09/09/2015
-
Kısa bir giriş yapılacak.
-
Deniz hukuku nedir?
-
Kaynakları, doğuş sebepleri
-
**Kitap: Rayagen Kender, Ergon Çetingil ve Emine Yazıcıoğlu 14. Baskı- bazı
konuları kitapta yeterli işlenmediği için derste ek olarak anlatılacak. Uluslarası
anlaşmalar gibi.
-
Quiz hariç kanun açık sınav olacak.
DERS
İ
N
İ
ÇER
İĞİ
1. Giriş:
2. Gemi Kavramı***
3. Gemi Unsurları
4. Türk Bayrağı Çekme Hakkı
5. Kabotaj
6. Gemi Sicili (2.Hafta)
7. Gemiler Üzerindeki Ayni Haklar (2. Hafta)
8. Donatan, Gemi işletme Müstaitti Kavramları
9. Donatanın Sorumluluğu***
10. Donatanın Çevre Kirliliğinden Sorumluluğu**
a. 3 Tane Uluslarası Sözleşme
b. 2 Özel Nitelikli Kanun
11. Konişmento
12. Taşıyan Kavramı
13. Taşıyanın Sorumluluğu***
14. Taşıyanların Hakkı
15. Namlu Sözleşmesnin Sona Ermesi
16. Deniz Kazaları ( Çarpma, Kurtarma ve Müşterek ambarya)
17. Gemi Alacaklısının Hakları
I.
G
İ
R
İŞ
:
Deniz Ticareti hukuku, deniz hukukunun bir dalıdır. Yani siz yukarıdan
baktığınızda deniz hukukunu görüyorsunuz. Deniz hukuku gemilerin deniz de
seyretmesi
1ile ilgili tüm hukuki ilişkileri düzenleyen daldır.
Denizciliğin kendine has tehlikeleri vardır. Eski çağlardan beri bu denizciliğin
kendi niteliğine ve ihtiyaçlarına uygun özel düzenleme getirilmesi ihtiyacı
duyulmuştur. Gemilerin denizde yaptıkları kazalar veya bu seferler yolculuklar
sırasında meydana gelen uyuşmazlıkların çözümü için özel kuralların ön görülmesi
gerekmektedir. Dolaysıyla bu özel kurallar deniz hukukunu oluşturuyor.
Sonuç olarak gemilerin denize seyir etmesi düşünüldüğün de hem bireyler
arasında hem de devlet ve birey arasında hem de devletlerarasında çeşitli ilişkiler
doğuruyor.
II.
DEN
İ
Z HUKUKU KAVRAMI
Deniz hukuku kavramı bunların hepsinden oluşmaktadır. En üsteki kavramdır.
Bu kapsamda deniz hukuku çeşitli dallara ayırabiliriz. Öncelikle 2’ye ayrılır.
1 Gemiler denizde seyreder. Buna seyru-sefer denir
Deniz Hukuku
Deniz Kamu Hukuku
Deniz Devletler
Genel Hukuku Deniz İdare hukuku Deniz Ceza Hukuku Takip Hukuku Deniz Usul ve Deniz Sosyal Hukuku
Deniz Hususi Hukuku Genel Nitelikli Deniz Hususi Hukuku Deniz Ticareti Hukuku
A.
Deniz Kamu Hukuku:
Deniz de gemilerin seyrüseferini birey-devlet ve devlet-devlet (devletler
arası) arasındaki meydana getirdiği ilişkileri düzenlemektedir. Bu kapsamda Deniz
Devletler Genel hukuku vardır.
1.
Deniz Devletler Genel Hukuku: Devletler hukuku anlamında açık deniz,
karasuları, kıta sahanlığı gibi kavramlar vardır. Bu gibi kavramları düzenleyen
deniz devletler genel hukuku denilmektedir. Aynı zamanda burada savaş ve
barış zamanlarında düşman devletlerin veya tarafsız devlet vatandaşlarına ait
gemilerin veya yüklere ait geçişler gibi hususlarda düzenlenmektedir. Deniz
devletler genel hukuku savaş ve barış zamanında önemlidir.
2.
Deniz
İ
dare Hukuku: denizde can ve mal emniyetinin sağlanması
gerekmektedir. Bununla ilgili belirli hükümler, kanunları, yönetmelikler
konulmaktadır. Dolayısıyla bu hükümleri içeren alana deniz idare hukuku
oluyor. Gemilerin tescil edilmesi için belli hükümler, bayrak çekme veya
gemiler muayene ediliyor (seyrüsefere uygunluğu denetleniyor), gemilerin
ölçümleri, gemi adamlarının yeterliliği sertifikası, kılavuz alma yükümlülüğü
gibi durumlara ilişkin kuralları deniz idare hukukuna dahildir.
3.
Deniz Ceza Hukuku: Deniz hukukunda bazı eylemler vardır ki bu eylemlerin
cezalandırılması gerekmektedir. Çünkü denizde can ve mal güvenliğinin
sağlanması gerekiyor. bu kapsamda bazı cezai müeyyidenin ön görülmesi
gerekmektedir. Ör: Bayrak çekme hakkında aykırı davranılması, gemi
adamlarının geminin üzerinde aykırı hareketlerde bulunursa buna ilişkin cezai
müeyyideler söz konusu olur. Bunlar hep deniz ceza hukukuna ilişkin hükümler
söz konusu olacaktır.
4.
Deniz Usulde Takip Hukuku: Denize ilişkin uyuşmazlıklarda hangi
mahkemelerin yetkili ve görevli olduğuna ilişkin düzenlemeler ve gemilerin
ihtiyati haciz veya ihtiyati tedbirlerine ilişkin hususları deniz usulde takip
hukukunda düzenlenmektedir.
5.
Deniz Sosyal Hukuku: Gemi adamlarının hizmet sözleşmelerini ve sosyal
sigortalarına dair hükümleri bu dalı teşkil etmektedir.
B.
Deniz Hususi Hukuku:
Deniz kamu hukuku devlet- devlet arasındaki yani devletlerarası ve bireyle
devlet arasındaki ilişkiyi düzenliyordu. Deniz hususi hukuku ise denizde gemilerin
seyrüseferini bireyler arasındaki ilişkileri düzenlemektedir. Bunu ikiye ayırmaktadır.
Bunlar:
1.
Genel Nitelikteki Deniz Hususi Hukuku: Tüm sivil gemileri kapsayan bir
alandır. Sivil gemilerin seyrüseferine ilişkin olarak bireyler arasında
meydana gelen ilişkileri düzenleyen alandır. Gemi mülkiyeti, rehin, çarpma
kurtarma gibi hükümler bu kısma dahildir.
2.
Deniz Ticareti Hukuk: Ticaret gemilerinin seyrüseferine ilişkin olarak
bireyler arasında meydana gelen ilişkileri düzenleyen hukuk dalıdır.
Klasik hukuk sıralandırılmasına bakıldığında deniz ticaret hukuku sadece
ticaret gemilerinin seyrüseferine ilişkin olarak bireyler arasında meydana gelen
ilişkileri düzenleyen alandır. Ancak TTK hükümlerine bakıldığında, deniz ticaretine
ilişkin ölçüleri aşılmış ve yukarıda bahsedilen alanlara da girilmiştir. TTK’da olduğu
gibi klasik anlamda deniz ticareti hukukunun ölçütlerini aşmak durumundayız.
Çünkü deniz ticareti hukuku sadece ticaret gemilerine uygulanmıyor. Esas olarak
kural olarak gemi ticaretinin uygulanmasıdır. Ancak istisnai alanlar vardır. Hatta
bazen savaş gemilerine bile uygulanabilmektedir.
Deniz hususi hukuku ve deniz ticareti hukukunun sınırları bazı yerlerde
birbirine karışabiliyor. TTK’nın bazı hükümleri de deniz kamu hukukuna
girebilmektedir. Ör: Bayrak çekme hükümleri Türk Ticareti kanununda
düzenlenmiştir. Fakat bayrak çekme hükümleri deniz kamu hukukuna dahil
olmaktadır.
Deniz ticareti önemlidir çünkü bir milletin gelişmişliğini gösterir. Deniz
ticaretine ne kadar gelişmiş ise veya o milletin gemi filosu ne kadar büyük ise o
milletin gelişmişliğinin bir boyutunu gösteriyor.
Deniz ticareti kara taşımacılığına göre daha avantajlıdır. Bazı hallerde düz
hatlarda sefer yapabildiği için daha hızlı olabiliyor. Fakat genel olarak
düşünüldüğünde çok büyük yükler taşılabiliyor. Bundan dolayı fazla yük bir anda
taşınabiliyor. Bu sebeple tek bir seferde taşınabildiği için deniz taşımacılığı daha
ucuza gelebiliyor.
