• Tidak ada hasil yang ditemukan

Ahmet Cevizci Felsefe Sözlüğü.pdf

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Membagikan "Ahmet Cevizci Felsefe Sözlüğü.pdf"

Copied!
975
0
0

Teks penuh

(1)
(2)
(3)

Paradigm a

Felsefe SOzliigti

.

.

AHMET CEVIZCI

Paradigm a

istanbul 1999

(4)

Paradigma Felsefe

SozJaea

Ahmet Cevizci

8. Paradigms Kitab1 Felsefe Dizisi 6. Kitap

© Bu Kitab1n Ttim Yay1n Haklar1 Paradigms Yay1nlar1na Aittir. lzinsiz basJlamaz, ,.:ogaltllamaz. kopya edilemez.

Bask1 Engin Yay1nc1hk Birinci Bas1m Nisan 1996

I

Ankara Ekin Yay1nlar1 lkinci Bas1m Kas1m 1997

I

Ankara Ekin Yay1nlarJ

Geli~tirilmi~ ve Gozden Get;irilmi~ O~tincti Bas1m

~ubat 1999

I

Istanbul Paradigms Yay1nlar1

PARADtGMA YAYINLARI

Cankurtaran Mah. Seyit Hasan Sok. 1214 Sultanahmet

I

lSTANBUL

(5)

• I

Onsoz

Surekli bir sargulama. ele~tirme ve felsefe tarihi h;inde ortaya kanmu~

alan felsefi iddialarla bitip tukenmeyen bir hesapla~ma. felsefe prab-lemlerine devamh blr ,.:ozum aray1~1 olarak de~erlendirdi~imiz felsefi

du~unmenin, Turkiye•de kritik bir zihniyetin yerle~mesinde, insan1m1-z1n ele~tirel ve sorgulaytcl bir tav1r kazanmastnda, ve nihayet bu mum-bit topraklar1n her yerinde bir ha~goru artam1 ve mutabakata dayah bir

soylem formunun yerle~mesinde bnemli bir rol oynayabile~~~i at;tkttr. Bununla birlikte, felsefenin yuzy1llar1n birikimine dayanan kendine ait bir terminalajiye. kendine alt bir dile sahip bulundu~u ve soyut kav-ramlarla surdurulen bir etkinlik aldu~u da unutulmamahd1r. Felsefe kanular1 ve problemleri i~te bu terminolaji. bu dil it;erisinde i~lenir ve a. kendisinden beklenen ger,.:ek i~levi. ancak bu surec;: ya~andtktan san-ra ger,.:ekle~tirebilir.

Turkiye•de yakla~tk 7-8 yuzy1lllk bnemli bir bo~luk dbneminin ardtndan Tanzimat sonrastnda ger,.:ekle~tirilen felsefe ,.:ah~malar1, bu

ba~lamda bnem!i bir yol kat etmi~ ve ulkemizde felsefi terminolojinin

yerle~mesinde onemli bir ka tk1 sa~lam1~t1r. Yine de. entellektuel haya-t1m1za hakim alan felsefe anlay1~1n1n hemen tumuyle bir Aydtnlanma felsefesi. buytik blt;ude pozitivizm ve bir blt;ude de, poziti vizmin gudu-munde kalan bir Marksizm olmaSl: felsefeyle. insanlarl ozgurle~tirme

,.:abas1 it;inde olmak. onlar1 kendi ba~lar1na du~unebilme yoluna sok-mak yerine, ki~ileri hakim soyleme gore ~ekillendirmeye kalk1~1lmast

butun bu ,.:abalara ket vurmu~ ve hatta, zaman zaman felsefenin kav. gay1. kavram karga~as1n1 ve kordo~u~unu gizlemeye yarayan bir kal-kan, hakim soylemleri me~rula~t1rmaya yarayan bir arat; gibi gorune-bilmesine yol a,.:mt~hr.

Elinizdeki sozluk, felsefeye duyulan ihtiyactn daha da arth~l, fel-sefeye yonelik ilginin giderek yo~unla~maya ba~lad1~1 gunumuz Turki-ye•sinde, felse'fi terminalojinin oturmas1na, felsefe dilinin yerle~mesine,

felsefi du~unu~un geli~mesine elden geldi~ince katk1da bulunma yonunde ciddi bir te~ebbus ve ,.:aba olarak de~erlendirilmelidir.

Sozlu-~un ilk iki basktstntn ktsa sayllabilecek bir sure it;inde tukenmesi

du-~uncelerimi do~rular, gayretlerimi destekler nitelikte olmu~tur. Sozluk bu u,.:uncu bask1da, kendisine adeta bir sozluk daha eklenmek suretiyle. olduk,.:a geli~mi~ ve butunluk kazanm1~ bir ,.:ah~ma haline geldi. Bu bask1da, genel felsefe kavray1~1ma uygun olarak, sozlu~e felsefenin ele~­

tirel, sorgulayac1 mahiyetini daha belirgin bir bit;imde a,.:1~a vuracak maddeler ekledim; ku~at1c1 ve kucaklay1c1 alma ,.:abama uygun alarak, tek tek butun felsefe turlerini, felsefenin tum dallar1n1, ayrtm gozetme-den, vermeye ozen gosterdim. Felsefi du~unu~un tartl~mact ya da argu-mantatif yapts1n1 sergileyebilmek it;in de, Bah felsefesini c;in, Hint ve tslam felsefesiyle, klasik felsefeyi modern ya da ~a~da~ felsefeyle, anali-tik felsefeyi de K1ta Avrupas1 felsefesiyle zaman zaman tamamlama, zaman zaman da ,.:arpa~t1rma gayreti it;inde oldum. Felsefede a~1kh~1n

ve dakikli~in bnemini vurgulayabilmek it;in de, tum maddeleri sistema-tize edip, felsefi terimlerin farkh filozof, farkh felsefe turleri ya da alanlar1ndaki anlamlartnl ayr1 ayr1 ifade etme ,.:abas1 it;ine girdim.

(6)

Teknik apdan, metnin daha fazla geni~lemesine, maliyetin art-masma engel olmak i~in. si:izliik sonunda yer almas• gereken, ~ok i:inemsedijlim aktarmac1hk faaliyeti i~indekl terciimelere yard1mc1

ola-bileceklerini sand1jl1m, lngilizce, Frans1zca ve Almanca dizinlere yer vermedim: bunun yerine, tammlanan terimlerin yabanc1 dildeki kar~l­ hklanm, parantez i~inde maddelerin yanma yazd1m. Yine, metlnde az1msanlllayacak bir yer i~gal eden bii tiin Bkz..'l'M' iptal ederek, gi:in-dermeleriJ.ll. i~aretiyle yaptlm. Si:izliijliimiin bu haliyle, Tiirkiye'deki fel-sefe eilitimine, felfel-sefeye kar~1 alan biiyiik ilgiye, felseti dii~iinii~iin ge-li~mesine ve halihaz1rdaki felsefe ara~t1rmalanna daha fazla katk1 ya-pacajlma inamyorum.

Te~ekkiire gelince ... Dzerimde emejli alan hemen herkese, en zor giinlerimde bile bana destek verenlere, arkamda olduklanm hemen her vesile ile hlssettirenlere ~iikranlanm1 sunuyorum. Bunun yanmda, i:izellikle ~IHi:irliikten kazand•il• parayla beni akutan sevgili babam Be-kir Cevlzcl'ye, ~ileli hayatlm evlatlanna adam•~ sevgili annem Hikmet Cevlzcl'ye derln bir mlnnettarhkla te~ekkiir ediyorum. Hayatlm biitii-niiyle bana gore diizenleyen. kahnm1 ~eken, zor bir di:ineminde bile slktntlstnl bana hissettirmemeye ~ah~an biricik e~im Nevin Cevizci'ye duydujlum derin minnettarhil• ifade etmede ise, gallba si:izciikler kifayet-siz kalacaktlr.

Aram1zdaki i~birlijlinin her ge~en giin blraz daha geli~tiili sevgili dostum Hiisamettln Arslan, bu ii~iincii baskmm haz1rlanmas1 s1rasmda da, si:izliijliin l~erijlinden sayfa diizenine vanncaya kadar, ufuk apc1 i:inerilerde bulundu, istifade edebilmem, kar~1la~t1rma yapabilmem ve eksik maddeleri tespit edebllmem i~in bana kaynak temin etti, yurt

d!-~mdan si:izliik getirtti. Kendisine ~ok ~ey bor~luyum.

Si:izliijliin daha birinci bask1s1 piyasaya pktlil• andan itibaren, kendilerini daha i:inceden hi~ tammad1jl1m pek ~ok ki~lden, beni gurur-land•ran ve daha iyisini haz1rlamaya sevkeden iltifatlar ald1m. Bunla-nn hepsi ~ok dejlerli olmakla birlikte, ikisine i:izel bir yer vermek ihti-yac• hissetmekteyim. Ortadojlu Teknik Dniversitesl Felsefe Bi:iliimii'nden Abdiilbaki Gii~lii, bir doktora smav1 i~in bulundujlum fakiiltesinde, si:izliik nedeniyle benlmle tam~ma arzusu sergiledi ve te~ekkiirlerlni hi~ tereddiit etmeden, biiyiik bir i~tenlikle ifade etti. Si:izliik vesilesiyle iyi bir dost, ciddi bir meslekta~ kazand1m. Yine, bir doktora smav1 i~in bu-lundujlum Erzurum'da, felsefe bi:iltimiiniin gen~ iiyesi Ali Utku, ~ahs1ma bir kez daha si:izliikten delay• derin bir yakmhk ve muhabbet gi:isterdi. Sevgili Ali, bununla da kalmayarak: ~e~itli yollarla, hatta telefon et-mek suretiyle, not ettiili kimi eksik maddeleri bildirdi. Cah~malanm•­ zm ve yollanm1zm kesi~ecejli bir noktada bulu~abilmeyl timid ettljlim bu lki gen~ arkada~1ma da te~ekkiirlerlmi sunuyorum.

Ahmet Cevizci

(7)

A

Abdera Okulu [ing. School of Abdera, Fr. Ecole d 'Abdera]. ilk~ a~ felsefesinde, atom-ru tDemokritos tarafmdan kuatom-rulm u ~

olan ve ad1n1 Giiney Makedonya'daki bir kentten alan okul. Abdera Okul u-nun di~er onemli temsilrileri aras1nda Kios'lu Metrodoros ve Anaksarkhos sa-yllabilir.

Sofist tProtagoras'Jn da do~dutu kent olan Abdera • da kurulmu~ olan okulun felsefe tarjhindeki onemi, kurucusu De-mokri tos taraf1ndan savunulmu~ olan

atomcu gorii~ten kaynaklanmaktadu. Okulun soz konusu maddeci varh.k

go-rii~i.i, empirist bir bilgi gorii~iiyle

ta-man\lanmt~ ve Abdera Okulu bu ~er~e­

ve i~jnde, tarihte ilk kez olarak tbirincil ve ikincil nitelikler arasmda bir ay1r1m

yapm1~tlr.

Abdera Okulu'yla ilgili kaydede~er ba~ka bir nokta da, Okulun iiyelerinden olan Anaksarkhos'un, bir ak1m olarak

ku~kurulu~n Yunan,daki kurucusu tPyrrhon 'un o~retmeni olmu~ olmasl-du.

Abelardus, Petrus. 1079-1142 ylllan ara-stnda ya~am1~ olan iinlii Orta~a~ filo-zofu. Temel eserleri Sic

et

Non, De unitate et trinitate ve Diologus inter philosophum, ju-dDeum et christianum'dur.

Manhk, ahlak ve teoloji konusundaki

~ah~ma ve gorii~leriyle tarunan Abe-lardus, ttumeller kavgas1'nda, nomina-listlerle birlikte, genel kavram ya da sozciiklerin gosterdi~i ya d a kar~dlk

geldi~i hi~bir tek ~ey bulunmad1~1nl ve varolan her~eyin bireylerden ibaret

oldu~nu kabul etmi~tir.

