• Tidak ada hasil yang ditemukan

Ali Gevgilili - (2)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Membagikan "Ali Gevgilili - (2)"

Copied!
510
0
0

Teks penuh

(1)
(2)

TÜRKİYE'DE 1971 REJİMİ Ali GEVGİLİLİ

(3)

MİLLİYET YAYIN LTD. ŞTİ YAYINLARI M illiy e t'tö n Seçmeler Dizisi :6

o

Yayın Hakkı (Copyright) : Milliyet Yayın Ltd. Şti. o

Kapak düzeni : ismet N. İSLİMYELİ o

Birinci baskı : Nisan 1973

Bu kita p Yüksel Matbaasında dizilm iş, M ura t Matbaesında basılm ıştır.

(4)

ALİ GEVGİLİLİ

Türkiye'de

1971 rejimi

TARIM TOPLUMUNDAN SANAYİ TOPLUMUNA GEÇİŞ AŞAMASI

(5)

ÖNSÖZ

Ü

LKEMİZİN yönetimine yüzyıllardır sivil ve asker ay­ dınlar, bürokratlar ağırlık koymuşlardır. Osmanlı döneminde yapılmak istenen «değişiklikler», onlarca sajr- tanmış, onlarca uygulanmak istenmiştir. Atatürk Türkiye’­ sinde aynı durum sürmüştür. Cumhuriyet aynı kadrolar ta­ rafından kurulmuş, devrimler aynı kadrolar eliyle gerçek­ leştirilmiştir. Atatürk’ün bu değişiklikleri halk için yaptığı ve halkın egemen olacağı bir düzenin temellerini atmak istediği, her hareketinden ve her sözünden bellidir. Ne var ki bu, yapılan devrimlerle kendi kendine alınabilecek bir sonuç değildi. Ve Osmanlı döneminden kalan sosyal ve İk­ tisadî yapıda, yönetime sivil ve asker aydınlardan, bürok­ ratlardan başka ağırlığım koyabilecek bilinçli, örgütlü bir güç bulunmuyordu. O nedenle yönetim yine geleneksel güçlerin elinde kalmıştı.

1950’lerde ortaya yeni bir güç çıktı. Serbest seçimler sonunda iktidara gelen Demokrat Parti, sivil ve asker a y

(6)

ûmlara, bürokratlara değil, burjuvaziye dayanıyordu. Bü­ yük toprak sahiplerinin, kasaba■ eşrafının, sermaye çevre­ lerinin birleştiği yeni bir güç doğmuştu. Bu güç, büyük halk yığınlarının desteğini kolaylıkla sağlamıştı. Çünkü halkla yabancılaşma halinde bulunan bürokratlara karşı bir alternatif olarak ortaya çıkmıştı. Çünkü halk yığınları ile daha kolay ilişki kuruyordu. Ve yıllardır hor görülme­ ye alışmış, üstelik ekonomik ve sosyal yönden bilinçlen­ memiş, örgütlenmemiş yığınların gözünde yeni parti bir kurtarıcı olmuştu.

Ne var ki 1950 hareketi geleneksel güçlere karşı bir re­ aksiyon niteliğinde gelişti. Yüzyıllardır toplumun yöneti­ mine ağırlığını koymuş sivil - asker aydınlar, bürokratlar bir hamlede etkisiz hale getirilmek istendi. Bu mümkün değildi ve karşı tepkiler yaratmaya mahkûmdu. O tepki­ ler 27 Mayıs ihtilâlini getirdi.

İki aksiyon bir yerde dengelenebilir di. Ama bu denge de meseleyi halle yetmeyecekti. Çünkü 1960’lar Türkiye’­ sinde yeni güçler doğuyor, örgütlenmeye başlıyordu. Bu, bir yandan 1961 Anayasasının, bir yandan da ekonomik ya­ pıdaki değişikliklerin sonucuydu. Türkiye sadece tarıma bağlı olmaktan çıkmaya, sanayileşmeye başlamıştı. İki yeni güç doğuyordu: Bir yanda sanayiciler, öte yanda iş­ çiler... Birincilerin o döneme kadar sadece ticaret çevrale- ri, büyük toprak sahipleri ve kasaba eşrafı tarafından temsil edilen burjuvaziden ayrılan özellikleri ve çıkarları vardı. İşçiler ise yepyeni bir güç olarak örgütleniyor ve bilinçlenmeye başlıyordu. Böylelikle 1960’larda değişiklik istekleri daha dinamik biçimler alırken, bir yandan da yö­ netime ağırlığını koymak isteyen güçlerin sayısı artıyordu. Bu hareketlilik birtakım patlamalara yol açtı. Köklü de­ ğişiklik isteyen radikaller sabırsızlanıyor, yönetime kısa yoldan el koyma çareleri araştırıyordu. Şiddet eylemleri öyle oluştu. Radikallerin bir bölümü sivil - asker aydınla­ rın ittifakı ile, bir bölümü de halkın ayaklandırılması ile, yani ihtilâl metotları ile iktidara gelmek istediler. Ama gi­ rişimleri dayanmak istedikleri güçlerin eğilimine ters düş­

(7)

tü. Ordu gibi halk da tepeden inme metotlarının, şiddetçi eylemleri karşısına çıktı. O tür hareketlerin getirdiği so­ nuç, sivil - asker aydınların yönetime tekrar ağırlıklarını koyması oldu.

Ama yukarıda değindiğimiz gibi artık Türkiye'de yeni güçler de vardı. Bunlar, tabanlarından aldıkları kuvvetle yönetimde söz sahibi olmak isteğinde idiler.

1970’lere girerken geleneksel güçlerle yeni güçler ara­ sında başlayan kaçınılmaz mücadelenin birtakım bunalım­ lara yol açması doğaldı. 12 Mart 1971, bu bunalımlarda bir patlama noktası olmuş ve rejime «olağanüstülük» getir­ miştir.

ALİ GEVGİLİLİ, 12 Mart Muhtırası ile başlayan bu döneme «1971 Rejimi» adını vermektedir. Şimdi aynı adı taşıyan bu kitapta topladığı yazılar, Türkiye’nin yaşadığı o olağanüstü dönemi, tarihsel ve toplumsal köklerinden ayır­ madan bilimsel bir anlayışla incelemektedir. Gevgilili, olaylara bu açıdan yaklaşabildiği için, günlük etkiler altın­ da kalmamış, Türk toplumunun geçirdiği bunalımı, tarih­ sel gelişim içindeki yerine koyabilmiştir. Bu özelliğiyle Ali Gevgilili’nin «Türkiye’de 1971 Rejimi» adı altında topladığı yazılar, yaşadığımız dönemi en iyi yorumlayan belgeler de­ ğerindedir. Ve öyle sanıyoruz ki gelecek kuşaklar, 1970’ler Türkiye’sini anlayabilmekte bu kitaptan çok yararlana­ caklardır.

Ali Gevgilili, «Atatürkçü Dış Politika ve NATO VE TÜRKİYE» (Gerçek Yayınevi, 1968) ile «Türkiye’de Kapi- talizm’in Gelişmesi ve Sosyal Sınıflar» (İstanbul Üniversi­ tesi, Sosyal Siyaset Konferansları Dizisi, 1973) adlı eserle­ rini izleyen bu üçüncü kitabıyla, Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk 50 yılına ait araştırma, değerlendirme ve tezlerinin de yeni bir halkasını tamamlamış olmaktadır.

(8)

Anlattığı dönemin baş döndürücü olaylarına, şiddet ve

baskı eğilimlerine rağmen yarından umutsuz bir kitap de­

ğildir bu...

Zira Türkiye'nin, daha iyi bir gelecek için muhtaç ol­

duğu herşey, yine bu dinamik gelişimin arasından boy

atıyor.

Ali Gevgilili’nin kitabı, böyle bir geleceğin müjdecisidir.

Abdi İ DEKÇÎ

(9)

İÇ İN D E K İL E R

ÖNSÖZ SUNUŞ

1969/DEĞİŞİM EŞİĞİNDE TÜRK TOPLUMU TÜRKİYE ÜSTÜNE

1. Türkiye’de Kalkınma Reçeteleri

2. Türk Halk 'Yığınlarının Tarihsel Tercihleri 3. Türk Sanayiinin Aştığı Yol

4. Türk Kırları Altüst Oluyor 5. Kentlerde Beliren Yeni Ölçüler 6. 1970 Yaklaşırken AP’yi Bekleyen

Dar Boğazlar

7. Değişim Eşiğinde Stratejik Soranlar 8. Büyük Burjuvazi Bölünüşün Eşiğinde 9. Topluma Yayılan Kan Lekeleri 10. İhtilâl, Darbe ve Sosyal Gerçekler 11. Bürokrasi, Refahtan Pay İstiyor 1970/PATLAYAN TOPLUMSAL YAPI TOŞ GELDİN 1970

1. Cumhuriyet Türkiye’sinde Küçük Burjuva Radikalizminin Elli Yılı ve Tarihsel Parti 2. Ne Üstten Yönetim, Ne de Faşizm, Türkiye

Gerçeklerine Uyan, Çıkar Bir Yoldur 3. Sermaye Yoğunlaşması, Tekelleşme Ye

Sanayi Burjuvazisinin Yeni Sorunları 4. AP’deki Çatlama: Büyük Burjuvazi ile

Anadolu Burjuvazisi Arasındaki Çelişkiler 5. 1970 Türkiye’sini Kaplayan Memur ve

Gençlik Eylemlerinin Kökü Ekonomiktir 6. Rantiye Tabakalar Muhalefet Saflarında 7. Türkiye’nin Büyük Metropolü İstanbul’da

İşçi Sınıfı Eyleme İtiliyor

8. Yaklaşan Bunalımın İç ve Dış Koşullan 9. ABD Yörüngesinden AET’ye Kayan

Türkiye, Devalüasyonu Göze Alıyor 10. Kaos Yaklaşırken

1971/TÜRKİYE’DE GEÇİŞ DÜZENİ: «1971 REJİMİ»

«DÜNLE BERABER GİTTİ DÜNÜN SÖZLERİ...»