Deniz ticareti uluslarası ticareti geliştiren bir alandır. Özellkile ham madde
taşımacılığında malları uzak yerlere taşınabilmesini mümkün kılıyor. Ham maddeler
işleniyor ve bundan üretilen mallarda başka yerlere taşınabiliyor ve satınabiliyor.
Bundan dolayı deniz ticaretinin önemi artıyor.
Deniz ticareti genel hukukundan ayrılarak özel ayrı bir alan haline gelmi
ş
tir?
Ø
Buna ilişkin olarak deniz ticaretine ilişkin olarak belli başlı hükümler sıralamak
mümkün olabilecektir. Bunlar;
1.
Yalnızlık ve müşterek tehlikelere maruz kalmak: ör: sefere çıkan gemi
düşünüldüğünde bu içindeki yük ve insanlar haftalarca veya bazen
aylarca yanlız kalıyorlar. Bu süre boyunca bazı tehlikelerle karşılaşıyorlar.
Bu tehliklere örnek olara doğa olaylar, korsanlar gibi bu yanlızlık ve
müşterek tehlikelere maruz kalmak bu insanlar ve yük bakımından bir
kader birliğini ortaya çıkarıyor. Bu kader birliğinin bir arada hareket
edebilmek için gemidekilerin bir şekilde örgütlenmesi gerekmektedir. Yani
gemide düzeni sağlayacak ve gerekli tedbirleri alacak bir kişiye ihtiyaç
vardır. Bu kişide kaptandır.
Kaptanın çok geniş yetkileri vardır. Bu yetkiler çokta ağır bir sorumluluğu
beraberinde getirmektedir.
Kader birliğinin bir başka sonucu da
mü
ş
terek avarya
denilen bir
kurumdur. Buna göre eğer yolculukta gemi ve yük olağan dışı bir
tehlikeyle karşılaşıyorsa gemi ve yükün kurtarılması amacıyla bir
fedakarlık yapılıyorsa bu durumda ortaya çıkan zarar ve masraflar
paylaştırılır. Yani gemi su aldı ve batacaksa ör: bir kısım yükün dışarı
atılması gerekebilir. Bu durumda bu denize atılan yüke sadece gemi maliki
katlanmıyor. Bu yükün uğradığı zarara yük sahipleri de katlanıyor. Buna
müşterek avarya deniliyor. Sadece deniz ticareti hukukuna ait bir
kurumdur.
Ø
Armatör: Uygulamada buna donatandır. Hem sermaye hem de sorumluluk
bakımından oldukça ağır bir riziko altına girmektedir.
Donatanı ağır bir riziko
altında tutuyoruz. Fakat armatörün başına bir şey gelirse yani gemi batarsa artık
donatan işine devam edemeyecektir. Çünkü oldukça büyük ekonomik yıkım
altına girecektir. Denizciliğin gelişmesi ve deniz ticaretinin artması ile bu
donatanın sermaye ve sorumluluk rizikosu deniz ticareti hukukunda azaltılmaya
çalışılmıştır. Bu deniz ticaretinin geliştirilebilmesi amacıyla iki kurum ortaya
çıkıyor. Bunlar;
1.
Sınırlı Sorumluluk Kurumu:
şimdi siz dışarda birisine zarar verdiğinizde
tabi ki bu zararı karşılamakla yükümlü olacaksınız ve sınırlı sorumluluktan
değil sınırsız sorumluluk söz konusu olacaktır. Zarar ne ise onu karşılamak
zorunda kalacaksınız. Ancak donatan bu deniz ticaretinden doğan
sorumluluğu bakımından sınır sorumluluğuna tabi tutulmuştur.
2.
Gemi Alacaklısı : Bu hak diğer alacaklardan daha farklıdır. Diğer tüm
alacaklılara karşı öncelikli bir alacak hakkıdır. Sahibine kanuni bir rehin
hakkı tanımaktadır. Yani kanundan doğan bir rehin hakkı var. Ancak bu
hak öyle bir haktır ki ‘TESCİL EDİLMİYOR’ ve ALENİ DEĞİLDİR.
Gemiyi takip eden bir haktır. Bu hak sayesinde donatanının sınırlı sorumlu
olduğu alacaklılar korunabiliyor.
Ø
Eskiden küçük gemilerle sefere çıkılıyordu. Kaptan o zaman hem geminin
maliki hem de o gemiyi işleten kişiydi. Yani bizzat geminin üzerinde sefere
çıkıyor. O gemiyi işletiyor ve o gemi ile seferden geri dönüyordu. Yani
gemiyi donatan aynı zamanda geminin sahibiydi. Bu durumda gemi maliki
bizzat sefere çıkmış oluyordu. Ancak zamanla ticaret gelişiyor ve gemi inşaat
tekniğinde gelişiyor ve böylece çok büyük gemilerle ticaret yapılmaya başlandı.
Bunu önemli sonucu gemi maliki bu neticede gemisini birisine emanet etmek
durumunda kalıyordu. Bu kişi de kaptan olutyor. Kaptan donatanı temsil ediyor
ve yükün maliklerini temsil ediyor. Bu anlamda kaptana oldukça geniş yetki
tanınmış oluyor. Kaptan bu kişilerin menfaatini gözetmekle yükümlü
tutulmuştur. Hatta yolculuk boyunca donatanı temsil ediyor ve yabancı
limanlarda da temsil yetkisi de vardır. Aynı
şekilde yük sahipleri bakımından
geçerli bir durum söz konusudur. Eskiden tacir alıyordu ve kendi yükü ile
seyahat ediyordu ve yabancı limanlara gidip bizzat o yükü satıyordu. Daha
sonra bunu malını teslim ettiği ve güvendiği adamlar ortaya çıkmış ve daha
sonra bunu yapan ofisle çıktı. Yani zamanla gelişmeye başladı. Artık
konşimento doğdu.
Ø
Kon
ş
imento Evra
ğ
ı: bir tür taşıma senetleridir. Yükü temsil etme kabiliyetine
sahiptir. Konşimento sayesinde yükün sahibi, yük bir yerden bir yere giderken
yani yolculuğu sırasında yükü satabiliyor veya rehin edebiliyor.
Ø
Sigortanın doğumu deniz ticareti ile başladığı denilebilir. Yani deniz
yolculuğunun eskiden tehlikelerine karşı korumak amacıyla bu ihtiyacı
karşılamak amacıyla sigorta çıkmıştır. Günümüz sigortasının doğumu aslında bu
deniz yolculuğunun tehlikesine karşı donatanın kendisini koruma isteği ile
ortaya çıkmıştır.
Ø
Başka deniz ticaretine has bir kurumdur. Donatanın en değerli mal varlığı
gemisidir. Bu gemisini teslim etmeden rehin kurmak istyor. Çünkü donatan
gemisini işletecek ki para kazanmaya devam ederek borcunu ödeyecek. Gemiyi
karşılık göstererek kredi temin etmesi aslında gemi menkul yani taşınırlar
olaraktır. Dolayısıyla gemiler teslimsiz rehin edilebiliyor. Bu rehin gemi
ipoteği ile mümkün hale getirilmiştir.
Ø
Deniz ticareti hukuku muhafazakâr bir alandır. Çünkü genel olarak dini, sosyal
veya siyasi yenilikler deniz ticareti hukukunu etkilemiyor. Ayrıca uluslararası
bir alandır.
III.
DEN
İ
Z T
İ
CARET
İ
N
İ
N TAR
İ
HÇES
İ
İ
lk ça
ğ
larda yazılı hukuk kuralları yoktu. Deniz ticaretine özgü kurallar örf
ve adet hukuku
ş
eklinde do
ğ
mu
ş
tur.
Orta ça
ğ
da ise örf ve adet hukuku
ş
eklinde bu alan regüle ediliyordu. Ayrıca
örf ve adet hukukunun derleyen belgeler çıkarıldı ve kanunlar devri zamanı
özellikle 17. Yy itibaren kapsamlı kanunlar çıkarılmaya ba
ş
landı.
Deniz ticaret hukuku uluslararası bir alana ili
ş
kin oldu
ğ
u için sefere çıkan
gemiler yabancı limanlarda ve yabancı devletlerin kara sularında birbirilerinden farklı
hukuk kurallarıyla kar
ş
ıla
ş
ıyorlardı. Bu durum deniz ticareti faaliyetlerini
engelliyordu. Bu sebeple bir birle
ş
tirme ihtiyacı ortaya çıkıyordu. Bu ihtiyaç
uluslararası bir birli
ğ
i sa
ğ
lamaktır. Birle
ş
tirmeye ili
ş
kin çe
ş
itli metodlar vardı.
Bunlar;
1.
