücedir. O Allah ki, yaratandır, kusursuzca var edendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tespih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." (59: 22-24).

Hz.Peygamber (as):

Hz. Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teâla hazretleri şöyle ferman buyurdu: "Kim benim veli kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma gideni, ona farz kıldığım (ayni veya kifaye) şeyleri eda etmesidir. Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşmaya devam eder, sonunda sevgime erer. Onu bir sevdim mi artık ben onun işittiği kulağı, gördüğü güzü, tuttuğu eli, yürüdüğü ayağı (aklettiği kalbi, konuştuğu dili) olurum. Benden birşey isteyince onu veririm, benden sığınma talep etti mi onu

Himayeme alır, korurum. Ben yapacağım bir

şeyde, mü'min kulumun ruhunu kabzetmedeki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem." Buhari, Rikak 38.

İzahı

(42)

---Al-Muhaymin

The Guardian. He who watches over and protects all things.

∑ϒ◊⁄′◊⁄⇔α Müheymin: Saltanatı hakkında dilediği gibi tasarruf eden,her şeyi gözetip koruyan.

Çok çok murakabe edici, hıfz edici, gözetici ve koruyucu manasına gelir.

Başka bir deyişle; ∑ϒ◊⁄′◊ Müheymin: Şâhid olan (görüp gözeten) demektir. Emîn mânasına geldiği de söylenmiştir. Aslı‚ müeymin’dir‚ ancak hemze‚ hâya kalp olmuştur. Keza er-Rakîb ve el-Hafiz mânâsına geldiği de söylenmiştir.

“Gözeten ve koruyan” manasına gelen ∑ϒ◊⁄′◊⁄⇔α el-Müheymin” ismi, Kur’an-ı Kerim de Rabbimizin ismi olarak bir defa geçmektedir. (Haşr 23).

Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’i bize tanıtırken:

ϒλβνϒ¬⁄⇔α ∑ϒ⇓ ϒ

⁄  ∑⁄2 β◊ϒ⇔ βƒϒ≤ ′⇓ ϒ≤∏ζ⁄⇔β ϒ2 λβνϒ¬⁄⇔α ∧⁄⇔ϒα ←β⁄⇔⁄α

“Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve onu korumak üzere hak olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) gönderdik.” (5:48) diyerek Kur’anın

kendinden önce geçen Tevrat, Zebur, İncil ve diğer sahifeleri kendi içinde koruduğunu ve onları tasdik ettiğini ifade ediyor.

(43)

Hz. Adem’in genlerini bizde koruyan, Hz. Adem dönemindeki su, hava, hardal, incir çekirdeğini olduğu gibi koruyan Rabbimiz geçmiş peygamberlere indirdiği kitapları Kur’an’ın içinde korumaktadır. ∑ϒ◊⁄′◊⁄⇔α Müheymin”e iman edenler eski ilimleri ve eski sanatları, yeni ilim ve sanatların içinde korurlar.

Gönüllerimizden geçeni bilen, genlerimizi şifreleyen “∑ϒ◊⁄′◊⁄⇔α Müheymin”e iman eden bir Mü’min gözetildiğini bilerek yirmi dört saatinde edepli olmaya çalışır.

Fuzuli gibi: “Müheymina, Sameda, bende-i siyeh ruyem Sahifei amelim masiyet hattıyla kara” “Ey ∑ϒ◊⁄′◊⁄⇔α Müheymin ve Samed Allahım! Kara yüzlü bir kulunum. Amel defterim isyan yazısıyla kapkara” diyerek af dilenelim.

Murakabe, göz altında bulundurmak, koruyup gözetmek demektir. Aynı zamanda Allah’tan başka şeylerden bütün ilgilerini keserek Allah’a yönelme ve ibadete dalma, manasını ifade eder. Burada ise kişinin kendi nefsini gözetip derinden araştırarak kalbine yerleşmiş kötü niyetleri fena huyları, Allah ve Resulünün hoşlanmadığı hal ve tavırları bulmaya, sonra da nefsindeki bu kötülüklerin kökünü kazmaya girişmek manasına gelmektedir.

