ZigZag
Cennet&Cehennem
03
KAYNAK
Hans Von AIBERG
Derleyen
Metin KILIÇ
[email protected]
1.Yayım TEMMUZ 2005
2.Yayım OCAK 2010
Amacımız, HANİF kazanmaktır, onlara hangi milletten olursa olsun ulaşmaktır.
Hans Von AIBERG
ÜÇÜNCÜ KİTAP
26. Evrim 27. Öğüt 28. Bilinç 29. Akıl 30. Sabr 31. Alim 32. İbadet 33. Gelecek 34. Kıyamet 34A. Mutlak Soğuk35. Azrail(Ölüm) 36. Mahşer
37. Şefaat 38. Din Günü
BÖLÜM 26 EVRİM
<> Darvinci Evrim Kuramı için "safsata" diye düşünen arkadaşların e-maillerine rastlamış ve yadırgamıştım. Sizin yorumunuzu almak istiyordum.
Konuyu açabilir misiniz? Ayrıntılayınız. Mesela EVRİM'in "Hangi bölümünden" söz etmişiz? Yani "Evrime safsata " dedirten cümleyi bana yazabilir misiniz (veya fikri)? (Herşeyi her an hatırlayamam :((( yardımcı olmanız gerekiyor.) Yani hangi konu üzerine yazdığımın çetelesini tutamıyorum. Ben de alt tarafı insanım!
<> İnsanın evrimi için Ahseni Takvim anlatıldı daha önce. İnsanın maymundan türeyemeyeceği de açıklandı! Hem maymun hem insan aynı olamaz kısacası..
Yani bence evrime safsata dedirten ana fikir şu:
Ateştop CİN dünyasından günümüzün sutopu CANLI dünyasına gelene kadar geçen tüm 5 milyara yakın yıl, sadece ADEM'in çamur/salsal halinde bekletilmesi sırasında geçti. EVRİM adem'in yaratılması sırasında TÜM DÜNYADA oluştu. Ama Adem, o evrimden değildi.
EVRİMİ barındıran KOZA idi. Ateştop dünyada CİNLER Halifeydi. Sonra Sutopu dünyada İNSANLAR HALİFE olacağı için, Allah ADEMİ yaratmayı diledi. Adem yaratılırken, o 40 günlük bekleyiş içinde Cennet takviminin AÇILMIŞ İZDÜŞÜMÜ olan yer takviminde ise 4,5 milyar yıl geçti ve dünya SUTOPU olarak hazırlanıp, bütün hayat sudan çıkarılarak, en mükemmel canlıya dek (hayvana dek-mesela maymun-) YERYÜZÜ hazırlandıktan sonra ADEM'e RUHUNDAN üfledi ve yarattı.
İnsan
-maymun ve diğerlerinin tersine-, DÜNYADA evrim sonucu oluşmadı.
1. İNSAN CENNET denen süper alemde yaratıldı. (Dünya evrimiyle hiçbir ilgisi yok böylece. Çünkü sürgün olarak Dünyaya indirildi. İnsan dünyanın YABANCISIDIR, yerlisi değildir ve işgalcisidir. Dünya insanın hapishanesidir.)
2. Biyolojik tüm canlılar ve organizmalar EĞER İNSAN çamuru yaratılmasaydı -mesela Allah vazgeçseydi- HİÇ YARATILMAMIŞ olacaktı.
Tüm insana kadar SUTOPU yaratıkları ADEM'in mayasından (Salsal) ÇIKARILMIŞTIR. Yani yeryüzünde ayrı bir evrim olmadı. Tersine, İNSANA BAĞLI/endeksli bir evrimden söz edebiliriz.
Bu evrim ise tastamam 6 gündür. (Cennetin parakozmik takvimine göre 6 gün.) 6 gün ile ilgili ayetleri yazar mısınız lütfen? 2+2+2 olan TAKVİMİ....
<> 7/54. Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah'tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O'na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir!
<> 25/59. Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş'a istivâ eden (ona hükmeden) Rahmân'dır. Bunu bir bilene sor.
<> 32/4. Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri altı günde (devirde) yaratan, sonra arşa istivâ eden Allah'tır. O'ndan başka ne bir dost ne de bir şefaatçınız vardır. Artık düşünüp öğüt almaz mısınız? <> 50/38. Andolsun biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk çökmedi.
<> 57/4. O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'ın üzerine istivâ edendir. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.
<> 41/12. Böylece onları, iki günde yedi gök halinde takdir edip her göğe kendi iş ve oluşunu vahyetti. Ve biz, arza en yakın göğü kandillerle ve bir korumayla donattık. İşler bunlar Azîz ve Alîm olanın takdiridir.
<> 41/9. De ki: "Siz, yerküreyi iki günde yaratana gerçekten nankörlük edip O'na ortaklar mı koşuyorsunuz? Âlemlerin Rabbi'dir O."
Ayetleri yazdınız. Orada NAMAZ gibi 3x2=6 DİLİM den söz ediliyor.
Bunlar ayrı bir günün konusu olsun. Çünkü buradaki Adem'in 40 gününe "DEHR" geçen ayetteki Z A M A N relativitesi el atıyor.
X ve Y DÜZLEMİNDE
>>> 1 gün = BİN YIL (365.000 gün).
Z düzlemindeise bunun 50 bin katı (Ruh ve meleklerin gittiği yol).
365.000 x 50 bin (tane 365.000) ? <> 18.250.000.000
Bunu 365 güne (kaç yıl olduğunu bulmak için) bölünüz. <> 50.000.000
Altı günün hesabı şöyle:
Şimdi DEHR ayeti lütfen...
<> 76/1. Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti.
<> 45/24. Dediler ki: "(Bütün olup biten,) Bu dünya hayatımızdan başkası değildir, ölürüz ve diriliriz; bizi "kesintisi olmayan zaman' (dehrin akısın)dan başkası yıkıma (helake) uğratmıyor." Oysa onların bununla ilgili hiç bir bilgileri yoktur; yalnızca zannediyorlar.
(Sorduğunuz her soruya ayet ile yanıt verildiği için bu angaryaya katlanacağız.) ED-DEHR? DEHR nasıl akan bir zamandır?
Bunu açalım: ZAMAN küreyi yeniden anlatacağım mecburen:
E=mc2; c >>> km/s; c2 >>> km2/s2... Yani yatay olarak bir düzlemde, ZAMANIN ENLEMİ (x) ve BOYLAMI (y) koordinatlarını oluşturduk. Zamanın ENLEMİ ve BOYLAMI varsa >>>>>> KAÇINILMAZ YÜKSEKLİĞİ de vardır. Yani c3 gibi (km küp/s küp)...
Buna zaman küre >>> Chronosphere adını vermiştim. Her bir zaman koordinatı da kök içinde -(eksi) sayı olduğundan; yani zaman enlemi V-x ve zaman boylamı V-y olduğunda BUNA "sıfırdan küçük SANAL MEKAN denir."
Bir örnek verelim:
Ahıretten -400 metrekare ARAZİ aldım ve/veya BURADAKİ KARŞILIĞI ZAMAN KARE... -400 zaman kare SATIN aldım.
Eğer ışıktan hızlı bir biçimde giderseniz, elinizdeki 400 metrekare ya da cetvel ÖTEDE (else where, tachyon evreni) -400 saniye kare olur. Bunun tersine buradaki -400 saniye kareyi ışıktan hızlandırırsanız, bu ahırette "-400 metrekare-mesela TARLA olur.
Yani cetveli hızlandırırsanız kol saati (Soyut uzunluk, imajiner uzunluk); kol saatini hızlandırırsanız, cetvel (somut uzunluk) haline dönüşürler.
Nasıl ki bizim koordinatlarımız x,y,z üçlüsünden oluşmuş ise ve bu da mekanı (sırayla metre, metrekare, metreküb) oluşturuyorsa, AYNA'nın öte yanındaki AHIRET boyutları da Xi,Yi,Zi sanal boyutlarından oluşuyor. Bu da SANAL MEKAN (sırayla metre-m2-m3). (Bu genişlemeyi SADR'ın genişlemesi gibi algılayabilirsiniz.)
Demek ki
sonuçlar şöyle:
1. Ahıretteki HER sanal uzunluk, aynanın bu yanındaki dünyamızda SAAT (zaman boyut eksenleri) olarak GÖRÜNMEKTEDİR veya tersi...
Demek ki bizim ZAMAN BOYUTU (Minkowski'nin V-1 veya ^-1) aynı zamanda AYNANIN ÖTESİNDEKİ diğer alemde GERÇEK bir uzunluk boyutudur.
2.
O halde, aynanın her iki yanındaki evren de x,y,z + xi,yi,zi TOPLAM ALTI uzunluk boyutu
oluşturuyor.AMA bir de TEKİLLİK bölgesi var (sıfır veya AYNA'nın yüzeyi). Bu da bir DÜZLEM ve her iki evreni POLARİZE eden bir düzlem!
6 mekan
boyutu + polarizasyon DÜZLEM boyutu(ayna yüzeyi)=7 Boyut.
Bu yedi boyut bize neleri anımsatıyor?a)
SEBTEL MESANİ (7 boyutlu evren)
b)
Quantüm tüneli içinde KIVRILI kalıp, evrenin genişlemesiyle diğer açılan dört boyutun tersine
içeride kıvrılı kalan SİCİM (string) teoremini...GÖKLERİN yedi kat oluşunun bir anlamı da budur. (Diğer 49 anlamı, atmosfer tabakalarından başlayarak, evrenin 7 kat halinde kendi üzerine dolanması olan SALYANGOZ modeline kadar tüm kozmik açılımlar.)
7 mesani ayeti?
<> 15/87. Yemin olsun ki, biz sana ikişerlerden/ikililerden/iç içe kıvrımlar halindeki çift mânalılardan yedi taneyi ve şu büyük Kur'an'ı verdik.
Elbette bunun 7-14-49-98 ANLAMI var. Onları daha önce vermiştim. (Her ayetin 7 anlamı vardır ve ışığın (Kur'an'ın diğer adı NUR=BEYAZ IŞIK) 7 renkten oluşmuş TAYFI(spektral 7 rengi) ÖRNEĞİ; ayetlerin de 7 yedişer (14 ve 49) ANLAMI vardır. Bunları artık biliyoruz.
Bu 7 anlamın Kur'an'ın içinde iç içe katlı durduğunu " ve şu büyük Kur'an'ı verdik." ayetinden anlıyoruz zaten! Onun için en az yedi veya ÇİFTİ veya karesi olarak anlamlar VEREBİLİYORDUM.
