• Tidak ada hasil yang ditemukan

EROZYON KONTROL pada mesin bor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2018

Membagikan "EROZYON KONTROL pada mesin bor "

Copied!
11
0
0

Teks penuh

(1)

Erozyon Kontrolü Çalışmaları EROZYON KONTROLÜ

1. EROZYONUN TANIMI VE ÇEŞİTLERİ

1.1-Erozyonun Tanımı

Erozyon (toprak aşınımı), toprağın aşınmasını önleyen bitki örtüsünün yok edilmesi sonucu koruyucu örtüden yoksun kalan toprağın başta su ve rüzgarın etkisiyle aşınması ve bulunduğu yerden başka yerlere taşınması olayıdır.

Erozyonun başlıca nedeni, toprağı koruyan bitki örtüsünün yok olmasıdır. Arazi eğimi, toprak yapısı, yıllık yağış miktarı, iklim faktörleri, bitki örtüsü, toprak ve bitkiye yapılan çeşitli müdahaleler, erozyonun şiddetini belirleyen öğelerdir.

1.2-Erozyon Kontrolü Çalışmaları

EROZYON KONTROLÜ

1. EROZYONUN TANIMI VE ÇEŞİTLERİ 1.1-Erozyonun Tanımı

Erozyon (toprak aşınımı), toprağın aşınmasını önleyen bitki örtüsünün yok edilmesi sonucu koruyucu örtüden yoksun kalan toprağın başta su ve rüzgarın etkisiyle aşınması ve bulunduğu yerden başka yerlere taşınması olayıdır.

Erozyonun başlıca nedeni, toprağı koruyan bitki örtüsünün yok olmasıdır. Arazi eğimi, toprak yapısı, yıllık yağış miktarı, iklim faktörleri, bitki örtüsü, toprak ve bitkiye yapılan çeşitli müdahaleler, erozyonun şiddetini belirleyen öğelerdir.

1.2-Yapıcı Unsurlara Göre Erozyon Çeşitleri

Özellikle ülkemizde tahribatı büyük boyutlara ulaşan su erozyonu, erozyon çeşitleri içerisinde en önemlisidir. erozyonundan sonra diğer erozyon çeşitlerini önem sırasına göre; rüzgar, çığ, heyelan, deniz dalgaları ve buzullar olarak sıralayabiliriz.

Su Erozyonu

Su erozyonu, erozyon çeşitleri içerisinde en yaygın ve en etkili olanıdır. Bunun için, toprak erozyonu denildiğinde akla su erozyonu gelmektedir. Türkiye topraklarının % 86'sında erozyon vardır. Böylece su erozyonunun etkilediği alan 66.9 milyon hektarı bulmaktadır. Yurdumuzdaki önemli can ve mal kayıpları su erozyonu sonucu meydana gelmektedir.

Rüzgar Erozyonu

Sert ve kuvvetli rüzgarla toprağın taşınması olayıdır. Rüzgar erozyonu sonucu verimli topraklar kaybolmakta, buharlaşmanın hızlanmasıyla toprak nemliliği azalmakta, bitki büyümesi yavaşlamakta, taşınan toprağın dolması sonucu ulaşım aksamaktadır. Ayrıca taşınan kum ve verimsiz toprak, üretken tarım topraklarını kaplayarak, tarım yapılamaz hale getirmektedir.

Çığlar

Çığ; genelde yüksek rakımlarda ve eğimli alanlarda, ormanlarla kaplı olmayan, pürüzsüz kayalık ve otlu satıhlarda görülür. Buralarda meydana gelen aşırı kar yağışları, kaygan satıhtan koparak aşağı kısımlara doğru hızını ve miktarını arttırarak büyük bir kar kitlesi haline gelir.

Türkiye'nin aşırı derecede ormansızlaşmış, yükseltisi yurdun diğer kısımlarına oranla daha fazla olan Kuzey- Kuzeydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinde çığ olaylarına sıkça rastlanmakta, can ve mal kayıplarına neden olduğu gibi yerleşim yerlerini, yolları, turistik tesisleri ve devlet yatırımlarını tehdit etmektedir.

2. EROZYONUN NEDENLERİ

Erozyonun nedenlerini temel olarak iki bölüm halinde incelemek mümkündür. Bunlar; * Doğal yapıdan kaynaklanan nedenler,

* Sosyal ve ekonomik nedenler olarak sıralanabilir.

2.1.Doğal Yapıdan Kaynaklanan Nedenler Doğal yapıdan kaynaklanan nedenleri; a. İklim

b. Topoğrafya

c. Jeolojik yapı ve toprak yapısı

d. Bitki örtüsü ve ölü örtü olarak sıralamak mümkündür. İklim

(2)

bölgelere göre daha fazladır. Bu nedenden dolayı, bitki örtüsünün zayıf olduğu bu bölgeler ülkemizin erozyondan en fazla etkilenen bölgeleridir. Çünkü, kurak ve yarı kurak sahaların mevcut ekosistemlerinin bozulması kolay ve hızlı olmakta ve bozulan ekosistemlerinin tekrar eski haline getirilmesi de zor ve pahalı olmaktadır.

Ülkemiz kurak ve yarı kurak bölgede bulunmaktadır ve genel kanının aksine su kaynakları açısından zengin değildir.

Topografya

Yamacın eğim ve uzunluğu erozyonda etkilidir. Erozyonun şiddeti ve toprağın yüzeysel akışla taşınmasına neden olan faktörlerin başında eğim gelmektedir. Türkiye’nin %29’ u orta yüksek dağlık arazi, %27’ si yüksek dağlık araziden oluşmaktadır.

Dağlık alanlar hassas bir ekosisteme sahiptir. Bu nedenle dağlık alanlardaki tarımsal üretim sistemleri kolayca elden çıkabilecek kırılgan bir yapıdadır. Buralarda yaşayan insanlar hayatlarını sürdürebilmek için doğal kaynaklara bağımlı ve oldukça fakirdirler.

Dünyada kara kütlesinin ortalama yüksekliği 700 m., Avrupa'nın 330 m., Afrika'nın 600 m., Asya'nın 1010 m. olmasına rağmen Türkiye'nin ortalama yüksekliği 1132 m.ye ulaşmaktadır. Yükselti basamakları dikkate alınarak yapılan değerlendirmede 0-500 metre arasındaki alanlar ülkemizin % 17,5'u, 500-1000 metre arasındaki sahalar % 26,6'sını kaplamakta,1000-2000 metre arasındaki alanlar ise % 45,9' a ulaşmaktadır. 1000 metrenin üzerinde olan araziler, ülkenin %56’ sını kapsamaktadır.

Bu yüksekliklere ek olarak topraklarımızın eğimi de erozyona oldukça elverişli durumdadır. Jeolojik Yapı ve Toprak Yapısı

Toprak ile jeolojik yapı arasında sıkı bir ilişki vardır. En fazla aşınmaya uğrayan zeminler Eosen ve Neojen zamanlara ait araziler ile volkanik kül ve tüflerdir.

Genelde pekişme durumu zayıf, ayrışmaya ve erozyona karşı fazla direnç göstermeyen gevşek yapılardan oluşan topraklarımız erozyona hassas bir yapıdadır. Bu nedenle, en fazla aşınan ve sellere en fazla malzeme veren kaynaklar kumlu, siltli, çakıllı olan pekişmemiş araziler ile bünyesine su aldığında kısa sürede eriyebilen tuzlu ve alkali maddeler bakımından zengin, milli ve killi topraklar olmaktadır.

Ülkemizde, toprak örtüsünün tamamen yok olduğu eğimli alanlarda erozyonun şeklini, şiddet ve seyrini; jeolojik yapıyı oluşturan ana materyalin yapısı, bünye özelliği, yağış sularını tutma ve geçirme kapasitesi gibi fıziksel ve kimyasal özellikleri belirler. Öte yandan, kurak ve sıcak iklim şartları altında Anadolu'nun kapalı havzalarında çökelmiş olan tuzlu, alkali maddeler bakımından zengin killi, marnlı ve jipsli depolarda kimyasal erozyon ön plana geçmiştir.

