• Tidak ada hasil yang ditemukan

Tarihin Peşinde Kitap Özeti-2

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Membagikan "Tarihin Peşinde Kitap Özeti-2"

Copied!
7
0
0

Teks penuh

(1)

Tarihin Peşinde – John Tosh 1- Tarihin Faydaları

 19. Yy. 2. Yarısından itibaren avrupa’da tarih alanındaki akademik çalışmalar ile devletin benimsediği milliyetçilik arasında sıkı ittifak oluştu.  Tarih, yerleşmiş düşüncelere kuşkuyla bakılmasına yol açabilir

 Taakküme uğrayan gruplar açısından etkili siyasi mobilizasyon geçmişteki ortak deneyimler konusunda bilinçlenmeye bağlıdır. Bu, siyasi radikalizme güç sağlayabilir. (Marxism, Feminism örnekleri)

 Tarihten öğrenebileceğimiz birşey var mı? Yoksa sadece otorite veya çeşitli grupların tezlerinin bir aracı mı?

 Daha önce karşılaşılanla benzer durumlarda nasıl davranılması gerekir ve zaman akışı içerisinde hangi noktadayız, nasıl bir geleceğe uzanıyoruz sorularının peşinde tarih öğrenilir.

 Tarihi şartlar değiştiği için, benzer durumlarda yol haritası çizebilmek adına tarihi kullanmakta sakıncalar vardır. Ama geleceği tahmin etmek, bulunduğumuz nokta ve doğrultuyu anlamak için tarihi kullanmak daha tutarlı olacaktır.

 İlkçağdaki döngüsel tarih anlayışı rönesansta yeniden popüler oldu. Ortaçağda, kıyamete doğru giden ilahi bir plan anlayışı mevcuttu. Döngüsel tarih, kümülatif ilerlemeye tezattı.

 Bunlara tepki, 19. Yy Almanya’sından geldi. Tarihsicilik, her çağı kendi değerleriyle anlamlandırmayı önerdi ancak bugünü anlarken de tarihi, akıldan öne yerleştirdi. Aydınlanmanın akılcılığına da bir tepkiydi bu. Temel önermesi, her çağın kendi kültürü ve değerleriyle insan ruhunun bir tezahürü olduğudur.

 Tarih hayalgücünü kapsamlı kılar.

 Toplum, kökleri geleneğe uzanan organik bir bütün, mirasımız olan kurumlara hürmet etmeksizin ilkeleri uygulamak, toplumsal düzenin dokusunu tehdit eder.

 Ranke, tarihin amacı yalnızca geçmişte ne olduğunu göstermektir diyor.  Tarih, öngörülebilirlik sağlar, yorumun birden fazla yolu bulunduğunu

gösterir.

 Tarih tekerrür edemez. Bu gerçek, iki durum arasındaki farklar ve koşullar yeterince iyi incelenirse anlaşılacaktır.

 Tekerrür eden değil, ardışık tarih öngörüsü, ilerleme olarak tarih anlayışının ürünüdür.

 Tarih, kesin öngörü değil, eğilimlerin gelecek projeksiyonu için zemin sağlar.

 Bilinç yükseltmeye yarayan bir görüş, eyleme yol gösterme açısından pek işe yaramaz.

 Geçmişe ilişkin mitler yaratma çabası, geçmişten birşeyler öğrenme çabasıyla bağdaşmaz.

2- Hammadde

 Özgün kaynaklar birincil kaynaklardır. Geçmişle ilgili yazılanlar ise ikincil.  Birincil kaynak bilakaydüşart daha güvenilir ve tarafsız değildir. Kesinlikten

uzak, kulaktan dolma veya manipülatif olabilir.

 Yaygın olarak kullanılan iki tür kaynak sınıflandırması vardır; 1- yayınlanmış (basılmış) 2- yayınlanmamış (el yazması)

(2)

 Kaynaklar, yaratıcısına göre de ikiye ayrılır; 1- devletler tarafından üretilen 2- kurum, örgüt, bireyler tarafından üretilen

 Gelecek kuşaklar yararlansın diye ortaya konan birincil kaynaklar iyi korunmuştur, edebi nitelik arz edebilir, kronolojik olaylar silsilesi sunar. Ancak, sadece yazarın anlatmaya değer bulduğuyla yetinir.