“
Yemin olsun ki, biz sana ikişerlerden/ikililerden/iç içe kıvrımlar halindeki çift mânalılardan yeditaneyi ve şu büyük Kur'an'ı verdik.”
Andolsun ki SANA 7 gök/7 yer örneğindeki gibi veya SOMUT YEDİLİ ve SOYUT YEDİLİ veya TOPLAM 7 BOYUTLU (xyz somut ve xyz soyut+Ayna düzlemi) EVRENLER ÇİFTİNİ VERDİK. (İlmini sırrını verdik SANA (Senin ümmetinden gelecek alimlere vb.)
FATİHA OLAMAZDI BU YEDİLİ.
Çünkü:
1.
Fatiha 7 ayet değil; 6 ayettir. (Besmeleyi sayıyorsanız, o zaman her surenin başındakini de BİR
FAZLA EKLEYİNİZ :)2. Fatiha AÇILIŞ değildir, iniş sırasında BEŞİNCİ sıradadır ve şu Hadis yüzünden böyle sanılıyordu: "Allah Cebrail ile önce fatihayı ve 7 ayet halinde gönderdiği için fatiha tüm kur'an'ın anasıdır" (Hanbel)
Oysa biz İLK "İkra/Alak" suresinin indiğini ve ASIL onun adının FATİHA olduğunu; beşinci sırada inen Fatiha'nın da adının HAMDELE olduğunu zaten biliyoruz. YALAN ÜZERİNE DİN KURULUR MU? Hadis miş!!!! Yok devenin başı!
3.
FATİHA "Mürekkep/birleşik ve ortadan kırılabilen ÖZEL tek suredir: İyyake’ye kadar AYRI bir
sure; oradan itibaren ayrı bir sure gibidir.Cafer sıddık Kur'an'ında "FAtiha diye bir sure yoktur".
Ama vardır: Şöyle ki: İlk üç ayeti Müddesir'e; son üç ayeti de "Ebi Leheb" başına taksim edilmiştir. (Bunları yazmıştım ama tekrarlamamızda yarar olur diye yineledim.)
Kısacası
>>> 7 MESANİ >>> Fatiha (Hamdele) D E Ğ İ L D İ R !
Kuşkusu olan var mı? 6 ayet bir kere... 7 nereden çıktı. O ayetin devamını yazar mısınız? (7 mesaninin devamı)
<> 15/88. Sakın, onlardan bazı çiftlere verdiğimiz nimet ve zevklere gözlerini dikme. Onlar için tasalanma da. Müminler için kanadını indir sen!
<> 15/89. Ve de ki: "Ben, evet ben, apaçık konuşan bir uyarıcıyım!"
Şimdi bu 7 mesani ayetinin sırrını biraz daha araştıralım: “bazı çiftlere verdiğimiz”.
Buraya dikkat ediniz. İKİ EVREN'in nimetlerinden (dolayısıyla betimleyen boyutlarından 3x2 = 6 olarak çiftler veriliyor. Ama AYNA düzlemini baştan saymış 7 MESANİ diye, 7nci EK boyut diye... Resulullah
niçin bilsin ki xyz ve bunun karşıtı olan xyz soyut boyut çiftini+7.boyutu???? Çünkü
AYETTE: MİR'AC'A ç ı k a c a ğ ı apaçık belli edilmiştir. Bu evrendeki xyz boyutlarından YUKARI(ötedeki) Xj,Yj. Zj boyutlarına >>>MİR'AC'A gideceği bildirilmiş.Çünkü ayette >>>>>> DİKKAT >>>>>> SANA >>>>>> diyor !!!!!!!!!!!!!!! Sır SANA kelimesinde... RESULULLAH'ın buradan MİR'AC'A alınacağı önceden haber verilmiş. (Kul =De ki ve SANA
farkını anlamak için küçük bir işaretçik.) Böylece
7 MESANİ'yi anlamış bulunuyoruz...
İyi ama xyz ister somut, ister soyut olsun şu demektir: En x boy x yükseklik
(derinlik/kalınlık).
Bir de
başımıza AYNA çıktı
(7.ARA BOYUT, evrenleri polarizleme düzlemiyle polarizleyen AYNA örneği boyut). En x boy x yüksekliği anladık fakat öyle bir şey var ki:
Metrenin kısaltılmışı olan m tamam, m2 tamam, m3 tamam, iyi de m4 (metrenin dördüncü kuvveti veya en boy yükseklikten ÖTE bir mekan boyutu?????????????????? Hoppala! Bu ne demek?
Şimdi aynı uygulamayı ZAMAN boyutu için de yapalım: Xi,Yi,Zi, saniye, saniye kare ve saniye küp demek. Pekiyi zamanın DÖRDÜNCÜ KUVVETİ var mı? Varsa formüller ortaya çıkarır zaten.
Deneyelim:
E=mc2 için (km kare saniye kare) 2E=2mC4 >>>>>> Dikkat ediniz c3 OLMAZ, C4 olur
km4/s4. Buraya kadar mantığımızı anladık mı?<> E2=m2C4 >> 2E=2mC4 .. Farkı?
O da doğru.. Seninki de bir KARE farkından türetilmiş eşlenikliklilerin karesi formülü. O da doğru. (Benimki Tachyon enerjisini de içeriyor.)
<> (Ve tach içerdiği için ŞIHAB çıkıyor.)
Buraya kadar tamam mı? (Adım adım gidiyoruz.) ŞİMDİ elimizde ilginç bir veri var: İkili: a) 7.polarizleme düzlem boyutu
????????????????????
b) Zamanın DÖRDÜNCÜ kuvveti
denen bilinmeyen bir YENİ boyut!
Polarizlenmiş boyutusize anlatmıştım:
Özetleyeyim: Evren YUVARLAR gibi görünse de, aslında (Sitter-feinberg) DÜZ uzayı olup, TARIK semasına çıkıldığında ve/veya Dabbet arz'ına inildiğinde evrenin POLARİZLENMİŞ 7. düzlemine geçeriz. Orası Kalu Bela ve/veya MAHŞER DÜZLÜĞÜDÜR demiştim.
Bir daha anlatmaya gerek yok: Işık hızında (maksimum hızda) TARIK semasına çıkan kişi için evren DÜMDÜZ MAHŞER MEYDANI olur. Veya mininmum hızda (ışık hızının sıfır olduğu mutlak soğuk veya anti-velocity negatif akselerasyonunda) yani DABBET durumunda yine AYNI
mahşer meydanının MEZAR kalınlığı oluşur.
Zaten aslında "GÖK VE YER BİTİŞİK İDİ BİZ ONLARI AYIRDIK, GÖRMÜYORLAR MI?" ayeti uyarınca, aslında KÜRE yok. (Lolatçevski ve Riemann uzayları ışıktan yavaş hızlarda ortaya çıkar.) Işık hızında EVREN dümdüz olur. (Ayna'ya değersiniz.) Ayna yüzeyi ise zaten DÜZDÜR. İçindeki ZAHİRİ görüntü sizi yanıltmasın, aynanın kalınlığı yoktur.
<> 21/30. O küfre sapanlar görmediler mi ki gökler ve yer bitişik idi, biz onları ayırdık. Her canlı şeyi sudan oluşturduk. Hâlâ iman etmeyecekler mi?
Orayı bir de ekranımızdaki sayısız pencerenin üsüste GİBİYMİŞ göründüğüne (cursor ile hangisini seçerseniz, o ÖNE geliyormuş GİBİ oluyor ya) aslında monitorumuzun camı İKİ BOYUTLU DÜZLEMDİR, pencerelerin hiçbiri önde veya arkada değildir.
Mahşer meydanını hatırlayalım: "Aynadan veya bilgisayar ekranından" DIŞARI çıkamıyoruz! Rahman 33'de bu apaçık bildiriliyor. Ve aynı surede bir de DİKME'den (Sultan kuvvet) söz ediliyor.
Bunun anlamı şu: EVREN üstü evren GERÇEKTE ÖKLİD teoremine bağlıdır. MAHŞER MEYDANI (ayna, içinden çıkamadığımız ekran) iki boyutlusuna DİK gelen bir de SULTAN KUVVET DİKMESİ...
Burada ne enerji (Cinler) ne madde(insanlar, canlılar vb) bu AKTARISSEMAVATTAN dışarı çıkamıyorlar.
Takyonlar (melekler) ise bu düzlemin/mahşer meydanının içine giremiyor, ÇEVRESİNE dizilebiliyorlar. Rahman 33 ve meleklerin çevrelediği mahşer meydanı için ayet lütfen.
<> 55/33. Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin bucaklarından/köşelerinden
(aktarısemavat) geçip gitmeye gücünüz yeterse, hadi geçin gidin. Sultan dışında birşeyle geçip
gidemezsiniz!
<> 25/22. Melekleri görecekleri günde, o günahkârlara hiçbir müjde yoktur. Şöyle diyecekler: "Yasaktır, yasaklanmıştır!"
<> 25/25. Gün olur, gök, bulutlarla yarılır ve melekler ardarda indirilir.
<> 89/21-22-23. İş böyle gitmeyecektir! Yer birbirine çarpılıp dümdüz hale getirildiğinde, Rabbin gelip melekler saf saf dizildiğinde, o gün cehennem de getirilir. İşte o gün düşünüp anlar insan. Ama düşünüp hatırlamanın ona ne yararı var!
Bir kere o yufka gibi bir dairedir, köşesi yoktur ki ;) Mealciler bile kendi yazdıklarıyla çelişiyorlar. :))
Semavat=Sema çoğulu GÖK+ler.
Göklerin çapından çıkabilmek için Z denen SULTAN üst boyuta yani Öklid'in ASIL olduğu DİKMEYE ihtiyaç var.
Mahşer ALT tabaka;
bunun üstünde
SİDRE(tül Münteha)
ve en üstte>>>>>>>ARŞ(ı azam).Hepsi TABAKA TABAKA bir ÖKLİD. Güneş bile AÇILMIŞ VE DÜZ (tıpkı dünyanın meydan dairesi olması gibi). Buraya kadar anladık mı?
“
İş böyle gitmeyecektir! Yer birbirine çarpılıp dümdüz hale getirildiğinde, Rabbin gelip melekler saf saf dizildiğinde, o gün cehennem de getirilir...”Yer birbirine çarpılmıyor >>> BİR TOP HAMUR (üç boyutlu) İKEN, oklava ile açılarak iki boyutlu bir yufka dairesi halinde genişletiliyor. O ekran/ayna içinde hapis kalıyoruz. Dergiden çıkamayan resimler gibi... Ama melekler de İÇİNE GİRMİYOR veya giremiyor. (Onların dünyası ve kıyameti yok ki.)