12 MART ÖNCESİ

1. Keskinleşen Çelişkiler, Bunalımı Yoğunlaştırıyor

2. Liberal Parti AP ve Sosyalist Parti TİP’in Onuncu Yılında Türkiye

7 13 15 17 19 21 26 89 33 35 38 41 46 49 52 55 57 61 74 99 108 117 122 125 135 142 154 167 169

175

192

(10)

3. Sorumsuz Kalmak Mümkün Değil 201 4. Türkiye’de Ekonomik ve Politik Yapı 205

12 MART SONRASI

5. 12 Mart Muhtırası, Önümüzdeki Sorunlar 229 6. 1971 Rejimi’nin «Partilcrüstü» İlk

Hükümeti ve Sosyal Güçler Dengesi 233 7. Çağdaş Dünya Gerçekleri Ve Türkiye 251

8. 1971 Rejimi Sörtleşiyor Î65

9. Sancılı Dönem, İşçi Sınıfı ve TİP’in

Kapatılışı 273

10. İktisadî Durum ve Reformlar Tartışılırken

Ekonomik Bunalım Büyüyor 293

11. Küçük Burjuvazi ile Kapitalizmin Prog­ ramının Çatışması İktidar Boşluğu

Doğuruyor 313

12. Radikal Olan On Birler’in Düşüşü ve

«İkinci Erim» 336

13. 1971 Türkiye’sinin Tarih Dersleri 345 1972/TÜRK KAPİTALİZMİ YENİ HEDEFLER

SEÇİYOR 349

BU ÇAĞDA YAŞAMAK GÜZEL ŞEY 1. Çelişkili Bir Ortam :

«İdamlar» ve «Reformlar» 355

2. Sertlikle Yumuşama Arasındaki Çelişkinin Sonu: «İkinci Erim» Çekiliyor 372 3. CHP’deki İktidar Değişikliği: «İsmet

Paşa»nın Yerine Sivil Ecevit Lider Oluyor 382 4. Sistem Kendine Yakın Hükümeti Getiri­

yor: Melen Başbakan 395

5. Kapitalizmin Yeni Stratejisi «Üçüncü Plan» 402 6. AP ve CHP Olağanüstü Rejime

Karşı Yan Yana Gelmeye Başlıyor İ23 1973/DEMOKRATİK ÖZLEMLERİ KABARAN

TOPLUM 445

BUNALIM ÇAĞLARI BÜYÜK ANLARDIR

1. Dünyaya Yayılan Bunalım Orta Doğu ve

Türkiye’yi Öne Çıkarıyor 451

2. Rejimde Bir Dönüm Noktası: Cumhur

-Başkanı Secimi Mücadelesi 458

3. 1971 Reiimi’nin Aşamaları ve

Sonun Başlangıcı 469

4. Cumhuriyetin Ellinci Yılında 1971

Rejimi’nin Ders ve Sorunları 487

(11)

SUNUŞ

G

EN ELLİKLE her yazar ve

her yazı kendi çağının belirli bir oranda tanığıdır. Yaşadığımız ân, aynı

zamanda

tarih’m

de kendisidir.

«Günlük»

başlığıyla 1969, 1970, 1971, 1972 ve 1973 yıllarında

Milliyet

gazetesinde çıkan yazılar da, Türk toplumunun önemli bir dönüşüm anma ilişkin günlük gözlem ve

tanıklık görevini gerçekleştirmeye çal'sıyorlardı.

Onlar:, ilk yayınlandıkları biçimlere hiç dokunmaksızın bir araya getirmek ancak bir belgeleme olabilirdi. Oysa,

yaşanan an içinde anlaşılabilen ama

aradan geçen süre içinde bazen eklentilerle açıklanmayı gerektiren şeyler olur her yazıda. Hâlâ içinde bulunulan bir dönemin daha uzun sürede de anlaşılabilmesini sağlayacak

(12)

ekleri yapmak bu nedenle daha gerçekçi bir davranış olacaktı. Ne var ki, anlaşılırlığt sağ­ lama amacını güden belirli ekler dışında her yazı ilk yayınlandığı andaki genel çizgisini ay­ nen koruyor. Yapılan şey ancak çağa tanıklığı bütünlemeye çalışmaktan ibaret...

Yazar, varlığını borçlu olduğu Türk

toplumcu düşüncesine şükranını dile getirirken, Abdi tpekçi’ye de kişisel teşekkür borcunu belirtmeyi görev sayar.

Bu yazılar

Emel’/, Elif’/, Aslı’sı, Halil’/y/e

yaşadığımız anın Türk insanına adanmışlardır.

(13)

1969

^Değişim

Eşiğinde

(14)

TÜRKİYE ÜSTÜNE 1

TÜRKİYE’DE KALKINMA REÇETELERİ 2

TÜRK HALK YIĞINLARININ TARİHSEL TERCİHLERİ

3

TÜRK SANAYİİNİN AŞTIĞI YOL... 4

TÜRK KIRLARI ALTÜST OLUYOR 5

KENTLERDE BELİREN YENİ GÜÇLER 6

1970 YAKLAŞIRKEN AP’Yİ BEKLEYEN DAR BOĞAZLAR

7

DEĞİŞİM EŞİĞİNDE STRATEJİK SORUNLAR...

8

BÜYÜK BURJUVAZİ BÖLÜNÜŞÜN EŞİĞİNDE...

9

TOPLUMA YAYILAN KAN LEKELERİ

10

İHTİLÂL, DARBE ve SOSYAL GERÇEKLER

11

(15)

TÜRKİYE ÜSTÜNE

A

KIP GİDEN yıllarla birlikte Türkiye yeni bir biçim almaktadır. Geride bir İmpara­ torluğun artıklarını bırakan Anadolu İhtilâ­ li, inanılmaz güçlükle bir araya getirilebilen bir kaç yüz biner liralık bütçelerle yola koyula­ bilmişti. Cumhuriyetimiz bugün milyarlık kay­ naklara sahiptir. 1920'lerin parçalanan Ana­ dolu’sunda belki de ilk sanayileşme hareketi, askerî zorunluklaruı üriinii olan derme çatma harp sanayiirnizdi. 1970’ler Türkiye’si, artık iğneyi bile dışarıdan getirmek zorunda olan bir ülke değildir.

Ne var ki, madalyonun bu güzel yüzüne karşılık, öteki yüzünde acı bazı başka ekono­ mik gerçekler daha yatıyor. Türkiye çoğu az gelişmiş ülkenin aksim, kendisine belirli bir büyüklük sağlayan geçmişinin sayesinde, he­ men her alanda gerekli insan kadrolarına sa­ hiptir. Ama bu kadroların önemlice bir bölü­ mü bugün ya Türkiye’de gereksiz işlerde

(16)

ya da yurt dışında başkalarının hizmetinde çalışmaktadır.

Kendi yetişmiş kadrolarını kullanama­ yan Türkiye, iyi yararlanılsa aydınlık bir ge­ lecek yaratacak güçte olan kıt ulusal kaynak­ larım da tümüyle harekete geçilememektedir. Topluma dinamik bir güç katarak Türkiye’nin demokratikleşmesine de yardım edecek olan reformlar, uzun yıllar, hep planların toz­ lu sayfalarında durmuştur. Kaynaklarımızın kalkınma yolunda daha âdil ve hızk olarak kullanılmasını sağlayacak vergi, idare reform­ ları, toplumsal yapımızda az gelişmişlik çem­ berini kıracak düzen yemlenmeleri hâlâ ger­ çekleştirileceği günleri bekliyor.

Bunlara, nice bahtsız deneylerden sonra önemi anlaşılan sanayileşme hareketimizin, sakıncalarını artık herkesin bildiği montajcı­ lıktan kurtarılmasından, sanayi ürünlerimize dünyada pazarlar bulunmasına kadar sayısız sorun eklenebilir. Daha iyi bir Türkiye için özlediğimiz her şey, sonunda, ekonomik so­ runlara bilgiyle, anayışla bilinçle eğilip eği-lemediğimize gelip dayanmaktadır.

Hızla X X I. yüzyıla doğru yarışan dün­ yamızda, Türkiye’nin de e b e t bir yeri var ve olacaktır da... Türk toplumuna, o n u n sorunlarına ve gerçeklerine göstereceğimiz

il­

gi

geleceğimizin de en gerçek teminatıdır.

(17)

TÜRKİYE'DE KALKINMA REÇETELERİ

1

I ÜRKİYE iki yüz y ıld ır kalkınmak için çabalayan b ir ü lkedir. Bütün bu ta rih boyunca, özellikle hareketli dö­ nem lerde bol bol kalkınma reçeteleri öne sürülm üş ama h iç b ir zaman kalkınmanın öz’üne e riş ile m e m iş tir. Ala­ franga Prens Sabahattin’in «teşebbüsü şahsî» ve «ademi m erkeziyetçilik» reçetesinden, büyük m illiy e tç i Ziya Gö- k a lp ’in Kızıl Eima’sına kadar bütün reçetelerin belirgin ö zelliğ i, tüm üyle yoğun ideolojik damgalar ta şım a la rıd ır. B ilim se l gerçekler yerine, b ilim sel kılığına büründürül­ m üş ide olo jik seçim lere yaslanan kalkınma düşleri, 1945 ferde açılan çok p a rtili dönemle b irlik te , sıradan p o liti­ kacıların dem agojik reçeteleriyle yeni çe şitle m e ler elde e tm iş tir. Ama bu reçeteler iki yüzyıl sonra Türkiye’yi b ir daha iflâsın, ekonom ik bunalım ların kucağına a tm ış tır, ancak...

