İÇECEKLER
VEJETERYAN ÇİĞ
KÖFTE
KIŞ GÜNEŞİ
ŞİFALI BİTKİ ÇAYLARI
BÖREKLER
RÖPORTAJ
EMİNE BEDER
BALKABAĞI MENÜSÜ
MUTFAKLOPEDİ:
SALEP
BİR PORSİYON ÖYKÜ
ÇOCUKLAR İÇİN
İÇECEKLER
GÜLNAME
FOTOĞRAFÇILIK
DERSLERİ
Y e m e k . N â m e ’ d e N e l e r Va r ?
Editörden
Yeni bir şeyler...
GülName
Kapak Konusu: Sıcak İçecekler
Türk Kahvesi
Çay
Salep
Baharatlı Sıcak Çikolata
Video: Adım Adım Peçete Katlama
Vejeteryan Çiğ Köfte
Kış Güneşi
Mutfaklopedi: Salep
Yemek Fotoğrafçılığı: Dün/Bugün
Kitap: Bir Porsiyon Öykü
Damla Çikolatalı Muffin
5
8
10
12
14
16
18
20
22
24
30
36
39
44
46
Annecim Bugün Bana Ne Pişirdin?
Meyve Suları
Milkshakeler
Röportaj: Emine Beder
Börekler
Avcı Böreği
Sucuklu Paçanga Böreği
Milföy Mantolu Patatesli Börek
Şifalı Bitki Çayları
Püf Noktaları
Işıl Işıl Menüler
Balkabaklı Pilav
Balkabağı Püreli Dana
Balkabaklı Cezerye
48
52
58
60
74
76
78
80
82
94
95
96
98
100
Kolay bulunsun diye yemek tariflerini raptiyeledik.
ED
İT
Ö
RD
EN
YAZILAR CEYLAN AYIK HTTP://CEYLANAYIK.BLOGSPOT.COM DENİZ ÖZMEN HTTP://OLMADIBASTAN.BLOGSPOT.COM DEVLETŞAH A. ÖZCAN HTTP://WWW.DEVLETSAH.COMIŞIL IŞIK GÜLSAÇ
HTTP://POLILERMUTFAKTA.BLOGSPOT.COM IŞIL SÖZER HTTP://WWW.HANIMIS.COM MELİKE TÜRKÂN BAĞLI HTTP://GORUNMEZKENTLER.BLOGSPOT.COM MÜGE HÜNER HTTP://HUNERLIBAYANLAR.BLOGSPOT.COM İLLÜSTRASYON BENGİ GENÇER HTTP://BENGIDIYORUM.BLOGSPOT.COM FOTOĞRAFLAR CEYLAN AYIK DENİZ ÖZMEN DEVLETŞAH A. ÖZCAN IŞIL SÖZER SİNAN HÜNER TAMER GÜLSAÇ TASARIM BARIŞ ÖZCAN İLETİŞİM B I L G I @ Y E M E K . N A M E
ED
İT
Ö
RD
EN
e-posta gönderen okuyucularımıza ilgileri için çok te-şekkür ederiz. Hummalı çalışmalar sonunda dergimi-zin sayfası yeniden açıldı. Aralık sayımızı indirememiş okuyucularımız artık siteden indirebilecekler.
Yeni yılın bu ilk sayısında iyice soğuyan havalarda her saat içebileceğiniz sağlıklı sıcak içecekleri bulacak-sınız. Işıl’ın bitki çayları vazgeçilmezleriniz arasına gi-recek. Ceylan’ın kaleminden çocuklarımız için içecek-leri okuyacaksınız. Müge bu sayımızda böreklerden örnekler verirken, Işıl balkabağı ile bir menü hazırladı. Melike’yi salep fincanlarınızı elinize alıp okumanızı tav-siye edeceğim. Bu sayımızın konuk yazarı Deniz bizlere vejeteryan çiğ köfte hazırladı. Gül.Name’nin balkabağı macerasına bayılacaksınız. Bu ay yemek kitabı denildi-ğinde aklımıza ilk gelen isim Emine Bederle görüşüp bilmediğimiz yönlerini keşfettik.