 Hatırat, yazıldığı tarihten çok sonra yayınlanır, yazıldığı dönemde anlatılması basiretsizlik sayılabilecek yada sır sayılabilecek hususlar içerir ve bu yönüyle otobiyografiden farklıdır, daha zevklidir. Otobiyografi, tahrifat sayılabilecek bir seçicilik arzeder.

 Yaratıcı edebiyat, bazen önemli bir kaynaktır.

 Gazeteler, tüketilmeye yönelik bilgi sunar, hükümetlerin ifşaya hazır olduğu, gazetecilerin ağzu sıkı kaynaklardan öğrenebildiği, editörlerin okurları memnun edeceğine inandığı kadarını.

 Ranke’nin deyimiyle “işlerin gerçekten nasıl gittiğini” göstermek isteyen tarihçi, basılı sözün ötesine geçmek zorundadır ve zaten modern tarihteki en büyük ilerlemerin kayıtların yani mektup tutanak günlük gibi gizli belgeler üzerindeki araştırmalara dayanmasının sebebi budur.

 İlki İngiltede’de 1155’te kayıt altına alınmaya başlanan devlet gelirlerine ilişkin kayıtlat dönemi anlamak açısnıdan önemlidir. Kabine ve parlamento kayıtları, tutanakları, bakanlık yazışmaları ve tebliğler de önemli diğer devlet kaynaklarındadır.

 Devlet kayıtlarının resmi karakterini taşıyan diğer iki türk kayıt ise kilise kayıtları ve yerel yönetimlere ait kayıtlardır.

 Geride en çok kanıt bırakan faaliyetler, örgütlü faaliyetler olmuştur, özellikle ömrü kadroları işgal eden bireylerin ömrünü alan kurumların gerçekleştirdiği faaliyetler. Zira yazılı tarihin büyük bölümünde okuryazar kimseler büyük ihtimalle en çok mesleki ya da resmi görevi esnasında kalemi eline almıştır.

 Yine de bunlar haricinde önemli miktarda özel yazışma hüviyetinde yazılı kaynak mevcuttur ve bunlar geçmişte insanların ailevi hayatları, toplumsal ilişkileri açısından muazzam bir bilgi ihtiva etmektedir.

 Özel mektuplar ve şahit olunan olayları kayıt altına almaktan farklı olarak bunlara ilişkin öznel tepkileri de içeren günlükler de gizli kalmış pek çok siyasi kararı açıklama gücüne sahip olabilir. Resmi yazışmalardaki ihtiyatlılık burada yoktur.

 Devlet kayıtları, bir hafızaya sahip olmak isteyen ve öngörülerinde kesinliğe ulaşmak isteyen kurumlar açısından hayatiydi. Devletin ve hukukun sürekliliği önemliydi. Buna karşın özel kaynakların günümüze ulaşması daha dolaylı ve şans eseridir. Bu kaynakların basılması, onların korunması açısından en etkili yol oldu.

 En güvenilir sayılan devlet kaynakları bile bazen doğal afet sebebiyle kazaran, bazen siyasi nedenlerle kasıtlı olarak ortadan kaldırılmıştır.

 Tarihçilerin ilgi alanları sosyal ve ekonomik konuları kapsayacak şekilde genişledikçe, yerel kayıtların korunup düzenlenmesine özel bir önem verildi.

(3)

 İşi, geçmişten günümüze kalanlarla geçmişe dair yorum yapmak olan tarihçinin bunca kaynak bolluğu arasında uzmanlaşması güçtür ve ancak çok uzak ve hakkında az belge bulunan dönemler söz konusu olduğunda geçerlidir.

 Özgün araştırmanın doğrultusunu belirleyen iki ana ilke vardır. 1-kaynakların içeriği araştırmanın niteliğini belirlemesine olanak tanıdığından ötürü, araştırmaya değer kaynaklar ayıklanmalıdır. (kaynak yönelimli yaklaşım) 2- muteber olan ikincil kaynaklar okunarak özgül bir sorun formüle edilir ve birincil kaynaklara yönelinir, sonuca varılabilecek noktaya doğru dolaysız bir yolla ilerlenir. (sorun yönelimli yaklaşım)

 Kaynak bolluğu içinde ayıklama yapılması gerekliliği, hayati önem taşıyan belgelerin es geçilmesi tehlikesini beraberinde getirir.

