GÖKYÜZÜ ÜZERİNE
nEPI OTPANOT
Y U N A N C A A S L IN D A N Ç E V İR E N SA FFET BABÜR
Aristoteles
Yunancaâan Çeviren -SAFFET BABÜR
ISBN 975-7501-10-7
, ÜEPI OTPANOY ARİSTOTELES
© Dost, 1997
Bu kitabın yayın haklan Dost Kitabevi Yayınlan'na aittir. Birinci Baskı, Aralık 1997, Ankara
Yunancadan çeviren, Saffet Babür
Yayma Hazırlayan, Berna Ülner
Ofset Hazırlık, Mehmet Dirican - Dost I I ti
B a s k ve Cilt, Pelin Ofset
Dost Kitabevi Yayınlan Karanfil Sokak, 29/4, Kızılay 06650, Ankara Tel: (0312) 418 87 72 Fax: (0312) 418 03 55
Aristoteles (İ.Ö. 3 8 4 -3 2 2 ) işe nereden başlamak gerektiğini çabuk, açık söyleyen düşünürlerden biri. Bana önce “nesne”yi gösterin diyor: “o nesnenin neliğini, dolayısıyla var’m çok anlamlı kullanıldığının farkında olarak varlıkla olan bağıntısını, o nesneye bize var dedirten ne, onu ancak o nesneye bakarak dile dökebilirim. Dolayısıyla o nesne yi anlamlandırabilirim, onun tanımını yapabilir, anlamını başkalarına da iletebilirim. Dilde bunun olanakları var, dilin bu olanakları ile kurduğum önermelerle ortaya koyacağım kanıtlar benim yardımcım”. Öncelikle bu yardımcılarını “nesne” olarak almış Aristoteles, onu “mantıkçı” yapan işte bu yardımcılannı nesne ettiği yapıdandır, diyorlar felsefe tarihçileri. Varlığı, bilimi, bilgiyi, doğayı, sanatı, hukuku, insanı... bu yardımcılan aracılığıyla “nesne” olarak alıp anlâmlandınyor, bunların neliğini iletmeye çalışıyor. Dilinin olanaklan ile Aristoteles nesnesine
aslında insan aklının almayacağı biçimde kendi akıllarını bile isteye bu dogmalarla sınırladıkları dönemlerde, bu sınırlamalara alıştıkları dö nemlerde, hatta bunun başka türlü de olamayacağına inandıkları dö nemlerde “kurulan yapıları” yaşamamanın avantajı ile bakıyor nesne sine. I.0 .4 .y y ’da yazılmış olan Ylspı O v p a v o v (Gökyüzü Üzerine) üzeri ne, elinizdeki bu çevirinin aslı üzerine, Ortaçağda 15. yüzyıla değin soru sorulamamış, çünkü “hakikate” upuygun sayılmış: sınırlı bir evren, bü tün gökcisimlerinin yeryüzü çevresinde döndüğü, sınırlanmış bir evren. Gökyüzü ile yeryüzü arasında hem yapıca hem de yasaca ayrılıklar olan (dinsel dogmanın “çevirisiyle”, varlığı özünü kuşattığından ötürü zorun lu olan, dolayısıyla kendisine ait yasaları olan tanrısal varlıklar alanı ile, olmaları ya da olmamaları olanaklı olan, daha doğrusu olmasa da pek bir şey değişmeyen, insanın da içinde bulunduğu doğal varlık alanı) bir evren kuramı Ortaçağ düşünce yapısına iyi otur (tul) muştu.
Bu yapının çözülmeye yüz tuttuğu dönemin başında ilk soru Cusa-nus’tan geliyordu: “yeryüzü merkez olmayabilir mi?” sorusu Copemicus’a ilham verecek, yer ile Güneş’in yerleri değiştirilecek, Kepler gökyüzü cisimlerinin yörüngelerinin dairesel olmadığını göstermeye çalışacak, Galilei yeni gözlem araçlannın olanaklarıyla yeni gökcisimlerinin bu lunabileceğini insanlara anlatmaya çalışacak, Giordano Bruno evrenin sonsuz olduğu yollu görüşlerini coşkuyla dile getirecektir. İnsanın kendi ne, yeniden ben kimim diye sorduğu, bilgi ne, varlık ne, bilim ne diye yeniden sorduğu dönemden bir kaç kişidir saydıklarım. Bu kişilerin bu sorulara verdiği yanıtlarla Aristoteles’in bu soruya verdiği yanıtlar farklı değildir, ama Ortaçağ dogmasının verdiği yanıtlar bambaşkadır; inançla-nnı ele aldıklan nesneye bakışlanna kanştırmamalan açısından bakıldık ta ise, Aristoteles’in futumu ile Copemicus’un, Galilei’in, Kepler’in, Bruno’nun tutumu arasında pek fark olduğu söylenemez, “ortaçağ ba-kışı”mn ölçütleri ise belli. Öyleyse niçin Copemicus Aristoteles’in evren kuramında değişiklik içeren yapıtmı yayımlamak için o denli tereddüt etmiş; Galilei Aristoteles kuramına karşı Copernicus’un görüşlerini destekleyen hesaplamaları, savlan yüzünden hesap vermek zorunda kal mış, niçin Giordano Bruno Roma’da yakılmıştır?
Bu soruların yanıtı elinizdeki yapıtta yok. Ama şunlar var: evren doğmamıştır, oluşmamıştır, oluşturulmamıştır, yaratılmamıştır; yok da olmaz. Doğayı açıklamaya çalışıyorsanız, doğaya bakmanız gerekir, do ğayı doğaya göre açıklamanız gerekir. Doğal nesnelerin ilkelerini bulmak
(-durma) ilkesini kendinde taşıyan ve ayrı başına varolan varlı|darı nes-ne edines-nen alana Physike adını veriyor. Bu alanın teorik altyapısının teme lini attığı Ovoikt] (Fizik) adlı yapıtında ise merkeze duyulur olan cismi alıyor, sonra temel fizik kavramlarını teker teker bu merkeze bağlı olarak, buna göre ele alıyor. Çünkü onlann her biri o duyulur cisim varolduğu için vardır. Devinim vardır, ama devinen belli bir nesne olmazsa, kendi başına bir devinim yoktur, dolayısıyla her zaman‘bir cismin devinimi vardır. Yer vardır, ama kendi başına yer diye bir şey yoktur, bir cismin yeri vardır; cisimden bağımsız yer olamaz, dolayısıyla cisimden bağımsız yer anlamına gelen boşluk da yoktur. Zaman vardır, ama ancak devinim varsa, çünkü zaman yalnızca devinimin ölçüsüdür. Cisimsel büyüklük olarak sonsuzluk varolamaz, olsa olsa hiç gerçeklik, etkinlik halinde varolamayacak şekilde, ancak olanak halinde vardır. Aristoteles’in zaman ve uzamın göreliliği temellendirmesi, saltık anlamda zaman ve yer olamayacağı temellendirmesi herhalde çağımız fiziğinin babalarına ilham vermiştir.
İşte Gökyüzü Üzerine adlı yapıtı, Fizik’te belirlenen bu gibi kavramların yardımıyla görünen dünyanın açıklanması çalışması. Aristoteles’in hemen bütün yapıtlarındaki ortak özellikten ötürü’, yani metinlerin düşünürün kendisi tarafından yayımlanmaması, İ.O. l.yy’da ilk kez genel olarak derlenmesi, sınıflanması, konulara göre adlandırılması, daha sonraki dönemlerde özellikle de Ortaçağda büyük bir olasılıkla üzerlerinde değişiklikler yapılması, araya ona ait olmayan metinler katılması yüzünden, Gökyüzü Üzerine adlı yapıtta da beklenmedik konu değişmeleri, tekrarlar, Aristoteles’e ait olması pek kuşkulu yerler var. Bütün bunlarla ilgili olarak filologlar ve filozoflar ayrıntılı çalışmalar yapmışlar, yapıyorlar. Yapıtı okurken bütün bunlam hesaba katmak gerekiyor.
Çevirimde, D.J. Allan’m saptadığı, bu kitapta karşılıklı basılan Yunanca metni kullandım. Çevirimi Olof Gigon’un Almanca çevirisiyle karşılaştırarak yürüttüm. Notların bir kısmında şu yapıttan yararlan-dım: Aristotele, Öpere 3 , Fisica, D elcielo, Laterza 1991. Metnin içinde geçen şekillerde karışıklığa yol açmamak için Yunanca harfleri olduğu gibi bıraktım, dolayısıyla bu harflerden sonra Türkçe ses uyumuna göre gelen ekler Yunanca harflerin okunuşuna göre konmuştur.