Abelardus 7

Fakat bu noktada kalmay1p, buradan gene! s6zci.iklerin anlamdan yoksun

ol-du~u sonucunun hi~bir ~ekilde ~lkma­ dl~lnl one si.iren Abelardus'a gore, gii~­

liik, insan zihninin soyutlama yapma, soyutlamalar olu~turma giiciine sahip

bulundu~unu kabul etmekle ~oziiliir.

Buna gore, insan zihni yaln1zca bireyle-rin, orne~in Platon'un ve Sokrates'in kavramlanna sahip olmakla kallnaz, fakat bu bireylerin ~e~itli yonlerine ili~­

kin gene! fikir ve kavramlara ula~u.

+Kavram realizmfnden oldu~u kadar, tnominalizmden de uzak d uran Abelar-d us, kavramc1h~1 benimsemi~tir; nite-kim, ona gore, bir tiimelin iki ~ekilde varoldu~ soylenebilir: 1 Tiimel, ortak bir benzerlik olarak tikellerde ya da bi-reylerde varolur, ve 2 tiimel, zihnin dik-katini saz konusu benzerlik iizerinde

yo~unla~hnnastnln sonurunda olu~tu­

rulan bir kavram olarak,. insan zihninde varolur.

Tiimeller kavgas1 d1~1nda inan~-ak1l

ilil-kisi iizerinde de duran Abelardus, akll-yiiriitme yoluyla ortaya konmarru~ olan inancm yalntzca bir ba~lang1~ olup, zor-lamaya dayanmadlgtnl one siinnii~ti.ir.

Dolaflslyla, inanc1n verileri Uzerinde akll yiiriitiilmesi gerekti~ini one siiren fi-lozof, inan~ ve vahiy kar~1smda, iradeci

de~il de, entellektiialist bir tav1r

takJn-ml~ttr. tTann'run varo1du~u sonucuna

ger~kten var olanla ge.;ici olan arasm-daki kar~1thk iizerinde d ii~iinmek ve bedenin zihne olan baAunldt~uu genel-lettirmek suretiyle varan Abelardus, ya-ratmarun, ir~denin keyfi bir eylemi ol-maylp, Tann'run en iyi olaru se~me zorunlulu~nu yans1tan bir eylem

oldu-~unu soylerken., bu konuda Augusti-nus'Wl omek«;iligini benimsemi~tir.

Ya~anunm son doneminde, daha ~ok teolojinin kapsanu iQnde kalan konulan ele alm1~ olan Abelardus, antik donem filozoflannm erdemlerinden ve Hristi-yan vahyinin bir~k temel o~etisini alai

yoluyla bulmu~ olmalanndan ovguyle soz etmi~tir. Giinah kavranuru da

(8)

davraru~la-8 acele genelleme yanh'1

nmn, insam Tann'mn goziinde ne daha iyi, ne daha kotii yapabilecegini, zira

davram~lann kendi ba~lanna ne iyi ne de kotii oldugunu savunmu~tur. Ona gore, Tann katmda iyi olan niyettir ve giinah, davraiU~la degil de, insan akh-nm, yanh~ oldugunu bildigi bir ~eye

nza gostermesiyle olur. Ba~ka bir d~ yi~le, bir eylem ya da sonu~ ahlakmdan

~ok bir niyet ahlak1 geli~tiren Abelard us,

ger~ek ahlakhhgm eylemlerden ~ok zi-llinde ve -yurekte oldugunu one siinnii~­

tiir.

acele genelleme yanh~1 [ing. fallacy of

l1a.sty generalization; Fr. erreur de Ia genera-lisation irrijlechie] Bilimsel ya da kritik zih-niyete, el~tirel bir gozle degerlendirme tavnna aykm dii~en bir yanh~ olarak, suurh bilgiden, yetersiz verilerden,

sonu-cu

dogrulamaya yetmeyen onciiJlerden ya da temsil giicii yiiksek olmayan bir or-neklemden hareketle sonuca get;mekten, s1mrh say1da ornekten smtrlanmanu~ bir genellemeye atlamaktan olu~an yanh~.

ac1. [Os. zzdzrap; ing. pain; Fr. douleur; Al.

schmerz]. Viicuddaki herhangi bir orse-lenmeye ya da yaralanmaya e~lik eden duyum ya da ho~laruhnayan duygula-rum. Ho~ olmayan fiziki durum. Haz-zm kar~Itl duyum.

Hazza eri~me ve ac1dan ka~1nmarun,

insam harekete ge~iren en temel ilkeler olduklan savunulmu~tur. Ac1, bundan dolay1, insan tecriibesi ve ya~arrundaki

olumsuz oge olarak degerlendirilir. Bu-nttnla birlikte, hazz1 ge~ci bir ~ey ola-rak goren tSchopenhauer gibi baz1 ko-tiimser filozoflara gore, ac1 diinyaiUn en temel ve onemli boyutudur.

Ba~ka bir deyi~le, iradeyi temele alan Schopenhauer'a gore, irademiz, d1~ diin-yaya ili~kin bilgisi orarunda, i.ki ~eyden

birini se~er: D1~ diinyay• iyi bilirsek,

ya-~amayi, kotti bilirsek, olmeyi se~eriz.

lrademize engel olan ~eylere ac1 ya da elem, isteyip ul~ug•m•z ~eylere de haz diyoruz. Oysa, ona gore, her hareket, her eylem bir ihtiyacm sonucudur.

Kar-~llanan ihtiya~litr haz verir, bununla birlikte, bu durum her zaman ge~icidir.

Arzu kandmld&ktan sonra, haz biter ve yeni bir arzu ba~lar. Arzunun ba~lang•­

Cl, arzu tatmin edilinceye kadar, ac1 ya

da elemdir. Ya~anun esas1, oyleyse ac•-drr, zira arzu sonsuzdur.

apk [Os. vdzzl!, sarih; ing. clear; Fr. clair;

AI. klar]. Hi~bir ku~ku ve tartl~maya yer brrakmayacak kadar belirgin ve kesin olan alg1run, metnin, anlamm ozelligi; kolay anla~Ilan, en iyi bir

bi-~imde kavranan soz ya da yau

+Modem felsefe'nin kurucusu olarak bilinen +Descartes, a9k srfahru, insanm hakikati kavrayabilmesini miimkiin kilan ko~ullardan biri olarak kullamr. Ayru rasyonalist gelenek i~inde yer alan tLeibniz de, 'tasanmlanan ~eyi bana ta-mtmak i~ yeterli olan bilgiye' a~rk

bilgi adm1 verir. Buna gore, konusunu, nesnesini tam ve ona benzeyen rum diger nesnelerden aynlmr~ olarak taru-marmza imkan veren kavrama ozellikle rasyonalist gelenek i~inde apk kavran1

ad1 verilmektedir. Bu baglamda bir kav-ramJn a9k olmas1, o kavkav-ramJn a9khk derecesini, yani o kavramm hangi kav-ramlarla i~lem gorebileceginin bilinme-si anlamma gelir. Bir onerme i~erisinde

yiiklem olarak alabilecegi ozellikleri hi-linen kavram diye tanunlanan ac;~k kav-ram, ba~ka hi~bir kavramla kan~tml­

madan hemen tamnan kavramdrr.

a~1k ahlak [tng. open morality; Fr. moral ouve1·te]. <;agda~ Frans1z filozofu Henri tBergson'un, Les Deux Sources de Ia mo-rale et de Ia Religion [Ahlak ve Dinin

iki

Kaynag1] adh eserinde one siirdugu ve katl toplwnsal tabulara dayanan kapah bir ahlak anlayi~mm kar~asma ge~irdi­

gi ahlak anlay1~1.

Soz konusu ahlak anlay1~1 yaratlci hamleyi temele alan, sevgi ve kutsalhg1 aray1p bulan ki~ilerin ozgiir, ki~isel ve insani ahlak gorii~iine kar~1ltk gelir. Boyle bir ahlak, esnek bir yap1 sergile-yen, degi~ik ki~ilikleri hesaba katan ve

bu sayede, onyargilan ve gorenekleri y1karak, ozgiirliik yarabosi olan ve

ev-rensel bir ~agr1 bi~imine yiikseltilebilen bir ahlak olarak ortaya ~tkar.

(9)

Bergson'un, ancak iistl.in ki~iliklerde,

ermi~lerde, kahramanlarda somutla~h~

gm1 soyledigi bu ahlak, toplumsal degil de, ki~isel bir ahlakhr. Bask! yerine oz~

giirluge dayanan a~1k ahlak, degi~mez

ve kah olmak bir yana, esneklik ve yara~

tlc1hk ozelligine sahiptir; ilerleyici bir karakter t~Jyan, ya~amm en genet yon-lerine a~1k olup, hayah biitiiniiyle ku-caklayan a~k ahlak, Bergson'a gore, ki~ ~iye ozgii.-liik duygusu verir.

A~1k ahlakm dogal miittefigi ve

des-tek~isi, tgizemcilik'le ozde~le~en, yara· hc1 hamlenin dirimsel akt~mm ~1khg1

yone donii~ten dogup, ula~dmaz1 kavra-ma ~abasmdan kaynaklanan tdinamik dindir.

a~1klama (Os. izah; lng. explanatiotJ; Fr., explaru~tion; AI. erklaerung]. Bir ~eyi

anla-~Ihr ve bilinir hAle getirme; bir ~eyin, yahtlarum~, baglanhstz ve havada kal~ m1~ gibi goriirunemesi i~in, ba~ka bir

~ey ya da ~eylerle olan ili~kisini goster~

me i~lemi; bir soruyu, bilinmeyen bir

~eyi, bir olgunun, bir dunnnun nedenini aynnhh bir bi~imde ortaya koyma.

Buna gore, ~eyler, nitelikler, olaylar ve

siire~ler Simflanna, nedenlerine ya da yasa ve diizenliliklere gonderimle a~tk­

larup anla~tlu hale getirilir; ayru ~ekil~ de, yasalar da, kendilerinden tiiretilmi~

olduklan daha kapsaytci yasala.-a gidi~ lerek a~1klanabilir.

Biraz daha teknik anJam1 it;inde, a~Jkla­

ma, bir fenomenin ya da fenomenler obeginin, birtaklm nedensel ili~kilerden

dolay1, bir yasaya uydugunu gosterme yontemine ya da klsaca, bir fenomeni, onun nedenini ortaya ~Lkarma amaayla, yontemli olarak analiz etmeye kar~Il1k

gelir. Bu baglamda a~Iklama, neden ya da ni&;in sorusuna yamt verme, olgula-I'Ul ni~in olduklan gibi olduklanru orta-ya koyma, anlam1 yeterince a~lk olma-yan bir kavram ya da terimi a~1k ve

anla~thr bir terimle aydmlatma, onun anlamuu a~ikar hale getinne anlamma gelir. Nitekim, tanalitik felsefe gelene~

gi'nin onemli dii~iiniirleri{tden biri olan tCarnap'a gore 'a~1klama, anlam1 kesin

a~aklama 9

olmayan, bilim oncesi bir kavramm. yani ac;IklanaJUn, anlam1 kesin ve

a~ikar olan yeni bir kavrama, yani a~Ik­

layana donii~tiiriilmesi i'lemidir; a~Ik·

lanan, tam, upuygun ve belirli deyimler-le ifade edideyimler-lemese bideyimler-le, forme) olmayan aydmlatma ve omekler yardtmiyla ola-bildigince anla~dtr bir hale getirihneli-dir.'

