• Tidak ada hasil yang ditemukan

New Age Hareketi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Membagikan "New Age Hareketi"

Copied!
173
0
0

Teks penuh

(1)

T.C.

MARMARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İLAHİYAT ANABİLİM DALI

DİN SOSYOLOJİSİ BİLİM DALI

NEW AGE HAREKETİ: MODERN BİR DİNSELLİK BİÇİMİNİN

SOSYO-KÜLTÜREL ANALİZİ

Yüksek Lisans Tezi

ŞAFAK BAŞKAYA

Danışman: DOÇ.DR.ALİ COŞKUN

(2)

ÖNSÖZ

Toplumsal değişimlerin daha önceki yüzyıllara göre çok daha yoğun yaşandığı yirminci yüzyıl, kurumsal dinlerin birkaç yüzyıl öncesinden başlayan süreçle siyasal ve toplumsal alanda nüfuz kaybıyla birlikte din algısındaki değişime ve yeni dinsellik biçimlerinin varlığına sahne olmuştur.

Modern dinsel algı biçiminin özgün örneklerinden biri olan New Age Hareketi tezimizde sosyo-kültürel ve tarihi boyutlarıyla ve çeşitli alt disiplinler çerçevesinde ele alınmış, hareketin modern toplumsal süreçlerle ilişkisi ortaya konulmaya çalışılmıştır.

Tezimizin hazırlanışında katkıları olan pek çok kişiyi burada anmak isterim. Başta hoşgörüsü ve teşvikleriyle pek çok güçlüğün üstesinden gelmeme yardımcı olan tez danışmanım, hocam, Doç.Dr.Ali Coşkun’a teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca kişisel kütüphanesini büyük bir özveriyle tarafıma açmakla bu tezin hazırlanmasında önemli katkılarından dolayı hocam Prof. Dr. Ali Köse’ye, kaynak temininde destekleri olan hocam Prof.Dr.Yümni Sezen, Prof.Dr.Zeki Arslantürk, Göktürk Demir, Mehmet Akalın, Ali Pulcu, Dr. Nuri Tınaz ve Mustafa Öztürk’e, tezin ilgili bölümlerini okuyarak önerilerde bulunan Dr. Salime Leyla Gürkan, Dr. Adnan Arslan, Alim Arlı ve Muzaffer Şenel’e teşekkür ederim.

Akademik hayatın başında beni din sosyolojisine yönlendirerek bu projenin hayat bulmasında çok önemli katkısından dolayı sevgili hocam Prof.Dr.Ömer Faruk Harman’a ayrıca ve bilhassa teşekkürü bir borç biliyorum.

Ayrıca meşakkatli tez yazım sürecinde rahat bir çalışma ortamı sağlamak adına elinden gelen tüm gayreti gösteren annem Seher Başkaya’ya ve yazım sırasında oluşan teknik arızaların giderilmesinde yardımlarından dolayı kardeşim Doğan Başkaya’ya da katkılarından ötürü teşekkür ederim.

(3)

İÇİNDEKİLER

Sayfa No. TABLO LİSTESİ... v KISALTMALAR... vı GİRİŞ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM

NEW AGE KAVRAMI VE MODERN DİNSELLİK I. NEW AGE: KAVRAM VE HAREKETİN DOĞUŞU... 6

II. MODERN DİNSELLİK OLGUSU... 11

III. YENİ DİNİ HAREKETLER VE NEW AGE... 16

İKİNCİ BÖLÜM

TARİHİ VE KÜLTÜREL ARKAPLAN I. BATI EZOTERİK VE OKÜLT OKULLARI... 24

II. NEW THOUGHT... 28

A. POZİTİF DÜŞÜNCE HAREKETİ... 32

III. TRANSANDANTALİZM... 35

IV. SPİRİTÜALİZM... 37

V. TEOSOFİ... 39

VI. PSİKOLOJİ... 41

(4)

B. HÜMANİST PSİKOLOJİ... 46

C. THE HUMAN POTANTIAL MOVEMENT... 48

D. TRANSPERSONEL PSİKOLOJİ... 50

E. PARAPSİKOLOJİ... 50

VII. TARİHİ MİSTİK AKIMLAR VE ŞAMANİK İNANÇLAR...…. 53

A. HINDUİZM VE BUDİZM... 53 B. HRİSTİYANLIK... 55 C. KABALA... 57 D. SUFİZM... 60 E. ŞAMANİK İNANÇLAR... 61

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

NEW AGE ÖĞRETİLERİ: GENEL ÖZELLİKLER I. BİNYILCILIK... 65 II. SPİRİTÜELLİK VE BİLİM... 69 A. DETERMİNİZM... 74 B. HOLİZM... 76 C. EVRİMCİLİK... 83 D. DENEYİM... 86 III. EKLEKTİZM/SENKRETİZM... 87

IV. SPİRİTÜEL EVRENSELCİLİK... 88

(5)

VI. HERMENÖTİK YENİDEN İNŞA... 94

VII. FAYDACILIK VE DÜNYAYI OLUMLAMA... 105

VIII. ŞİFA VE KİŞİSEL GELİŞİM... 108

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

NEW AGE HAREKETİNİN SOSYOLOJİK BOYUTLARI I. SOSYOLOJİK AÇIDAN NEW AGE ÖĞRETİLERİ... 120

A. BİREYSELLEŞME/DİNİN ÖZELLEŞMESİ... 120

B. OTORİTE KARŞITLIĞI... 123

C. KURUM KARŞITLIĞI... 127

II. PROFESYONELLER VE ORGANİZASYONLAR... 128

A. NEW AGE PROFESYONELLERİ – ÖĞRETMENLERİ... 129

B. ORGANİZASYON VE GRUPLAR ... 130

B.1. THE EMISSARIES... 131

B.2. THE SUFI MOVEMENT... 132

B.3. THE AETHERIUS SOCIETY... 134

B.4. WREKIN TRUST... 136

B.5. THE LONDON GROUP... 136

III. NEW AGE’CİLER: SPİRİTÜEL DENEYİM ARAYANLAR... 137

SONUÇ... 147

(6)

TABLO LİSTESİ

Sayfa No

Tablo 1: Evrensel Enerjilerin Tasnifi... 82

Tablo 2: New Age İnançları... 97

Tablo 3: Geleneksel ve Gelenekten Çözülen Dinsellik... 100

Tablo 4: New Age Söyleminin Kurucu Unsurları... 104

Tablo 5: Anketler... 141

Tablo 6-7-8: Yaş, Cinsiyet ve Eğitim Düzeyleri... 142

Tablo 9-10: İş Yeri Statüsü ve Yıllık Gelir... 143

Tablo11: Katılınan Uygulamalar... 144

(7)

KISALTMALAR

a.g.e. Adı geçen eser

a.g.y. Adı geçen yer

ak. Aktaran

bkn. Bakınız

ed. Editör

no. Sayı

s. Sayfa

t.y. Tarih yok

(8)

GİRİŞ

A. Araştırmanın Konusu ve Problemi

Modern dönemde değişen toplumsal, ekonomik ve siyasi koşulların güçlü etkilerine maruz kalan din olgusunun geçirdiği dönüşüm ve yeni dini oluşumların ortaya çıkışı, yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren din sosyolojisinin diğer sosyal bilim disiplinleri arasındaki konumunu ön plana çıkarmış ve sosyologların dikkatlerini kilise merkezli din çalışmalarından yeni dini oluşumların içeriği ve toplumsal dayanaklarını incelemeye çevirmelerine yol açmıştır.

Ekonomik ve toplumsal değişimin hızlı ve yoğun biçimde yaşandığı batı ülkelerindeki değişen din algıları ve gittikçe çeşitlenen dini oluşumlar, kültürel geçişkenlik ve yayılmayla diğer coğrafyalara taşınmış ve benzer toplumsal, ekonomik ve siyasal değişimlerin yaşandığı bu bölgelerde yeni dini oluşumlar için de bir kıvılcım oluşturmuştur. Bir kısmı yerel koşullarla uyum içinde gelişse de sözkonusu yeni dini algı biçimlerinin ve hareketlerin doğasını anlamak için ilk kez ortaya çıktıkları topraklardaki toplumsal ve kültürel koşulları incelemek gerekmektedir. Ancak sosyoloji disiplininin doğup geliştiği Batı dünyasının dışında ve özellikle de ülkemizde ne geleneksel dinin ve geleneksel dini kurumların geçirdiği değişimler ne de artık toplum hayatında kendisine gittikçe daha fazla yer bulmaya başlayan yeni dini oluşumlar ve dini algılar gerektiği kadar incelenmemiştir.

Bu çalışmayla Amerika ve Avrupa’da yayınevleri, kurslar, fuarlar, organizasyonlar ve gruplar, alternatif tıp ve kişisel gelişim çalışmaları, enformasyon ağları (networks) ile yayılan ve küresel kanallarla içinde Türkiye’nin de bulunduğu çevre ülkelerde de görülmeye başlayan New Age olgusunun sosyal bilimler ve onun içinde yer alan din bilimleri (dinler tarihi, din sosyolojisi vs.) açısından analizinin yapılması amaçlanmıştır.

Araştırmamızda New Age Hareketini dört bölümde inceledik. Kavram ve öğretileri ele aldığımız ilk bölümde düşünce ve dinler tarihinden yararlanarak New Age Hareketinin kültürel kaynaklarını, ikinci bölümde ortaya çıktığı batı toplumlarında New Age’e hem vizyon hem de söylem düzeyinde unsurlarla doğrudan veya kültüre etkisiyle dolaylı katkıda bulunan dini-felsefi-psikolojik akımları, grupları; üçüncü bölümde New Age öğretilerinin

(9)

genel özelliklerini ve New Age’in kognitif boyutunu ve dördüncü bölümde de New Age öğretilerinin toplumsal boyutunu, New Age organizasyonlarını ve New Age’cilerin toplumsal ve demografik özelliklerini inceledik.

B. Araştırmanın İddiası ve Varsayımları

Araştırmamızda temel tezimiz Batı’nın özgün sosyo-kültürel ve tarihsel koşullarında ortaya çıkan ve gelişen New Age Hareketinin modern toplum ve bu toplumsal koşulları hem üreten hem de onun tarafından üretilen bireyin din algısıyla uyumlu özgün bir dinsel-kültürel hareket ve bireyci-işlevselleşmiş bir dinsellik biçimi olduğudur. Hareketinin birey merkezliliği, dini otorite, hiyerarşi ve kurumları reddi ve çoğulculuğu ile modern sosyo-kültürel ve ekonomik dinamiklerle veya diğer bir ifadeyle modern seküler perspektiflerle ezoterik dinselliğin başarılı bir sentez girişimi olduğu da söylenebilir.