İ
lgililerin
İ
ste
ğ
i
İ
le Birle
ş
tirme:
yani bu kapsamda jour canvas kurallıı yani
mü
ş
terek avareye dair kurallardır. Bu yolda hukuken birlik sa
ğ
lamak zorunlu
olmadı
ğ
ı için bu yolda ilgililerin istemi ile birle
ş
tirmek de görünmüyor. Bu
anlamda jour canves kurallarının sadece bir örne
ğ
i vardır. Jour anves kuralları ilk
olarak 1864 yıllarında çıkıyor. Daha sonra 1877 ve 1890 yılında Liverpool bu
konuda tekrar düzenleniyor. 1925’te Stockhom’da tekrar düzenleniyor. 1950’de
Kopenakta 1974 Hombrugh’da 1994 Sdney ve 2014’te Vancover’de
düzenleniyor. Bu ilgililerin iste
ğ
i ile birle
ş
tirme pek i
ş
lenebilen bir method
olmadı
ğ
ı için uluslarası anla
ş
malarla birle
ş
tirme daha çok kullanılıyor.
2.
Uluslararası Anla
ş
malarla Birle
ş
tirme: bu kapsamda 2 tane örgüt
bulunmaktadır. Bunlar;
a.
CMI
: Milletlerarası Denizcilik Komitesi/Comité Maritime International:
b.
IMO: Inernational Marime Organization:
-
Bu iki örgüt genel olarak uluslararası birli
ğ
i sa
ğ
maktadır. Fakat 2009 yılında
yapılan sözle
ş
me ile bunlara birle
ş
mi
ş
milletlerde bu i
ş
e el atmı
ş
tır. BM
uluslararası ticaret hukukuna ili
ş
kin komisyondur. Bu komisyon uluslararası
ticaret hukukuna dair anla
ş
malar yapıyor.
-
Kendi hukukumuz açısından ilk olarak TTK’dan önce 1964 yılında Ticareti
Bahriye kanunu vardı. 1929 yılında artık deniz ticareti kanunu yapılmı
ş
tır. Bu
kanun alman hukukundan alınmı
ş
tır. 1956 yılında önceki eski ticaret kanunda
816. Maddeden itibaren olan kısmı deniz ticaretine has edilmi
ş
ti. 2011 tarihti
TTK 5. Kitabı 931.maddeden ba
ş
lıyor ve 1400.md deniz ticaretine
özgülenmi
ş
tir. Dolayısıyla biz deniz ticaretini incelerken kanyaklarını
incelerken öncelikle uluslararası anla
ş
malardan yararlanaca
ğ
ı ve sonra
kanunlardan yararlanaca
ğ
ız. Bu kanunlardan ilki TTK ve di
ğ
er kanunlar da
vardır. ( kabotaj kanunu, deniz kirlili
ğ
ine ili
ş
kin kanunu, çevre kanunu, Türk
uluslararası gemi sicili kanunu vardır.) Aynı
ş
ekilde tüzükler ve yönetmelikler
söz konusudur.
16/09/15
TTK 931. Md gemiyi tanımlamaktadır. Araçların gemi olup olmadığı önem
taşımaktadır. Çünkü buna göre TTK hükümlerini uygulayacağız. Ancak ttk
anlamında gemi ise biz kalan hükümleri uygulayabileceğiz.
A) Tanımlar
I- Gemi, ticaret gemisi
MADDE 931- (1) Tahsis edildiği amaç, suda hareket etmesini gerektiren, yüzme özelliği bulunan ve pek küçük olmayan her araç, kendiliğinden hareket etmesi imkânı bulunmasa da, bu Kanun bakımından “gemi” sayılır.
(2) Suda ekonomik menfaat sağlama amacına tahsis edilen veya fiilen böyle bir amaç için kullanılan her gemi, kimin tarafından ve kimin adına veya hesabına kullanılırsa kullanılsın “ticaret gemisi” sayılır.
Bir
şeyi, bu madde hükümlerine göre, gemi olarak nitelendirebilmemiz için
gerekli olan unsurlar;
1.
Küçük olmayacak
2.
Tahsis edildiği amaç suda hareket ettirmesine gerektirmeli
3.
Yüzme özelliği olmalı,
4.
Bir aracın mevcut olması gerekir
Olumsuz
ş
art olarak:
5.
kendiliğinden hareket etmesi şart değildir.
Her bir araç bakımından bu
şartları yerine getirip getirmediğine bakılacak.
Eğer bütün şartları yerine getiriyorsa bu durumda TTK anlamında gemi sayılır.
Duvarlardan köprü yapılara geminin geçi
ş
i sa
ğ
lanır. Bu gemi duvaları sizce gemi
sayılır mı?
Ø
Sabit kaldıkları için gemi sayılmazlar.
Bo
ğ
azda restoran olarak yani sabit olarak kullanılan gemiler var. Bunlar gemi
sayılır mı?
Ø
Tahisi amacı suda hareket etmesini gerektirip gerektirmediğine bakılması gerekir.
Hayır kıyıya sabit olarak bağlı olarak kullanılıyor. Dolayısıyla sayılmaz. Ancak
bağlı olmasaydı sabit olarak kullanılmıyor olsaydı o zaman biz bunu gemi
sayabilecektir.
Yüzen vinçler var. Bunlar gemi sayılır mı?
Ø
Yüzen vinçler sabit oluyor. Eğer sabit olarak kullanılıyorsa gemi sayılmaz. Ancak
bir yerden bir yere yüzüyorlarsa bu durumda gemi olarak sayılır.
Ø
Ayrıca meteor istasyonu görevi gören gemiler bunlarda bu 4
ş
artı yerini
getirmek ko
ş
ulu ile gemi sayılırlar.
Yüzen havuzlar var. Bunlar gemi sayılır mı?
Ø
Eski kanuna göre gemi olarak sayılırdı. Çünkü eski kanuna göre gemi araç
mevcudiyeti aramamaktaydı. Tekne oluyordu onu yeterli görüyordu. Tekne
oluyordu ve içi hacimli olarak tanımlıyordu. Dolayısıyla içi oyuk gemi olarak
görülüyordu. Ancak bunlar araç şartını getirilmesi ve tekne şartını kaldırılması ile
değişti. Dolayısıyla yüzen havuzlar artık gemi sayılıyor.
Deniz ticaretine ilişkin TTK’nın beşinci kitabı işlenecek. Ancak gemi
tanımına bakıldığında deniz kavramı içermiyor. Yani tahsis amacı denizde hareket
ettirmesini gerektiren demiyor. Su da hareket ettirmesi gereken demektedir. Böyle bir
ayırıma gidilmiş. Bu durum yeni kanunla getirilmiştir. Biz artık iç su gemileri ile
normal gemiz gemilerini aynı klasmanda değerlendirmek istiyoruz dendi. Bundan
dolayı bunu deniz değil su olarak değiştirildi. Bu durum doktrin tarafından çokça
eleştirildi. Çünkü bu değişiklik karışıklığa sebep oldu. Çünkü bu kanun hükümleri
sadece su gemilerine uygulanır gibisinden bir hükümle bunu çözebilirdiniz diyorlar.
Bu durum önemlidir. Çünkü su olarak değiştirilmesi TTK anlamında deniz ticaretine
ilişkin bir kitap olduğu için deniz de hareket etmesine ilişkin bir tahsis söz konusu
olduğu aranıyor.
Şimdi bu su olarak değiştirildi.
İç su gemileri deniliyor. Kanun
gerekçesinde
‘Madde 931 – 6762 sayılı Kanunun 816 ncı maddesinden değiştirilerek alınmıştır. “Tekne” kavramı, “araç” kavramı ile ve “kazanç” kavramı ise, “ekonomik menfaat” kavramı ile değiştirilmiştir. Teknik ve iktisadî hayattaki gelişmeler göz önünde bulundurularak, “gemi” kavramının kapsamı mümkün olduğunca genişletilmeye çalışılmıştır. Yargıtay kararlarında “gemi” kavramının dar yorumlanmasının sakıncalı sonuçlarını bertaraf etmek için, kendiliğinden hareket etme kabiliyetini haiz olmasa dahi, bir aracın gemi olabileceği açıkça belirtilmiştir. Böylece yüzen havuzlar, mavnalar, şatlar, hovercraftlar dahi, tahsis gayesi suda hareket etmesini gerektirmesişartıyla gemi sayılmıştır. Kazanç sağlama unsuru sadece malvarlığının aktifinde artış meydana getirmeye yönelik faaliyetleri ifade ettiğinden, ekonomik menfaat ibaresinin kullanılması menfi ve müspet kazancı içermesi itibarıyla daha uygun bulunmuştur. Bu suretle, donatanın üzerinde sadece kendi yükünü taşımaya tahsis ettiği araçların bile gemi telakki edilmesi imkân dahiline girmiş olacaktır. Denizde hareket yerine, suda harekete öncelik verilmesinin sebebi, iç sularda yapılan taşımaların günümüzde olduğunun aksine kara taşımaları yerine deniz taşımalarına ilişkin hükümlere tâbi tutulmasına duyulan ihtiyaçtır.’