Farkl1 a~tldama tiirlerine gelince ... 1 Bir

~ekilde baglanhh gibi goriinse bile,

ol-duk~a uzak ve ilgisiz gibi goriinen olgu ve olaylarla ilgili problemler soz konusu oldugunda, a~1klamamn, ayn ve ilgisiz gibi goriinen bu olgu ve olaylan belli bil'

ili~ki i~ine sokan, aralannda bir bag kuran arac1 etkenlerin ke~fedihnesi ya da belirlerunesi suretiyle ger~ekle~tiril­

mesine arac1 nedenlere Jiaret ederek a~rkla­

ma ad1 verilir. Soz konusu a~1klama tii-riinde, omegin, sese ili~kin algt, ses kaynag1 ile sesi i~iten kulak arasmdaki hava dalgalan aracthg1yla a9klamr. 2 Bir nesne ya da daha ~k bir nesne

rurii-niin, zincirdeki bir hall<a olarak, bir evrim dizisi i~indeki yerine i~aret edil-mesi suretiyle, onun siirekli bir geli~me

diizeni i9ndeki yerinin belirlerunesiyle

a~Iklarunast ise, evrim dizi5ine i~aret ede~

rek a~1klama diye bilinir.

3 Fenomenleri, bir ~eyin ogelerinin, o

~eyin varolu~u boyunca ger~ekle~tirdi~

gi faaliyetleri, eylemleri ve fonksiyonla-n betimlemek suretiyle a~1klama tarz•-na ise, fonksiyonel a~rklama ad1 verilir. 4 Biitiincii a9klama olarak da bilinen ve fenomenleri, par~alarmm yonlendirici, diizenleyici ilkesi. olan bir biitiin, form ya da birligin ama~lan, ozellikleri, faali-yet ve fonksiyonlan aracthg1yla a~tkla­

ma tarzma, bir biitiiniin par~alaruun fa-aliyetini, soz konusu biitiiniin faaliyet~

leriyle af):lklamaya llolistik afrklama den-mektedir. 5 Ote yandan, bir kompleks

i~indeki par~alarm diger par~alar iize-rinde mekanik bir bi~imde ger~ekle~tir­

digi eylemleri betimlemekten olu~an

ve ama~ ya da ama~hhk gozetmeyen

a~1klama tiiriine mekanistik a~1klama ad1 verilmektedir.

(10)

10 a~akhk

6 Ac;lklamada organizmay1 temele alan, bir biitiiniin ozelliklerinin bireysel par· c;alarmm ozelliklerinden ayn oldugunu savunan, bir ~eye ili~ldn ac;1klamada parc;alarm birbirleri iizerindeki ka~1hk·

h etkile~imini hesaba katmanm zorunlu oldugunu dile getiren ac;1klama tarzma ise, organizmacr a~rklama ad1 verilir. 1 Bir nesnenin bazen, gerc;ekte bir iiyesi oldu-gu s1m.fm gosterilrnesi ya da belirlenme· si suretiyle ac;1klanmasma da, smif

goste-rerek aflklama ad1 verilir. Bu ac;1kJama ti.iriine gore, ornegin, belli bir bitkinin ne olduguyla ilgili olarak birtak1m ku~·

kular soz konusu oldugu takdirde, o ait

oldu~ bitki tiirii belirlendigi zaman, tam olarak a-;akJanabilir.

8 Bir amaca gore a~rk.lamn olarak da bili-nen ve belirli biyolojik .fenomenler ve ozellikle de insan ve insarun .faaliyetleri st:iz konusu oldugunda giindeme gelen ac;xklama tiiriine teleolojik a~rk.IJJma ad1 ve-rilir. Teleolojik ac;lklama tiiriinde, amac; aracrhg1yla ac;lklama, bir ~eyi, kendisine dogru yonehni~ oldugu hedefle,

gerc;ek-l~tinnek durumunda oldugu amaayla ac;1klama, anla~Ihr k.tlma soz konusudur. Amaca yonehni~, planlanm1~ ya da

ta-sarlannu~ bir amacr hede.f alan .faaliyet ya da etkinlik aracrhg1yla ac;lklama ola-rak teleolojik ac;1klama, gec;mi~ ve ~imdi­

yi, kendisi ic;in c;aba gosterilen, ya da halihazudaki faaliyetin kendisi sayesin· de var oldugu, gelecekteki bir ~ey, bir amac;, bir sonuc; ya da hedef aracthgtyla ac;1klamaya c;ah~u.

Bu tiir bir ac;1klama, ~imdiyi, gelecekte-ki bir olay1, ondan once olan neden ya da ko~ullarla ac;1kJayan mekanist veya bilimsel ac;1klamaya ka~1t olan bir ac;lk· lama tarz1d1r. Teleolojik ac;1klama, buna gore, bir biitiinii, birbirlerin~ soz konu-su biitiiniin amac;lanm gerc;ekJe~tirecek,

ihtiyac;lanm kar~dayacak ~ekilde bag·

lanm1~, uydurulmu~ parc;alarm yap1s1 ve .faaliyetleri aracJ.l1gtyla a~amaktan

meydana gelir.

a~1khk [Os. sarahat; fng. clarity; Fr. clarte).

Kendisini bize zorla kabul ettiren, ken-disinin bilincine varmamiZl saglayan;

anlam belirsizligine yer vermeyen, tar·

h~damayacak kadar kesin, net ve belir-li olan bir ~eyin ozelligi. Bulamk ve ka· ranhk olamn kar~1h.

Ac;tkhk terimini felse.fe literatiiriine sokan tDescartes olmu~tur. Descartes'a gore, agnyan bir di~ime ili~kin algx ac;lkhr, c;i.inki.i di~imin agnd1gm1 .farket-meden yapamam. Aym ~ekilde, 2+2=4

dogrusu ac;1k bir dogrudur, c;iinkii bunu kabul etmemem soz konusu olamaz, inkar edersem eger, bir dii~iince yasas1·

ru ihlal e~ olurum. Nitekim, o 'ac;1k bir bilgiden, dildcatli bir zihne kendini sunan ve belli eden alg1 ve bilgiyi anh-yorum' demi~tir.

a~1k toplum [1ng. apen society; Fr. societe ouverte) c;agda~ 1ngiliz bilim ve siyaset felse.fecisi Karl +Popper'la iinlii FransJZ

ya~am .filozofu ve metafizikc;isi Henri Bergson'un ozgiir, demokratik, a-;ak sozlii ve sivil topluma verdigi ad.

Popper'a gore, ac;lk toplum, tiim iiyele-rinin yonetime etkin bir bic;imde kabla-bildikleri, iktidan elinde tu tanlan ve hiikiimet politikalanm etkili bir bi«;im· de ele~tirebildikleri toplumdur. Politi-kalar her ne kadar birkac; ki~i tarafm· dan olu~turulsa da, hemen herkesin bu politikalan ele~tirip, yargdayabilecek durumda oldugunu savunan Popper, ac;lk toplum gorii~ii uyarmca, ele~tiri­

ye yer vermeyen her ti.ir totaliter ve bas· klcl ogretiye, bireylerin yetenekJerine gore geli~ebilmelerine ve yiikselebilme-lerine izin vermeyen, tek sesli toplum· sal-siyasf diizenlerin kapah hiyera~ilerine,

egitimde beyin ylkama ve k~ullamaya, insan toplwnWlWl gel~ birtakun model ve yasalara gore onceden belirle-meye c;ah~an tarihsel gorii~lere ~iddet­

le kar~1 c;akm1~t1r.

Popper'da, normal degi~me siirec;leri-ne yabanc1 olan kapah toplumun kar~I­

smda yer alan ve etkinlige, yarat1c1hga dayanan geli~me dogrultusu onceden kestirilemeyen liberal ve demokratik bir toplum modeli olarak tarumlanan a9k toplum,

tarihi

iki toplum tipi ya da tiirii arasmdaki bir miicadele olarak goren

(11)

Bergsan'da da, ozgiir, yarat!C!, refarmcu ve yenilik~ilere yar ve yiiksek bir de~er

veren dinamik taplum diye tarif edilir. Kapah taplum ise, Bergsan'da dar

go-ri.i~lii, yerl~ik brf ve Adetlerinlerin hakim aldu~u, bzgiir almayan, statik ve muhafazakar bir taplumdur. Ona gore, ao;:U< taplum un iiyelerinin ahlakf bir

ev-renselcili~e yiirekten yaztldtklan yerde, kapall taplumun iiyeleri kabile kiiltiiri.i ve ili~kilerini, mutlak bir vatanseverli~i

benimserler.

apk ve se~ik dii~iinceler. [lng. clear and

distinct ideas; Fr. idhs c/aires et distinctes]. tMadern felsefe'nin kurucusu iinlii fila-zaf Ren~ tDescartes tarafmdan dile geti-rilen ve ger~ek bilginin temelinde yer alan da~ru dii~iince ya da ideler.

Buna g6re, Descartes bir ide ya da

dii-~iincenin bir biitiin alarak ve hi~bir tutar-stzhk ahnadan kavranmast durumunda

a~tk, buna kar~m ba~ka bir ide ya da

dii-~iinceyle karl.(lhnlmamast durumunda da, se~ik aldu~unu sayler. Descartes, yal-ruzca a~t.k ve se~ik bir bi~imde kavranan

dii~iincelerin da~ru aldu~unu ve se~i.k

almayan bir dii~iincenin, idenin a~t.k

ala-bilece~ini one siirer.

Bununla birlikte, Descartes'a gllre, bir

dii~iinceyi, anu se~ik ho!le getirecek ~e­

kilde, yeterince tam, dakik ve kesin bir

bi~imde tannnladt~umz zaman, a ayru zamanda a~tk alacakhr, zira anu tamm-larken dile getirdi~imiz aymmlan, bu aymmlar yeterince gii~lii bir bi~imde

algtlanmasaydt e~er, artaya kayamaya-cakhk. Bundan dalayt, se~iklik a~tlclt~t

i~erir. Llrne~in, bir daire dii~iincesi

se-~iktir, ~iinkii daireyi tiim di~er ~ekiller­

den aytracak ~ekilde tammlayabiliriz. Ote yandan, daireyi, ana ili~kin alarak

a~tk bir dii~iinceye sahip aldu~umuz

i~in tammlayabiliyaruz.

adalet [Os. addlet; Jng. justice; Fr. justice;

Al. gerechtigkeit]. Bir taplumda, de~erle­

rin, ilkelerin, ideallerin, erdemlerin

ci-simle~mi~. samutla~m1~, hayata ge~i­ rilmi~ almast durumu. Houkesin hak

etti~i bdiil ya da cezayla kar~tla~mast

durumu.

. adalet 11

Adalet en yiice, nesnel ve mutlak bir

de-~erin anlatum alarak, insamn davram~t­

m ahlakf ao;:tdan inceleyen ve ele~tiren

bir dii~iince, hakka ve da~rulu~a saygt-yt temele alan ahl3k ilkesi, da~ruluk, dii-riistliik, tarafslZhk, uygun ve da~ru mu-amele bi~iminde ka~muza ~t.kar. Bu

~er~eve i~inde, adalet bir kimsenin hakla-nyla ba~kalannm (taplumun, halkm, hiikiimetin ya da bireylerin) haklan ara-smda bir uyumun bulunmast h3li, hak ve huku.ka uygun alma durumu, devle-tin farklt, hatta kar~1t ~t.karlan alan in-sanlar arasmda hakka uygun bir denge

alu~turmast durumu alarak anla~tltr.

Adalet kavramt, buradan da anla~tla­

ca~t iizere, hem 1 bireysel ve hem de 2 taplumsal bir diizlemde ele ahnabilir. Buna gore, birinci anlamda adalet, birey-lerin bir bzelli~i alarak adil alma veya adil davranmayt ifade eder. Bu ba~lam­

da adalet, insanlarm vicdanlarmda yer

etmi~ bulunan, andan kaynaklanan nes-nel bir de~er almak durumundadtr. lster

taplumsal, ister ekanami.k alsun, nesnel bir durumun de~ de, bireysel bir eyle-min bzelli~i alarak artaya o;:tkan adalet,

usuli adalet veya kural ada/eli alarak

bili-nir.