C. Kullanılan Kaynaklar ve Yöntem

Tipik bir dini topluluktan çok networklar kanalıyla yaygınlık kazandığı için New Age Hareketinin sosyo-kültürel yapısının analizinde bu networkların parçası olan kitap, dergi ve internet kaynaklarından yararlandık. Araştırmamızda özellikle Türkiye ile ilgili değerlendirmelerimizde kısmen ve sınırlı da olsa katılımcı gözlem ve mülakattan da faydalandık ancak çalışmamız, daha çok yazılı ve dijital kaynakları kullandığımızdan daha çok dökümantasyon yöntemine dayalı bir nitelik arzetmektedir.

New Age ile ilgili akademik çalışmaların çalışmaların önemli kısmı hareketin İngilizce konuşan dünyada doğup yaygınlaşması sebebiyle İngilizce literatürde yer almaktadır. Hareketin popüler literatürü 1960’lı yılların sonundan itibaren oluşmakla birlikte birincil akademik kaynaklar 1990’lı yıllarda kaleme alınmaya başlamıştır. Araştırmamızda hem New Age’in içindeki New Age’ci yazarların eserlerinden hem de New Age’e dışarıdan ve bilimsel bir perspektifle yaklaşan akademisyenlerin eserlerinden faydalandık ve her iki kaynağın dışında dini perspektifle ve New Age’e reddiye tarzında yazılmış eserleri bir araştırmanın bilimsel objektifliği için uygun olmadığından kullanmamayı tercih ettik.

(10)

Geleneksel dinlerden olduğu kadar Batı’da üzerinde daha fazla çalışılmış Yeni Dini Hareketlerden de farklı özellikler gösteren ve heterojen yapısı sebebiyle hem tanımlanmasında hem de toplumsal görünümlerini tespitte güçlük çekilen New Age’i tezimizde, değişen toplumsal yapıyla ortaya çıkan bireyin ihtiyaçlarına yanıt vermeye çalışan “evrensel bir anlam şematiği” ve vizyonu ile özgün bir kültürel eğilim ve hareket olarak inceledik.

D. Araştırmada Karşılaşılan Problemler veTerminoloji

Tezi hazırlarken karşılaştığımız güçlükleri ise iki ana grupta toplayabiliriz; akademik ve popüler New Age metinlerinde kullanılan terminoloji ve dilin Türkçe’ye nasıl aktarılacağı ile New Age’ Hareketini tanımlamakta kullanılacak tipoloji ve tarihi-kültürel arkaplanı incelemekte izlenecek yaklaşım.

Batı’da kendi kültürel çerçevesi içinde üretilmiş veya mevcutlara eklenenen yeni anlamlarla çağrışımları farklılaşmış ve zenginleştirilmiş özgün dini ortamı tanımlayan terimlerle New Age içerisinde kullanılan terminolojiyi Türkçe’ye aktarmak önümüze çıkan en önemli güçlüklerden biri oldu. Batı dini ve kültürel yapısını ve tarihi arkaplanını yansıtan sözkonusu terminolojiyi Türkçe’ye çevirmeye kalkışmak bir yandan farklı bir toplumsal ve kültürel yapıyı ondan çok daha farklı bir başka kültüre ait terminolojiyle anlamaya çalışmak, dilin gerisindeki anlamlı bütünlüğü kaybetmek riskiyle bizi karşı karşıya getirecek diğer yandan da hareketi kendi tarihi ve kültürel dinamikler içinde düşünmek yerine bizi dar bir kültürcülüğe ve sosyal bilimlerde, özellikle de din bilimlerinde kaçınılması gereken metafizik bir çerçeve içine hapsedecekti. Bu ihtimallerden kaçınmak için tezimizde terminolojiyi çok sınırlı bir şekilde Türkçe’ye çevirmeyi tercih ettik.

New Age terimi her ne kadar kimileri tarafından “Yeni Çağ” şeklinde bir karşılıkla Türkçe’ye aktarılıyor olsa da hem hareketin anglo-sakson kökenini yansıtması hem de New Age’in “Yeni Çağ” kavramının ima ettiğinden daha fazlasını içermesi bakımından tezimizde olduğu gibi bıraktık. Kaldı ki Türkçe’de de New Age adlı bir yayınevinin bulunuşu ve farklı medyalarda orijinal ifadenin kullanılıyor oluşu da terimin tutunduğunu göstermektedir. Aynı şekilde Türkçe’ye ruhsallık ve bazen de maneviyat olarak çevirilen spiritüel kavramını da olduğu gibi bırakmayı tercih ettik çünkü kimi zaman geleneksel dinlerdeki maneviyata yakın

(11)

manada kullanılıyor olsa da tezimizin ilk bölümünde de görülebileceği gibi terimin, batı dini ve ezoterik tarihi arka planında kazandığı imalar ruhsallık veya maneviyat terimiyle karşılanamayacak kadar çeşitli ve değişkendir. Bununla birlikte popüler New Age kitaplarının Türkçe çevirilerinde ruhsal kelimesi de kullanıldığından bu eserlerden yaptığımız alıntılarda ruhsal kelimesiyle karşılaşılacaktır. Aynı şekilde herhangi bir dini iması daha az olan Tanrı, Tanrısal gibi kavramları kullanmanın herhangi bir kurumsallaşmış din ile doğrudan ilişki kurulamayacak olan hareketle ilgili ifadelerde daha uygun olacağını düşündük.

Yeni Dini Hareketler ve New Age ile ilgili İngilizce akademik literatürde kullanılan terminolojiye gelince; Türkçe’de sözkonusu alanlarla ilgili sınırlı sayıda telif ve tercüme ve dinin ve din sosyolojisinin genellikle sosyal bilimlerin değil de sadece teoloji alanı içinde görülmesinden kaynaklanan bir daralma, bu alanla ilgili terminoloji konusundaki sorunlara ilgili bilim çevrelerinin eğilmesini güçleştirmiş hatta çoğu zaman imkansızlaştırmıştır. Bu güçlüğü tezimizde yer yer kendi tercih ettiğimiz kullanımlarla aşmaya çalıştık ancak çoğunlukla, yeni bir terim öne sürmekle ortaya çıkması muhtemel yanlış anlamlardan kaçınmak için bu hareketleri tanımlamakta kullanılan din sosyolojisindeki pek çok terimi özellikle de henüz Türkiye’de şubesi bulunmayan dini ve kültürel hareketlerin adlarını orijinal dillerindeki ifadelerle kullanmayı tercih ettik.

Bir başka önemli güçlük de hem geleneksel inanç ve akımlardan hem de Yeni Dini Hareketlerden farklı özellikler sergileyen, heterojen, sınırları belirsiz, tek bir yapıdan ve belirli bir organizasyondan çok, farklı grup ve inanışlara verilen genel/şemsiye (umbrella term) bir kavram oluşu sebebiyle New Age hareketini hem tanımlamakta hem de hareketin sosyo-kültürel dinamiklerini tespitte kullanacağımız çerçeveyi tespitte yaşadık. Hareketin birey eksenli doğasından kaynaklanan araştırma güçlüğü çalışmamızda geleneksel sosyolojinin meta-teorik din yaklaşımlarını kullanmamızı engellediği ve New Age’e ilişkin tarihi ve sosyolojik çalışmaların tek yanlılığının bu hareketi bir bütün olarak anlamaya çalışmakta yetersiz kaldığını düşündüğümüzden multidisipliner bir yaklaşımla, düşünce tarihi, kültürel çalışmalarda kullanılan antropolojik ve fenomenolojik yöntemlerle din sosyolojisinde yeni dini hareketleri incelemekte kullanılan yaklaşımları bir araya getirdik. Bu yaklaşımımızın temelinde birey ve toplumun karşılıklı etkileşiminin toplumsal yapı ve ‘anlam şemalarını’ şekillendirdiği ve ne sadece ekonomik ve sınıfsal koşulların daha fazla gözönüne alındığı

(12)

kurumsal ve yapısal yaklaşım ne de toplumdan bir şekilde izole bir kültürcü yaklaşımın New Age fenomenini anlamakta ve açıklamakta yetersiz kaldığını düşünmemiz yatmaktadır.

Türkçe’de alanında ilk akademik çalışma olan tezimizin Yeni Dini Hareketler ve New Age Hareketi gibi yeni dini oluşumlarla ilgili Türkiye’deki din sosyolojisi, sosyoloji, antropoloji, dinler tarihi vs. gibi sosyal bilim disiplinlerindeki çalışmalara bir katkıda bulunması ve benzeri çalışmalara yönelik akademik ilgiyi bir nebze de olsa arttırması, çalışmadan beklenen amacı büyük ölçüde yerine getirecektir.

(13)

BİRİNCİ BÖLÜM

NEW AGE KAVRAMI VE MODERN DİNSELLİK

I. New Age Hareketi: Kavram ve Hareketin Doğuşu

“New Age” kavramındaki “New” yani “Yeni” ifadesinin kullanımı ve çağrışımları Amerikan toplumunda hiç de yeni değildir. Kıta Avrupasından yani göçmenlerin eski topraklardan olduğu gibi eski düşünme ve yaşama biçiminden kopuşu teması, Amerikan din tarihinde dini hiyerarşiye yakın durmayan kurucu püriten mezheplerin de etkisiyle sıradan Amerikalıyı yeni olana daima açık tutmuştu. Fakat ekonomik kriz ve sonrasında hem dünya savaşları hem de Vietnam savaşı orta sınıf yetişkin Amerikalıların tutuculuğuna rağmen özellikle genç nesil Amerikalıları Amerikan sistemine olduğu kadar geleneksel siyaset, kültür ve dinlere karşı da daha eleştirel durmaya sevketmişti.