“
melekler saf saf dizildiğinde,” ve yasakladıklarında bu EKRANIN dışındalar! Zaten mahşer melekler için kurulmadı -onlar sınav olmayı reddettiler-.Sonra bu düzlüğe önce KONKAV olan bir çukur (cehennem) ve buna ters olarak KONVEKS olan CENNET de yer alıyor.
Manzara
şu: Bir dağ - Bir düzlük - Bir vadi veya ters V harfi yanına ---- Onun yanına da V harfi
koyarak orayı hayal edebilirsiniz basitçe..Düzlük
ÇEKMEZ ve itmez.
ÇUKUR (V harfi Cehennem) çekiyor ve yutuyor;
ve DAĞ
(Ters V harfi) ise İTİYOR (Levitation) ] veya antigrativation...
Buradan çıkmak için tek çare
Rabbin HU boyutu (z dikmesi) denen SULTAN güç...
Şimdi gelelim SULTAN ZAMAN'a...Yani C4'ün km dördüncü kuvveti / saniyenin dördüncü kuvveti OLAN formüldeki SULTAN BOYUTU anladık ama saniyenin dördüncü kuvvetinin anlamını bulalım:
ÇÜNKÜ Cennet ve CEHENNEM'deki ZAMAN b u b i ç i m d e a k a c a k ..
çekmesi, CİSMİN uzaklığının dördüncü kuvvetiyle ters orantılıdır! Bunu hatırladınız mı? CPT'leri de anımsadık:
T zaman harfini veriyordu.
To=Zamanın olmadığı ya da zamanın içinde yer almadığı ya da üç mekan boyutuna TEĞET geçtiği duruma deniyor.
T1 ve T2 ZAMANIN SALT ileriye veya salt geriye (Antimadde ve Takyon gibi) TEK OK yönünde gitmesine deniyor.
T3 ise zamanın BİR İLERİ BİR GERİ gitmesine deniyor. Oscilation yapıyor ve ileri-geri sallanıyor. (Şeytanın zamanı budur demiştik.)
Şeytan için bu önce ileri; sonra geri gidiş EPEY uzun bir dönemi kapsıyor. Yani şeytanın LANETLENDİĞİ gün/yaş dilimi ile ÖLDÜĞÜ ANDAN bir önceki nefesine kadar yaş olarak yılları kapsıyor.
Ahırette
CENNET ve CEHENNEMLİKLER İÇİN ise "BİR AN/lahza" İLERİ; sonra bir AN geri
(birer saniye gibi düşünün) Saat tik-tak yapıyor ama İLERLEMİYOR ve/veya gerilemiyor, bir ileri tik-bir geri tak.Örneğin Cehennemliklerin durumunu bildiren ayetleri hatırlatalım: "Onların derisini bir KAVURUR, bir YENİLERİZ ve bu böyle sürüp gider." İşte burada DERİler, zaman içinde bir yanıp bir yenilenmiyor. Zaman bir ileri-bir geri akıyor... Yanmış bir insanın cd'sini bir geri oynatırsanız yanmamış olur. Sonra yeniden İLERİ oynatırsanız, yanmış gibi olur. Ama bu SÜREKLİ yanmak değildir!
Sürekli yanmak
sadece SEKAR denen (Kazanın dibindeki ATEŞ)de vardır.
Kazan=Cehennem ,Sekar=Onun altındaki KAYNATAN ateş/alev... Cennet de böyle!
Bir ileri bir geri...
Ama
bir farkı var:
Nimetler GERİ alınmıyor, ileri gidişte de NİMET veriliyor/geri gelişte de yeniden/yine nimet veriliyor. Derileri yani sündüzler yenileniyor, organizma yenileniyor, hiç yorgunluk olmuyor, hiç gece veya soğuk olmuyor. Herşey ılık! Nasıl sevdiniz mi cenneti!
Cehennem ve cennet tamam!
Şimdi gelelim SABIKUN denen NAİM cennete...
(Vakıa sure)
Orada T4 ZAMANI VAR! Bir ileri bir geri gitmiyor zaman... T4 nedir? Ne olabilir? <> Dehr
Evet DEHR!!
C4'ün saniyesinin dördüncü kuvvetinin işleyişine T4 zamanı deniyor. Ayeti yeniden yazabilir misiniz.
<> 45/24. Dediler ki: "Şu dünya hayatımızdan başkası yok. Ölüyoruz, diriliyoruz. Bizi zamandan başkası helâk etmiyor." Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Sadece sanıda bulunuyorlar. Evet bunu MEALLENDİRELİM: “Ölüyoruz, diriliyoruz. Bizi zamandan başkası helâk etmiyor." İşte bunu ÖTEKİ alemde söylüyorlar (Dünya hayatı derken bu kastediliyor). Cehennemlikler ve cennetlikler böyle söylüyor. “Ölüyoruz, diriliyoruz. Bizi zamandan başkası helâk etmiyor." Ölüyoruz-Zamanda ile ve diriliyoruz zamanda Geri T3 osilasyonu...
<> Bu dünyada ölüp DİRİLME olmayacağına göre öteki taraf olduğu açık. Şikayetçiler:
Zaman bir ileri bir geri gidiyor.
Cennetlik de şikayetçi...
Cennete gitmişsin daha ne şikayet ediyorsun? Zaman ileri-geri gidiyor
ama Cehennemde değilsin; cennettesin! Allah'ına şükret! Ne mümkün!Cehennemlikler
cennettekileri görüp imreniyorlar.
Cennettekiler deSabıkun'dakileri... DOYUM OLMUYOR!
“
Bizi zamandan başkası helâk etmiyor.. Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Sadece sanıda bulunuyorlar.”Zamanın kendilerini helak ettiğini sanıyorlar.
Oysa DEHR denen zaman: ALLAH EZELİDİR/EBEDİDİR. Başı ve sonu yoktur -zamanda da-. Sabıkun'a verilecek olan kullarını "EZELİ" değil -ama- KENDİSİ GİBİ EBEDİ yapacak...
Zaman ne ileri ne geri gitmeyecek. EBEDİYEN İLERİ VE SONSUZA KADAR İLERİ...
Allah'ın sonu olup olmadığını -haşa- CENNETTEKİLER göremez neden? niçin? Çünkü zaman bir ileri -bir geri gidiyorsa, olduğu yerde sayıyorsa, NASIL EBEDİ olduğunu Rabbin müşahede edebilir ki?
Amaaaaaaa SABIKUN'DAKİNİ ALLAH zatı şahanesi gibi E B E D İ kılmış! Yani ALLAH'IN -haşa-sonunu (ki yok) ancak SABIKUN ehli müşahede edebilir. Veya Allah'ın sonu olmadığını, ebedi olduğunu, kendi ebedi oluşuyla HİÇ müşahede edemeyecektir.
Şimdi bir Ğalatı meşhur kelime: HALİL ne demek?
Yani meşhur bir yanlışa kurban gitmiş Veliyy dost değil mi? Habib/e dost değil mi? Ahbab-mahbub dost değil mi? (HUB sevgi ve dostluk demek, Ene uhubbe =seni seviyorum demek.) HALİL ne demek?
Daha önce de sormuştum:
HULULİ VADE
(senetlerin üzerinde yazar ya) ne demek diye? EBEDİ demektir. "Saptanan vade"
değil; çünkü vade tarihi AÇIK bırakılmış, dost seneti yapılmıştır. Bu ipucuna göre HALİL ne demek?Ve bu kelime Veliyy (Sen Allah ile dostsundur) ‘den farklı olarak HALİL >>> ALLAH SENİNLE DOST!
Çooook farklı... hem de çooook.
İbrahim atamız gitmiş zorla istediklerini koparmış. Karşılığında HALİLÜRRAHMAN ve HALİLULLAH denen ÖZEL bir imtiyazı ve makamı kazanmış.
"HALİL >>> AÇIK VADELİ / SONUŞMAZ VADELİ DOST" demektir.
Veliyy dost ama; Allah kötü kulunun da Veliyy'si. Mecbur olmadığı halde velayetini üstlenmiş. Asi ve mücrim kullarına da Allah Veli'dir. Ama HALİL değildir.
Bir kere düşünün: RAHİM denseydi, Zaten ANA/ANALIK sıfatı olduğundan AFFEDİCİ olurdu (Şeytanı da affederdi gibi). Ama zor olan RAHMAN yani Allah'ın BABALIK (kulları evlatları gibi) İSMİNİN RIZASINI KAZANMAK!
İbrahim atamız
HALİLÜRRAHMAN'dır, Zoru başarmıştır.
Böylece HALİL kelimesinin DEHR ile sonsuza yayılan bir EBEDİYET olduğunu da anlamış oluyoruz.
BÖLÜM 27 ÖĞÜT
Şeytan da Adem için AYNI şeyleri söyledi!
"Paylaşalım, imece yapalım, ortaklaşalım, mutmainleşelim birlikte" diyerek bir arada olun.
Peygamberler gibi ne o sizden üstündür, ne de siz ondan! Dünya hayatında yarışmayın! Üstünlüğü tescil edecek merci Ahırette ve sadece ALLAH'tır!
O beratı alınca kimin ne kadar üstün olduğu O DİN gününde ortaya çıkacaktır. Burada ise asla çıkmayacaktır!
Son nefeste bir tüyo dışında hiç kimse sizi öteki SİZ'den üstün olarak ilan etmeyecektir. Son nefese kulak verin!
O son nefes aslında ebedi hayatın İLK nefesidir, yeniden bir doğumdur ebediyete ve hiç ölmemecesine... Cennet'te, Naim'de ya da Cehennemde... Ama ebedi ölümsüzlüğe ilk doğuştur. Mütevazı olun "Kendisine BEN demeyen BİZ diyen" Rabbiniz ahlakıyla ahlaklanın. Üsvei Hasene, "Rabbinin ahlakıyla ahlaklanan peygamber ahlakı" demektir. O peygamber ALLAH ahlakının yeryüzündeki TALİMİ ve GÖSTERGESİDİR. ÖRNEKTİR!
O Ahlak "BİR ANA KİTAPTA YAZILIDIR"
Kur'an ile bizlere de indirilmiştir. Salih amellerden ve iman edenlerin yapmaları gereken şeylerden ibarettir. Ayet ayet bulursunuz onları zaten!
Salih amelleriniz, SOMUTTUR! İman ise soyuttur! İmanı iki kez yapınız:
Duygusal klasik
iman ve bilimsel iman.
Birincisi Aşk ehlinin yaptığı sanattır! Ata mirasıdır. Miraskonduculuktur!
İkincisi ise MİRAS değildir, siz üretirsiniz! Sizin alın terinizdir. HELAL kazancınızdır. Takva elbisenizdir. Güle güle giyiniz! Çok da yakışacaktır, adım gibi biliyorum.