Burada adalet, bir taplumun veya du-rumun bzelli~ alarak gbriilmedi~i i~in,

yalruzca bireylerin eylemleri adil eylem-ler alarak goriilebilir. Buna gore, bir eylem, ba~kalanrun haklanm etkiledi~i

durumlarda, ancak ve ancak bu haklara saygt gostennek suretiyle ger~ekl~tiril­ di~i takdirde, adildir. Ba~ bir deyi~le,

eylemler miilkiyet haklanru karuyan ve

sbzl~melerin yaptlmasmda sahteko!rhk ve gii~ kullarummt yasaklayan gene! ku-rallarla uyumlu iseler, adildirler.

Nitekim, gorii~leri bu yakla~nn i~ine

dahil edilebilecek alan ~a~da~ dii~iiniir­

lerden F. A. Hayek'e gore, bireysel ey-lemlere uygulanabilecek bir terim alan

adalet, samut sonu~larla de~il de, ey-lemlere rehbcrlik eden kurallarla ili~kili­

dir. Bir eylemin adil alup almadt~l, a eylemin etkiledi~i taraflara sa~ladt~l

(12)

belir-12 adalct ilkesi

li kurallara U)'arak yapthp yapthnadt~l­

na bak1nak suretiyle be1irlenir. Hayek'in soz konusu davrant~ kurallanna verdi-gi ad, ndil davranl~ kurallandtr. Bu kura1-lar soyut ve gene) olup, belirli ki~ilere kar~t ba~tan olumlu veya olutnsuz bir tavu- taktnmaz. Adil davrant~ kurallan-ntn belli ba~ldan ise, ozel tniilkiyete saygt, tni.ilkiyetin nza ile el degi~tirme­

si, sozle~meJere uyuhnast, hile ve zora

ba~vurulmamast gibi oltunsuz kurallar-chr. i~te bu kuraHara riayet eden eylem-ler, Hayek·e gore, klln i~in ve nasll bir

sonu~ dogurursa dogursun, adil olmak d u ru tnundadtr.

Buna kar~tn ikinci an]amda adalet, top-lutnsal bir di.izlemde, ve bireylerin ey-len'lJerinin degil de, toplumsal bir dunl-mun ozelligi olarak ortaya ~kar. Bu

~r~eve i~inde ada)et, kendisini iki ~ekil­

de gosterir. Bunlardan birincisi olan ve kurallann uygu)aJunastndaki tarafsiZhk ve yeknesakhgt ifade eden adalete, for-ntel adalet ad1 verilir. Buna kar~tn, bir

toplumun, bel1i bir adalet ol~ti.ine

uygun oldugu, yani toplumdaki kaynak-lar ve mallann dagtlunt onceden

saptan-mt~. bir ahlaki ol~i.it ya da ilkeye uygun

dti~ti.igu takdirde adil oldugunu soyle-yen adalet ani a yt~tna sosyal ada let veya

dagztu:z ada let adt verilir. Soz konusu adaletin lemel ilkeleri ise, suastyla a) herkese ihtiyactna gore, b) herkese de~

gerine gore, c) herkese hak ettigine gore,

ve d) herkese yapttg1 anla~maya gore il-keleridir.

adalet ilkesi. tlslam felsefesinde, ozellikle de bir ~u itikat mezhebi olan Mutezile'de savunulan ~ tetnel ilkeden biri.

tYazgtcrltga, iyinin de koti.ini.in de Tann·dan geldigi gori.i~i.ine kaflt ~lka­

rak, insantn irade ozgi.irli.igi.ine sahip ol-dugunu one si.iren tMutezile'ye gore, insan iyi i~leri de, koti.i i~leri de, kendi ozgi.ir iradesiyle se~erek yapar; ba~ka

bir deyi~le, i yilik de, koti.ili.ik de insanm eseri olup, insan varhgt yapttklann.dan sorumludur. Aksi takdirde, Tann alntna yazdtgt, Tann oyle istedigi i~in, insanm koti.i i~ler yapttg1ru ve yaphg1, fakat

eli nde olmayan kottH ilklerden dolay1, cezalandudd1gln1 dil~i.inmek, Tann'n1n mutJak adaJetini yadstmak olur.

ademi merkezile~tirme [ing. decentralizati-on; Fr. decentralisation]. Poshnodem bir

strateji olarak, merkezde etkin hi~bir gti~

ya da varhk unsuru, baskin hi~bir haki-ka ~ buakmaina tavn; ozneyi, akh, bililni, 1noderni karakterize eden bilutnum un-su rlan tahtlanndan indin11e, merkezi ko-nutnlanndan uzakla~tuma, dikka tleri

gec;tni~te tne(kezde olanlann bastudtgt,

marjinaJie~tirdigi ya da ortadan kaldu-digt unsurlara yoneltme egilimi.

ad hoc. Keyfi bir bi~imde ve hi~ir temeli olmadan, olguya ili~kin bir a~ddatna

diye gi.indeme getirilen ve ge~ici olarak dogru kabul edilen tarh~mah bir kabul ya da aJoJyiiriitme i~in kul1antlan ve 'bu ama~ i~in' anlamtna gelen Latince deyim; varolan teorik bir ~er~eveye uy-mayan bir dizi veriyi ya da veriler obegi-ni a~1klamak atnactyla geli~tirihni~ olan varsaynnt, yeni verilerle sarsllan bir ku-ramt eski dogru haline geri goti.irmek amactyla gi.indeme getirilen hipotezi

ni-telemek i~in kullarulan terim.

Buna gore, ad hoc hipotez, bir kuram

kar~t kan1t ya da aleyhte delillerle sar-Sinhya ugradtgt veya yanh~lanma du-rumuna geldigi zaman, teoriyi

kurtar-ma~ onu eski dogru ve ge~erli haline iade etmek i.izere getirilen ek hipoteze denir. Ek hipotezin bizatihi kendi ba~l­

na hi~bir onem ve deAeri yoktur, ondan salt bu ozel ama~ i~in yararlantlm•~tJr.

adiafora. AhJakla ilgisiz o]ma hali. Yunan felsefesinde, ozellikle de 15toahlarda, bilgi, saghk, ya~am, haz, para, toplumsal konum ve kariyer gibi, kendilerinde iyi ya da koti.i, dogru ya da yanh~, erdemli ya da bozuk olmadtktan ba~ka, iyi ya da koti.i, dogru ya da yanJt~ bir ~eye yol a~­

mayan, yani ahlakla dogrudan bir ilgisi bulurunayan ~eylere i~aret elmek i.izere kullarulan terim.

Adiaphora, soz konusu anlam1na bagh olarak, tPyrhhon tarafmdan, insan varh-gt i~in en yi.iksek iyi olarak tanunlanan ve varolan ~eylerin degerleriyle ilgili

(13)

alarak hi~bic aymm yapmamayla belir-lenen zihin haline i~aret etmek amac1yla kullamhm~tu.

a dicto secundum quid ad dictum simpli-citer. Ozel durumlardan, ozelligi alan hAiler i~in ge~erli alan ozelleme ya da kurallardan gene! ilkelere su;rama yanh-~t. Bu tiir bir yanh~ ornegin, 'Me~rO miidafaa amaCiyla adam oldiirmek yan-h~ degildir' onciiliinden ya da S!rurlan-lnl~ durumundan, 'Adam oldiirmek yan-h~ degildir' gene! sonucuna su;ramak yanh~md~ oldugu gibi, ko~ullu, belirli durumlarla snurlamn1~ ilkelerden ya da ozel durumlardan snurlanmaml~ genel-lemelere, gene( ilkelere ge~mekten mey-dana gelir.

a dicta simpliciter ad dictum secundum quid. Gene! ilkelerin istisnai dmumlar i~in de ge~erli oldugunu dii~iinme yanh-~1. Ornegin 'Hi~ kimse yalan soylememe-Iidir' gene! ilkesinden, 'Bir cani, i~leyece­ gi ba~ka bir dnayet i~in bilgi almak iizere, iistiine gelirse eger, yalan s6yleme-melisin!' omeginde sergilendigi iiz~ gene! bir kural ya da ilkeyi, uygulanama-yacagl ozel bir duruma uygulamaktan olu~an forme! ohnayan yanh~.

adlandmc1 tamm. Yeni bulunan ya da es-kiden beri bilindi!\i halde, adlandmlma-ml~ alan bir nesneye bir ad tai<Jid!klan sonra, bu adm neye yarad1!\1ru belirten, yen.i icat edilen nesneye bir anlam ka-zand!ran tarum tiirii.

Adler, Alfred. 1870-1937 y!llan arasmda ya~am1~ alan iinlii Avusturyah psikolog. Bireysel psikoloji okulunun kurucusu ve eksiklik duygusu ya da ta~ag1hk kompleksi deyimini ilk kez olarak orta-ya koorta-yan ki~i alan Adler, insan ki~iligi­ ni eksiklik ya da yetersizligi giderip iis-tiinliik ya da yetkinl.ige ula~ma ~abas1yla anlama ugra~1 i~inde ohnu~tur.

Y a~am1 boyunca toplumsal sorunlar kar~1smda biiyiik bir duyarhhk goste-ren Adler, biyolojik ve tinsel etmenleri

temele alan tFreud'dan ~iler arasmda-k.i hiyerar~ik, toplumsal ili~k.ileri on plana ~1kannak bai<Jmmdan farkhhk gosterir. Ba~ka bir deyi~le, ~ocukluk

do-Adorno. Theodor I 3

nemindeki cinsel ~ah~malann ruhsal bo-zukluklara yol a~t11';1 konusunda Freud'a kat!lmayan Adler'in psikolojisinde, insa-nm en temel gtidiisiinii meydana getiren yetkinle~me ~abasm1 bir iistiinliik ~abast ve dolay!styla da eksiklik duygusunun giderihnesi olarak tannnlamr. Insamn gelecege ili~kin beklentileri tarafmdan giidiilendigini ve dolay!s!yla insan davram~mm ~ocuklukta ya~anan de-neyimler tarafmdan belirlenmedigini one siiren Adler, insan varhgmm yalmz-ca ~evre ve kahtnnm bir iiriinii old ugu dii~tincesine kar~1 ~1kml~hr.

0 i~te bu ~cr~eve i~inde, insamn miras ald!!\t yetilerin sentezini yapar ve ~ev­ reden gelen izlenimleri yorumlarken,

biricik alan bireysel bir k.i~ilik ve ya~am bi~imi yaratan yarat!Cl bir benin varhgmdan soz etmi~tir. Ona gore, onemli etkenleri dogtun, bedensel eksik-lik ve ilgisizeksik-lik ya da ~unarhlma alan ya~am bi~imi, erken ~ocukluk donemin-de olu~ur. Manhk, toplurnsal ilgi ve kendini a~ma ~abasmm ruh saghgma i~aret ettigini one siiren Adler, a~ag!lik duygusunun, ki~inin kendi gOvenligiy-le ilgili berunerkezcil kaygusu ve ba~ka­ lan Ozerinde egemenlik kurrna egilimi-nin ruhsal bozukluk belirtisi oldugunu one sOrmO~tOr.

Adorno, Theodor. 1903-1%9 yillan ara-smda ya~amt~ Alman dO~OnOrii. Temel eserleri arasmda Negative DiaW:tik (Oiwn-suz Diyalektik], Kulturinduslrie (KOitOr

EndOstrisi), The Aulhorilairmr Pusonalily

(Otoriter K.i~ilik), Aesletischc Theorie

(Es-tetik Kuranu) ve Horkheimer'le birlikte yazdt!\t Dialeklik der Aufklarung (Aydm-lanmarun Diyalekti!\i] adlr kitaplar bulu-nan Adorno, tFrankiurt Okulu'nun se<;k.in bir dO~OnOrOdiir.