Aslında 1782 yılında yapılmış Amerika Birleşik Devletlerinin ambleminde kullanılan ve yeni dünya düzeni anlamına gelen Latince novus ordo seclorum terimininden de görülebileceği gibi eskiden kopuşu simgeleyen yeni bir dünya tasavvuru Amerika’nın kurucu babalarına kadar giden tarihi bir geçmişe sahiptir. New Age terimi de batı ve Amerikan dini tarihinde kullanılan yeni bir terim değildi. Hristiyanlar Tanrı’nın krallığı ile eş anlamlı ve “Mesih” ile ilişkili olarak yüzyıllardır bu terimi kullanmaktaydı. New Age ve “Kova Burcu Çağı” (Age of Aquarius) terimlerini popülerleştiren Anglikan ve Teosofist yazar Alice Bailey1, 1930’larda ana hatlarını ‘eskatolojik Teosofi’ şeklinde sistemleştirdiği hacimli kitaplar yayınlamıştı. Discipleship in the New Age (1944, 1955), The Return of the Christ (1948) ve Eduction in the New Age (1954) kitaplarında Bailey, Mesih’in dönüşüyle başlayacak ezoterik bir ‘New Age’in (Yeni Çağ) geleceği kehanetinde bulunuyordu. Ancak Mesih ile ilişkili de olsa buradaki New Age hegemonik değil kısıtlamalardan kaldırılmış, daha sonra postmodernite şeklinde adlandırılacak, biçimsel olmayan bir tarzda sunuluyordu. 2

Daha önceleri de Swedenborgianizm (İsveçli Emmanual Swedenborg adlı bir mistiğin öğretilerine bağlı bir hareket) gibi Amerikan dini hareketlerinde de kullanılan bu kavram

1 Sarah M. Pike, New Age and Neopagan Religions in America, New York: Colombia University Press, 2004,

s.64

2Steven J. Sutcliffe, Children of the New Age: A History of Spiritual Practices, New York:Routledge, 2003,

(14)

60’lardan sonra önceki dini tazammunlarından arındırılmış ve yeniden yorumlanmış sınırları belirsiz (amorph) görüşler ve alternatif ruhsal hareketlere işaret etmekte kullanılmıştır.3

Kimi araştırmacıların daha sonra New Age görüşlerinin de aralarında yayıldığı 60’lı yıllardaki alternatif karşı kültür toplulukları arasındaki inançların esin kaynağı olarak gördükleri UFO fenomeni 1950’li yıllardan itibaren fütüristik ve fantastik romanlar ve yazılarla birlikte romancılar ve popüler bilim yazarlarının kitaplarıyla yayılmaya başlamıştı.4

New Age izleyici/dinleyici (audience) fenomeninin ortaya çıkışı ise bu bilim kurgu hareketinden yalnızca bir adım sonrasıydı. Yıldızlar arası uzay gemileri ve dünya dışı medeniyetler gibi bilim kurgu kavramları bilim kurgu dergileriyle kamuoyunda yaygınlık kazanmış ve Amerika Birleşik Devletleri ve Batı Avrupa’da dünya dışı varlıklarla temas fikrine dayalı bazı küçük dini hareketler ortaya çıkmıştı.5

1960’lara gelindiğinde Amerika Birleşik Devletlerinde Vietnam savaşı ve bu savaşa karşı başta üniversite gençliği olmak üzere muhalif kesimlerin protesto hareketlerine sahne olduğu, Zen Budizmi ve diğer doğu dinlerinin kimi temsilcilerinin etrafında genel bir ilginin oluşmaya başladığı ve geleneksel siyaset ve toplumsal ahlakı eleştiren sol ve muhalif çevreleri bir araya getiren “karşı kültür” hareketinin edebiyattan siyasete ve iktisata kadar farklı alanlarda yoğun bir üretim sürecine girdiği yıllardır. Karşı kültür hareketinin gerisindeki Amerikan toplumuna bakıldığında otuzlardaki ekonomik çözülme ve savaşın yorgunluğunu yaşamış, kırklı ve ellilere uzanan uluslararası tehdit ve savaş yılları ve soğuk savaş dönemlerinde öncelikli hale gelen teknokratik totalitarizmin silah endüstrisi yatırımlarına verdiği ağırlığın artışı karşısında güvenlik ve huzur arayışı bulunduğunu görmekteyiz.6

Karşı kültür hareketi içinde sol ağırlıklı grupların yanısıra hippi-beatnik denilen doğu mistisizmine daha fazla ağırlık veren gruplar da yer almaktaydı. İçinde bulundukları toplumu her yönüyle kirlenmiş, hastalıklı ve yoz gören bu gruplar daha çok üniversite öğrencilerinden

3Mary Farrel Bednarowski, New Religions and the Theological Imagination in America, Indiana University

Press, 1989, s.15

4Wouter J. Hanegraaff 1950 yıllardaki UFO fenomenine ilgi duyan ve depremler, seller, salgın hastalıklar ve

kıtlıklarla yozlaşmış medeniyetin yıkılacağı ve dünya dışından uzay gemileriyle gelen ruhsal bakımdan gelişmiş varlıklarla iletişime geçerek onların öğretilerini izleyen insanların eski medeniyetin yıkıntıları üzerine kurulacak yeni medeniyetin öncüleri olacağına inanan söz konusu gruplara işaret etmek için proto-New Age movement (ön-New Age Hareketi) ifadesini kullanmaktadır. Wouter J. Hanegraaff, “The New Age Movement and the Esoteric Tradition, Gnosis and Hermeticism from Antiquity to Modern Times, Roelof van der Broek-Wouter J. Hanegraaff (ed.) New York: State University of New York, 1998. s.361.

5William Sims Bainbridge, The Sociology of Religious Movements, Routledge, 1997, s.380. 6Theodore Roszak, The Making of A Counter Culture, London: Faber and Faber, 1971, s.23.

(15)

oluşmaktaydı. Hareketin içindeki siyasal radikal söylem zamanla yerini, mistik eğilimli grupların yoğun etkisiyle yaşam biçiminde ve bireysel tercihlerde genel toplumsal kabullerin dışına çıkmaya bıraktı. Bu ortam aynı zamanda Amerika Birleşik Devletlerinde, uyuşturucu kültüründen cinsel devrime, Vietnam savaşı karşıtı gösterilerden öğrenci ayaklanmalarına kadar bir dizi sosyal ve politik hareketlerle yeni kültlerin ortaya çıkması için uygun bir sosyal zemin hazırlamıştı. Geçmiş kültlerin aksine bu dönemde sisteme inancını yitirmiş gençlerin oluşturduğu yeni sosyal hareketlere daha geniş bir katılım görülmektedir. Altmışların alternatif yaşam stilleri; kişisel aydınlanma ve benliğin aşkınlaştırılması, dünya barışına inanç, özgür aşk ve geleneksel olanın reddini içermekteydi. Yine bu sosyal kargaşa ve huzursuzluk döneminde Hare Krişnalar, the Children of God (Tanrı’nın Çocukları), Transandantal Meditasyon, Aşk Ailesi (The Love Family), The Divine Light Mission (İlahi Işık Misyonu), The Unification Church gibi neo-Hristiyan ve Doğu tarzı kültler ortaya çıktı. Meditasyon, yoga, transandans ve aydınlanma kelimeleri 1960’lar sonu ve 1970’ler başında artık evlerde bile kullanılmaya başlanan kelimeler oldular.7

Vietnam savaşının bitiminden sonra daha önce siyasal ve toplumsal alanlarda yoğunlaşan eleştirilerin yerini daha birey eksenli konulara ve kişinin zihin dünyasının ne şekilde kurulduğuna bırakmış, doğu dinlerinin batı sosyo-kültürel ortamına yanıt vermeye elverişli spiritüel yönü, çoğunluğu karşı kültür hareketinden beslenen toplumsal ortamdan gelme gençler arasında daha da artmaya, toplumsal ilgiler siyasal ve ekonomik süreçlerden bağımsız ve yine bireyin mutluluğuna ve “ruhsal” gelişmesine bağlanır olmuştu.

Aynı dönemde uzakdoğudan gelen bazı “gurular”ın açtıkları meditasyon okulları, kızılderili maneviyatıyla ilgili birtakım popüler ve antropolojik çalışmalar, UFO araştırmaları ve şifa/sağaltım, terapi grupları ve herkesin kişisel ilgi ve çıkarlarına uygun bulup katılabilecekleri spiritüel alana giren pek çok konuda eğitim veren gruplar ve kişilerin sayısında artış gözlemlenmektedir.

Önceleri herhangi bir üst başlık altına alınmayan bu yeni oluşumlar ve inanış biçimleri 1980’li yıllarda hem yeni insan ve toplum anlayışlarını hem de bu oluşumların gelecek yeni bir çağa işaret eden ütopik karakterini yansıtan bir ifadeyle New Age başlığı altında değerlendirilmeye başlandı. Bu süreçte herhangi bir organizasyon veya grubun adında “New Age” ifadesinin kullanılmadığı bilinmektedir. Bu yıllarda geleneksel usüllerden alınma

7Margaret Thales Singer, Cults in Our Midst: the hidden menace in our everyday lives, San Francisco:

(16)

uygulamaları bir araya getiren ve alternatif yaşam biçimlerine açık olduğu kadar (hippiler örneğin) gizemli, hatta kimi zaman topluma uçuk gelebilen ruhsal öğretileri savunan gruplar, kişiler ve öğretiler için türsel (generic) ya da şemsiye (umbrella) bir terim olan New Age kullanılır olmuştu.

Söz konusu gruplara geçici popüler oluşumlar olarak bakıldığı ve değişmez bir kutsal kitap, kurum, kurumsal hiyerarşi, geleneksel dinlerde olduğu gibi bir mensubiyet bağı, dogma ve doktrinleri olmadığından sözkonusu alternatif spiritüel hareketler akademik dünyanın uzunca bir süre ilgisini çekmemiştir. Daha çok 1990 sonrası akademik camianın ilgisini çeken New Age öğretileri ve grupları hem aynı yüzyıl içinde oluşan yeni dini hareketlerden hem de geleneksel dinlerden farklı, özgün oluşumlar olarak çeşitlenmiş, hem de zaman içinde ana yaklaşımlarda olmasa da vurgularında değişime maruz kalmıştır. İçinde başka inançlarla ortak pek çok inanç ve uygulama biçimi ihtiva eden muğlak bir hareket olması sebebiyle New Age fenomeninin nerede başlayıp nerede bittiği tespitindeki güçlük araştırmacıların sürekli karşısına çıkmaktadır.8 Bu güçlük bazı araştırmacıların Uniteryanizm gibi bazı dini hareketleri ve yeni kiliseleri New Age başlığı altında değerlendirirken okült bazı grupları dışarıda bırakması diğer bazılarının ise tersine okült grupları bu başlık altına almasında da ortaya çıkmaktadır.9

New Age müzik, filmler, seminerler, atölyeler, terapiler ve daha bir yığın aktiviteler şeklinde çeşitli ve karşı/alternatif kültürler arasındaki yaygınlığı sebebiyle daha dağınık ve gayri resmi (informal) bir görünüm sergilediği ve bir ölçüde dini veya din benzeri (para-religious) gruplar kendi içlerinde New Age unsurları taşıdığı için genel manada anlaşıldığı kadarıyla “Yeni Dini Hareket”lerden biri gibi bir hareket ve/veya klasik “kültlerden” ve sektlerden farklı bir “seyirci/izleyici kültü” içinde olarak görmüşlerdir.10 Belirli bir dogma, kutsal kitap, dini hiyerarşi, kutsal ve otoriter bir dini figüre sahip olmayıp, benzer eğilimli gruplar, kişiler, görüşler ve pratikleri kapsadığı için araştırmacıların New age tanımları, New Age’e hangi yönünü daha çok göz önüne aldığı ve hangi sosyal bilim perspektifinden yaklaştığına bağlı olarak değişebilmektedir. Fenomenolojik açıdan tanımlamak gerekirse New Age, Tanrı ve/veya dini otorite yerine birey merkezli bir kutsallık inşası ve bu inşa ile uyumlu öğretiler ve pratikler bütünü olarak tanımlayabiliriz. New Age’i bir hareket olarak

8 J. R. Lewis, “Approaches to the study of the New Age movements”, Perspectives on the New Age, J. R.

Lewis and J. G. Melton (ed.), Albany: State University of New York Press, 1992, s.1.

