• Tidak ada hasil yang ditemukan

8-12 Hatme-i Hacegan Risalesi_8-12 Hatme-i Hacegan Risalesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Membagikan "8-12 Hatme-i Hacegan Risalesi_8-12 Hatme-i Hacegan Risalesi"

Copied!
134
0
0

Teks penuh

(1)
(2)
(3)
(4)

HATME› HACE

ve

(5)

Efendim; Seydam; YAHYA EFENDÝ kaddesal-lahu sýrrahul aliyye hazretleri Hatme-i Hacegan hakkýnda þunlarý söylemektedir:

"Muhterem Kardeþlerim !

Dünya hepimizin olsa ne olacak ? Bütün dünya malý bizim olsa ne olacak ? Ben bir sefer Gavsýmýz Abdülhakimil Hüseyni kaddesallahu sýrrahul aliyye’den iþittim, þöyle buyurdu:

"Vallahi vallahi; eðer bana denilse ki, sen dünya padiþahlýðý mý istiyorsun ve yahutta Nakþibendi Tarikat-ý Aliyye'nin bir müridi mi olmak istiyorsun?" Yemin içti ve þöyle dedi:

"Ben dünya gibi taht padiþahlýðý istemem, dünyanýn reisliðini istemem.. Benim istediðim Nakþibendi Tarikat-ý Aliyyesinin bir müridi olmak. Niçin ? Çünkü Nakþibendi Tarikat-ý Aliyyesinin müridi olmak bana; dünya da da yarar, kabirde de iþime yarar, ahirette de iþime yarar, haþirde de iþime yarar, tâ Allah'ýn huzuruna varana kadar... Evet. Dünya padiþahlýðý ise geçici bir ömür Olsa olsa 60-70 sene bir ömür. Ondan sonra padiþahlýðý gidecek, amma bu Nakþibendi Tarikat-ý Aliyyesinin ticareti öyle deðildir, insan hayattayken bu ticareti kâr ettiði gibi vefat ettiði zaman da bunun ticareti devam ediy-or.”

(6)

Muhterem Kardeþlerim!

Bu ticaretlerden birisi de yapýlan Hatme-i Hâcegan'dýr. Büyük hatmenin 333 Kurân-ý Kerim hatim sevabý gibi olduðunu sadatýmýz buyurmuþlardýr. Bugün Allah'a þükürler ol sun, en azýndan 100 binden fazla yerde yapýlý yor. Bu Hatme-i Haceðan yapýlýrken hatmenin sonunda okunan duada bu hatmenin seva-bý, hatmeden hasýl olan ecr-i sevap Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’den Sadat-ý Kirâm'dan sonra Tarikat-ý Nakþbendiyye mensup olan bütün müridlere hediye ediliyor. Dolayýsýyla ister hatmeye katýl, ister katýlma, tevbe aldýktan sonra, tarikattan çýkacak bir þey yapýlmadýðý müddetçe o hatmenin sevabýna ortak oluyor. Bu öldükten sonra da tâ kýyamete kadar devam ediyor.

Ýþte o insan öldükten sonra kýyamete kadar yine gidiyor. Ýþte bundan daha büyük kazanç var mýdýr ? Ve bir büyük hatmenin sevabý 333 Kur'an-ý Kerim''n hatmi kadardýr. Ýþte insan bu sevabý alýyor. Ve beþbin vird çekerse ellibin sevap orda kalýyor. Ve Allah’ýn muhabbetini alýyor ve Resûlullah'ýn sallallahu aleyhi ve sellem'in muhabbetini alýyor, Sadat-ý Kirâm'ýn mu habbetini alýyor.

Hatmede sadat-ý kirâm'ýn ruhaniyeti hazýr olu-yor. Nazarlarý ve himmetleri geliolu-yor. Kalpleri temizli-yor. Ondan önemlisi kalbin hazýr olmasýdýr

(7)

Biz, hatmenin faydalarýný, bereketini çok gördük. Bir yerde beþ tane mürid varsa mutlaka hatme yapýl-malý.

Sadatýmýz hatmeyi hiç býrakmadý.

Hatmede insan, sadatýn halkasýnda oturuyor. Onlarla beraber oluyor.

Hatme terim olarak "sonuç" anlamýndadýr. Haceðan, Hace kelimesinin çoðuludur. Hace demek þeyh demektir.

Büyük hatme Þeyh Abdülhaligýl Gücdüvani kad-desallahu sýrrahul aliyye'nin yaptýðý hatme þeklidir.

Küçük Hatme ise,Þeyh Muhammed el Bâkibillâh kaddesallahu sýrrahul aliyye'nin yaptýðý hatme þek-lidir.

Sadatýmýz o zamandan bu zamana kadar hatme-ye devam etmiþlerdir.

Nakþibendi Sadat-ý Kirâm'ýnýn yanýnda müridler toplandýklarý zaman sohbetin sonunda hatme yapýp, ondan sonra daðýlýyorlardý.

Bunun gayesi de sohbetin sonunu zikirle bitirmek. Çünkü amellerin sonucu çok önemlidir.

Hatme zikirdir. Zikire delâlet eden ayet-i kerime, hadis-i þerifler hatmeye delâlet eder.

Hatme zikirdir, büyük bir sevaptýr, büyük bir ibadettir.

(8)

Toplu halde zikir yapmaktýr.

Sadat-ý Kirâm; Hatme-i Haceðan'ýn faydalarý hakkýnda þöyle demiþlerdir:

"Hatmeye iþtirak edenlerin, muradlarý hasýl olur, onlardan belâ def olur, onlarýn dereceleri yükselir, önemli iþleri varsa hatmeden sonra Allah (cc)'dan istesin, inþaallah hasýl olur."

Mevlâna Halid-i Baðdadi kaddesallahu sýrrahul hatme hakkýnda þunlarý buyurmuþtur:

"Bu yapýlan hatme sayesinde 24 saat yapýlan günahlardan, gafletten dolayý oluþan zulmet kalkýyor." Hatmenin adabýna riayet etmek çok önemlidir. Hatmenin sekiz adabý vardýr:

1.Hadesten ve necasetten temiz olmak.

2.Hatme yapýlan alan dýþarýdan kontrol edilmeyecek bir þekilde olmak.

3.Hatmeye katýlanlarýn huþu ve huzur üzerine bulunmalarý,

4.Hatmeye katýlanlar tarikat ehli olmalarý, 5.Kapýyý kapamak,

6.Hatmenin baþýndan sonuna kadar gözlerin kapalý olmasý,

7.Ýmkân dahilinde gafletli olmamak

8.Özürlü olmayanlar, adab üzerine-sað ayak sol ayaðýn altýna geçirip, sað kalça üzerine- oturmak.

(9)

HATME-Ý HACEGÂN

Sâdat-ý Nakþibendi'nin yanýnda hatme çok kýymetlidir. Onun için hatmesiz kalýnmamalýdýr. Ýnsan Nakþibendi olduktan sonra, nerede bir hatme yapýlýr-sa, hissesi içinde olur. Ýnsan günde iki defa: Bir hatme de, bir de vird çekerken Sâdat'ýn ruhaniyetini hazýr edip nazarý altýna girmelidir. Günde bir veya iki sefer Sâdat'ýn nazarý altýna giren kimse için korku olmaz. Sâdat-ý Nakþibendi onu yalnýz býrakmaz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu yalnýz býrakmaz.

HACE

Farsça bir kelime olan "hâce" soylu kimselere ve özellikle Peygamber Efendimiz'in sülâlesinden olanla-ra verilen isimdir. Hâce de bir ünvandýr, lakaptýr, yük-sek þahsiyetlere ve sultanlara verilir. (Z.Ünal.Ýs.Mec.1995.s:73)

Nakþiliðin erken dönemlerinde Ortaasya'daki þeyhlerin ilim adamý oluþu sebebiyle, onlara "hoca, hace" gibi isimler verilmiþtir. Hace Bahaaddin Nakþibend, Hace Abdülhaligýl Gücdüvani, Hace Ali Ramiteni, Hace Yusuf Hemedanigibi.

HATME NEDÝR ?

Hatme bazý sûrelerin, ayet-i kerimelerin,salavat-ý þerifelerin ve belirli tesbihatýn yapýldýðý bir zikir mecli-sidir.

(10)

Bu zikre Hatme denilmesinin sebebi þudur: Kur'an-ý Kerim'in esrârý diðer kitaplarýn esrârýný topladýðý, Fatiha'nýn sýrrýda Kur'an-ý Kerim'in sýrrýný topladýðýndan dolayý bu zikre de, Fatiha ile baþlayýp Fatiha ile bittiðinden, Allah tarafýndan bütün peygam-berlere indirilmiþ kitaplar hatmedilmiþ makamýnda olduðundan hatm denilmiþtir. Fatiha-yý þerife'nin iki yerde zikredilmesi de, onun iki defa nazil olduðuna iþarettir.(Z.Ünal. Ýslâm Mec. Aralýk.1995.s:73)

HATME-Ý HACEGAN NEDÝR ?

"Hatme-i Hâcegân",“Nakþibendiyye Tarikatý” ’nýn topluca yaptýðý zikrin adýdýr.

"Turuk-ý Aliyye tekkelerinde yapýlan toplu zikir-lere "icrâ-yý zikrullah"denir.; her tarikatte isim ve þekilleri de ayrýdýr. Meselâ Mevleviler toplu zikre "Semâ"(mukabele ve âyin-i þerif), Kâdiriler "Devran", Rifâiler ve Sa'diler "Zikr-i Kýyam", Halvetiler "Darb-ý Esmâ”, Nakþbendiler "Hatme-i Hacegan", Yeseviler "Zikr-i Erre", Celvetiler "Nisf-ý Kýyâm”, Þazeliler "hadra" ismi verirler (S.Eraydýn.a.g.e.:144),

HACEGAN TARÝKATI

Bu tasavvuf okulunun liderlerinin tamamen ilmiyye sýnýfýna mensub olmasý münasebetiyle Hacegan Tarikatý diye anýlmýþtýr.(E. Cebecioðlu. Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüðü.s:305)

(11)

Mevlânâ Halid-i Baðdadi kuddise sirruh-hazretlerinin mektuplarýný derleyen Esad Sahib "Mektubat-ý Mevlânâ Halid" kitabýnda "Hatme-i Hacegan" hakkýnda þu bilgileri vermektedir:

"Hatme-i Hacegan'a gelince; o bu tarikatý aliyenin þartlarýndan deðildir. Hatmeyi okumaktan gaye, sevap kazanmaktýr. Büyükler bir zararý def ve bir menfaati kazanmak istediklerinde halis bir kalp ve sadýk bir niyetle sofilerle hatme yaparlar. Allah'ýn (cc) izni ve inayeti ile hatmede maksadlarýna nail olurlar. Allah (cc) salih kiþilerin yardýmcýsýdýr."(S:69)

Mevlânâ Halid-i Baðdadi “Hatme-i Hâce” hakkýnda þu bilgileri vermektedir:

"Bu tarikatýn büyüklerinin yanýnda sabittir ki; Hatme-i Hacegan halkasýnýn baþý, Seyyidimiz Abdülhalýðýl Gücdüvani hazretleridir.