«Biz ik tis a t bilm iyorduk» sözünü acıyla kullanan İs­ m et İnönü, bu çıkmaz yolun özündeki gerçeği açıkça or­ taya koyar... Ekonominin yasaları, renkli düşlerin öte­ sinde işler. B e lirli b ir tarihsel geçm işin üstünde yükse­ len toplum lar, ancak, kendi g eçm işleriyle geleceklerini uyum lu b ir biçim de bütünleştiren o b je k tif koşulların de­

19

(18)

TÜRKİYE’DE 1971 REJIMÎ

ğ erle n dirilm esiyle çıkar yollara kavuşabilirler. Bu çıkar y o lla r ile dış dünyanın koşullarını dengeleyebilen b ir ik­ tis a t politikası, a rtık düşlerin kölesi olmaktan kurtulur.

Türkiye’de

1

960’larla

düzen

ta rtışm a la rın ın başlayışı aslında bu b ilincin sonucudur. A ydınlarım ız ilk olarak Türk sosyo/ekonom ik yapısının kendine özgü d inam ikleri­ ni araştırm akta, bunların ne yönde kullanılarak Türkiye- nin çağına uzanan b ir sıçrama yapabileceğini bulmaya çalışm aktadırlar. Bunlar elbette sa lt yüzeyi gören bakış­ larla gerçekleşebilecek şeyler değildir. İthalâtın neden a rttığ ı, ihracatın ne için yerinde saydığı, sanayileşmenin neye hep tüketim e yöneldiği sorunları kadar, bütün bun­ lara yalnız m illiy e tç ilik te n güç alan b ir karşı tepkiye da­ yanılarak çözüm ler bulunup bulunamayacağı sorunu da

önem ta şır,

düzen

ta rtışm alarında...

Tarihsel b irikim in değerlendirilm esi,

milliyetçi

tep­ kisine güvenilen güçlerin, halkın hele geniş emekçi y ı­ ğ ın larının yapı ve düzen d eğ işiklikle rin e a k tif olarak ka­ tılış ın ı sağlamadıkça Türkiye'ye yenileşm eyi ve köklü re­ fo rm la rı getirem eyeceğini göste rir, bize... Dünya ve Türk tarihinde yaşanan deneyler,

milliyetçi küçük burju*

vazi'nin

iktidarının,

yığınlara

sırtını döndüğü takdirde,

örneğin dönüm başına tahıl ve rim in i arttırm aya yetip yetm eyeceği, dışa bağlı ekonom iyi tek başına yeni bir rotaya ç e v irtip çevirtem eyeceği, kaynakların kullanım ını d e ğ iş tirip değiştirem eyeceği gibi ekonom ik bakımdan önem li sorulan cevaplandırmaya yö ne ltece ktir. Yapı deği­ ş ik lik le ri ancak toplum un ortak çıkarları bulunan kesim ­ leri arasında organik b ir bütünlenişe, kenetlenişe, ittifa ­ ka varmakla gerçekleşebilir. Böyie b ir bütünlenişin b ilinci ve ortam ı gerçekleşmeden tek yanlı b ir sıçrama reçete­

sine bel bağlamak, Türk tarihinde az olmayan düşlere bir ye nisini eklem ekten başka sonuç vermez e lb e tte ... Yazık ki, 1960’lar sonunda özellikle

küçük burjuvazi

bu dersi al­ m ış değildi, henüz... (12 ağustos 1969)

(19)

TÜRK HALK YIĞINLARININ TARİHSEL

TERCİHLERİ

2

I

TÜRK HALKI NEYİ SEÇİYOR?

1

2

EKİM 1969’DA, Türkiye'de ekonom ik ve belki de siyasal bakımdan önem li sonuçlar doğurabilecek b ir se­

çim vardı.

Toplum ve 50 y ıllık Türk D evrim i, y irm i beş y ılın ı alan çok p a rtili dönem’ in olduğu kadar, 1923'ten bu yana izle­

nen ekonomik siyasetin de fa tu ra la rıyle hesaplaşacaktı, y i­ ne... Kalkınmak, daha dem okratik ve daha m utlu b ir Tür­ kiye yaratm ak için iki yüz y ıld ır için için kaynayan ülke ar­ tık b e lirli yol kavşaklarındadır.

Bir kere, belki de aynı özlem leri çe k tik le ri halde, Türk halk yığın la rın ın büyük b ir bölümü ile aydın ve özellikle bürokrat katlar arasında kapatılamayan b ir boşluk vardır. Bu boşlukta, halka, eğemen s ın ıfla rın kendisininm iş gibi b e n im se ttire b ild ikle ri aldatıcı kavramlar ile bunlardan çok başka b ir şey olan Anadolu yığın la rın ın çağlar bo­ yunca sürüp giden gerçekçi ve o ölçüde de boyun eğ­ mez k iş ilik le rin in , rasyonel, maddî ve filozofça olan dün­ ya görüşlerinin aydınlarca b irib irin e ka rıştırılm asın ın hiç kuşkusuz büyük rolü olm uştur. Hoşgörüsüz b ir bü­ rokrat bakışı, halkta ancak b ilg isizliğ in ve kabalığın yü­ zeydeki izleriyle ka rşılaşm ıştır.

(20)

TÜRKİYE’DE 1971 REJİMİ

20. yüzyılın çok geri b ırakılm ış, yoksul ü lkeleriyle Anadolu halklarını, gerçekte hiç b ir şeyi açıklamaya yet­ meyen basit is ta tis tik le r ya da şemalarla ka rş ıla ş tırıp aynı gelişm e düzeyine sokan eğilim ler, Türk halkını üs­ tün kılan iç dinam ikleri hiç b ir zaman sezinleyem em işler- d ir. Oysa ta rih i boyunca Türk insanı b ir yandan toplum m utluluğunun üstün tutulduğu düzenleri yaratırken, öte yandan da, bu düzene özgür ve a k tif b ir kim likle k a tılı­ şın yo lla rın ı aram ıştır. Osmanlı İm paratorluğunun çöküş yılla rın ın , biraz da Anadolu halk hareketlerinin ta rih i olu­ şu boşuna değildir.

M ülkiyeti kamuya a it olan Osmanlı tarım sal toprak­ ları ile b irlik te genellikle bütün üretim araçları ve yöne­ tim mekanizması üstünde de b ir egemen s ın ıf gibi ta­ sa rruf ye tkisin i kullanan asker ve s iv il bürokrasi (bu ni­ te liğ iy le ) çoğu zaman halk karşısında Batı'da burjuvazi­ nin ta şıdığı çelişm eleri de yü kle nm iştir. XVI. yüzyıldan itibaren gelişm eye başlayan tic a re t ve toprak burjuvazi­ si ile bürokratik mekanizma arasındaki bütünleşme, Ce- lâ lî isyanları ve benzeri olaylarla, bu çelişm eleri daha da ke s k in le ş tirm iş tir.

Türk D evrim ini eşraf ile b irlik te yürüten cum huriyet kadroları da en azından köklü b ir toprak reform u ile g i­ derem em işlerdir, bu uzlaşmaz ç e liş m e le ri... Burjuvazi - bürokrasi bütünleşm esi, burjuvazinin doğrudan doğruya yönetim e el koymaya ç a lıştığ ı 1945 sonrasının demokra­ si serüvenlerinde halkı, sürekli olarak, ta rih î bürokrasi karşısında dem okratik haklarını geliştire n yarı liberal, yarı «ademi m erkeziyetçi» siyasal akım ların yanına it­ m iş tir. Aydın ve bürokrat kadrolar, halkın «bilinçsiz» olduğu için değil, kendilerinin ya ra ttığı ve halkçı eylem ­ lerle o, güne kadar ortadan kaldıram adıkları uzlaşmaz çe lişm ele r karşısında «çok bilinçli» olarak ka pita list p artilere oy verm ek zorunda b ırakıld ığ ını sezinleyeme- dikçe, bu «itme» de önlenem eyecektir.

(21)

TÜRKİYE’DE 1971 REJİMÎ

Geciken reform lar, çetin İktisa dî kararlar dolayısıy- 1e büsbütün önem lileşen 1970’lerdeki dönem için dc o yüz­ dendir ki halk oyu'nu yine AP'ye ve re cektir. 1969 se­ ç im le rin de Ortanın solu'nu benim seyenler CHP'ye sosya­ lizm i isteyenler mutlaka TİP’e atacaklardı, o yla rın ı... Ama korkulur ki, Türk halkının « s e ç im in d e k i dünya gö­ rüşünün, ona yön veren dinam iklerin bilincine varılm ası

1969 seçim lerine rağmen çoğu orta s ın ıf aydınlar için ko­ lay olm ayacaktır.

(11 ekim 1969)

II

1969 EKİM SEÇİMİNİN DERSLERİ

TÜRK HALKI tarihsel gelişm e doğrultusunu 12 ekim 1969 seçim lerinde b ir daha beliren te rc ih le riy le , hiç b ir yanılgıya yer verm eyecek tarzda ortaya koyar, ger­ çekten... Y ü zyılla rd ır kendi bağımsız k iş iliğ in i g eliştirm e ve bütünselliğini elde etme çabasındaki Anadolu insan­

ları b ir kez daha, 1945’ten bu yana ülkede geleneksel çerçeveyi parçalamakta olan ekonom ik ve siyasal eylem lehine kullanırlar, o y la rın ı... Özel b ir durumu bulunan TİP dışında, 1969 seçim i siyasal platform da genel b ir

ayıklama

ya da

tasfiye

n ite liğ in i taşıyordu.

27 M ayıs'tan sonra olup b itenleri sözgelişi b ir Ba- yar ya da M enderes etkenine bağlayan bazı A ta tü rk dev­ rim c ile rin in g örüşle ri, 1969 seçim lerinde Bayar’ın AP’ye açıkça karşı çıkm asıyle ilginç b ir deneyden geçm iştir. Seçimde eski DP’li Bayar’ın m utlak desteğine sahip ol­ duğu halde YTP’nin uğradığı ye nilgi, Bayar efsanesiyle b irlik te , halkın seçim inin duygusal, bilinçsiz ya da irras­ yonel m otivlere dayandığı tezinin de iflâsı olm uştur.