Freud~u ve Marksist kurama dayanan toplumsal-ele~tirel bir analiz iizerinde

yogunla~an, her tOr otoriter yonteme ka~t ~tkarak, bireyi on plana ~ikartan Adorno tarihe, akhn degil de, tutkulu

insan dogasmm, yani aktldt~iltgm ege-men oldugunu one sOrmO~tOr. Bir iler-leme iyimserligine, kendini tarihin ak1~1

(14)

14 ad tan1m1

i~inde a~1ga vuran ve hep ileriye dogru gidcn bir projenin, bir evren planuun bulundugu iddias1na ~iddetle kar~1 ~akan Adorno, ya~nan onca felaketin bu tiir iddia ve iyimserliklerin temelsi7.-ligini gosterdigini soylemi~tir.

AkJ1n, yani t Ayd1nlanma felsefesinin uzerine buyiik iimitler in~a ettigi yeti-nin, ~agda~ toplumda kendisini kendi eliyle yiktJgaru; akhn geli~mesine, ras-yonelligin yerle~mesine, ozellikle de bi-reyin ahlaki ilerleyi~iyle maddi zenginli-gin art1~1na biiyuk bir gii~le inanan Bat1

toplumlaruun, yakla~1k yuz elli yd i~in­

de akh, toplumsal, ekonomik ve siyasal

ger~ekligi kendi ~akarlan dogrultusun-da orgutJeyen bir Slnlfln oznel ol~iitil

haline getirdigini sayleyen Adorno, bu durumun a~Iklamas1n1n insarun dogaya egemen alma siireci ile insarun insana ege1nen olu~unun ayn1 ~ey olarak go-ri.Hmesi, ve bu iki farkh anlay1~1n tek~

nokra tik bir bilincin dogu~una neden ohnas1 oldugunu iddia etmi~tir.

Akhn, ba~lang1~taki hedeflerinden

uzakla~tlglnl, humanist ideallerin

ya-~ama ge~irilmesini engelledigini,

ya-banclla~Jna'nin temel arac1 haline gela digini belirten Adorno'ya gore, ~eyler

uzerindeki egemenlik insanlar iizerina deki egemenlige donu~mu~ ve toplum, egemenlik, gii~ ve bask1yla bir ~ekilde

ozde~le~tirilmi~tir. Fakat toplum, ege-menlikle birlikte du~ilnulunce, bu kez entellektuel ve kulturel ya~am standart hale gelir ve tutucu bir kimlik kazan1r. Toplumdaki gii~ yogunla~mas1, ona gore, geli~imi smulam1~, teknolojinin

ara~lanru, iiretkenligi ve zenginligi art-tumak amac1yla ellerinde bulunduran-lar, ayn1 ara~lan halk1 bask! alhna almak ir;in kullanm1~lardu.

Bu geli~menin e~i tlik, ozgiirliik ve ada let kavramlany Ia ~eli~tigini, ger~k ilerl~menin ortadan kaybolup, bir tiir ge-rileme ve barbarhgm giindeme geldigini savunan Adomo'ya gore, biililn bu olumsuz siire;ler, ancak olumsuz

diyalek-tilde anla~Ilabilir. 0, diyalektigin Hegel'in sistenunin biiti1nleyid tam ya da

yoneli-minden kurtanlmas1 gerektigini stiy ler,

~iinkii guni.lmiiz toplumunun biitiinii, tumelle tikelin bir uzla~tanlmas1 alma-yip, yalruzca kendini koruma i~giidii­

suyle belirlenen oznel akhn tumelliginin tikellik iizerindeki egemenligidir.

Bu ise, yaln1z Alman idealist felsefesi i9n degil, fakat, tiim degerlerin (tikellik) evrensel bir ah~veri~, degi~toku~ hiz-metine (tiimellik) tabi tutuldugu, her~e­

yi (tikellik) ba~ka bir ~eyin soyut e~de­

gerine indirgeyen aniibadale ilkeleriy le (tilmellik) belirlenen kapitalizm i9n de geQ?rlidir. i~te, olumsuz diyalektik, nite-liksel bak1mdan farkh alan ve ozde~ ol-mayan varhklan, zorla niceliksel bir

oz-de~lige siiriikleyen eski diyalektigin tersine, birle~tirmeyen ya da ozde~le~A

tirip, biitiinsell~tirmeyen bir diyalek-tik, analitik bir i~lemdir.

Esas katk1s1 muzikoloji alantnda alan Adorno'nun estetigi, aristokrat~a bir mahiyet ta~u. Adorno tkiiltiir endiistria sine, kiiltiiriin kapitalist duzen i~inde

salt bir tiiketim nesnesine indirgenmesi-ne ~iddetle kar~t ~1karken, sanabn ku-rulu diizenle ili~kisini tilinuyle keserek,

ele~tiri ve kar~1 ~1kma gorevini yerine getirmesi gerektigini one surer.

ad tantml [ing. nominal definition; Fr. d~fini­ tion nominate]. Bir ~eyin tarurrun1 veren bir nesne ya da e~ya tarunundan farkh olarak, bir ad, bir s6zciik ya da bir sembo-ltin anlamuu a~Lklayan tarum tiirii.

Ad tarunu dilsel bir uzla~urun iiriinii ol-dugu i~in, ayru zamanda dilsel ya da sozel

tanm1 diye adland1nlu. Ba~ka bir deyi~A

le, ad tarununda, insanlar taraf1ndan daha onceden belirlenmi~ bir ~eyi, yeni bir ifadey le anlabnak, tarwnlamak stiz konusu olur. Buna gore, 1

kare', 'dort ke-narh ~ekil' diye, anlanu iizerinde daha once uzla~maya vamu~ alan bir kavram

e~'), yeni bir ifade (' dort kenarh

~ekil') ile tanamlarur. Ote yandan, ad ta-nurunda bir ~ey yine kendisi ile tarum-landlga i~n, burada bir ttotolojiye ba~vu­

rulur. Buna gore, ad tammlan daha ~ok

totolojik ve kaplamsal alan tanunlardu. Ad tarum1 bir uzla~una i~aret eder; keyfi

(15)

ve uzla~unsal oldugu i~, ne karutJana· bilir ne de ~urittiilebilir. Ad tarwnlannda bir uzla~1msalhk ve hatta bir keyfilik ve ozgiirluk bulunsa da, bu titr tarumlar, her~eyden once du~iiruneyi kolayla~h­ ran bir i~leve sahip olduklanndan., felse-fe, matematik ve bilimde biiyi.tk onem ta~u.

advaytizm. tBudizme kar~1 alan Sankara taraf1ndan savunuhnu~ birci ogreti.

Dt~ ger~ekJigin, dunya ve bireyin yal-n•zca goreli ya da fenomenal varhk ola-rak varold ugunu, bir gorunii~ten ba~ka

hi~bir ~ey olmadagan1, ger~ekten varo· Jan tek ~eyin k.i~isel olmayan bir mut-lak ya da mutmut-lak varhk oldugunu one suren; ben ve dunya ikiliginin yanllma ve bilgisizlikten kaynakland1g1nl dile getiren gorii~.

Aenesidemos'un tropeleri [ing. tropes of

Ae-nesidemos; Fr. tropes d'Anesidmze]. Pyrrhon tarahndan kurulmu~ alan Yunan ku~­ kuculugunu M.

0.

birinci yiizy1lda yeni-den canlandumt~ ve soz konusu ku~ku­ culugun teorik ~er~evesiyle temellerini ortaya koymu~ alan Yunanh dii~iiniir Aenesidemos'un, bilginin olanakslZ ol-dugunu ortaya koyan, maddf diinyaya ili~kin bilgimiz soz konusu oldugunda, yarg1y1 asluya alma tavnn1 ve dola}'ls•y-la ku~kuculugu hakh kllan on neden, gerek~e ya da diyalektik karutlamas1 ic;in kullandan gene) terim.

Bu gerek~e ya da nedenler ~u ~ekilde s1ralanabilir: 1 Hayt•anlar aras1ndaki farklz-lzklar. Buna gore, hayvanlar, kendi arala-nndaki farkldd<!ardan dolay1, ayru . nes-nelerden farkll izlertilnler ahrlar. 21nsan varlzklan arasrndaki farklzlzklar. lnsanlann izlenim ve deneylerL diger hayvanlarJn alg1lanndan ~ok daha guvenilir o1sa bile, bu kez hangi insarun izlenimlerinin daha giivenilir o)dugunu belirlemede a~dmaz gii-;liiklerle kar~da~1nz. tnsanlartn d1~ diinyadaki varhklara ili~kin.. algdan i-;inde bulunduklan bedensel ko~ullara bagh oldugundan, insanJar aras1nda soz konusu alan fizikj ve psi~ik farkldlk.lar,

farkh algdann ortaya ~tk1~1na neden olurlar.

Aenesidemos'un tJ:opeleri 15

3 Duyu organlann1n forklr kurulu~u. insan varhklan duyu organlanrun farkh kuru-1 u~undan dolay1, ayru nesneden duyu organlan aracdtgtyla, ttimiiyle farkla iz-lenimler ahrlar. Omegin, tad alma duyu-su, bir nesnenin tath, gonne duyusu ise

kJrtnlZl, doktmma duyusu ise diiz oldu-gunu s6yler. Hatta baz1 ~eyler, bir duyu-ya ho~ gori.ini.irken, bir ba~kas1na kotii goritnurler. Biitiin bu uyu~1naz duyum-lar kar~1smda, Aeneside1nos'a gore, biz nesneleri niteliklerden olu~an koJnpleks-ler olarak di.t~i.tni.truz. Bununla birlikte, bir nesnenin tam olarak bu ni teliklere 1ni, daha fazlasma ya da daha azma 1n1 sahip oldugunu bihne o)anagnnlZ

yok-h.lr.

4 Oznt!1Ji etkileyen ko~ullar. Bu gerek-;e ya da neden ise, algtsal deneyin k.arakte-rini belirlemede biiyiik bir rol oynayan

oznel ko~ullan ifade eder. AnormaJ du-rumda alan birinin, bir hasta ya da

deli-run

duyumlan ya da algdan, normal bir kimsenin alg1 ya da deneylerinden fark-hhk gosterir. Bununla birlikte, normal durumda olanlann deneyJeri de, ~itli neden ya da gerek-;elerden dolay1, farkh olabilir. Omegin, a~hk, susuzluk, ya~h­ hk, hareket ya da hareketsizlik, korku, giiven, a~k ya da nefret ki~inin alg1sal deneyine yogun bir bi-;imde etki eder.

5 Nesneni n konunru, uz.aklzgz ve

ym.

Al-g•sal deneyin i~erigi, nesneyi ~evreleyen ko~ullar taraf1ndan da etkilenir. Ayn1 gemi uzaktan kii-;uk ve hareketsiz, ya· k1ndan biiyuk ve hareketli goruniir. Fakat, algllanan nesnenin ger-;ek doga-snu goz online sermek a~1s1ndan, bir iz-lenim ya da deneyin digeri kar~asmda

hi~bir iistiinlii~, bizim de digeri yerine ~u ya da bu izlenimi se-;mek i-;in hakh bir nedenimiz yoktur. 6 Algrdan at;nhnaz

olan kan~•mlar. Nesneler duyulart, kendi ba~lanna degil de, her zaman ba~ka bir ~yle birlikte etkiler. Bundan dolay1,

insan varhg1run algtlad1gl iirun, nesne-nin saf h~liyle ozde~ olmayan bir kan-~amdu. 1 Nesntnin niceli:i ve konrpozisyo· nu. Seylerin niceligi ve kompozisyonu da algJSal deneyin niteligini dogrudan bi.r biQmde etkiler.