Hatmeye devam eden müridlerin kalplerindeki paslar silinir ve saliklere gayb nurlarý zahir olur. Hat-me, tatlý bir þerbetin aktýðý bir çeþme gibidir. Ýhsanýn mükafatý da ihsan olduðundan Allah (cc) hatme ehline, kendi fazlý ve kereminden sayýsýz rahmani nurlar bahþeder. Çünkü hatme meclisine Hazret-i Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in ruhaniyeti teþrif eder. O'nun irfanýnýn gölgesi halkadaki müri-dlere hidayet kanadý olur. Zira onun marifetinin kay-naðý tevhid denizindendir. Bu sebepledir ki, büyük

(12)

veliler kendileri hatmeye devam ederlerken, baþkalarýný da, meclislerine davet etmiþler, gayelerine de bu þekilde ulaþmýþlardýr.

Hatmenin bereketinden dolayý, onlarýn hal lisan-larýnda gizli sýrlar ifade bulur. Onlara neseplerinden sorulduðunda "aþk topraðýnýn bir damlacýðýdýr" derler. Hasebleri de hatme-i þerifin parlak güneþiyle kaplanmýþtýr. Onlar ahiretin yüksek makamlarýna bakýp dünyanýn yüksek rütbelerinden gani kalmýþlar-dýr. Mevlânâ Halid-i Baðdadi kuddise sirruh halifeler-ine hatmelere itina ile devam etmelerini tavsiye etmiþtir.

Hatme Tarikat-ý Aliyye'nin þartlarýndan deðilse dahi, yolun büyükleri onu tarikatýn þiarýndan saymýþlardýr. Tecrübe edip görmüþlerdir ki; hatmenin faydasý güneþ gibi açýktýr.

Hatmenin þartlarýndan biri de cemaat halinde yapýlmasýdýr. Çünkü her cemaat; salih ve duasý mak-bul birisinden hali deðildir. Hem böylece kalbler bir-birine baðlanarak, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sel-lem'e kadar ulaþýr. Peygamberimiz aleyhisselâm bir hadis-i þeriflerinde þöyle buyurmuþtur.

"Kim cennetin ortasýnda yerleþmek isterse, cemaate devam etsin. Çünkü þeytan yalnýz olanla bulunabilir. Fakat iki kiþi olunca þeytan onlardan uzak kalýr."

(13)

Þayet cemaat mümkün deðilse (cemaatle toplu olarak yapamýyorsa) mürid tek baþýna hatme yapa-bilir. Ancak mürþidin izin vermesi þarttýr. Hatmeye katýlanlarýn, diðer ihvanýn da hatmede olduklarýný tasavvur etmeleri gerekir. Çünkü hatme Tarikat-ý aliyye'nin ahalisi için bir yuva hükmündedir ki, o hatmede dünyevi ve uhrevi faydalar temin ederler.

Hatme, þartlarýna, rükünlerine ve adâbýna riayet edildiðinde, kýsa zamanda müridler üzerine tesir eder. Bu istifadenin olmasý için, her halükârda hatme terk edilmemelidir. Mevlâna Halid kaddesallahu sýrrahu aliyye; devamlý olarak hatmeye katýlmayý teþvik eder di. Zira maksatlarýn hasýl olmasý için hatme yapmak daha uygundur. Bir þeye tek kiþinin kalbinin yönelme-siyle, çok kiþinin kalplerinin yönelmesi arasýnda çok fark vardýr." [Mektubat-ý Mevlâna Halid.279]

(14)

"Hazinetü'l-Esrâr" kitabýnýn yazarý Seyyid Muhammed Hakký kaddesallahu sýrrahul aliyye hazretleri Hatme-i Hacegan hakkýnda þu bilgileri vermektedir:

"Bilmiþ ol ki, tefsir ve hadis ilimleriyle geniþ bir bilgiye sahip olan kadri yüce Ýmam Câfer-i Sadýk, Ebu Yezid-i Bestam-i, Ebû Hasen Harkani ve bunlardan sonra gelen saygý deðer imamlar tâ Þah-ý Nakþibendi'ye kadar (Allah hepsinin sýrlarýný takdis eylesin) bunlarýn hepsi de; hacetlerinin yerine gelmesinde, bir takým muratlarýn gerçekleþmesinde, belâlarýn def'edilmesinde, düþmanlarýn kahra uðratýl-masýnda, hasedcilerin periþan oluðratýl-masýnda, derecelerin yükselmesinde, Allah'a yakýnlýðýn zevkine eriþmede ve bir takým tecellilerin zuhur etmesinde bu yüksek anlamda olan faydayý ve garip esrârý kullanmýþlardýr.

Bu tertip Sâdât-ý Kirâm'ýn âdeti haline gelmiþ ve bu konuda o sâdât-ý kirâma katýlanlar saâdeti bul-muþlardýr. Þüphessiz ki, saâdet en büyük rükündür. Nakþibendi Tarikatýn da en üstün virddir. Tabii ism-i zât olan Allah'dan sonra üstün sayýlmýþtýr. Çünkü meþâyih-i kirâm'ýn ruhlarý bu virdin bereketiyle yardým isteyenlere ulaþmakta, meded umanlara kapý açmaktadýr. Bu vird sayesinde çeþitli belâlardan kur-tulmak için o ruhlar yardýma koþmaktadýr.

(15)

Ebû Said-i Hadimi kaddesallahu sýrrahul aliyye hazretleri diyor ki:

Bu vird ya da tertip sýkýntý ve kederleri atmak için, murad ve maksadýn kolay yoldan elde edilmesi için, hacetlerin yerine getirilmesi için ve hastaya þifa gelmesi için okunur. Ayný zamanda hem okunur, hem de yazýlýp beraberinde taþýnýr.

Çünkü, bu silsile, meþâyih-i rabbaniyenin him-metlerinin nüfuzu, sýddýkilerin feyiz pýnarýnýn oluðu, Muhammedi denizlerin hikmet mecrasý, kudsi melek-lerin bekledikleri esrâr havasý, ilâhi tecellimelek-lerin mazharý, müridlerin hazret-i Rabbâni'ye yükselen merdiveni, melekût, ceberrût ve lâhut âlemlerine doðru yükselen sâliklerin miracýdýr. Bu virde devam edene diri olan þeyhten yana meþâyih-i kirâm'ýn ervahý cevap verir. Bu cevap da tâ Resûlullah sallal-lahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e ve ondan da aziz ve celîl olan Allah 'a kadar yükselir. Böylece onun üzeri-ne çeþitli esrâr, tecelliler ve bereketler akýtýrlar. Niyetine göre ona teveccühte bulunurlar, muradýna uygun ona yönelirler. Kimin bu konudaki silsilesi Resûlullah Efendimiz'e ulaþmýyorsa, onunla imtisâl etmiyorsa, onun feyzi kesilmiþ olur ve böylece Resûlullah Efendimiz'e varis olmamýþ sayýlýr. Bu durum da olandan mübayaa ve icazet alýnmaz. Nitekim hadis-i þerifde buyurulmuþtur:

(16)

"Alimler peygamberlerin varisleridir." Bu hadis uygun bir isnadla nakledilmiþtir. Taberâni'nin yapmýþ olduðu tesbitte ise Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

"Beni görüp de bana imân edene müjde olsun. Beni göreni görene ve beni göreni gören kimseyi görene ve bana imân edene de müjde olsun ! Evet, müjde onlara ve güzel bir dönüle-cek yerde onlara."

Þeyh Ebû Abdillâh Sülemi kaddesallahu sýrrahul aliyye diyor ki:

"Beni görüp te imân edene ve beni gören kimseyi görüp te bana imân eden kimseye müjde olsun." Sözünün anlamý þudur:

"Müjde o kimseye ki, benim nazarýmýn bereketi kendisine te'sir edip iz býrakmýþtýr ve beni görüp de nazar ve müþahademin te'sir ettiði ashabýmý görene de müjdeler olsun."

Bu böylece halbehal devam eder, ümmetin hakimlerine ve Allah dostlarýna ulaþýncaya kadar sürüp gider. Artýk kimde, bir hakimin nazarýnýn eseri veya bir velinin müþahadesinin izi bulunursa, hiç þüphe yok ki, o eser ve iz, Resûlullah sallallahu aley-hi ve sellem Efendimiz'in nazarýnýn te'sirindendir ki, ondan ashabýna intikâl etmiþtir. Tabii, bu tesir ashabýn

(17)

ve sonra gelenlerin hal ve durumuna göredir. Böylece te'sirler bir su akýntýsý gibi meþâyihten müridlere akmakta ve dünyanýn sonuna kadar devam etmekte-dir. Çünkü halin isnadý, ahkâmýn isnadý gibietmekte-dir.

Þeyh Ebû Ali Dakkak kuddise sirruh diyor ki: "Bir adama vahiy bile gelse (bununla ilhamý kas-dediyor) eðer onun þeyhi yoksa, ondan hiçbir esrâr havasý gelmez."

Ýþte bu silsileyi vird yollu okuyan kimse, okuma anýnda kendini manevi oluðun, esrâr ve tecellilerin, füyüzatýn altýnda durmuþ sayacak, baþýnýn tam ortasý-na döküldüðünü farzedecek ve bu silsilenin Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e uzanan, ondan da Allah'a yükselen manevi bir basamak olduðunu hâtýrýnda tutacak. Bu zikre dalarken isimleri bir bir murakabe edecek ve böylece derece derece yükseldiðini düþünecektir. Bu derecelerin Resûlullah'a, ondan Cibril-i Emin'e, ondan da Cenâb-ý Rabbi'l-Âlemin 'e yükselip ulaþtýðýný bilecektir." (Hazinetü'l-Esrâr:654-656)

(18)

Muhammed Sâmi-i Erzincani kuddise sirruh hazretleri buyuruyorlar.

"Þah-ý Nakþibendi kuddise sirruh buyurdular ki: " Bu yol ahlâk yoludur. Kötü ahlâký deðiþtirip yerine iyi huylar koymak içindir."

Mevlanâ Halid kuddise sirruh hazretlerinin hal-ifesi Süleyman Baðdadi hazretleri "Hadikatü'n-Nediyye" adýndaki deðerli kitabýnda þöyle der:

"Bir inanan insana -mü'mine; namaz, zekât, oruç, hac ve kelime-i þehadet, farz-ý ayn, her kiþinin kendisi bizzat yerine getirmek zorunda olduðu farz-ise, Tarikat-ý Aliyye'ye -yüce tarikata- girmekte týpký bunlar gibi farz-ý ayn'dýr. Þu yönüyle farz-ý ayn'dýr ki, tarikatla ahlâk deðiþikliði olur. Madem ki, kötü ahlâký iyi ahlâka çevirmek her insana farzdýr. Baþka bir suret-le kötü ahlâký tedavi etmek çaresi olmuyor. Onun çaresi ve ilâcý ancak tarikattýr. Çünkü tarikat, kötülen-miþ ahlâký gidermek içindir. Kötü ahlâký deðiþtirme farz olduðundan ötürü, Tarikat-ý Aliyye -yüce tarikata-girmenin de insan soyu üzerinde farz-ý ayn olduðun-da artýk kesinlikle þek ve þüpheye yer yoktur."

Hatme-i Hâcegân'da surelerin belirli sayýlardaki okunmasýnýn muhakkak ki birçok sýrlarý vardýr.

(19)

“25 Estaðfirullah” demenin sýrrý

Tarik tövbedir. Buna mukabil Nakþibendilerin Hatm-i Hacelerinde baþlangýçta 25 istiðfar bulunur.