Yemek.Nâme dergisine ücretsiz abone
olun, yeni sayıyı ilk siz indirin! Sadece
aşağıdaki duyuru grubuna üye olmanız
yeterli. Üye olarak diğer sürprizlerden de
ilk siz haberdar olacaksınız!
ÜCRETSİZ ABONE OLMAK İÇİN HEMEN TIKLAYIN! http://groups.google.com/group/yemek-name
Abo
n
elere Özel
YENİ SA YI Y AYINL AND I. HAB ERİNİZ O LSUN!OKUYUCULARI
NE YER, NE
İÇER BİLİYOR
MUSUNUZ?
Biz de bilmiyoruz. Ama öğrenmek
istiyoruz. Gelin hep beraber
yemek.name/anket
adresindeki sorulardan birkaçına
cevap verip birbirimizi daha
Magnum Pralin Hot Chilli ile çikola-tanın büyülü tadı acının cazibesi ile
birleşti. Sürpriz tatları sevenler için vazgeçemeyecekleri bir lezzet ikilisi.
Eti Aşkolsun Beyaz Kremalı, kakaolu bisküvi arasında beyaz çikolatalı kreması ile bisküvi tutkunlarında alışkanlık yaratacak.
Tadım kuruyemişten çerezli barlar. Antep fıstıklı, yer fıstıklı ve fındıklı ol-mak üzere şimdilik üç çeşit barın için-de bu malzemeler dışında kuru üzüm, yulaf ve pirinç patlağı bulunuyor.
Ülker Çizi artık çift katlı, arasında peynir kremalı. Çiziviç çay saatlerinde tuzlu ikramlar için en pratik çözüm olarak raflarda yerini aldı.
Kadınlar
Ne İster?
Siz biliyorsanız şanslısınız demektir.
Hemen [email protected]
adresine bir e-posta gönderin.
Kadınların isteyeceği ürünlerinizi bu
sayfalarda gösterelim.
Kışın gelişiyle yemek saatleri dışında içimizi ısıtacak
içeceklere ihtiyaç duyuyoruz. Aslında bu içeceklerden
bazıları yaz demeden kış demeden müptelası
olduğumuz, adına bir çok atasözümüz olan kahve gibi
çay gibi içecekler.
Bütün sıcak içeceklerin hazırlanmasında ortak bir kaç
püf noktası var. Bunların başında iyi kaliteli içme
suyu-nun kullanılması geliyor. İçimi yumuşak, az kireçli bir
su yapacağınız çayın, kahvenin, salepin tadını en çok
etkileyen faktör.
Daha sonra taze çay ya da kahve kullanmak geliyor.
Uygun ortamlarda, koku, rutubet geçirmeyen kutularda
saklanılan çay, kahve, salep aromalarını yitirmeden
içildiği için çok daha lezzetli oluyor.
Son olarak içileceği zaman hazırlanıp, bekletilmeden
servis yapılması tadına doyum olmayan lezzetler elde
etmenin en önemli püf noktasıdır.
SICAK
TÜRK KAHVESİ
Türk kültürünün ayrılmaz parça-sı, kırk yıl hatırı olan kahveyi en iyi şekilde yapabilmek ve suna-bilmek için birkaç püf noktasını bilmek kâfi. Bunların en başında taze kahve ve kaliteli içme suyu kullanmak geliyor. Bundan sonraki aşama sabrınızla alâkalı. Çünkü en iyi kahve en uzun sürede pişen kahvedir.