Ülkemizde, bazı ana kayalar üzerinde oluşan toprak aşınması; kayalık-taşlık alanların ortaya çıkmasına ve dolayısıyla buraların VIII. sınıfa giren araziler haline gelmesine yol açmıştır.

Bitki Örtüsü ve Ölü Örtü

Çıplak arazilere oranla bitki örtüsü ile kaplı arazilerde erozyon daha az meydana gelmektedir; çünkü, bitki örtüsü intersepsiyonla toprağa ulaşan yağışın miktarını, şiddetini ve mekanik etkisini azaltır, kökleriyle toprağı sarar ve taşınmasını önler. Orman toprakları ise, suyun akış hızını azaltır ve suyun toprağa sızmasını artırarak erozyonun şiddetini düşürür. Ayrıca; bitki örtüsü, toprak yüzeyinde biriktirdiği ölü örtü ile toprağı yağmura karşı korumaktadır. Özellikle, orman ölü örtüsü, en şiddetli yağışları yüzeysel akıma geçmeden toprak içerisine kolaylıkla geçirebilecek bir infıltrasyon kapasitesine sahiptir.

2.2. Sosyal ve Ekonomik Nedenler

Doğal etkenlerin dışında; insanların alışkanlıkları ve uygulamaları da erozyona neden olmaktadır. Bunlar;

a. Orman alanlarının tahrip edilmesi, b. Meralarda aşırı otlatma,

c. Yanlış arazi kullanımı,

d. Dağınık ve düzensiz kırsal yerleşme şeklinde sıralanabilir. Ormanların Tahribi

Ülkemiz ormanları, bilinçsiz ve usulsüz faydalanmalar, otlatma, tarla açma ve bilinçsiz endüstrileşme gibi çok değişik kullanım amaçları ile tahrip edilmekte ve antropojen step alanına dönüştürülmektedir.

Ayrıca, Anadolu köylüsü, orman alanlarının tümünü adeta bir mera alanı gibi görmekte ve herhangi bir izin almaya gerek görmeksizin bu alanlarda gelişigüzel-başıboş hayvan otlatmacılığını sürdürmektedir. Ancak, orman idaresince gençleştirmeye tefrik edilen sahaların dikenli tel ile koruma altına alınması halinde bu otlatmaya zorda olsa engel olunabilmektedir.

Her yıl meydana gelen yüzlerce orman yangını ile de binlerce hektar orman yok olmaktadır. Yüksek eğimli orman alanlarında, ormanın ortadan kalkması sonucunda erozyon hareketleri hızla artmaktadır: Yeşil örtünün bir anda yangınlarla yok olması, sağanak şeklinde yağan ilk yağışlarla birlikte toprak kaybına ve bir çok yerin bir daha yeşil örtü ile kaplanamayacak şekilde elden çıkmasına, sahanın taş ve kayalığa dönüşmesine neden olmaktadır.

Meralarda Aşırı Otlatma

(3)

toprağın yapısı bozularak erozyona elverişli hale gelir. Meralarda, doğru otlatma mevsiminin seçilememesi ve ağır otlatma yapılması, meraların aşırı derecede tahrip edilmesine ve toprağın kompaklaşmasına neden olur. Dolayısıyla erozyonun kaynağı olarak vasfını kaybetmiş meralar büyük önem taşır.

Yanlış Arazi Kullanımı

Ülkemizde yetenek sınıflarına göre tarıma uygun olmadığı halde tarım yapılan ve bu şekilde yanlış kullanılan arazinin alanı 6.1 milyon hektarı bulmaktadır.

Yanlış arazi kullanımı, değişik amaçlara yönelik uygulamalarla giderek artmaktadır. I. II.III. ve IV. sınıf arazilerdeki yaklaşık 172 000 hektar arazi yerleşme alanı ve sanayi alanı olarak kullanılmaktadır. Özellikle son 20 yıldan bu yana tarım alanları yerleşim ve ticari tesislerle işgal edilmesi büyük bir ivme kazanmıştır. Bu durum tarımda verimi azaltırken aynı zamanda sel ve taşkınları da artırmıştır.

Dağınık ve Düzensiz Kırsal Yerleşme

Tabiatı en çok kullanan, en çok bozan ve en çok düzelten de insandır. İnsan; tarımsal, sosyal ve ekonomik ihtiyaçları için bitki örtüsünü kaldırarak, toprağı diğer kullanım şekillerine dönüştürmektedir.

2000 yılında yapılan nüfus sayımına göre, yurdumuzda orman içi ve civarı köylerde yaklaşık 7 milyon insan yaşamaktadır. Bu köylerin çoğu özellikle dağlık alanlarda birden fazla mahallenin birleşmesinden meydana gelmektedir.Özellikle Karadeniz Bölgesini ele alacak olursak evler arasında 1-2 km mesafe olduğu görülecektir. Buralara yol, su, elektrik gibi çeşitli hizmetlerin götürülmesi hem pahalı olmakta, hem de erozyonu arttırmaktadır. Ayrıca bu köylerin önemli bir bölümünde yeterli ekonomik gelire sahip olmayan fakir insanlar yaşamakta ve geçimleri için mecburen doğal kaynakları kullanmaktadır. Bu durum, rakımı yüksek dağlık alanlarda ekosistemin bozulmasına ve böylece erozyonun hızlanmasına neden olmaktadır.

Yukarda bahsedilen dört konu da “yüksek su havzalarında doğal kaynak tahribatının” bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bunu bir şekille özetlemek mümkündür.

3. ÜLKEMİZDE EROZYONUN MEVCUT DURUMU Genel Durum

Türkiye topraklarının %86’sında erozyon vardır. Erozyonun sıfır ve hafif olduğu alanların Türkiye yüzölçümüne oranı % 13,86'dır.

Akarsu Havzalarındaki Erozyon

Türkiye'de erozyon en fazla sırasıyla Fırat, Dicle ve Yeşilırmak Havzaları'nda görülmektedir. Bu havzalarda taşınan toprağın 500 milyon tona, hatta bazı yazarların değerlendirmelerine göre de 1 milyar tona ulaştığı ifade edilmektedir.

Erozyon ve Barajlar

Erozyon sonucu aşınan toprak derelere, oradan denizlere veya barajlara taşınır. Barajlara taşınan topraklar orada birikerek baraj gölünün kısa sürede dolmasına neden olur. Dolan barajlarda su yerine toprak tutulur. Böylece barajdan ne sulama amacıyla yararlanılabilir ne de elektrik üretmek amacıyla. Zamanla baraj iyice dolar ve hiç kullanılamaz hale gelir. Bu da büyük bir milli servet kaybı demektir. Ülkemizde şiddetli erozyon nedeniyle barajların kullanım süresi çok kısadır. Örneğin, Avrupa’da bir baraj 1000 yıl kullanılabilirken, ülkemizde bu süre 100 yıl kadar, hatta daha kısadır. Çünkü, barajlarımız çıplak alanlardan gelen topraklarla dolmaktadır. Dünyadaki Erozyonun Türkiye İle Karşılaştırılması

Türkiye'deki akarsular ile sadece yüzer halde taşınan malzeme miktarı ortalama olarak yılda 345 milyon tonun üzerindedir. Dünyadaki akarsularda yüzer halde taşınan katı madde miktarı toplam 20 milyar ton düzeyindedir. Türkiye'deki akarsuların taşıdığı yüzer haldeki malzeme miktarı, dünyada taşınan katı madenin 1/50'sine denk düşmektedir.

Ülkemizde 1 kilometrekarelik alandan aşınarak akarsulara karışan ince malzeme miktarı, yılda ortalama yaklaşık 600 ton, dünyada ise yılda ortalama 142 tondur.

Ülkemizde birim alandan taşınan katı materyal miktarı; Afrika'dan 22 kat, Avrupa'dan 17 kat ve Kuzey Amerika'dan 6 kat daha fazladır.