Hatm-i Hacegan Rabýta Yapmanýn Sýrrý Hatm-i Hace arasýnda gözünüzü yumun Açarsanýz ilâhi feyizlerden mahrum kalýrsýnýz. Halkayý aralýklý boþ býrakmayýn. “25 Estaðfirullah" deyip parmaðýnýzla sayýnýz ki, fazla veya eksik olmasýn.

Sonra rabýta-i Þerif denilen, her birinize rabýta öðretilmiþ olduðu üzere rabýta ediniz. Bunda kiþi ken-dini nur içinde tasavvur ettiðinden bir huzur bulmak faydasý vardýr. Bir de þeyhinin yüzünü hayalinde can-landýrmak suretiyle rabýtanýn da faydasý vardýr.

Rabýta esnasýnda taþ daðýtýlýr. Hatme-i Hace'yi okutan zat tarafýndan her ilân ve ihtar ediliyorsa, avu-cundaki taþtan fazla ve eksik okumamaða dikkat et! (Kendi kendine bildiðin gibi okuduktan sonra taþ daðýtmanýn hikmeti nerede kaldý.)

(20)

Fatiha Suresi'nin 7 defa okunmasýnýn sýrrý Fatiha Suresi'nin 7 defa okunmasýnýn þu sýr-larýndan bahsedilir:

Önce Fatiha'nýn yedi defa okunmasý, yedi ayet olduðundan dolayýdýr ki, sonunda tekrar ile "seb'al mesânî" olur.

Yedi adedi sayý çeþitlerinin hepsini içine alýr. Zira sayýlar ya iki gibi çifttir. Yahut üç gibi tekdir. Ya dört gibi iki çifttir, yahut beþ gibi bir çift ile bir tekden (2+3) oluþan bir çifttir, yahut yedi gibi iki çift ile (2+2) bir tekden (3) oluþan bir tek sayýdýr ki, sayý çeþitlerinin sonudur.

Yedi mertebeye tesir için yedi ayet okunmak-tadýr. Yani birincisi makam-ý nefiste; ikincisi makam-ý sadýrda, üçüncüsü makam-ý kalp de, dördüncüsü makam-ý fuadda, beþincisi makam-ý akýlda, altýncýsý makam-ý ruhda, ye dincisi makam-ý sýrda tesir içindir. Fakat hafâ ve ahfâ, zikredilen mertebelerde tesir eden (müessir)dir, tesir edilen deðildir.

Ahkâm-ý Þeri'yye'nin dayandýðý yedi zahir azaya tesir içindir. Yani görmeye, duymaya, dile, karna, ferce, ele ve ayaða vârid olan emre uymak ve yasak-larýndan kaçmaya tesir ile kötülük kapýlarýný kapamak içindir.

(21)

Salavat-ý Þerife okumanýn sýrrý

Tarik (Yol); Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in þefaatini celb etmektir. Buna mukabil olarak da Nakþibendilerin Hatm-i Hace'lerinin baþlangýç ve sonlarýnda yüzer salavat-ý þerife okunur. Salavat-ý þerife'nin yüz adet okunmasýnýn esrarlarý þöyle sýralanmaktadýr:

Salavat-ý Þerife'nin sayýsýnýn yüz olmasýnýn sebe-bi, Esmâ-i Hüsnâ adedince olan cennet derecelerine nail ve lâyýk olmayý saðlamak, cehennem azabýndan kurtulup halas olmak içindir.

Vücud hakikatlarý merâtip yoluyla yüz hakikatten ibâret olduðundan, o hakikatlarý toplasýn diyedir.

Allah'ýn doksan dokuz ismi vardýr. "Kim onlarý ezberlerse (ahsâ) cennete girer." buyrulmuþtur. Yüzüncü ismi de ism-i azam' dýr. Ýsm-i Azam da cen-net te 99 derecedir. Yüzüncü derece "cencen-net-i kesib"dir ki, onda naîm olmaz, rü'yet-i hak vaki olur.

Cehennem'in de 99 derecesi vardýr. Yüzüncüsü icabtýr ki, mukabili müþahadedir.

100 sayýsý sayý basamaklarýnýn üçüncü basamaðýdýr. Birler basamaðý nefse, onlar basamaðý kalbe, yüzler basamaðý da ruha tesir için olur.

(22)

"Elemneþ rahleke" suresini okumanýn sýrrý "Tarikat-ý Muhammediyye" de de yazýyor ki: "Yetmiþ dokuz kötülenmiþ ahlâk karþýsýnda, yet-miþ dokuz övülmüþ ahlâk vardýr. Kötü ahlâkýný iyi ahlâk ile deðiþtirmek herkesin boynuna farzdýr. Nakþibendilerin Hatme-i Hace'lerinde okunan yetmiþ dokuz kere "Elemneþ rahleke", "Biz senin göðsünü (kalbini) açmadýk mý?” ile baþlayan "Ýnþirah" suresinin bu sýrada okunmasý dahi, bu kötü ahlâklardan kurtulmak içindir. Ýnsan daima Hatme-i Hace'de bulunsa ve kendi hissesine daðýlan taþlardan hiç birisi düþmese dahi, o Hatme'nin hemen hepsini de kendisi okumuþ gibi olur. Ne kadar velilerin ruhlarý var ise, hepsi de o halkada, o zikir meclisinde bir araya gelirler. "Elemneþrahleke" suresi, kötülenmiþ ahlâklardan kurtulmak için okunduðu halde; tarikata girmek gibi Hatme-i Hace'ye de devam etmenin ne mertebe olduðu, varsen bundan hareketle kýyas eyle.

Çünkü "Elemneþrâhleke" suresinin okunmasý kötü huylarýn ilacý ve tedavisidir.

“Ýhlâs-ý Þerife” okumanýn sýrrý

Bir Hatme-i Hace'de; þeriatýn zahirine göre üç yüz otuz üç kur'an-ý Kerim Hatmi okumanýn sevabý vardýr. Bu hatmenin kapsadýðý müjdeler, faziletler, seçkin özellikler ve bâtýnî özellikleri de ayrýdýr. Çünkü

(23)

bu tarikat, Allah'ýn isimlerine giden bir yoldur. Cenâb-ý Allah'Cenâb-ýn (cc) binbir güzel isimlerine giden bir yoldur. Cenâb-ý Allah'ýn (cc) binbir güzel isimlerine -Esmâ-i Hüsnâ- mukabil, Nakþibendilerin Hatm-i Hacesinde binbir Ýhlâs-ý Þerif suresi okunur. Üç adet ihlâs-ý þerif'te bir Kur'an hatmi okumak kadar sevap olduðu Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in hadis-i þerifi ile sabittir. Þu halde bin bir ihlâs-ý þerif suresinin okunmasýnda, üç yüz otuz üç (333) adet Kur'an hatmi bulunduðu aþikârdýr."(Muhammed Sâmi-i Erzincani. Hayatý ve Sohbetleri,138)

Hatm-i Hacegan Duasý Okunmasýnýn Sýrrý Tarik muhabbettir-sevgidir- Buna mukabil Nakþibendilerin Hatm-i Hace'lerinde Hatm-i Hacegan Duasý okunmakla, evliyalarýn yüce isimleri anýlýr. "Allah'ýn veli kullarýný anmak, Allah'ýn rah-meti ile anan larýn üzerine inmesidir." hadis-i þer-ifi gereðince, velilerin anýldýklarý ve sohbetleri yapýlan yerlere rahmet iner. Bu rahmet ise bir muhabbet -sevgi- rüzðârý olur.

Dua esnasýnda her velinin mübarek ismi anýldýðýnda "þeyhim bu velilerin her birinden tazeden tazeye bir nur alýp benim kalbime atý-yor" diye tasavvur ederek öyle bir bekleyiþ içinde olmalýdýr.

(24)

Dua son bulunca Kur'an'dan kýsa bir aþr-ý þerif okunur. Aþr-ý þerif uzamamalýdýr. Pir-i Tahi kuddise sirruh Efendimiz hazretleri çoðunlukla aþr-ý þerifte "Vel Asr" suresini okurlardý. Ya bu sureyi, ya "Elemneþ râhleke"suresini veya iki üç aþir okun-malýdýr.

Hatm-i Hace'nin baþlangýcýndan sonu na kadar okunulan þeylerin hepsi aþr-ý þeriftir. Bunun için ayrý-ca aþr-ý þerifi de uzatmaya gerek yoktur.

Hatm-i Hace'ye sevap maksadý ile gelmemeli; böyle gelen yorulur. Bu, tarikatýn amelidir. Tarikatýn ameli ise terk edilemez, diye rek gelmelidir. Sevap ise onun içindedir. Þeyhlerden biri kuddise sirruh: "Cenneti istemek gerçi Allah (cc) ehline haramdýr. Ancak Cenâb-ý Allah (cc)'ýn cemâlini görmenin yeri cennettir. Ben de onun için Cenneti isterim." buyurmuþtur. Hatm-i Hace'ye oturduðunuzda halka ya fin-canýn aðzý gibi deðirmi oturmaya dikkat edip, hatme esnasýnda bir mazeret ortaya çýkmasýyla kalkýp gitmek icap ederse, elinde bulunan taþý yanýndakinin avucu-na býrakýp gitmelidir. (Muhammed Sami-i Erzincaný Hayatý ve Sohbetleri.150-153)

(25)

ZÝKÝR NEDÝR ?

Bütün tarikatlarýn temel unsuru olan zikir kelime olarak; "anmak, zikretmek, hatýrlamak" demektir Istýlah olarak Allah'ýn isimlerini, belli dualarý, çeþitli zamanlarda belli miktarda sesli veya sessiz söylemek tekrar etmektir.

Tarikatlarýn temeli olan zikir geliþigüzel yapýlan bir hareket deðildir. Bu ibadetin de çeþitli safhalarý vardýr ve bunlara riayet þarttýr. Her tarikat kendi zikir meclislerinin âdâb ve erkânýný tesbit eder ve mürid-lerinin buna uymalarýný ister. (Mustafa Kara. Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi.s:207)

Usûlüne ve gayesine uygun olarak yapýlan zikir, tarikat ehli kiþinin daima Allah'ý hatýrlamasýný, dünya-da baþýboþ olmadýðý þuurunun canlý tutulmasýný ve bu þuurla davranýþlarýný Allah'ýn koyduðu ölçülere göre ayarlamasýný temin etmesi sebebiyle, önemli bir otokontrol vasýtasý durumundadýr. Bu yüzden, tasav vuf eðitiminde önemli bir yeri vardýr.(Osman Türer. Tasavvuf Tarihi.125)

(26)