(16)

16 a fortiori

8 ili~ki/er. Algmm tiim nesneleri, algila-}'an ozneyle ve i-;inde bulunduklan ko-~ullarla olan ili~kileri tarahndan etki-lendigi i-;in, nesnenin ger-;ek dogasuu, bu ili~kilerin d1~ma «;1karak kavramak olanag1 }'Oktur. 9 Stk ve seyrek olarak

ger-~ekle~cm olu~umlar. Algdanan nesnenin alg1layan ki~inin tam~1k oldugu, s1k s1k kar~1la~tlan bir nesne ya da pek bilin-meyen ve az rastlanan bir nesne ohnas1 da alg1y1 dogrudan etkiler. 10 Yasalarm, gelenek/erin vc a/J~kanlrklarm etkisi. Algi-ya, ozelliklc de deger yargilarma, ki~inin Liyesi oldugu toplumun yasalan, gelenek vc gorenekleri de yogun bir bi-;imde etki eder.

Tiim bu gerek-;eler, Aenesidemos'a gore, insan varhgmm kendisinden baguns1z bir ger-;ekJigin ne ve nas1l oldugunu hi-;-bir zaman bilemeyecegin.i, varhgm kav-ralUlamaz oldugunu karutlar. Bundan dolay1, varhk hakkmda dogrulugu test cdilemeyen gorii~ler ileri siirmememiz, hi-;bir ~ey hakkmda, onun ~oyle ya da boyle, ~elirli tiirden bir ~ey olduglUlu soylemememiz gerekir. Aenesidemos'a gore, yapllacak tek ~ey, varhgu1 atom-lardan ya da ate~ten ya da Idealardan olu~tugunu one siiren temelsiz kuram-lardan sakmmak, k1s1r tart1~malardan ka-;uunak ve hi-;bir konuda hiikiim ver-meyerek yarg1y1 asklya almakbr.

a fortiori. Tikel olarun dogrulugunu karut-lamak i«;in, tiimelin dogrulugunu gester-mekten olu~an akllyiiriitme. tc;1kanmm, dogrudan bir -;lkarun olmay•p, dolayh oldugu durumlarda, omegin tasunda, a

fortiori targiiman, ozel ya da tikel meyi kamtlamak amac•yla, gene) oner-meyi kamtlamaya kar~1hk gelir.

agape. 1 tPlaton'un felsefesinde, iyilik. Gii-zellik gibi, ezeli-dJedi ve yctldn idealara duyulan, zaman zaman ahlili, manevi ya da tinsel bir temeli olan a~k it;in kulla-1Ulan Yunanca terim. 2 Orta-;ag Hristiyan felsefesinde, Tann adma insaru ve insan i~n Tafll'I'}'l sevme tavn.

Agape teriminin st)z konusu anlarruna bagh olarak, ahlak alarunda belirleyici ogeler ve ilkcler olarak birtakun

buyruk-lar bulundugunu, fakat bu buyrukbuyruk-lar arasmdan birinin temel olup, tiim di-gerlerinin bu buyruktan «;Ikhgmt savu-nan anlay1~a; tek bir ahH~ki buyrugun varoldugunu, tiim diger buyruk ya da degerlerin kendisinden tiiretilmek duru-munda oldugu bu temel buyrugun 'Sev!' buyrugu oldugunu one siiren a~k ya da sevgi ahlakma agapiznr ad1 veri1ir.

Agathon. tPlaton'un felsefesinde, ahlaki iyi-lige ve bu -;er-;eve i~de en yiiksek iyiye, en yiiksek tideaya, ti.irn Idealann varhk

nedeni olan iyi ldeaSll\a ve1ilen ad.

Agrippa. M. 5. 3. yiizyllda ya~am1~ olan Romah septik filozof.

Agrippa hakkmda tku~kuculugu ge-rek-;elendiren ya da temellendiren argii-manlan ozetlemesi, t Aenesidemos tara-fmdan ortaya konan on tropeyi be~e

indirgemesi d1~mda pek az ~ey bilin-mektedir. Aym konu hakklndaki veya aym nesneye dair gorii~ farklthklann-dan; her onciiliin tek tek karutlanmasJ gerektigi i-;in, karutlamalann sonsuzca geriye gidi~e yol a~asmdan; bir nesne-nin, ozneler arasmdaki farkhhklara ve nesnenin degi~en -;evresel ko~ullanna bagh olarak, farkl1 gozlemcilere farklt ~eldllerde gori.inmesinden, v. b. g., dola-yi, yalmzca akla dayanan zorunlu bilgi-nin degil, fakat, aktiiel ya da miimkiin, her tiir olgusal bilginin de olanaksizhg•-m dile getirmi~ olan Agrippa, tMon-taigne ve +Pascal iizerinde etkili olmu~­ tur.

aga~ bi-;imli dii~iince [ing. tree-like tho-ugllt; Fr. pensee arborescente].Deleuze ve Quattari'nin, botanikten ba~layarak

cn-fonnasyon bilimi ve teolojiyle felsefeye kadar Bah kiiltiiriiniin hemen tiim un-surlanru belirledigini soyledikleri epis-temoloji veye dii~iince tarzma verdikle-ri ad.

Gilles tDeleuze ve Felix tQuattari'ye gore, Ban dii~iincesini tarumlayan iki temel egretilemesi vard1r. Bunlardan ayna egretilemesi, ge~gin bilin-;te yan saydam bir bi-;imde yansJtddJgt ta-savvunma tekabiil eder. lkinci egretile-me ise, zihnin ger-;eklik hakklnda ayru

(17)

tarafmdan saglarum~ olan bHgisini sag-lam temellere (yani, koklere) oturtulmu~

sistematik ve hiyerar~ik ilkelere (e~de­ yi~le, bilgi dallarma) gore diizenleyen

aga~ egretilemesidir. Deleuze ve Quatta-ri'ye gore, aga~ bi~imli Bah kiiltiiriine, merkezi, birle~ik, kendisine ~effaf,

kendi kendisiyle ozde~, temsil eden bir ozneye dayandmlm1~ biiyiik sistemler

in~a etme imkaru vermi~tir. Aga~ ben-zeri dii~iincenin aga~lanndan serpilen yapraklan, idea,

bz,

yasa, Hakikat, Ada-let, Hak ve Cagita gibi dallan vard1r. Boyle bir dii~iincenin en onemli temsil-cileri tPlaton, tDescartes ve tKant'tJr,

~nkii onlar evrenselle~tirici ve ozselle~­

tirici ~emalar i~erisinde zamansalhg1 yok eden filozoflard1r.

Bu dii~iincenin diger bir ad1 da dikey felsefe olup, alternatifi koksap veya ri-zomatik dii~iincedir.

ahimsa. Hint dii~iincesinde ge~en, ve tiim canhlann akraba oldugu ve dolay•s•yla biitiin varhklarm carunm degerli ve kut-sal oldugu dii~iincesini temele alarak,

hayvani g1dadan ve sava~tan vazge~­

mekten meydana gelen yaralamama, zarar vermeme ilkesi.

ahlak [Os. ah/tik; ing. morality; Fr. mara/ill!;

AI. mara/ischer, sittlichkeit] Gene! anlamda, mutlak olarak iyi oldugu dii~iiniilen ya da belli bir ya~am anlay1~1ndan kaynak-lanan davraru~ kurallan biitiinii; bir kimsenin iyi niteliklerini ya da ki~iligi­

ni ifade eden tutum ve davraru~lar bii-tiinii, huy. lnsanlarm kendisine gore

ya-~ad1klan, kendilerine rehber ald•klan ilkeler biitiinii ya da kurallar toplam1.

ahlak~1 [lng. moralist; Fr. maraliste). 1 Gene! olarak, ahlak alarunda yogunla~an filo-zof, insan eyleminin ahlili boyutu

Oze-rinde duran dii~iiniir; ahlald konulan ve

~agmm, toplumunun ahlald degerlerini

tarh~rak, buradan belli bir senteze ula~­

maya ~ah~n ki~i. Dii~iince ve eylemle-rinde, ahlak ilkelerine bagh kalmaya ozen g6steren, ahlakh olmay• h~eyin

oniinde tutan kimse.

ahliikd1~1 17 2 Daha ozel olarak da, i~inde ya~ad1g1

toplumun ve ~agm torelerini, ahlak

an-lay•~m• el~tiren, tasvir eden ve bura-dan hareketle insan va ahlakh olmarun

ko~ullarma ili~kin dii~iinceler geli~ti­

ren denemeci, dii~iiniir, ya da romanCI. Bu anlamda ahlak~1, gene! ahlak dii~iin­

cesini ele~tirir, insanlarm maskelerini

dii~iiriir ve edremle kotiiliigiin ~atl~­

masuu ana tema olarak 5e9Jlek sure-tiyle insarun ahlald a~1dan gii~siizliigii­

nii ve yetersizligini gozler oniine serme-yi ama~lar. Onun sistematik olmaktan uzak olan eseri, ya inceleme (tSeneca) ya yergi (Horatius) ya risale (Boileau), ya ozdeyi~le (La Rochefoucauld), ya de-neme (tMontaigne) ~eklinde geli~ir. Ahlak~mm tavn ahlakm ger~ek

koken-lerine ili~kin sistematik bir analiz olma-mak ve donemiyle sm1rh kalolma-mak bak•-mmdan, Nietzc;he'ye ozgii bir soykiitiigii

anlay•~mdan farkW1k gosterir.

ahlakphk [Os. al!lalcfyye; lng. moralism; Fr. mara/isme; AI. marnlismus]. 1 Her~yi

ahlak a~ISmdan degerlendirme, ahlaki en ytiksek deger ve ama~ olarak alma tavn ya da irlSanm biitiin eylernlerine ahlaki bir deger yiikleme ve ama~ kazand1rma kayg•sutl ifade eden tavu, pratik felsefe

anlay1~1. 2 Daha ozel olarak da, ahlaki, her tiir tinsel, teolojik ve varolu~sal bag-lamdan bag.rnslZ ozerk bir disiplin, mut-lak bir yargdayta olarak goren ogreti.

Buna gore, ahlakt;~hk, insan varhgma biiyiik bir inan~ besleyerek, onun dege-rine ve yetkinl~ebilirligine inanarak,

ger~ek iyinin ya da insanm en yiiksek amacmm, d1~ etkiler ve ko~ullar her ne olursa olsun, ger~ekle~tirilecek ahlald eylemlerle kazarulan bir yetkinlikten

olu~tugunu savunan anlay1~ olarak or-taya <;lkar.

ahlakdt~t [lng. nonrrwral; Fr. nonmoral].

Yerle~ik ahlald degerlere ten; d~me, bu degerlerle bagda~mama durumu veya ahlak alanmm tiirniiyle d1~mda kalan

~ey i\in kullarulan s1fat.

Omegin, canslZ varhklar, otomobiller, silahlar ne ahlaki, ne de ahlaks1zdu. Bir otomobili ya da silah1 kullanan ki~i. bu

(18)

18 ahlak dnyusu

oto1nobi 1 i va da silah1 ahlaks1zca,

kotii-"'

lii~e yok ac;acak bir tarzda kullanabilir. Fa kat bu ~eylerin kendileri ahlakd1~1

ohnak durumundadu. Orne~in, bilim-sel bilginin de ahlakla bir ilgisi yoktur. Bilimin sa~lad1~1 bilgi, ins an taraf 1ndan iyi ve yap1cr yonlerde kullantlabildi~i

gibi, kotiiltik i~in ve y1k1a ama.;larla da kullan1labilir ve yahuzca, kullantlmaya

ba~lad1~1 andan itibaren, ahlak bir olgu olarak ortaya ~1kar.

ahlik duyusu [Os. hissi al1lak; lng. moral

sense; Fr. sens moral; AI. moralisclter sinn] Birtak1m filozoflann, ahlaki eylemlerin

kayna~1 olan ve insanlara do~ruyu

yan-h~tan ay1rma olana~1 verip, onlan do~­

ruya yonelecek ~ekilde harekete gec;iren ve ahlaki yarg1lar olu~tururken, dikka· te alaca~nn1z standartlar sa~layan,

do-~u~tan getirdi~intiz sezgisel gii.; ya da yetiye verdikleri ad.