23

(22)

TÜRKİYE’DE 1971 REJİMİ

Y irm i beş y ıld ır DP ya da AP gibi adlar taşıyan par­ tile rin ötesinde, Türkiye'nin genel b ir tarihsel gelişim çizgisi izlediğinin son b ir belgelenişidir, seçim sonuçla­ r ı... İm paratorlukta ve giderek C um huriyette, bazı üretim araçları ve yönetim mekanizması üstünde uzun süre ege­ men b ir s ın ıf gibi ta sarruf ye tk is in i kullanarak, toprak ve tic a re t burjuvazisinin gelişim y o lla rın ı açan bürokratik mekanizmanın tarihsel itm esi karşısında

halk yığınla­

1945 sonrasının siyasal eylem ini, kendilerini daha öz­ gür b ir biçim de g e liştire b ile ce k te k yol olarak görmüş­ lerdi. Bu, 1960’lar ortasında AP lideri olan Süleyman D em irel'in «ekspansiyonist» dediği, geleneksel s ın ırla rın ötesine çıkan «genişletici» b ir ik tis a t siyaseti izleyen; bürokrasinin gücünü gerile tirke n, aydınlar değil ama halk bakımından dem okratik hakları geliştire n b ir eylem ­ dir. Aynı köklü nedenler, b ir bakıma Fransız D e vrim i’nde de, soylular karşısında yükselen burjuvaziyi siyasal özgür­

lükler için destekleyen Fransa'nın çalışan s ın ıfla rın ın se­ çim inde de yatmaktaydı.

1970’lere kadar yalnızca egemen s ın ıfla rın çıkarlarını korur ve g e liş tirir gibi görünen AP/DP gelişim inin ger­ çek ekonom ik toplum sal ve siyasal karakterini ortaya

koymada, 1960’ların sözde sol analizlerinin çoğunun yetersiz kaldığım anlatır her şey... Bu analizlerin tem el yanılgısı, halkın AP’yi som ut çıkarları, özgürlük ve kal­ kınma iste kle ri için değil, uyanmamış ve b ilinçsiz oldu­ ğu için seçtiği varsayım ında yatm aktadır. Oysa, toplum ve ta rih böyle rasyonel olmayan m otivlerle asla işlemez: Daima gerçekçi, sağduyulu olan Anadolu insanı ken­ d ile rin i ç ile li b ir kadere mahkûm eden ta rih in m irası sa­ yısız e ksikliklerine rağmen günün var olan koşulların­ da başka hiç b ir yolun, maddî durum larını g eliştirm ekte ş im d ilik « seçtikleri yol» kadar güvenli olm adığını çok îyi kavramaktaydı, 1945’ten b eri...

(23)

TÜRKİYE’DE 1971 REJİMİ

Yarın bakımından, AP’nin bütün açmazları da, aslın­ da, bu seçim in içinde toplanır, zaten... Halk, iktidar göre­ viyle b irlik te , öncelikle kendi durumunu g eliştirm e ve — aydınları değil — kendisinin özgürlüklerini a rttırm a görevini de verm ektedir, AP'ye... AP'nin çıkarlarını ko­ rumak istediği egemen s ın ıfla r ile oylarını aldığı halk yığınları arasındaki uzlaşmaz çe lişm ele r ise bu ortamda yarattığı ekonom ik ve sosyal faturalarla, m üthiş b ir ik i­ liğin, dualizm 'in kaynağı o lurlar. Bu ik ilik ya AP’nin gerçek b ir halk partisine dönüşmesini ya da halkın b e lir­ li b ir dem okratlaşma sürecinden sonra kendi iktidarının yo lla rın ı aramasını gerektirece ktir.

Tarihin yeni b ir hız aldığı bu kesitte, bütün eylem­ ler Türk halkının özgürlükler yolunda olan bu genel ge­ lişim ini kavradığı ve onunla özdeşleşebildiği ölçüde an­ cak halkçı, devrim ci ya da toplum cu o la b ilird i, öyleyse...

(14 ekim 1969)

(24)

TÜRK SANAYİİNİN AŞTIĞI YOL...

3

I

SANAYİSİZ

TÜRKİYE’DEN 1970’LERE

G e n ç TÜRK DEVLETİ 1923’te kurulduğu zaman, sana­ yi adına elinde bulunan, hiç denecek kadar az b ir v a rlık tı. 1923’te sanayi işyerlerinin sayısı gerçi 386’yı buluyor­ du ama, bunların hemen tümü el emeği ya da ilkel tez­ gâhlarla çalışan cüce kuruluşlardı. Birinci Dünya Savaşı başlarında 13 bin olan işçi ve usta sayısı, 1921'de ancak 76 bin kişi olarak görünüyordu. C um huriyet yalnız y ık ıl­ m ış b ir y u rt değil, ta rım ın ötesine geçmemiş b ir geri ekonom iyle de karşı karşıyaydı.

Lozan’da kapitülasyonların kaldırılm ası için öylesine uğraşm ış olan genç ülkenin, yabancı sermayenin Osman­ lIları çöküntüye götüren acı anıları capcanlı dururken, örnek olarak, k ib rit ve çakmak imal ve satış te kelini b ir Am erikan şirke tine ya da is p irto ve alkollü içki imal te kelini b ir Polonya firm asına bırakmak zorunda kalışı anlamlı ve düşündürücüdür. Tarımcı b ir ülke olarak geri b ıra k tırılm ış Türkiye'nin, uzun y ılla r, «Toplu iğne bile ya­ pamıyoruz» sözünün acısını çektiği hatırlanm alıdır.

1970'lerde e llinci yılın a ulaşan Türk devrim i, o güne gö­ re, hiç kuşkusuz çok önem li b ir yol a lm ış tır. 1968 sonun­ da ta rım ın m illî g e lir içindeki 23,8 m ilyar lira lık payına

26

(25)

TÜRKİYE’DE 1971 REJİMİ

ka rşılık, sanayi de 14,1 m ilyar lira lık b ir v a rlık göste rir. Sanayi işçisi sayısı ise m ilyonları aşar.

Türkiye’de 1929 Buhranı’na kadar süren ithalâtın serbestçe, bol ve ucuz olarak yapılabildiği dönemde ulu­ sal sanayi hiç gelişm e olanağı bulam am ıştır. Bu durum 1929'dan sonra devletçi sanayileşmeyi ve güm rük koru­ m asını ka çım lm a zlaştırm ıştır. 1929’da 250 m ilyon lirayı aşmış olan ithalât, ulusal sanayiin yeni güm rük ta rife kanunu ile destek altına alınm asıyle b irlik te gerilem eye başlıyor ve 1939’da 120 m ilyon liranın altına düşüyordu. Devlet, ayrıca, yabancı sermayeye ve rilen tekel im tiyaz­ larını geri alm ış, sanayiin kurulm asına öncülük etm iş ve ülkede ilk kıpırdanışları sa ğlam ıştır, bu dönemde.

Türk Sanayiinin daha sonraki ta rih i de, 1946, 1950, 1954 ya da 1958 gibi ithalâtın kolaylaştığı ya da güçleş­ tiğ i dönemeç noktalarında, bu eğilim e paralel b ir geli­ şim g österir. Serbest ith a lâ t yapılamayan dönem ler­ de derhal darlığı görülen maddeleri üretm eye başlayan sanayi, ithal yoiuyle ağır b ir dış rekabet altında b ıra kıl­ dığı dönem lerde ise daima yıkım a uğrar.

Ancak planlama ve ulusal sanayii yüksek güm rük ta rife le riy le koruma b ilincin in y e rle ş tiğ i 1960 sonrasında Türk sanayii hızla gelişebilm ek olanağını bulab ilm iştir. Öyle ki, İstanbul Sanayi Odası 1970’ler başında en bü­ yük 100 sanayici firm anın toplam öz kaynaklarının 5 m il­ yar liraya yaklaştığını, ciro larının 10,5 m ilyar lirayı aş­ tığ ın ı ve yüz kuruluşun tek başına 94 bin kişiye iş sağ­ ladığını a rtık kendiliğinden güvenle açıklayabiliyordu. Sanayiin bu güvene ulaşabilm esi bile tek başına önem li

b ir olaydı, yeni Türkiye İçin...

(28 ağustos 1969)

(26)

TÜRKİYE’DE 1971 REJİMİ

ÖRNEK MÜTEŞEBBİS GAZİ’DEN 1970’LERE

DOĞAN AVCIOĞLU’nun, «örnek m üteşebbis» diye n i­ te le d iğ i A tatürk'ün Türkiye’de g iriş tiğ i ilk y a tırım ın bira fabrikası oluşu, tarihsel b ir anlam ta şır. Bütün geri bı­ rakılm ış ülkelerde, eğer ulusal kaynakları yeniden dü­ zenleyerek yapısal d evrim lerle toplum gerçekten sana­ yileşm e yönünde harekete geçirilem em işse, varolan ge­ ri koşullarda serpilm e potansiyeli bulunan te k alan tü ­ ketim sanayileridir. Türk sanayiinin 50 y ıllık gelişim i ve yapısı aslında C um huriyet’in ilk kadrosunun dayandığı köklerin ve seçim lerin kaçınılm az b ir ürünüdür.

Gazi’nin hayata gözlerini kapadığı 1938’de, arada 1929 Dünya Bunalım ı’nın da e tkisiyle g iriş ile n devlet ka­ pitalizm ine rağmen Türk sanayiinin 7,6 m ilya rlık m illî ge­ lir içindeki payı ancak 685 m ilyon lira o la b ilm iş tir. (Prof. H. Kazgan’ın hesabı, 1948 fiy a tla rıy le ). Bununla b irlik te , g enellikle tü ketim dallarında gelişen sanayiin m illî g e lir­ deki payı, yabancı sermayenin daha T ürkiye’ye girm edi­ ği 1950 - 1952 döneminde % 12’ye kadar yükselir, giderek... 1970’ler yaklaşırken, sanayi m illî g elirin % 18’ini sağ lam aktadır. 1968/1972 y ılla rın ı kapsayan İkinci Beş Y ıllık Plan döneminde, gayri safi m illî hâsılada istenen 34,3 m ilya r lira lık a rtışın te k başına % 38,6’sım , im alât sana­ y iin in yaratm ası bekleniyordu, a rtık ...