ÝLK ZÝKÝR TELKÝNÝ NEREDE YAPILMIÞTIR

Ýlk zikir telkini yapan Hazret-i Peygam ber sallal-lahu aleyhi ve sellem'dir. Bugünkü mânâda tarikatlar-da yapýlan þekliyle olmasa bile, gönüllerin Allah'a açýl-masýný, kalplerin Allah zikriyle itminân bulmasýný saðlamak üzere ilk defa zikri, o telkin etmiþtir. Hicret'te Sevr maðarasýnda bulunduklarý sýrada müþrik ler tarafýndan fark edilip yakalanmaktan endi þe ederek hüzne bürünen Hazret-i Ebubekir'e: "Üzülme, Allah bizimle beraberdir " diyerek ilk zikir telkin eden O'dur. Ýslâm ile müþerref olan Hazret-i Ömer'i kucak-layarak ona seslice tevhid'i tâ'lim eden de O'dur. Diðerlerine þehâdet kelimesini ta'rif eden de. Bu yüz-den zikir konusunda tereddüde mahal yok. Kur'an ve sünnet, dinin ana ilkelerini belirler. Teferruât ise ulemâ ve müctehidlerin iþidir. Nasýl ibadet hayatýmýz-da namaz ve oruç gibi ibadetlerin ana ilkeleri kitap ve sünnetle belirlenmiþ ve diðerleri ulemânýn ictihadýyla tesbit edilmiþse; zikir konusunda da ana ilkeler âyet ve hadislerle çizilmiþtir. Ýcrâ þekli ise, bu iþin uzmanlarý olan Peygamber varisi Mürþid-i kâmillerin tenzib ve ictihadlarýna býrakýlmýþtýr. Burada en önemli ilke ise, dinin yasakladýðý þeyleri karýþtýrmamaktýr." (H. K. Yýlmaz. Tasavvuf Mes'eleleri.103)

(27)

Zikrin yapýlýþ þekline göre de "ferdi" olaný ve bir de "topluca" yapýlaný vardýr. Her ikisinin de önemi birbirinden ayrýdýr. Ferdi zikir, daha çok günlük ve haftalýk olarak yapýlmasý istenen bir vazifedir. Zamaný, icrâ þekli, sayýsý ve süresi mürþit tarafýndan belirlenir ve ta'rif edildiði þekilde uygulanýr. Bu günlük zikirler genellikle vird (çoðulu evrâd) adýyla anýlýr. Eðer gün-lük vazife bir dua ise ona da "hizb" (çoðulu ahzâb) denir. Hizb ve dualar, ya Kur'an ayetlerinden, ya hadislerden ya da velilerin dualarýndan derlenir. (H.Kâmil Yýlmaz.a.g.e:104)

Tasavvuf erbabý, ayet ve hadislerin aydýnlýðýnda zikri tarikatlarýnýn "üssü'l-esasý" saymýþlardýr. Ancak zikrin gizli ve âþikâr yapýlýþý hususunda farklý görüþ ve uygulamalar ortaya çýkarmýþlardýr.

Tarikatler, tarihi seyri içinde ferdi ve toplu zikre büyük önem vererek, bunun icrâ þekli konusunda deðiþik usuller geliþtirmiþlerdir.

Tarikatlerde hafi (gizli) zikrin genellikle Hazret-i Ebubekir radýyallahu anh kanalýy la gelen Sýddýki meþreplerin, cehri zikirde Hazret-i Ali vasýtasýyla gelen Haydari meþreplerin yöntemi olmuþtur.(H.K. Yýlmaz Tarikatlar.172)

Tarikatlardaki zikir telkini sünnete muhalif deðildir. (Cami'ul-Usûl:421)

(28)

Hadis alimlerinden Ýmam-ý Ahmed ve Taberâni ve diðer bazýlarýnýn rivayetine göre: "Allah'ýn Rasûlü teker teker ve toplu olarak ashaba zikir ve usulünü telkin ve tarif etmiþtir."

ZÝKÝR TELKÝNÝNE AÝD HADÝS-Ý ÞERÝFLER

Saadet çaðýnda ashâbýn toplu zikir halkasý teþkil ettiklerini gösteren rivayetler vardýr.

Nitekim Ebu Said el-Hudri radýyallahu anh' den gelen bir rivayette Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bir gün halka teþkil etmiþ bulunan bir toplu-luðun yanýna vardý. Onlara niçin oturduklarýný sordu. Onlar da: "Kendilerini baþta Ýslâm olmak üzere pek çok nimetler veren Allah'ý zikretmek için bir araya geldiklerini" anlattýlar. Peygamberimiz tekrar : "Siz gerçekten sâdece Allah'ý zikretmek üzere mi toplandýnýz ?" diye sorunca sahabiler: "Vallahi, sâdece bu maksadla bir araya geldik" diye yemin ettiler. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber sal-lallahu aleyhi ve sellem : "Sizi itham ettiðim için üstelemedim. Cebrâil bana: "Allah'ýn sizinle melekle rine iftihar ettiðini" haber verince, ben de sizin ne ile meþgul olduðunuz tam olarak anlamak istedim" buyurdu.(Hasan Kâmil Yýlmaz. Tasavvuf Mes'eleleri.107)

(29)

Ahmed er-Rifâi kuddise sirruh "el-Burhânu'l-Müeyyed" adlý kitabýnýn 66. Sayfasýnda þu bilgileri vermektedir:

"Evliya, zikir telkini hususunu sahih senedlerle Fahr-i âlem sallalahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e ulaþtýrmaktadýr. Peygamberimiz'in hem münferiden, hem de cemaat halinde sahâbe-i Kirama kelime-i tevhid zikri telkin ettiði rivayet olunur. Nitekim bunlardan birisi Þeddâd b. Evs'den mervidir:

"Biz, Rasûlullah'ýn sallallahu aleyhi ve sellem'in yanýnda bulunuyorduk. Nebi sallallahu aleyhi ve sellem:

-"Ýçinizde yabancý; yani ehl-i kitabdan kimse var mý ?" diye sordu. Biz de:

-Hayýr yâ Rasûlullah! Dedik. Bunun üzerine kapýyý kilitlememizi emretti ve þöyle buyurdu:

-"Ellerinizi kaldýrýn ve lâ ilâhe illallah", deyin. Biz de ellerimizi kaldýrdýk ve lâ ilâhe illallah, dedik. Sonra Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu:

"-el-Hamdü lillah. Allah'ým sen beni bu kelime ile gönderdin. Ve bana bunu emrettin. Ve bana bunun için cennet vaad ettin. Sen va'dinden caymazsýn." Sonra da þöyle buyurdu:

(30)

Bu hadis-i þerif, zikrin Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem tarafýndan cemaate telkinine örnektir.

Bazý sahabilere münferiden vâki olan kelime-i tevhid zikrinin telkinine örnek olarak Hazret-i Ali radýyallahu anh'den sahih senedle gelen þöyle bir rivayet vardýr:

Hazret-i Ali radýyallahu anh, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e sordu:

-Yâ Rasûlullah ! Allah'a giden yollarýn en kýsasýný; insanlar için en kolay ve Hakk nezdinde en makbul olanýný bana öðretir misin ?

Cenâb-ý Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

"-Benim ve benden önceki peygamberlerin teblið ettiði en efdal zikir "Lâ ilâhe illallah" kelime-i tevhididir. Þâyed yedi kat semâ ile yedi kat yer, bir kefeye, Lâ ilâhe illallah kelime-i tevhid aðýr basardý."

Resûlullah salllahu aleyhi ve sellem bunlara ilaveten þöyle buyurdu:

"Yeryüzünde Allah Allah diyen bulunduðu sürece kýyamet kopmaz."

(31)

-Nasýl zikredeyim yâ Rasûlullah ! diye sordu. Cenâb-ý Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem:

-Gözlerini yum ve önce benim üç kere söyleyeceðim þeyi dinle. Sonra sen ayný þeyi üç kere tekrarla, ben dinleyeyim" buyurdu ve sesini yükselterek gözleri kapalý olduðu halde üç defa “Lâ ilâhe illallah”, dedi. Hazret-i Ali 'de, o esnada Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'i dinliyordu. Müteakiben Hazret-i Ali yüksek sesle ve gözleri kapalý olduðu halde üç defa “Lâ ilâhe illallah”, dedi. Bu sefer de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem onu dinliyordu.

Ýþte bu suretle sûfiyenin zikir usûlü teþekkül etmiþ ve tevhid zikri, sýhhat kazanmýþtýr." (Ahmed er-Rifâi "el-Burhânu'l-Müeyyed" s:66-68. Erkam Yayýnlarý Ýstanbul.1985)

(32)

HATM-Ý HÂCEGÂN'IN HALKA ÝLE YAPILMASI

Muhammed Es'ad Erbili kaddesallahu sýr-rahul aliyye buyuruyor ki:

Toplu halde halka-i zikir ve hatme yapmak meþrûdur ve sünnettir.

Cenâb-ý Hak Kur'an-ý Kerimin'de:

"Sabah akþam Rablerinin rýzâsýný dileyerek O'na yalvaranlarla berâber sen de sabret" (el-Kehf:28) buyurmuþtur.

Ebu Dâvud, Beyhaki ve diðer muhaddisin, Ebu Said el-Hudri radýyallahu anh'dan rivayet ederler:

"-Muhacirinin fakirlerinden bir cemaat arasýnda oturuyordum. Birisi de bize Kur' an-ý kerim okuyordu. Bu sýrada Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gelmiþ de biz farkýnda olmamýþýz. Nebi sallallahu aley-hi ve sellem selâm verdi ve dedi ki:

"Ne yapýyordunuz ?" dedik ki:

-Kur'an-ý Kerim dinliyorduk. Bunun üzerine þöyle buyurdular:

“Allah'a hamd olsun ki, ümmetimden kendileriyle beraber sabretmekle emrolundu-ðum fukara zümresini kendine yakýn kullarýn-dan kýldý. Ve bana onlarla beraber yetinmemi, yukarýda zikredilen ayet-i celilesiyle emretti."

(33)

Râvi diyor ki: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem sanki bizim içimizden birisi imiþ gibi kendisi de meclisimizde Rabbýnýn huzurunda bulunduðu gibi tevazu ile oturdu. Yaptýðýmýz þeye teþvik edip, mübârek elleriyle de iþaret ederek: "Halka yaparak oturunuz" buyurdular. Onlar da derhal Nebi sallal-lahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in huzurunda halka yaparak oturdular." (Risâle-i Esâdiye.25-26)

Hatme-i Hace halka þeklinde yapýlýr. Halkada müridler birbirine yakýn olacak þekilde sýk oturur. Halkada boþluklar kapatýlýr ve aralýklar býrakýlmaz Vecd ehlinden biri buna iþaret ederek þöyle demiþtir:

(34)

HALKA-Ý ZÝKRÝN FAZÝLETÝ

Muhammed Es'ad Erbili kaddesallahu sýr-rahul aliyye buyuruyor ki:

Ýmam Ali radýyallahu anh'a zikir meclislerinden sual edilince; o meclisleri övdü, oralara teþvik etti ve þöyle dedi:

"Ýnsanlarýn Allah'ý zikir ve Allah'ýn üzerlerindeki ni'metlerini ta'dâd edip hatýrlamak için toplanmalarýn-dan daha faziletli hangi þey olabilir ? Rasûlullah sal-lallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ashâbý halka halka olarak toplanýrlardý da Allah'ý zikrederlerdi.

Bir defasýnda Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz onlarýn bu hallerini ve sey r-ü sülûklarýný gördü de o kadar hoþuna gitti ki, onlarý Allah'ýn refiký a'lâ'da hâs melekleri arasýnda zikrettiðini, onlarýn ehl-i kerem olduklarýný, günahlarýnýn affedehl-ilmehl-iþ olduðunu nefisleriyle cihadlarýnýn neticesinde ganimetlerinin cennet ve cemâlûllah olduðunu buyurduðuna Allah'ý þahid gösterdi.