Ahlaki yeti o~retisi olarak bilinen ve insan varhklannda, onlan iyilik, yar-dlmseverlik, odev ve insan sevgisi tii-riinden ahlaki de~erlere yonelten ve yal-nizca ahlakf olgularla ilgili olan ayn bir duyu, gii.; ya da yeti bulundu~unu sa-vunan bu gorii~, ahlak alarunda, ahlakf ozneye iyi ve kotiiyle, do~ru ve yanh~

aras1ndaki farkhhh~1 algllama olana~1

veren bir ahlak duyusunu temele ahr.

Varb~ ilk kez Francis tHutcheson ve David tHume taraf1ndan one siiriilmii~

bir yeti olarak ahlik duyusu, neyin

do~ru ve neyin yanh~ olduguna ili~kin

bilgiyi temellendirdikten ba~ka, ahlaki bilgiyle ahlald eylem aras1ndaki yank ya da bo~lu~, ahlaki eylem i.;in bir motif

sa~lamak suretiyle kapamaya yarar. ahlik felsefesi [Os. ilmi ahldk; lng. etiJics;

Fr. ethique; AI. ethik]. Felsefenin, 'odev', 'yiikiimliiliik', 'sorumluluk', 'gerekli1ik', 'erdem' gibi kavramlan analiz eden,

'do~ruluk' ya da 'yan1•~hk'la 'iyi' ve kotii'yle ilgili ahlaki yargllan ele alan, 'ahlaki eylem'in do~as1n1 soru~turan ve iyi bir ya~mm nas1l ohnas1 gerekti~ini

a-;1klamaya .;ah~an dah. Temelde iyi ve

do~ru gibi iki etken taraflndan belirle-nen ve iyi ve do~ru olana, neyin iyi ve

do~ru oldu~una ili~kin ara~ttrmadan

olu~an pratik felsefe.

Felsefenin, neyin iyi ve do~ru, neyin kotti ve yanli~ oldu~unu; insan ya~aml­

run amacuun ne ohnas1 gerekti~ini;

ahlakh ve erdemli bir ya~ay1~1n hangi

o~eleri ic;erdi~ini ara~hran dahna kar,l-hk gelen ahlak felsefesi, ahlak alan1nda ge.;en kavra1nlan analiz eder, iyinin,

do~runun anlam!nl ac;1klayap, bir eyle-mi iyi ya da kotii kllan oJc;titler iizerinde

yo~unla~1r. Buradan da anla~1laca~t

iizere, ahlak felsefesi alan1ndaki ara~hr­

malar, JtornJatif alzlakla metaetik ya da ana-litlk a/1/dk olarak ikiye aynhr.

Bunlardan normatif ahlak, neyin ahlaki baklmdan do~ru ve yanh~, iyi ve kotii

oldu~unu belirleyen olc;iitler sunup, bu olc;iitleri hakh klima ve temeUendinne

i~iyle u~ra~Jr. Buna gore, filozoflarm

.;o~u oncelikle ya do~ru eylem ya da en yiiksek iyiyle ilgilenmi~lerdir. AhlAk fel-sefesinin temel kavram1 ya da belirleyici

o~esi olarak do~ru eylemi se.;en filozof-lar, do~ru eylemi ger.;ekle~tinnenin, do~ru olaru ~eyi yapman1n, zorunhJ olarak iyiyi, iyi olaru da do~uracag1n1

one siirmii~lerdir. Buna kar~1n, do~ru

eylemi de~il de, iyi ya da en yiiksek iyiyi temel kavram yapan filozoflar, neyin iyi oldugu belirlendikten sonra,

do~ru eylemin hemen ve otomatik ola-rak farkedilece~ini, ve hayata

geljirilece-~ini savunrnu~lard1r. Buna gore, birinci

yakla~1mda neyin iyi oldu~u dogru eylem taraf1ndan belirlenirken, ikincisin-de dogru eylem iyi ya da en iyi taraf•n-dan belirlenir.

Soz konusu geleneksel anlay1~1n ya da nonnatif ahlak1n kar~1smda, ahlak fel-sefesinin, iyi ve do~ruya ili~kin bir

ara~hrmadan de~il de, ahlak kuramla-nyla ahlakf inan.;larut ifadesinde kulla-n•lan terim ve onermelerin manttksal analizinden meydana geldigini savu-nan tmetaetik ya da tanalitik yakla~nn

yer ahr. lnsan1n dii~iincesi, eylemi ve dilinde ortaya t;U<an ahlald o~elerin

do-~as• ve anlam1ru c;oziirnleyen metaetik ya da analitik ahlak, ahlald kavramlann

(19)

anlanllanyla, ahlaki yargalan hakhlan-dlrma, temellendirme veya destekleme-de kullan1lan yontemlerin manhksal analizinden meydana gelir. ~u halde, ahlak felsefesi, felsefenin, bir yandan dogru ya da iyiye ili~kin bir ara~hnna­ dan, diger yandan da ahlaki kuram ve kavra1nlara ili~lcin analizden meydana gelen dahdu.

ahlikan evreleri [ing. stages of morality; Fr.

pluzses de lQ moralit~). AhlakJn, filozoflar tarafandan onerilen geli~me a~amalan.

Rasyonellik oncesi, geleneksel ahlak ya da grup ahlak1yla, ki~isel, rasyonel ya da refleksif bir ahlakJ belirleyen, ve var-hgl, hem ki.ilti.ir tarihinde ve hem de bi-reyin ya~amanda kolayhkla gozlenebi-len bu evrelerin en belli ba~hlan ~u i.it; evreden, yani 1 bireyin gelenekgorenek taraf1ndan yonlendirilmesi evresi, 2 bi-reyin kendi ic;inden yonlendirilmesi, kendi kendisini yonlendirmesi evresi, ve nihayet, 3 ozerk birey evresinden mey-dana gelir.

Buna gore, ahlak, bir ki.ilti.ir ~err;evesi it;inde kabul gormi.i~, belirlenmi~ ve ta· nunlanma~ amat;larla bu amat;lara nas1l ula~llacag1na ortaya koyan kurallar obegi olarak ortaya t;tkar. Bireye dJfSal olan bu amat; ve kurallar bireyi uzun bir si.ire boyunca yonlendirdikten sonra, birey onlan it;selle~tirir 1 kendisine mal eder ve kendi aanat;lanyla kurallan haline getirir. Bundan sonra ise, birey rasyonel ve ele~tirel bir tavar geli~tirip, kural ve amat;lanna el~tiri si.izgecinden get;irir, onlan nesnel bir bit;imde deger-lendinnesini ogrenir. 0, arhk ozerk bir birey haline gelmi~tir. Gert;ek anlamda ahlakln ba~ladag1 yer de, i~te buras1d1r. ahlak1n soykiitiigii [tng. genealogy of nw-rals; Fr. gen~ologie de Ia moraliteJ. 1 Unli.i Alman filozoh1 Friedrich tNietzsche'nin, ahlak kurumunu, ahlakan bir toplumda nasll ortaya t;lkllganJ, hangi fonksiyonu yerine getirdigini, insanlarm nit;in ona baglanmak durumunda olduldaruu gos-termek suretiyle at;akJama faaliyeti it;in kullandag1 deyim. Nietzsche soz konusu yontem ve ahlak anlay1~1nl Geneologie

ahlikan tem~l ogeleri 19

der Moral [Ahlalon Soyki.iti.igi.i) adh ese-rinde geli~tirmi~tir. Nitekim, s1ras1yla, efendi ve kole ahlak.J, gi.in~ ve sut;luluk bilinc, ve nihayet t;ilecilik ideali gibi i.it; ayn boli.iJnden meydana gelen kitaban ana di.i~i.incesi, ahlak.Jn gi.ic;stizli.ik ve

ye-teneksizliklerinden dolaya yarattca

eyle-tne te~ebbi.is edemeyen, ama eylemi

kendilerine oldugu kadar, yaratao ki~i­ lere de yasakJayan birtak.Jm norm ve ku-rallarla gi.it;si.izli.ik ve yeteneksizlikJerini dengelemeye t;ah~anlann hant; ve inti-kam duygulanndan dogdugu di.i~i.ince­ sidir.

2 Nietzsche ve Marks'ta omeklenen bir tavar olarak, varolan geleneksel ahlakln temellerini kaz1y1p, kendi anlaya~ma, kendisine ozgi.i bir ahlaka yer a911a tavn. ahlik1n temel etmenleri [tng. basic fac-tors in morality; Fr. facteurs bases de Ia Jno .. rnlit~]. Ahlak olgusunu ya da kunununu olu~turan, belirleyen temel ve vazget;il-mez ebnenler.

Bu etmenler ~u ~ekilde saralanabilir: 1

Tikel nesne ya da bireylerin belirli bir ahlaki nitelik., tOdev ya da sorumluluga sahip olduklar1n1 ya da olmad1klaruu ifade eden belirli yarga fonnlan. 2 SOz konusu yargllar it;in nedenler ortaya koymanm uygun ve olanakh oldugu di.i-~tincesi. 3 Daha genel yargdarda ifade edilebilen ve ahlaki yargllarla bu yarga-lar i~n getirilen nedenlere teanel olan ku-rallar, ilkeler, idealler ve terdemler.

4 Bu yargdara, kurallara ve ideallere e~lik eden ve bizim onlara uygun bir tarzda hareket et:memizi saglayan dog-a( his ya da duygular. 5 Sorwnlu tutul-ma, ovi.ilme ya da aylplanma ti.iri.inden, belirli odi.il ya da ~zalar, ek motivasyon kaynaklan. 6 Bi.itUn bir yargdama, akllyi.i-ri.ibne ve hissetme si.ircci boyunca be-nimsenmi~ olan belli bir bakJ~ ar;1s1. ahlakan temel ogeleri [tng. basic elements

of ethics; Fr. elmzents bases de l'~thique]. Ahlak1n varolu~nun kendilerine bagh oldugu temel unsurlar, bir toplum ya da ki.ilti.ir t;evresinde ahlakJn onsuz olu-namaz ko~ullan. Bu ogeler ~oyle sJra-lanabilir:

(20)

20 ahlaki

1 Ahlak, ey lemlerimizde her zaman birtaklm alternatiflerle kar~r kar~rya

kal-drgnrnz gerfeginin kabu)iiyle ba~lar. Biz

do~ru ya da yalan soyleyebi liriz. Soz

konusu iki olanak ya da alternatif ken-disini bize, davranl~UnlZln alternatifle-ri, eyle1nimizde yonelece~imiz sec;enek-ler olarak sunar. Biz bu iki altematiften birini ya da di~erini sec;ebiliriz ve a] ter-natiflerin varh~1na ba~h olarak, eyle-mhnizi kontro) edip diledi~imiz ~ekil­ de ayarlayabiliriz. Oysa, canslZ bir

varhk ya da e~ya ic;in boyle bir ~ey ke-sinlikle soz konusu ola1naz, c;tinkii o farkh eylem tarzlann1 birbirinden ayl-ramaz. Ote yandan, cans1z bir varhk,

ba~ka bir bic;ilnde degil de, yaln1zca

kendisine etk.i eden bir d1~ giice ba~h

olarak davran1~ta bulunur. ~u halde, insan varh~1, cans1z bir varh~1n tersi-ne, bir eylemi kendi ba~1na ba~latma gitciine sahip, farkh altematiflerin bilin-cinde olan biridir.