 Bu iki ilke biri diğerini dışlayacak şekilde benimsenmez ve ikisi arasındaki bir denge üzerine tarih çalışması oturtulur.

 Sorun yönelimli yaklaşımda araştırmaların büyük bölümü yeni kaynak keşfinden ziyade varolan birincil kaynakların yeniden yorumlanıp ilişkilendirilmesiyle meydana gelir.

 Kaynak mayınlama: küçük bir kaynak kümesine tek hedef gözetilerek yaklaşılması sonucu bulguların bağlamından kopup yanlış yorumlanması.  Sorunlara cevap sunacağına inanılan kaynaklar araştırmayı bambaşka bir

doğrultuda, uzak bir noktaya götürebilir, araştırmacı başlangıçtaki hedefinde değişiklik yapmaya hazır olmalıdır. Olmazsa, belgenin potansiyeli kullanılamaz ve belge beklentilere uygun yorumlanma tehlikesine maruz kalır.

 Birincil kaynaklar sorunlara anında cevap veren açık birer kaynak olmayabilir. Büyük bir dikkat ve hassas incelemeler sonucu, destekleyici bilgiler bularak ve kuşkucu bir zekaya kaynak doğru değerlendirilebilecektir.

 Kaynakları eleştirebilmek, ilkin 17. Yy bilgin Jean Mabillion tarafından ancak yalnızca kilise kaynaklarına yönelik gerçekleştirildi. Modern kaynak eleştrisi Ranke tarafından formüllendirilebildi.

 Belgenin hakikatini araştırmak, dışsal eleştri olarak da bilinir.

 Belgenin kaynağına inebilmek adına onu üreten kişi ve kuruma kadar izinin sürülebilmesi gerekir. Aksi halde sonradan üretilmiş olma ihtimali vardır.  Belgenin içeriğinin bilinen olgulara uyup uymadığı da kontrol edilmelidir.

Belgenin şekli de doğruluğu için incelenmelidir. Yazı stili, dil ve üslubun dönemine uyması gerekir. Biçime ilişkin ayrıntıların teknik incelemesine “diplomatik” adı verilir.

 Belgenin malzemesinin teknik uzmanlarca test edilmesi de önemli bir diğer unsurdur.

 İçsel eleştri, yani belgenin içeriğinin yorumlanması belgenin hakikatini araştırmada bir diğer aşamadır.

 Burada tarihçinin dile hakim olması ötesinde kelimelerin bağlamını bilmesi de gerekmektedir.

 Kelimelerin bazıları da tarih içerisinde kullanımdan kalkarken, kimilerinin anlamını değiştirmesi incelenmede göz önüne alınması gereken bir başka konudur.

 Belgenin güvenilirliği tüm teknik uzmanlıkları aşar, tarihsel bağlamı bilmeyi ve insan tabiatını kavrayabilmeyi gerektirir. Burada tarihçi kendi benliğine döner.

(4)

 Yazarın niyet ve önyargıları kaynağın güvenilirliğini etkilemektedir.

 Kaynağın taraflı olması onu çöpe atmayı gerektirmez, bu taraflılık dahi önemli bir tarihsel gerçeklik içerir.

 Devlet kayıtları incelemesinde iki önemli açı vardır; 1- bu kayıtları üreten kurumların evrimi ve siyasi yapı içerisindeki yeri 2- politikaların ne şekilde formüle edilip uygulandığı. Bu bağlamda kayıtların kendileri araştırmaya konu olan sürecin birer parçasıdır.

 Belgeler bağlı bulundukları dizi içerisinde bütün olarak incelenirse bağlamından kopma ve yanlış yorumlama ihtimalleri azalır.

 Tarihsel araştırmanın, kaynağı saptamaktan ve sonuçları ondan çıkarmaktan ibaret olmadığı açık, çünkü kaynaklar şu ya da bu şekilde yanlış veya eksik, ya da önyargı ile çıkar kaygısıyla yazılmış. Bu sebeple prosedür, çok çeşitli kaynaklardan mümkün olduğunca çok belge toplamayı içeriyor.