50 yılda sanayileşmenin net sonucu, Türkiye’nin yap­ tığ ı tü ketim malı ithalâtının % 5'in altına düşmüş olm ası­ d ır. C um huriyetin ta rih sel gelişm e çizgisi Türkiye’ye % 75’i tü ketim m alı, % 15’i ham ve işlenm iş madde* % 10'u ise üretim araçları üreten b ir sanayi v e rm iş tir. El­ li y ıllık C um huriyet Türkiyesi'nin b ir ta rım to piu m u ’ndan

sanayi

to plu m u ’na dönüşüm eşiğinde olduğunu belgeleyen bu büyük olay, aynı zamanda, Türkiye’nin yaşayacağı bu­ nalım ların da tem el nedeni o la caktır...

(18 eylül 1969)

I!

(27)

TÜRK KIRLARI ALTÜST OLUYOR

4

1

TOPRAKSIZLAŞİP, ÖZGÜRLEŞEN KÖYLÜ...

T

ÜRK TOPLUMUNDA yeni b ir olay olan köylülerin toprak işgalleri, 1970 başlarında, ancak askeri b irlik le rc e önlenebilecek ölçülerde ortaya çıkm ış bulunuyordu. Yüzyılları dolduran Türk toprak sorununda önemli olduğu kadar, ciddî b ir aşamadır bu... D erinlerinde ağır toplum ­ sal ve ekonom ik baskılar yatan huzursuzlukları idari te d ­ b irle rle geçiştirm e çabaları g ittik ç e daha sarp engellere çarpmakta ve yetersiz kalm aktadır. Huzursuzluklar, objek­ t i f bir biçim de değerlendirilm edikçe, bunları önlem enin giderek zorlaşması kim seyi şaşırtm am alıydı.

Türk tarım ındaki bunalım kaynaklarını, AP siyasal iktidarının M eclislerden geçirerek yasal b ir güç ka ttığı İkinci Beş Y ıllık Plan iyice açığa vurur. M illî g e li­ rin ve ihracatın en önemli bölümünü sağlayan ta rım bo­ zuk bir yapıya sahiptir. M ilyonlarca köylü geniş b ir top- raksızlaşm a olayı içinde kıvranırken; toprağın işletm e ve m ülkiyet düzeni, m iras hukukunun kötü uygulanm asının da e tk ile riy le tam b ir keşmekeş içinde yüzm ektedir. Köy­ lüle rin elindeki işletm ele rin d örtte biri (% 24.8’i), as­ lında 10 ve daha çok parçaya bölünmüş cüce topraklar yığınından ib a re ttir. 6-9 parçaya bölünen işletm eler ise.

(28)

TÜRKİYE’DE 1971 REJİMİ

Türk tarım ında ikinci d örtte b iri (%24.9) te ş k il eder­ ler. Tarımda v e rim li ve kârlı çalışmaya uygun te k par­ ça lık topraklar ise, işletm ele rin ancak % 9.6’sından iba­ re ttir.

K ırların ç e ş itli yerlerine se rp ilm iş cüce iş le tm e le r yoksul köylünün geçim ini sağlayabilm ekten g ittik ç e uzak­

laşırlar. Oysa, Türk kırsal kesim inde tam 2 m ilyon 132 bin işletm e sadece 1-50 dekar arasında toprağa sa h ip tir ve bu avuç içi kadar m ülklerin toplam ı, Türk tarım ında işlenen toprakların d örtte birine (% 24.8'i) ulaşmakta­ d ır. M illî g elirin 5,2 m ilyar lira sın ı yaratan bu işletm e­ lerde köylüler ancak yarı aç, yarı to k yaşamak zorunda­ d ırla r... Anadolu'yu örüm cek ağı gibi saran cüce iş le t­ m elerde yılda fe rt başına yalnız 485 lira düşm ektedir. Tarımdaki işletm ele rin dörtte üçünün, b ir başka deyişle, % 69’unun 1960'lardaki genel durumu budur iş te ...

Yaşama duvarının kıyılarında sürünmeye mahkûm edilen m ilyonlarca köylü karşısında, hangi belgelerle el­ de e dild ikle ri çok geniş hukuk tartışm alarına yol açan büyük topraklar kırsal kesimde a rtık baş döndürücü çe­ lişm e le r yaratırlar. İşletm elerin binde 14'ünden iba­ re t olan bin dekarı aşkın topraklarda, kendi b ild irim le ri­ ne göre bile ka pitalistleşm iş ç iftç ile rc e fe rt başına yılda 49.750 lira lık g e lir sağlıyordu. Türk tarım ında yara­ tıla n g e lirin ve işlenen toprakların onda biri, 4.323 iş le t­ menin tekelindeydi, açıkçası... Bu, bir sınıflaşm a o la yıdır. «Türkiye'de dağıtılacak toprak yoktur» sözlerinin ar­ dında gizlenen bu tablo, b ir avuç toprağı bulunmayan

m ilyonlarca mülksüz köylünün de katılm asıyle, Türkiye'­ y i yeni gelişm elere sürüklem ek eğilim indedir. Yasa d ı­ şı sayılsalar da, kendini haykıran b ir sosyo/ekonom ik dengesizliğin ürünü olan köylü hareketleri, (gerçek re­ fo rm la rla toprakta toplum cu, âdil b ir m ülkiyet ve iş le t­ me düzeni kurulm adıkça) çıkm azları daha da keskinleş­ tirm e ye adaydı, Türkiye'de... (20 kasım 1969)

(29)

TÜRKİYE’DE 1971 REJİMİ

KÖYLÜ HAREKETLERİ GELİŞİYOR

1960’LAR sonunda Türk köyünde yeni oluşum lar be­ liriyord u, artık. Sözgelişi, b ir v a k itle r Ege'li tütün ü re ti­ c is in in tekelinde olan köylü hareketleri, 1969’da Çukuro­ va'nın bereketli topraklarındaki huzursuz pamukçulara sıçram aktadır. Karadeniz’in hareketlenen fın d ık ü re tic i­ s i, Doğu Anadolu’nun topraksız köylüsü, ülkenin s o s y o / ekonom ik görüntüsünde te m e lli d e ğ işiklikle rin ipuçlarını ve rm ekted irler.

İste klerini ve özlem lerini ustalıkla d ile g etiren slo­ ganları halk sağduyusuyle bulan köylüler kurulu düzen­ den âdeta hesap sorar, sık sık. Sözgelişi, 1969 eylülün­ de Tarsus’ta yollara düşüp tarım sal düzeni p ro testo eden binlerce köylünün taşıdığı dövizler üstünde dikka t­ le durulm alıdır. Bunların altında, büyük İktisadî gerçekler yatm aktadır, çünkü:

1. Uluslararası gerçeklere göre dengelenmiş hiç­ b ir üretim plânı bulunmayan Türk ta rım ı, kesin b ir keş­ mekeş içinde yüzm ektedir. Hangi y ıl, ne kadar ürün ala­ cağını bile bilm eyen b ir ülkeyi bekleyen ise, ancak b ir ü re tim , fiy a t anarşisidir ve köylülerin ellerindeki döviz bunu som utlaştırm aktadır: «Lç kilo pamuk B ir paket sigara»

2. Topraksız köylü ya da küçük ü re tici 1960’larda ar­ tık günlük geçim ini bile sağlayamazken, ta rım kred ile rin ­ deki m ilya rlık a rtışla r da, ancak bu te s g elişim i perçin-

Iemeye yarıyordu. K ırların v a rlık lı çevrelerine giden büyük krediler, sonunda, tarım da ilkel te kno lojiyle , has­ ta lıkla , doğal felâke tlerle baş edemez duruma düşen yok­ sul üre ticin in toprağını elinden almaya yönelm ekteydi. Tarımda özellikle 1950’den sonra desteklenen

kapitalist-II

(30)

TÜRKİYE’DE 1971 REJİMİ

îeşrr,Dnin bilânçosu, köylünün dilinde, «köylüyü kurt, ban­ kayı te fe c ile r yiyor» sloganıyla özetlenir, a rtık ...

3. Kırsal bölgelerin ö zellikle rin e göre siyasal, din­ sel ya da etnik sorunlar abartılarak yörüngesinden saptı­ rılm a k istenen köylünün ekonom ik huzursuzluğu, bütiin bu engelleri aşarak 1970’lerde günden güne daha açık biçim lerde ortaya çıkıyordu. Anadolu’yu saran toprak işgalleri, m itin gle r, g ittik ç e kalabalıklaşan yürüyüşler ve pro testola r toprakta beliren k a p ita list üretim ve m ülki­ y e t iliş k ile rin in b ir sarsıntı dönemine özgü ifade şe kille ­ rid irle r.

Türkiye’de İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra azalan b ürokratik baskının yanı sıra gelişen dem okratik özgür­ lükler, Türk köylüsünü ekonom ik özgürlüğünü de arama b ilin c in in eşiğine kadar g e tirm iş ti 1960’Iarın sonlarında... Bunu anlamak ve değerini verm ek gerekiyordu.

(10 eylül 1969)

III

GELECEĞİN ÇELİŞKİLERİ...