Kahveyi yapabilmek için önce kişi sayısına göre fincanla ölçerek suyu cezveye koyun. Az şekerli için 1/2 adet, orta şekerli kahve için her kişi için 1 adet, çok şekerli için 2 adet küp şekeri cezveye ekleyin. Üzerine her fincan için 1 tepeleme tatlı kaşığı kahveyi ilave edip karış-tırın. En kısık ateşte yavaş yavaş pişirin. Kabarıp, köpüklenen kahvenin köpüklerini fincanlara bölüştürün. Kalan kahveyi bir taşım daha pişirip fincanları tamamlayın.
için püf noktaları ortaktır. İnsanın içini ısıtan mis gibi bir çay için en önemli nokta çaydan-lık seçimidir. Madeni özellikle de aluminyum demlikle iyi çay demlenemez. En uygun seçim porselendir. Porselen demlikte çay kokusunu da demini de daha iyi suya geçirir. Çay demle-nirken kaynama noktasına gelmiş iyi kalite de su kullanılmalıdır. Suyun kaynaması beklenir-ken demliğe çay konulmaması gerekir. Konul-duğu taktirde demliğin ısınmasıyla çay kavru-lup yanabilir. Demliğe konulacak çay mutlaka tozundan yıkanmak ya da elenmek suretiyle ayrılmalıdır. Aksi halde berrak bir çay elde etmek imkansızdır. Fokurdayarak kaynayan su ile çay demlenmez. Kaynayıp, fokurdaması bitmiş 100 derecenin biraz altıdaki sıcaklıkta su ile demlenen çay çok daha makbuldür. Dem-liğin altında mutlaka kaynamaya devam eden su bulunmalıdır. Demlik soğuk suyun üzerine oturtulmamalıdır. Çay 15 ila 20 dakika arasında ideal demine ulaşır. Çay tiplerine göre bu süre değişebilir. Demini alan çay mutlaka süzülüp bir termosta servis edilmelidir. Demlikte posası ile bırakıldığı taktirde tadında acılaşma olur.
SALEP
1 tatlı kaşığı salep 1/3 su bardağı şeker 2 su bardağı su 2 su bardağı süt Üstü için Tarçın Toz Kırmızı Biber Zencefil
1. Bir tencerede şeker ve salep karıştırılır.
2. Ilık su eklenip, topaklan-maması için iyice karıştırılır. 3. Şeker eridiğinde süt eklenip, ocakta salep eriyip, süt kaynayana kadar pişirilir.
4. Fincanlara paylaştırılıp üzerine tarçın, zencefil ve toz kırmızı biber serpilir.
BAHARATLI
SICAK
ÇİKOLATA
MALZEMELER
1 fincan süt10 gram bitter çikolata 10 gram sütlü çikolata 1/4 çay kaşığı tarçın 1/4 çay kaşığı toz zencefil 1/4 çay kaşığı toz kırmızı biber Muskat Cevizi rendesi
Üstü için
1 yemek kaşığı krema Kakao
1. Krema çırpılıp derin dondurucuya kaldırılır.
2. Bütün malzemeler bir cezvede karıştırılarak pişirilir.
3. Fincana konulan sıcak çikolatanın üzerine çırpılmış krema konulur. 4. Toz kakao serpilir.
Sadece bitter çikolata veya sadece sütlü çiko-lat ile yapabilirsiniz. O zaman ya biraz daha acı ya da biraz daha tatlı bir içeceğiniz olur.
Eğer o gün pasta yap-mışsanız çırpılmış krema yerine ayıracağınız krem şantiyi kullanabilirsiniz.
NOTLAR
Sofralarımızın vazgeçilmez parçaları peçeteleri
dekoratif şekillerde katlayarak masalarımıza renk
katabiliriz. Birkaç dakikanızı peçetelerinizi
katla-maya ayırarak masanızın görüntüsünü tamamen
değiştirebilirsiniz.
ADIM
ADIM
PEÇETE
KATLAMA
V E J E T E R Y A N
Ç İ Ğ
K Ö F T E
Y A Z A N V E F O T O Ğ R A F L A Y A N D E N İ Z Ö Z M E NÇ İ Ğ
K Ö F T E
Y A Z A N V E F O T O Ğ R A F L A Y A N D E N İ Z Ö Z M E NBir rivayete göre, Şanlı Urfa’da çok sinirli bir adam ava çıkmış.