 Bu yolla kaynaklardaki yanlışlar, belirsizlikler ve tahrifler saptanabilir ve tarihçinin çıkarsamaları saptanabilir. İşte bu sebeple çok kaynağa hakim olmak tarihçi açısından mühimdir.

 Resmi kayıtlar idari kaygıları barındırdığından, ve metnin kendisinin bu siyasi baskıyı hissettirmeme ihtimali yüksek olduğundan, biyografi ve mektuplar da önem kazanmaktadır.

 Tarihçi, kaynak yazıcıların anlık kaygılarını geçmek istiyorsa satır aralarını okumayı bilmelidir, bunun için 2 yol vardır; 1- belgenin içeriğini araştırmaya yön veren bir faktr olarak görmektense açık biçimde tanımlanmış sorularla araştırmaya başlamalıdır. Varlığından haberdar olunmayan kanıtlar böylece bulunabilir. Bunu yapanlar siyaset tarihçilerinden ziyade, sosyal ve kültürel tarihle ilgilenen modern tarihçilerdir. 2- bilinen dönemden başlayıp evre evre geriye doğru inceleme yöntemidir. Geriye dönük yöntem diye de bilinir.

 Bu yeni yöntemler yöntemden ziyade zihinsel bir tutumdur. Britanyalı tarihçilerin tecrübe diye adlandırdıkları da budur.

 Kuşkucuların ilke diye birşey yoktur tutumu bir mistifikasyondan ibarettir. 6- Tarih yazıcılığı

 Bir düşünce okuluna göre tarih yazıcılığı tek başına hiçbir önem taşımaz. Tek tarih eğitimi orijinal birincil kaynaklar ya da onların kopyalarıdır derler.  Bu yaklaşım sorun yönelimli değil kaynak yönelimli araştırmacılara cazip

gelir.

 Tarih yazıcılığında üç temel edebi teknik; betimleme, anlatı, çözümleme çeşitli şekillerde bir araya getirilebilir. Bu, geçmişi yeniden yaratma arzusu ile onu yorumlama ihtiyacı arasındaki gerilimin sonucudur. Anlatı ile betimleme birincisine, çözümleme ikincisine imkan sağlar.

 Bunları başarabilen tarihçiler aynı zamanda sanatçıdır ve sayıları çok azdır.  History kelimesi, story yani hikaye kelimesinden türemiştir, bu da tarihte

anlatının önemine işaret eder.

 Tarihte neden sorusu sorulduğunda kişisel ve içsel nedenler haricinde dışsal faktörlere etkileyicidir. Zihinsel bakış, milli dini kimlik vs gibi faktörler bu dış faktörler olabilir.

(5)

 Olayların zaman içinde doğru sıralanması aralarındaki ilişkinin doğru aktarılması anlamına gelmez. Yani geçmişte işlerin gerçekten nasıl gittiğini göstermek gayesinin ötesine geçmek için yorumlama ve nedenselleştirme gerekecektir.

 B’nin A’dan sonra gelmiş olması A’nın B’ye neden olduğu anlamına gelmez. Neden-sonuç ilişkileir kronolojiyi aşmayı gerektirecekir.

 Tarihsel olayların neden envanterini genişletmen onu doğru açıklama ve anlamayı da etkiler.

 Saplantıya dönüşen birincil kaynakları atlamama çabası entelektüel bir at gözlüğüne dönebilir. Arşivlerin tozu düşünceleri boğabilir.

 Büyük incelemeler, geniş kitlelere karşı bir sorumlulukur.

 Tarihçiye lazım olan bir beceri, akademik disiplinden kopmadan genel okuyucuya hitap edebilmektir.

 Cephe ile arka plan, olaylar ile yapı arasındaki ilişkinin anlaşılması tarihsel süreci anlamak için önemlidir.

 Tarih farklı düzlem ve kademeler arasında akar der Braudel, çizgisel değildir. Bu düzlemler; kısa dönem (bireysel), orta dönem (ekonomik ve toplumsal) ile uzun dönemdir (maddi hayat, zihinsel durum ve doğal ortamın etkisi).