O iman atanızdan değil, sizin İBRAHİM gibi kendi doğrunuzu mutlak olarak HAKİKAT ile bulmanızdan doğan katmerli bir imandır. Atanızın dininden ve cennetinden ötede Ataların atası İbrahim'in milletinden ve özel cennetinden olmanızı umut etmek size farz kılınmıştır!
İki kez iman ediniz ki Allah sizden siz Allah'tan razı olasınız. Ve karşılıklı rıza için "İki kere barışık olun" Hem kendinizle hem de komşunuzla ve diğerleriyle!
Bir kez değil İKİ KEZ selam verin!
Selam dosdoğrudan karşılığı BARIŞ olduğu için, Allah bu selamınızı sizi daha BARIŞIK yapmaya ıslah edecektir.
Selam ve selam
demek bir salattır.
Çünkü Haniflik bir sanattır! BARIŞ sanatı!Hep barış ve barış!
Diğerleri sizi sevmese de siz seviyorsunuz-Allah öyle diyorsa bu doğrudur- Eminim seviyorsunuz.
Eminim mümkün olan en uzak noktaya kadar barış diyorsunuz!
Allah CENNET kadar CEHENNEMİ de yarattı. Döndüğünüz yer kârdır.
Ve size yemin ediyorum, bir daha bunları söyleyecek bir DABBET daha gelmeyecektir. Allah Tevvab'dır, Ğafur-Rahim, Afivv'dir.
Onun yanında ben neyim ki?
Ve DÖNDÜĞÜNÜZDE SİZ SABIKALI değilsiniz.
Sizi öyle gören zaten SELAM SELAM kelimesini anlamamıştır. <> iyi nedir ve nerededir?
Bu felsefi bir konu:
İyi şudur:Allah'ın AHLAKIYLA ahlaklanmak
Allah yalan söylemez, vaadinden dönmez, sabırlıdır, hakkaniyetlidir. Selam'lıdır, Latiftir son derece merhametlidir. Bunların tümü İ Y İ 'dir.
Çalışmak
iyidir.
Çalmak kötüdür Savunmak iyidir saldırmak kötüdür evlilik/sadakatiyidir
Bunun tersi kötüdür.Çünkü: Sen çalışıyorsun. Ama öteki geliyor ve ÇAL'ıyor. Senin emeğini çalıyor. Senin maaşını çalıyor. Savunmak iyidir. Ama ötekisi saldırıyor. Savunan saldırmaz ki... Nikah ve Zina farkı da böyle. Bunlar üç içgüdümüzdür. (Beslenme,Savunma, üreme)
Azbuçuk "İyi" kavramını anlatmaya çalıştım.
İyi nerededir? İyi=Cennet'tir
"Orada İYİ HUYLU KİŞİLER vardır." örneğindeki Cennet... Yani iyilik ütopyadır, dünyamız için... Dünyada iyi-kötü atbaşı vardır. Başabaş giderler. Hatta benim bile saatim saatimi tutmuyorsa ben bir iyi bir kötüyüm demektir. Hesap defteri de ne kadar iyi ve kötü olduğumuzun bilançosudur. Yani konu biraz felsefi...
Bu kadar basit bir açıklama yeter sanırım:
"Allah'ın ADLARI ahlakıdır ve o ahlak ile ahlaklanmalıyız Allah Ahlakını almalıyız
Alim gibi, Rahim gibi
Bir örnekle "Bir tek sevabı olan birinin bir diğerine-ki terazi tartısı denk idi ve bir tek birim sevab arıyordu- tek sevabı olan diğerine "AL BENİM TOPU TOPU BİR TEK SEVABIM VAR O DASENİN OLSUN" diyordu.
Ötekisi bu bir tek sevabı alıp CENNET'e giriyordu. Ama "Seni buraya gönderen KİŞİYİ DE AL GETİR" diyordu kapıcı melekler. O kişi Cehennemde avaz avaz bağırıp yanarken, CENNET'e girmeyi hak ediyordu.
Bunlar MASAL değil
M İ S A L. Masal diye bakmayınız.
RESULULLAH şefaat edememiş; ama Allah'ın DİLEDİĞİ bir günahkar bir tek sevabını vererek CENNET'e girene ALLAH'ın izniyle Ş E F A A T etmiş. (Bu misali doğrudan ALLAH WEKİL
ayetinden çıkardığımı da bilmenizi isterim.)
Allah'a vekalet veriniz. Allah'tan Asla ÜMİT kesmeyiniz. Ümitsiz>>>İBLİS'tir. Evrendeki tek ümitsiz ŞEYTANDIR.
Ümit edin Büyük oynayın
Cennet'i istemeyin, tenezzül etmeyiniz. Bizim çıtamız yüksek SABIKUN. Sabıkun'u ümit ediniz. Ümit etmeyen HANİF d e ğ i l d i r. Hanif şefaat edebilir.
Çünkü O bir tek sevabı olan gibi VERİCİDİR. İmtihan orada da sürmektedir.
Yine Çünkü:
Cennet'ten içeri girene kadar sınav sürmektedir.
<> 10:3 'Inna rabbkum 'allaah 'allaze khalaqa as samaawaat wa al 'ard. Fesittah ayyaam thumma istawaa alaa al arsh yudabbir al 'amr maa min shafe 'illaamin ba di 'iznhi zaalikum 'allaah rabbkum fa u buduhu 'a fa laa tazakkaruun
<> 10:3 Şüphesiz sizin Rabbiniz, alti günde gökleri ve yeri yaratan,sonra arsa istiva eden, isleri evirip-çeviren Allah’tır. Onun izni olmadıktan sonra, hiç kimse şefaatçi olamaz. İşte Rabbiniz olan Allah budur, öyleyse O'na kulluk edin. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?
VERİCİ ve SENCİL olmayan müslümandır HANİF MÜSLÜMAN değildir. Verin birbirinize tüm sevaplarınızı
Benim -eğer varsa-tüm sevaplarım SİZLERİN olsun. Allah şu anda şahidimdir ki, Cehennem benim olsun. Bu bedel karşılığında tüm sevaplarım sizin olsun. Sevap denen şey nedir ki! Manevi para biriktirmek. Hani kefenin cebi yok ya, orada sikke değil, orada SEVAB diye bir matematik-para birimi geçiyor. Sevabın da kıtıpiyosluğunu cimriliğini yapmayalım artık. Sevabı da verelim, hediye edelim.
<> "Allah'ın sana verdikleri içinde âhiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana güzel davrandığı gibi sen de güzel davran/Allah'ın sana lütufta bulunduğu gibi sen de lütufta
bulun. Yeryüzünde fesat isteyip durma, çünkü Allah fesat peşinde koşanları sevmez."
İŞTE BUNU YAPTINIZ MI samimi-içtenlikli yaptık mı
HANİFLİKTE büyük aşama, yani formatlanma süreci başarılır.
Bahar Murat rengi, Cennet rengi yeşildir. Yeşil Cennet özlemidir. Oradan geldik. Oraya dönmeliyiz. KAYNAĞIMIZA DÖNMELİYİZ. Gelmediğimiz Cehenneme gitmemeliyiz. Geldiğimiz Cennet'e BABA-ANA YURDUNA gitmeliyiz.
Al işte İyiliği salık verip cehennemi (Kötülüğü) yasakladım! Ohhh olsun size! Kardeşler bundan kelli Cehenneme girmenizi size yasaklıyorum. Ben dahil herkes bu yasağa uysun!
Ben sadece BU KONUDA diktatörümdür. Bu konuda barış marış demem! Diktatörümdür, taviz vermem! YASAĞA harfiyen uyacaksınız! ;))))
<> Allah'a ve aralarında hüküm vermek üzere O'nun resulüne çağrıldıklarında, müminlerin sözleri sadece şunu söylemeleridir: "İşittik, itaat ettik." İşte bunlardır kurtuluşa erenler. (Nur 51)
Adem-Havva gözleriyle gördüler Cenneti. BEN DE İSTEREM! Cehennemi istemezük! Ben de görmek istiyorum! Orası bizim HOME. Vaterland
<> aslında biz bu dünyaya cehenneme düşecek olan ve bize biricik sevabını veren kişiyi cennete alabilmek için mi varız diye bir soru takıldı kafama?
O sorunun yanıtı şu: ZERRECE İYİLİK KAYBOLMAZ (ve de kötülük). Bu ayettir. ZERRE ise evrenin tüm HOLOGRAMINI (kütle ve ağırlığını) taşıyan BİRİM'dir.
ZERRE'yi infak et, TÜMÜNÜ geri al!
Allah'ımızın bağışlaması, affı, tevbeleri kabul edici olması ve Rahmeti TÜMÜ ise bir tek zerrecik günah ise bunun sonsuzda-biri.
ALLAH'ın affına sığının! O şimdi yanınızda oturan'ın ta kendisi. Yanınıza bakmayın, Şah damarınızdan yakın! Allah'ımız bugün şimdiye kadar ettiğiniz TÜM KÜFÜRLERİ affetmeye hazırdır dostlar! BUNU DENEYİNİZ, hemen ş i m d i.
Eşiniz dışında asla kimseyle müstehcen konuşmayınız. Allah sadece bu yetkiyi eşlere veriyor. (Ayettir; Nur-31'deki "Eşleriniz dışında..." kapsamında bu da var.) EŞİNİZ rahatsız olursa, hemen BUNU DA BIRAKIN! Çünkü her bir EŞ ayrı bir kitap gibidir. Birbirlerine BURUC suresi gereği benzerlikleri azdır. Bundan fazla açık da yazamam.
<> 4/40. Allah zerre kadar zulüm yapmaz. Küçücük bir iyilik olsa onu kat kat artırır ve kendi katından da büyük bir ödül verir.
Sağol. Kur'an dışı hiç konuşmadığımın belgesini getirdin. Kur'an da sana kabrinde NUR'dan arkadaşlığını getirsin. Hiç biriniz karanlıkta kalmayınız. Amin.
Vicdan azabı
sekar'dan daha beterdir. Sekar dıştan yakarken, vicdan azabı içeriden yakar.
Allah'ın insana verdiği en yakıcı kontrol ve pişmanlık.Yoksulluk ateşten beterdir. Vicdan azabı da cehennemden beter... Çünkü cehennemde çöl iklimi, kutup iklimi gibi yerler de var. Vicdan azabı bundan daha beterdir.
Allah cümlenizi Sabıkun'a/Naim cennetine/makamı İbrahim'e alsın. MİLLETİ İBRAHİM
var.