Hak Teâlâ meleklere karþý onlarla övünür ve nezdinde bulunanlara onlarý zikreder. Onlarýn hal-kalarý Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tarafýndan "Riyâzu'l-Cenneh" cennet bahçeleri diye isim-lendirilmiþtir. Onlarý zikir meclislerinde iken melekler kanatlarýyla örter, rahmet-i ilâhiyye kuþatýr, kalplerine

(35)

huzur dolar ve onlarýn günahlarýna karþýlýk sevap yazýlýr.

Onlar öyle bir cemaattir ki, onlarla beraber otu-ran kat'iyyen þaki olmaz. Kýyamet gününde onlarýn yüzlerinin aydýnlýðý bakanlarýn gözlerini kamaþtýrýr. Enbiya ve þüheda, onlarýn Hak Teâlâ hazretlerine olan yakýnlýklarýna ve Allah katýndaki makam ve mer-tebelerine gýbta ederler."(Risâle-i Esadiye:24-25)

(36)

HALKA-Ý ZÝKRÝN FAZÝLETÝ MELEKLERÝN ZÝYARETÝ

Ýki cihan güneþi Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in haber verdiðine ve en güvenilir hadis kita-plarýmýzdan Sahîh-i Buhâri (Deavât:66) ve Sahih-i Müslim'de (Zikr:25)kaydedildiðine göre, Allah-ü Teâlâ "Hafaza" dediðimiz koruyucu meleklerin dýþýndaki bazý meleklerine, yollarda dolaþanlarý zikredenleri tes-bit etme görevi vermiþtir. Bu meleklerin iþi namaz kýlan, zikir ve dua eden, Kur'an ve hadis okuyan, ilim tahsil eden, ilmi sohbetler yapan kimseleri ziyaret etmek ve onlarýn sohbetlerini dinlemektir. Dillerinde zikir hiç eksik olmadýðý gibi, zikredenlere muhabbet besleyen bu melekler, Allah-ü Teâlâ'yý zikreden bir topluluða rastladýklarý zaman, hemen onlarýn yanýna otururlar ve ayný vazife ile görevli diðer melekleri:

"Gelin ! Buraya gelin ! Aradýklarýnýz burada ! " diye oraya çaðýrýrlar ve cemaatin arasýndaki boþ yerleri doldururlar. O meclis, bu meleklerin hepsini alamayacaðý için, diðerleri oradan tâ dünya semasýna kadar olan mesafeyi kaplayarak zikreden müslüman-larý kanatmüslüman-larýyla kuþatýrlar. (Buraya kadar anlattýk-larýmýz, olayýn birinci perdesidir. Hâdisenin geri kalan kýs-mýný okuyup dinlerken, sayýlarýný tahmin edemeye-ceðimiz kadar çok meleðin etrafýmýzda bulun duðunu ve sohbetimize katýldýðýný unutmayalým.(Þimdi bu heyecan

(37)

verici olayýn ikinci saf hasýna geçelim:)

Zikir meclisi sona erince, oradaki melekler gördüklerini haber vermek üzere Allah-ü Teâlâ''ýn huzuruna varýrlar. Kullarýna þah damarlarýndan daha yakýn olan Cenâb-ý Mevlâ onlarýn ne yaptýðýný melek-lerden daha iyi bildiði halde yine de onlara:

"-Nereden geldiniz ?" diye sorar. Onlar da: -Yeryüzündeki bazý kullarýnýn yanýndan geldik, derler. Allah-ü Teâlâ:

"-Kullarým ne yapýyor, ne diyor ?" diye sorunca, melekler:

"-Yâ Rabbî ! Kullarýn "sübhânallah" diye seni tesbih ediyorlar; ulûhiyetine yakýþmayan sýfatlardan seni tenzih ediyorlar. "Allah-ü Ekber" diye tekbir getiriyorlar, derler. Cenâb-ý Hakk ile melekler arasýn-daki konuþma þöyle devam eder:

"-Peki o kullarým beni gördüler mi ki ?"

-Þayet seni görselerdi sana daha çok ibadet ederler, þanýný daha fazla yüceltirler, ulûhiyetine yakýþ-mayan sýfatlardan seni daha çok tenzih ederlerdi.

"-Kullarým benden ne istiyorlar ?" -Cennet istiyorlar.

"-Cenneti görmüþler mi ?"

-Hayýr, Yâ Rabbi! Vallahi onlar cenneti görmedil-er.

(38)

"-Ya cenneti görseler ne yaparlardý?

-Þayet cenneti görselerdi onu büyük bir iþtiyakla isterlerdi, onu elde etmek için büyük gayret sarfeder-lerdi.

-Bu insanlar Allah'a hangi þeyden sýðýnýyorlar? -Cehennemden sýðýnýyorlar.

"-Peki cehennemi gördüler mi ?"

-Hayýr, vallahi onlar cehennemi görmediler. "-Ya görseler ne yaparlardý ?"

-Þayet cehennemi görselerdi, ondan daha çok kaçarlar, ondan pek fazla korkarlardý.

Bunun üzerine Allah-ü Teâlâ melekleri ne þöyle buyurur:

"-Sizi þâhit tutarak söylüyorum ki, ben bu zikre-den kullarýmý baðýþladým." Meleklerzikre-den biri:

-Yâ Rabbi ! O mecliste bulunan falan günahkâr kimse esasen onlardan deðildir. O buraya bir iþ için gelip oturmuþtu, deyince Allah-ü Teâlâ þöyle buyurur: "Orada oturanlar öyle iyi kimselerdir ki, onlarýn arasýnda bulunan insan kötü olmaz." (Riyazüs Sâlihin.H, No:1450)

Yine Ebû Hüreyre ile Ebû Saîd el-Hudrî radýyal-lahu anhümâ'dan rivayet edildiðine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu:

(39)

"Bir topluluk Allah'ý zikretmek üzere bir araya gelirse melekler onlarýn etrafýný sarar; Allah'ýn rahmeti onlarý kaplar; üzerlerine sekînet iner ve Allah Teâlâ onlarý yanýnda bulu-nanlara över."(Riyazüs Sâlihin.H, No:1451)

Ebû Vâkýd Hâris Ýbni Avf radýyallahu anh þöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Mescid-i Nebevî'de oturmuþ, sahâbîler de onun etrafýný almýþ-ken karþýdan üç kiþi çýkageldi. Ýkisi Resûlullah sallal-lahu aleyhi ve sellem'e doðru yöneldi, diðeri gitti. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanýna gelen-lerden biri cemaatin arasýnda bir boþluk görüp oraya oturdu. Öteki ise cemaatin arkasýna gidip oturdu. Üçüncü adam da çekip gitti. Resûlullah sözünü bitir-ince (bunlar hakkýnda) þöyle buyurdu:

"Size þu üç kiþinin durumunu haber vere-yim mi? Onlardan biri Allah'a sýðýndý, Allah da onu barýndýrdý. Diðeri (insanlarý rahatsýz etmekten) utandý, Allah da ondan hayâ etti. Ötekine gelince, o (bu meclisten) yüz çevirdi, Allah da ondan yüz çevirdi."(Riyazüs Sâlihin.H, No:1452)

Ebû Saîd el-Hudrî radýyallahu anh þöyle dedi: Muâviye radýyallahu anh mescidde halka halinde oturan bir cemaatin yanýna geldi ve:

(40)

- Burada niçin böyle toplandýnýz? diye sordu. - Allah'ý zikretmek için toplandýk, diye cevap verdiler. O tekrar:

- Allah aþkýna doðru söyleyin. Siz buraya sadece Allah'ý zikretmek için mi oturdunuz? diye sordu.

- Evet, sadece bu maksatla oturduk, dediler. Bunun üzerine Muâviye:

- Ben sizin sözünüze inanmadýðým için yemin vermiþ deðilim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sell-em'e benim kadar yakýn olup da benden daha az hadis rivayet eden yoktur. Bir gün Resûlullah sallal-lahu aleyhi ve sellem bir ilim halkasýnda oturan sahâbîlerinin yanýna geldi de onlara:

- "Burada niçin oturuyorsunuz?" diye sordu. - Bize Ýslâmiyet'i nasip ederek büyük bir lutufta bulunmasý sebebiyle Allah'ý zikretmek ve ona hamd etmek için oturuyoruz, diye cevap verdiler. Resûl-i Ekrem:

- "Gerçekten siz buraya sadece Allah'ý zikretmek için mi oturdunuz?" diye sordu.

- Evet, vallahi sadece bu maksatla oturduk, dediler. Bunun üzerine Allah'ýn Resûlü:

- "Ben size inanmadýðým için yemin vermiþ deðilim. Fakat bana Cebrâil gelerek Allah Teâlâ'nýn meleklere sizinle iftihar ettiðini haber

(41)

verdi de onun için böyle söyledim" buyurdu. (Riyazüs Sâlihin.H, No:1453)

Ebu Hüreyre ve Ebû Said el-Hudri radýyallahu anhüm'den rivayet edildiðine göre Rasûlullah sallal-lahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu:

"Bir topluluk Allah'ý zikretmek üzere bir araya gelirse, melekler onlarýn etrafýný alýr; Allah'ýn rahme-ti onlarý kaplar; üzerlerine sekinet iner ve Allah-ü Teâlâ onlarý yanýnda bulunanlara över."(Riyazüs Sâlihin:H.Nu:1451)

Eþref Ali Tanevi rahmetullahi aleyh Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in:

“Allah’ýn evlerdinden birinde toplanýp Kur’an okuyan, ilim müzakere eden, zikirle meþgul olan bir topluluðun üzerine muhakkak ilâhî sekinet iner, kendilerini rahmet kaplar, melekler etraflarýný çepeçevre kuþatýp onlara dua ve istiðfar ederler. Allah onlarý melekleri yanýnda zikreder.” hadisinden þu sonuçlarý çýkarýr: “Müminlerin bir araya gelerek zikir etmeleri net-icesinde, kalplerin nurunun birbirine yansýmasý, manevi zevk ve þevkiin artmasý, gevþekliðin gitmesi, zikrin devamlýlýðýndan kolaylýk gibi faydalar meydana gelir.Bu þekilde bir zikrin yapýldýðý halkaya, zikir halka-sý denir. Bu hadiste bunun esahalka-sý ve bereklerine iþaret vardýr.”[Hadislerle Tasavvuf:51]

(42)

TOPLU ZÝKRÝN FAZÝLETÝ

Mehmet Zahid Kotku rahmetullahi aleyh þöyle buyuruyor.

"Zikrullah herkesin kendisine düþen bir vazifedir. Fakat bunun toplu olarak yapýlmasýnda pek çok fay-dalarý vardýr ki, bunu yalnýz baþýna yapýlan zikirde bulmak mümkün deðil dir.

Peygamber Efendimiz sallallahu aley hi ve sell-em'in bir buyruklarý vardýr:

"Sizler Cennet bahçesine uðradýðýnýz zaman onun ni'metlerinden faydalanýnýz."

Ashâb-ý kirâm Hazerâtý:

"Yâ Rasûlullah !, Cennet bahçesinden muradýnýz nedir ?" diye sordular. sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri cevaben:

"O Cennet bahçesi, ehl-i zikrin toplandýk-larý zikir meclisleridir" buyurdular.

Bundan da anlaþýlýyor ki, zikir meclisleri, âdeta bir cennet bahçesine müþâyibih ve muâdildir. Zira, o zikrullahýn verdiði lezzet, aþk ve muhabbet sâyesinde, insanýn imâný kuvvetlenir, ahlâký güzelleþir, istikâmet-ten ayrýlmaz. "bir istikâmet, bin kerâmetistikâmet-ten hayýr-lýdýr." sözünü boþuna söylememiþlerdir.