Yüce Allah, “Mümin” sıfatıyla kendi güvencesi altına aldığı yaratıklarını “∑ϒ◊⁄′◊⁄⇔α Müheymin” sıfatıyla da murakabe eden, gözeten ve hal hatırlarını gözardı etmeden istek ve arzularını cevaplayandır. Buna da “Aziz” sıfatıyla da güç yetirendir. Çünkü yüce Allah’ın korumasına aldığı bir, bin ve milyon

(44)

değil her şey ve herkes için geçerlidir.

∑ϒ◊⁄′◊⁄⇔α Müheymin kulların kendilerini murakabesine verip gözetlemeyi/gözlemlenmeyi isteyecekleri tek merci işte bu özelliktir. Yani yüce Allah güvencesine aldığı kullarını bırakmıyor. Kullar nerde olurlarsa olsunlar onları tek tek kontrol edendir. Bu dünyada böyle bir kurum/kuruluş, güç/kuvvet varmıdır acaba? Kesinlikle istisnasız yoktur. İşte şimdi yüce Allah’ın bu sıfatına olan inancımı tekrar tazeliyorum. Çünkü şu ana kadar böyle olduğunu duymuştum ama bilmiyordum.

Yüce Allah cümlemizi kontrol ettiğinde herkese gönlüne göre muamele etsin/versin.

el-AZİZ

Yüce Allah (cc), Kur’an-ı Kerim de şöyle buyuruyor:

(45)

مُل

َ سّلا س

ُ ودّقُلْا ك

ُ لِمَلْاَ وَهُ لّاِ هَلاِ لَ ىذلّا ل

ّ ا وَهُ

امّعَ ل

ّ ا نَاحَبْسُ رُبّكَتَمُلْا رُابّجَلْا زُيزعَلْا نُمِيْهَمُلْا نُمِؤْمُلْا

نَوكُرِشْيُ

"O Allah ki O'ndan başka ilah yoktur. Gaybi da müşahede edebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur. O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddus'tür; Selam'dır; Mümin'ıir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cabbar'dir; Mütekebbir'dir. Allah (müşriklerin) sirk koştuklarından çok yücedir. O Allah ki, yaratandır, kusursuzca var edendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tespih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." (59: 22-24).

Bak.(14: 47) (2:129) (3:6-4-18) (4:158) (9:40-71) (10:65) (48:7) (59:23) (58:21) (61:1).

Hz.Peygamber (as):

Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Aziz ve celîl olan Allah diyor ki: "Kim, Kur'ân-ı Kerîm'i okuma meşguliyeti sebebiyle benden istemekten geri kalırsa, ben ona, isteyenlere verdiğimden fazlasını veririm." Tirmizi, Sevâbu'l-Kur'ân 25,

İzahı

ENGLISH

---Al-'Aziz

The Victorious. He who prevails, and can never be conquered.

(46)

♥ ∪⁄⇔α Aziz: Kahreden‚ galebe çalan demektir. "İzzet"‚ galebe çalmak mânasına gelir. Aynı zamanda Kudret sıfatına racidir. Yani misli, benzeri bulunmayan manasına gelir.

O mutlak galibiyet yegane sahibidir.

İzzet sahibi, mağlup edilmesi imkansız olan, her şeye galip olan.

♥ ∪⁄⇔α Aziz adı izzetten türemiştir. Anlamı güçlü bir mevkide bulunma anlamına gelmektedir.Daha açık bir deyimle güçlü ve yasaklayıcı demektir.

Üstün, değerli, güçlü ve eşsiz manalarına gelen el-Aziz ismi Kur’an-ı kerim de 90 defa geçmektedir.

Kur’an-ı Allah kelamı olması nedeniyle 41:41 de ♥ ∪⁄⇔α el-Aziz kelimesi Kur’an’ın sıfatı olarak gelmiştir.

Yusuf suresinde Mısır yöneticilerine de Aziz ismi kullanılmıştır. Tevbe 128 de Peygamber efendimizin sıfatı olarak Aziz kelimesi kullanılmış. Rabbimiz:

β6ƒ∪♥◊υ ′〉≤ ϒ ∪⁄⇔α ϒ♦≤⇐ϒ⇐∉ 〉≤ϒ∪⁄⇔α ′ ♥ ′ β⋅

⁄∑⇓

“Kim izzet isterse bilsin ki izzetin tamamı Allah’a aittir” (35:10) buyurur.