Buna dahil olmayanlar için bir de CEHENNEM MİLLETİY var. Ya Sabıkuna ya da Cehenneme.
Bu ikisi millettir. Cennetlikler (ashabı meymene) ise MİLLET değildir. İki millet var sadece: İbrahim milleti ve Cehennem milleti.
Tercih bizim irademizde.
Orta katta millet yok. Cennetlikler millet değil! Türlü ÜMMETLERİN kabail düzeninde bir otele yerleştirilmesi gibi... Belki oraya Usame 1000 Ladin de gidecek. (Allah bilir.) Onun öldürdükleri de... Katil ve maktul AYNI yerde, bunlardan MİLLET olur mu? Olur mu? Olur mu? Anlatabildim mi?
Daima Sabıkun'a Mukarrebun olunuz, Naim mekanda makamı İbrahim'de bulununuz.
ALLAH'IN üzerinize olan nimetini (Naim cennet) hatırlayınız.
Siz birbirinizin (biri katolik, diğeri ortodoks) candüşmanı-kanlısı iken, gönüllerinize sevgiyi koyarak uzlaştıran ve sizi KARDEŞLER kılan Allah'ı anınız.
BÖLÜM 28 BİLİNÇ
Ömürboyu düşüneceğiz, öleceğiz, düşünen mekanizmamız olan bilinç DÜŞÜNMEYE devam edecektir. Kabir azabında ya da sefasında, alemi Ervah'ta, hep ama hep düşüneceğiz. Yeniden yaratılacağız yine düşüneceğiz. Ebediyen cennet ve cehennemde düşüneceğiz. Düşünmek için hiçbir çaba gerekmiyor,. O kendinden olan bir süreç.
Cinlerin beyni yoktur. Bunun önemli bir sonucu vardır: Beyin amaç değil araçtır.
Yani Ruh'un, cinin BEYNİ olmadan BİLİNÇLİ olması gösteriyor ki, BEYİNSAHİBİ olmak şart değil...
İnsandaki beyin
sadece vücut ile bilincin bir ARAYÜZÜ'dür. (Bilgisayardaki FACE gibi)
Bilinç, cesedi (Bedeni) İŞGAL eder. Böylece o bedene sahip oluruz. Şu andaki bedenlerimizi İŞGAL etmiş bulunuyoruz.
Çünkü üflenen ruh, üflendiği NESNENİN işgalcisidir. Zaten Cennetteki bedenimiz bu değildi. BİLİMSEL İMAN
BİZLERİN İBRAHİM AHLAKIDIR.
4 kuşun yeniden dirilmesi bir BİLİMSEL DENEYDİR. İki doğu iki batı denen ve bizim ARŞ'ın dört direği dediğimiz ÇİZİMİMİZDE her bir direğin temsil ettiği bir çifti somut diğeri sanal sayı olan dört direkten, dört kuş yeniden VE REEL OLARAK tanzim edilmiştir.
Canlılardaki DNA sarmalı somuttur. Ama NEFS(Karakter) ve RUH (Mizac) için ayrıca iki GÖRÜNMEZ GÖK DİREĞİ vardır. Bunlar da psişik sarmallardır. Burada CESEDİN yeniden yaratılması bir şey ifade etmez.
Ancak diğer iki soyut DNA'nın kuşu kuş yapan KİMLİĞİNİ de o cesede giydirmesi gerekir. Mesela o kuş LEYLEK olduğunun BİLİNCİNDE olmalıdır.
Yani bilinçlerimiz de YENİDEN YARATILACAKTIR. Sadece CESET bazında yaratılmayacağız.
İşte bu dört kuşun hikayesidir. Bilimsel imanı İbrahim bu sayede doyuma ulaşarak almıştır.
<> 2/260 Hani İbrahim de şöyle yakarmıştı: Rabbim göster bana nasıl diriltiyorsun ölüleri? İnanmadın mı? diye sordu. İnandım, dedi, ancak kalbimin tatmin olması için... Allah dedi ki:
koy.Sonra da onları çağır.Koşarak sana geleceklerdir.Bil ki Allah Aziz'dir, Hakim'dir. <> ben kus da başka şekilde hayal etmiştim 4 kuşu :))))
İşin içinde HANS var. Hunnesgillerden HANS (Yahya as.ın adı) Diğer
iki direk (Sarmal) nerede?
Hep örnekserim: Ben kök içinde 4900 kg'ım, artı olarak tabii. Beni kökten çıkarırsanız benim 70 kg olduğumu görürsünüz. Bunda BİR ÇİFT DİREK (Sarmal) var. Benim bir de kök içinde artı/eksi SIFIR olan bir ara değerim var: Bu da nefstir. Bu nefs sanki ayna yüzeyi gibidir.
Bir de aynadan İÇERİYE DOĞRU kök içinde EKSİ 4900 kg SOYUT ağırlığım var. (Cesedimden 140 kg. daha küçük.) Onun da psişik ve de soyut bir çift direği (Sarmalı) var.
Öldüğümüzde
diğer iki sarmal cesette kalır ve dağılır. Ama ÖLMEYEN ruhumuz ile biz diğer iki
sarmalı alırız ve gideriz. O BİZİM KİŞİLİĞİMİZ (Huy'umuz)dir.Yani kişiliğimiz AYNA ARKASINDAKİ ALEME gider. O halde biz orada şimdiki gibi BİLİNÇLİyiz. (Eğer direk dört olmasaydı BİLİNÇSİZ giderdik, tıpkı sanal bir cesetmiş gibi... Bilinç olmasa neyle imtihan edilecektik ki?)
Cennet'te ise SOMUT ve SOYUT aynı olacağından, takvim aynı olacağından ve RUHLAR nefsi yeniden giyip de BUZ KALIBI olacağından ve de kuantlaşma olmayacağından (Siz orada TEK BİR PARÇA, TEK KUANTSINIZ.) (Yani bileşenleriniz yok. Siz TEK PARÇA DÖRT DİREKSİNİZ.) Kuantik olan DNA ortadan kalkacak yerine DİĞERİ GİBİ PSİKOLOJİK DNA gelecektir.
Dört DNA direği
ile kaim olacağız. Dördü de psikolojik. İkisi DÜNYADAKİ psikolojimiz. Diğer
ikisi de CENNET'teki Huri psikolojimiz. (Her insan aynı zamanda huri denen cinstir.)Yani AHLAKINIZ mükemmel olacak. Dırdır-vırvır-zırzır olmayacak. 4 direkte İYİ AHLAKA çalışacak.
İki kez
iman etmişlerin iki kez selam edenlerin ise İKİ KUANTLARI var. (İki parçadandırlar.)
Çünkü ÜÇ SINIFIZ.Cehennemlikleri saymazsak,
Ama bunun üstündeki Naim cennete ise iki kez üflemiştir. 1.
Ruhundan>>>Adem gibi
2.
KUTSAL RUHUNDAN (Ruhül Kuddüs) İsa gibi...
Bu yüzden Cennettekilerin tersine Naim cennettekilerde Boş söz, zibidilik yoktur. (Cennette ise aşağıda ise vardır.) Dört direk bu farkı yaratır ve NAİm (Sabukun ) cennetinde FARKI fark edersiniz.
Hatta oradaki çok ÖZEL huriler bile biri kendi diğeri gözbebekleri olmak üzere üç parçadır. Bunun altındaki cennet hurilerinde ise TEKPARÇADIR. (Göz dahil)
ALLAH'IN GÖZLERİ....
CEMALİ GÖRMEK İÇİN. HU! HU! HU! Özel olarak İbrahim'e verilmiş
gözler bunlar! HU! HU!Yazık Cennetlikler ALLAH'ı göremeyecek. Onların ikinci parçaları yani gözleri yok! Ama üçüncü sınıfın ÖZEL GÖZLERİ var. Allah o gözleri senin yanında bize de nasip etsin. O gözler
ve lanetli ağaç bize taaaaa kalubelada verildi.
<> Araf Suresi 203. Ayet .Onlara bir ayet getirmediğinde, onu da şuradan buradan derleseydin ya, diye konuşurlar. De ki: Ben sadece Rabbimden bana vahyedilene uyuyorum. Bu, Rabbinizden gelen gönül gözleridir, doğruya kılavuzdur, iman eden bir toplum için rahmettir.
<> Enam Suresi 104. Ayet Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına...Ben sizin üzerinize bekçi değilim.
Nefsin açlıkla terbiye edildiği ağaç Cehenneme gitmeden önce YASAKMELUN AĞAÇ olarak Cennet'te kaldı. O yasak ağaçtan yiyen HERKES dünyaya kovuldu.
<> Araf Suresi 20. Ayet Derken, şeytan, kendilerinden gizlenmiş çirkin yerlerini onlara açmak için ikisine de vesvese verdi. Dedi: Rabbinizin sizi şu ağaçtan uzak tutması, iki melek olmayasınız yahut ölümsüzler arasına katılmayasınız diyedir.
<> Araf Suresi 22. Ayet Nihayet onları kandırarak aşağı çekti. O ikisi ağaçtan tadınca çirkin yerleri kendilerine açıldı. Bahçenin yapraklarından yamalar yapıp üzerlerine örtmeye başladılar. Rableri onlara seslendi: Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Ben size, şeytan sizin için açık bir düşmandır demedim mi?
HUYLULAR. Huriler İYİ HUYLUDURLAR ve bunun tersi olmaz. Çünkü dna sarmalları yoktur. Şeceretil Melune
denen lanetli ağaç sonra Zakkum diye cehenneme indirildi.
Ve Allah'ı GÖREREK konuşan GÖZLER (Allah ödünç vermişti, kendisinden) Söz veren gözler de İbrahim milletine REZERVE edildi. Cemali görmek için.
İşte bu yüzden Vakıa suresinde Sabıkun cennetinde hurilerin (ve oraya gidenlerin) İKİ GÖZLERİ de BONUS olarak bildirilmiştir.
Çoğu saçmalayan tefsirde onlar KARA GÖZLÜ HURİLER diye çevrilmiştir. Cahiller!!!!
<> Onları, hidayete çağırsanız, İŞİTMEZLER. Onların sana baktıklarını sanırsın. Oysaki, onlar GÖRMEZLER. (Araf 198)
<> Önlerine bir set, arkalarına da başka bir set çektik. Böylece onları kuşatıp sardık; artık onlar GÖRMEZLER. (Yasin 9)
Ayeti bulalım mı? Vakıa suresinde GÖZLERİ KARA DİYE çevrilen hurileri.. Yani YUKARI CENNET'in huri ve insanlarını anlatan bölümde olması gerekir. Vakıa-25. ayete kadar olan bir yerlerde...