IGLA
= cod. Parisiensis Regius 1853, saec. x ineuntis = cod. Vindobonensis phil. graec. 100, saec. x ineuntis = cod. Laurentianus 87.7, saec. xiv
I = cod. Vaticanus 1027, saec. xiv aut xiii = cod. Vaticanus 253, saec. xiv
A = cod. Urbinas 37, saec. xiv ' = cod. consensus librorum JFHM
î = versio Gulielmi de Moerbeka (c. 1260 A.D.) i = Simplicii commentarius, ed. Heiberg
lc, Sp, S1 = citatio, paraphrasis, lemma apud Simplicium
'H Trepl <fiv<T(tes em crrrjp r] cr^ eb b v i) Trkeıcrrr] c p a ıv e r a ı ır e p t 2 6 8 a r e c r & p a r a K a l p e y e d r j K al r a to tjtü ov o v c ra ırâ d rj K a l r a s K ivrjcrçıs, e r i b e n e p l r a s a p ^ â s , o c r a ı r r j s t o ta v r ı] s o v c r la s e l t r ı v r & v y a p cpvcreı crvvecrrcircüv r â f ie v e c r r ı a w p a r a K a l fie y e d r ] , r a 8’ ey^eı a S ıp a K a l p e y e û o s , r a S’ a p ^ a l r & v 5
ey p v rti)v e ltr ıv . t r v v e y e s p e v o v v ec r rı r b b ı a ı p e r o v e l s â e l 8ı -a ı p e r â , er io p -a b e r o ır d v r j] b ı -a ı p e r o v . p e y e ö o v s 8e r ö p e v ecj>' e v y p a p p ı'], r ö 8’ e m b v o e ır ıır e b o v , rö 8’ e m r p t a a & p a ' K a l ı r a p a t a v r a o v k e a r ı v aAAo p e y e O o s b ı a r b r a rpta, ı r a v r a e î v a t K a l t o t p i s T ravrrj. K a d â ır e p y a p tp a trı Kal ot 10 T lv d a y o p e ı o ı , rö ttclv K a l r a ı r a v r a r o î s r p ıc r lv cop t a r a r re - Aevrr] y a p Kal p e c r o v K a l apyçi] t o v â p ı d p b v e \ e ı t o v r o v ■ navros, T a v r a 8e r o v r r js r p ı â b o s . b ı b ı r a p a r r js <pv<reu>s elK rjtp o res S tr ır e p v o p o v s e K e ıv tjs , K a l 1r p o s r a s â y ı a r e ı a s X p (o p e9a t & v Oe&v r û â p ıö p t a r o v r t a . a ı r o b ı b o p e v 8e K a l 15
r a s rrpocrrjyop'ıas r b v r p a r r o v r o v r o v r a y a p b v o apcf>u> p e v k e y o p e v K a l r o v s b v o a p tf> o rep o v s, r r a v r a s 8* o v k e y o p e v ,
dAAa k a r a t & v rp ı& v r a v r r jv rr]v ırpoorjyopC av Kara<$>apev ırp& -r o v . T a v r a 8’, toertrep e ı p r j r a ı , b ı a r o r r jv cpvcrıv a v r r jv o v
-ra>? e ır â y e t v a n o k o v d o v p e v &arr e ır e l r a ı r a v r a Kat rö ır a v 20 /cat rö r e k e ı o v oi) K a r a rr]V I b e a v bıa<j>4p o v o 'iv a k k r jk c o v ,
aAA’ e ıır e p , e v r f j v k r) K a l ecf>’ - & v k e y o v r a ı , r b a & p a p o v o v a v eır) r & v p ey e O & v r e k e ı o v p o v o v y a p â p ı a r a ı t ots
rp ıcr lv , r o v r o b ' e c r r ı ır a v . r p ı ^ f j 8e o v b ı a ı p e r o v n â v r r ] b ı a ı p e -2 6 8 ” 1 tpatverat] Tvyx<tvtı S° (p. 5 5 4 ) 2 re om. E 1 4 e rn ] fi<rı M 5 aâfLa. E H L M rS c : <r^jxara JF 6 Tû aSıalperov E 1 8 rb (2)] t o J 9 t İ om. E 1 ut vid. 10 rpeîs F yap om. E 1
ut vid., L F 2 11 roîs om. M 12 rbv (2) om. M 13 Taûra]
ravra. H. Richards 16 rovrov rbv rpinrov M tılv om. M 18 Trpoarj yopiav F H : Karrjyoplav E J L M r Karât^aftev JH atque olim E ut vid.: ıpa/ıev F LM T 19 to om. E 1 eırâyeıv ovrces FM 22 6.pa post €t7Tçp add. $ r \4y ir a ı H 23 hu «Ifjj p.âvov F
141.48 1
Birinci Kitap
Doğa bilimi herhalde ağırlıklı olarak cisimlerle, büyüklüklerle; 2 6 8 a bunların etkilenimleri, devinimleri ile; ayrıca bu tür'varlığın ilkeleri ile ilgili. Nitekim doğa gereği olan nesnelerin bir kısmını cisimler oluşturuyor, bir kısmını büyüklükler, bir kısmını cisim ve büyüklük taşıyan nesneler, bir kısmını da bunların ilkeleri, ana maddeleri. 5 İmdi sürekli olan nesne, hep yeniden bölünebilir parçalara ayrılan nesnedir; bir cisim de her yönden bölünebilir. Tek yöne yayılan, tek boyutlu olan büyüklük çizgi, iki yöne yayılan, iki boyutlu olan büyüklük yüzey, üç yöne yayılan, üç boyutlu olan büyüklük ise cisimdir. Bunların dışında başka bir büyüklük de yok, çünkü ‘ü ç’ her şeydir, “üç kez” demek de “her yerde” demektir; Pythagorasçı- 10 ların da dediği gibi bütün1 ve her şey üç ile belirlenir: nitekim bütü nün sayısı son, orta ve başlangıçtır, bunlar da üçlük. Bunun için bu sayıyı, sanki onun yasaları gibi doğadan alarak tanrılara2 ilişkin törenlerde kullanıyoruz. Dilsel ifadelerde de aynı tarzda kullanı- 15 yoruz: nitekim iki nesneye, iki kişiye birden “her ikisi” diyoruz, ama “hepsi” demiyoruz, bu sözcüğü ancak üç nesne ya da kişi söz konusu ise ilk kez kullanıyoruz. Dediğimiz gibi burada doğanın kendisine bırakıyoruz kendimizi. Dolayısıyla, her şey, bütün, tam 20 biçim, tanım3 açısından biribirilerinden farklı değiller, olsa olsa madde açısından ve sözedilen nesne açısından farklılar. Büyüklük ler içinde yalnızca cisim tam, çünkü yalnızca o üç ile belirlenir, bu da bütün demektir. U ç yönde bölünebilir olduğundan ötürü de
35 tov ecrrıv' r&v 8’ akkcov ro y.\v i n i bvo ro 8’ eıfi' ev‘ ws yap tov âpıÛ/iod Terv^Kacrıv, ovro> Kal rrjs bıaıpetrecos Kat to v cuve^ovs" ro /ıkv y a p i<fŞ ev <rvve\es, t o öj en'ı dvo, t o 8e tt&vtt) toiov tov . ocra pev ovv b ıa ıp era t&v fxeye- ff&v, Kal avvexv Tavra, el 8e Kal r â <rvvexV "Kavra bıaı-
30 perâ, ovttcü hrjkov £k t&v v v v â k k ’ esetvo ]iev brjkov, oıs ovk s68b earıv els a k k o yevos /xerd/3a<rıs, utanep eıc ]it}kovs els ivtfpd- veıav, els 8e <r&p.a e£ eırı<f>aveCas' ov yap av eri t o toio v to v rekeıov eîjj peyedoS‘ dvdyKt] yap yıyvecrdaı ttjv İK/3a<rıv Kara rî)v İkkeı^frıv, ov^ oîov re 8e ro rek eıo v ikketT reıv
5 Trâvrjj yâp ea-rıv. r&v ]iev ovv ev p-opıov eıbeı o-(ûfidra>v Kara . rov koyov eKaarov toiov tov e a r ıv — ırdo-as yap e^ eı r a s bıatrrd-
(Tfis—dA.Â* (Spıoroı Ttpbs r b tt\t]<tLqv â<pfj, 810 rpon ov r ıv â
n o k k a r& v o'üifj.âriûv eK aarov ea-rıv. rb he ıta v ov T avra p o
p ta, r e k e ıo v dvayıct] eîv a ı Kal K aödnep T ovvopa arj/ıaıvet
10 ndvTTj, x a l fj.T) rfj jxev rfj bi (mtj.