Hovercraft hava yastıkları var ve bunlar üzerinde hareket eden araçlara
deniliyor. Bütün bunları gemi olarak sayılıp sayılmayacağı tartışmalıdır. Çünkü
aslında deniz ile doğrudan teması olmayan araçlardır. Hatta alman hukukunda da
gemi sayılmıyor. ( TTK’yı Almanya’dan aldığımız için bizin için önemli.) Hava
yastığı üzerinde hareket eden araçlar sayıldıkları için ve deniz üzerinde teması
olmadığı için Alman hukukuna göre gemi sayılmamaktadır. Ancak TTK anlamında
gerekçesinde gemi oldukları sayılıyor. Eğer kıyıya bağlı bir şekilde seneler boyunca
kullanılmamış ise o zaman gemi sayılır. Fransız hukukunda da gemi sayılmaktadır.
Petrol platformları sabit olarak kullanılması ne kadar sene de sabit
kullanıldığına bağlı olarak yani geçici veya kalıcı olarak sabit kalmış olması b
bakımından önemlidir. Yani petrol platformu tahsis edildiği amaç su da hareket
ettirmesini gerektiriyorsa bu durumda gemidir. Ancak sabit olarak kullanılıyorsa bu
durumda gemi değildir.
Kanunun bir diğer
şartı küçük olmamadır. Doktrinde küçük olma
şöyle
değerlendiriliyor; sandal kadar küçük yapılar gemi değildir. Ancak sandaldan
büyükse ör: motoru olan balık tekneleri gibi. Bu durumda gemi sayılırlar.
Mavnalarda gemi sayılmaktadır. Çünkü kendi kendine hareket
edemeyebiliyorlar. O zamanda gemi sayılırlar çünkü kendi kendini hareket etme şartı
aranmamaktadır.
Yani bir araç gemi olarak inşaat edildi ve tamamlandığına ve kızaktan indiği
andan itibaren gemi vasfını kazanır. Deniz uçakları asıl faaliyet alanı havadır.
Bundan dolayı gemi olarak sayılmazlar.
Ø
Eğer bu 4
şartı yerine getiriyorsa gemi vasfına sahiptir. Bu 4
şarttan herhangi
birini kaybederse ör: suda hareket ettirmesini gerektirmeyen bir amaca tahsis
edilirse. Normal bir gemiydi artık motoru çalışmıyorsa bunu kenara bağlayarak
restoran yada otel olarak kullanırsa yada bir
şekilde araç vasfını yitirirse gemi
sayılır mı? Gemi vasfını kaybeder. Ancak bazen bu kaybılar geçici olabiliyor.
Bazense daimi olabiliyor. Gemi vasfının kaybını 2’ye ayırıyoruz. Bunlar;
1.
Geçici Kayıp: Eğer gemi niteliğini veren bu 4 unsurlar geçici olarak
kaybedilirse bu durumda gemi vasfını kaybetmiyor. Gemi olmaya devam
eder.
2.
Daimi Kayıp: Bu 4 unsurları daimi olarak kaybederse bu durumda gemi
vasfını yitirir.
Ø
İki ayırımımız vardır. Bunlar 933.md düzenlenmiştir. Bunlar;
1.
Tamire De
ğ
mez Gemi: Tamir giderleri geminin, eski ve yeni farkı
gözetilmeksizin, önceki değerinin dörtte üçünü aşacaksa, “tamire değmez
gemi”, sayılır.
2.
Tamir Kabul Etmez Gemidir: Tamiri hiç veya bulunduğu yerde
mümkün değilse ve tamir edilebileceği bir limana götürülemezse, “tamir
kabul etmez gemi”,
II- Tamir kabul etmez gemi, tamire değmez gemi
MADDE 933- (1) Denize elverişsiz hâle gelmiş olan bir gemi bu Kanunun uygulanması bakımından; a) Tamiri hiç veya bulunduğu yerde mümkün değilse ve tamir edilebileceği bir limana götürülemezse, “tamir kabul etmez gemi”, b) Tamir giderleri geminin, eski ve yeni farkı gözetilmeksizin, önceki değerinin dörtte üçünü aşacaksa, “tamire değmez gemi”, sayılır.
(2) Önceki değer, denize elverişsizlik bir yolculuk sırasında meydana gelmişse, geminin yolculuğa çıkarken sahip olduğu değerden; diğer hâllerde ise, gemi denize elverişsiz hâle gelmeden önce sahip olduğu veya gereği gibi donatılmış olması hâlinde sahip olacağı değerden ibarettir.
ü
Bu ayırımının önemi ise tamire değmez gemi, gemi vasfını yitirmiyor. Gemi
sayılır. Ancak tamir kabul etmez gemi, gemi vasfını yitirir. Yani geminin fiziken
limana götürülmesi mümkün değilse tamir kabul etmez gemi sayılır. Ancak
ekonomik olarak limana götürmek ekonomik sayılmıyorsa o zaman tamire
değmez gemi sayılır.
ü
Gemi eğer batmış ise biz bu geminin kurtarılma imkanı varsa kurtarma imkanı
olduğu sürece gemi kabul edilir. Ancak kurtarılamayacak
şekilde batmış ise o
zaman enkaz sayılıyor. O zaman gemi vasfını yitirir.
ü
Bazen tamir edilmek için kızağa çıkarılan gemiler, gemi vasfını kaybetmez.
IV.
GEM
İ
N
İ
N BÜTÜNLEY
İ
C
İ
VE EKLENT
İ
PARÇALARI
Gemi bir çok parçanın birleştirilmesi ile oluşturuluyor. Bu gemiyi oluşturan
parçalar bazen hukuken aynı hükümlere tabi tutulmayabiliyor. Bütünleyici parça MK
684.md tanımlanmıştır. Bu maddeye göre ‘
Bir
ş
eye malik olan kimse, o
ş
eyin
bütünleyici parçalarına da malik olur. Bütünleyici parça genel adetlere göre asıl
ş
eyin temel unsuru olan ve o
ş
ey yok edilmedikçe, zarar u
ğ
ratılmadıkça veya yapısı
de
ğ
i
ş
medikçe ondan ayrılmasına olanak bulunmayan parçalardır.’
Gemi bakımından bütünleyici parçalarını bu denizcilik çevrelerinin anlayışına
göre belirleyeceğiz. Ör: gemi bakımından zarara uğratılmadıkça ve yapısını
değiştirmedikçe ondan ayrılmasına imkan olan
şeyler ör: geminin kazanı olabilir.
Makinesi dümeni pervanesi bunlar geminin bütünleyici parçasıdır. Ancak gemi
tanımını yaparken kullandığımız tanım gemi kendi kendini hareket ettirmesi
şart
değildir. Fakat gemiyi hareket ettiren makinasıdır. Bu tür parçalar makinalar gemini
bütünleyici parçası olur mu? Unsurlarda kendi kendine hareket etmesi
şartını
aramıyor. Yani sayılan gemi tanımları açısından kendi kendine hareket etmesi
zorunluluğunun olmaması bunun bütünleyici parçası olarak nitelendirileceği
anlamına gelmemektedir.
Eklenti ise asıl şey malikinin anlaşılabilen aruzusunuz veya genel adete göre
işletilmesi, korunması veya yarar sağlanması için asıl
şeye sürekli olarak özgülenen
ve kullanılmasında birleştirme, takma veya başka bir şekilde asıl
şeye bağlı kılınan
taşınır maldır. Bir
şeyin mülkiyeti başka birisine geçince eklentinin mülkiyeti de
geçer mi? Evet geçer. Bir
şeye ilişkin tasarruflar aksi kararlaştırılmadıysa o
şeye
ilişkin eklenti sağlar. Ayrıca eklentiye ilişkin olarak asıl
şeyden ayrılınca niteliğini
kaybetmiyor. Dolayısıyla geminin eklentilerinin denizcilik çevrelerine göre
belirleyebiliyoruz. Ör: sevk ve idare aletleri, denizcilik haritaları, balıkçı ağaları
bunların her biri eklenti olarak değerlendirilir.
Diğer
şeyler de bulunmaktadır. yani gemi de bulunan ne eklenti ne de
bütünleyici parça olarak değerlendirilebilir
şeylerdir. Bunlar gemi adamlarının
kumanyası, kömür, geminin yakıtı gibi.
HUKUK
İ
ÖNEM
İ
:
ü
Bu ayırımların hukuki önemi ise mülkiyet anlamındadır. Çünkü bütünleyici
parçanın mülkiyeti asıl
şeye tabidir. Gemi üzerindeki bütünleyici parçalar
bakımından ayrıca bir tasarruf yapılamayacak. Yani geminin kazanı gemiden ayrı
bir
şekilde satılamayacak. Gemi satılınca onlarda satılmış sayılacak. Gemi
üzerindeki ayni haklarda aynı şekilde sayılır.