9Mary Farrel Bednarowski, a.g.e., 1989, s.15

10 Rodney Stark ve William Sims Bainbridge, The Future of Religion Secularisation, Revival and Cult Formation, Berkeley: University of California Pres, 1985, ss.26-9

(17)

doğuşunu 1970’lerde başlattığı halde ondokuzuncu yüzyıldan itibaren bir New Age dinin olduğunu öne süren Wouter J. Hanegraaff’ın11 aksine diğer araştırmacılar New Age’i bir din olarak tanımlamamışlardır. Hanegraaf, yirminci yüzyıldan önce ezoterizmin sekülerleşmesi diye tanımladığı bir New Age dininin oluştuğunu düşünmektedir. Tezimizin ikinci bölümünde de görülebileceği gibi Hanegraaff’ın sekülerleşme dediği olgu, onsekizinci ve ondokuzuncu yüzyılın dini-felsefi-kültürel hareketlerinde görülen ve metafizik olguların fizikselleştirilmesi, öte dünyaya dönük dinselliğin ve teslimiyetin yerini bireyin iç dünyası (spiritüellik kavramıyla daha çok ifade edilir) ve bu dünyadaki konum ve durumunu iyileştirmeye, geliştirmeye ve harici bir otoriteden bağımsız bireysel kararlara bırakması şeklinde gerçekleşen bir dünyevileşme ve dinin özelleşmesi durumuna karşılık gelmektedir. Ayrıca dinler tarihçisi Christopher Bochinger’ın ifadesiyle çağımızın din olgusu araştırmacıların üstünde farklı görüşlere varmasına neden olacak derecede bulanık (fuzzy) olduğundan din gibi terimlerin kullanılması bu fenomenlerin tanımlanmasında uygun olmayacaktır.12

Bununla birlikte New Age’in evrensel bir anlam şeması olması ve her ne kadar bilimselliğe yaptığı göndermeler de olsa insanın ölümden sonraki yaşamı gibi bilim-dışı veya bilimi-aşan konuları da içermesi onun din benzeri bir hareket olduğunu göstermektedir. Dinsellik terimi New Age’in, onu geleneksel dinlerden hem ayıran hem de onlara benzer kılan yönleri taşıdığını zımnen de ima ettiği için bizce New Age için kullanılanabilecek en uygun tabirlerden biridir.

New Age’in bir toplumsal hareket olup olmadığı da araştırmacılarca tartışılmıştır. New Age için kullanılan ‘hareket’ ifadesinin, yekpare bir organik varlıktan çok yeni uçlar veren bir kök (rhizome) gibi birbirinden farklı, dolambaçlı, karışık bir grup sosyal süreci tanımlamakta yetersiz olduğu söylenmiştir.13 Elieen Barker New Age’in çok sayıda grup ve bireylerin yine çok sayıda inanç ve eğilimlere sahip olduğu, Ludwig Wittgenstein’in iki üyesinin birbirine benzerliği olmayabilse de her ikisinin bir üçüncü üyeye benzeyebildiği bir ‘aile benzerliği’ dediği türünden bir hareket değildir.14 New Age’e bir ‘hareket’ olarak ilk tanımlayanlardan biri olan Paul Heelas da kitabında ‘hareket’ (movement) ifadesinin New

11 Wouter J. Hanegraaff, New Age Religion and Western Culture. Esotericism in the Mirror of Secular Thought, New York: State University of New York Press, 1998, s.521-22.

12 Christoph Bochinger, “The Invisible Inside the Visible-The Visible Inside the Invisible: Theoretical and

Methodological Aspects of Research on New Age and Contemporary Esotericism”, Journal of Alternative

Spiritualities and New Age Studies, London: Alternative Spiritualities and New Age Studies Association,

Inaugural Issue, 2005, s.60.

13Steven J. Sutcliffe, a.g.e., s.9. 14 Ak. J. R. Lewis, a.g.e., s. 6

(18)

Age in organize bir varlığı olduğu anlamında alınmaması gerektiğini ve bu ifadenin insanlığın yeni bir döneme ilerlediği varsayımına işaret ettiğini söyler.15

II. Modern Dinsellik Olgusu

Avrupa’da kapitalizmin doğuşundan başlayan sanayi devrimiyle farklı toplumsal alanları dönüştürücü gücünü arttıran ve yirminci yüzyılda küreselleşen iktisadi hayat çevresinde gelişen modern şehir hayatı, rasyonelleştirici, bireyselleştirici eğilimleriyle cemaatsel bütünlük ve sürekliliği aşındırmış, yeni toplumsal yapılanma ile birlikte hem cemaata dayalı geleneksel dini hayatı dönüştürmüş hem de yeni toplumsal yapı ile bütünleşen veya en azından onunla tümüyle çatışmaya girmeyen yeni dini gruplara ve organizasyonlara zemin hazırlamıştır.

Sosyologlar ve din sosyologlarının aydınlanma ve bilimsel devrim sonrası Avrupa’da özellikle sanayileşme sonrası iktisadi gelişmelerle dönüşüm geçiren, geleneksel bağlara aidiyet duygusunun zayıfladığı, kitle niteliği kazanan toplumsal yapıda dinin modern toplumda etkinliğini gittikçe kaybedeceği yönündeki öngörüsü sosyoloji literatüründe dünyevileşme ve sekülerleşmeye ilişkin geniş bir kaynak birikiminin oluşmasını sağlamıştır. Araştırma ve anketlerin de gösterdiği gibi Kıta Avrupasında kiliseye üye olanların oranının yıllar içinde düşen bir grafik sergilemesi de esasen din sosyologlarının bu öngörülerinin zaman içinde gerçeğe dönüştüğü kanısını zihinlerde oluşturmaya başlamış ancak özellikle 60’lı yıllardan sonra başta Amerika ve Japonya olmak üzere gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan yeni dini inanışlar ve gruplar sekülerleşme teorisinin sosyal bilim çevrelerinde giderek daha fazla sorgulanmasına yol açmıştır.

Modern dünyada dinin geçirdiği dönüşümün toplumsal boyutuna ilişkin araştırmalarda karşılaşılan bir başka güçlük de Batı Avrupa’da kilise yönelimli din araştırmalarının sonuçlarının Amerika’daki dini yaşamın gösterdiği farklılıktan ötürü kullanılmasının mümkün olamayışıdır. Bu farklılığı yaratan hususlardan bazıları Amerikan tarihinde din ile siyasetin erken dönemde ayrılışı, feodal ve köylü bir geçmişin yokluğu, hakim bir orta sınıf bakış

15 Paul Heelas, The New Age Movement : The Celebration of the Self and the Sacralization of Modernity,

(19)

açısının erken kuruluşu, şehirleşme ve sanayileşmenin hızlı ve neredeyse sarsıcı süreci, göç, etnik ve mezhebi çeşitliliktir. 16

Din sosyologlarının karşılarında duran bir diğer güçlük ise daha teoriktir. Geleneksel dini kurumların toplumsal yapıda etkinliğini ve etkililiğini yirminci yüzyılda büyük ölçüde kaybetmesine karşın yeni maneviyat biçimlerinin mevcudiyeti sadece sekülerleşme teorisinin kendisini değil aynı zamanda bu din/ruhsallık biçimlerinin bir “din” olarak nasıl tanımlanacakları ve bu inanışlara bağlı grup içi ve dışı dinamiklerinin tanımlanmasında hangi kavramsal çerçevenin kullanılacağı üzerinde düğümlenmekteydi, zira geleneksel din sosyolojisinde ana varsayım, dinin sadece organize ve kurumsal (ritüel ve doktrin) hale geldiği ölçüde bilimsel araştırmaya konu olacağı yönündeydi. 17

Bilhassa yirminci yüzyılın son çeyreğinden itibaren sosyoloji ve din sosyolojisi disiplinleri içinde olduğu kadar psikoloji, antropoloji vs. diğer sosyal bilim alanlarında da modern dönemdeki bazı yönlerden benzerlikler de gösterse yeni toplumsal koşullarda ortaya çıkmaları sebebiyle farklılıklar da barındıran yeni dini oluşumlar da Yeni Dini Hareketler (New Religious Movements) başlığı altında yapılan bu çalışmalarda her ne kadar bu hareketlerin pek çok özellikleri ortaya konulmuş olsa da klasik din teorilerinin kapsayıcılığı ölçüsünde modern dine ilişkin bir meta-teori veya teorilerinin yokluğu sebebiyle çalışmalar daha çok grup üyelerinin inanış ve davranışlarını tespit etmeye yönelik alan çalışmalarındaki verilerle sınırlanmıştır. Ancak modern sanayi toplumdaki tipik bir bireyin gündelik hayatını öncelikli normlarını ve onun nihai anlam sistemiyle ilişkisi, modern toplumdaki dinin doğasını tayinde öncelikli olarak ele alınması gereken hususlar olduğundan hareketle geleneksel dinin formlarının çağdaş toplumda dinin değerlendirilmesinde bir ölçü olarak işlev görememektedir.18

Modern dünyadaki din olgusunun geçirdiği dönüşümler sosyoloji ve din sosyolojisi disiplinindeki yazarları yeni teoriler üretmeye zorlamıştır. Bu teorilerden en çok öne çıkanı sekülerleşmenin de yer yer katıldığı bireyselleşmedir. Bir kısım yazarlar geleneksel cemaat yapılarındaki dönüşüm ve yeni dini oluşumları modern dünyada kurumsal olarak dinin olmasa

16Thomas Luckmann, Görünmeyen Din: Modern Toplumda Din Problemi, çev. Ali Coşkun, Fuat Aydın,

İstanbul: Rağbet Yayınları, 2003, s.27-28.