riepı fieV ovv rfjs tov ıravros <pvaea)S, eır’ dneıpos £<rn 2
Kara rb fiiy ed os etre nenepavraı rov avvokov oyKov, varepov eııcTKeiTTeov ırepl be r&v kar etbos avrov \ıopm v vvv kiya>- jiev ap^fjv TT0it]ad]iev0i TTjvbe. ırdvra yap r â <pvcriKa a<6-
15 pıara K a l peyidir] K a d* a v r â k i v t jra keyopev eıvaı Kara ■ ron o v tt)v y ap <f>vcrıv Ktvrjcrems apyjıv eîvaı (jtapev avroîs- nacra be Kivr/aıs oarj Kara tottov, rjv Kakovfiev <f>opdv, T} evdeîa rj KVKkıa rj eK rovrcav p-iKrî]' a iîk a î yap av rat bvo ]iovaı. alrıov 8’ orı Kat r a fieyedr) Tavra â n k â ]lovov,
30 t} r evdeîa Kal 7} ttepı<j>ep^. kvk\o> pev ovv ecrrıv rj 7repl ro fieaov, evûeîa 8’ 77 avca Kal Kar'co. Ae'yco 8’ a v a ]xev Ti)v
25 tÎ> pey 4<p’ ev, t' u S’ e7rl Sûo 4 2 6 "yap] 5e J 2 6 8 b 2 p ost rikeıov ponunt J F , utroque loco h a b e t H 3 fierâficurtv H 4 eıcAei- ıreıv L 6 eKaarov post aatiaruy ponit M t o i o v t o v ] t o v t o v M
9 âviyKTi E L ; avayKcûov& 10 ırâvrrı '. m v E * L Sifj.il J H L S * :
8’ 06 F M , 8e E 1 l a rb om. M ıreıreparaı M 13 keyıo/iev
E F H M r : \ 4yo/xey J L j 6 apxhv Kiırfırreas H L M T Keyo/ıev eîvaı
M auTOÎî E J F H : iv avroTs L M S T 17 Şarj] rj L , om . E
18 fiucTİı İk Toirtav M 19 âırAâ p 6 va L 2 0 itrrlv post fieaov ponit M
her yönde bölünebilir. Oysa öteki büyüklüklerden biri iki yönde, 25
diğeri ise tek yönde bölünebilir. Nitekim yön sayısı bölünebilirlik ile sürekliliği belirler. Biri tek yönde, diğeri iki yönde, üçüncüsü ise her yönde sürekli. Demek ki bölünebilir büyüklüklerin hepsi aynı zamanda sürekli. Ne ki sürekli olanların hepsi bölünebilir 30 mi, bu henüz açık değil. Ama şu açık: bir büyüklük cinsinden öteki- 2 68b ne geçiş, sözgelişi uzunluktan yüzeye, yüzeyden cisme geçiş yok. Öyle olmasa böyle bir tam büyüklük artık olamaz. Nitekim eksilme ye göre de geçiş olması zorunlu olur, oysa tam olanın eksilmesi olanaklı değil, çünkü o her yerde. Demek ki bir parça biçiminde 5 olan cisimlerden her biri tanım açısından böyle -çünkü her yöne yayılırlar- ama temas ile yanındakine göre belirlenir, bunun için her bir cisim bir anlamda bir çokluk. Oysa bunlar neyin parçalarıysa o bütün zorunlu olarak tamdır; adının da imlediği gibi her yerde tamdır, burada öyle de şurada başka türlü değil. 10 2 İmdi bütünün doğası konusunda, acaba bütün, büyüklük açısın
dan sonsuz mu yoksa tüm kütlesi sınırlanmış mı, bunu sonra araştır mak gerekiyor. Şimdi onun biçim açısından farklı parçaları üzerine sözedeceğiz, söze de şöyle başlayalım: doğal cisimlerin hepsinin ve büyüklüklerin yer açısından devinebilir olduklarını söylüyoruz, 15 çünkü onlar için doğa bir devinim ilkesi. Yer değiştirme adını verdiği miz yer açısından her devinim ya düzdür ya daireseldir ya da bu ikisinin karışımı biçimindedir. Nitekim yalm anlamda bunların sayısı yalnızca iki, nedeni de şu: yalın büyüklükler de yalnızca bunlar, yani biri düz, öteki dairesel. İmdi dairesel devinim ortanın çevresinde, düz devinim ise yukarıya ve aşağıya olur. Yukarıya 20 .
n E P I OTPANOT A. 2 a 6 8 b a ır d t o v fie c r o v , k6.tcû b e t t jv e77i ro f i e a o v . <wor’ a v a y K i) ırâ c ra v e î v a ı r r jv çn rkrjv (p o p a v t t jv f ie v a n o r o v \j.İ(tov, rr jv
8’ e ır l t o p.ea-ov, rr jv
5
e y repı r o jxearov. n a l e o iK e v r/K ok o v -Ö rjK tvaı n a r a k o y o v t o v t o r o î s e£ a p x * is " T° T€ Y®P v& fAa 25a.TreTe\ecrdrj e v r p u r l Ka\ rj KÎvr]crıs a vro v. e ır e l 8e. t& v crco- fidrtüu r a \ıev i o r t v a r r k a r a b e crv v Û era İK T ov rcov (k e y c o
8’ a ır \ a o c r a Kivrj<xe(as a p y r jv e \ e ı k a r a tfiv a ıv , o îo v rrvp K al y rjv K a l r a to v tc û v eîb rj K a l ' T a trv y y ev rj t o v t o ıs ), â v ay K rj K a l T a s Kim'jcreıs e î v a ı T a s f ie v a ı r k a s r a s 8e p.iK T as itcos, 30
K a l t & v f i e v a rrk & v a i t k a s , f i i K r a s 8e t & v a v v d e n ) v , k i - 2 6 g a
v e îc r d a ı 8e Kara ro e ır iK p a r ö v v . e h r e p o v v e c r r lv a ır k r j kLvt](tls, â ır k r j 8’ rj kvkK<o k'ivt]<tis, k a l t o v r e t m k o v o a ı j ıa T o s a ır k fj rj k i v t j o l s K a l r/ cnrkrj Kivrjcrıs a ı r k o v c r c ifia r o s (Kat y a p a v o v v ff e r o v 77, K a ra r o e m K p a r o v v e o r a ı ) , a v a y K a ıo v e ı v a ı t i 5
cr& jia a ır k o v v o necpvK e (jıe p e a O a ı Ti]V k v k X ( ü klvt]<tiv k a r a
t t j v i a v r o v <f>vcrıv Ş i a fJ-ev y a p i v b e ^ e r a ı t t jv â k k o v K al e r e p o v , K a r a (pvcrıv 8e a b v v a r o v , e ıır e p fiCa eK & a ro v kLvt\<tls tj K a r a (p v a ıv t& v a r r k & v .— e r i e l rj ı r a p â tfivcrıv e v a v r i a r f j
K a r a , <fivtrıv K a l i v e v i i v a v r i o v , â v â y K tj, i ı r e l aTrkrj rj kv- 10
kA u, et p.7j e u r a t K ara (pvcrıv r o v (f>epop.evov a r û jia r o s , r r a p a tpvcrıv a v r o v e î v a ı . e l o v v ırv p fj â k k o t i t & v r o ıo v r t a v e a r ı ro ıcvKkca <pep6p .ev o v , i v a v r L a fj K a r a <f>vo-ıv a v r o v tj>opâ e o r a ı t i j k v k \ u . aAA’ i v e v i i v a v r i o v rj 85 avca K a l K arta a k k r j k a ı s i v a v T ı a ı . et 8’ e r e p o v r i e c r i cr&/xa t o <pepo/J.evov 15
KVKkta r r a p a (pvcrıv, e o r a ı r ıs a v r o v a k k r j k lv t](tis Kara ıp v a-ıv . t o v t o 8’ a b v v a r o v e l p e v y a p ?/ a v w , n v p ecrraı rj
1 1 < f . r/55 *K ^ ^
a ijp , e ı ö tj K arca, v o ta p 1) y ıj. 18 a A A a fij j v K a l r r p â r r jv y e 18
2 4 r i ] i / Si Trtp\ r b p e t r o v om . J 2 5 K a r a ] K a l koto E t o v t o a n te
Kara p o n . F 2 6 cnverç\ta6 aLM . 2 8 ûffAuE L M r: âır\â fiiv
J F H 2 9 Kal om . FM y y S ° 2 6 9 11 Kal r â v E H L : r â v
J F M r 3 y e H 4 h v o m . E 1’2 5 a v v B e r o v E r,,<:' ut vid.
17 om . H 7 auToû E 8 fiia L 9 İ t i om . E 1 ivavria
T TJ KCCTCC <pv<riv Om. E 1 IO 7} KVK^-Cfl CLTrAÎ] K I I t (TTi M I 4 Kai]
T>) F 15 r i om. J 16 aÛToS a n te eoraı pon. M , a n te Kara T
dediğim, ortadan, aşağıya dediğim ise ortaya giden devinim. Dolayısıyla her yalın yer değiştirme ya ortadan [çevreye doğru], ya ortaya [doğru] ya da ortanın çevresinde olur. Bu başta söyledikle rimize de uyar görünüyor, çünkü hem cisim hem de onun devinimi 25 üç durumda tamamlanıyor. Değil mi ki, cisimlerden bazıları yalın, bazıları da bu yalın olanlardan kurulu (yalın dediğim nesneler, devi nim ilkesini doğasında taşıyanlar, sözgelişi ateş, toprak, bunların türleri ve bunlarla aynı cinsten olanlar), şu zorunlu: devinimlerin de kimi yalın, kimi ise bir biçimde karışıktır; yani yalın cisimlerin 30 devinimi yalın, bileşik cisimlerin devinimleri karışıktır; devinim 2 6 9 a de ağırlığa göre olur. İmdi madem yalın bir devinim var, dairesel devinim de yalın bir devinim; ve madem hem yalın bir cismin devinimi yalın hem de yalın devinim yalın bir cisme ait (çünkü bileşik cisme ait olsa, devinim ağırlığa göre olacak), şu zorunlu: 5 kendi doğasına göre dairesel devinimle yer değiştirmesi doğal olan yalın bir cisim vardır. Nitekim zor ile bir cisim başka, değişik bir cismin devinimini gerçekleştirebilir, ama doğaya göre bu olanaksız, çünkü her yalın cismin doğaya göre devinimi tek. Ayrıca doğaya aykırı devinim doğaya göre devinime karşıtsa ve tek nesnenin ancak tek karşıtı varsa; madem dairesel devinim yalın, yer değiştiren nes- 10 nenin doğasına göre olmayacaksa, doğasına aykırı olacaktır, bu zorunlu. İmdi diyelim ki, ateş, alev ya da bu tür başka bir nesne dairesel devinimle devinen nesne olsun, onun doğasına göre yer değiştirmesi dairesel yer değiştirmeye karşıt olacaktır. Ama tek nesnenin ancak tek karşıtı var. Yukarıya devinim ile aşağıya devi nim biribirilerine karşıt. Öte yandan doğaya aykırı olarak dairesel yer değiştiren cisim değişik bir şey olsa, onun doğaya göre devinimi 15 başka bir devinim olacak. Oysa bu olanaksız. Çünkü [doğal] devini mi yukarıya ise o nesne ya alev olacaktır ya da hava; [doğal] devinimi aşağıya ise ya su ya da toprak.