4. EROZYONUN SONUÇLARI VE ZARARLARI

Erozyon; toprak ve arazi kaybı, toprakların su depolama güçlerinde azalmalar, toprakların verimsizleşmesi, verimli tarım alanlarının taşıntı materyali ile örtülmesi, toprak işleme güçlüğü, sedimentasyon ve su kalitesinin bozulması gibi zararlar meydana getirmektedir. Bunlar canlıların yaşamları ile onların yaşadıkları ortamları olumsuz etkilemektedir.

Son yılarda gerek dünya ve gerek ülkemizde ormansızlaşma ve bununla bağlantılı olarak erozyon olaylarında bir artışın olduğu gözlenmektedir.

(4)

Sel olayları sırasında gerek Dünyada ve gerek ülkemizde yüzlerce kişinin yaşamını yitirdiği köprü, yol, kanal gibi tesislerin ve tarım alanlarının zarar gördüğü bilinen bir gerçektir. Bu olgu, selleri, erozyonun en önemli ve üzerinde titizlikle durulması gereken bir zararı olarak algılanmasını gerekli kılmaktadır. Bu nedenle, öncelikle seller ve erozyonun doğurduğu diğer zararlarla ivedilikle savaşılmalı ve bu amaçla ormansızlaşma önlenmeli ve erozyon kontrolü çalışmaları kapsamlı olarak sürdürülmelidir.

YOĞUNLAŞAN BÖLGELER

Türkiye`de erozyon en fazla sırasıyla Fırat, Dicle ve Yeşilırmak Havzaları`nda görülüyor. Erozyon nedeniyle yılda toplam 346 ton sediment/toprak taşınıyor. Ancak, ölçümlerde yer almayan ve yatak yükü olarak ifade edilen kum çakıl gibi materyaller ile yamaçlardan akarak inen ve akarsulara ulaşmayan topraklarda dikkate alındığında Türkiye`nin kaybettiği toprak miktarı 500 milyon tona, hatta bazı kesimlerin ifadesine göre 1 milyar tonu aşıyor.

Türkiye`deki akarsuların taşıdığı yüzer haldeki malzeme miktarı, dünyada taşınan katı maddenin 50`de 1`i kadar. Türkiye`de 1 km2'lik alandan aşınarak akarsulara karışan ince malzeme miktarı, yılda ortalama yaklaşık 60 ton. Bu miktar dünyada ortalama 142 ton. Türkiye`de erozyonla birim alandan taşınan katı materyal; Afrika`dan 22, Avrupa`dan 17 ve Kuzey Amerika`dan 6 kat daha fazla gerçekleşiyor.

BARAJLAR ERKEN DOLUYOR

Erozyon sonucunda barajlarda biriken katı materyaller, kullanılabilir baraj rezervuar hacminde gözle görülür kayıplara neden oluyor. Erozyon, büyük kaynaklar harcanarak gerçekleştirilen ve ekonomik ömrü ortalama 100 yıl olarak öngörülen barajların ömrünü kısaltıyor.

Türkiye`de yaşanan şiddetli erozyonun sonucu olarak, Altınapa Barajı 19, Bayındır Barajı 28, Demirköprü Barajı 41, Hirfanlı Barajı 33, Karamanlı Barajı 13, Kartalkaya Barajı 19, Kemer Barajı 22, Selevir Barajı 27, Sürgü Barajı 35, Yalvaç Barajı 27 yılda ekonomik ömrünü tamamladı.

Erozyondan etkilenmeye devam eden Buldan Barajı`nın 72, Çaygören Barajı`nın 77, Çubuk-1 Barajı`nın 75, Kesikköprü Barajı`nın 66, SeyhanBarajı`nın ise 70 yılda ekonomik ömrünü doldurması bekleniyor.

Ülke ve bölge için büyük önem arzetmesine karşın çevresi bitki örtüsünden yoksun olan Keban, Karakaya ve Atatürk barajlarının da tahmin edilenden daha önce ekonomik ömürlerini tamamlayacakları ifade ediliyor.

Erozyon, Türkiye'nin gıda açısından kendine yeterli bir ülke olmasını tehlikeye düşürmektedir. Rüzgar ve yağmur, verimli toprakları sürükleyerek, baraj göllerine, akarsu yataklarına ve denizlere taşımaktadır.

Ülke yüzeyinden bir yılda kaybedilen toprak miktarı yaklaşık 1.4 milyar tondur. Sadece tarım alanlarından kaybedilen verimli toprak miktarı ise yaklaşık 500 milyon ton/yıl'dır. Bu topraklarla birlikte mineral ve organik madde de kaybedilmektedir. Erozyon sonucunda toprağın altındaki cansız tabaka (ana kaya) ortaya çıkmaktadır. Faydalı toprak katmanlarını kaybeden arazilerde çölleşme başlamaktadır. NASA'nın yaptığı bir araştırmaya göre, erozyonun şiddetlenerek devam etmesi halinde Türkiye'nin büyük bir bölümü 55 yıl sonra çöl olacaktır. Toprakları çölleşen bir ülkenin temel sorunları, açlık, susuzluk, işsizlik ve iç göç olacaktır.

Erozyonla kaybedilen bir başka değer ise sudur. Kaybolan toprak yüzünden her yıl yaklaşık 50 milyar m3 yağış depolanamamaktadır. Barajlar ve yeraltı suları da, erozyonun etkilerinden nasibini almaktadır. Yerinden kopup giden topraklar, baraj göllerini doldurarak su depolama hacimlerini azaltmakta ve barajların ömrünün kısalmasına neden olmaktadır.

Erozyon toplumsal sorunların artmasına da yol açmaktadır. Yanlış arazi kullanımı, tarım alanlarının verimini azaltmaktadır. Doğduğu ve büyüdüğü yerde geçim şansı ortadan kalkan insanların, kentlere göçmekten başka seçeneği kalmamaktadır. Köyden kente göç ise, alt yapının yetersiz olduğu kentlerdeki ekonomik ve toplumsal sorunları daha da ağırlaştırmaktadır.

5. EROZYONLA MÜCADELE

Erozyonla mücadele ülkemiz için olmazsa olmaz bir durum haline gelmiştir. Ancak gerekli çalışmaların tam olarak yapıldığı söylenemez.

Erozyonla mücadele konusunu sosyal-idari ve teknik olarak üç bölüm halinde ele almak gerekir. Erozyonla Mücadelenin Sosyal Boyutu

Eğitim

Tüm dünyada erozyonun en büyük amili insanlardır. İnsan etkisinin ve zararının olmadığı, bitki örtüsünün bozulmadığı yerlerde erozyondan bahsetmek pek de doğru olmaz. Problemin kaynağı insanlar olduğuna göre, çözüme de buradan başlamak gerekir. Bu konuda yapılması en kolay, en ucuz ve en etkili tedbir “doğal kaynakları kullanan insanların” eğitilmesidir.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de erozyondan en fazla zarar gören insanlar, bu zararın doğmasına neden olan kırsal kesimde yaşayan insanlardır. Bu olgu sonucunda zaten düşük olan gelirleri hepten düşmektedir. Bulundukları yerde geçim imkanı kalmayınca çaresizlik içinde büyük şehirlere göç etmekte, hazırlıksız ve birikimsiz yapılan göçler şehirleri de yetersiz hale getirmektedir.

(5)

şehirde yaşayan insanlar ilgilenmekte, çözüm arayışlarına girmektedir. Ancak bu duygu henüz kırsal kesime ulaşmamıştır. Kırsal kesimde doğal olarak hayvanın biraz daha otlaması, kışlık yakacak ihtiyacının karşılanması önemlidir.

Ancak,işin bu ekonomik ve zaruri boyutu yanında alışkanlık ve ilgisizlik boyutu da vardır. Boş zamanlarını kahvede değerlendiren insanımız “ağaç dikmeyi” veya dikilen ağaçları koruyucu önlemler almayı düşünmemektedir. Mesela her köyde var olan ve genelde de çevrili olan mezarlıklara bile ağaç dikilmemektedir. Köy yollarında başıboş akan sular küçük bir tedbirle uygun mecraya yönlendirilecekken bir yerler göçene kadar kimse ilgilenmemektedir.