<> Ve iri gözlü huriler, (VAKIA / 22 ) <> 22. Ve genç kadınlar, iri ve siyah gözlü.
Evet vakıa 22. Cehalete kızıyorum. Yani yukarı cennette gözler iri oluyor aşağıda ise küçük oluyor... Saçmalıyorlar bunlar. Böyle tefsir olur mu?
<> hûril ıyn
Evet Huril IYN. İKİ PARÇA (iki kuant) bedeniyle üç parça. Selam selam ve Orada başka boş söz yoktur ayeti bitimine kadar YUKARI(İbrahim) CENNET anlatılır. Bu huriler NAİM CENNETİN hurileridir. Aşağıdakilerde böyle bir ŞEY yok. onlar TEK PARÇA.
Bilim budur:
Görmediğiniz Cenneti bile BETİMLEYEBİLİRSİNİZ.
BİLİM ALLAH'IN NİMETİDİR.<> Hocam bir soru sormak isterim izninizle: Hocam cennet'te ya da sabikunda eşlerin (Dünyadaki eşler) birbiriyle olan ilişkisi nasıl olacak?
İkisi değişik. İkisinin yasaları çok değişik. Mesela Cennet'te ve cehennemde bir TİK ileri gidiyorsunuz ve bir TAK zamanda geri geliyorsunuz. (Cennet ebedileşiyor, cehennemliğin derisi otomatikman yenileniyor-ki bir daha yansın-)
Ama sabıkun da yasa başka: Allah’ın EBEDİ olması gibi S O N S U Z. Yani tik-tak ileri geri yok. HEP SONSUZA İLERİ. Bunun için ÜÇ sınıf diyor Rabbimiz.
Çünkü iki CENNET başka başka evren yasalarıyla yönetiliyorlar. Adları CENNET ama, çok farklı. Biri fare denen hayvan öteki de bilgisayar mouse'u kadar farklı. Adları aynı ama TAMAMEN FARKLI.
Biz müslümanlar da öyleyiz. Hanifler de diğerleri de MÜSLÜMANIZ. Ama DİNLERİMİZ farklı. (Bizimki Allah indindeki en güzel ve makbul tek din) (Ötekisi ise Ehli kitap kafir müslüman dini) <> HANİFLER için>> Eğer o, yakınlaştırılanlardan ise; rahatlık, güzel rızık ve naim cennet var ona. (Vakıa 88-89)
Maaş alan her imam
yani ruhban içeren her kitap dini otomatikman Ehli kitab Kafir dinidir. Bizler
de ehli kitabız ve ehli kitab kafir müslümanlar da vardır. (Hem de bire-milyar)<> kafir müslüman?
Evet Ehli kitab KAFİRLER dendiği için...
Kural şu:
HER İNEN GÖKSEL DİN İLLA Kİ >>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>>MÜSLÜMANLIK ÜZERİNE
İNER.Yani Yahudiler de Ehli kitab Müslümanlar idiler. Sonra Hristiyanlar da ehli kitab müslümandılar. Ama kitabı tahrif eden yahudiler EHLİ KİTAB KAFİR MÜSLÜMANLAR olarak kaldılar. Kur'an gelince bu kez Hristiyanlar da aynı duruma düştüler.
Kur'an'dan sonra ASLA bir kitap gelmeyeceği için, yani bu kitap DÜZELTİLEMEYECEĞİ için, Allah bizleri İKİ CENNET SINIFI yarattı.
Dolayısıyla Kitabı BOZANLAR (Mesela papaz sınıfı oluşturan diyanet vb.) EHLİ KİTAB MÜSLÜMAN KAFİRLERDİR.
Ne yapalım, kural bu, (BEN KUR'AN'IM) Kitabı değiştiremeyiz. Değişmesi gereken PAPAZLAR. Onların derhal İSTİFA ETMELERİ gerekmektedir ki ehli kitap kafir müslüman olmaktan kurtulsunlar.
<> Ehlikitap'tan küfre sapanlarla müşrikler, kendilerine beyine gelinceye kadar çözülüp ayrılacak değillerdi. Allah tarafından gönderilen, tertemiz sayfalar okuyan bir resul gelinceye dek. O sayfalar içindedir dosdoğru-eskimez kitaplar. (Beyyine 1-2-3)
<> peki yeterince bilgisi olmayan annelerimiz babalarımız ne olacak hocam? Bakara 170 lütfen.
<> 170. Onlara, Allah’ın indirdiğine uyun! dendiğinde: Hayır! Biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız. derler. Peki, ataları bir şeye akil erdiremiyor, doğruya ve güzele ulaşamıyor idiyseler!...
Bu ayetten tam 9 tane var!
BÖLÜM 29 AKIL
YA SEVİŞTİĞİMİZ ANIN SONSUZA UZAMASI>>>>CENNET BUNUN TA KENDİSİDİR. Neden dünyadaki kısıtlı ÖMRÜ ebedi Cennetteki KESİNTİSİZLİĞE (ÖLÜMSÜZ HAYAT'A) değiştireyim?
BİLİNÇ HERŞEYİN BAŞIDIR. AKIL İSE BU BAŞIN TACIDIR. Sünnetullah
şudur (7 anlamından biri)
Allah yasaları:
1.
Cansızlarda fizik yasaları
2.
Bitki-hayvan ve CİN ile İNSAN n e f s i n d e İÇGÜDÜ (Beslenme, savunma, üreme)
3.İnsanda (RUH olarak nefs değil) ise AKIL 'dır.
Elektron proton çevresinde döner. Köpek kemik yer ama BİLİMİ ve onun uygulaması olan teknolojiyi İNSAN YAPAR. Melek ve cinlerin teknolojisi/aletleri-aygıtları yoktur, bilimi en basit çekim yasasını bile kıyamete kadar akıl edemezler.
Melekler bizden fazla akıllı olsalardı:
1.Adem eşyayı isimlendirdiğinde BU NE AKIL diye şaşırmazlardı.
2. Melekler en baştan beri Cehennem ile korkmaktansa, Cennet'ten de feragat ederek, NEFS istememişlerdir yani KAÇAK güreşmişlerdir.
Nefsi olmadığından meleklerin, cinsiyetleri, beslenmeleri, savunmaları ve üremeleri yoktur. Hatta birer matrislerdir. Sanıldığı gibi bir SOSYAL toplum medeniyet vb. oluşturmamışlardır. Kuru matrislerdir.
3. Meleklerdeki Akıl insandan fazla olsaydı, Adem atamız için, "Yeryüzünde yeni bir fesat mı yaratıyorsun?" demezlerdi ve bunun bedeli olarak Adem'e secde ettiler.
Yani insana NUR denen sonsuz özenerji katılımında bulundular.
Ama NAR'dan(Enerjiden) oluşan şeytan secde etmedi. Bu yüzden Allah'ımız E=mc2 uyarınca bizi enerjiden yoğuşmuş madde olarak yarattıysa da secde etmeyen şeytanı maddeyi(toprak ve çamur misalidir) serbest bırakarak enerji (Nar, ateş) haline çevirmemektedir.
Bu yüzden fesat şeytanın ASLA BİR BEDENİ olmayacaktır. Bedeni kuru bir vesveseden ibarettir. Yüvesvisü...vesvasil...den ibarettir şeytan.
Allah dışında OKUYUP YAZAN TEK ÜMMET topluluk cins/tür, species, population vb. SADECE İNSANDIR.
Adem evrende ilk ve son kez "İSİMLENDİRMEYİ" keşfetti. Meleklerin aklı kaos oluverdi. ve İDRİS KALEM'i eline aldı... İnsan ilkez YAZDI! HİTAP>>>>>>KİTAP oldu. Kelam Kalem'e geçti. (DEMİŞTİM) İdris bu buluşuyla ÖLÜMSÜZ YEGANE İNSAN oluverdi. Zaten HURİ(melez değildi) idi, ve her huri gibi ölümsüzdü ve her hurie gibi CENNETLİKTİ.
İkra=Oku birinci sure (Adem suresi) ve de "Kalem=İkinci sure) (Nun suresi) OKU ve YAZ
olarak başlamıştık Kur'an...
OKU'MAK sadece
(Allah +) İNSAN'a aittir. Başka bir varlık (Maymun, İblis, Yecüc) okuma yazma
bilmez. Cibril de bilmez... Eğer bilselerdi, her biri LEVHİ MAHFUZ alternatifleari yaratırdı. Yazar kesilirdi... (Ben gibi) Ukala olurdu başımıza... (Ben gibi)Ve Allah şu ayetle meleklerin OKUR-YAZAR olmadığını bildirmiştir: "Meleklerden kim , BEEN de V A R I M derse onu cehennem ile cezalandırırız."
Yani Cibril "LEVH'den eline verileni getiren bir ulak/postacıdır. O okuma yazma bilseydi, OTURUP KENDİ de yazardı. Çünkü meleklerin bir otonomisi özerkliği var. Allah'a kafa tutuyorlar: "Yeryüzünde YENİ bir fesat mı yaratacaksın?" diyorlar.
Yeryüzünde yeni fesat >>>ADEM oluyor. Yani Cibril okuma yazma bilseydi "Bu fesat insanoğluna iki laf da ben ekleyeyim" derdi. Cibril neden EMİNDİR. Çünkü ORİJİNALİ olduğu gibi özgün ve teypleyerek İNDİRİYORDU. Fikrini katmıyordu. (Yani okuma yazması yoktu.)
Şimdi Cibril Emin ile Muhammed Emin'in ORTAK KARDEŞ PAYDALARI ŞU: Bunu bir örnekle vereceğim. Kaba bir örnekle...
Bilgisayarımız OKUYUP yazıyor. (Hatta sesli metin okuyor, ses komutuyla çalışabiliyor.) Klavyesi yazıyor. İsterse kendi dialog box'undan bize yazıyor ve + okuyor... AMA OKUMA YAZMA BİLİYOR diyebilir miyiz?
Düşünelim bunu... Bize e-mail getiriyor... OKUYOR MU onları? Evet mekanik olarak OKUTABİLİRSİNİZ. Ama OKU'duğunu anlayabiliyor mu? Yoksa bir tür yapay bilinç ile papağan gibi programı mı taklit ediyor?
Cebrail ve Muhammed ül eminleri size anlattım... Bilmem anlatabildim mi? Örneksedim... Eğer Resulullah bilseydi ALA SUİRESİNDEKİ gibi "sana Kur'an OKU+tacağız ve sen bunu UNUTMAYACAKSIN, Allah'ın unutturdukları DIŞINDA..." bir ayetle muhatap olmazdı.
<> hocam akıllı insanın en büyük özelliği nedir?