avayKaîov eîvaı rrjv roıavrrjv <popâv. t o yap r ik e ıo v ırpore- îo 'pov rfj tpvtret tov ârekovs,
6
8£ tdjKkos t&v rekeıcnv, evöeîa8£ ypajip-j] ovbep-Ca- ovre yap fı arreıpos (e^oı y ap hv re- Kos Kal rrepas) ovre t&v TreTrepaa-pievcav ovbep-ıa (ıraa&v yap iarC t i İk tos' av£rjo-aı yap iv b ey era ı onoıavovv). &<tt eıırep T) fiev ırporepa kİvt]<tls ırporipov tjj (pvcreı <ra>jJ.aros, f] be 25 KVKkat Trporepa rrjs evöetas, fj 8’ e ir evdeıas t&v cnrk&v crüipdTmv €(ttl (ro re yap ırvp etr evdeıas ava>, (peperaı. Kaı r a yerjpâ Kara) ırpos râ p.e<rov), âvâyur) Kaı TijV kvkXü) Kivrjcrıv t&v aitk&v tiv os eîvaı critifiİTCûv t&v y ap [iikt&v Ttjv (f>opav e<f>afj.ev eıvaı Kara t o eıriKparovv ev Trj fiı£ eı 30 t&v arrk&v. İk re 8rı rovrcov (pavepov o n ıre<f>VK€ t is o v a la absjiaTOS akkrj ırapa. Tas evravda cruaracreıs, Oeıorepa Kal Ttporepa tovtcov âıravrcûv, k&v eî rts İ n k â fio ı ıracrav eıvaı K(vt]<rıv rj Kara (j)i/a-ıv rj n a p a <f)v<rıv, Kal ttjv &kka> ırapa <f>v<rıv erepa» Kara (fıiSaıv, oîov 77 avca Kal rj Karta ıreırovBev'
35V p t v y<*p t& ırvpC, fj 8e rjj yfj ırapa (pvcrıv ka l Kara
26915 <f>v<rıv‘ & ar cıvayKaîov Kaı rrjv tcuKkut kLvt)(tiv, eıreıbrı to v to ıs ırapa (pvcnv, erepov tiv os eıvaı Kara <f>vcrıv. ırpos Se to v to ıs ei jiev e a r ıv 77 KVKkaı n v l <f>opa Kara (pvmv, hrjkov i>s eırj av n <r&p.a r&v aırk&v Kal ırp&Tutv, o ıreıpVKev, (o&ırep 5 rö ırvp avu> Kal fj yrj Karto, İKeîvo kvkAu <j>epe<r
8
a ı Kara (pvcrıv. ei 8e ırapa (fıva-ıv <f>eperaı ra <$>ep6
p.eva KVKkta ttjv ıripıÇ <f>opâv, B avnaorov Kal Travrek&s akoyov rö p.ovr\v eîvaı avve^rj Tavrrjv rrjv Kivrja-ıv Kal aîbıov, ovcrav ırapa (pv&ıv’ <f>aCveraı y a p ev ye roîş a k k o ıs r â y ıa r a <j)8
eıp6
- 10 p ev a tol ırapa. (pvcrıv. toar eıırep e<rrt ırvp rö <f>ep6
fxevov, Kadiırep (pacrl n v e s , ovbev rjrrov avr& ırapa fyvaıv fıKİvr\-21 o v U e / ı i a ' y p a t x p .ii I* om . E 1 21—2 r e k o s K a l ı r i p a s E L : i r e p a s K a lT t\os 2 2 oCre] o Ü r e Si L 2 3 i t r r l ] İ a r a ı L , om . E 1 â ı r o ı a o v y J 24 a n te T7j add. t iv b s M a 7 y e t ) p & < r t i fi a .r o . ı c d r a ı H , y e r j p a k d r w t r t l f i a r a M 3 0 r e om . M 31 K a l v p o r i p a om . E 33 t V â ı r K î j y K İ v n \ a ıvT ut vid. 33-4 ı r a p a e t K a r i ıtran sp on u u t H M 3 5 ırapa e t K a r h .tra n sp o n it H 2 6 9h 2 t t v a l t i v o s M 3 ( p o p a r t v ı F h v (Y i)E L 5 K e î v o E , k İ k ç İ v o L t p t p t t r B a ı K v K \ t pH
9 7 t ] r e E F , om. S c 10 vepıtptpinfvov T ut vid.
çünkü tam olan tam olmayandan önce gelir, daire tam olanlar öbeğine giriyor, hiçbir düz çizgi ise tam değil. Nitekim sonsuz çizgi 20 tam değil (sonu, sının olmalı), hiçbir sınırlı çizgi de tam değil (çün kü dışında her zaman'bir şey kalır, bir biçimde hep uzatılabilir). Dolayısıyla doğa açısından daha önce gelen cismin devinimi daha önce gelirse, dairesel devinim düz çizgisel devinimden önce ise, düz çizgi biçimindeki devinim yalın cisimlere ait bir devinim ise 25 (çünkü alev ortadan yukarıya, topraktan olan nesneler ise ortaya, aşağıya düz çizgi biçiminde yer değiştirir) şu zorunlu: dairesel devinim de yalın cisimlerden birine aittir. Çünkü bileşik cisimlerin yer değiştirgesinin, [o cismi oluşturan] yalm cisimlerin karışımın daki ağırlığa bağlı olduğunu söylemiştik. Buradan açıkça şu çıkıyor: buradaki, [bizim bildiğimiz] bileşik nesnelerin dışında, daha 30 tanrısal, bütün bu nesnelerden daha önce gelen farklı bir cisim varlığı doğal. Her devinimin ya doğaya göre ya da doğaya aykırı olduğu; bir nesne için doğaya aykırı olanın başka bir nesne için doğaya göre olduğu kabul edildiğinde de bu böyle, sözgelişi devinim lerin yukarıya ve aşağıya gitmesi: nitekim biri alev için, öteki toprak için doğaya aykırı ve doğaya göre. Dolayısıyla dairesel devinim de, 35 madem bunlar için doğaya aykırı, başka bir nesnenin doğasına 2 69b uygundur, bu zorunlu. Yine dairesel yer değiştirme herhangi bir nesne için doğaya göre ise, açık ki, nasıl alev doğal olarak yukarıya, toprak aşağıya gidiyorsa; doğasına uygun olarak dairesel yer değişti- 5 ren yalın, önce gelen bir cisim olacaktır. Ama daire biçiminde çem berse! yer değiştirerek devinen nesneler doğaya aykırı yer değiştiri-yorlarsa, doğaya aykırı olmasına karşın tek ve yalnız bu devinimin sürekli, ebedi olması şaşılacak, hepten us dışı bir şey. Çünkü öteki nesnelerde, doğaya aykırı olan devinimlerin son derece çabuk yok oldukları görünüyor. Dolayısıyla, kimilerinin ileri sürdüğü gibi ateş kendi kendini devindiren bir nesne ise, bu devinim onun için 10 aşağıya doğru devinimden hiç de daha az. doğaya aykırı olmaz.
<r[s k cT iV avrrj fj rj Karcı)" ır v p ö s yâp Kivrjaıv ö p & jie v rrjv and t o v jiic r o v n a r e v d e Lav. h ı o n e p £ $ a ırd v T co v a v t i s r o v r c o v < rv W oy ı£6n e v o s Tturrevıreıev a s e a r ı r t Trapa r a a d l a r a
r a b e v p o K a l ır e p l fjp R s erepov Ke\a)pı<Tjt.evov, TocrovTut 15
Tifiıcorepav eyov rr\v ıpvcrıv oot<birep â<pe<TrrjKe t & v e v r a v O a ır k e t o v .