 Tarihçiler kayıtlarda hep bir boşlukla karşılaşırlar ve bunu ancak hisleriyle, düşgücüyle doldurabilirler.

7- Tarihsel Bilginin Sınırları

 Tarihsel bulguların nasıl bir konumayerleştirileceğiyle ilgili iki farklı bakış açısı vardır; 1- tevazu ve araştırma teknikleri üzerine eğitim tarihsel bilginin kapsamını genişletir (Elton), 2- tarihçinin sunabileceği, geçmişe ilişkin kendi bakışı ve okurun bakışını şekillendirmede kullanacaklarından ibarettir, okur kendi amaç ve sempatisine göre bunu belirleyecektir. (Zeldin)

 Tarihin bir bilim olup olmadığı konusundaki tartışmada, bir grup tarihin de diğer disiplinler gibi olduğu, metodolojide birlik olduğunu ileri sürer, fenomenleri gözlemler, genelleme yapan açıklamalar getirir ve yasa önerir. Tümevarımı savunan bu grup için, verilerden mantıksal genellemeler çıkarılır, ön yargısız ve ahlaki kaygılar olmadan tarihe yaklaşılabilir. Bu pozitivizmdir.

 İdealizm diye bilinen diğer bakış açısı, pozitivizmin temel kabulünü reddeder. İnsanla ilgili olaylar doğayla ilgili olanlardan ayrılır savındadır. Araştırmacı ile konu arasında özdeşlik vardır ve bu kşiyi derin bir kavrayışa götürür. Değerlerden, duygu ve zihniyetten ayrılamayan bir yanı vardır olguların. Geçmişe dair olaylar, geçmişteki insanlarla bir empati kurularak özdeşleşilerek anlaşılabilir.

 Tarihsel bilgi özneldir ve bilim insanı kavrayışından çok sanatçınınkine yakındır der idealistler. Olaylar tekildir, genellemeye varılamaz.

 Tarihsiciler de bu kavrayışa yakındır. Tarihsel olayları aktörlerin duygu ve niyetleri sayesinde anlayıp dönemin şartlarına göre yorumlamak gerektiğini ileri sürerler.

 Kollektif davranış tarihçileri ise pozitivizme yakındır çünkü araştırma konuları bu metoda daha elverişlidir.

(6)

 Kuşkucu tarihçiler, birincil kaynakların eksiksiz olmadığını, kazaya veya kasten ortadan kaldırılanlar olduğu gibi, meydana gelen olayların önemli bir bölümünün de kaydedilmediğini belirtirler. Hiçbir tarihi şahsiye de düşünce ve hislerinin küçük bir bölümünden fazlasını yazıya geçmemiştir.  Kaynaklar, kaleme alanların tümüyle saf ve temiz olmayan niyetleriyle,

hem de o zaman ve mekanın insanlarının varsayımlarının sınırlamalarıyla lekelenmişlerdir.

 Kaynak denen şey, o insanlarn kaydetmeye değer bulduklarını içerir yalnızca. Bu sebeple hakim sınıfların damgasını taşırlar. Marksist çevreler bu eleştriye çokça yaslanıp, tarihi entelektüel hurdalar yığını haline getirmişlerdir.

 Bir belgeden öğrenilebilen yalnızca onun açık anlamıyla sınırlı değildir, taraflılığı sınanabilir, bambaşka çıkarsamalara temel teşkil edebilir.

 Birincil kaynakların bir tanık ifadesi olduğu ve tüm tanıklar gibi yanılabileceği ve yüzleşme olanağının bulunmayışı eleştrisi bir yanlış anlamadan kaynaklanmaktadır.

 Belge, tarihçiyi nereye isterse oraya gitmekle yetinir anlayışı eldeki kaynkların fazlalığı dolayısıyla ürkütücü bir sorundur.

 Tarihte olgu yoktur, çıkarsamaların geçerliliği araştırılır.

 Tarihe ait ve geçmişe ait olgular aynı şey değildir. İkincisi sınırsızdır. Birincisi tarihçilerin tarihi yeniden kurma ve araştırma amacıyla yaptığı özel seçimi temsil eder. Bu yüzden tarihi olgular asla nesnel olamazlar, tarihçinin atfettiği anlam aracılığıyla tarihsel olgu haline gelirler.