ü
Eklenti açısından ise aksi kararlaştırılmadıkça akıbeti asıl
şeye bağlıdır. Yani
ayrıca belirlenmedikçe geminin mülkiyeti ile birlikte eklenti parçaları da yeni
malike geçer. Ancak eklentiler açısından aksi mümkündür. Yani eklentiler
açısından aksi belirtilebilir. Bağımsız olarak konu edilebilir. 1002.md göre
‘
Taraflarca aksi kararlaştırılmış olmadıkça, iktisap eden, geminin mülkiyeti ile birlikte, iktisap anında varolan ve devredene ait eklentinin mülkiyetini de kazanır. Devir sonucunda, devredene ait olmayan veya üçüncü kişilere ait haklarla sınırlandırılmış bulunan eklenti de iktisap edenin zilyetliğine geçerse, Türk Medenî Kanununun 763, 988, 989 ve 991 inci maddeleri uygulanır. İktisap edenin iyiniyeti hususunda zilyetliği elde ettiği an esas alınır.’Bir
şekilde gemi de başka eklenti varsa ve yeni maliki yeni zilyedin
zilyetliğine geçerse o zaman TMK hükümlerine yollama yapılıyor. ‘iktisap edenin iyi
niyeti hususunda zilyedliği elde ettiği an esas alınır diyor.’ Eklenti bakımından özel
bir hüküm getirilmiştir.
ü
Diğer
şeyler bakımından ise diğer
şeylerin temlik edilmeleri yani diğer
şeylerin
bunlara ilişkin tasarrufların açıkça belirtilmesi gerekir. Bunlar ne bütünleyici ne
eklenti sayılmadıkları için kendilerinden tasarrufa konu olmazlar. Aksi
kararlaştırılmadıkça mülkiyeti geçmiyor. Bunların iade edilmesi gerekiyor. fakat
ayrıca belirtilirse bunların da mülkiyeti geçebilir.
V.
GEM
İ
LER
İ
N TÜRLER
İ
:
Gemilere ilişkin türlerine ilişkin ayırım yapılması gemilerin tabi olduğu
kuralların tespit etmek açısından önem taşımaktadır. Ayrıca gemilere ilişkin can ve
mal güvenliğinin sağlanmasına ilişkin çeşitli kurallar vardır. Bu kurallardan
hangisinin gemiler bakımından geçerli olacağı bakımından tespiti önemlidir.
Dolayısıyla gemiler açısından belirli ayırımlar yapılmıştır. Bu ayırımlar;
1.
Gemiyi Hareket Ettiren Kuvvet Açısından Ayırım:
i.
Yelkenli gemiler:
ii.
Buharlı Gemiler:
iii.
Motorlu Gemiler:
iv.
Nükleer Gemiler:
Güvenlik ve sorumluluk açısından özel hükümler kabul
ediliyor. Hatta özel milletlerarası sözleşmeler bulunmaktadır.
2.
İnsan veya Eşya Taşımaları Açısından Ayırım ( yolcu ve yük gemileri ): yolcu
gemileri açısından özel hükümler var. Bu ayırım bu sebepten önemldiri.
3.
Hukuki Ayırım ( Faaliyette bulundukları sular bakımından ayırım):
Bunlar
deniz gemisi ve iç su gemisi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Artık TTK yer
alan gemi tanımına göre iç su gemileri bu kapsamda ele alınmıştır. dolayısıyla
uygulamada bu ayırımın pek bir önemi yoktur. Fakat bu ayırım bakımından
ölçüt fiili tahsistir. Dolayısıyla o geminin fiilen deniz gemisi olarak kullnılmak
üzere tahsisi edilmiş ise deniz gemisidir. Ancak iç su olarak kullanılıyorsa iç su
gemisi sayılır.
4.
Tahsis Olundukları Amaç Bakımından Ayırım: Buradaki ayırımdaki ölçüt 931/2
madde belirliyor. Bu ayırım ticaret gemileri ve ticaret gemisi olmayan
gemilerdir.
i.
Ticari Gemiler: ‘Suda ekonomik menfaat sağlama amacına tahsis edilen veya fiilen
böyle bir amaç için kullanılan her gemi, kimin tarafından ve kimin adına veya hesabına kullanılırsa kullanılsın “ticaret gemisi” sayılır.’ Burada ya su da ekonomik menfaatamacına tahsis edilmiş olmalı diyor ya da fiilen su da ekonomik menfaati
sağlamak amacıyla kullanılan bir gemi olması gerekir. Ör: bilimsel
araştırma yapmak amacıyla tahsis edilmiş olan bir gemi ama bir defalığına
ücret karşılığında yolcu veya yük taşıyor. Sadece o sebep için ticaret gemisi
sayılacaktır. Dolayısıyla ücret karşılığında yolcu ya da yük taşımak ya da
kurtarma ya da deniz hizmetleri yapmak ticari oluyor. Bu amaçla yolcu
gemileri, tankerler, kurtarma gemileri yada römortör gemileri ticari gemi
sayılıyorlar. Balıkçı gemileri de ticaret gemisi sayılıyor.
Kimin tarafından tahsis edildiğinin bu ayırımı yapmak açısından bir önemi
yoktur. Ticari gemisi kavramı açısından geminin sahibinin yada kimin nam
ya da hesabına yürütüldüğünün de bir önemi yoktur. Devlet ya da kamu
tüzel kişisi olabilir. Eğer gemi su da ekonomik menfaat sağlamak amacıyla
tahsis ediliyorsa o tahsis edildiği müddet boyunca ticaret gemisi oluyor.
ii.
Ticari Olmayan Gemiler: Ticaret gemisi kapsamı dışında kalan tüm gemiler
bu kapsama girer. Ör: donanmaya ait olan gemiler, savaş gemileri, devletin
yada diğer bir kamu tüzel kişisinin münhasıran kamu hizmetinde kullanılan
gemiler bu kapsama girer. Yatlar, eğitim gemileri, bilimsel araştırma
gemileri ticaret gemisi olmayan gemiler kapsamında değerlendirilir.
Bir geminin ticaret gemisi olup olmadığının ayırımı çok önemli olmasının
nedeni: 935.md aksini ön gören kanun hükümleri saklı kalmak haliyle bu
kanunun deniz ticaretine ilişkin hükümleri ticaret gemileri hakkında
uygulanır demektedir. Yani biz bu hükümleri yalnızca ticaret gemileri
açısından uygulayacağız. Ancak bunun istisnaları vardır.
İstisnaları 935.md
devamında yer almaktadır.
(2) Ancak, bu Kitabın;
a) “Gemi”, “Kaptan”, “Gemi Alacakları” ve “Cebrî İcraya İlişkin Özel Hükümler” başlıklı Kısımları, “Çatma” ve “Kurtarma” başlıklı Bölümleri, deniz alacaklarına karşı sorumluluğun sınırlanması hakkındaki hükümleri ile donatanın, gemi adamlarının kusurundan doğan sorumluluğuna ilişkin 1062 nci maddesi, yatlar, denizci yetiştirme gemileri gibi sadece gezinti, spor, eğitim, öğretim ve bilim amaçlarına tahsis edilmiş gemilere,
b) “Çatma” ve “Kurtarma” başlıklı Bölümleri, deniz alacaklarına karşı sorumluluğun sınırlanması hakkındaki hükümleri ile donatanın, gemi adamlarının kusurundan doğan sorumluluğuna ilişkin 1062 nci maddesi, münhasıran bir kamu hizmetine tahsis edilen Devlet gemileriyle donanmaya bağlı harp gemilerine ve yardımcı gemilere,
- ikinci istisnaya ilişkin düzenlemedir.
c) Bayrak şahadetnamesi ile ilgili 944 üncü maddenin ikinci fıkrası ile 945, 947, 948 ve 949 uncu maddeleri, sicille ilgili 955, 956, 973 ve 991 inci maddeleri, kanuni ipotekle ilgili 1013 üncü maddesi ve yapı hâlinde bulunan gemiler üzerindeki haklarla ilgili 1054 ilâ 1058 inci maddeleri yabancı bir devlet veya onun vatandaşları adına Türkiye’de yapılmakta olan gemilere de, nitelikleri ile bağdaştığı ölçüde, uygulanır.
- Üçüncü istisnaya ilişkin düzenlemedir.
Sonuç olarak: biz bu hükümlerin uygulanıp uygulanmayacağını
anlamak için öncelikle geminin ticaret gemisi olup olmadığını tespit
etmemiz gerekir. Sonra ticaret gemisi ise TTK hükümleri uygulanır.