3
’ Eır«t 8fc t c İ f i e v VTTOKeıraı T a 8’ â ı r o b e b e i K r a ı t& v elp rjjx iv (a v , t p a v e p o v o t i o ö r e KOV<f>orrjTa o v r e f i â p o s e \ e ı a & p .a a r r a v . b e l 8e v ır o0eo-0a ı t [ k e y o p e v r o f ia p v K a l r o 20K ovıpov, v v v p .ev în a v & s & s ırpds rr jv ıra p o v < ra v \ p e ( a v , a K p
ı-f ie a r e p o v h e ı r â k ı v , o r a v kırı<TKOK&p.ev ır e p l T rjs o v c r ıa s a v -t & v . fia p î) p e v o v v H ora) rö <f>epeo-0a ı ırecpVKÖS «m ro fie a -o v , Kov(f>öv b i t o oltto t o v jU crov , f i a p v r a r o v d e r o ırâcTLv v ıp t-o r â f i e v t-o v r t-o ts K a ra ) <f>epop.evoıs, Kov(f>oTaTov 8i t o ır â a ıv 25
İTTtTTokdÇov r o ts a v a ) < fiepop.evoıs. â v â y K r j 8rj n â v r b <f>epo-[l e v o v rj Kara) rj &vu> fj K ov^ âT tiT ' 2x .e ıv f j f i â p o s îj a p .-<ptı), fMj Trpbs t o a v r ö 8i ' ırpds â k k r j k a y â p c a r ı f i a p e a K a l K ovrpa, o î o v â r ıp Trpbs. üdcop, K a l ırpds y r jv H8 a>p. rd
kvk\o> a & f i a (p e p o p e v o v â b v v a r o v i \ e ı v f i â p o s rj k o v - 30
(p ö r r jr a ' o v r e y â p K a r â <f>vcrıv o v r e ır a p a . (pvcrıv e v h e y e r a ı a v r & KLVrjOrjvaı errl r b fie c r o v îj â ırd t o v p titro v . K a r a <f>v-<rıv p-ev y â p o v k e a r iv avT & r/ i n ’ e v O e ıa s ( p o p â" j i t a y a p
171» İ k İ o t o v t & v arr\ & v , cucrr’ e o r a ı t o a v r ö r& v o v rco tlv'l <f)epofxev(ı)v. ıra p b , (favcrıv 8’ e v e y d e v r o s , e l jJ.ev fj K arat 35
ıra p a . tpvcrıv, fj ava> Kara <f>ij<nv, e l 8’ f] a v a» ıra p a <f>v - VJOa <rıv, fj Kara) K a ra <f>v<rıv' Ş O ejiev y â p t & v evaırrC atv
<5
rj e r i p a T ra p a <pva-ıv, rrjv k r e p a v e î v a ı K a r a fy v tn v . e ır e l12 tı t) Karat : tt)skcltu L , om» E 14 <ru\\oyı£onfvöıs E ırıaTev- , <raıtv F 15 t o om . E 1 17 ır\doı M , r t t W F 19 fidpos otrrc Kovrpârıjra M 2 0 ırâv autta S 1 nal KOv<pav S 1, Kol r l rb kov -<pov L a ı ws om . E , ttjv om . F 3 6 5i F r 3 7 f) liva 1) Karo) F H 2 8 f) E rb om . M & \ \cl F H 3 9 SdapJ vSap ıcal ırvp M y îjv] yrjv Kal atpa M 3 0 5i E L : 5); ’& TS1 a5w
a-ro i'] avâyım fiil F fiâpos Hxelv ^
3
2 avrb F M 270* I a n teK a ri add. e<rraı 4>SP tî . . . 2 Kara <pvtrıv om. M 2 töefifv . . . 3 Kara tpvtrıv om . E L
Nitekim biz alevin devinimini ortadan [yukanya] düz çizgi biçimin de görüyoruz. Bunun için bütün bunlardan güvenle şunu çıkarabili riz: burada, bizim çevremizdeki cisimlerin dışında değişik bir cisim 15 var, bu nesne buradaki nesnelerden ne denli uzak ise o denli daha değerli bir doğa taşıyor.
3 İmdi madem dediklerimizin bazıları kabullerimiz, bazıları da kanıtlama, çıkan şu: her cisim hafiflik ya da ağırlık taşımıyor. Ağır ile h a fif’ in anlamının ne olduğu şimdilik işimizi görecek yeterlikte 20 kabul edilsin; onların varlığı üzerine araştırma yaptığımız zaman, anlamları kesinlik kazanacak.4 İmdi ağır, doğal olarak ortaya devi nen olsun; hafif ise ortadan; en ağır nesne aşağıya doğru yer değişti ren bütün nesnelerin altında duran şey, en hafif nesne ise yukarıya 25 doğru yer değiştiren bütün neşnelerin üzerinde olan şey. İmdi şu zorunlu: aşağıya ya da yukarıya yer değiştiren her nesne ya ağırlık taşır ya hafiflik ya da her ikisini birden -meğerki aynı nesneye göre ola. Nitekim nesneler biribirilerine göre ağır.ya da hafiftirler, sözgelişi hava suya göre; su da toprağa göre. Oysa dairesel yer değiş tiren bir cisim ağırlık ya da hafiflik taşıyamaz. Çünkü o cisim için 30 ne doğaya uygun olarak ne de doğaya aykırı olarak ortaya doğru devinmek de olası değil, ortadan [çevreye] doğru devinmek de. Nitekim onun için doğaya uygun yer değiştirme düz çizgi biçiminde ki yer değiştirme değil. Yalın cisimlerin her birinin [doğaya uygun] tek devinimi olduğunu söylemiştik, dolayısıyla o, böyle devinenler içinde herhangi bir cisimle bir olacaktır. Doğasına aykırı yer 35 değiştiren cismin, aşağıya devinimi doğasına aykırı ise yukarıya 2 7 0 a devinimi doğasına uygun olur; yukarıya devinimi doğasına aykırı ise aşağıya devinimi doğasına uygun olur. Çünkü karşıtlardan biri bir nesne için doğaya aykırı ise, ötekinin doğaya uygun olduğunu
8’ els rö airro p e p e r a ı ro 8kov Kal rö popıov Kara <f>v-
5 (Tiv, oîov Tiâcra yrj Kal ptKpâ fi& kos, trvpfiaCveı ırp&rov pev prjre Kqv<f)drT]T <f)(eıv aiırö ptjbepıav pıjre fiâ p o s (rj y âp hv ırpös t ö picrov rj âırö rov .p ea o v rjhvvaro <f>epea-0a ı K a r a rrjv eovroû (pvırtv), lıreıö’ ort abvvarov KurrjBrjvaı rtjv Kara tottov kİvt)(tiv rj avu> avekKopevov rj k&tcû Karaırırdpevov' ov re yâp ıo Kara. <f>v<rıv evbe^ eraı Kıvvdrjvaı Kİvr\a-ıv a ir& âkkrjv ovre ırapct <f>vtrıv, ovr’ avr& ovre t & v popCcvv ovbev ı- â yâp avrös 12 koyos ırepl okov Kal pepovs.
12 op otv s
8
’ evkoyov vırokafieîvırepl avrov K a l o rt âyivrjrov K a l a<p0aprov K a l âvav£es k o .1 â v a k k om rov , b ıa rö ytyveaO aı pev aırav r ö yıyvope- 15 vov e £ evavrıov re Kal v ı r o K e y ıivov t i v o s , K a l <f>OeCpeadaı &<ravrms v ı r o K e ı p e v o v r e t i v o s K a l v ı r3 evavrıov k o .1 els evavrıov, kaöâırep ev roîs ırpçSroıs eîp-rjrat A.oyoıs* r&v
55
evavTCa>v K a l at <f>opal ev avriaı. el8
t) r o v r a prjbev evavrıov evbe^eraı eıv aı 81a râ Kal rfj (fropd. rfj KVKka> pr) eıv aı 20 av rıv' iv av riav k C v t\ < tiv , âp0&s e o i K e v rj <f>vvıs t ö p ek k o vecrecrOaı âyevrjrov K a l &<f>0aprov i£ekecr8a ı İ k t & v evavrîuıv ev t o î s evavrioıs y âp fj yeveo-ıs Kat fj <p8opâ. a k k a p r j v K a l râ avÇavopevov aırav avÇ âverat [icat râ <f>0îvov <f>6ıvet] vttö cruyyepoSs ırpotTiovros K a l âvakvopevov e ls rrfv S k ıjv 25 rovT(o 8’ o v k eo rıv e£ ov yeyovev. el 8’ e o r l K a t âvavÇrjrov K a l &<j>0apTov, rrjs aiırrjs bıavoias ia r lv vırokafieîv K a t âvakkoıco- to v eîvaı. e p r i pev yâp fj akkoıutcrıs Kunj<rts Kara râ ıtotov, rov 8£ ıroıov a i p e v e£ets K a t bıaOeo-eıs o v k &vev r & v K a r a ırâdr) y ıyvovraı perafiok& v, oîov vyCeıa K a l v o ao s. K a r a
6 fifa t ( a ) ] fiifSi F 7 İSivaro J M 9 fı om . E irtAıetS-fıtvov S p : ihKİfitvov F 2, om . co d d . 10 avrŞ p o st ivSfyfraı pon.
E s 11 airb F H ovStv F 16 r t om . E 18 Si E L
tovto L oûîit> H 19 fıiı o m . J ao om . L , İv tiv
om . H a ı K a l &<t>6aprov om . E 2 3 <fıopi J 3 3 o C f e r a ı M
K a l . . . <p9tvtt addunt H M , ora. cum ce te ris S T h . 3 4 ûırb tov <rvy-ytvovs M , öırb trvyyevovs rtvbs H 3 5 tovto J S“ ia ri] S' frı J İvavÇts L 3 6 ÜupOiTov H 3 9 » iSif E J : rck fiB if H L M S C, x<£-80i F rı vio’os L
belirlemiştik. Madem hem bütün hem de parça doğaya uygun olarak aynı yöne doğru yer değiştirir, sözgelişi toprağın bütünü ve 5 küçücük bir kum tanesi, ilkin şu söz konusu: o nesne ne bir hafiflik ne de bir ağırlık taşıyabilir (çünkü kendi doğasına göre ya ortaya doğru ya da ortadan [çevreye] doğru yer değiştirmesi olanaksızdı), ikincileyin de şü söz konusu olur: yere göre devinim açısından ya yukarıya çekilerek ya da aşağıya itilerek devinmesi olanaklı değil. Nitekim onun için doğaya göre ve doğaya aykın başka bir devinimle 10 devinmek olası değil, ne onun için ne de parçalarından biri için. Nitekim bütün ile parça konusunda aynı uslamlama geçerli.