2 Olfiip bi,me, bilin,li olarak tartma. Buna gore, bir kimse bir problem ya da giic;liikten kurtulabilmek i9n, yalan rru yoksa gerc;ekleri oldu~u gibi mi soyle-mesi gerekti~i iizerinde dii~iiruneye

ba~lad1~1 zaman, alternatif davran1~

tarzlann1n lehindeki ve aleyhindeki ve-rileri olc;iip bi,.iyor demektir. Pratik bir

bilgeli~e dayanan ol,.iip bic;me, bilinc;li olarak tartma, bizim giicumiiz ve etki alan•m•z ic;inde kalan, gelecekteki ey-lemleri konu ahr. Olc;iip bic;me, ne yap-•nam•z gerekti~i iizerinde dii~iirune, 'Ne yap1nahyun?' sorusunu yarutlama, belli bir amaca nas1l ula~llacagt konusunu

bi-linc;li olarak tartma anlamu1a geli.-.

3Se,im ya da ir4de ozgurlugu. Ahlak1

olanakh kdan c;ok onemli ba~ka bir o~e ise, sec;im yapabilme, altematifler

kar-~ISlnda tercihte bulunabilme yetene~i­ mizdir. Zira in san varhklan birer maki-na olsayd•lar ve insanda her~y onceden

belirlenmi~ olsayd1, ahlak diye bir ~ey

hie; soz konusu olmayacakh. Ba~k.a bir

deyi~le, ahllki ozne iyi ve kotii, de~erli

ve de~ersiz kar~1S1nda, kendi

motifleriy-le, kendi arz.u ve ideallerine dayanarak bir sec;im yapamad1~1 zaman, ahllktan ve ahlaki eylemden soz edilemez.

4 Ahlakln dordiincii temei o~esi,

so-rumluluktur. Soruinluluk, ki~inin

eylem-lerinin sonuc;lann1 iistlenebilmesi anla~ m1na gelir. Buradan da anla~1laca~1

iizere, ahlaki soru1nluluk, se~m o~esini, irade ozgiirlii~iinii varsayar. Yani, ey-lemlerine ozgiirce ve kendi motifleriyle karar veremeyen bir kimsenin, bu ey-lemlerin hesab1n1 verebilmesinden, on-larm sonuc;lann1 iistlenebihnesinden soz edilemez. Bu anla1nda bir c;ocu~un ya da akll hastas1n1n sorumlulu~undan soz etmek miimkiin de~ildir. Onlar so-rumlu tutulamazlar, c;iinkii kendilerine eyleinlerine ozgiirce, kendi tercihlerine gore karar verebilme olana~1 verecek, bir zihinsel olgunluktan yoksundurlar.

5 Ahlakln ba~ka bir temel o~esi de,

ba~ka insanlarr hesaba kahna

zon.nlulugu-dur. Buna gore, davran1~laruruzll\ ba~ka­ lanru nasd et.kileyece~ konusu, ahlak1n konulanrun onemJi bir bOliimiinii meyda-na getirir. ~iinkii, davraru~larunLZJn iyi ve do~ olup olmadJkJan, ~~unlukla

soz konusu davraru~lann ba~kalan

iize-rindeki etldlerine ba~h olacakbr. Niteldm, birc;ok ahlak~ Robinson Crusoe'nin ger-c;ek anla1nda ahlakh ya da ahlaks1z davra-nabilecegi gorii~iinii kabul ebnez.

6 Olc;iip bi,.ti~imiz, 'Ne yapmahyun?' diye sordu~umuz zaman, davran1~1m1~ z1n, yalruzca ba~kalan iizerindeki etki-lerini degil, fakat kendi karakterimiz, kendi

ya~an trmrz ve genel amacrmrz uzerindeki

etkilerini hesaba katryoruz demektir. Bun-dan dolay1, ahlakln en onemli o~esi, ahlaki eylem.in oznesidir.

ahliki [lng. moral; Fr. moral; AI. sittlich].

i

yi, dogru di ye nitelenen, do~u, erdemli, adil, v .b.g., oldugu kabul edilen insan ey-lemleri; temel de~erler tarafll\dan yon-lendirilebilme veya ba~kalanru bu de~er­ lere gore et.kile1ne, yarg1lama kapasitesi

i~n kuUanllan s1lat. Ahlak kurallanna uygun olan, ahllk bakurundan iyi olan eyleme, ahlak bakmundan iyi olan ki~i­

(21)

ahlil<i aritmetik [tng. nroral arithmetic; Fr.

aritlnuetique morale]. tYararcahtan kuru-rusu Jeremy tBentham'an, 'mumki.in ol-dugu kadar c;ok sayada insana, mi.imki.in en yliksek mutlulugu saglama amaca'na

ula~1nak ic;in temele ald1t1 hazlara iii~· kin hesab bililni; hazlann yogunlugu, suresi, niteligi ve ba~ka insanlar i.izerin-deki etkisiyle ilgili kalki.il ruri.i.

ahlaki egoizm [tng. egoism; Fr. ~goisme; Al.

egoismus]. AhJak feJsefesinde, her insan111 kendi iyi1igini gozetmesi ve kendi c;akar-lanru hayata gec;innesi gerektigini, ya-~amdaki en yuksek i yin in, ki~inin ken-disi ic;in olanakla olan tum tatminleri (arzulan, istekleri, ihtiyac;lara, hazlan ve a1nac; lara) kar~damas1 ya da gerc;ekle~tir­ lnesi oldugunu, ki~inin kendi tatmin, ba-~an ve mutlulugunun ilk, en yiiksek ve nihai deger oldugunu, kalan tiim deger-lerin bundan c;1khgln1 savunan anlaya~.

Herkes ic;in ge~erli olan bir tahlak ya· sas1 bulunmadaga ic;in, ahlaki eylemin sonucuna gore degerlendirilmek duru-munda oldugunu, ki~inin her zaman kendi c;1kann1, yaranna temele alarak ey-le•nesi gerektigini, ahlaki bir eylemde belirleyici unsurun, eylemin ozneye sag-ladatJ yarar, c;akar oldutunu one siiren ahlak gori.i~u olarak ahlaki egoizm ya da benciligin, tbencillikle ozde~le~tirilp 1ne zorunlulugu yoktur, c;i.inki.i bencillik sergileyen eylemler, pekala eylem sahi-binin c;akanna olmayabilir.

Oc; ayn ahlaki bencilik ya da egoizmden siiz edilebilir: 1 Evrensel alllQJc.i egoimz,

temel ilke olarak, herkesin, ba~kalanrun t;Jkarlanru hie; dikkate almakswn, her zaman kendi c;1kanru gozeterek eylemesi gerekb~ one surer. Buna kar~tn, 2

bi-ret;sel ahlaki egoizm, herkesin benim t;lka·

nma gore eylemesi gerektitiJU, 3 ki~isel

alalaki

egoiznr

ise, benim, ba~kalanrun ne yapmalan, nasaJ davranmalan gerekti~yp le ilgili bir iddiada bulunmakswn, kendi ki~isel t;~kannu hesaba katarak eylemde bulurunam gerektigini one siirer.

Soz kon usu ahlaki egoizm tiirlerinden, bireysel ve ki~isel egoizm, ahlaktan top-lumsal bir ahlak, bir ahlak sisteminden de, tiim insan varhklan i~in gec;erli

ola-ahliki empir.izm 21

cak bir kuraJlar ve ilkeler buttinu anla-~dd1ga su rece, ciddi probleanlere yol ac;ar ve c;ogunluk, savunulabilir gori.i~· ler olmaktan t;~kar. Evrerasel ahlaki ego· izan ise, anla~dabilir ve savunulabilir bir ahlak anlaya~a olabilmekle birlikte, birtak1m ko~ullar gerc;ekle~tirilmedigi

takdirde, pratik olma yan bir ogretidir. Buna gore, ahlaki egoizm, ancak ve. ancak insanlar birbirlerinden yalJtlandak· [an, goreli olarak kuc;iik gruplar halinde ya~adaklan ve dolayasayla, insanlar ara· s1ndaki 9kar c;ah~malan en aza indir-gendigi zaman, uygulanabilen bir teori olabilir. Fakat bizim, kendisine yeten var-hkJar olmadlgJmaz, goreli olarak ki.i~iik topluluklar halinde ya~amayap, ba~ka insanlarla toplumsal, ekonomik ve hatta ahlaki olarak kar~d1kh bir bagamhhk ili~kisi ic;inde bulundugumuz, nufusu giderek artan bir toplum ic;inde ya~ada­ guruz ve burada, kac;lJ\Jlmaz olarak bir-takim ~Uc:ar c;ah~malannan ortaya ~aktaga dikkate aluursa, evrensel ahlald egoizm de c;okme tehlikesiyle kar~da~u, ya da en azandan, c;1kar c;ah~malan soz kon usu oldugunda, c;ab~malan herkesin ~akanru koruyacak ~kilde ~oziimleyecek bir

yon-temle tamamlanmak durumunda kalu. ahlaki empirizm [tng. ethical empiricism; Fr.

empriSriJe ethique]. Genel olarak, insarun dogal yonunden, d uyulanndan ya da daha c;ok d uygularmdan hareket eden ahlak anlaya~lan ic;in kullarulan deyim. Nitekim, duyguyu duyuJann bir ti.irevi olarak gorup ahlakhhta ona dayandaran ti.imdogalc1 ahJaklara ayru zamanda em-pirik ahlak anlaya~lan ad1 verilir.

Ahlaki empirizm biraz daha ozel bir anJam i~inde, ahlaki takalcahA-an kar~J­ smda yer alan ve ahlaki eylemin teme-linde bulunan ahlak kurallannan, do-gu~tan getirilmeyip sonradan deneyim yoluyla kazanaldagtn1 one si.iren gori.i~u ifade eder. Soz konusu empirist gorii~, ya ahlaki tbireycilik ~eklinde ortaya c;J-karak, kurallann kazandmas1nda bire-yin ozgiin deneyiminin onemini vurgu-lar ya da tsosyolojizm ~eklini alarak, kurallann elde edihnesinde ortak dene-yimi on plana c;•karhr.

Referensi

Dokumen terkait

Hal tersebut disampaikan oleh Dahlan Iskan saat e ya paika kuliah u u Me ba gu “e a gat Pengusaha Muda yang Kreatif dan Inovatif dalam Me ghadapi Ta ta ga Global

1 | C o u n s e l i n g M i l e n i a l J o u r n a l Citra Diri Remaja Komunitas Punk di Lapangan Samber Kota Metro Agus Wibowo1, Agus Wiyono2, Ahmad Irfan Muzni3 1,2,3Jurusan

196 | C o u n s e l i n g M i l e n i a l J o u r n a l sangat diperlukan dalam pelaksanaan manajemen bimbingan dan konseling di sekolah, hal tersebut tidak lepas dari dukungan

Banci pendudukpulau: Pang ~Saranan kepada SIRe untuk perkuku'h keselamatan perairan negara u~ I- to· 00',+ ~l., ' Oleh S.CONNIE PEARL SUIL KOT A KINABALU: P em ban tu Men

TJ R 1Afl RU LAN AB Ln I: Politik luar negeri djangan bersif at tr adisionil HARIAN U M ll M L DITERBITKAN OLEH BADAN PENERBIT KEDAULATAN RAKJAT ANGGOTA S.P.S,I TH.. URSS

do cua DPPH, kit qui xic djnh dugc diu phgng la lo?i d|u c6 hoat tinh chfing oxy h6a cao nhat trong 6 lo^ d|u dirge khao s i t Thyc hi^n phin tich tiiinh phan polyphenol trong cac loai

D l thj bilu di§n k i t qua ICin c l k i t cua cdc phuang phdp 4.2 U\ qud tinh todn dd liin theo thdi gian Nhgn xet: TCr d l thj trdn ta thay, phuong phdp phan tu huu hgn Plaxis

25 | C o u n s e l i n g M i l e n i a l J o u r n a l INTERNALISASI NILAI-NILAI BUDAYA JAWA DALAM PELAKSANAAN KONSELING INDIVIDU OLEH GURU BIMBINGAN DAN KONSELING Siti Tri