(43)

kimsele-ri ba's buyuracak ki, bunlarýn yüzlekimsele-ri nur gibi ve her tarafý nurdan, inciden kurulmuþ kürsüler üzerinde oturmuþlar, rahat ve huzur içinde etrâfý seyr ediyorlar. O gün öyle bir gün ki, herkes kendi baþýnýn derdine düþmüþ, korku ve endiþe içinde, her taraftan yükselen feryad ve figanlarýn verdiði dehþet arasýnda bocalar-ken, halk bu saltanatlý kürsülere kurulmuþ bahtiyarlarý görüp onlara gýpta ile bakacaklardýr.

-Acaba bu bahtiyarlar kimlerdir ? Peygamberler mi ? Evliyalar mý ? Þehidler mi? Hayýr, bunlarýn hiç biri deðil. O hale bütün mahþer ehli gýpta ile bakýp: "Ah, keþke biz de bunlar gibi olsaydýk.." diye imrenip üzülecekler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunlarý söyleyince, hemen bir A'rabi iki dizi üzerine çökerek.

"Aman Yâ Rasûlullah! Bunlar kimlerdir ? Bize de bildir de, biz de bilelim" deyiverdi. O zaman Rasûlul-lah sallaRasûlul-lahu aleyhi ve sellem buyurdular ki:

"Bunlar Allah için birbirlerini sevenlerdir. Her biri ayrý beldeden ve ayrý ýrktan veya ayrý kabileden olduklarý halde, Allah-ü Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerini zikr etmek için toplanýp zikir edenlerdir." buyurmuþlardýr. Ayný zamanda:

"Hiç bir dünya menfaati gözetmeden, sýrf Allah rýzasý için birbirlerini ivazsýz ve garazsýz sevenlerdir." buyurdular.

(44)

Burada zikrullahýn ehemmiyet, kýymet ve fazileti bildirilmekte; müslümanlar, cinsiyet, kavmiyet, mil-liyet gibi mefhumlarla ayrýlmak sýzýn, hep bir vücud gibi, her yerde ve her iþte bâhusûs dini davalarda ve zikir meclislerinde toplanmaya teþvik edilmekte, bir-liðin lüzum ve ehemmiyeti, bir kere daha bildirilmek-tedir. (M.Zahid Kotku.Tasavvufi Ahlâk:2/44)

Hatme-i Haceðan’da Gözlerin Yumulmasý Hatme-i haceganlarda gözler yumulur, bunun sebebi, gelen sadat-ý kiramý görmemek içindir. Gözler açýk olursa, onlarýn nurlarýndan gözlere zarar gelmesi muhtemeldir.

Hatme duasý okunurken adý zikredilen sadat-ý kiram da ruhaniyetleri baþta olmak üzere o halkaya gelirler. Hatmeye katýlan müridlerin bütün arzu ve isteklerini kayýt altýna alýrlar. Hatme duasýnýn okun-masý bittikten sonra ise Peygamber Efendimiz sallal-lahu aleyhi ve sellem'in ruhaniyeti ile birlikte sadat-ý kiram da zikir meclisinden ayrýlýr. Daha sonra hatme-ye katýlanlarýn istekleri Rabbü'l-alemin'e arzedilir. [Tasavvufi Hayat]

(45)

HATMEDE ZÝKÝRLERÝN SAYILI OLUÞU Sayýlarý söylenen adetlere hasretmekte, tasavvuf ehlince ince sýrlar ve yüce hikmetler vardýr. Bunlarý da ancak kendisine hikmet verilenler, kalp gözüyle idrak edebilirler. Bu sebeple müridler sayýlara riayet etmek-le tenbihetmek-lenmiþetmek-lerdir. Adedin hasrý yalnýz hatmeye mahsus deðildir. Nitekim bir hadis-i þeriflerinde Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurur:

"Kim ki, her farz namazdan sonra otuz üç sefer "Sübhanallah" otuz üç sefer "Elhamdülillâh" ve otuz üç sefer "Allah-ü Ekber" dese, günahlarý denizin köpüðü kadar çok olsa dahi afv ve mað-firet olacaktýr."

Zikirlerdeki sayý anahtarlardaki diþler gibidir. Bir kapýnýn anahtarýnda, bir diþ fazla veya eksik olduðun-da nasýl ki kilit açýlmazsa, aynen bunun gibi zikrin tesiri için konulan sayý muhafaza edilmezse tesir aza-lýr." (Mektubat-ý Mevlâna Halid:278-279)

(46)

Hatmenin Taþlarla Yapýlmasý, Hatme de Çocuðun Bulunmasý

Þeyh Ahmed El-Haznevi kuddise sirruh hazretleri hatme hakkýnda þu bilgileri vermektedir:

"Hatmede yapýlan zikirler tesbih ile yapýlmasý da câizdir. Zirâ, maksad, onda okunan salavat ve yapýlan diðer zikirlerin sayýlarýnýn bilinmesidir. Demek ki, sayýlar ufak taþ ve çekirdek ve tesbih taneleriyle hasýl olur. Gerçi ufak taþar evlâdýr. Hatmenin yapýlmasý, yatsý namazýnýn sonuna kadar da tehir edilse, bir mahzuru yoktur.Mürþidimiz Hazret-Þeyh Muhammed Diyauddiyn- bir ma'ni olduðu zaman, yapýlmasýný yatsý namazýnýn sonuna býrakýr ve iþi gücü olanlara yatsý namazýndan sonra, yapýlmasýný emr ederdi.

Hatmede, çocuðun bulunmasý mes'ele sine gelince, bunu bilmiyorum. Çünkü, büyük mürþidler-imizin katýnda böyle bir þeye tesadüf etmedim ki, câiz olup olmadýðý hakkýnda size bir cevap vereyim. Fakat bu fakirin zannýna göre, terbiye ve edeb bakýmýndan bulunmamasý evlâdýr."(Mektubat. Þeyh Ahmed el-Haznevi.7. Mektup)

(47)

Hatmeye Yabancýlarýn Alýnmamasý Meselesi

Mevlâna Halid-i Baðdadi Kuddise sirruh Hazretlerinin "Mektuplarý"ný derleyen Esad Sahip "Mektubat-ý Mevlâna Halid" kitabýnda Baðdat Müftüsü Seyyid Mahmud Þihabud din Alusi Kuddise sirruh'a sorulan Hatme-i Hacegan'a yabancýlarýn alýn-mamasý ile ilgili verdiði fetvayý þu þekilde yazmaktadýr: "Yabancýlarýn halkadan uzaklaþtýrýlmasýndaki maksat, yabancýlarýn orada meydana gelen hallere iti-razý olabileceðinden dolayý olabilir. Zira onlardan bazýlarýna öyle ilâhi varidat gelir ki, tahammül ede-mez. O varidat dolayýsýyla sayha atar, baðýrýr, þekil deðiþtirir, hareketleri kontrolden çýkar. Bu hareketleri anlamayan kimse, ona hor gözle bakar, onlarla alay eder. Eðer bu durum söz konusu olmasaydý, o kim-seleri deðil hatme halkasýna almamak, evlerine bile davet ederlerdi. Onlar, halkalarýna girmek isteyen salih, takva ehli, saliklerin hallerine vakýf, varidat-ý ilahiyyenin dalgalarý hücum ettiðinde meydana gelen halleri mazur görebilen kimseyi men etmezler.

Yukarýda anlatýlan mazeretlerden dolayý kiþilerin hatmeden uzaklaþtýrýlmasýnda bir sakýnca görmem. Yabancý kimselerin çýkartýlmasýna sebep; büyük bir ihtimalle teslim ve itikat ehli olmamasýdýr. Saliklerin tecrübeleri ne göre; bu kimselerin hatme halkasýnda

(48)

bulunmasý fuyuzat-i ilâhiyenin gelmesine, kalplerin yumuþamasýna ve kalbin toplanmasýna engeldir. Zira bir arada oturan kimselerin halleri birbirine yansýr. Beyaz elbise çok az kiri kabul eder. Yabancý olan kim-selere az bir fayda hasýl olur. Fakat salihler mah-bublarýndan çok az bir uzaklaþmaya razý olamazlar. Zararlarý def etmek, faydalarý çekmekten daha üstündür. Yabancýlarýn hallerinin salikleri tesir etmesi gibi, saliklerin halleri yabancýlarý etkileyemez. Büyük veli Cüneyd-i Baðdadi kuddise sirruh'un þu kýssasý bu duruma delildir.

Bir gün ashabýyla birlikte zikir meclisine oturdu-lar. Fakat daha önce olduðu gibi feyz hasýl olmadý. Cüneyd-i Baðdadi kuddidsi sirruh

-Hele bakýn, Aranýzda yabancý kim seler var mý?" dedi. Ashabý:

-Hayýr, kimse yoktur, dediler. Cüneyd:

-Yabancý kimselerden kalmýþ bir alamet var mý? Dedi.

Sohbet arkadaþlarýný aradýlar,bir münkirin ayakkabýsýný buldular. Cüneyd kuddise sirruh:

-Sizlerin feyizden mahrum olmanýza sebep, odur, dedi.

Bir münkirin ayakkabýsý bu kadar tesir ederse, münkirin kendisinin bulunmasýndaki zararý

(49)

düþününüz. Kýsaca yabancýlarýn hatmeden çýkarýl-masý çýkarýlan kimsenin faydasýnadýr. Namaz kýlan kimsenin yanýnda Kur'an okuyan kimse eðer namaz kýlan namazýný karýþtýrýyorsa Kur'an okumaktan men edilir. Hatmeden çýkartýlan kimse okuma ve dinleme sevabýna iþtiraki olmadýðýndan çýkartýlýyor demektir. Buna delil olarak þu hadis-i þerif zikredilebilir. Ya'la b.Þeddad (r.a.)'dan rivayet edilmiþtir: Þaddâd b. Evs (r.a.) demiþtir ki:

Biz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin yanýnda idik. Peygamber Efendimiz sal-lallahu aleyhi ve sellem

-Hiç içinizde yabancý var mý? Biz:

-Hayýr ya Rasulullah yoktur dedik. Kapýnýn kap-atýlmasýný emretti. Sonra ellerinizi kaldýrýn "lâ ilâhe illallah" deyin buyurdu.

-Elimiz havada bir saat kaldýk. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem elini indirdi.

Þöyle buyurdu:

“-Allah'ým sen beni bu kelimeyle gön-derdin, onu bana emrettin. Bu kelimenin karþýlýðýnda cenneti söz verdin. Yarabbi sen sözünü yerine getirensin.” Daha sonra;

“-Sevinin Cenâb-ý Allah (cc) günahlarýnýzý baðýþlamýþtýr." buyurdu.

(50)

Müslim'in rivayet ettiði bir hadis-i þerifte de Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in Kabe'ye girerek kapýlarý kapattýðý bildirilmiþtir."