Başka acı bir örnek, devlet kurumları tarafından yapılan ağaçlandırma çalışmalarına en büyük engeli orada yaşayan insanlar çıkarmaktadır. Mesela bir köyde yapılacak ve tüm köylünün menfaatine olan bir çalışmayı 25-30 keçisi olan bir insan sabote edebilmekte, diğerlerinden herhangi bir tepki gelemeyebilmektedir.

Bunun en etkili çözümü; problemin bu insanlarımıza tam olarak anlatılmasıdır. Başka bir önlem de buralarda yapılacak her türlü çalışmada insanların fikirlerini almak, bu doğrultuda plan ve uygulama yapmak ve çalışmalarda mümkün mertebe yerel işgücünü kullanmaktır. Devlet tarafından yapılacak tüm projelerde projelerin uygulanacağı yerlerde oturan insanlar için eğitim bütçesi konulmalı, ayrıca çalışacak personel öncelikle eğitilmelidir.

Sivil Toplum Örgütlerinin Desteklenmesi

Zamanımızda STÖ’ler gün geçtikçe önem kazanmakta ve etkileri artmaktadır. Olması gereken de budur. Ormancılık sektörü ile ilgili "Sivil Toplum Örgütleri" özellikle son yıllarda erozyonla mücadele ve ağaçlandırma faaliyetlerine maddi ve manevi olarak katkıda bulunmak, doğal yapının korunması ve rehabilite edilmesi konusunda çalışmalar yapmakta ve ayrıca uygulamalara yardımcı olmak üzere tanıtım ve kamuoyu oluşturma fonksiyonlarını yerine getirmektedir.

Erozyonla mücadelede Devlet tarafından uygulamaya konulan Havza Islah Projeleri, özellikle rakımı yüksek orman alanlarında yaşayan ve yaşamlarını sadece orman kaynaklarından sağlayan yerel halkın, bütün güçlerini bir araya getirerek ormana zarar veren ortamdan kurtarıp, ormanı seven bireyler haline gelmesini amaç edinmektedir. Böylece projelerin başlangıç yıllarında ve uygulama süresince halkın bu yönde bilinçlendirilmesinde ve eğitilmesinde sivil toplum örgütlerine ve bunların desteğine ihtiyaç vardır.

Ancak sivil toplum örgütleri kendi aralarında ve kurum ve kuruluşlar arasındaki ilişkilerinde işbirliğinden uzak çalışma yapmaktadır. Hatta bazen kurumlarla sivil toplum örgütleri arasında çalışma konularında duplikasyonlar ortaya çıkabilmektedir.

Türkiye'de sivil toplum örgütlerinin (STÖ) iyi organize olmaları halinde sorunun çözümü bir şekilde daha kolay olacaktır. Özellikle erozyon kontrolü çalışmaları için gerekli fınans temininde faydalı olabilecekleri gibi, toplumda çevre bilincinin yerleşmesinde, önemli kanunların çıkarılmasında eğitim ve kamuoyu bilincinin geliştirilmesinde önemli katkı sağlayabilecekleri bir gerçektir.

Bu nedenle sivil toplum örgütleri, yerel halk örgütleninceye kadar, projede yaşayan halkın arazi kullanım ve tarımsal üretim tekniklerini doğru biçimde kullanmasında ve ürünlerinin pazarlanmasında, katılımcı kuruluşlarla beraber havza ıslah projelerinin uygulamalarında yardımlarını sürdürmeleri büyük önem taşımaktadır.

Erozyonla Mücadelenin Kanuni Boyutu

Erozyonla mücadele konusunda, değişik tarihlerde çıkarılan kanunlar vardır. Bunlar;

a. 6831 Sayılı Orman Kanunu

b. 4122 Sayılı Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanunu c. 4856 Sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun d. 3202 Sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Kuruluş Kanunu.

e. 6200 Sayılı Devlet Su İşleri Kuruluş Kanunu 6831 Sayılı Orman Kanunu

TBMM tarafından 31.07.2003 tarihinde kabul edilen 4965 sayılı kanunla Orman Kanunun 58. Maddesi aşağıdaki gibi düzenlenmiştir.

Orman Kanununun 58. Maddesi

MADDE 11. - 6831 sayılı Kanunun 58 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 58. - Orman rejimine dahil veya yeniden orman tesis edilecek yerlerde havza bazında yapılacak ağaçlandırma, erozyon ve sel kontrolü, çığ ve heyelanların önlenmesi, ekosistemlerin korunup geliştirilmesi ve havzada yaşayan insanların hayat şartlarının iyileştirilmesi faaliyetleri, Çevre ve Orman Bakanlığının koordinatörlüğünde ilgili kuruluşlarla birlikte hazırlanan entegre projeler halinde uygulanır.

Ancak, Devlet ormanı içinden geçen mevcut demiryolu, karayolu ve köy yollarının tamiri, tahkimi ve bakımı orman idaresine bilgi verilerek ilgililer tarafından yapılır.

4122 Sayılı Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanunu

Bu kanun münhasıran ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmaları için çıkarılmıştır. Kanunun amaç ve kapsamına belirleyen birinci maddesi aşağıdaki gibidir.

4122 Sayılı Kanunun Amaç ve Kapsamı

(6)

sahasını ve ağaç servetini çoğaltmak, toprak, su ve bitki arasında bozulan dengeyi kurmak, geliştirmek ve çevre değerlerini korumak maksadıyla, kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılacak ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmalarına ait esas ve usulleri düzenlemektir.

4856 Sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun

Kanunun 2/ö fıkrası, Çevre ve Orman Bakanlığını “erozyonu önleyici her türlü tedbiri almak” la görevlendirmiştir.

3202 Sayılı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Kuruluş Kanunu.

Kanunun 11/b maddesi, Genel Müdürlüğe “Toprak erozyonunu önleyici, giderici ve azaltıcı, toprak ve su dengesinin kurulması ve korunmasını sağlayıcı tedbirleri almak, gerekli tesisleri yapmak ve yaptırmak” . görevini vermektedir. (Köy Hizmetleri genel Müdürlüğü kapatılmış, ancak görevleri İl Özel İdare Müdürlüklerine devredilmiştir.)

Ayrıca 4122 Sayılı Kanunun 4. maddesi aşağıdaki gibidir. 4122 Sayılı Kanunun 4. maddesi

Başbakanlık; Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü vasıtasıyla, sulama göletlerinin su toplama havzalarındaki tarım arazilerinde gerekli havza ıslahı tedbirlerini alır. Toprak erozyonunu önleyici, giderici ve azaltıcı tedbirler ile toprak ve su dengesinin kurulması ve korunmasını sağlar. Köy yolları kenarlarında tarım arazilerinde rüzgar erozyonunun önlenmesi için ağaçlandırma çalışmaları yapar. Rüzgar perdeleri oluşturur. Devletin hüküm ve tasarrufu altında veya özel mülkiyetinde bulunan yabani fıstıklık, zeytinlik, harnupluk, makilik, çayır ve meraların geliştirilmesinde altyapı çalışmalarını yapar veya yaptırır.

6200 Sayılı Devlet Su İşleri Kuruluş Kanunu

Kanunun 2/a maddesi Genel Müdürlüğü “taşkın sular ve sellere karşı koruyucu tesisler meydana getirmek” ten sorumlu tutmuştur.

4122 Sayılı Kanun ise “barajların su toplama havzalarında mülkiyeti kendisine ait veya 6200 sayılı Kanunla kendisine verilen görevler için tahsis edilen veya izin veya irtifak hakkı tesis edilen sahalarda ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmalarını ve bakım ile koruma işlerini yapar veya yaptırır.” demektedir.