Ancak ticaret gemisi değilse o zaman 935.md ikinci fıkrasına bakıp bu
fıkralar kapsamında yer alıp almadığına bakmamız gerekir. Eğer bu
istisnalar kapsamında yer alan hükümlerdense sadece bahsedilen
uygulanacak hükümleri somut olayda o gemi açısından tespit
edebileceğiz. Bu
şekilde uygulama alanı bazı hükümler bakımından
genişletilmiştir. Bunun yanı sıra ayni haklar bakımından da sevk edilen
hükümlerde yalnızca sicile kayıtlı Türk gemilerine bunlar uygulanır. Bu
anlamda uyulama alanının daraltıldığını göreceğiz. Burada önemli olan
ticaret gemilerine uygulanır dedik. Ancak sizin önünüze bir yat geliyorsa
ya da bir bilimsel araştırma gemisi yani eğitim gemisi karşınıza geliyorsa
bunlar ticaret gemisi değildir. Dolayısıyla bu 935.md 2-a bendindeki
gemiler olarak değerlendireceğiz.
VI.
GEM
İ
LER
İ
N HUKUK
İ
N
İ
TEL
İĞİ
C) Gemilerin hukuksal niteliği I- Genel olarakMADDE 936- (1) Sicile kayıtlı olup olmadıklarına bakılmaksızın bütün gemiler bu Kanunun ve diğer kanunların uygulanmasında taşınır eşyadandır.
Gemileri görüntüleri itibarıyla taşınıra benzer. Eski TTK’da buna ilişkin
hüküm yoktu dolayısıyla bu durum tartışmalıydı. Fakat aslında doktrin zaten
gemilerin taşınır olduğunu kabul ediyordu. Yeni TTK’da terreddütleri ortadan
kaldırmak açısından 936.md getirildi. Bazı hukuki işlemler bakımından istisnai
olarak taşınmazların tabi tutulduğu rejime tabi tutuluyor. (937.md düzenlenmiştir.)
II-Taşınmazlarla ilgili hükümlerden gemilere uygulanacak olanlar
MADDE 937- (1) Bu Kanunda, İcra ve İflas Kanununun taşınmazlara ilişkin hükümlerine tabi olacağı açıkça bildirilen gemiler hakkında 936 ncı madde hükmü uygulanmaz.
(2) Türk Medenî Kanununun 429 uncu maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendi ile 444 üncü, 523 üncü ve 635 inci maddelerinin uygulanmasında, “taşınmaz” terimine yapı hâlinde veya tamamlanmış olan bütün gemiler ve “tapu sicili” terimine “gemi sicilleri” de dâhildir.
937.md kapsamında taşınmaz olarak kabul edilmiyor ancak taşınmaz gemi
işlemleri görüyorlar. Gemiler taşınır ancak bazen taşınmaz gibi işlem görüyorlar.
937.md dışında amme alacaklarının tahsiline usulü hakkında kanun var. Bu ipotek ve
intifa hakkının kurulması halinde gayri menkul muamelesi ve icra iflas kanunu
açısından görüyorlar.
Kanundaki terimler:
Madde 3 – Bu kanundaki amme alacağı terimi: 1 inci ve 2 nci maddeler şümulüne giren alacakları, … Yalnızca mal olarak geçen terim: Menkul, gayrimenkul "gemiler dahil" mallarla…’
Amme alacaklarının tahsili usulüne hakkındaki kanunun 3.md gemiyi gayri
menkul olarak işlem görmesine sebep oluyor. 88.md Gayri menkul malların ve
gemilerin hacizlerine ilişkin düzenleme var. Gemilerin gayri menkul
şeklinde işlem
görmesine ilişkindir.
Gayrimenkul malların, gemilerin haczi:
Madde 88 – Her türlü gayrimenkul malların, gemilerin haczi sicillerine işlenmek üzere haciz keyfiyetinin tapuya veya gemi sicillerinin tutulduğu daireye tebliğ edilmesi suretiyle yapılır.
Bir de icra iflas kanunda gemilere ilişkin düzenleme var. 23.md
düzenlenmiştir.
VII.
GEM
İ
LER
İ
N AYIRT ED
İ
LMES
İ
Gemilerin ayırt edilmesinde belli unsurlar vardır. Bu unsurlar geminin
kimliğini belirliyor. Bunlar;
1.
Geminin adıdır:
Geminin adı bir gemiyi diğer gemiden ayıran temel unsurdur. Bu adın
seçilmesi ve adın değiştirilmesi TTK 938.md düzenlenmiştir.
Geminin adı I- Seçme serbestisi
MADDE 938- (1) Geminin ilk Türk maliki, gemiye dilediği adı vermekte serbesttir. Şu kadar ki, seçilen ad karıştırılmaya yol açmayacak şekilde başka gemilerin adlarından farklı olmalıdır.
(2) Gemi tasdiknamesi verilmiş olan bir geminin adı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığının izniyle değiştirilebilir.
Sicile kayıtlı gemiler bakımından ad konma zorunluluğu vardır. Bu da
939.md ön görülmüştür.
II- Gövde üzerine yazılma zorunluluğu
MADDE 939-(1) Sicile kayıtlı bir geminin bordasının her iki tarafına adı, kıçına da adı ile bağlama limanı; silinmez, bozulmaz ve kolayca okunacak harflerle yazılır.
Geminin adı aynı zamanda sicile tescil ediliyor. Peki sicile tescil edilmeyen
kayıtlı olmayan gemiler bakımından bunlar bakımından ad konma zorunluluğu
yoktur. Ancak bu gemiler bakımından sefere çıkabilmeleri açısından çeşitli
sertifikalar ör: denize elverişli gemi olması gerekiyor. sefere çıkabilmesi için
uygunluk belgesinin olması gerekiyor ve tabi ki bu belgelerde geminin adı yazılıyor
olması gerekiyor. yani dolaylı olarak sicile kayıtlı olmayan gemilerin adları
bakımından dolaylı bir ad söz konusudur. Bu konuda doğrudan bir hüküm yoktur.
Ancak dolaylı olarak ad koymak zorunlu.
Bağlama kütüğüne kaydedilen gemiler açısından da ad koyma zorunluluğu
vardır. Bağlama kütüğü uygulama yönetmeliğin 11.md düzenlenmiştir.
‘Ba
ğ
lama
kütü
ğ
üne kaydedilecek olan her gemi deniz iç ve dı
ş
su aracı ayırt edici bir adı olur.’
Deniliyor.
ÖR: Bir gemi var. Geminin maliki ticari bir
şirkettir. Gemiyi deniz
ticaretinde kullanan bir kimsenin ticaret unvanı ile geminin adı aynı mı olmalı? Böyle
bir zorunluluk yoktur. Aynı olabilir veya ayrı olabilir. Geminin adına ilişkin olarak
ayrıca bir hüküm vardır.
Geminin adının hukuken korunmasına ilişkin ayrıca bir hüküm
düzenlenmiştir. 938.md seçilen ad karışıklığa yol açmayacak
şekilde başka
gemilerin adlarından farklı olmalıdır diyordu. Bu sebeple karışıklığa yol açacak
başka bir isim konulursa , bir başka gemiye, o zaman gemi maliki bunun
değiştirilmesine ilişkin dava veya talepte bulanabilecek ve hatta haksız rekabet
hükümlerine bile gidebilir. Gemini adı daha çok prosedürel şeylerdir.
2.
Tanınma
İş
areti Bilgisi:
Gemiler telsizlerle haberleşirler. Bu telsizle haberleşmede kullanılmak üzere
her bir gemiye tanınma işareti veriliyor. Bu tanınma işaretleri ulaştırma, denizcilik ve
haberleşme bakanlığı tarafından gemi sicil müdürlüklerine gönderiliyor ve sicil
müdürlüğü tescil sırasına göre bunları gemiye veriyor. Bu işaret gemi siciline tescil
olunuyor. 18 Gross’undan küçük olan gemiler ancak sicile tescil olunursa veya telsiz
teçhizatına sahip ise onlara tanınma işareti veriyor. Yoksa verilmiyor. Bu tür hususlar
gemi sicili nizamnamesinde düzenlenmektedir.
3.
Geminin Tonajı :
Yani geminin büyüklüğünden bahsedilmektedir. Gemilerin ölçümü tonaj ile
gösterilmektedir ulusal ve uluslararası düzenlemelerde geminin tonajına bazı
sonuçlar bağlanıyor. Bazen gemilerin tonajına göre o geminin donatanının
sorumluluğu farklılık göstermektedir. Yani geminin tonajı çeşitli açılardan önemlidir.
Kamu hukuku açısından da tonaj önemlidir. Gemilerde bazı vergi ve
harçlara tabidir. Bu vergi dairesi ve harçlar geminin tonajına göre belirlenebiliyor.
Nasıl ki siz motorlu taşıt vergisi öderken o sahip olduğu motor hacmine göre
verginizi ödüyorsanız aynı durum gemi içinde vardır. Aynı şekilde geminin teçhizatı
ve gemi adamlarının sayısına göre denize elverişli belgesi veriliyor ya buna göre de
geminin tonajı önem taşımaktadır. Bunlar kamu hukuku açısından geminin tonajına
ilişkindir.