Aynı şekilde onun hakkında şunlarm kabul edilmesi usa uygun: doğmamıştır, yok olamaz, büyümez, niteliği değişmez. Çünkü her oluşan nesne bir karşıt ile bir taşıyıcıdan oluşur, yine her yok olan 15 nesne de bir taşıyıcının bir karşıttan öteki karşıta geçmesiyle yok olur. Bunları daha önceki konuşmalarımızda söylemiştik.5 Karşıt yer değiştirmeler de karşıtlar içine giriyor. İmdi, dairesel yer değiştirmeye karşıt bir devinim olamayacağından ötürü bu cismin bir karşıtının olması olası değilse, karşıtlardan bağımsız olan nesne- 20 nin oluşmayan ve yok olmayan bir nesne olmasını doğa doğrudan sağlar görünüyor. Nitekim oluş ile yok oluş da karşıtlar içinde yer alıyor. Yine büyüyen her nesne eş cinsinin eklenmesiyle büyür, eksilen her nesne de eş cinsinin kopmasıyla eksilir, bunlar maddede olup biter. Bu nesne için ondan oluşacak bir şey yok, bu böyleyse büyüyemez de küçülemez de. Aynı düşünce yolu izlendikte onun 25 nitelik değiştirmeyen bir cisim olduğunu da kabul etmek gerekiyor, çünkü nitelik değiştirme nasıllık açısından bir devinme, değişme dir,oysa nasıllığa ait huylar, tutumlar etkilenimlere uygun olan değişmeler olmaksızın olmaz: sözgelişi sağlık ile hastalık. Doğal
ırâOos oa a pLeraftâkkeı t& v (ftvatK&v aa>pL&Tü>v, eyovö' 30
6p&jxev Kavra nal av^rjaıv K a l <f>dıaıv, olov r a re r&v Çmûv
(Tapara Kal r a fiopıa avr&v K a l r a r& v <f>vr&v, o/io«os
öe K a l ra r&v oroıyeuûV' & a r eh rep rö kvkA<j> a&fia ıırjr
av^rjaıv e%eıv evbexeraı fifjre <p6(<rıv, evkoyov K a l avak-
kom rov eîvaı. 35
A t a r ı f i e v o v v â ı b ı o v K a l o v r ' a v £ q a r ıv e \ o v o v r e (p ö ıcrıv , 2 7 0 b aAA.1 â y r j p a r o v K al âV akX oC a>rov K a l â n a d e s i a r ı râ ırp& -r o v -r & v C M fid-rcav, e l -r ı s -r o î s V K O K eifievoıs K iareveı, <f>ave-p b v e/c r & v e lp rffie v ta v e a r ı v . e o iK e 8’ o r e A o yo s r o îs ( p a ıv o -f t e v o ıs -f i a p r v p e î v K a l r â (-f> aıvâjxeva r & k o y ip- r t â v r e s y a p 5
âvOpûHTOı ır e p l BetSı» l^otıtrıv VKokt]\j/ıv, K a l ı r a v r e s r o v â v to -Tarat r â B e «■> to k o v aK obıboaaı, K a l f id p {3a p o ı K a l tfE A -
k r j v e s , o a o ı ı r e p e î v a ı v o fiL Ç fiv aı B e o v s , b r jk o v o n &>s r Ş â û a v a r a » r b &6â v a r o v a v v r jp r n jp .e v o v â b v v a r o v y a p aAAtüî.
eırr ep o v v İ a r ı n Ö eîov , & anep İ a r ı , K al r a v v v el.prjp.eva Kepi 10 r r js KpcüTTjs o v a î a s r & v aa> fj.âra)v e ı p r j r a ı n a k & s . a v p .fia [ v e ı be to v to K a l d i a r r js a la B r ja e o c ıs İn a v & s , <
3
s y e rrpds a v -BptoTrivtjv e lr r e îv r t i o r ı v i v & ır a v r ı y a p r û rr a p e k r jk v O o r ı y jıo v to Kara r r jv K a p a b eb o fJ.iv T jv â k k r j k o ı s fj.vrjij.rjv o v B ev (p a C v era ı n e r a ft e fi k r j K d s o v r e KaO’ o k o v r o v e a ^ o r o v o v p a v o v 15o v r e K a r a f io p ı o v a v r o v T& v o İK eü o v o v B e v . e o iK e b e K a l r o v -i'o/j.a K a p a r & v â p )(a (a )V d ı a d e b o a û a ı f i f y p ı Kal t o v v v v X p o v o v , t o v t o v t ö v rp oT rov v n o k a fj./3a v o v r (o v o v K e p K a l r jfie îs k e y o f i e v o v y a p a K a £ o v b e b l s â k k â â n e ı p a K i s b e î v o fiiÇ eıv
r a s a v r â s â r p i K v e î a ö a ı b ö £ a s e l s r jfjâ s . b ı o n e p a>s e r e p o y t o
3 0 S i] S i rb L , om. E 1»* 2 7 0 ^ 3 7n<rret/rrei E * L , fo rt. T h . 4 iarlv
om . M re om . E 1 6 luıuriro) E F H L T h . : &va> J M r S p 7 Beltf
E J F H L S P : 0c$> M I T h . e\\.i)vts Kal pdpfiapoı M 8 Sapı] Kal
Haoı F Sri om. J F 8 - 9 rb aOdyarov TCf> iBavârtp M 9 rb
adâvarov] rbv iBdvarov ovpavbv E 1 10 r ı ] r i H M &tnrep E J H L S ’r : & alv Kal F M 13 fla r ıv elretv H 14 XP<W oın* H
15 rbv] rb E 1 17 rapaSeSoaûaı E in r a s ., ^ S 1 H*XPl T0" XP&V0V
rov vvv E L e t u t vid. T (ientpus firaesens) 18 vTroka/ifiavivruv E L M r : îrKoKaBivrtav J F H ig aırtıpİKis : tr\eovaKis E L S . C f. Meteor.
339b 29 Seîv H
cisimler içinde etkilenime göre değişen nesnelerin hepsinin hem 30 büyüme hem de eksilme gösterdiğini görüyoruz, sözgelişi canlıların bedenleri, onların parçaları, bitkilerin kısımları, yine öğelerin kısımları da öyle. Dolayısıyla madem dairesel devinimle devinen cisim ne artıyor ne de eksiliyor, onun nitelik değiştirmeyen bir cisim
olması da usa uygun. 35
İmdi kabul olarak koyduklarımız güven verici ise, dediklerimiz- 2 7 0b
den açıkça çıkan şu: ebedi, artması-eksilmesi olmayan, yaşlanma yan, nitelik değiştirmeyen, etkilenime uğramayan, ilk, önde gelen cisim var. Hem bizim temellendirmemiz samlara uyuyor hem de görünenler bizim temellendirmemize. Nitekim bütün insanların 5 tanrılar konusunda bir sayıltıları var, herkes tanrıca olana en yukarda bir yer ayırıyor, hem yabancılar hem Hellenler, tanrıların olduğunu düşünen herkes açıkça ölümsüz olanı ölümsüz olanla bağdaştırıyor. Kaldı ki başkaca olması olanaksız. İmdi tanrıca bir şey varsa -k i var-, cisimlerin önünde gelen varlık konusunda şimdi ıo söylediklerimiz yerinde demektir. İnsan algısına göre sözetmek gerekiyorsa, bu duyumsama yoluyla da yeterince açık. Nitekim geçmişin tümünde, insanların biribirilerine aktardıklarına göre, ne gökyüzünün bütününün ötesinde ne de onun yakın parçaların- 15 dan birinde hiçbir şey değişmemiş görünüyor. Adı da eskilerden günümüze değin bizim verdiğimiz şekilde gelmiş. Bir iki kez değil, sayısız kez aynı sanların bize ulaştığını düşünmek gerek: bunun 20
riE P I OTPANOT A. 3
rıvos ovros tov npdrov (rdfiaros ırapa yrjv Kal inip kal âipa Kal tibutp, aldepa npoauivofiaa-av rbv âv<arâr<û ronov,
ânb tov Öeîv âel to v âtbıov xpovov 6ep.evoı rrjv ena>wp.iav
avrat. ’ AvaÇayâpas 8e Kara\prjraı r& ovo/mrı rovr<ı> ov
25 Kak&s' ovofiâÇeı yap aldepa âvrl nvpos.
& a v e p b v 8’ e* t&v elpT)p.ev<av K a l 8 to n töv â p ıd p .o v â b v v a r o v e î v a ı n k e uo r b v t&v key op  v a> v crcop.arcoi' â n k & v r o v p .e v y a p â n k o v <r<ap.aros â v d y K rj r r jv K ivrjcn v â n k r jv e î v a ı , fj.o v a s 8e r a v r a s etv a t <\>ap.ev â n k â s , rr jv r e k v
-30 kA.o) Kal ttjv e n e v d e ı a s , K a l r a v r r j s b v o f i o p ı a , tt]v p .ev â n o tov p e a o v , r r jv 8’ e n i r b p erov. *
*O r ı 8’ ovk ecrrı rfj kvkA<û (popa evavrîa akkrj (popa, 4
nktovayödev av rıs Aa/3oı rrjv n la r ıv np&rov fiev o ti rr)
■nepupepeı rrjv evdeıav âvriKeıcrdaı p.dkıora rıde[xev’ Tb yap
35 Koıkov Kal t o Kvprov ov fiovov aAA.7fA.0ts âvriKela-daı doKeî
2 y ı a aAAa K a t r û evdeı, (rvvbvaÇpııeva K a l kafiovra crvvdeaıv
u><rr eınep evavrîa r ıs ea rı, rrjv eni rrjs evdeıas p a kla ra
âvayKaîov evavrCav eîvaı npbs rqv kvkA<p Kivr)<ra>. al 8’ in i
rrjs evdeıas âkkrjkaıs âvrİKeıvraı bıa rovs ronovs* rb yap S uvm Kal Karay ronov re ecrrı bıa<popa Kal ivavrıatcrıs.— eneır
et rıs vnokafApaveı tov avrov eîvaı koyov ovnep eni rrjs
evdeıas, Kal eni rrjs nepıtpepovs (rrfv yap ânb rov A npbs
rb B (popâv ivavr'ıav eîvaı rfj ânb rov B npbs ro A), rrıv
eni rrjs evdeıas key ei' avrr] yap nenipavraı, nepKpepeıs
ı o 8’ aneıpoı av eîev nepl ra avra (rr\p.eîa.— oju ou o s 8e Kat
eırt rov rjp-iKVKkıov rov evos, o îo v . âno rov T eırl t o A Kat
22 iyardra E H L r : &vu J F M 2 4 Karaxpv’’’aı E L r S p u t v id .: K a r a -
KexpVT<u ^ T h . 2 6 Kal StSrı E L S C : 5t6 rı KalJ F H r , Kal ZiAti KalM
3 7 oiı Svparbv F , om . M rbv om . H L 2 9 eîvaı E L r : om , J F H ,
p o st (pafievpon. M 3° ra Svo$ 33 Aâ/Sp M 3 5 t ö
om. J F avTiKtîaBaı kAAİjAoısF 271*1 Oiaıv F cotT- a i<rr 1]
iarı t î ırepıtpeptia F ' 4 rov riırov E 1 5 Hvoı Kal K a ra F L S P :
turu K a r a E 1, &vu r Ş k&tiûJ H r , İvin Kal Tb Kara M 6 iıroAanfidvoı
M eVI ] «ol 4ttI M 7 ârb rov A om . E 1 9 p o st evdeıas add.