TÜRKİYE’DE izlenen gelişm e m odeli içinde yapılan şey; sanayileşmenin ön aşamalarında, yılda % 6,5-7'lik b ir kalkınma hızının doğal olarak g ittikçe büyüttüğü ge­ lir d ilim lerinden geniş köylü yığınlarına eskisine göre biraz daha fazla ama büyük toprak sahiplerine düşene göre mutlaka çok daha adaletsiz b ir parça verilm esin­ den ibaret dem ektir. G elir bölüşümü açısından kırlarda artan g e lir dengesizlikleri ise, AP’nin köyden gelen lide­

ri D e m ire l'i 1971’Ierde elbette köyiü'nün çok daha s e rt ş i­ kâyet ve te p k ile riy le karşı karşıya bırakacaktı. Köyden gelen başbakanın kaderi, büyük ölçüde, bu çelişm eyi yok etm esine bağlı görünüyordu, hızlı b ir yapısal değişim eşi­ ğindeki Türkiye’de...

(29 kasım 1969)

(31)

KENTLERDE BELİREN YENİ GÜÇLER

5

I ÜRKİYE’DE bazı iç ve dış çevreleri te dirgin edecek kadar artan toplum sal dinamizm, kırların yanı sıra kent­ lere de ilginç biçim lerde yansıyacaktır. Tarımdaki kapi- talistleşm e, az topraklı ya da topraksız köylüleri büyük kentlere doğru iterken, işsizler ordusuna da yeni kadro­ lar katıyordu. Sanayiin em ebileceğinin çok üstüne taşan iş gücü fazlası 1970'ler yaklaştıkça Türkiye'yi ağır sorun­ larla karşı karşıya bırakm aktaydı. Düzen, ürkütüyordu.

İş ve İşçi Bulma Kurum u’nun yayınladığı is ta tis tik ­ ler, emek piyasasındaki gelişm elerin b ir tablosunu ver­ m ektedir. Şöyle ki;

@ Büyük işyerlerinde çalışanların sayısı 1969'da 1.026.881 kişiye yükselm işti. Türk toplum sal ve ekono­ m ik gelişim i açısından yeni dönemin en büyük özelliği şudur:

Türkiye'de büyük birim le r halinde üretim yapan ima­ lât sanayii, tek başına istihdam hacmini g e liş tiric i rol oy­ namaya başlam ıştı, 1960’lar sonlarında...

® İşsizlik a rttığ ı halde Türkiye'de işçile rin sosyal güvenlik sistem i içine girm eleri de hızlanmaktaydı. Ör­ neğin, Sigortalı işçi sayısı 1969 temmuzu sonunda

(32)

TÜRKİYE’DE 1971 REJİMİ

1,191.200 kişiye yükselm iş bulunuyordu. Bir y ıllık sü­ re içinde sigortalı iş ç ile r ortalama günlük g e lirle rin i de beşte b ir oranında artırarak, 29.89 liraya çıkartabilm iş- lerdi. Geniş b ir işsizler ordusuna rağmen ü cre t ve sos­ yal güvenliklerinde sağladıkları gelişm eler, işçile rin ye­ ni Türkiye’de a rtık b ir s ın ıf olarak ekonomik, siyasal ve toplum sal a ğ ırlık elde etmeye başladıklarının b ir b e lirti­ sidir.

© Sanayideki büyümeye paralel olarak, işçi sın ı­ fında da çok yönlü eylem lerin genişlem esi, Türk toplu- mundaki iç yapı değişim i bakımından gözden kaçırılm a­ ması gereken önemli b ir olgudur. Geleneksel üretim iliş k ile rin in dar çem berlerini çatlatan bu oluşum, yarının dinam ik Türkiyesi için g üve nilir ipuçlarını ve rir.

Tatlı kâr getiren spekülasyon alanlarını «cezalandırı­ cı» te d b irle r getirerek kaynakların sanayileşmeye daha büyük b ir hızla akmasını yeterince sağlayamayan siyasa! iktidarlar, işsiz ordusunun doğurduğu baskıyı, Türk işsiz yığın la rın ı y u rt dışına ihraç ederek dengelemeye çalış­ maktaydılar. Sözgelişi, sadece 1969’un ilk dokuz ayında y u rt dışına gönderilen işçi sayısı, 1968'e göre % 206 a rt­ mış ve 77.609 kişiye ulaşm ıştı. Ne var ki, yeni gidenle­ rin çoğunun uzmanlaşmış işçi olm ası, en değerli eleman­ larını kaçırmaya başlayan Türk sanayiinin geleceği bakı­ mından da başka sakıncalar yaratacaktı, a rtık ...

Takvim 1970’lere erişirken, ufukta siyasal iktidarları, sanayileşmeyi hızlandırarak, y u rt içi istihdam ı a rtırıc ı köklü d eğ işikliklere yöneltecek olaylar ve gelişm elerle dolu günler görünüyordu. Sanayileşme hızlandırıldığı oranda, toplumun önündeki yol da düzelip genişlemeye başlayacaktı.

(26 aralık 1969)

(33)

1970 YAKLAŞIRKEN AP"Yİ BEKLEYEN

DAR BOĞAZLAR

1970

'Lİ YILLARIN en önemli dönem lerinde T ü rk iy e ­ 'yi yöneten AP’nin ekonomik ve toplum sal fe lsefe si en ilg in ç ifade tarzlarını parti lideri Süleyman D em irel’in közlerinde bulur. Dem irel AP'nin geçmiş seçim lere, «kendilerine a it olmayan faturalar»la girdiğinden yakınır, sık s ık... 1969 seçim lerinin özelliği ise, AP iktidarının, doğrudan doğruya kendi sosyo/ekonom ik sistem inin ürü­ nü olan faturalarla halkın karşısına çıkm asıdır. Ama kor kulur ki, yeni faturalar, AP'li başbakanın yakındığı eski faturalardan daha da ağır olacaktır. Türkiye'nin 1970 baş­ larındaki ekonomik gündemini de belirleyen yeni sorun­ larının n ite lik le ri şöyle özetlenebilir:

• Geri b ırakılm ıştık bunalımları içindeki Türki­ ye'nin daha bir süre dış ödeme zorluklarıyle karşılaşaca­ ğı, o yüzden de dış kredilere hâlâ ihtiyaç duyduğu bir gerçektir. Ama bu konularda Plan’ı hatırlayan D em irel’in, Plan’da bunlarla b irlik te öngörülen öteki hedefleri de unutmaması gerekirdi. Büyüyen dış ödeme zorluklarının 7anı sıra AP, sosyal adaleti de sağlayacak olan vergi re­ form larından kaçınarak bütçe açıklarını 1970 başlarında

(34)

TÜRKİYE’DE 1971 KEJIMÎ

1,5-2 m ilyar liranın üstüne ta şırm ış ve sanayileşmeyi hızlandıracak büyük kamu y a tırım la rın ı zamanında ger­ çekleştirem em iş durumdaydı.

© AP iktidarı, sürünen enflasyonun, para değeri­ ni hızla düşürerek ülkeyi devalüasyon eşiğine getirm esine de yol açm ıştı. İktidarın, Türk halkının en yoksul kesim ­ lerinin önüne süreceği devalüasyon faturasının altında, Başbakanın imzası bulunacaktır, yani... K apitalist ik tis a t siyasetiyle, ağır ve zahm etli b ir sermaye b irikim i karşı­ lığında göze alınan bu fatura, toplumda var olan huzur­ suzluğa, birden çok keskin fırç a darbeleri vuracaktır.

© D em irel'in deyişiyle, «dinam izm as^m , geniş köylü yığınlarının daha iyi b ir dünya ve daha geniş de­ m okratik özgürlükler için duyduğu özlemlerden alan AP iktidarının, yoksul köylülerin önüne sürm üş olduğu fa tu ­ ra da h a fif değildir. Türk ta rım ı anarşi içindedir. V erim ­ siz, cüce işletm ele r Türk tarım ındaki patlamaların başlı­ ca nedenlerinden b iris id ir. Başbakan D em ire l’in AP’si ise, en az 150 dönümlük, m akineleşm iş ka pita list işletm ele r yaratma hedefindedir, sanayi toplumuna geçiş aşamasında­ ki Türkiye’de...

® Avuç içi kadar topraklarını da ellerinden kap­ tırm a kta olan m ilyonlarca köylüye, toplum u köklerinden değiştirecek b ir sanayileşme hareketine girişm edikçe AP iktidarı, ne ve re ce ktir acaba?

Ulusal kaynakları devrim niteliğinde halkçı b ir stra­ te jiy le yeniden düzenleyip b ir sıçramaya girişem em ek- ten, O rtak Pazar heveslerine kadar ç e ş itli alanlarda s ı­ ralanan faturalar, e tk ile rin i başka biçim lerde gösterm ek­ te gecikm eyecektir. Türkiye’de İktisadî kalkınmayı başar­ dığı ölçüde, siyasal uyanışın hızlanmasına yol açmaktay­ dı AP ik tid a rı... Siyasal iktida r ile kentlerin uyanık ke sim le ri arasındaki çe lişm eleri, AP, giderek, en ırak

(35)

I ri|< K İY I ’ I>i; 1971 r e j i m i

lürine değin doğrudan doğruya kendi seçm enlerine ve liiın halkın içine indirm ek üzereydi.

Bunun sonucu olarak, 1945'Ierden sonra demokra­ tik haklarını genişletm e yolunda baş döndürücü b ir yol alan Türk halkı karşısında, her tü rlü zorbalık ve faşizm hevesleri de sahnede görünecektir. Ne var ki, toplum ­ sal gelişim sürdürüldükçe o tü r karanlık çabalar da birgün çaresiz kalmaya başlayacaktır.

(30 eylül 1969

)

(36)

DEĞİŞİM EŞİĞİNDE STRATEJİK SORUNLAR..

7

I ÜRKİYE ile Batı Avrupa arasındaki iliş k ile r 1969’da b ir dönemeci almak üzeredir. Yeni dönemeç, 22 y ıllık bir takvim çerçevesinde. Türk ekonom isinin O rtak Pazar koşullarına geçirilm esini öngörür. Bu dram atik kararın arifesinde Türk toplum ve ekonom isinin durumunu ve s tra te jik sorunlarını büyük dikkatle incelem ek gerekir.