Erozyonla Mücadelenin İdari Boyutu

Ülkemizde erozyonla mücadele faaliyetleri birkaç Bakanlık tarafından yürütülmektedir. Bunlardan özellikle uygulamada çalışan kurumları şöyle sıralayabiliriz.;

* Çevre ve Orman Bakanlığı

a. Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğü (Doğrudan tedbir alarak) b. OR-KÖY Genel Müdürlüğü. Kırsal fakirliği azaltıcı tedbirler yoluyla.

c. Orman Genel Müdürlüğü * Tarım ve Köyişleri Bakanlığı * Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü

Türkiye'de erozyon, sel kontrolü, rusubat ve taşkın faaliyetleri; orman sınırları içinde kalan veya orman rejimine alınması gereken yerlerde Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından, tarım alanlarında erozyon kontrolü çalışmaları ise Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır. Ayrıca, sel ve taşkınları önlemek amacıyla dere meralarında erekli taşıntı barajlarının inşaatı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nce yürütülmektedir.

Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolu Genel Müdürlüğü

4856 sayılı Çevre ve Orman Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 11. maddesi aşağıdaki gibidir.

AGM’ nin Erozyonla Mücadele Görevi

MADDE 11.- Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:

a) Bozuk orman alanlarında ve gerektiğinde verimli orman alanlarında ağaçlandırma, erozyon kontrolü, orman içi mera ıslahı, sosyal ormancılık faaliyetlerine ait plân ve projeler ile bu plân ve projelerin gerektirdiği her türlü çalışmayı yapmak ve yaptırmak.

b) Orman rejimine alınacak yerlerde yeniden orman tesis etmek ve doğal dengeyi sağlayacak erozyon kontrolü tedbirlerini almak.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nün 3202 Sayılı Kuruluş Kanunu'nda "Toprak erozyonunu önleyici, giderici ve azaltıcı, toprak ve su dengesinin kurulması ve korunmasını sağlayıcı tedbir almak, gerekli tesisleri yapmak ve yaptırmak" görevleri arasında bulunmaktadır.Ancak, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bu kanun çerçevesinde tarım alanlarında ve değişik derecelerde erozyon problemi olan sahalarda çalışmaktadır. Çalışma tekniği genellikle tarım amaçlı seki inşa etmek ve taşlı arazilerin temizlenerek tarıma açmak, sulama göleti inşa etmek gibi tarla içi çalışmalar yanında rüzgarın yol açtığı aşınmaları önleme, kumul ıslahı ile gölet havzalarında gerekli erozyon tedbirleri almak şeklinde olmaktadır. (Köy Hizmetleri genel Müdürlüğü kapatılmış, ancak görevleri İl Özel İdare Müdürlüklerine devredilmiştir.)

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü

(7)

icabedenleri seyrüsefere elverişli hale getirmek ve yapılan tesislerin işletmelerini (çalıştırma, bakım ve onarım) sağlamak" gibi işler görevleri arasında sayılmıştır.

Kanundan anlaşıldığı gibi, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'ne erozyonun önlenmesi görevi verilmemiş ve sadece selin zararını azaltıcı tesislerin yapılması şeklinde görevler verilmiştir. Ancak, inşa edilen küçük ölçekli barajların erozyonla çalışamaz hale gelmesinden sonra erozyon kontrolü önlemleri alınması gereği duyulmuş ve 1958 yılından sonra bu çalışmalara başlanmıştır. Bu çalışma içerisinde sel derelerinde yatak erozyonunun (kıyı ve taban oyulmaları, yamaç göçmeleri ve heyelanlar) önlenmesine ve ıslahına ağırlık verilmiştir. Ayrıca DSİ tarafından küçük çapta da yandere havzalarında gerekli ağaçlandırma ve toprak muhafaza çalışmaları yapılmışsa da bu çalışmaların kapsamı çok sınırlı tutulmuştur.

Bunun yanında Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanununda " Barajların Su Toplama Havzalarında Mülkiyetin 6200 Sayılı Kanunla kendisine verilen görevler için tahsis edilen, izin veya irtifak hakkı tesis edilen sahalarda ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmalarını ve bakım ile koruma işlerini DSİ ye vermiştir.

6.EROZYON KONTROLU ÇALIŞMALARINDA MALİYET-ZAMAN VE FAYDA ANALİZİ

Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Genel Müdürlüğünce orman rejimine dahil alanlarda başlatılan potansiyel ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve mera ıslahı çalışmalarında ilk belirlemelere göre erozyon kontrolü tedbiri alınmaya uygun 2,7 milyon hektar potansiyel erozyon sahalarının mevcut olduğu tespit edilmiştir.

Yılda 100 bin hektar alanda çalışma yapılabilmesi halinde sadece orman rejimi içerisindeki 2,7 milyon hektar civarındaki erozyon olayının görüldüğü sahalardaki uygulamaların 26 yıl süreceği görülmektedir. Ayrıca, orman rejimi dışında çok geniş sahalar da erozyon tehdidi altındadır.

Bir hektar erozyon kontrolünün hektar maliyeti bölgeden bölgeye değişmekle beraber ortalama 1000 ABD Doları civarında olup ödenen para doğrudan kırsal kesimdeki işçi ve köylümüze gitmektedir. Bir örnek olarak yılda 100 bin hektar erozyon kontrolü çalışmalarının asgari 60 bin hektarı yamaç ve dere ıslahı gibi işçi ile yapılan tesisler olduğu düşünülürse ve bir işçinin yılda 3,6 hektar erozyon kontrolü çalışmaları yaptığı da dikkate alınırsa yılda 6 ay 27.700 kişiye iş temin edilmiş olacaktır.

Bu doğrudan etkinin dışında etkili bir erozyon kontrolü çalışmasının hangi neticeleri vereceğini şu şekilde açıklayabiliriz:

* Erozyon toprağın üzerindeki verimli ince tabakayı aşındırıp götürür. Üst tabaka taşınınca ortaya henüz ayrışmamış olan materyal ya da toprağın oluştuğu ana kaya çıkar. Bu şekilde erozyona uğramış olan bir arazide tarım yapılması mümkün değildir.

* Erozyonla beraber toprağın içinde bulunan canlılar da yeterli yaşama ortamı bulamaz ve ölürler. Böylece toprak oluşumuna katkı sağlayan bakteriler, mantarlar ve diğer mikroorganizmalar da yok olur. Mikroorganizmaların yanı sıra, doğal bitki örtüsünü oluşturan ve hatta ilaç yapımında kullanılan birçok bitki türü de yok olmaktadır.

* Erozyon sonucu aşınan toprak derelere, oradan denizlere veya barajlara taşınır. Barajlara taşınan topraklar orada birikerek baraj gölünün kısa sürede dolmasına neden olur. Dolan barajlarda su yerine toprak tutulur. Böylece barajdan ne sulama amacıyla yararlanılabilir ne de elektrik üretmek amacıyla. Zamanla baraj iyice dolar ve hiç kullanılamaz hale gelir. Bu da büyük bir milli servet kaybı demektir. Ülkemizde şiddetli erozyon nedeniyle barajların kullanım süresi çok kısadır. Örneğin, Avrupa’da bir baraj 1000 yıl kullanılabilirken, ülkemizde bu süre 100 yıl kadar, hatta daha kısadır. Çünkü, barajlarımız çıplak alanlardan gelen topraklarla dolmaktadır.

* Erozyonla taşınan rusubat verimli tarım alanlarını kaplayarak ürün alınamaz hale getirir. * Şiddetli taşkınlar binlerce can kaybına neden olmaktadır.

* Toprak; kar ve yağmur sularının önemli bir kısmını emerek, yer altı su kaynaklarımızın oluşmasını sağlar. Toprak erozyona uğrayınca ortaya su sorunu da çıkar. Çünkü, yer altı su kaynaklarımız beslenemez. Böylece doğadaki su dengesi de bozulur.

* Erozyonun sonucu çölleşmedir. Bitki örtüsünün bozulması, toprağın erozyona uğraması, su kaynaklarının azalması, beraberinde çölleşmeyi getirir. Ülkemizin birçok bölgesi çölleşmeye başlamış ve hatta kimi yerler çöl gibi olmuştur.