17 Thomas Luckmann, a.g.e. s.18 18 Thomas Luckmann a.g.e. s.85

(20)

da dinselliğin yeniden güç kazandığı şeklinde açıklamaktadırlar. Dine ağırlıklı olarak bir anlam dünyası ve inanç boyutundan bakan analiz yapan bu akademisyen ve yazarlar modern dünyadaki din olgusunun geçirdiği dönüşümü inancın kurum temellilikten birey temelli bir nitelik kazanmaya yönelişiyle açıklamakta ve dinin hayattan tümüyle çıkacağı şeklindeki sekülerleşme tezlerinin tümüyle yanlışlandığını ifade etmekteydiler. Dine inanç boyutu dışında kurumsal kimliğiyle ve toplumsal yapılarla olan ilişkisi üzerinden bakıp analizlerini bu yönde yapanlar ise bu değişimin ondokuzuncu yüzyıl sosyologlarının sekülerleşme tezlerini büsbütün ortadan kaldırmadığını, bu tezin inançların büsbütün ortadan kalkması şeklinde değil dinin toplum hayatındaki etkinliğini ve gücünü kaybetmesi şeklinde anlaşılması gerektiğini öne sürmüşlerdir. Aslında modern din olgusuna evrensel bir anlam şematiği veya kurumsal bir yapı gibi iki ayrı noktadan yaklaşıldığında her iki bakış açısının da üstünlükleri ve zaafları olduğunu düşünmek mümkündür. Bize göre ilk bakış açısı inanç evreni ile yaygın kültürel kabuller arasındaki ilişkiyi ikincisi de geleneksel dinlerle yeni dinler-alternatif spiritüellikler arasındaki benzerlik ve farklılıkları ortaya koymakta araştırmacıya daha uygun veriler sağlayabilmekte; bunun dışında ilk yaklaşımın yazarlarının maksatları ne olursa olsun yeni din-dinsellik biçimlerinin Batı’da toplumsal meşruiyet kazanmasını sağlayan bir destek işlevi gördüğünü söyleyen yazarlar da vardır.

Sekülerleşme tezini inancın yerini sadece toplumsal işleyişte ve bireysel düzlemde de rasyonel bir dünya tasavvurunun yaygınlaşması değil kurumsal olarak dinin toplumsal hayattaki etkinliğinin azalması, kısıtlanmasının açıklaması olarak kullanan yazarlar yeni dini hareketlerin ve geleneksel dinlerin toplumsal iddialarındaki zayıflama ve geleneksel dinlerde güç kaybeden ve New Age gibi yeni bir takım dinsellik biçimlerinde ise tamamen reddedilen dini hiyerarşiyi ve öne çıkan bireyselliği örnek göstermektedirler. Sekülerleşmenin ikinci boyutu hem geleneksel hem de yeni, alternatif din-dinselliklerdeki metafizik ve öte dünyacı vurgunun büyük ölçüde veya tümüyle dünyayı onaylamaya ve dünyevi başarıya kaymasıdır.

Aslında sekülerleşme teorisinin savunanlar bile dinin düşüşe geçtiği şeklindeki bir sekülerleşme görüşünü büyük ölçüde eleştirmişlerdi. Bellah, sekülerleşmeye ilişkin bilimin yükselirken dinin düştüğü şeklindeki onun aydınlanma miti dediği şeyi 1970’lerde eleştirmiş, Bryan Wilson ise sekülerleşmeyi dinin sosyal öneminin düşüşü şeklinde tanımlamış ve “Böyle bir tanım, tüm insanların sekülerleşmiş bir bilince sahip olduklarını ima etmez, hatta

(21)

çoğu bireyin dine ilgilerini tümüyle terkettiklerini dahi öne sürmez” demiştir.19 Ancak ellerindeki bilimsel kanıtlara dayanarak dinin geleceğini parlak gören pek çok din sosyoloğu dinlerin geleceğine ilişkin pek çok hatalı kehanette bulunan rasyonalistleri küçümsemiş ve sekülerleşme teorisinin modern tarihi süreçleri açıklamakta hâlâ önemli bir değeri olduğunu savunan Bryan Wilson ve Karel Dobbelaere gibi az sayıda sosyologa kulak vermek istememiştir.20

Çağdaş dini kültür üzerine çalışmalar yapan pek çok araştırmacı Luckmann’ın örneğini izleyerek modern sekülerleşmenin dini boyutu yok etmediği fakat onun fenomenolojik yapılarını değiştirdiği yönünde bir kanaate sahiptirler. Modern dünyada herhangi bir şey seküler kalmakla birlikte dini bir işlev yüklenebilmektedir.21 Zaten yeni dini oluşumlar üzerine yapılan araştırmaların da gösterdiği gibi kişiler, karşılaştıkları yeni problemlere dini bırakarak değil eski dinlerin kalıntıları üzerine inşa edilmiş yeni dinler geliştirerek yanıt vermektedirler. Din/spiritüellik günümüzde geleneksel kurumların dışında hayatiyetini sürdürmekte ve gelişmeye devam etmektedir ancak yeni biçim ve yeni konumdaki din veya spiritüellik biçimleri geçmişin cazibesini yeniden kazandığını değil sekülerleşmiş, küreselleşmiş, teknolojik bakımdan sofistike, tüketici yönelimli bir manzara içindeki yeni bir gelişmeyi göstermektedir.22 Luckmann, bireysel spiritüel gelişmenin hakim tema olduğu New Age’in değişmez bir organizasyon, yasalaşmış (canonized) dogmalar, üyelik ve davranış sisteminin bilinçli bir şekilde bulunmadığı bu din tipinin yaygın bir temcilsici olarak görmektedir. 23

Kabile veya tarım toplumlarında toplumsal düzenin nisbeten somut ve doğrudan oluşuna karşılık modern toplumda daha büyük düzeyde ayrımlaşma ve farklılaşma ile kişinin dünya görüşü daha az birleştirici ve daha az buyurgan hale gelir ve hiçbir bilgi veya organizasyon açık bir şekilde toplum üzerinde tekellik iddiasında bulunamaz; toplumsal kurumlar artık tümüyle bir kurum olmaktan çıkar; o daha çok bireysel alandadır. Birbiriyle rekabet eden dini iddiaların çokluğuna maruz kalan kişiler ise bu noktada inanç

19David Yamane, “Secularization on Trial: In Defense of a Neosecularization Paradigm”, Journal for the

Scientific Study of Religion, 1997, 36 (1): s.113

20Jose Casanova, Public Religions in the Modern World, Chicago and London: The University of Chicago

Press, 1994, s.11.

21 Christoph Bochinger, a.g.e., s.62

22 Christopher Partridge, “Alternative Spiritualities, New Religions, and the Reenchantment of the West”, New Religious Movements, James R. Lewis (Ed.) Oxford University Press, 2004, s.59-60.

23 Dick Houtman-Peter Mascini, “Why Do Churches Become Empty, While New Age Grows? Secularization

(22)

sistemlerinden seçip ayıklama yapan “tüketiciler” olmaya karar verecek ve herhangi bir organize gruba nihai bir sadakat veya yakınlık duymayacaklardır. Ayrıca farklı dünya görüşlerini birleştirme arzusu çok sayıda dini ve/veya seküler anlama biçimlerini aralarında minimum çelişki olacak biçimde kabul etmeye yöneltecektir. Bu bağlamda herhangi bir kişinin “Hindu Metodist” olması toplumsal belirsizliği en aza indirmek için yaratıcı ve işlevsel bir çözüm olarak görülebilecektir. 24

Kapitalist ekonominin gelişimiyle ayrımlaşan iş bölümünün yarattığı modern toplumlardaki çeşitlilik, toplumsal uzaklaşma ve eşitlikçilik (egalitarianism) kültürel homojenlik ve çeşitliliği yok edebilecek kadar yeterli bir güce sahip bir elitin varlığını gerektiren dinin kilise formunu imkansız kılmıştır. 25 Politik düzlemde devlet sosyal çatışmanın getireceği yükleri artık kabul etmek istemeyip çeşitli dini grupların birbirleriyle çatışan iddialarına karşı nötr bir pozisyonu benimsemekte birey düzleminde ise kişi, kendisinin tümüyle açıklayamadığı dini görüşleri benimsemesi güçleşmektedir.26

Toplumda karşı kültür hareketlerinin ortaya çıkaran saikler konusunda ise çeşitli görüşler öne sürülmüş olmasına karşın sosyal bilimlerin tatmin duyusundan hizmet üreten saikler için kavram eksikliği çekmesi sebebiyle temel varsayımları için ampirik bir testin bulunmadığı bildirilmiştir. Bu yüzden Robert Wuthnow’un verileri insanların yeni mistik dinlere çekilmesinin sebebini diğer sebeplerden daha çok politik protesto ve eylemcilik (activism) ile yani daha fazla toplumsal ilgiyle ilişkilendirmekteyken başka anket ve mülakatlar, grup katılımcılarının toplumsal güçlere daha az duyarlı olduklarını gösterebilmektedir.27

24 Jon P. Bloch, New Spirituality, Self, and Belonging: How New Agers and Neo-Pagans Talk about Themselves, Westport, CT: Praeger, 1998, s.8-9

25 Steve Bruce, “The New Age and Secularisation”, Beyond New Age: Exploring Alternative Spirituality,

Steven Sutcliffe & Marion Bowman (Eds.) Edinburgh: Edinburgh University Press, 2000, s.223-224.Bruce’un Batı’daki Hristiyanlığın kilise formuna ilişkin yaptığı tespit İslamiyetteki fıkhi mezhepler veya Doğu

dinlerindeki ana akım mezhep için de yapılabilir. İslamiyet veya Doğu dinlerine mensup kişilerin çoğunluğu oluşturduğu ülkelerde gerek toplumsal değişim gerekse kültürel etkenler mezhep sınırlarını zorlayan bir çoğulculuğu dinin sınırları içinde birey eksenli yeni yorumlarla veya bu sınırlar dışında gelişen yeni anlayış biçimleri ve mezhepler içinde ortaya çıkarmaktadır. New Age, Bruce’un makalesinde de işaret ettiği değişen bu toplumsal yapıya uyum sağladığından bu ülkelerde de kendine gittikçe daha fazla taban bulabilmektedir.