Münafikun suresi 8 inci ayette ise: “İzzet, Allah’a, Resulüne ve Mü’minlere aittir” buyurur.

(47)

♥ ∪⁄⇔α Aziz olan Allah’a gönül veren kişi izzet bulur. Allah’ın yükselttiğini kimse alçaltamaz. Allah’ın alçalttığını kimse yükseltemez.

Kalpte Hak büyüdükçe halk=dünya küçülür. Dünya küçülünce kişinin kimliği de büyür.

Sevgili Peygamberimiz (as): “Kim bir

zengine zenginliği nedeniyle tevazu gösterirse dininin üçte ikisi gider” buyurmuş. (Tirmizi).

(Kuşeyri, et-Tahbir s:32. Hadisi Beyhakinin rivayet ettiğini Keşf-ül hafa haber verir) Kişinin kimliğini kalbi, bedeni, ve dili oluşturur. Bedeni ve diliyle alçalırsa üçte ikisi gider. Kalbiyle de alçalırsa hepsi gider. Allah korusun.

Allah'ın '♥ ∪ Aziz' sıfatı, O'nun hiçbir zaman mağlup edilemeyeceğini, her zaman galip olanın Kendisi olduğunu ifade eder. Allah kainatta mutlak kuvvet sahibidir ve O'ndan üstün hiçbir güç, hiçbir kuvvet yoktur.

Kainattaki tüm düzeni, insanların sırrını kavramaya güç yetiremedikleri veya yeni yeni keşfedebildikleri her türlü kanunu yaratan Allah'tır. Ve bunun yanı sıra yeryüzünde bulunan her canlıyı yaratan da O'dur. Allah'ın kainatta kendini gösteren sonsuz gücü ve kudreti karşısında, yarattıklarının acizliği ise apaçıktır. Yarattığı tüm varlıklar ancak O'nun emriyle hareket edebilmekte, yaşamlarını sürdürebilmekte, belirli bir düzen içinde var olabilmektedirler.

(48)

Kuşkusuz bu acizlik yeryüzüne hakim olduğunu zanneden insan için de geçerlidir. Bir insan ne kadar güçlü, zengin ve itibar sahibi olsa da, Allah karşısında acizdir, güçsüzdür. Ne malı, ne parası, ne de ona itibar eden insanların sayısı, onu Allah'a karşı koruyamaz. Ancak Allah'a teslim olan, O'nun emirlerine uygun yaşayan, rızasını kazanmaya çalışanlar hariç...

Yüce Allah, Azizliğiyle evrende hiçbir şeye karşı aciz olmayıp, herşeye güç yetirendir. Aynı zamanda güçsüzlerin kendisine müracaat ettiklerinde ise onlarında gücüne güç katandır.

Yüce Allah’ın ♥ ∪ Aziz gücüne inanarak, dayanarak, güvenerek çalışan ve savaşan hiç kimseyi de mahcup etmeyendir. Hiçbir güç sahibinin aciz bırakamadığı güçler üstü gücün sahibi olan ♥ ∪ Aziz Allah, dilediği güçsüzleri güçlendirerek imkan sahibi kılar ve güçlülüğüne güvenen nice zalim/cebbarları da mahf-u perişan edendir.

Yüce Allah (cc) cümlemize izzetli yaşamı nasip etsin.

(49)
(50)

el-CEBBAR

Yüce Allah (cc), Kur’an-ı Kerim de şöyle buyuruyor:

مُل

َ سّلا س

ُ ودّقُلْا ك

ُ لِمَلْاَ وَهُ لّاِ هَلاِ لَ ىذلّا ل

ّ ا وَهُ

امّعَ ل

ّ ا نَاحَبْسُ رُبّكَتَمُلْا رُابّجَلْا زُيزعَلْا نُمِيْهَمُلْا نُمِؤْمُلْا

نَوكُرِشْيُ

"O Allah ki O'ndan başka ilah yoktur. Gaybi da müşahede edebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur. O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddus'tür; Selam'dır; Mümin'ıir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cabbar'dir; Mütekebbir'dir. Allah (müşriklerin) sirk koştuklarından çok yücedir. O Allah ki, yaratandır, kusursuzca var edendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tespih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." (59: 22-24).