Nevevi rahmetullahi aleyh Müslim'in þerhinde þöyle der:

"Kalbin tatmin olmasý, sukuneti muhafa za ve huþunun temini için kapýlarý kapatmýþtýr. Diðer bir sebep; insanlarýn girip çýkmalarý, ses ve gürültünün, halinin karýþmasýna sebep olmasýdýr. Bu hadise de Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in yanýnda Usame, Bilâl, ve Osman b. Ebi Þeybe radýyal lahu anhüm'le birlikte bulunduðu bilinmektedir.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sell-em'den rivayet edilen yukarýdaki hadiste geçen:

"-Ýçinizde garib (yabancý) var mýdýr? sorusunun muhatabý sadece ehl-i kitap deðil dir.Akl-ý selim sahibi kimse,bu sorunun muha tabý olarak ehl-i kitabýn dýþýnda bazý kimsele rin olabileceðini kabul eder." (Mektubat-ý Mevlâna Halid.208)

"Adab" kitabýnda ise, þu bilgiler vardýr:

"Ancak Rasûlullah sallalahu aleyhi ve sellem ashabýna cemaat halinde olduklarý bir halde iken, zikir telkin ederken kapýyý kapat malarýný emretmiþ ve: "Ýçinizde her hangi bir yabancý var mýdýr ?"diye sormuþtur. Þunu beyan etmek için ki, bu yol gizlilik ve her bakýmdan temizlik üzere binâ edilmiþtir. Ýçlerinde

(51)

onlardan olmayan hiçbir kimse bulunmayacaktýr. Eðer bulunursa tarikat tehlikeden sâlim kalamaz. Eðer yabancý olan kimse, onlarla istihzâ ederse, o anda Allah'ýn lâneti üzerine iner. Onun için içeride yabancý bulunmayacaktýr." (Adab. Muhammed b.Hani. 211)

HATMEDEN SONRA SU ÝÇMEMEK Mehmet Zahid Kotku rahmetullahi alehy þöyle buyurmaktadýr.

"Evrad ve zikirden gönüle nurlar iner. Ýnsan bun-lardan çok büyük fayda ve zevklere nâil olur ve va'dedilen çok büyük sevablara ve maðfiretlere müstehak olur.

Zikrullahdan sakýt olunca huzur-u kalp ile sus-malýdýr. Gönülde zikrullahýn vâridatýný gözleyip, tevecühle bir saat kadar kalmalýdýr. Ta kim, otuz senede riyazetle bulunmayan cezbe devletini bir lahzada bulmalýdýr.

Zikrullahýn arkasýndan su içmekten son derece sakýnmalýdýr. Zira zikrullahda hareket, heyecan, harâret ve yanýklýk vardýr. Bunlarda zevk ve þevk-ý mevt irâs eder bir hâlettir. Zikrullahýn arkasýndan içilen su, bu nurlarý söndürür ve kendisine bir dur-gunluk verir. Bir takým hastalýklara sebep olur."(Mehmet Zahid Kotku.Tasavvufi Ahlâk.1/58)

(52)

Seyyid Abdülhakim el-Hüseynikaddesallahu sýrrahu aliyye hazretleri Hatme-i Hacegan hakkýnda þunlarý söylemektedir:

"Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bize: "Sen ümmet-i Muhammede iyi bir amel tavsiye et!" dese, ben Hatme-i Hâcegân'ý tavsiye ederim. Çünkü, hatme meclislerinin imamý Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemdir.

Hatme duasý okunmaya baþladýktan sonra ve önce Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sonra diðer Nebilerin ve sâlihlerin ruhaniyeti, o meclislere gelir. Mecliste bulunanlarýn ilâhi aþk ve muhabbet tahsil etmelerine sebep olur. Ayrýca hatme meclislerinde bulunanlarýn arzu ve isteklerini mânen kaydedip Cenâb-ý Hakk'a arzederler. Özellikle Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemin arzettikleri kabul buyurulmasý umulur."[Ö. Yýldýz. Hatme-i Hacegân Risalesi:79]

Seyyid Muhammed Raþit Erolkaddesallahu sýrrahu aliyye hazretleri Hatme-i Hacegan hakkýnda þunlarý söylemektedir:

"Hatme muhabbet ve teslimiyeti doðurur. Çünkü insan gerek þahsi virdinde, gerekse hatmede sâdât-ý kirâm'ýn ruhaniyetinin nazarý ve bereketinden istifade eder. Hatmede okunan sûre, âyet ve diðer zikirler Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve

(53)

diðer Cihar-ý Yâr-ý Güzin Efendilerimizin ruhaniyetler-ine baðýþlandýkça, o ruhlar meclistekileri tanýrlar. Bu tanýþýklýk, þefaate ve sýkýntýlý zamanlarda himmetin gelmesine vesile olur. Bir kiþi Nakþibendi olduktan sonra; ister mürid, ister sâlik olsun, bütün hatme meclislerindeki ecir ve sevaptan istifade eder. Gerek hayatta ve gerek vefatýnda amel defteri kapanmaz. [Ö.Yýldýz. Hatme-i Hacegân Risalesi:79]

Þeyh Fethullah Verkanisi kaddesallahu sýr-rahul aliyye Hatme-i Hacegan þöyle buyuruyor:

"Hatmeler de, eðer müntesib üstadýn huzurunda ise, sanki bir dilenci, sultanýn huzurunda el açýyor muþ gibi kendisi de üstadýn huzurunda kalbini açar ve üstada yalvarýr. Üstad tarafýndan mânevi bir þeyler verildi ise, cezbe ve halini tutarak fazlasýný talep eder. Verilmedi ise, nefsinin kusurundan bilir, fakat ümitsi-zliðe de düþmez.

Üstadýn gýyabýnda ise; hatmeden önce var gücüyle yönelir. Rabýta çeþitlerinden birisiyle üstadýna döner. Hatmede okunan sâdât-ý Kirâm'ýn ismi geçerken sâdâtýn, eczacý ve hekimlerin hastalara lüzumlu olan çeþitli ilâçlarý daðýttýðý gibi, mânevi þifa daðýttýðý ve kalbini açar, dilekte bulunur. Rabýta ne kadar kuvvet li olursa, o kadar þefkat ederler inancýy-la kalben yalvarýr.

(54)

Hatmede en güzel rabýta büyük, nuranî, her tarafý kuþatmýþ birbirinin içine girmiþ nurlarý tasavvur etmek ve ondan kalbe feyiz geliþini düþünme þeklidir. Bunu yapamayan, ismi okunan sâdât-ý kirâm' hep hazýrdýr, üstad yüksek bir tahta oturmuþ suretinden nur pýrýl týlarý, kalbinden ve diðer lâtifelerinden kalbi me, ruh, sýr, hafi, ahfa ve nefs-i natýkalarýna akseder diye düþünür.[Ö. Yýldýz. Hatme-i Hacegân Risalesi:80]

Muhammed Emin Erbîlî kaddesallahu sýr-rahul aliyye hazretlerinin yanýnda bulunan tanýnmýþ âlimlerden Þeyh Ýbrahim Naci þöyle anlattý:

“Bir cuma akþamýydý. O gece Ahmed-i Bedevi hazretlerinin doðum yýldönümüydü ve mevlid okutu-lucaktý. Ben de:

“Bugün mübarek gündür, Ahmed-i Bedevi hazretlerini ziyaret edeyim” dedim. Muhammed Emin Erbîlî kaddesallahu sýrrahul aliyye hazret-lerinden izin istedim. Bana: “Bu gece hatme yapacaðýz, gitmek istersen sen bilirsin” dedi.

Aslýnda Muhammed Emin Erbîlî kaddesallahu sýrrahul aliyye hazretleri, müritlerin hatmeye katýl-malarý konusunda titiz davranýr ve þyöyle derdi:

“Eðer bir mürid hatme yapmaktan uzaklaþýrsa, tek baþýna çok zikir yapsa da bu yolda ilerleyemez.

(55)

Hatme yapmayý geciktirirse, müridin manevi geliþi-minde tedricen noksanlýk meydana gelmeye, derken hatme yapmayý terketmeye baþlar. Allah korusun! Kalp, yanmakta olan kandile benzer. Zikre devam etmek, kandile yað koymak gibidir. Hatmeye katýl-mak, kibritle kandili yakmaya benzer. Kandilin ýþýðýn-dan yararlanmak isteyen kiþinin, hem yaða hem de kibrite ihtiyacý vardýr.”

Ben de bir an evvel mevlid merasimine yetiþe-yim diye hatmeye girmedim. Bir deveye binerek ker-vana katýldým. bir müddet sonra þiddetli bir göz aðrýsý baþladý. Tanta’ya yaklaþtýkça göz aðrým arttý. Gece boyunca hiç uyuyamadým. Seyyid Ahemd-i Bedevi hazretlerinin kabri baþýnda sabahladým. Ancak merasim için ne gelen vardý ne giden. O sýrada Ahmed-i Bedevi hazretlerinin kabrine yöneldim:

“Mürþidime rica edin, o sizi kýrmaz, benni affetsin” diye medet diledim.

Aradan çok zaman geçmedi. Göz aðrýlarým geçti. Sanki hiçbir þey olmamýþ gibiydi; rahatça görebiliyor-dum. Hemen deveme bindim. Doðruca Mýsýr’a geldim. Muhammed Emin Erbîlî kaddesallahu sýr-rahul aliyye hazretleri beni görünce:

(56)

HATM-Ý HÂCEGÂN

Erer maksuduna ol kimse Hatm-i Hâcegân eyler, Cihanýn câh-ü iclâlinde kesb-i izz-ü þan eyler.

Bu hatmi okumak kesret verir emval-ü evlâda, Giriftâr-ý eder azâd gamdan þâduman eyler.

Bu hatmile bulur haif selamet, þerr-i a'dadan, Edâyý deyn-i ol medyûm olanlardan zýman eyler.

Þifalar bahþ edip eshâb-ý emraza verir sýhhat, Sülûk erbabýna esrarýný Hakk'ýn ayan eyler.

Bu hatmin feyz-i ruhaniyetin ol kimse anlar ki, Tarik-i Nakþibendi üzre Hatm-i Hâcegân eyler. Lâ Edri

(57)

HATM-Ý HÂCEGÂN ÝLÂHÝSÝ

Bir araya gelerek halka olmuþlar, Allah ! Cennet bahçelerini burda kurmuþlar, Allah ! Göz yumup, gönüle huzura durmuþlar, Allah ! Oturmuþ post üzerine baþ mürþidimiz, Allah ! Okuyup Hatm-i Hâce, rýzâ bulmuþuz, Allah ! Firdevs-i A'lâ'dadýr, Cennet köþkümüz, Allah ! Hakk'ý zikr ede, ede Hakk'a varmýþlar, Allah ! Yüz sürerek postuna, vâsýl olmuþlar, Allah ! Hakk-el yâkin'e erip, birden uymuþlar, Allah ! Oturmuþ post üzerine baþ mürþidimiz, Allah ! Okuyup Hatm-i Hâce, rýzâ bulmuþuz, Allah ! Firdevs-i A'lâ'dadýr, Cennet köþkümüz, Allah ! Bu halkaya girenler, asla yorulmaz, Allah ! Cihad-ý Ekber eden, suyla yuyulmaz, Allah ! Bir an tadý alýnsa, sonra durulmaz, Allah ! Oturmuþ post üzerine baþ mürþidimiz, Allah ! Okuyup Hatm-i Hâce, rýzâ bulmuþuz, Allah ! Firdevs-i A'lâ'dadýr, Cennet köþkümüz, Allah ! Ehl-i zikir olmadan sefâ sürülmez, Allah ! Derdi, Allah olanýn, gamý görülmez, Allah ! Dünya ile ukbâsý asla bozulmaz, Allah ! Oturmuþ post üzerine baþ mürþidimiz, Allah ! Okuyup Hatm-i Hâce, rýzâ bulmuþuz, Allah ! Firdevs-i A'lâ'dadýr, Cennet köþkümüz, Allah ! Bursalý Hasan Efendi (ks) (Hasan Burkay)