26 Steve Bruce, a.g.e. s.225

27 Michael York, The Emerging Network: A Sociology of New Age and Neo-pagan Movements, Lanham,

(23)

III.Yeni Dini Hareketler ve New Age Hareketi

Yeni Dini Hareket (New Religious Movement-NRM) terimi ilkin 1960’larda Batı’da ortaya çıkan, 1970’lerde biraraya gelen ve 1980’lerde zayıflamaya başlayan şaşırtıcı çeşitlilikteki ruhçu ilgilere yönelik olarak sosyal bilimcilerce kullanılan genel bir üst (umbrella term) tabirdir. James Beckford bu başlık altında üç kategori ortaya koyar. İlk kategoride kökenleri Asya felsefi gelenekleri, dini bağlılık, meditasyon veya şamanizme dayanan Unification Church, International Society for Krishna Consciousness, (ISKCON), Divine Light Mission, Eckankar ve Rajneesh Foundation bulunur. İkinci kategoride Scientology, Est (Erhard Seminars Training) ve Psikosentez gibi diğerleri geniş çaplı Amerikan pozitif düşünme geleneği, zihin kürü ve hümanistik ve Geştalt psikolojisinden ileri gelmektedir. Üçüncü kategori ezoterik astroloji sistemleri, okült, numeroloji, falcılık, büyücülük, Sufizm ve cadılığı kapsamaktadır. Beckford son kategori içine evanjelik Hristiyanlığın ortaya çıkardığı çok sayıda “Jesus People” gruplarını ve komünal yaşam biçimlerini de dahil eder.28

Beckford’un yukarıda Yeni Dini Hareket içinde saydığı üçüncü kategorideki gruplar ve uygulamalar diğer bazı yazarlarca New Age Hareketi içerisinde mütalaa edilmiştir. Aynı zaman diliminde ortaya çıkan ve gelişen Yeni Dini Hareketler ile New Age Hareketi aynı toplumsal tabandan üyelere sahip oldukları ve geleneksel dinlere karşı muhalif veya kayıtsız tutumlarıyla benzerlikler gösterse de organizasyon yapıları ve öğretileri açısından New Age Hareketi özgünlük taşımaktadır. Sekti “epistemolojik otoriteryen” (epistemologically authoritarian), “kült”ü “epistemolojik bireyci” (epistemologically individualistic) şeklinde tanımlayan Wallis’in getirdiği ayırımın bir benzeri New Age Hareketi ile Yeni Dini Hareketler arasındaki ayırımlar için de kullanılabilir.29

Bu ayırımın da işaret ettiği gibi sektler kendilerinin hakikate sahip olduklarını yanılmazlığını ve diğerlerinin yanılgı içinde olduğunu düşünmekteyken kültler bireysel yorumlara açıktır. Kültler, katılımcıları arasına katılmanın ve çıkmayı kolaylaştırmak, farklı gruplar ve farklı inanç ve tavırlar arasında daha fazla tolerans sağlamak için zayıf tanımlanan ideolojik ve davranışsal sınırla nitelenir ve kültler, hakikate (truth) sektin daha iyi/net

28James A. Beckford, “New Religions, An Overview”, Encyclopedia of Religion, (Ed.) Mircae Eliade C.X,

New York, 1987, s. 391

29Thomas Robbins ve Dick Anthony, “The Sociology of Contemporary Religious Movements”, Annual Review

(24)

tanımlanan inançlar, tavır ve ‘epistemolojik otoriter’ (epistemological authoritarion) doğasının tolerans eksikliğinin tersine ‘epistemolojik bireyci’ (epistemologically individualistic) bir doğaya sahiptir.30

Sekt ile kült arasındaki bazı farklılılıklar:31

Kült Sekt Bireyci Toplulukçu Gevşek Yapılanma Güçlü Yapılanma

Üyelerinden sınırlı talepler Üyelerinden geniş talepler Toleranslı Toleranssız

Kapsayıcı Dışlayıcı

Değişken Sabit Muğlak sınırlar Açıkça çevrelenmiş

Değişken inanç sistemleri Sabit inanç sistemleri Gelişmemiş organizasyon Sabit organizasyon

Kısa ömürlü Zamana dayanıklı

Genelde otoriter bir karizmatik lider etrafında ve hiyerarşik bir yapılanma gösteren ve üye topluluğuyla ağırlıklı olarak doğrudan iletişimin önemsendiği Yeni Dini Hareketlere karşın New Age Hareketinde kişisel bir otorite etrafında hiyerarşik bir yapılanma ve merkezi bir idareye sahip bir organizasyon yoktur. Bu yönüyle de New Age Hareketi yukarıdaki “kült” tarifi içine alınabilecek özellikler gösterir. Ancak bu hareketler arasında zaman zaman etkileşimler olduğu da görülmektedir. Örneğin 1970’lerin Scientology ve Transandantal Meditasyon gibi pek çok Yeni Dini Hareket kadroları arasında kendilerinin hakikate sahip

30Michael York, “Defending the Cult in the Politics of Representation”, DISKUS,Vol.4No.2(1996)

http://web.unimarburg.de/religionswissenschaft/journal/diskus/york.html (25.03.2006)

31Colin Campbell, ‘The Cult, the Cultic Milieu and Secularization’, A Sociological Yearbook of Religion in

(25)

olduğu ve diğerlerinin de hata içinde olduğu düşünülmesine rağmen Pazar güçlerinin baskısıyla New Age çevrelerinin eklektizmini benimsemek ve özlerinde sekt iken çoğu müşterilerine kültler gibi davranmak mecburiyetinde kalmışlardır.32 Bir de karizmatik bir

otorite oluşuyla Yeni Dini Hareketlerle benzerlik gösteren ve hatta James Beckford’un tanımında olduğu gibi Yeni Dini Hareketler içinde gösterilen ancak belirli bir otoriteye olduğu kadar kendisiyle ilgili herhangi bir otorite düşüncesini de reddetmesi ve izleyicilerine uyacakları herhangi bir program vermemesiye New Age özelliklerinden de izler taşıyan Rajneesh hareketi de vardır; “Ben hiçbir dine mensup değilim, bu nedenle korkacak birşeyim yok. Hiçbir programım, hiçbir felsefem yok. Ben sadece tüm insanlığın programını bozmak istiyorum. Ve insanın tekrar programlanmasını istemiyorum –böylece insan masumiyet içinde, sevinç ve huzur içinde, şizofren çatlakları olmadan yaşayabilir.”33

Sosyal değişimin radikal doğasını göz önüne alan Bryan Wilson gibi kimi yazarlar Yeni Dini Hareketleri eskinin ölü dinlerinin yeniden diriltmesi değil dinin, yeni toplumsal koşullara uyumu olarak görmenin daha doğru olduğunu ifade etmektedirler. Gittikçe rasyonelleşen seküler alanın teşvik ettiği kolaylıklar ve varsayımların çoğunu içeren bu söz konusu hareketler mesajlarının sunumunda, finansal düzenlemelerinde, tanıtımlarında bağlılarının mobilizasyonunda sıkça seküler metotları kullanmakta, geleneksel dinlerin estetik ilgi, ayin içeriği ve sembolizmini, geleneksel dini endişelerden çok seküler girişim tarzlarına daha yakın olan doktrinel muhteva, kontrol sistemleri ve daha pragmatik tavırlar için terk etmişlerdir.34

Yeni Dini Hareketler ile New Age arasındaki benzerlik ve farklılıkları tespit edebilmek için her ne kadar bu hareketlerin içindeki çeşitlilik sebebiyle genellemeler yapmanın tehlikesine işaret edilse de Yeni Dini Hareketlerin genel özelliklerine kısaca da olsa değinmek gerekmektedir.35

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki Yeni Dini Hareketlerin hepsi “din” terimi üzerine anlaşamamaktadır. Scientology vergilerden yararlanmak amacıyla bir din olarak tescil edilmek için mahkemelerde mücadele vermişken Transcendental Meditation (TM) New

32Steve Bruce, God is Dead: Secularization in the West, Blackwell Publishing 2002, s.84

33Osho-Bhagwan Shree Rajneesh, Ben Dini Değil Dindarlığı Öğretiyorum, Türkçesi: Nur Yener, İstanbul:

Okyanus Yayıncılık, 2003, s.106.

34Christopher Partridge, “Alternative Spiritualities, New Religions, And the Reenchantment of the West”, New

Religious Movements, James R. Lewis (Ed.), New York: Oxford University Pres, 2004, s.43.

(26)

Jersey mahkemesinde kendisini bir din değil devlet okullarında öğretilebilecek, “yaşamda başarının asıl temelini biçimlendiren içsel enerji potansiyeli ve zekayı geliştiren derin gevşeme ve yeniden canlanma tekniği” olarak tanımlamış, Brahma Kumaris bir din değil spiritüel veya eğitimsel bir hareket olarak görülmeyi tercih etmiştir. Tüm dinlere, onları insanlığı bölen suni engeller olarak görerek karşı duran Ananda Marga grubu kendisini sosyo-spiritüel bir organizasyon olarak tanımlar. Raelyanlar hareketlerini ateistik bir din olarak, Graduates of the Forum veya Exegesis kendilerini dogma ve boş ritüel ile ilişkilendirdikleri dini bir organizasyon olmadıkları, dini aştıkları veya ötesine geçtikleri üzerinde dururlar. ISKCON bağlılarında olduğu gibi bazı hareketler kendilerini antik ve geleneksel bir din içinde gördüklerinden ‘yeni’ olduklarını reddedeceklerdir. Vedik inançlar ve ritüeller söz konusu olduğu sürece bu yaklaşımları doğrudur ancak Batı’da Srila Prabhupada tarafından kurulan organizasyon, başlangıcından bu yana Yeni Dini Hareketin bazı karakteristiklerini sergileyen yeni bir organizasyondur.36

New Age yazarları ve organizasyonları ise kendileriyle ilgili “din” teriminin kullanılmasına Yeni Dini Hareketlerden çok daha fazla duyarlıdırlar. Daha sonra da göreceğimiz gibi spiritüellik ve din arasında farklılık gören New Age’ciler için bir din olunmadan da spiritüel yaşamak mümkündür.