* Erozyonun en önemli toplumsal sonucu açlık ve göçtür. Erozyona uğrayan tarım alanları verimsizleşmektedir. Geçimlerini bu topraktan sağlayan insanlar, topraklarından yeterli ürün alamayınca aç kalmaktadır. Aç kalınca da kendilerine başka geçim kaynakları bulabilmek için köylerini bırakıp şehirlere göç etmektedirler. Böylece kentlerde aşırı bir nüfus artışı meydana gelmektedir. Kentlerdeki çeşitli yetersizliklerden dolayı, göç eden bu insanlar yine birçok sıkıntılar çekmektedir. Sağlıksız yerleşim yerlerinin sayısı ve işsizlik oranı artmaktadır. İşsizlik ve kültür farkı karmaşası toplumsal düzeni bozmakta, insanlarda stres baş göstermekte ve suç oranı yükselmektedir.

(8)

Devletin ve toplumun tüm katmanlarının elbirliği ile yapılan etkili “erozyon kontrolü çalışmaları” yukarda sayılan tüm etkileri azaltacaktır. Bunların değeri ise milyarlarca dolarla ölçülemeyecek kadardır.

Sağlıklı bir bardak suyun değerini, ciğerlerimize kadar büyük bir mutlulukla çektiğimiz temiz bir havanın kıymetini ancak yokluğunda anlarız ama iş işten geçmiş olur.

7.EROZYONLA MÜCADELE İÇİN ALINACAK TEDBİRLER

Erozyonu meydana getiren faktörlere göre, alınacak tedbirler de değişmektedir. Bu tedbirleri; * Su erozyonuna karşı alınacak tedbirler,

* Rüzgar erozyonuna karşı alınacak tedbirler, * Çığlara karşı alınacak tedbirler,

* Kumullara karşı alınacak tedbirler, * Heyelanlara karşı alınacak tedbirler şeklinde sıralamak mümkündür.

7.1-Su Erozyonuna Karşı Alınacak Tedbirler

Sel deresi havzasında alınacak erozyon kontrolü tedbirlerini idari, kültürel ve mekanik olmak üzere üç bölümde toplayabiliriz.

a) İdari Önlemler : Doğal dengenin bozulmasına neden olan insan müdahalelerinin durdurulmasına yönelik tedbirlerdir. Bunlar; otlatmanın düzenlenmesi, arazi sınıflamasına göre arazi kullanımının temini, halkın katılımı sağlanarak sorunun çözümü, erozyon sahalarının korunması gibi tedbirlerdir. En önemlisi ise havzada yaşayan halkın refah seviyesinin yükseltilmesini içeren projelerin uygulamaya konmasıdır.

b) Kültürel Önlemler : Bitki örtüsü tesis etmek veya mevcut bitki örtüsünü geliştirmek yoluyla erozyonu durdurmayı amaçlayan uygulamalardır. Bunlardan bazıları; ağaçlandırma, örtü geliştirme, otlandırma, mera ıslahı çalışmaları, sediment taşımayan dere yataklarının yöreye uygun bitki türleri ile ağaçlandırması.

c) Mekanik Önlemler : Teraslama, çevirme hendeği gibi arazi hazırlığı niteliğindeki önlemler ile kuru duvar eşik, örme çit ve ıslah sekisi türündeki sınai tesislerdir. Mekanik önlemleri, yamaçlarda uygulanan önlemler (Teraslama, çevirme hendeği örme çit v.b.) ile oyuntu erozyonuna karşı alınan önlemler (Toprak sedde, kuru duvar eşik, miks eşik, tersib bendi, kıyı duvarları, anroşman v.b.) olarak iki bölümde inceleyebiliriz.

Erozyonla savaş çalışmalarının etkili ve ekonomik olabilmesi için: - Tekniğin iyi bilinmesi

- Uygulanacak metodun doğru seçilmesi

- Her tesis gerekli olduğu yerde ve tekniğine uygun ve ekonomik bir şekilde yapılması gerekmektedir. Bu nedenle sahalar çok iyi etüt edilmeli ve incelenmelidir.

Erozyon kontrolü sahalarında prodüktif orman tesisi amacıyla yapılacak saha varsa, bu saha da ekonomik prensipler içerisinde ağaçlandırma çalışması yapılabilir.

7.2.1-Teraslama

Teraslama, yamaçlar üzerine düşen yağmur sularının taşıma gücü kazanmadan önünün kesilerek, toprakta suyun tutulmasına yarayan bir sistem olup, kurak ve yarı kurak sahalarda yüzey erozyonu ile savaşta kullanılan en önemli metottur.

Ormancılık açısından % 60 eğimin üzerinde teraslama yapmak doğru değildir.Ancak, can ve mal emniyeti açısından önemli olan özel şartlarda % 80 meyle kadar teraslama yapılabilir. Kalan üst meyildeki araziler koruma yoluyla örtü geliştirmeye terk edilir. Teknik olarak yapılacak teraslara, üst kısımdan yüzeysel akışla gelecek suların zarar vermemesi için teraslama sahasının üst kısmına bir çevirme hendeği (saptırma kanalı) yapılmalıdır.

Eğimli Teraslar (Akıtıcı Teraslar)

Eğimli yamaçlarda ani sel tahribatı ve toprak erozyonunu önlemek için yapılır. Esas amaç, yağış sularını kısa mesafede tutarak yamaç dışına akıtmak ve yamaçtaki toprak taşınmasına engel olmaktadır. Yağışlı yörelerde toprağın geçirimsiz olduğu dik eğimlerde uygulanır. Suyu tehlikesizce tahkim edilmiş dereciklere veya boşaltma kanallarına akıtan stabil kanal durumundadır. % 1 - % 0,5 meyille tesis edilir ve uzunluğu 400 m’ yi geçmez. Bu tip teraslar, ağaçlandırma yapılmayacak erozyon kontrolü sahalarında ve yüzeysel akışın eğimsiz terasları tahrip edilebileceği alanlarda inşa edilir.

Eğimsiz Teraslar

Yüzeysel akışa geçen suların tamamen tutulması ve arazinin ön görülen kültürel önlemlere hazır hale getirilmesi için tesis edilen, tesviye eğrilerine paralel sıfır meyilli teraslardır. İnfiltrasyon kabiliyeti yüksektir. Üçe ayrılır;

-Gradoni Tip Teras

-Tekne Tipi (Hendek Tipi-Trapez) Teraslar -Kanallı Gradoni Tipi Teras

(9)

Tekne tipi teraslar arazi mayili % 40’ı geçmeyen ve yağışı fazla olan sahalarda uygulanır. Can ve mal emniyetinin önemli olduğu yerlerde % 60 meyile kadar yapılabilir. Teras tabanının ön yüzüne yakın kısımlar işlenir. Ortalama taban genişliği 30 cm, derinlik ise 20 cm. olur.

Kanallı gradoni teraslar, eğimi % 60’a kadar olan sahalarda uygulanabilir. Teraslar 15-20 cm genişliğinde ve 30-35 cm. derinliğinde kanal açılarak yapılır. Dikimlerde fidan kanalın ön yüzüne yerleştirilir ve yamaçtan çıkan toprakla doldurularak, içe doğru % 15 eğim verilir.

7.1.2-Çürük Yamaçların Sağlamlaştırılması

Akan yamaçların, toprağın akışı durdurularak uygun bitki örtüsünün geliştirilmesi ile ıslah edilmesi gerekmektedir. Aksi halde havzada diğer ıslah metotları uygulanmış olsa da erozyon devam eder.

Drenaj Tesisleri

Çürük yamaçlarda su miktarı arttıkça, toprağın iç sürtünme direnci azalmakta, böylece yamaç stabilitesi azalmaktadır. Bunun için yamaç topuğunu kuru veya harçlı duvarla sağlamlaştırdıktan sonra, yamacın üst kısmından gelen yüzey akışlarını saptırma kanalı ile çevirerek sağlam bir alana akıtmalıdır. Drenaj hendekleri ot ekimleri yapılarak stabil hale getirmeli veya taş kaplamalı olarak inşa edilmelidir.