(58)

HATM-Ý HÂCE MECLÝSÝ

Seyr-i illâllah yapar, Hatm-i Hâce Meclisi, Pâk eyler, sâfi kýlar, Hatm-i Hâce Meclisi, Mal, evlâdýn çoðaltýr, darlýk kalmaz daðýtýr; Gâm gussadan arýtýr, Hatm-i Hâce Meclisi, Sâlihler cemiyeti, Hakk'ýn boldur rahmeti; Âbid, zâhid cümlesi, Hatm-i Hâce Meclisi, Þerri atarlar gider, kul selâmete erer,

Derde devâ bahþeder, Hatm-i Hâce Meclisi, Orda kalmaz süflyat, onu yakar ulviyyât, Gir de gör, bak ne hayat; Hatm-i Hâce Meclisi, Zikr-i o beyân eyler, esrâr-ý ayân eyler;

Maþûkuna yâr eyler, Hatm-i Hâce Meclisi, Sâliki þâdan eder, Hatm-i Hâce Meclisi, Yap âdâba uyarak, ruh arýnsýn, olsun pâk; Iþýldar orda çerað, Hatm-i Hâce Meclisi, Ehl-i sülûk azmeder, nura gider, sa'y eder. Sâdâttan iste himmet, buyruðunca et hizmet; Bu Tarîk-i Nakþibend, Hatm-i Hâce Meclisi, Hüdaverdi, fýrsat bil, kaçýrma bu taâtý; Hakký zikreder kalbler, Hatm-i Hâce Meclisi, Bursalý Hasan Efendi (ks) (Hasan Burkay)

(59)

BÜYÜK VE KÜÇÜK HATME

Hatme-i Hâcegân cemaatýn durumuna göre, büyük veya küçük hatme olarak yapýlýr. Cemaatte Elemneþrâhleke suresini ezbere bilen on (10) kiþi varsa (imam hariç) büyük hatme yapmak caiz olur. 12 kiþi varsa yapmak lâzýmdýr. On kiþiden az olursa yapýlmasý bid'at olur. Bu durumda küçük hatme yapýl malýdýr.

HATMEDE RABITA ADÂBI

1-Hatme esnasýnda kalbin huþu ve huzurlu olmasý için sofi, Mürþidine kýsa bir istimdadi rabýta yapmalýdýr.

2-Hatme duasýnda isimleri okunan Sâdat bir manevi hediye ile hatme halkasýna gelirler. Getirdikleri hediyelerin hepsini Mürþid Hazretlerine teslim ederler. Onun için gözler açýlmadan evvel Sofiler kendi Mürþidine hediyelerden mahrum edilmemesi için bir istimdadi rabýta yapacaktýr. Ýstim-dad da bulunacaktýr.

(60)

BÜYÜK HATMENÝN YAPILIÞI:

Hatmeyi yaptýran 100 taþtan 21 adedini kendisi alýr. Gözler kapanýr.

1-Ýmam sesli; Estaðfirullâh der. Cemaat 25 Estaðfirullâh der. Taþ daðýtýcý, 79 taþý Ýnþirâh Sûresi'ni bilenlere saðdan itibaren daðýtýr. Ýmam ile beraber saðdan 7 kiþi Fatiha okuyacak,

2-Ýmam sesli; Salavat-ý Þerife der. Taþ alanlar elindeki taþ miktarýnca Salavat-ý Þerife okur. Ýmam elindeki 21 taþtan 8-10 adet okuyup;

3-Sesli Elemneþrâhleke-i Þerife der. Cemaatten taþ alanlar okur. Ýmam okumaz. Ýmam 21 adet Salavat-ý Þerifeyi bitirip, bir miktar kendisi alýr, kalanýný taþ daðýtýcýsýna verir. Taþ daðýtýcýsý, bu taþlarý soldan itibaren Ýhlâs Sûresi için daðýtýr.

4-Ýmam sesli Ýhlâs-ý Þerife der. Cemaat elinde-ki taþ kadar Ýhlâs-ý Þerife okur. Ýmam 10 iþaret taþýn-dan birer ayýrýp, 10 Ýhlâs-ý Þerife der. 10x100=1000 Ýhlâs okunur.

5-Ýmam hariç soldan 7 kiþi Fatiha taþý verilip alýnýr.

6-Ýmam, sesli Fatiha-i Þerife der. Ýþaret taþý ver-ilenler birer Fatiha-i Þerife okurlar.

7-Ýmam sesli Salavat-ý Þerife der. Elinde taþ olan-lar okur. Saðdan itibaren taþolan-lar toplanýr.

(61)

8-Ýmam Hatme Duasýný açýktan okur.

9-Hatmede sûre olarak Ýkindide Amme, Yatsýda Tebarekeokumak efdaldir. Fakat herhangi bir sûrede okunabilir.

10-Ýmam sesli Estaðfirullâh der. Cemaat 25 Estaðfirullâhder. Gözler açýlýr. Kalkýlýr.

(62)

KÜÇÜK HATMENÝN YAPILIÞI:

100 adet taþ paylaþýlýr. Ýlk ve son Fatiha larý okuy-acaklar tespit edilir. Gözler kapanýr. Ýmam sesli:

1"Estaðfirullâh"der. Cemaat 25 "Estaðfirullâh" der.

2-Ýmam "Fatiha-i Þerife" der. Ýmam dahil saðdan yedi kiþi okur.

3-Ýmam "Salavat-ý Þerife" der. Cemaat elinde-ki taþ kadar "Salavat-ý Þerife okur.

4-Ýmam "Yâ Bâkî Entel Bâkî" der. Cemaat elindeki taþ kadar "Yâ Bâkî Entel Bâki"der.5 kez tekrarlanýr. 5x100=500 adet okunur.

5-Ýmam "Fatiha-i Þerife" der. Ýmam hariç sol-dan yedi kiþi "Fatiha-i Þerife" der.

6-Ýmam "Salavat-ý Þerife"der. Cemaat elindeki taþ miktarýnca "Salavat-ý Þerife" okur. Ýmam elinde-ki taþlarý bir kaba býrakýr. Saðýndaelinde-kine verir, o da saðýndakine verir. Böylece taþlar toplanýr

7-Ýmam açýktan Hatme Duasýný okur.

8-Ýmam bir sûre okur. Ýkindide Amme Sûresini, Yatsýda Tebareke Sûresini oku mak daha efdaldir.

9- Ýmam Estaðfirullâh der. Cemaat 25 Estaðfirullâh der. Gözler açýlýr. Kalkýlýr. Hatmelerde taþ verilmeyenler, kesinlikle hiçbir þey okumazlar.

(63)

HATME ADÂBI

1-Bir sofi, bir günde iki hatmeye katýlamaz. (Zaruret halinde hatme yaptýrmak için katýlabilir.)

2-Diðer Nakþi Kollarýndakiler hatmemize katýla-bilir. Biz de onlarýn hatmesine katýlabiliriz.

3-Diðer Nakþi Kollarýnýn hatmelerine katýlan sofi-ler, ayný gün kendi Tarikatýmýzýn hatmesine katýlamaz-lar. Bu, bir adâbsýzlýktýr.

4-Abdest bozulduðu zaman hatme terk edilir. 5-Hatme idarecisinin abdesti bozulduðu takdirde hatmeye devam edemez. Hatme yaptýrmasýný bilen bir baþkasý devam eder.

6-Abdesti bozulanlar, hatme duasý baþlamadan abdest tazeleyip tekrar hatmeye katýlabilirler.

7-Tarikat tazeleyen sofiler Sekiz Þart yapmasalar dahi, hatmeye katýlabilirler.

8-Hatmede taþ ve tespih temini mümkün ise, sayýlarý dil ile paylaþtýrmak büyük adâbsýzlýktýr.

9-Hatme duasý okunurken; Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Sahabi ve Sâdatýn isimleri zikredilirken onlarla ilgili salât ve kaddesallahu sýr-rahul aliyye'yi hafif bir dille söylemelidir.

(64)

10-Hatme taþ, tespih ile veya buna benzer sert bir cisimle yapýlýr. Fakat herkesin elinde baðlý tespihle yapýlmaz.

11-Hatme duasý okunmaya baþlanmamýþ ise, sofi hatmeye katýlabilir. Baþlamýþsa katýlamaz.

12-Hatme baþýndan sonuna kadar gözler kapalýdýr. Açýlmasý kesinlikle yasaktýr. Ýkaz edildiði halde gözlerini açan olursa, taþ daðýtýcýsý onu hatme yerinden çýkarýr.

13-Hatmeye küçük çocuk, Tarikat almayan, Tarikat alýp Sekiz Þartý yapmayan, Sekiz Þartý yapýp talimat almayanlar katýlamazlar.

14-Hatme görevlisi, hatmede kýbleye sýrt dönüp oturmalýdýr.

15-Hatmede acil bir ihtiyacý olan sofi hatmeden çýkabilir. (Hastalýk vs)

16-Hatme baþlamýþsa, hatme duasýndan önce hatmeye giren kimse, uygun bir yere oturup gözlerini yumarak 25 Estaðfirullâh der. Hatme sonunda 25 Estaðfirullâh der, gözlerini açar. Bu durumda taþ almadýðýndan hatmede hiçbir þey okumaz.

17-Hatme için kerahat vakti yoktur.

18-Hatme yapýlacak yer, dýþarýdan seyre dilebiliyorsa, açýk yerlere perde çekilmelidir.

Referensi

Dokumen terkait

Diğer yandan, birden fazla söylemin özelliklerini taşıyan akademisyenlerde, anlatım biçimi boyutu na karşılık gelen söylem ile cevaplayıcının ağırlıklı

İ bn Haldun mûsikî ilmini, seslerin ve na ğ melerin birbirlerine olan oranlar ı ve bu oranlar ı say ı itibariyle tâyin eden ve ölçme usullerini inceleyen bir ilim olarak

ç almasna daha daha yakn yakn olan olan dillerdir dillerdir.... Öyle Öyle ki, ki, ç ç ok  ok  yüksek  yüksek seviyeli seviyeli programlama.. programlama

3 Kasım 2002 seçimleri sonucunda AKP, %35,5 oyla tek başı­ na iktidar olmuştu. Bu alman oy oranında en büyük pay sahiplerin­ den olan AKP Genel Başkanı Recep Tayyip

Şeyh Ebu Bekir Varrak : Birgün Hazreti Muhammed Tirmizi: "Seni biryere götürsem benimle gelir misin?"; "Ferman senindir" diye cevap verdi. Önüne düştü,

(Kaynak+öngerilmeli öngerilmeli bulon bulon)) Farklı deformasyon özelliği olan Farklı deformasyon özelliği olan birleşim araçları kullanılırsa birleşim

kan Savaşından bir süre önce Kâmil Paşa Kabinesinde Harbiye Nazırı olan Nazım Paşa da, Tosunpaşazade Mustafa Paşanın yakın dostu olduğu için, onu kendi yanına emir

Pemimpin dari kelompok Sukamarnah adalah Domon, Abdulhakim, Najamudin, dan Ajengan Subki,sedangkan kepala dari pesantren tersebut adalah KH Zainal Mustafa dan di bantu dengan wakilnya