Özel hukuk açısından geminin tonajı önem taşımaktadır. Yük ve yolcu
taşıma kapasitesi ve donatanın sorumluluğunun hesabı bakımından bunların her
birine sonuç bağlanmaktadır.
Eski zamanlarda geminin ölçülmesine ilişkin olarak her bir ulusal hukukta
farklı kurallar vardır. Gemiler sürekli mobil olarak denizlerde seyir haldedir.
Denizlerde de açık su denizi kara su denizi kıta sahanlığı vardır. Dolaysıyla bizim bu
kuralları birleştirmemiz gerekiyor dendi. Gemilerin ölçümünü yeknesak kurallara
bağlamamız gerekiyor ki gemilerin ölçümü her devletlerde aynı olmalıdır. Dolayısıyla
gemilerin tonajını ölçme uluslararası sözleşmesi var. 1969 yılında kabul edilmiş bir
sözleşmedir. 1982 yılında yürürlüğe girmiştir. Dünya çapında genel kabul görmüş bir
sözleşmedir. O kadar ki dünya ticaret filosunun %98’ini oluşturan 132 ülke o
sözleşemeye taraftır. Bu sözleşmeye uygun olarak bir yönetmelik düzenlenmiştir.
Gemi ve su araçlarının tonajlarını ölçme yönetmeliği var. Dolayısıyla bu sözleşmeye
uygun olarak hazırlanan yönetmeliğe göre gemilerin tonajları ölçüyor.
Tonaj ikiye ayrılıyor. Bunlar ;
1.
Gross Tonajlar: geminin esas bünyesi dahilinde kalan kapalı bütün
yerleri kapsıyor.
2.
Net Tonaj: Gayrisafi yani gross tonaj dan yük ve yolcu taşımaya
yarayan kısmı çıkarınca kalan kısımlardır. Kısaca yük ve yolcu
taşımaya yaran kısımları diyebiliriz.
3.
Dead weight: Geminin yük yakıt kumanya su olarak taşıyabileceği
şeylerin ağırlığını ifade eder. Yani geminin hacim değil taşıma
kabiliyetini ağırlığını gösteriyor.
4.
Ba
ğ
lama Limanı:
MADDE 946- (1) Bir geminin bağlama limanı o gemiye ait seferlerin yönetildiği yerdir.
Yani donatanın, işletmenin ticari merkezinin bulunduğu yer bağlama limanı
olur. Yani Gemi bir tüzel kişiye ait ise bağlama limanı o tüzel kişinin merkezinin
bulunduğu yer oluyor. Eğer bir geminin seferleri o tüzel yani o
şirketin bir başka
şubesi tarafından idare ediliyorsa o zaman o
şubenin bulunduğu yer bağlama limanı
oluyor. Geminin adından bahsederken 939.md bahsedilmiştir. Bu maddeye göre
aslında gemilere bakıldığında onların kıç tarafında bağlama limanını
görebiliyorsunuz. Yani gemi sicillerine de tescil ediliyor. Bağlama limanının olması
ve tescili de zorunludur. Bağlama limanı da gemi siciline tescil edilir. Bu yerin bir
liman olması gerektiği anlaşılıyor. Ancak gemi bir limanda değil de denize kıyısı
olmayan bir yerde seferlerini idare ediyorsa yada mesela bazı kişiler olabilir ki gemiyi
bordasında idare ediyor ya da yabancı bir liman olabilir. O zaman bağlama limanı biz
neresini kabul edeceğiz? 955/2’de düzenlenmiştir.
Gemi denize kıyısı olmayan bir yerden sefer düzenliyorsa :
955/(2) Bir geminin seferleri yabancı bir limandan veya bir kara kentinden yahut bizzat gemiden yönetildiği takdirde, malik, gemisini dilediği yer siciline tescil ettirebilir.
Eğer Ankara ise bu
şirketin merkezi ve seferleri Ankara’dan yapılıyorsa
malik gemiyi dilediği yer siciline tescil ettirebilecek.
Bağlama limanı deniz ticareti açısından çok önemlidir. 3 açıdan hukuken
önemlidir. Bunlar;
i.
Tescil açısından önemlidir. Bağlama limanın tabi olduğu sicil
müdürlüğünde tescil olunur dediği için tescil yapılacak yer bakımından
önemlidir
ii.
Kaptanın yetkileri bakımındandır. Eğer gemi bağlama limanında ise
kaptanın gemisi nasıldır? Yani bağlama limanındayken kaptanın yetkileri
daralır. Yetkiler donatana geçer. Ancak gemi bağlama limanın
dışındayken kaptanın yetkileri oldukça artıyor.
iii.
Mahkemelerin yetkisi bakımından da önemlidir. Donatan aleyhine
açılacak davalarda bağlama limanı mahkemesi yetkilidir. 1063. maddede
düzenlenmiştir.
Yetkili mahkeme
MADDE 1063- (1) Donatan aleyhine, bu sıfatı dolayısıyla, herhangi bir alacaktan dolayı geminin bağlama limanının bulunduğu yer mahkemesinde de dava açılabilir.
Yetkili mahkeme
MADDE 1087- (1) Paydaş donatanlar aleyhine bu sıfatları dolayısıyla diğer paydaş donatanlar veya üçüncü kişiler tarafından herhangi bir alacaktan dolayı geminin bağlama limanının bulunduğu yer mahkemesinde de dava açılabilir. (2) Davanın paydaş donatanlardan biri veya birkaçı aleyhine açılmış olması hâlinde de aynı hüküm uygulanır.
Genel yetkili mahkemeye ilişkin bir düzenlemedir. Kesin yetkili mahkeme
değildir.
5.
Geminin Milliyeti
Geminin milliyeti hangi devletin bayrağının çekilebileceğine ilişkin hususları
belirler. Geminin milliyeti geminin ayrıt edilme unsurları açısından en önemli
olanlarıdır. Gemin malikinin gerçek veya tüzel kişi olmasına göre ayırım yapılıyor.
Geminin milliyeti bakımından.
Geminin milliyetini belirlerken mülkiyet önem taşımaktadır.
Geminin milliyetinin belirlenmesi neden gerekli?
1.
Bir kere devletler açısından önemlidir. Onun ticaret filosu
bakımından o devletin filosuna dahil olmuş oluyor.
2.
Malik açısından önemlidir.
3.
Uygulanacak kanunun tespit edilmesi açısından önemlidir.
Hukuken neden önemli?
-
uluslararası hukuku açısından, ceza hukuku açısından önemi vardır.
İdare
hukuku açısından önemi vardır.
-
Devletler hukuku açısından önemi savaş halini düşünün bir gemini düşman
gemisi olup olmadığını anlayabilmek için o geminin tabiiyetine milliyetine
bakarak tespit yapılır. Ayrıca kanunlar ihtilafı konusunda bayrak hukuk
açısından o geminin bayrağının hukuku da bağlama noktasına göre belirleniyor.
-
Ceza hukuku açısından ise açık denizde işlenen suçlar bayrak hukukuna tabi
oluyor.
-
İdare hukuku açısından kabotaj hakkı sadece milli gemilere münhasır olarak
tanına hak olarak biliniyor.
Not: Bu anlamda geminin milliyeti önemlidir.
5.1. Geminin milliyetinin belirlenmesi:
Türk Bayrağını çekme hakkı ve yükümlülüğü
MADDE 940-(1)Her Türk gemisi Türk Bayrağı çeker.
(2) Yalnız Türk vatandaşının malik olduğu gemi, Türk gemisidir.
Aslında bu madde Türk bayrağının çekilmesine ilişkindir. Ancak bu madde
bir geminin Türk gemisi olarak nitelendirilebilmesi için aranan
şartları belirliyor.
Aslından 940/2’ye bakarak geminin türk gemisi olup olmadığını anlayabileceğiz.
6.
Geminin klası:
Geminin klas kuruluşları vardır. Bu kuruluşlar tarafından belirli kuralları
çerçevesinde geminin mevcut teknik, fiziki durumuna bakarak bu durum itibarıyla
geminin asgari standartlara sahip olup olmadığı incelenerek gemi denizde seyir
ederken can ve mal güvenliği sağlanmış oluyor. Ör: bir gemi asgari standartları
sağlamış olabilir. O gemide seyir ediyor olabilirsiniz ancak diğer bir gemi o asgari
standartları taşımıyorsa sizin için de bu durum tehlikeye sebep olabiliyor. Geminize
çarparsa Dolayısıyla güvenli seyir standartlarının oluşturulabilmesi için hem de bu
standartlara olumlu devam ettirilebilmesi için özellikle can ve mal güvenliği
açısından geminin klası oldukça önemlidir. Gemilerin satın alınması veya kiralanması
taşınan malların sigortalanması bakımından da önemlidir. Ör: gemi ikinci el olarak
satın alacaksanız bu klas kuruluşlarına güveniyorsunuz. Geminin fiziki ve teknik
olarak asgari düzeyleri taşımasına göre bu gemiyi satın alıyorsunuz. Yada ona göre
kiralıyorsunuz. Namlu sözleşmelerin akdedilmesi açısından önemli çünkü siz bir yük
taşımak istiyorsunuz ve yine tabi ki asgari düzeyleri taşıyan bir gemi istersiniz.