Çizgi Ot Ekimi

Eğimin çok dik ve yüzeysel taşınmanın fazla olmadığı iyi topraklı çürük yamaçların ıslahında ot ekimleri faydalı sonuçlar verir. Tesviye eğrilerine paralel olarak 25-30 cm. aralıkla, kazma ucu ile 4-5 cm. derinlikte açılan çizgilere Graminese (Buğdaygiller) veya Leguminose (Baklagiller) familyasına dahil bitkiler bu amaçla ekilebilir. Ekimden sonra çizgiler kapatılarak ekim çıkıntısı bırakılmayacaktır. Örme Çit Tesisi

Örme çitler, çürük yamaçlarda yağmur sularının akışını yavaşlatarak toprağın aşınmasını ve taşınmasını önler.

90-100 cm. boy ve 4-6 cm. çapındaki kazıklar birbirine 30-40 cm. aralıklarla çakılır. Sıralar arasındaki mesafe 1-1,5 m.dir. Sürgün verme özelliği olan kazıklar kullanılmalıdır. olan ilkbaharda tesis edilir. Yapılan çitlerin arkası toprakla doldurularak üst kısımlara uygun ağaç türleri dikilir. Çalı Demetli Çit Tesisi

Çürük yamaçların stabil hale getirilmesinde kullanılan bir diğer metottur. Kazıklar arası mesafe 0,5 m.dir. Çalı demetleri kazık arkasındaki açılan hendeklere yerleştirilir. Sıraların alt ve üstüne yöreye uygun ve hemen kök yapabilen buğdaygil ve baklagil yem bitkileri ekilmelidir. Ayrıca, sıra aralarına da uygun fidanlar dikilmelidir.

Çalı Demetli Teras Yapımı

Meyilli, rüzgar erozyonuna duyarlı, ince kumlu yapıda, ince materyal taşınan yamaçların stabil hale getirilmesinde kullanılır. Yamaç arazide kazı tabanına ters meyil verilerek hendek açılır. Çalı ve dallar demet halinde hendeğe yatırılır. Demetlerin ucu topraktan dışarıdadır. Daha sonra bu terasın üzerine toprak çekilerek gradoni tipi terasa dönüştürülür, toprak sıkıştırılarak içe doğru % 35-40 meyil verilir. Fidan dikilecek yerin çalı demetleri ile kapatılmamasına dikkat edilmelidir.

7.1.3-Diğer Tesisler

a) Ot Keseklerinin Yerleştirilmesi ile Çürük Yamaçların Islahı: Çizgi ekimi yönteminin uygulanabileceği şartlara haiz arazilerin ıslahında ot keseklerinin yerleştirilmesi yöntemi de kullanılabilir. Ancak, ot keseklerinin alınabileceği yeterli çayırlık ve yağışında sulama yapmayacak kadar yeterli olması gerekir.

b) Malç Tatbikatı : Çıplak ve dik yamaçların yeşillendirilmesinde kullanılır. Yamaç üzerine 5-10 cm kalınlıkta dal, yaprak, saman ve her türlü bitki artıkları serilir. Eğer rüzgar, yağmur v.s. serilen bitki atıklarını aşağılara akmaya sebep olacaksa malç tatbikatı yapılacak olan sahaya kazık çakmakta yarar vardır.

Malç tatbikatından önce veya sonra sahaya tohum atılabilir. Fakat doğal tohumlama esas kabul edilmelidir.

7.2-Oyuntu Erozyonu İle Mücadele

Yüzey erozyonu, devam etmesi halinde oyuntu erozyonuna dönüşür. Genel olarak oyuntu erozyonunun başlamasını önlemek için yapılan masraflar ıslahı için yapılandan daha az ve ekonomiktir. Erozyon önlemlerinde oyuntu erozyonu ile yüzey erozyonu önlemleri birlikte uygulanmalıdır.

Su Toplama Havzasında Oyuntularda Alınması Gerekli Tedbirler

Kurak olarak; su toplama bölgesinde alınacak önlemlerle (ağaçlandırma, teraslama, otlandırma v.s.) yüzeysel akım tamamen önlenecek ve dere tabanında oyulma söz konusu olmayacaksa sınai tesis yapılmasına gerek kalmaz, ancak bu dere içlerinin de uygun tür ve metotlarla bitkilendirilmesi gerekir. Eğer önlemlere rağmen derelerde oyulma ve taşınma devam edecekse, dere yataklarının mekanik ve bitkisel önlemlerle stabil hale getirilmesi gerekir.

7.2.1-Çevirme Hendekleri (Saptırma Kanalları) Çevirme hendeklerinin tesis amaçları :

• Aktif durumdaki bir oyuntuya gelen yüzeysel akışın veya yer altı sularının yönünü değiştirerek erozyonu önlemek,

(10)

• Teraslanmış yamaç araziyi, aşırı yüzeysel akışın zararlarından korumak,

• Verimli taban arazilerini siltasyon ve taşkın zararlarından korumak amacı ile yamaçtaki küçük yan dereciklerde oluşan taşkın sularını güvenli bir yere göndermek.

7.2.2- Boşaltma Kanalları ( Su Yolları )

Boşaltma kanalları; eğimli teras şebekesi tesis edilen yamaçlardaki teras kanallarından gelen fazla suları veya teraslama gibi herhangi bir su tutucu tesis çalışması yapılmayan arazilerde, yüzeysel akışa geçen suları toplayarak, zararsız bir şekilde doğal bir su kanalına veya güvenli bir alana ya da yapay su kanalına ulaştıran kanallardır.

7.2.3-Sınai Tesisler (Enine Yapılar)

Sınai tesisler; oyuntularda, taban oyulmasının önlenmesi ve böylece taban meylinin düşürülerek su hızının azaltılması için su akım doğrultusuna dik gelecek şekilde inşa edilen canlı ve cansız tesislerdir.

a. Kuru Duvar Eşikler :

Harçsız olarak inşa edilen bu enine yapılar, fazla su taşımayan mecralarda, küçük oyuntularda inşa edilirler. Genel olarak su toplama havzası 100 ha. dan küçük olan derelerin ıslahında kullanılır. Kuru duvar eşik yapımında kullanılacak taşların mahallinde bulunması gerekir.

b) Miks Eşikler

Kuru duvar eşiklerin yeterli olamayacağı daha derin veya geniş oyuntuların (Qmax=15–20 m³/sn taşkın debisi bulunan dereler) tahkiminde kullanılır.

c) Biyolojik Yapılar:

Kuru duvar eşik yapımında 50 m mesafeye kadar taş malzeme yoksa, bu çalışma ekonomik çalışma olmayabilir. Bu durumda dere yatağı tahkiminde biyolojik yapılar düşünülmelidir.

Örme Canlı Eşikler:

Taban ve yanlarda oyulmaların devam ettiği derecikleri örme canlı materyallerle tahkim edebiliriz.

Çalı Demetli Canlı Eşikler: d. Diğer Tesisler:

Küçük havzaların tahkiminde, ucuz temin edilebildiği takdirde delikli saç levhalar veya yerinde bol miktarda malzeme bulunuyorsa çalı demetli toprak sedde, kafes tel eşikler v.s. kullanılabilir. Çalı Demetli Toprak Sedde:

Delikli Saç Levhalar:

Sel derelerinin tahkiminde, delikli saç levhalar, teneke v.b. metal malzemeler de kullanılabilir. Uygun bir maliyetle, malzeme temin edilebildiği takdirde, en pratik oluşu nedeniyle tercih edilebilir. Kafes Tel Eşikler: Kafes tel kullanılarak inşa edilirler.