New Age’in duayenlerinden Sir George Trevelyan’in New Age ile ilgili söyledikleri de bu konuya açıklık getirmektedir:

“Bu inanmak zorunda olduğunuz bir doktrin değildir...New Age, diğer insanlara zorla yayılan (proselytising) dini bir hareket değildir. Bizler spiritüel fikirlerden söz ediyoruz ve siz de onları kabul veya reddetmekte özgürsünüz. Bu gece sözünü ettiğim fikirlerden hoşlanmıyorsanız...onları unutun! Sizinle tartışmayacağım...bunun önemi yok. Ancak eğer onlardan hoşlanıyor olsanız bile, söylediklerimizi size ispatlayamam, siz de onları ispatlayamazsınız. Ancak görüşü alıp düşüncenizde tutabilir –kalbinize koyabilir- ve ona inanmış gibi bir ay onunla yaşamayı seçebilirsiniz. Dünyaya onun ışığıyla bakın. Ve eğer doğruysa içsel bir kesinlik kazanacaktır. Ve eğer yanlışsa solup gidecektir. Bu fikri kabul edebilir misiniz? Bu, ölçülemeyen dünyaları keşfetmenin gerçek tekniğidir. ” 37

36Eileen Barker, a.g.e. s. 146-147

37 George Trevelyan, “The Emergence of a New Humanity: The Challenge of the 1980’s”, 1983 yılı

Mind-Body-Spirit Festivalinde yapılan konuşması. http://www.sirgeorgetrevelyan.org.uk/tht-newhumanity.html (23 Mayıs 2006)

(27)

Yeni Dini Hareketler ne gelenek ne de kuralların sınırlarını belirlemediği, diğer insanlara karşı sorumlu olmayan ve taraftarlarının (follower) kendileri üzerinde belirli tipte bir otorite vermeye gönüllü oldukları karizmatik otoritesi bulunmaktadır. Bu otorite Yeni Dini Hareketlerin liderlerine takipçilerinin nerede yaşamaları ne tip işler yapmaları, sahip olduklarıyla ne yapmaları gerektiği ve hatta liderle takipçileri arasındaki ilişkilerin biçimini belirleme hakkını vermektedir. Bununla birlikte tüm yeni dini hareketler karizmatik liderlere sahip olmamakta ve tüm karizmatik liderler de hareketin dışındaki kimselerce kötü karşılanacak derecede otoritesini kullanmamakta, bazı taraftarlar da liderlerinin karizmatik otoritesini kabul etmeyebilmektedir. Hareketlerin zaman içinde kurucularının ölümü, yönetimin daha fazla kurumsallaşması veya bürokratik bir biçim kazanması karizmatik otoriteyi rutinleştirebilmektedir.38

Bu hareketlerin ilk kuşak katılımcılarının yaş dağılımı içinde yaşadıkları toplumdan farklılıklar arzetmekteydi. Orta ve ileri kuşaktan daha çok genç yetişkinler bu ilk dönemlerde hareketlerin hem taraftar hem de liderlik pozisyonundaydılar ve zamanla ilk kuşak üyelerin orta yaşlıları artmaya başlamıştır.39

Yeni dinlerin ilk dönemlerindeki bazı dalgalarda ve üçüncü dünya ülkelerinde ortaya çıkanların çoğunda yoksul veya baskıya maruz kalanların ilgisini çekmekte iken günümüzde bu hareketlerin Batı’da çok bilinenlerine toplumun daha nüfuzlu kesimlerinden katılımlar olmaktadır. Brahma Kumaris, Rajneesh bağlıları, Sahaja Yoga, Scientology, Transandantal Meditasyon, the Unification Church gibi hareketlere katılanlar büyük ölçüde orta veya üst orta sınıflardan gelmekte ve vasatın üstünde bir eğitim almış ve gelecekle ilgili iyi beklentileri olan kişilerdir.40

New Age Hareketi ise Yeni Dini Hareketlerde olduğu gibi belirli inanç ve yönelimlere sahip grup veya bireylerin oluşturduğu türden bir hareket değildir. Hatta klasik sosyoloji geleneğindeki belirli yoksunluk bilinciyle motive ve bir ideolojiye bağlı sosyal grubun hareketi olarak nitelendirilen geleneksel sosyolojideki sosyal hareket tanımına da uymamaktadır41

38Eileen Barker, a.g.e. s.13-14 39Eileen Barker, a.g.e., s.11-12 40Eileen Barker, a.g.e. s.14

41Jean Cohen, “Strateji ya da Kimlik: Yeni Teorik Paradigmalar ve Sosyal Hareketler”, Kenan Çayır (Yay.Haz.).

(28)

Yeni Dini Hareketlerden farklı olarak merkezi bir organizasyona sahip olmayan ve otoriter bir liderin kontrolü altına giren kişi sayısının çok nadir olduğu New Age gruplarının ilgisini çeken kitaplar, kasetler, mumlar, kristaller ve çeşitli malzemelerin temin edildiği ‘kaynak merkezleri’ vardır. Bu merkezlerde ve çok sayıda New Age ‘pazarlarında’ (markets) arayanlar New Age yayınlarıyla ilgilenir yeni kişiler de New Age görüşleriyle ilk defa karşılaşma imkanı bulurlar.42 Yeni Dini Hareketlerde öne çıkan sekt özelliği New Age’de yerini külte bırakır. Tüketici (consumer) ve satıcı (purveyor) arasındaki bireysel ilişki etrafında kurulan, belirli bir ücret karşılığında verilen bireysel danışma ve alternatif terapiler, müşteri kültü (client cult)nün tipik örnekleridir. İzleyici/dinleyici kültleri (audience cults) ise yazı ve konuşmaların kitlesel dağıtımı ve basımı etrafında oluşur. New Age sistemi kitaplar, dergiler, kasetler ve kamuya açık konuşmalarla dolaşıma girmektedir.43

New Age ile ilişkili çoğu kişi kendilerini yeni ve heyecan verici sınırları araştıran arayanlar (seeker) olarak görmekte; bazıları daha geleneksel dini gruplara üye olmakla birlikte kendilerini yeni fikir ve deneyimlere açık tutmayı istemekte diğer bazıları da geleneksel dini ve felsefi seçenekleri onların iflas ettiğini (bankrupt) düşünerek reddetmektedir.44

Postmodernite açısından yaklaşıldığında ise New Age için meta-anlatılara ve geleneksel veya modern Yeni Dini Hareketlerdeki gibi dini bir boyutu da olan her türlü otorite ve dogmaya karşı güvensiz ve çoğunlukla muhalif, seküler bir endüstri-teknoloji toplumunun ürettiği yabancılaşma ve anlam kaybından seküler kültürel öğelerin de içinde yer aldığı modern hayata uygun bir kutsallık inşa ederek kurtulmaya çalışan bir zihniyet ve yaklaşım biçimidir diyebiliriz. Bu yaklaşımın özgünlüğü ise onun her bireye kendi kutsalını inşa edebilmesine izin vermesidir. Kutsal, geleneksel din veya yeni dini hareketlerde olduğu gibi öncelikle inanç düzeyinde benimsenip kişi dışı ve üstü bir kaynağın iradesi dahilinde ve kişisel arzu ve isteklerle mücadele ederek (asketiklik) keşfedilmeye çalışılan bağımsız bir varlık alanı değil kişinin duygularıyla (mutluluk, haz, coşku vs.) ve gündelik yaşamdaki başarı ve motivasyonu ile doğrudan ilintili, onlara katkı sağlayan ve geliştiren terapik bir enstrumandır. Kutsal kaybolmamış, modern dünyada zemin değiştirmiştir ve bu zemini belirleyen de modern toplumsal, ekonomik ve kültürel koşulların ortaya çıkardığı, cemaat bağlarıyla topluma ve dünya tasavvuruyla dinlerin sunduğu anlam şemalarına bağlı olan geleneksel insandan farklı bir birey tipidir.

42Eileen Barker, a.g.e.s.189-190, 191

43Steve Bruce, Religion in Modern Britain, Oxford: Oxford University Press, 1995, s.103 44Eileen Barker, a.g.e. s.189

(29)

İKİNCİ BÖLÜM

TARİHİ VE KÜLTÜREL ARKAPLAN

New Age Hareketinin doğup geliştiği Amerika’da –kısmen de Britanya’da- 19.yüzyılın sonlarında hızlı şehirleşme, ekonomik büyüme ve artan göçle değişen demografi, dini hayatı yeni koşullara cevap vermeye itmişti. Bu cevaplardan ilki Hristiyan öğretilerini çağın ilerleme ruhuyla uyum sağlamaları için dönüştüren teolojik liberalizmdi.45 Romantikler, Transandantalistler ve Uniteryanların öncülüğünü yaptığı Protestan maneviyatı içinde gelişen, bilimdeki gelişmeleri, Kitab-ı Mukaddes eleştirisini (Bible criticism) kabul eden liberal Hristiyanlar, inançlarıyla modern düşünce arasında kurulacak bir uyumun arayışındaydılar ve Tanrı ile insan (içte ikamet eden ruh-spirit), Tanrı ile doğa (içkin ruh-spirit) ve İsa ile insan (insani potansiyel) arasındaki sınırları çözmeye eğilimli ve Kitab-ı Mukaddes’in otoritesi ve İsa’nın merkeziliğine yapılan vurguyu azaltan bir teoloji geliştirmişlerdi.46 İkinci cevap muhalif gruplar arasındaki tartışmaları keskinleştiren fundamentalist teolojiydi ve çeşitli Protestan ve Katolik gruplar liberal ve fundamentalistler arasındaki geniş sığada sıralanmıştı. Üçüncü cevap da bir kiliseye üyelik veya muayyen bir itikada bağlanma ihtiyacını reddetmekte ama kişisel maneviyatın (spirituality) önemini kabul etmekteydi.47

Farklı yanıtların Amerikan dini hayatında bir arada bulunabilmesi ve Amerikan dini hayatını yönlendirebilmesini sağlayan unsurları, onyedinci ve onsekizinci yüzyıllarda İngiliz kolonilerine gelerek Kıta Avrupa’sındaki kiliselerin dini baskı veya ayrımcılığından kaçan ve bunları yeni kıtada tesis etmek istemeyen göçmenlerin varlığının Amerika’da din ile kilisenin ayrılığını devletin kuruluş prensibi haline gelmesini kolaylaştırmasında ve Kıta Avrupa’sında Amerika’nın bağımsızlığı dönemiyle koşut olarak doğup gelişen Aydınlanma ve Romantizmin kurulu kiliselere mesafeli olmakla birlikte hiçbir zaman büsbütün seküler olmayan ve orta sınıf Amerikalının dini hayatındaki etkisinde arayabiliriz.

Aydınlanma, akla/muhakemeye (reason) ve insanlığın ilerlemesine duyduğu güvenle oluşturduğu deizmle, İsa veya İncilleri reddetmeden Tanrı’nın ve insanın gözünde mutluluk, eşitlik, fazilet, adalet gibi değerleri öte dünyadaki bir yaşamdan çok bu dünya hayatında

45Robert C. Fuller, Religious Revolutionaries: The Rebels Who Reshaped American Religion, New York:

Palgrave MacMillan, 2004, s.117

46 Mark Stoll, Protestantism, Capitalism, and Nature in America, University of New Mexico Press, 1997,

s.142

(30)

yücelten humaniteryanizmiyle, herhangi bir kilisenin sınırlı perspektifine karşı çıkmalarıyla, Romantizm ise tabiata duyulan tutku, psikolojideki öznelliğiyle Amerikan tarihinin başlangıcından bu yana yan yana bazen iç içe bulunmuştur.48 Romantik geleneği etkileyen

İngiliz deneyciliği (empiricism) de söz konusu çağların özellikle de Anglo-sakson dünyanın kültür dünyasını besleyen önemli gelişmelerden biriydi. Deneyciler aklın bizatihi bir şeyin durumunun ne olduğunu bize bildiremeyeceğini bu yüzden şeylerin işleyini deneyim yoluyla bulmak zorunda olduğumuzu kabul etmekteydiler. Aklın yerinden edilmesi, beşeri tutkular ve içgüdülerin daha büyük önem kazanması fiziksel dünya ve bir birimizle girdiğimiz karşılıklı etkileşimi açıklamaya yardım etmektedir. Doğada düzenle beşeri doğadaki düzen benzer kurallara sahiptir, beşeri eylemlerde ve güneş veya iklimlerin işleyişinde doğanın genel bir istikameti vardır ve tecrübemiz ile hem beşeri eylem hem de fiziksel dünyadaki işleyişlerin düzenini bulabiliriz.49 Bilginin herhangi bir otorite ve akla dayalı değil insanın deneyimine dayanması gerektiği fikri ondokuzuncu yüzyıldaki hemen hemen tüm dini grupları olduğu gibi yirminci yüzyıldaki dini olmayan (non-religious) görüşleri (psikolojide çeşitli yaklaşımlar örneğin) ve alternatif ruhsal akımları da derinden etkilemiş ve bilginin insan doğasıyla ilişkili hatta insan doğasında içkin olduğu ve bu sebeple de herhangi bir dini-bilimsel otorite veya kurumun buyrukları, kabulleri ve dikteleri yerine bu doğanın incelenmesi gerektiği anlayışı mistik veya değil tüm bilgi edinme tarzlarını şekillendirmiştir.