Şöyle ki:

1. Türk devrim inin e lli y ıllık verim i olan Türk sa­ nayii, toplumun a lt yapısını değiştirerek, ulusal kaynakları b ir sıçramaya yöneltem eyen geçm işin doğal m irasıyla, b ir h a fif tü ketim sanayii niteliğinde kalm ıştır. Y atırım m allarını yani fabrikalarını ve çoğu ilkel maddelerini dı­ şarıdan sağlayan Türk sanayiini dışa bağlılıktan kurtar­ mak, Türkiye’nin a rtık makine yapan m akineler ve ara m allar sanayii aşamasına geçirilm esine bağlıdır. Gümrük duvarlarını kaldırarak ulusal sanayii ezici b ir dış rekabe­ te açacak olan Ortak Pazar, öncelikle, Türkiye’nin derin­ lemesine sanayileşme yönünde girişeceği bütün iç dü­ zenleme çaba ve um utlarını da anlamsız ve sonunda ba­ şarısız kılab ilir.

(37)

I ORKIYE’DE 1971 REJİMİ

2. Yalnız Türkiye’nin değil, dünya ik tis a t ta rih in in geçm işi de, büyük ekonomik b irim le r ile küçük ve c ılız ekonomik b irim le r arasındaki iliş k ile rin , büyüğün, küçü­ ğü kendi pazarı ve iç sömürü alanı durumuna düşürdü­ ğünün örnekleriyle doludur. Türkiye’nin dar olan iç pa­ zarı dolayısıyle, makine yapan m akineler sanayii aşama­ sına geçmesinin dış pazarları da g erektirdiği doğrudur. Ama bu pazarlar, sanayi ötesi toplum un eşiğinde olan en üstün te k n o lo jili ülkelerde kolay bulunamaz. 1960'lardaki ekonomik düzeyiyle Türkiye, O rtak Pazar içinde ancak kendisine bırakılm ış ikinci s ın ıf sanayi alanlarında geli­ ş e bilir. Bunun sonucu ise, Türkiye’nin, Mzla gelişen bü­ yük ülkeler karşısında m utlak yoksullaşm asının daha ni­ ce y ılla r sürüp gitm esi ola bilir.

3. Ortak Pazar ülkeleri, Türkiye’nin kurduğu tü ­ ketim e dönük sanayilerle kurmak istediği ağır sanayi­ ler ve ara m allar sanayilerine, daha çok ekonom ik düze­ yi kendisiyle e ş it ya da daha aşağıda bulunan O rta Doğu Asya ve A frika ülkelerinde dış pazar sağlayabileceğini çok iyi bilm ekte d irler. Böyle b ir gelişm e stra te jis i uzun sürede Türkiye'nin Batı’ya pazar olma statüsünden çık­ ması dem ektir. 20. yüzyılda iy ilik s e v e rlik değil, ekono­ m ik gerçekçilik ve pazar savaşı çağındayız. O rtak Pazar, siyasal ve ideolojik nedenlerle kendisine katılm ak iste ­ yen Türkiye’yi, buna hazır olm adığını bildiği halde, geçiş dönemine sokmaya razıdır.

4. Ortak Pazar içindeki Türkiye'den ise ö zellikle 1970 başlarında elinde biriken dış ödeme fazlalarını ne­ rede kullanacağını bilemeyen Federal Almanya başta ol­ mak üzere tüm Batı Avrupa ekonom ileri yararlanacaktır. Osmanlı İmparatorluğunun batırılm asıyle sonuçlanan Bi­ rinci Dünya Savaşı serüveninden bu yana Hans Am ca, Orta Doğu’da İn g ilte re ’nin yerini almaya çalışm aktadır. Oysa, Arap C um huriyetlerinin sosyalist Doğu Alm anya’yı

(38)

TÜRKİYE’DE 1971 REJİMİ

tam m asıyle, Batı Alm anya’nın Orta Doğu’daki ekonomik çıkarları kısmen sarsılm ış bulunm aktadır. Dış ödeme zorlukları arttıkça Türkiye'ye açtığı kred ile r de azalmak­ ta olan Birleşik Am erika'nın yerine geçmek isteyen Hans Amca, b ir yandan artıracağı ihracat, öte yandan da ya­ bancı sermaye y a tırım la rıyle , Türkiye’nin kendisi için Or­ ta Doğu’da bir sıçrama noktası olabileceğini hesapla­ m aktadır. Fransa başkanı De Gaulle bunu bildiği için Or­ tak Pazar’da Türkiye'ye uzun süre zorluk çık a rm ış tır ve Batı Almanya bu yüzden Türkiye'nin Ortak Pazar’a geçi­ şinin öncülüğünü etm ektedir.

Bu gerçekleri böyle bilm ek ve Türkiye’nin sanayileş­ mesi yolunda kesin garantiler almadıkça, Ortak Pazar’ın ekonom ik uydusu olmakla bitecek serüvenlerden kaçın­ mak zorunluydu. Türk ekonom isinin yeni dönemecinin, aynı zamanda, sanayileşmenin yeni aşamalarına uygun b ir d eğişim ler dönemi olması da gerekirdi, 1970’lerde...

(20 eyliil 1969)

(39)

BÜYÜK BURJUVAZİ BÖLÜNÜŞÜN

EŞİĞİNDE...

8

I

YÜKSELEN S IN IF: SANAYİ BURJUVAZİSİ

Y

e

Nİ TÜRKİYE'yi iyi anlayabilmek için Türk öze! sek­

törü ya da büyük burjuvazi içinde açığa çıkan eğilimler

üstünde olanca derinliğiyle durmak gerekir.

1970’lere doğru açıkça sezilm ektedir ki, Türk özel sektörünün b ir köşesinde yükselm ek isteyen bir s ın ıf olarak sanayiciler yer alm aktadır. İkinci Dünya Savaşı­ na rağmen Türkiye’de ancak dış tica re tte dar boğazla­ rın b elirdiği, ithalâtın durakladığı dönemlerde, yaşama f ır ­ satı bulabilen Türk sanayii, plânlı kalkınma çabalarıyla b irlik te ilk olarak b ir s ü re k lilik elde etm iş bulunuyordu. Plânlar, sanayide yılda % 13'lük b ir gelişm eyi öngörmek­ te ve durum ları güçlendikçe, sanayiciler ekonomi ve to p ­ lumdaki yeni ye rlerini sağlam laştırm ak istem ekteydiler. Sanayideki güçlenme ise, gerçek değerinin üstünde tutulan para değerinin de yardım ıyle uzun y ılla r en kârlı iş olarak kalan ith a lâ t tica re tinin aleyhine oluyordu. Ucuz dövizle g etirdiği ithal m alını, k ıtlık içindeki piyasa­ larda kısa sürede yüksek kâr hadleriyle elden çıkarmaya alışm ış ith alâtçıla r, iki tem el nedenden ötürü sanayicile­

ri karşılarında bulur, a rtık ... Sanayiciler, öncelikle, ken­ d ilerinin ü re ttik le ri m alların b ir daha dışarıdan g e

(40)

TÜRKİYE’ DE 1971 REJİMİ

m eşini yasaklattırm akta; sonra da, ürünleri için gerekli ham madde ithal ihtiyacı arttıkça, dış tic a re tte ith alâtçı­ lara kalan payı azaltm aktadırlar. Gerçi bu sırada b ir ç e şit ith alât tekelinden başka şey olmayan m ontaj sanayii ba­ zı ithalâtçı sanayicilerce g e liş tirilm e k te d ir ama, sanayiin gelişm esi öteki ithalâtçıların yine de aleyhine olm akta­ dır. İthalât tic a re ti aleyhine değişen eğilim , daha büyük bir p erspektifte ise, tüm üyle toptan ve perakende tic a ­ re t kesim inin hem genel ekonomi, hem de büyük burju­ vazi içindeki sosyal gücünü sarsar. Yükselmek isteyen yeni sanayici s ın ıfı bütün geleneksel iliş k ile riy le bu eski güçleri emrine almak ister.

Uzun y ılla r tic a re t burjuvazisi’nin sözcüsü gibi çalışan Türkiye u rialar B iriiğ i, işte bu yeni eğilim in sonucunda 1969’da kendisini yoğun b ir çekişmenin içinde bulm uştur, birdenbire... Yurdun çe şitli köşelerinde yeni sanayi oda­ ları kurulurken; ithalât, ihracat, toptan ve perakende tica ­ re t gibi ç e ş itli kesim lerin te m s ilc ile rin in bulunduğu Oda­ lar B irliğ i’nin yönetim kurulları içinde sanayiciler yarı yarıya söz hakkı istemeye başlam ışlardır. Bu istek y e ri­ ne getirilm eyince de, sanayiciler ayrı bir Türkiye Sanayi Odaları B irliği kurulm ası yolunu denem işlerdir.

Ne var ki, y ılla r önce Odalar B irliğ ini kuran 5590 sa­ y ılı kanunun, (bu yasa d eğiştirilm edikçe) bütün özel sek­ törü aynı kurul içinde âdeta «hapsettiği» görülüyordu. Yılmayan sanayiciler bu kez, gerekli d eğ iş ik lik le rle kendi b irlik le rin i kurabilecekleri güne kadar sözcülüklerini yap­ mak üzere 1969 mayısında Türkiye Sanayi Odaları İşbir­ liği Teşkilâtı adlı özel örgütü yaratm ışlardır.

Sanayi burjuvazisi Türk toplumunda bağımsız bir ki­ ş ilik elde etmeye uğraşırken, Odalar B irliğ i’nin yöneti­ m ini aradan s ıy rılıp açığa çıkarıp üçüncü b ir unsur elde e tm iş tir. Ö zellikle ith alât ve montaj alanlarındaki kâr had­ leri dolayısıyle durumu sarsılan Anadolu küçük tü ccarı­

(41)

TÜRKİYE'DE 1971 REJİMİ

nın, im alâtçısının ve para değerindeki düşmeden zarar gören ihracatçının sözcülüğüne yönelen b ir grup Prof. N. Erbakan’ı öteki büyük burjuvazi kesim lerinin tepkisine rağmen 1969 m ayısının son günlerinde Odalar B irliğ i Baş­

kanlığa

getiriyordu.Kozmopolit

bünyeli,

layik ithalât kesi­

mi karşısında dinci b ir tepkiden de iyice yararlanarak, it­ halâtçı sanayici çelişm esine, böylece taşra burjuvazisi yepyeni b ir unsur eklem iş oluyordu, Türk toplum una...