7.3-Rüzgar Erozyonuna Karşı Alınacak Tedbirler

Ülkemizde, su erozyonu gibi rüzgar erozyonu da büyük zararlar meydana getirdiği bilinmektedir. Yapılan envanterlere göre, ülkemizde yaklaşık 450 000 hektar alan çeşitli şiddette rüzgar erozyonu etkisi altındadır. Bu alanın 40 000 hektarını rüzgar erozyonu sonucu oluşmuş kumullar oluşturmaktadır.

Rüzgar erozyonuna karşı alınacak en önemli tedbirler; koruyucu orman kuşakları, rüzgar perdeleri ve kumul tespit çalışmalarıdır.

Koruyucu orman kuşakları: Tarım arazilerini ve çiftlikleri korumak ve kumulları tespit etmek amacıyla 30-60m genişliğinde, 10-30 ağaç sırasından oluşan koruyucu orman kuşakları tesis edilir. Rüzgar perdeleri: Tarım arazilerini rüzgardan korumak amacı ile genellikle 1-3 ağaç sırasından, bazen de 1-7 sıradan oluşan rüzgar şeritleri tesis edilir.

Kumul tespit çalışmaları: Rüzgar aracılığıyla hareket ederek bir yerden diğer bir yere taşınan kumulları stabil hale getirmek için önce tesis edilen suni perdeler aracılığıyla, hakim rüzgar istikametine dik olarak bir sırt şeklinde uzun kum yığını şeklinde ön eksibe oluşturulur.

Ön eksibe oluşturulduktan sonra, yüzeysel kum hareketlerini önlemek için kumul yüzeyini çalı ile kapatma veya örme, perde tesis etme, kazıklarla sahayı küçük kareler halinde bölme suretiyle kumulda ıslah çalışmaları yapılır. Daha sonra ise otlandırma , çalılandırma ve ağaçlandırma suretiyle sürekli stabilizasyon sağlanır.

7.4-Çığlara Karşı Alınacak Tedbirler

Çığların etkisini bertaraf etmek veya en aza indirgemek için çok farklı teknikler kullanılır. Uygulanan tekniklerden elde edilecek sonuçların uzun veya kısa vadeli olmasına, uygulandıkları yerlere, çığın türüne, çığın etkilediği alanın boyutuna, ve tekniklerin maliyetlerine göre çığ önleme yöntemleri "geçici veya kalıcı" olmak üzere iki sınıfa ayrılır. Bu yöntemlerden Genel Müdürlüğümüz görev alanına girenler aşağıda kısaca açıklanmıştır.

Teraslama: Bu yöntem, genellikle yerleşim yeri dışındaki alan veya yapıları korumak için kullanılır. Teraslarda, basamağın üst kısmı sertleştirilerek ağaçlandırılır ve eğime dik yönde duvarlar ile desteklenirler ise daha tatmin edici sonuçlar alınabilir.

(11)

Tripodlar: Tripodlar (üçayaklar), ağaç kütükleri kullanılarak yapılan ve 3 ayrı kütüğün birbirleriyle birleştirilerek kullanıldıkları yapılardır. Eğim açısının 37o 'den düşük olduğu yamaçlarda kullanılırlar. Şaşırtmacalı kazıklar ile beraber kombine olarak da kullanılabilirler. Ancak, şaşırtmacalı kazıklarda olduğu gibi kesin bir çığı önleme garantisi vermez ve yerleşim yerlerini korumak için kullanılması uygun değildir.

Kar Çitleri: Kar çitleri, halen dünyada uygulanan en güvenli ve en uzun ömürlü aktif çığ önleme yapılarıdır. Bu çitler, ağaç, beton, alüminyum ve çelikten imal edilirler. Daha pahalı olmasına karşın çelik olanları yaklaşık 100 yıllık ekonomik ömürleri ile en iyi sonucu vermektedir. Ağaçtan yapılanların ki ise 20-40 yıl arasında değişmektedir. Sistemin kurulmasını pahalı olmasına karşın yerleşim yerlerini korumada gönül rahatlığı ile kullanılmaları, bu dezavatanjlarını gözardı edebilmemizi sağlamaktadır. Çitlerin projelendirilmesi sırasında kullanılacak malzeme türü, konumları, uzunlukları ve boyutlarının iyi dizayn edilmemesi sonucunda hem istenen sonuç alınamaz hemde yapılar doğal riskler (korozyon, kar yükü, kaya düşmesi, vb.) neticesinde tahrip olabilir.

Kar Ağları: Kar ağları da kar çitleri ile aynı görevi görürler. Ağlar çelikten yapılır, kurma işlemleri daha kolaydır. Kurma maliyetleri kar çitlerinin maliyetlerine çok yakın olmasına rağmen , kar çitleri kadar yüksek kar yükü taşıyamazlar.

Kar (rüzgar) Perdeleri: Kar (rüzgar) perdeleri, rüzgarın kar taşıma, biriktirme işlevini ve kar biriktirme yerini kontrol eden yapılardır. Böylece karın tehlikeli noktalarda ve miktarda birikimi önlenebilmektedir. Bu yapılar ile saçak oluşması rahatlıkla bertaraf edilebilir. Diğer önlem yapıları ile aynı patika için beraber kullanıldığında daha iyi sonuçlar alınır.

Rüzgar Çatıları: Rüzgar çatıları, kar perdelerine benzer bir işlev görür. Ancak, bu yapı sırt üzerinde rüzgarın hızını arttırarak karın yamaç üzerinde biraz daha aşağıdaki kotlarda birikmesini sağlamak için kullanılırlar. Rüzgar çatıları ile de saçak oluşumu önlenir. Çok fazla işlevsel değildirler, ancak ucuzdurlar.

Rüzgar Panoları: Rüzgar panoları da kar birikimini kontrol etmek için kullanılırlar. Kar perdelerinden farkları yapının elemanları arasında boşluklar olmamasıdır.

Rüzgar Engelleri: Rüzgar engelleri, rüzgar panolarının rüzgar perdelerine benzeyen tipleridir. Elemanları arasında açıklıklar vardır. Karın sırtlar üzerindeki dağılımını panolara oranla daha iyi kontrol ederler.

7.5-Heyelanlara Karşı Alınacak Tedbirler

İdari önlemler: Heyelanlara karşı alınacak idari önlemlerin amacı; kitle hareketini durdurmak değil, ortaya çıkabilecek etkilerden insanları uzak tutmak veya dikkatli olunması için uyarmaktır.Olası heyelan alanları belirlenerek uyarı levhası yerleştirmek, heyelan altında kalabilecek yerlerin iskana kapatılması, şayet iskan alanı varsa tehlike alanı dışında iskan edilmesi gibi önlemler alınmalıdır.

Referensi

Dokumen terkait

Lappajär- vessä lähimmällä havaintopaikalla fosforipitoisuus oli merkittävästi suurempi kuin ruoppausalueen yläpuolella myös ennen ruoppauksia toukokuussa 2011 sekä

HALAMAN PERNYATAAN Yang bertanda tangan di bawah ini, saya: Nama : Reza perdana NIM : 09650084 Dengan penuh kesadaran dan rasa tanggung jawab terhadap pengembangan keilmuan,

Menurut Weinraub (1998) dalam Sufia Ismail (2006), dalam kajian beliau peratus pemahaman pembelajaran pelajar dengan menggunakan perisian berunsurkan multimedia adalah lebih

Metode pengambilan data yang digunakan dalam penelitian ini adalah dengan dokumentasi, yaitu data dokumentasi tentang modal, nilai produksi, tingkat upah dan

OCT-vel és UH pachymetriával végzett centrális corneavastagság mérések összehasonlítása egészséges- és PRK-n átesett alanyok esetében A kontroll csoportban az átlagos

Berdasarkan hasil analisis bivariat antara cara menjadi kader dengan praktik kader jumantik dalam PSN DBD didapatkan bahwa dari 39 orang yang berada pada kelompok

Salah satu aspek utama yang mendapat perhatian besar dari Islam, bahkan dikelilingi dengan pagar yang kokoh dan dibuatkan tata cara yang jelas karena kedudukannya yang sangat