Akıllı insanın en büyük özelliği şudur: Allah'ı bilme borcu olan BİLİMİ yine Allah'ın misalleri kitabına dayanarak alıp-üretip-verendir.
Akıllı insan bilmediğinin peşine düşmez.
Bilmediğini deşifre ettikten SONRA yani bilmediğini BİLDİKTEN sonra kendini ortaya kor. (Benim 40 yaşıma kadar bekleme nedenim) Akıllı insan, tüm "Ya Eyyühelleziyne amenü...." ile
başlayan ve "Salih ameller diye sayılan ve Takva elbisesi giyen insan olmakla başlar." Rabbi zıdni ilmi diyerek Akıllı insan olmaya niyetlenir.
Akıllı insan merhamet (Allah'tan alınan rahmet) ile donanır (Takva elbisesi) ve buna bir de BİLİM denen "Allah'ı bulma/bilme borcunu ekler."
Akıllı insanın yanılması son derece zordur. Akıllı insan çok bildiğinden AZ yanılır. (Atasözünün tersi) Önemli olan da az yanılmak değil midir?
Akıllı insan aklını KUL gibi değil; Allah'ımızın, yaratanımızın AKLINDAN NE GEÇİYOR diye sorgulayan insandır.
Allah'ın AKLINDAN ne geçiyor?????
İşte bu HANS'ın bakış açısıdır! Çünkü Aklı yaratan kuşkusuz en AKILLI olan ALLAH'ımız'dır. O en ALİM'dir, bizler de o PAYDA'nın minik paydalarıyız.
Akıllı insan, öncelikle ve özellikle, H A N İ F olandır.
Çünkü aklımız diyor ki: "Allah'ın huzurundaki en güzel ve tek din olan HANİFLİĞİ" seçiniz! Bunu seçen akıllıdır. Diğerleri de kanallara taş tıkayan ukalalardır. Akıllı sanırlar kendilerini. Herkes gidip kendi aklını alırmış ya! Yani akıl pazarlansaymış, herkes yine kendi aklını alırmış. Aklın en büyük afeti kendini beğenmesi (Kibir) ve aklın en güzel nimeti Melami/mütevazı olmaktır. O zaman akıl kendini beğenmez. O zaman akıl Daha akıllı nasıl olabilirim? diye sorar durur (Araştırır)
Aklın kaynağı
ÇİFTTİR:
1.Mütefekkir olarak BEYİN
2.Sanatçı olarak KALB (Gönül)
Aklın kaynağı İKİDİR, bu ikisi birden akıldır. Yoğun düşündüğünüzde, BEYNİNİZE yük bindiğini hissedersiniz. Ama bir YANIT bulduğunuzda, hemen beyninizdeki yoğunluk, taaaaa kalbe taşınır ve orada HEYECAN olur.
Aklın bileşenleri
de üçtür:
1. Akıl3.Mantık.
Bu üçü de ayrı ayrı şeylerdir. Mantık MELEKLERİN akıl yordamlama biçimidir. ZEKA şeytanın Şu insanları nasıl daha çok günahkar yapar, öcümü alırım felsefesi gibi KÖTÜ'ye de çalışır.
Ama AKIL, kalubela'da verilmiş olan AKLI KÜLL'ün ürünü Aklı Cüz'dür... O İlahidir. Orada şeytan parmağı yok! Mantık da olmadığı için MELEK parmağı da yok. Pekiyi ne var?
Orada SALT AKIL VAR! O nedir?
<> Tefekkür eden beyin ve duygu yüklü kalbin bileşimi..
Eğer Allah'ımız MELEK (Mantık) ve Şeytan (Zeka) ikilisini yaratmasaydı, SALT ve sadece aklımızla bizler YİNE ALLAH'ı bulurduk.
Aklın mantık ve zekaya ihtiyacı yoktur. Çünkü dilerse Rabbimiz en baştan melek ve şeytan zıt önermelerini yaratmazdı. Ama akıl akıl olarak kalırdı. Akıl evrenin SEVGİ kadar dokusudur. (Aklı olan sever, sevgide ahmaklık yoktur.)
<> salt akıl Vahy değil mi?
Allah aklı VAHYETTİ
ama şöyle:
1. Cansızlara
(örneğin kuantla) DOĞA YASALARI diye
2. Canlıların tümüneİÇGÜDÜ diye...
3. İnsan'a
da bunu bir üst planda AKIL diye verdi.
Akıl en büyük nimettir!
DELİ veya akıl hastası olan CENNET'e bile giremiyor! Çünkü AKLEN Allah'ı bulmak zorundayız. Naklen vb. değil.
<> hocam cinlerde Akıl var mı ?
Evet cinlerde akıl var. Çünkü cinler biz insanların (maddenin) HIZLANDIRILMIŞ biçimidir. Yani evren o hızda titreşseydi cin-insan farketmeyecekti akıllı olacaktık.
Ama bir daha anlatmamda yarar var:Akıl eşrefi mahlukat olan insanın; Zeka denen akıl türü Cin-şeytanın ve Mantık denen Akıl formu da Meleklerin formatlarıdır. Bizlerde Üçü de var. Meleklerde Zeka yok, mantık var. Cinlerde mantık ve akıl yerine ZEKA var.
<> AKLI KÜL'den gelen akıl oluşumu cinlerde nasıl hocam?
Cinlerin masumiyeti yoktur. İyi cin vardır mesela zekasını bu yönde kullanır. Ya da kötü cin vardır: Kasa hırsızıdır! Cinlerle ilgili bir sır var! Ayet diyor ki "İçimizdeki Ahmak...." (Cin suresi) İşte bu ahmak kelimesinde AKIL'ın değil ZEKANIN olduğunu görürsün! İsterseniz o ayeti bulup yazabilirsiniz. Cin suresinde ortalarda bir yerdeydi...
<> Doğrusu, bizim beyinsiz, Allah hakkında saçma lakırdı ediyormuş. (Cinn, 4) Evet Cinn-4 bu kelimeye dikkat BEYİNSİZ. Arapçasını yazar mısınız?
<> Ve ennehu kane yekulu sefiyhuna 'alellahi şetatatan.
Sefih>>>ZEKASIYLA katekulliyle kandıran demek! Soyguncu bankerler gibi, kasa hırsızları gibi... Önce uyanamazsın, sonra anlarsın...
<> 1. De ki: "Cinlerden bir topluluğun dinleyip şunu söyledikleri bana vahyolundu: 'Gerçekten biz, hayranlık verici bir Kur'an dinledik."
<> 2. "Doğruya ve hayra kılavuzluyor. Biz de inandık ona. Artık Rabbimize hiç kimseyi asla ortak koşmayacağız."
<> 3. "Rabbimizin adı/kudreti/işi/gayreti çok yücedir. O, ne bir dişi dost edinmiştir ne de bir çocuk."
<> 4. "Doğrusu, bizim beyinsiz, Allah hakkında saçma lakırdı ediyormuş."
<> 5. "Biz sanmıştık ki, ne insanlar ne de cinler Allah hakkında asla yalan söylemezler." Şimdi ayetlerin derinine bir girelim:
'Gerçekten biz, hayranlık verici bir Kur'an dinledik."
Çünkü Kur'an SADECE AKIL SAHİPLERİNE gelmiştir. Sadece AKIL EDENLERE gelmiştir. Sadece AKIL sahiplerine hitap eder... Akıl ise yalan söylemez. (Bilimin doğruları ebedi kalıcı ve dosdoğrudur.)
4. "Doğrusu, bizim beyinsiz, Allah hakkında saçma lakırdı ediyormuş."
orada EBEDİ kalırdı. Akıllı olsaydı , Allah kendisine secde et ve de tevbe et diye teklif ettiğinde "Ben tevbe ve secde etmem, illa ki intikam isterim" diyerek en büyük akılsızlığını yaptı!
Şeytan AKILSIZ olduğu için ŞEYTAN oldu!
Kim diyebilir ki şeytanın aklı var diye? Akılsız SEFİH yaratığın biridir şeytan! Zekasına güvenir, aklına değil! "Şu insanları nasıl baştan çıkarırım da cehenneme sokarım" diye...
Ben tersini düşünen AKILLI biriyim: Akıllıyım, çünkü insanları değil Cennet'e onun üstündeki Naim (Sabıkun) cennet'e adresliyorum. Demek ki bende zeka yok! Bende olan AKIL'dan ibaret! Eğer zekam olsaydı, bugün çok zengin bir tüccar olur ve ekonomi imparatorluğunun bir üyesi olarak hep sömürmeyi düşünürdüm. Zeka ile dünya nimetlerini alırdım kuşkusuz!
<> Ekonomi İmparatorluğunun da en tepesinde o AKILSIZ ŞEYTAN(HANNAS) yok mu zaten? Fakat AKLIM ile BİLİM'i aldım. Zeka ile bilim alınmaz! Akıl ile bilim alınır. Zeka ile bilim alınsaydı, Cin-Şeytan'ın bir ilim dehaları ve ileri teknolojileri olurdu. Onların ve maymunların bu AKILLIĞI yok! Akıl sadece bizde!
Biz çok akıllı, bundan daha az mantıklı ve bundan da daha az zeki olmalıyız. Yani akıl en büyük nimettir.
Zeka ve mantık Kur'an'da teklif edilmez:
Örneğin bu kuranı ZEKİ olanlar anlar demez. Ya da Bu
Kur'an'ı MANTIKLI olanlar anlar denmez. "Bu kur'an'ı AKILLI olanlar anlar" diye kesin hükme bağlanmıştır.Mesela Allah'ın tüm insanlara verdiği kur'an+misallerini "Abidler" anlar demez,
"Zahidler anlar" demez! "Zakirler anlar" demez! "Mü'min/müslimler anlar" demez! "Veliler, şeyhler, Arifler" anlar demez!
Ya ne der?
1. Alimlerden başkası anlamaz!
2. Kulları içinde yalnızca Alimler Allah'tan korkar. 3. Sadece Korkanlar Akıllıdır!
Anlayana kısa kısa yazdım! (Sonuç Alimler akıllıdır)
<> 4. "Doğrusu, bizim beyinsiz, Allah hakkında saçma lakırdı ediyormuş."
<> 5. "Biz sanmıştık ki, ne insanlar ne de cinler Allah hakkında asla yalan söylemezler."
Çünkü şeytan AKILLI değil ZEKİYDİ. Ve Meleklerin ZEKA öğretmeni Cennet haznedarı (Azazil) Şeytan MELEK sanıldığı için yalan söyleyebileceğini ne melekler ne cinler düşünemediler ve şeytan satanizmini böyle sürdürdü. İşte ayetlerin sırrı bu!