(51)

Hz.Peygamber (as):

Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm gece taksiminde adalete riayet eder ve derdi ki:

"Ey Allahım! Bu taksim benim iktidarımda olanda yaptığım bir taksimdir. Senin muktedir olup benim muktedir olmadığım şeyden dolayı beni levmetme!" Benim muktedir olmadığım" dediği şeyle kalbi kastederdi." Ebu Dâvud, Nikâh 39, (2134); Tirmizi, Nikâh 42, (1140); Nesâi, İşretu'n-Nisâ 2, (7, 64).

İzahı

ENGLISH

---Al-Jabbar

The Compeller. He who repairs all broken thing, and completes that which is incomplete.

β≤ϕϖ⁄⇔α Cebbar: Mahlukâtı mecbur eden; emir veya yasak her ne dilerse ona zorlayan demektir. Bu kelimenin‚ bütün mahlukâtının fevkinde yücedir mânasına geldiği de söylenmiştir.

Azamet ve kudret sahibi,istediğini mutlak yapan, dilediğine muktedir olan.

(52)

Mübalağa vezninde “Cebir” kökünden türemiş bir kelimedir. Cebir, lugatta bir şeyi zor ile ıslah etmeye derler. Sonra mücerret ıslah etmeye ad olarak verilmiştir.

Bazen mücerret kahr manasına gelir. Bazen de mecaz yoluyla mücerret uluv (yükseklik) manasına gelir. Öyle bir yükseklik ki, kimsenin elinin erişemeyeceği hurma ağacına yüksek manasına “Nahle-i Cebbaren” denir

Bazen de halkın işlerini ıslah edici manasınadır. Bu surette fiil sıfatı olur.

"Kırılanı saran, bozulanı düzelten, her şeyden yüce ve dilediğini zorla yaptıran” manalarına gelen “β≤ϕϖ⁄⇔α Cebbar” ismi Kur’an-ı Kerim de Haşr 23 de bir defa zikredilmiştir.

Peygamberlere isyan bayrağını çeken ve kendi koyduğu kurallara uyan yöneticiler için zorba anlamında Cebbar kelimesi kullanılmıştır. (Hud 59) Peygamber efendimize:

رٍاششبّجَبِ مْششهِيْلَعَ ت

َ ششنْاَ اششمَوَ نَوششلُوقُيَ اششمَبِ مُششلَعْاَ نُحْنَ

دِيعوَ ف

ُ اخَيَ نْمَ نِارْقُلْابِ رْكّذَفَ

“Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir cebbar değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver.”(50/45) Ve böylece kıyamete kadar gelecek

olan Müslüman yöneticilere bu ayeti okuyunca yönettiği ülkeyi bir hapishaneye çevirmemesi emredilmiştir.

Denizde balıkların, havada kuşların, karada hayvanların ve ağaçların kırıklarını

(53)

saran “β≤ϕϖ⁄⇔α Cebbar” olan Rabbimizdir. İnsanlık ailesi ise altı milyar insanın sağlık sorunlarını çözememiştir.

β≤ϕϖ⁄⇔α Cebbar olan Rabbimiz dünya yaratılalıdan beri yarattıklarının kırıklarını onarmaya devam ediyor. Milyarlarca balıktan, milyarlarca kuşlardan bir tanesini insanoğlu tehlikeden kurtarıp tedavi etse günlerce televizyon ekranlarından o iyilik sembolü insan baş haber olur.

Her gün milyonlarca hayvanın doğumunu sağlayan, onlara sıhhat veren, doğum yaptığı gün süt veren, “β≤ϕϖ⁄⇔α Cebbar” olan Rabbimiz ise ekranda bir defa zikredilse irtica hortladı yaygarası başlar. Yaygarayı başlatan, kalpten hastaneye kaldırılsa ona yine şifa veren β≤ϕϖ⁄⇔α Cebbar” olan Rabbimizdir. Cebbara iman eden mü’min insan, hayvan ve diğer yaratıkların yarasına merhem, kırığına sargı olur. Onları kendine doğru yükseltir, yüceltir.