ıpopav F Tceptıpepetaı S c IO ra aiıra3>SC : raurct L , t& E 1 Kal]
için en yukarıdaki alan, toprak, ateş, hava, su dışında; değişik, varlığı önce gelen bir cisim olarak, aither diye adlandırılmıştır, yani onun sanı ebedi bir zaman boyunca hep koşm dk’tan geliyor.6 Ama Anaksagoras bu adı yerinde kullanmıyor, çünkü aither’i ateş yerine
kullanıyor. 25
Dediklerimizden, sözünü ettiğimiz yalın cisimlerin sayısının daha çok olmasının niçin olanaksız olduğu da çıkıyor: nitekim yalın cismin deviniminin yalın olması gerekiyor, yalnızca dairesel ve düz çizgi biçimindeki devinimin yalın olduğunu, berikinin de biri ortadan [çevreye] öteki ortaya doğru olmak üzere iki türü oldu- 30 ğurıu söylemiştik.
4 Ne ki daire biçiminde yer değiştirmeye karşıt başka bir'yer değiştirme olmadığı yollu sav birkaç türlü güçlendirilebilir. Birincisi şu: eğri çizgiye en karşıt şey düz çizgidir diye kabul ederiz, çünkü içbükey ve dışbükey eğrinin yalnızca biribirilerine karşıt olduğu 35 değil, ikisi birden birleşik düşünüldüğünden ötürü düz çizgiye de 27 l a karşıt olduğu sanılır. Dolayısıyla dairesel devinime karşıt bir devinim varsa, onun en çok düz çizgi biçimindeki devinim olması zorunlu. Ama düz çizgi biçimindeki devinimler yerleri yüzünden biribirilerine karşıt, çünkü yukarı ile aşağı hem bir yer ayrımıdır hem de karşıt. -D ahası düz çizgi biçimindeki devinim ile dairesel 5 biçimdeki devinimin tanımı, anlamı aynıdır diye kabul edilecek olsa (yani A’dan B’ya7 yer değiştirmenin B’dan A’ya yer değiştirmeye karşıt olduğu), aslında düz çizgi biçimindeki devinim kastedilir. Çünkü yalnız o sınırlıdır, oysa dairede aynı simgeler çevresinde sonsuz sayıda daireler olabilir. -T ek yarım daire üizerinde de bu 10 böyle: sözgelişi [r A yarım dairesi üzerinde] T ’dan A ’ya ve A ’dan
riE P I OTPANOT A. 4
27
ı3
aırb t o v A im rb T* fj yap avn) rfj im rfjs btapirpov
ecrrCv" âel yap enaorov âıriyetv rr/v eııûetav Ttdepev.— opoıas
8
£ Kav ei Tis nvukov ıroırjuas rfjv iırl daripov fjjj.LKVK.kCov<f>opav ivavrtav detr] rfj iırl daripov, olov iv râ oka kv- 15
Kka TTjv an o rov E ırpos rö Z t oC H fjptKVKktov rfj, aırb
Fig. I I .
Fig. I I I .
t o v Z ırpos ro E iv rŞ> @ fjfiıkvKkta. el 8e Kal avrat
ivavriaı, akk' ovrı ye al ini rov okov KİjKkov <popal ak-
krıkaıs btâ t o v t o ivavriaı.-—otkka prjv ovb’ f] aıro rov A iırl
t o B K V K k a (popa ivavrta rfj âıro rov A iırl rb T* e/c 20
ravrov yap els ravro fj klvtjo-ls, fj ö’ ivavrta bıapiaör} (popa
İk rov ivavriov els to ivavriov. el be Kal fjv fj k v
-Kka t t } kVKk(o ivavrıû, pârrjv av r^v fj erepa- [em ro avrd ya/).] o t l avayKi] t o kvk\<o (pepopevov oıroOevovv âp£âp.e- vov eîs ırâvras o potas âcpiKveîa-daı rovs ivavrıovs t o t t o v s 25
(eleri be t o t t o v ivavrtorrjrfs rb ava K a l K a r a icat t o t t
po-13 T/yv] * a r â TrjV F re& 16 t t ;] rov M 17 av rat] avrat ye M
18 a f] «al a ! L Kvx\o<p6 pıaı E 1 2 0 rij âıro . . . 21 ivavrta oıiı.
E 1 21 7i 8*] ei S’ E 2 2 2 elvaı post ivavrıov add. H , p ost 4
vav-r'ıov L r u t vid. «al del. E rec 2 3 rij kvk\</> om . E 1 /lârıjy om.
E 1 ^ ] rfj F hA rb avrb yap om. E L e t (n isi fallo r) S A İ. : hab en t
4>r 2 4 S n E T S A İ . : « rı 4>LE2A ly()' ivod. ipfyifievov om. L
2 6 rb Kara H K a l (2 ) orri. F 2 6 , 27 ttpitrStoy, 6 ttI(t8 lou E j L S p : ırp6 adev, iwıtrdev J , e/ıırpuerBcv, tvıcrBev F M E 2H qui ordiuem in vertit
T ’y a . Çünkü çap ölçüsü aynı. N itekim her birini düz çizgi uzaklığında kabul ederiz. -A ynı şekilde bir daireyi iki yarım daireye bölüp bu iki yarım daire üzerindeki devinimlerin biribirine karşıt olduğu düşünülse de bu böyle: sözgelişi dairenin bütünü üzerinde 15 E ’dan Z’ya H yarım dairesi üzerindeki devinim ile Z’dan E ’a ©
Şekil II
Şekil III
yarım dairesi üzerindeki devinim. Bunlar karşıt olsa bile, bu yüzden dairenin tümü üzerindeki yer değiştirmeler biribirilerine karşıt olmaz. -Kaldı ki A’dan B’ya dairesel devinim de A’dan F y a dairesel devinime karşıt olmaz. Çünkü devinim aynı noktadan aynı 20 noktaya, oysa karşıt devinimi karşıt noktadan karşıt noktaya yer değiştirme diye belirlemiştik. Dairesel devinim dairesel devinime karşıt olsaydı bunlardan biri gereksiz olurdu: [çünkü aynı noktaya doğru]. Nitekim her dairesel yer değiştiren nesnenin, nereden başlarsa başlasın, bütün karşıt yerlere aynı şekilde varması zorunlu 25 (karşıt yerler ise yukan-aşağı, ön-arka, sağ-sol), yer değiştirmedeki
<r$ıov K al 6ttI(t6lo v K al r b b e £ tov kclt a p u rr ep d v ), a l 8e rî}s (p op as i v a v r ıd o - e ıs K ara Tas T&v tottcoi/ t i a l v iv a v r u ia e ı s ' el fiev y a p î«raı tf<rav, o v k h v y v Kivrj a ı s a v r& v , el 8’ fj 30 k r e p a Ktvr\<rıs İK p â re t, fj k r e p a o v k h v r j v & a r e l &fj.<f>6r e p a
rjv, )ıâ rrjv h v öarepov r\v a & p a fXT) KtvovfLevov tt jv a v r o v
K lv r ja ıv jjA rtjv y a p ir r68r)fxa roCro k d y o p e v , o v nrj c a r ı v
v ır o b e a ıs . o 8e Öeos K a l fj <f>vaıs o v b ev fiâ rrjv ır o ıo v a ıv .