Gemilerin sefere çıkabilmesi için sahip olması gereken belgeler vardır. Bunlar
limanlarda kontrol ediliyor. Bu belgelerin verilmesinde de gemini klası önem arz
etmektedir.
Kısaca geminin sınıflandırılması hukuken önemli değildir. Böyle bir hüküm
yoktur. Ancak bunlar fiilen önemlidir. Çünkü geminin sefere çıkabilmesi için belli
belgeler veriliyor. Sınıflandırılmamış gemi sigortalanmıyor. Dolayısıyla fiilen
zorunluluk oluşturuyor. Geminin sınıflandırılması gemi klas kuruluşları tarafından
yapılıyor. Bu sınıflandırma kuruluşları uluslararası sınıflama kuruluşları var bunlara
üye olan itibar sahibi kuruluşlardır. Bu kuruluşlar geminin mevcut durumunu tespit
ediyor ve kendi kurallarına göre sınıflandırıyor. Buna ilişkin belgeleri düzenliyor ve
klaslı olan gemilerin listesini yayımlıyor. Bu kuruluşlar belli aralıklarla yada arza
veya kazadan sonra tekrara gemiyi aynı standartları muhafaza edip etmediğini
tekrardan denetliyor. Muhafaza etmiyorsa yapılması gerekenlere ilişkin olarak
donatana tavsiyede bulunarak bunları yerine getirip getirmediğine ilişkin olarak tekrar
denetliyor.
Gemi inşaat edilirken gemi klas kuruluşları tarafından denetleniyor.
İnşaat
öncesinde planlar üzerinde denetlemeler gerçekleştiriyor. Yani inşaattan önce
plandan inşaatı sırasında da denetlemeler yapıyor. Aslında bu kuruluşların kurulma
amacı sigorta kuruluşları için bir kuruluştur. Çünkü bu sigortacılar gemiyi sigorta
ederken geminin mevcut durumu hakkında bilgi sahibi olmak istiyorlar ki o gemiyi
teminat altına alabilsinler. Sonuçta o geminin başına bir
şey gelirse sigortacılar
karşılamak zorunda kalacaklar. Bu bilgiyi sağlamak amacıyla o gemi klas kuruluşları
kuruluyor ve zamanla faaliyet alanları genişleyerek kurumsal hale geliyorlar.
Gemi klas kuruluşlarının önemi oldukça önemlidir. Çünkü seyir güvenliği
sağlaması açısında büyük önem taşıyor. Gemilerden kaynaklanan kirliliğin önlenmesi
açısından da uluslararası standartların sağlanması gerekiyor.
Bu klas kurulu
ş
ların mevcut bir geminin veya in
ş
aat halindeki bir geminin
sınıflandırılması için yaptı
ğ
ı sözle
ş
menin hukuki niteli
ğ
i nedir?
-
Tartışmalı bir husustur. Bunun eser sözleşmesi niteliğinde olduğu baskın
görüşler arasındadır.
Klas kuruluşu olduğunuzu düşünün ve geminin asgari nitelikleri sağlar
diyorsunuz. Can ve mal güvenliği açısından bu gemi seyir edebilir diyorsunuz. Peki
sizin bundan sorumluluğunuz olacak mı? Aslında bu geminin asgari standartları
karşılamadığı anlaşılırsa sizin klas kuruluşu olarak sorumluluğunu söz konusu olacak
mı? Evet olacaktır. Borçlardan da önemlidir. Çünkü gemilere verdikleri sınıflama
belgeleri sebebi ile 3. Kişilere karşı bu gemi klas kuruluşları da sözleşme dışı yani
haksız fiil sorumluluğu söz konusu olacaktır. zarar görenler haksız fiil sorumluluğuna
tabi olacaktır.
VIII.
TÜRK BAYRA
Ğ
INI ÇEKME HAKKI***
Türk bayrağını çekme hakkının kazanılması çeşitli hükümlerle mümkündür.
Bunlar;
1.
TTK 940 md. ve devamı uyarınca Türk bayrağı çekme hakkı vardır. Ve md.
947 ile 953 arasında bulunmaktadır.
2.
Türk uluslararası gemi sicili kanununa göre de bayrak çekme hakkı söz
konusudur. TUGSK M. 7
3.
Turizmi teşvik kanuna göre bayrak çekme hakkı vardır. Md 27/3
4.
655 sayılı KHK var. Ulaştırma, denizcilik ve haberleşme bakanlığının
teşkilat ve görevleri hakkındaki KHK’dır.
Bir geminin bayrak çekme hakkı var mı yok mu her birine göre ayrı ayrı
değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Bunlardan ilki 940.md düzenlenmiştir.
I- Türk Bayrağını çekme hakkı ve yükümlülüğü MADDE 940- (1) Her Türk gemisi Türk Bayrağı çeker.
(2) Yalnız Türk vatandaşının malik olduğu gemi, Türk gemisidir.
-
Eğer malik bir gerçek kişi ise o zaman bu kişinin Türk vatandaşı tek bir gerçek
kişi bu kişinin Türk vatandaşı olması gerekiyor.
(3) Birden fazla kişiye ait olan gemiler;
a) Paylı mülkiyet hâlinde, payların çoğunluğunun,
b) Elbirliğiyle mülkiyet hâlinde, maliklerinin çoğunluğunun, Türk vatandaşı olması şartıyla Türk gemisi sayılırlar.
-
Bu madde de ikili bir ayırıma gitmiştir. Paylı mülkiyet halinde payların
çoğunluğunun Türk vatandaşı olması koşuluyla Türk gemisi sayılır. Yani siz A
gemisini düşünün ve %60 pay TR vatandaşına ait %20
İtalyan ve %20 almana
ait o zaman burada paylı mülkiyet söz konusu olur. Payların çoğunluğu yani
%60 oranın Türk olduğu için Türk gemisi sayılır ve TR bayrağı çekebilecektir.
-
İkinci bendinde ise eğer ki bunlar el birliği ile mülkiyetine tabi bir gemi olsaydı
yani bir Türk var bir İtalyan var ve bir Alman var ve bunlar A gemisine malikler
ise o zaman bayrak çekilemeyecek. Çünkü burada 3 tane malik söz konusu
olacaktır. sadece biri Türk’tür. Bu maddeye göre maliklerin çoğunluğunun Türk
olması gerekiyor.
(4) Türk kanunları uyarınca kurulup da;
a) Tüzel kişiliğe sahip olan kuruluş, kurum, dernek ve vakıflara ait olan gemiler, yönetim organını oluşturan kişilerin çoğunluğunun Türk vatandaşı olması,
b) Türk ticaret şirketlerine ait olan gemiler, şirketi yönetmeye yetkili olanların çoğunluğunun Türk vatandaşı olmaları ve şirket sözleşmesine göre oy çoğunluğunun Türk ortaklarda bulunması, anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde ayrıca payların çoğunluğunun nama yazılı ve bir yabancıya devrinin şirket yönetim kurulunun iznine bağlı bulunması, şartıyla Türk gemisi sayılırlar.
-
Yani diyelim ki bir AŞ. Var bu AŞ’nin bir gemisi var. Bu geminin Türk bayrağı
çekebilmesi için öncelikle şartları vardır. LTD şirketi ise 3 şartı sağlamalı AŞ ise
5 şartı sağlaması gerekiyor. bunlar;
i.
Bu şirketi Türk kanunları uyarınca kurulmuş olması gerekiyor.
ii.
Bu
şirketi yönetmeye yetkili olanların çoğunluğu yani yönetim
kurulunun çoğunluğu TR vatandaşı olması gerekiyor.
iii.
Şirket sözleşmesine göre oy çoğunluğunun TR ortaklardan olması
gerekiyor.
•
bu üç şart bir arada olması gerekiyor.
Ama Anonim şirket olunca +2 şart daha var.
iv.
Payların çoğunluğunun nama yazılı olması,
v.
ve bir yabancıya devrinin
şirket yönetim kurulunun iznine bağlı
bulunması gerekiyor.
(5) Türk ticaret siciline tescil edilen donatma iştiraklerinin mülkiyetindeki gemiler, paylarının yarısından fazlası Türk vatandaşlarına ait ve iştiraki yönetmeye yetkili paydaş donatanların çoğunluğunun Türk vatandaşı olması şartıyla Türk gemisi sayılırlar.