<> Zeki olan bir cinin Allahı bulması beklenebilir mi?
Zeki olan cin/şeytan, zaten ALLAH'ı bulmuştu ve Cennet'e alınmıştı.
Cinlerin Cenneti insanınkinden çok farklıdır. O cennetleri AKLEDEREK değil, zekayla >>>KURNAZLIKLA elde edilmiş de olabilirdi. Akılda masumiyet vardır. Cennet'te de hile-desise yoktur. Ama zekada masumiyet yoktur, kurnazoğlu kurnazdır.
İblis kovuldu ama, bir yolunu bulup "YASAK MEYVE"yi masum, saf ademe yerdirmek için, birilerini kandırdı. Yani kurnazlık yaptı. Adem zeki/kurnaz değildi. Öyle olsaydı, o gidip Şeytan'ı kandırırdı.
Şeytanın Cennet'e alınmasının nedeni var:
Allah biliyordu ki, o mel'un artık ebediyen asla Cennet'e giremeyecekti.
Bunun için en başta FIRSAT vermişti. İnsana da orada fırsat verdi. İkisi de bu fırsatları kullanamadılar.
İblis "Ben artık cenneti istemiyorum" dedi.
Allah ise tersine "Tevbe/secde et, yeniden cennette kal" diye öneriyordu.
İblis : "Hayır, ben ebedi cehennemi istiyorum. Bir şartla ki, insanların pekçoğunu da ZEKAM ile oraya sürüklemem için bir fırsat ver. Cennet senin olsun ama benim ayartmam için fırsat ver" dedi rabbimize...
Bakınız bunların AKIL ile bir ilgisi yok. ZEKA/KURNAZLIK/Pazarlık kokuyor ortalık! <> Ama Kuranı akıl sahipleri anlar diyor?
Evet Akıl sahipleri (Zeka ve Mantık sahipleri değil)
<> Şeytan değil cin tayfasının iman etmesi mümkün, değil mi?
Cin tayfasının imanı mümkün ve bu onların da bir sınavı... Ama cinlerde BİLİM yoktur. Yani İKİNCİ SINIF/ikinci mevkii yaratıklardır cinler...
<> Demek ki onlara verilen zeka ile Allah’ı bulmaları gerekiyor, değil mi?
Örneğin bir cin ışık hızıyla gittiğinden "Uçağa binme, uçak imalatı, uçak hizmetleri, uçak yan endüstrileri" gibi sektörleri yoktur. Bunun anlamı şudur: Cinler de bilim, teknoloji ve dolayısıyla insana özgü uygarlık yoktur. Bu kıt akılla Allah'ı bulmaları bile mucize bence...
<> Ben, cinleri ve insanları bana kulluk etmeleri dışında bir şey için yaratmadım. (Zariyat, 56) Ne insana-kaldı ki-ne de cinne inanmayın. Yani onlara aldanmamak gerekir. "Kelimei tevhid çekti" diye o cinni aklamayınız. Ya da Hikmetyar ve usame 1000 laden'i... Bunların kıldığı namaz, oruç , hacc vb. sizi kandırmasın! Hizbullah bu kandırma yüzünden KATİL taraftarlar bulmadı mı? Neyse bunlar bildiğiniz şeyler. Yazmaya bile gerek yoktu... Yani insana ne kadar güvenirsiniz ki, CİNNİN müslümanına ne kadar güvenelim?
<> Enam-128- (Allah), onların hepsini topladığı gün, cinlere: "Ey cin topluluğu! İnsanların bir çoğunu hükmünüz altına aldınız" der. İnsanlardan cinlerin dostu olanlar da şöyle derler: "Rabbimiz! Biz birbirimizden faydalandık. Nihayet bize tayin ettiğin vademize ulaştık". Allah da:"Sizin durağınız cehennemdir. Orada, Allah'ın dilemesi müstesna, ebedi olarak kalacaksınız" der. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, her şeyi bilendir.
BÖLÜM 30 SABR
SABIR ASLINDA YOKTUR!
Zamanın olmadığı yerde SABIR da yoktur. Zaman akmalıdır ki, "Sabır" denen eylem ortaya çıksın. Rabbim zamandan münezzeh fakat güzel adıyla ES-SABUR! Rabbimizin SABR'a gereksinimi var mı? Yani Rabbimizin bir zamanı/saati var da o saat içinde "Sabır" mı ediyor?
<> 45. Sabra ve namaza sarılarak yardım dileyin. Hiç kuskusuz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir.
<> 153. Ey iman sahipleri! Sabra ve namaza sarılarak yardim dileyin. Hiç kuskunuz olmasın ki, Allah sabredenlerle beraberdir.
Rabbimizin adı AL-Sabur (Es sabur) Rabbimiz
HAYY fakat MUHYİ (hayat veriyor)
RabbimizĞANİ (zengin) fakat MUĞNİ >>>Zengin ediyor.
Rabbimiz
ES SABUR>>>>>> ?????????????????????????
Orantıyı yakalaya bildiniz mi?Eğer zaman olmasaydı/yaratılmasaydı yani İLERİ ya da GERİ akan bir ZAMAN boyutu olmasaydı, ZAMAN EBEDİ DURSAYDI, Bir lahza sonsuz ebediyet olsaydı, o zaman "NEDEN-SONUÇ" ilişkisinin ilkesi olan "Nedensellik de olmayacaktı-veya "causality principle" Öncü bir etkiyi artçıl bir tepki İZLEMEKTEDİR. Seslenirsim (etki/neden) döner ve bakarsın. (tepki/sonuç) Bu zamanı ileri çalışan sistem için geçerli bir ilkedir.
Işık hızında
ebedi kaldığınızı(donduğunuzu) düşünün:
Neredeyse Allah'ımız gibi ZAMANDAN MÜNEZZEH'siniz. Hani diyordum ya, son aldığınız nefes size ebediyen yeter veya son yemeğiniz ebediyen sizi tok tutar...diye...
Zamanın bir çıkış ucu vardır:
Bigbang ile uzay-ZAMAN başlamıştır. Buna NEDEN (sebep) diyoruz. Uzay-zaman(Evren) böylece ZAMAN İÇİNMDE İLERİ DOĞRU genişleyecektir/genişliyor.
Ve kaçınılmaz son:
Yaratıldığımız gibi AYNEN GERİYE iade edileceğiz.(Enbiya 104.ayet) Yani NEDEN'in sonu olan SONUÇ'a ulaşacağız. Neden için IŞIK HIZI ve SONUÇ için de evrenin buz tutacağı mutlak soğuk derece (0 Kelvin) diyoruz. Demek ki NEDEN ÇOK sıcak; fakat SONUÇ çok soğuk oluyor. Zaten termodinamik doğa sistemleri de "Sıcaktan>>Soğuğa" dengelemek için ısıyı akıtmıyor mu?
Demek ki NEDEN ve SONUÇ arasındaki bilinmezi PARAMETRE olarak çözebiliriz. Hareketin donduğu 0 Kelvin ve Hareketin en hızlı olduğu BİGBANG patlaması (ışık hızıyla kısıtlıyoruz) Demek ki SICAK başlangıçtan soğuk bitişe doğru EVREN genişliyor ve bunun adı TERMODİNAMİK yasası.
Demek ki
SICAK NEDEN(Büyük patlama)den SOĞUK SONUCA doğru evren yol alıyor.
Demek ki 0 derece Kelvin ile C hızı arasında NEDEN VE SONUÇ birbirine E N U Z A K parametredir. En büyük mesafedir.
O halde neden ve sonucun birbirine en uzak olduğu MESAFEYİ bulmuş olduk. Henüz evren ölme noktasında değil,.(Can çekişiyor, ama hasta yaşıyor) Neden ve sonucun birbirine en uzak olduğu noktayı bulduk.
Şimdi bu noktayı birbirine yakınlaştıralım. Bu sadece ve sadece IŞIK HIZINA DOĞRU hızlanmakla olur. Hareketin durduğu BUZ TUTMA noktasında, gözlemci/bizler için ZAMAN DONMUŞTUR. Yani NEDEN var ama; SONUÇ çoooooooooook uzakta....
Hani Ashabı Kehf gibi üç asırlık bir donma gibi...
Hani
Dabbet olanların bir saniyesine karşı 18 dakika geçmesi gibi
HaniRabbin indinde bir günün bin yıl olması gibi...
Ya da
Melekler ve ruh'un O kata 50 bin yıl tutan bir TEK GÜN'de gitmesi gibi...
Şimdi NEDEN ile SONUC'Un arasını GİDEREK kısaltalım. Uzaygemimiz var ve bu ışık hızına doğru büyük hızlarla gidebiliyor. Işık hızına doğru hızlanmak demek, NEDEN'i daha k ı s a l t ı p yanınızdan taşımak demek!
Yanınızda taşıyorsunuz NEDEN ucunu..
Dolayısıyla rotanızın sonundaki SONUÇ size yaklaşıyor.
Neden ve sonuç arası SİZ HIZLANDIKÇA kısalıyor. Daha da hızlanıyorsunuz ve bir de bakıyorsunuz ki, zaman içinde -mesela-300 yol ileri gitmişsiniz. İKİZLER ÇELİŞKİSİ gereği ikiziniz sizden 300 yıl daha yaşlı kalmıştır.Çünkü O YAVAŞ olan ikiz; siz ise ışık hızına yakın giden*siniz! Siz 3 asır daha GENÇ kalmışsınız-ikizinizden- Siz 20 yaşındaysanız, ikiziniz 320 yaşındadır. Biliyorsunuz bu Einstein başta tüm bilim adamlarının TEK GÖRÜŞÜDÜR. (Relativty=İzafiyet)
Ve daha da hızlanıyoruz. O kadar hızlandık ki, NEDEN ve SONUÇ AYNI YERDE BİTİŞTİ.
Bir esnek cetveli alın:
0 yazan başı NEDEN ve mesela 100 yazan sonu da SONUÇ olsun. Bu düz
cetvelin başı ve sonunu birleştiriyoruz. Yani bir çember oluyor.VE NEDEN(OL) ile SONUÇ (ÖL) ikisi de AYNI YERDE BİR TEK NOKTA oluyorlar. NEDEN=SONUÇ oluyor... İki nokta üstüste geldi ve tüm ÇEMBER ortadan kalktı ve bir TEK NOKTA oldu. Yani cetvel=Nedensellik ilkesi idi.
Ama öyle bir hızla gittik ki, CETVELİN BOYU kısaldı kısaldı kısaldı ve BİR TEK NOKTA oldu. Neden ve sonuç öyle birbirine yaklaştı ki, ikisi birbirine değip AYNI ŞEY oldular.