Aydınlanma ve Romantizm birbirleriye çelişkili yönleri bulunsa da son tahlilde “birey” merkezliliği, iktisadi gelişmenin bireyi öne çıkaran ve geleneksel bağları zayıflatan etkisi ve toplumun tümünü etkileyecek kurumlaşmış bir kilisenin Amerika’nın özgün koşullarında ortaya çıkamayışı ve din ile devletin kuruluşundan beri ayrı olması, geleneksel din kurumuyla mücadele içinde geçen uzun bir tarihten sonra dinin kurum kimliğiyle birlikte toplumsal hayattan çekildiği Kıta Avrupasına karşılık Amerika’da özgün bir dini hayatın yaşanmasını kolaylaştırmıştır. Seküler (aydınlanma ve romantizm) ve ezoterik unsurların karışımı olan maneviyat biçimlerinin içlerinde geliştiği topluluklar, gruplar birbirlerini ve ileride ortaya çıkabilecek dini/yarı dini grupların da argümanlarını etkileyecek kültürel kalıpları yaratmışlardır. Bu genel kültür ortamının etkisinde kalan New Age hareketi de yine aynı sebeple Hanegraaff’ın deyişiyle homojen bir “Weltanschauung” veya ideoloji değil

48Henry Steele Commager, The Significance of Freedom of Religion in America, California: Rutgers

University, 1982, s.15-18

49Roger Trigg, Ideas of Human Nature: An Historical Introduction, Cambridge: Basil Blackwell, 1990,

(31)

ezoterik ve seküler unsurun birleşimidir.50 New Age her ne kadar yeni bir düşünme biçimi de olarak kendinden önceki hareketlerden ayrılsa da içindeki bazı unsurların Amerikan Transandantalizm, Teosofi, Spiritüelizm, Swedenborgculuk, New Thought ve Avrupa kaynaklı alternatif akımlar, Doğu felsefe ve pratikleri ve human potential movement gibi psiko-fiziksel terapötik uygulamaların eklektik bir karışımıdır.51

I. Batı Ezoterik ve Okült Okulları

New Age hareketine de ilham kaynağı olan Amerikan okült-metafizik geleneğinin kaynakları arasında onsekiz ve ondokuzuncu yüzyılda Avrupa’daki Swedenborgculuk, Mesmerizm, Neoplatonizm, Gnostisizm, Kabalizm, astroloji ve Hermetizm gibi ezoterik ve okült akımlar yer almaktadır.52

Farklı anlamlarda kullanılabilen “Ezoterizm” kelimesi genel olarak “gizli bilgi” “gizli bilim”e işaret etmektedir. Batı literatüründe kelimeye ilk kez Jacques Matter’in History du gnosticisme (1828) adlı eserinde rastlanmaktadır.53 Ancak kelimenin kullanımından çok daha önce ezoterik alan içerisinde görülen öğreti ve uygulamalar gelişimine devam etmiştir. Batı ezoterizminin kaynağı onbeşinci yüzyılın sonunda Latin Batı’da görünmeye başlayan ve Rönesans’ın başlangıcından itibaren gelişen Hermetizm, Kabalizm, Gülhaççılık vs. akımlarında antik unsurları uyumlu bir şekilde bir araya getirmekteydi. Ortaçağ Batısında Hristiyan-Yahudi teolojisi ve dünya görüşü içinde ele alınan ve metafiziğin (ilk prensipler) altında yer alan kozmoloji (ikincil prensipler) doğa bilimlerinin gelişmesiyle teolojiden ayrılmış, doğa, ezoterik ilgileri olan hümanistlerin teoloji dışından yeniden yorumladıkları bir alan haline gelmişti. Hermetizm ve Kabala gibi alanlarda uzmanlaşan rönesans hümanistleri metafizik ve kozmoloji arasındaki ara bağlantıları daha çok kozmolojiye yakın bir duruşla ilgilenmeye başladılar. Daha sonra kısmen Alman romantizmindeki naturphilosophie’yi (doğa felsefesi) de etkilemiş bu doğa anlayışında, doğa içinde onu düzenleyen ışık (light) veya gizli

50 Wouter J. Hanegraaff, New Age Religion and Western Culture. Esotericism in the Mirror of Secular Thought, New York: State University of New York Press, 1998, s. 515, 521.

51York, Michael, The Emerging Network: A Sociology of the New Age and Neo-pagan Movements,

Lanham, Maryland: Rowman and Littlefield, 1995, s.1 ve aynı yazarın New Age Traditions, New

Religions-New Religious Movements, Sects and Alternative Spiritualities, Christopher Partridge (ed.), Religions-New York:

Oxford University Pres, 2004, s.309 ve J.Gordon Melton, Encyclopedic Handbook of Cult in America, New York: Garland Publishing, 1986, s.108-109

52 Richard Kyle, The New Age Movement in American Culture, Lanham, New York, London: University

Press of America, 1995, 28.

(32)

ateş (hidden fire) taşıyan, her türlü potansiyel bilgi ve ilham/vahyi (revelation) ile bir kitap gibi okunulabilen, tüm parçaları organik bir bütündü.54

Bu ezoterik alanın bir başka yüzü de daha çok dünyanın “sihirli/büyülü” (magical) bir şekilde algılandığı philosophia occulta (okült felsefe/Okültizm) dir. Doğa ve dini birleştirme teşebbüsü olarak görülebilecek olan okült felsefe, bu uygulamayı gezegenlere ilişkin (planetary) ruhlar (spirits) veya melekler (angels) gibi varlıklarla kişisel ilişki içinde isimler, ayinler, efsunları kullanımıyla gerçekleştirmeye çalışmaktaydı.

Batı Ezoterizminin temel unsurları arasında daha sonra New Age öğretileri ve uygulamaları arasında da bulunan bazı benzerlikler son derece tipiktir: Antoine Faivre’nin batı ezoterizminin tespit ettiği aşağıda aktardığımız bazı genel özellikleri bu benzerliği göstermektedir.

1.Tekabüliyetler Anlayışı (The idea of correspondences) : Evrenin hem görülen hem de görülmeyen tüm parçaları arasında sembolik ve gerçek manada bir tekabüliyet ilişkisi olduğuna inanılmaktadır.

2. Yaşayan Doğa (Living Nature) : Evren bir kitap gibi okunulabilen yaşayan bir varlıktır. Sihir/Büyü (Magia) Rönesans filozoflarının kelimeye verdiği anlamla doğayı dokuyan sempati ve antipatiler ağının bilgisine ve bu bilgiyle ve bilgiyle kazanılan somut işlemlere işaret etmektedir.

3. Tahayyül ve Tavassutlar (Imagination and mediations) : İmajinasyon gerçekliğin çeşitli düzeylerine nüfuz etmeyi sağlayan ruhun bir organı olarak görülmüştür. İmajinasyon, tıpkı ayinler, sembolik imajlar, sayılar, aracı ruhlar ve benzeri gibi her çeşit aracılıkları birleştirme işlemini görmektedir.

4. Tahavvül Tecrübesi (The experience of transmutation) : Gümüşün altına dönüşmesi gibi insanların ve doğanın parçalarının asıl varlıklarının dönüşüm geçirebileceği inancıdır.

54Antoine Faivre-Claire Voss, “Western Esotericism and the Science of Religions”, Numen, Brill Academic

Gambar

Tablo 6. Yaşınız Nedir?  Yaş Aralığı  CQ  %  Ev %  KS%  Nat%  SW%  0-18  0  4  0  2  25  19-24  0  6  3  4  6  25-34  5  13  16  13  14  35-44  9  13  30  38  15  45-54  18  19  27  26  13  55-64  25  15  14  6  11  65+  42  25  10  11  16  Yanıt Yok  1  6
Tablo 10. Yıllık geliriniz yaklaşık ne kadardır?
Tablo 11. Aşağıdaki herhangi bir uygulamaya katıldınız mı?  Uygulama CQ  %  Ev  %  KS %  Akapunktur/şiatsu   52  9  57  Aleksandr Tekniği 33  2 32  Aromaterapi  50 17 73  Budizm 42  0  50

Referensi

Dokumen terkait

Selanjutnya, berdasarkan hasil dari evaluasi atas kinerja waktu dan biaya, Tiga Pilar akan melakukan penjadwalan ulang atas proyek pembangunan Rumah Sakit

Berawal dari pernyataan Ahok seputar kekuatan media yang mampu mengkonstruksi realitas terkait banjir yang perlu ditanganinya pada bulan Februari 2015, berita yang

Dari uraian di atas dapat dinyatakan bahwa jenis koleksi deposit adalah buku fiksi, buku non fiksi, buku rujukan, karya artistik, karya ilmiah yang dipublikasikan, majalah,

Kami juga mengambil maklum dan sedar bahawa Tender/Sebut Harga harga kami akan ditolak (disqualified) dan tidak akan dipertimbangkan sekiranya maklumat-maklumat yang kami berikan

(5) Izin Operasional Menara Telekomunikasi sebagaimana dimaksud pada ayat (4) berlaku untuk masa 5 (lima) tahun dan dapat diperpanjang setelah dilakukan audit

Berikut kita akan membahas tentang proses tahapan produksi kerajinan payung yang berasal dari bahan kertas semen, yang merupakan contoh usaha kerajinan berbentuk bangun

Kelembaban tanah permukaan dapat dikorelasikan dengan nilai spektral citra penginderaan jauh, sifat pantulan tersebut dipengaruhi oleh kondisi kelembaban tanah

Para fans membeli Mug Bola dengan desain tertentu sebagai bentuk cinta terhadap Klub Bola yang dikagumi, menjadi salah satu pilihan yang tepat di antara banyak