İçinde bir tek sanayicinin ve büyük ithalâtçının yer almadığı Odalar B irliğ i'n in «dokuz kardeşli» yönetim ku­ rulu, ayrı çıkarları aynı yapıda b irleştirm e ye çalışan bir anlayışın kaçınılmaz iflâsıydı. Şimdi bu çıkarlar yeni Tür­ kiye'nin İktisadî iktidarını elde etm ek için kendi iç den­ gelerini arayacaklardı.

(30 mayıs 1969)

II

KIR ve KENT ÇEKİŞİYOR

TÜRKİYE’DE tarım ın, b ir başka deyişle, tarım büyük burjuvazisinin verg ile nd irilm e si sorunu, ünlü Kaldor Ra- poru’ndan sonra anlamlı bir genişlikle tartışm a konusu e dilir. Maoar a sıllı İngiliz ik tis a tç ıs ı Prof. Nicholas Kaldor, Türk tarım ında m ilyarlarca lira lık vergi kaynağı bulunduğunu ve bazı özel yollarla bunun hiç olmazsa, 1 m ilyar lirasının devlete aktarılabileceğini daha 1961'de duyurm uştu, Türk toplum una... Ne var ki, 1960’ların Tür k iye si’nde güçleri hiç de küçük olmayan Anadolu ta rım burjuvazi'si, Kaldor’u kom ünist olmakla suçlamaktan bile kaçınm am ıştı, o zaman...

Oysa ta rım ’dan alınan vergiler, devlete b ir g e lir

(42)

TÜRKİYE’DE 1971 REJİMİ

sağlamanın ötesinde, tarım burjuvazisince elde edilen fonların, ekonominin g e liş tirilm e k istenen kesim lerine (özellikle sanayie) doğru kaydırılm ası gibi, ikinci ve çok daha önemli bir rolü oynam ışlardır. 20. yüzyılın bütün «hızlı kalkınma» örneklerinin arkasında hep bu manive­ lanın işlediği görülür.

Türkiye’de de, özellikle 1930’lardan sonra, ta rım do­ laylı ve rg ile r yoiuyle kalkınmayı kendi ölçüleri içinde geniş çapta finanse e tm işti. Ancak, büyük toprak sahip­ lerinin siyasal bir güç elde e ttiğ i çok p artili dönemle b ir­ likte , tarım ın olumlu rolü de a za ltılm ıştır. Hızlı b ir sana­ yileşm eyi gerçekleştirm ek için tarımdan sağlanacak ek fonların en gerekli olduğu 1950 sonrasında ise, çark ta­ mamen tersine işletilm eye başlanm ıştır.

Gerçekten, güçlü eşrafın ve toprak sahiplerinin bas­ kısıyla bir yandan Toprak Vergisi kaldırılırken, öte yan­ dan da Arazi Vergisi hâlâ 1936 ta krirle rin e göre alınmak suretiyle, ta rım ın dolaysız ve rg ile r yoiuyle devlet bütçe­ si içindeki katılm a payı âdeta s ıfıra in d irilm iş tir. Hatta, bu kez, devlet alım larıyle tarım ın açıktan finansmanına da g irişile re k, ülkenin enflasyona sürüklenmesine de yol açılm ıştı.

1961'lerde Kaldor'un ta rım ı geniş ölçüde ve rg ile nd ir­ me tavsiyesine karşı çıkan İstanbul Ticaret Odası, 1969 ortalarında Arazi V e rg is i’nin hâlâ 35 yıl öncesinin düşük değerlerine göre alınmasını yerm ekte ve tarım sal gelir vergisinde tanınan m uaflıklara cephe almaktaydı, a rtık. Yüksek kâr hadleri bulunduğu bilinen tic a re t kesim inde­ ki vergi kayıp ve kaçaklarının g ittikçe daha çok dile do­ landığı b ir sırada öne sürülen büyük tarım sal kazançları vergilem e isteğini sanayi ise çoktandır benim semiş bu­ lunmaktaydı.

Ancak, tarım ın kalkınmaya hiç b ir kaynak sağlamadı­ ğı görüşü büsbütün doğru da değildi. Tarım, 1970’lere

(43)

fÜ RK İYE’DE 1971 REJİMİ

kadar düşük tutulan Türk parasının değeri dolayısıyle ih­ racat kanalından devlete dolaylı olarak önemli ölçüde pa­ ra b ırakm ıştır. Bir hesaba göre, bu m iktar, 1 m ilyar lira dolaylarındadır. Ne var ki, büyük, küçük ayırım ı gütme­ den bütün ta rım c ıla r üstüne yüklenen bu sistem , ihraca­

tı olumsuz yönde etkilem ekten de geri kalmıyordu.

(14 haziran 1969)

III

YAPIDAKİ ÇELİŞKİ

EKONOMİNİN yeterince gelişm ediği dönemlerde bü­ yük burjuvazi içindeki ayrı çıkarları aynı çatı altında top- layabilen özel sektörün büyük beyni Odalar Birliği'ndeki ç a tırtı, İstanbul Ticaret Odası’nın tarım ın v e rg ile n d iril­ m esini resmen istem esiyle 1970 başlarında daha da bü­ yümüş görünüyordu. Zira, Anadolu'nun davranışının özünde nasıl ithalât ve özellikle montaj sanayii alanın­ daki yüksek kâr hadlerine ve tekelleşm eye karşı b ir ç ı­ kış yatıyorsa; İstanbul’un isteğinde de, o güne kadar do­ laysız ve rg ile rin büyük ölçüde dışında bırakılan Anadolu’­ nun tarım a bağlı burjuvazisine, eşraf ve varlıklarına yö­ nelen b ir karşı tepki yer alıyordu, aslında. Sanayi burjuva­ zisi, kendi egemenliğine karşı çıkacak güçlere karşı b ir sa­ vaş eşiğindeydi, a rtık ...

Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve hatta siyasal yapı­ sını ç e ş itli yönlerde zorlayacak olan bu yeni e ğilim le r vs arayışlar, aslında, ülkenin değişen gerçeklerinin kaçınıl­ maz sonuçlarıydılar. Ekonominin egemen tepelerindeki fa rk lı çıkar gruplarının aldıkları yeni ta v ırla r olayların nedeni değil, ancak birer sonucu olarak düşünülm elidir. Ç eliş­ kileri yaratan asıl neden ise, 1970'ler başında büyük bur­ juvazinin kendi içinde çatlam ış oluşundan başka b ir

sey değildi.

(25 haziran 1969)

(44)

TOPLUMA YAYILAN KAN LEKELERİ

9

1970

’LERE doğru akıp giden Türk toplumunun üstün­ de kan lekeleri b e lirir yavaş yavaş... İttih a t ve Terakki ile toplum a yayılm ış olan tedhiş ve öldürm e salgını e lli y ıl­ lık bir durgunluktan sonra yeniden ortaya çıkm aktadır. İki ayrı tarih kesiti arasındaki ilgi çekici yakınlık, tedhiş eylem lerinin, toplum sal dinamizmin a rttığ ı dönem lere rastlam asıyle derhal kendisini belli edecektir. Kanlı gelişm elerin ipuçlarını ararken, sosyo/ekonom ik düzenin geçirdiği doğum sancılarını gözden kaçırmamak gerekir. O layları değerlendirm ek isteyenler, dış görünüm lerle ye­ tinem ezler, e lb ette...

Gerçekten, Türkiye’nin sosyo/ekonom ik yapısı, daha da doğru olarak kapitalizm öncesi ekonomi biçim le rin i yansıtan geleneksel üretim iliş k ile ri, yeni Türk toplu­ munda b e lirli bir hızla değişmeye başlar. Aslında, Av- c ıo ğ lu ’nun deyim iyle «Örnek müteşebbis» olan Gazi, da­ ha G um huriyet’in ilk yıllarında üretim tarzının hangi yön­ de değişeceğini b elirle m iş gibiydi. Hele 1929’dan sonra­ ki devlet kapitalizm i deneyinin asıl yaratıcısı olan Baş­ bakan İnönü, «En serbest zannolunan b ir sanat veya t i­ caret, m üreffeh olabilm ek için, mutlaka devletin yardı­

Referensi

Dokumen terkait

[r]

Selain tidak adanya sumber daya manusia yang memadai dan modal yang kurang, kemiskinan yang ada dalam masyarakat Karo juga disebabkan oleh adanya struktur yang salah

Dari berbagai definisi diatas, dapat diambil pengertian bahwa a) manajemen merupakan alat yang dapat membantu untuk mencapai tujuan yang telah ditetapkan

Realisasi Pendapatan Transfer sampai dengan Triwulan I Tahun 2019 telah mencapai 24 persen dari target Rp31,55 triliun yaitu Rp7,53 triliun, yang bersumber dari transfer

Benda-benda cagar budaya adalah peninggalan yang paling luhur untuk warisan bangsa, karena mengandung makna nilai dari budaya nenek moyang untuk kenangan

Menurut Garrison yang dialih bahasakan oleh Kartika Dewi (2013:224), “ Titik impas didefinisikan sebagai tingkat penjualan yang dihasilkan ketika laba perusahaan adalah

a) Kesepian ( loneliness ), yang dialami lansia pada saat meninggalnya pasangan hidup, terutama bila dirinya saat itu mengalami penurunan status kesehatan seperti menderita

Tahapan proses analisis menggunakan MDS dengan pendekatan Rap-Biopore yaitu: scoring atribut pengelolaan LRB, penentuan ordinasi dengan análisis MDS, analisis