3 7 l b ‘ ’AAA* l ir e t b r jk o v ır e p l tovtcüv, ır e p l t&v k o ıır & v 5 <TKeırreov, Kal it p & r o v ır d r e p o v fe r r ı r ı a & f i a â ır e ıp o v , <3 <r- ırep o l 7rX eÎ0T 0 i r & v a p y a l ^ v (p ıko cro tfıa iv (irjOrjcrav, rj r o v r i a r l v e v t i t & v â d v v â r a ) v r ö y a p o v r ta s rj İK eıv co s e x f t v
5 r ı [U Kpbv d AA’ o \ o v 8 ıa<f>epeı K a l. ır a v ır p o s rrjv r r js a k r jd e C a s B eta p C a v a ^ e b ö v y a p a v r ıj ır a a & v ap ^ r] r & v i v a v -ru Lcretûv r o î s &/no<prfvafi.evaıS t i ır e p l r r js o k q s (f>vcrea>s Kal
y e y o v e K a l y e v o ı r a v , e t n e p icat r b fiiK p b v ı r a p a f î r j v a ı r r js â k r jö e C a s â ff u a r a p - i v o ı s y l v e r a ı ıröppa» f iy p ıo t r k a c r ıo v . o to v e ı 10 T ts e k â ^ t a r o v eîv a C r ı (paırj p  y e d o s ' o v r o s y a p T o v k â x L(Trov e l o a y a y i h v r a p e y ı a r a K iv e î t & v fia d ijjia r iK & v . t o v t o v 8’ a ı r ı o v OTi fj i p y j i b v v â p e t fietÇ tov Tj f ie y e d e t , b to ır e p t o i v & p x fi p-iKpöv i v r f j r e k e v r f j y C v e r a ı ıra/ı/xe'ye0e s . r ö 8’ a ır e t p o v Kal a p y r js e ^ e ı 8v v a jj.iv K a l t o v ıro cro v t t j v f i e y i - 15 (TTrjV, & arr o v 8e v a r o ır o v o v 8’ â k o y o v r b 6avfj.aa-rr)v e î v a ı r t/v 8 ıa< p op av İ k t o v k a Ş e î v û>s e a r ı r ı a & p ıa a ır e ı p o v . 810 ır e p l 17 a v r o v k e K T fo v i £ a p x v s a v a k a f i o v c r ıv .
17 âvâyKTj 8rj ırav tr&ıxa rj t&v aırk& v eîv a ı rj r& v avvdeToav, w a r e Kal r b aıreıp ov rj aırk o v v e o r a ı rj o v v ö e ro v . â k k a firjv Kal o r ı y e
ıreırepa-37 Kal r i F H L M S pE a r b ora. E rb ipıar. M 8e] yap L 2 9 yap'] om . E 1, &p’ ci. P ra n tl o u t»v ] âırKût c i. S ııse m ih l 3 0 p ost kıvi)<rıs ad d . airrûv F imKp&rnı E'2 31 Sdrepov f a E J L : ijv Bdrtpov
F H M r aûroC E 3 3 ıro/ eîF 3 7 I b ı ırtpl E J H M r : ko!
ırepl F L S 1 3 Kal om . E rı om . J 3 4>ı\o<r6 rt>av om . F A rg . 4 KtlvasEJ 5 Trjs E1LTh. : ırtpl rrjs®FE® 6 vâm v H 11 fit- yıara. KiytîEL : pÂyıara KiriımıHTh., ntyıar hv Ktr^ctıtJFM r tovto E1 16 8ıî>3 SıirtpS* 18 fl (i)] tfroıJFHS1, ij rıM 19 fl (1) om.
E eîvaı E
karşıtlıklar ise yerlerin karşıtlıklarına göre. Her iki devinim de eşit olsaydı, onların devinimi olmazdı; iki devinimden biri güçlü olsaydı öteki devinim olamazdı. Dolayısıyla her ikisi de olsaydı, kendi devinimini gerçekleştirmeyen öteki cisim gereksiz olurdu. Nitekim 30 bağlanamayan bir bağlı ayakkabıya gereksiz deriz. Oysa tanrı ile doğa hiçbir şeyi'gereksiz yere yapmaz.
5 Ne ki madem bunlar konusunda durum açık, öteki konulara 27 l b geçelim. İlkin de acaba çoğu eski filozofun inandığı gibi sonsuz bir cisim var mı, yoksa bu olanaksız bir şey mi, bunu araştırmak gereki-. yor. Çünkü bunlardan birinin ya da ötekinin olması öyle önemsiz bir konu değil, hatta hakikate bakma açısından her şey buna bağlı. 5 Nitekim doğanın tümü hakkında bir görüş bildirmiş olanların bütün çatışmalarının kaynağı bu konu olmuştur; olur da. Çünkü hakikatten küçük bir sapma bile yolun sonunda bizi hakikatin çok çok uzağına taşır. Sözgelişi biri çok küçük bir büyüklük üzerine 10 konuşuyorsa: bu küçücük şeyin işin içine sokulması matematikte büyük sonuçlar çıkarır. Bunun nedeni şu: kaynak, olanak açısından büyüklükten daha güçlüdür, bunun için kaynaktaki küçüklük sonda büyüklüğün tümü olur. Sonsuzluk da hem bir kaynak olanağı taşıyor hem de en büyük nicelik olanağını. Dolayısıyla sonsuz bir cismin varlığı kabulünden şaşırtıcı önemde sonuç çıkması garip 15 de değil, anlamsız da. Bunun için bu konuyu baştan derinliğine ele almak-gerekiyor.
İmdi şu zorunlu: her cisim ya yalındır ya bileşik, dolayısıyla sonsuz da ya yalın ya da biledik olacaktır. Sınırlı yalın nesnelerden kurulu bileşik nesnenin sınırlı olduğu da açık, çünkü çokluk ve
(rfievaiv t& v attk&v avâyKr} TteTrepd.irfJ.dvov eıvaı tö avv6e- ao
tov, 8rjkov- rb yap İk ıreıtepaa'iJ.ivmv Kal ırkrıûet Kat
p.e-yedeı <rvy Keıpevov TtetıipavTaı Kal Ttkrjdeı nal (leyeûei" ro- <tovtov ydp ia r ıv i£ ovatv l o r i <xvyKetp.evov. kontbv ToCvvvlbeîv TtoTepov evhe^eraL r ı t& v hırkâv âıreıpov eîvaı t ö fieyeOos,
rı t o v t âbvvarov• T!poxeıpıırâpevoı hrj ıtepl to v ırpdırov t& v 25
(T&ıptarcop, o îr w arK07t&p.ev Kaı ıtepl t& v konr&v. o rı p.ev Toıvvv âvdyKrj rö <r&jxa t ö kvk\ü) <f>epop.evov TîeırepdvOat
■rrav, çk t& v 8e brjkov. el yap âıreıpov tö kvk\u> <pepâp.e-
vov [<r&pa], âıreıpoı ecrovraı aî âırö rov (te<rov eK/3
akkop.e-vaı. t&v S’ lntelp<i)V tö bıâarrjpa Snteıpov' S ıarm jfia Se key<o 30
t& v ypappL&v, ov p-rjbev İ a r ıv l£a> kafieîv .peyedos âırrofie- vov r& v ypapp&v. to v t ovv âvdyKr} âıreıpov eîvaı* t& v yap Tteırepaap.iva>v &el e o r a ı ıreTrepacrpivov. e n 8’ âeı İa r ı to v
bodeVTos p-eîÇov kafteîv, tuore Kaddıtep âpcdpdv keyoftev 372a
âtteıpav, o t l pÂyıcrros ovk İa rıv , o avrös koyos Kal Trepl tov bıaarrjuaTos' el ovv rö p-ev âıreıpov [it] l o r t bıeköeîv, aıteCpov
S’ ovros âvdyKr} tö bıâarrjpa reıpov eîvaı, ovk âv iv b i-
\ o ito Kivr}drjvaı KVKku>' rbv 8’ ovpavov âp&pLev taiKkıp crrpe- 5 <pofj.evöv, Kal tŞ> koyıp be buopıaafiev orı itrr( tiv o s t/ kv- Kk<p Klvrjo-ıs.— İ t i aıto Trenepaapevov \povov eav â<f>ekr}s Trenepao-pıivov, âvdyKr} Kal rov kourbv eîvaı ■nenepacrp.evov
Kal eyj.iv apyrjv. ei 8’ 6 \povos 6 Trj s fiabıcreats i% eı ap-
XVVy İg tiv apxr} Kal tîjs KivrjaeaiS, cucrre K a l t o v peyeûovs o 10
fîepdbiKev. 6p.aıa>s Se to v to Kal iır l t& v âkkoıv. İarrn 8r)
3 2 ır e r e p a v r a t Kal ırA.yj0eı ıcal /te7 eflet] ır eır e p a a n e v o v L Ş P ( ? ) , fo r t. E *
(crvyıe. . . . fieytdtı in ras. E ” 0-) 2 3 ia r tv E H L T : ta r a t J F M i t
om . F 2 5 rov om . E 1 2 6 <TKorovp.ev F . 2 7 roivvy] oZv F
3 8 tptpifıtvov E L : tpep6fju= vov <r£/ıa ♦ I 'S 1 3 0 SıâffTrifta Se $ :
8ı<£-tTTtjfia y a p E , İrtıp o y Se Std<rr7i/ia L r 31 ou . . . 32 ypa/tfiûv om.
L Aa/9e«v £{a> F 3 2 iv a y ıe a îo vE u t vid. (3 İ r i ] r ı_ E ',
&rel P ra n tl del] tl S VPS ' 2 7 a 1 1 Aa/Jety fulÇov F a p.4y
t-0os M 3 /x^j] o v k H L 8 ıefeA .0 e îv H 4 a v a y K a î o v H Üxeıpov
p ost ivâyıcrı pon. J F H r p o st eîvaı M S trrpepifttvov E H L S C :
vepı-tpepifüfyov J , ıtepıaTpetpi/ıevov F M 8 ■KtTteptujp.ivov xpivov iviyınj L
9 S (a 1) E L S P : om . <J> 10 Scrre] t * E 11 5e * r S ’ : SJj E L
Ttt&TtD H 85; ] 8’ 7) J