 Tarihçinin çalışmasını şekillendiren amacın etkisi, incelemeye dahil ettiği olgu grubu belirler.

 Bilimsel bilgi yasalardan değil, hipotezlerden oluşur, kesin olmaktan ziyade geçicidir. Bilimsel yöntem hipotezler ile çürütme girişimleri arasında veya yaratıcılık ile eleştirel düşünce arasında bir diyalogdur.

 Tarih bilimi ile doğa bilimleri araındaki önemli bir fark tarihin düşgücüne yer verilmesidir. Tek kaygı geçmişi açıklamak değil, geçmişi yeniden kurmak da önemlidir.

 Tarih ile doğa bilimleri arasında diğer bir fark, doğa bilimlerinde geçici hakikat üzerinde mutabakat olmasına karşın, tarihsel açıklamalarda buna ender rastlanır.

 Tarih soruşturmasının özü seçmektir; ilgili kaynakların,tarihsel olguların, anlamlı yorumların.

 Tarihçi de toplumun değerlerinden etkilenir. Toplumsal değerler değiştikçe tarihin yorumu da değişecektir.

 Şimdiki zaman gözüyle bakan tarih, aradaki farkı görmezden gelme eğilimindedir. Bir gözü bugünden ayırmadan geçmişe bakmak, tarih alanındaki tüm günah ve safsatanın, içlerinde en hafifiyle başlanacak olursak anakronizmin kaynağıdır.

 Tarihsiciliğe karşı en ciddi itiraz, bizim artık kronolojiyi biliyor olmamız dolayısıyla geçmişteki aktörlerle aynı his ve anlayışla olayları kavrama şansımızn olmadığıdır.

 Carr: geçmişi inceleyen tarihçi, ancak geleceği kavramaya başladıkça nesnelliğe yaklaşmış olur.

 Tarihsel bir yön duygusuna sahip olunması, nesnel yorumların isabetliliğini artırır.

(7)

 Geçmişin hakikatlerine sadık olmanın üç koşulu vardır; 1- tarihçi kendi değer yargılarını inceleyip elindeki araştırmaya uygunluğunu sorgulamalı, 2- bulgular beklentiler doğrultusunda özümsenmesin diye hipotez eldeki kanıtlarla doğrulanmalı, yanlışlanmalı icab ederse değiştirilmeli, 3-tarihsel bağlam göz ardı edilmemelidir. Bu koşullar sağlandığında tarihsel mutabakata varılacağı anlamına gelmez.

Referensi

Dokumen terkait

Kaynaşt ı rma ile ilgili eğitim alan okul öncesi öğretmenlerin, kaynaşt ı rma ile ilgili eğitim almayan okul öncesi öğretmenlere göre kaynaşt ı rma uygulamas ı na daha olumlu

2012-2013 eğitim-öğretim yılı itibari ile Milli Eğitim Bakanlığı uygulanmakta olan 8 yıllık zorunlu eğitim sistemini değiştirmiş ve “4+4+4” adı

__ Kalıp sınıfın sadece bazı üyeleri başka bir kalıp sınıfın private üyelerine erişim ihtiyacı duyduğu zaman, (yani private yapıcı işlevleri olan öteki kalıp

Lisansüstü Eğitim ve Araştırma Enstitüsü Institute of Graduate Studies and Research.. Doktora Yeterlik Sınavı Rapor Formu

Bu bölümde; eğitim kavramından daha kapsamlı bir kavram olan kültür kavramını biraz ayrıntılı inceledikten sonra sırasıyla, eğitim, insan, yaşantı, süreç,

Öğretmen adaylarının alan sınavı ile ilgili olumlu görüşleri ile ilgili alt kategoriler bilenle bilmeyeni ayırt edecek n=19, genel kültür, genel yetenek ve eğitim

beklemede haklıdır. "Şekerin erimesi uzunca bir zamana bağlıdır" diye kestiren, insanın susuzlukla ilgili planıdır, yoksa insan ötesinde ne çabuk erime vardır, ne

Araştırma amacının yukarıda belirtilmiş olan çeşitli geçmiş araştırmalarla da desteklendiği bu çalışmada; mevcut çalışmalardan farklı olarak, örgütsel politika algısı, çalışma