Allah'a karşı büyüklenmenin, O'na teslim olmamanın altında, insanın kendisini Allah'tan bağımsız bir varlık olarak görüp, sahip olduğu bazı özelliklerin kendinden kaynaklandığını zannetmesi, dolayısıyla kendine bir "benlik" vermesi yatar. Halbuki bunun ne kadar tutarsız bir mantık olduğunu anlamak için herhangi bir inanca sahip olmak gerekmez.

İnsan biraz durup düşünse, bu dünyaya kendi isteğiyle gelmediğini, ne zaman hayatının son bulacağını bilmediğini, sahip olduğu fiziksel özelliklerin kendi seçimiyle kendisine verilmediğini rahatlıkla görebilir. Kendi bedeni de dahil olmak üzere sahip olduğu her şeyin

(54)

geçici olduğunu ve sonunda yok olacağını anlar. Tüm bunlar insanın tümüyle aciz olduğunun, hiçbir şeyin gerçekte kendisine ait ve kendi kontrolü dahilinde olmadığının açık delilleridir. Eğer biraz daha düşünürse, bu delillerin sayısız olduğunu görebilir.

Bütün bu gerçekler karşısında insanın, kendisini yaratana karşı büyüklenmeye kalkmasının ne kadar anlamsız ve bir o kadar da akılsızca bir tavır olacağı ortadadır.

Oysa insanın Allah'ın büyüklüğünü, her şeyi yoktan var ettiğini, insanların sahip oldukları bütün imkan ve özellikleri verenin O olduğunu, dilediği anda da hepsini geri alabileceğini, tüm canlıların ölümlü olduğunu, tek baki kalacak olanın da Allah olduğunu kabul edip, Yaratıcısına, gerçek sahibine teslim olması gerekir. Çünkü Allah, kendisine karşı haksız yere büyüklenme gösteren, O'na karşı aczini bilmeyen ve yüz çeviren herkese dilediği zaman zorla boyun eğdirmeye muktedir olandır.

Kuran'da sahip olduğu şeylerden dolayı kibirlenen ve sonunda da Allah'ın

β≤ϕϖ Cebbar sıfatıyla acizliklerini gören ve hatalarını ikrar eden bahçe vs. misaller çok geçmektedir.

Yüce Allah cümlemizi emir ve yasaklarına riayet eden kullarından eylesin.

(55)

Referensi

Dokumen terkait

Dalam program kesehatan dan keselamatan staf/pegawai Rumah Sakit Umum Insani dilakukan evaluasi pelaksanaan kegiatannya setiap 1 (satu) tahun sekali oleh Panitia K3

Dalam keadaan tanpa oksigen ragi Saccharomyces sp dapat melakukan proses fermentasi.Produk fermentasi yang dilakukan diantaranya menghasilkan energi ATP yang

Kerangka tata kelola perusahaan harus melindungi dan memfasilitasi pelaksanaan hak pemegang saham dan menjamin perlakuan yang adil semua pemegang saham, termasuk pemegang

masing rumah diukur kelembaban udaranya didapatkan data urutan sampel berdasarkan didapatkan data urutan sampel berdasarkan kelembaban pada tabel di bawah. kelembaban pada tabel

Dalam Pasal ini, Kecamatan Kototangah adalah Kecamatan Koto Tangah, Kecamatan Bungustelukkabung adalah Kecamatan Bungus Teluk Kabung, Kecamatan Lubukkilangan adalah

Dibandingkan bulan Mei 2017, jumlah curah hujan di bulan Juni 2017 mengalami kenaikan drastis menjadi sebesar 195 mm walaupun jumlah hari hujan yang lebih kecil pada bulan

Dari hasil penelitian dan bahasan dapat disimpulkan bahwa jarak penyinaran terhadap resin komposit yaitu jenis nanohybrid sehingga resin komposit memiliki kekersan yang

Tekstur tanah pada titik sampel daerah penelitian di Kecamatan Sangir Kabupaten Solok Selatan pada Satuan Lahan V1 dan V2 berdasarkan kan hasil penelitian adalah baik,