Ak-şama doğru, vurduğu ceylanı sırtlamış ve evin yolunu tutmuş.
Karısına “Çabuk pişir, karnım aç.” diye çıkışmış. Kadın ne
yapa-cağını şaşırmış, çünkü evde eti pişimek için hiç yakacak
yok-muş. “Ne yapsam, nasıl etsem?” diye düşünürken eti döve
döve macun kıvamına getirmiş ve evdeki baharatlarla
yoğurarak eşine sunmuş. Avcı, yediği bu değişik
yemek-ten pek memnun kalmış. Bu lezzetli yemek günümüze
dek ulaşmış.
Çiğ köfte, sinirleri ayıklanmış etten yapılır. Acı biber
ve diğer baharatlarla yoğrularak adeta pişer. Ancak
çiğ et tüketiminin riskli olduğu bazı durumlarda
uzak durulması gereken bir yiyecektir. Gebelik
döneminde bu lezzetten uzak kalmak istemeyen
anne adaylarına, et yemeyen ya da yememesi
ge-reken kişilere ve değişik fikirlere açık herekes için
gerçek tadına yakın, alternatif etsiz bir çiğ köfte
karşınızda.
Malzemeler
- 1/2 su bardağı kuru domates
- 2 su bardağı ince bulgur
- 1 tatlı kaşığı biber salçası
- 1 küçük kuru soğan
- 1/2 demet maydonoz
- 4-5 diş sarımsak
- 5-6 yeşil soğan
- 3 yemek kaşığı isot
- 2 çay kaşığı karabiber
- tuz
- 2 tatlı kaşığı kırmızı biber
- marul yaprakları
Etli çiğ köfte için bütün
malze-meler aynıdır. Sadece kuru
do-mates yerine 400 gr. yağsız ve
sinirsiz çiğköftelik kıyma
kulla-nılır.
- Yeşil soğan ve maydonoz
yıka-nıp iyice kuruduktan sonra ince
ince doğranır.
- Kuru domates ve bulgur, ayrı
kaplarda ıslatılır. Üzerleri
örtü-lüp 5 dakika şişmeleri beklenir.
Domatesin fazla suyu süzülür.
- Bulgur ve domates bir
kap-ta iyice yoğrulur. Biber salçası,
rendelenmiş soğan ve
rende-lenmiş sarımsak ile baharatlar
eklenip yoğurmaya devam
edilir.
- Yeşil soğan ve maydonoz ilave
edilip şekil verilir. Marul
yaprak-ları ile servis yapılır. Arzu
edilir-se zeytin yağına batırılarak
ye-nebilir.
Bu ölçüden 3-4 kişiye yetecek
şekilde 45 adet çiğ köfte
yapıla-bildiği gibi, 1 ölçü kuru
doma-tese 4 ölçü ince bulgur oranına
sadık kalarak miktar azaltılıp
çoğaltılabilir.
Kuru domatesi baharatçılarda
bulabilirsiniz. Dilimlenip
kuru-tulmuş domates robottan
geçi-rildiğinde maalesef aynı kıvam
yakalanamıyor.
DÖ NÜ YO RLA R. HE R Bİ Rİ K EN D İ H IZ IN D A , K EN DİN E G ÖRE , KEN Dİ BÜ
YÜKLÜĞÜNE GÖRE... KEND
İ Ç EV RELE R İN D E D Ö N Ü YO R LA R . G Ü N EŞ D E, A Y D A, D ÜN YA DA. ..
YAZI: MELİKE TÜRKÂN BAĞLI FOTOĞRAFLAR: DEVLETŞAH
kış
DÖ NÜ YO RLA R. HE R Bİ Rİ K EN D İ H IZ IN D A, K EN DİN E G ÖRE , KEN EVRE LER İN D E D Ö N Ü YO R LA R . G Ü N EŞ D E, A Y D A, D ÜN YA DA. ..
YAZI: MELİKE TÜRKÂN BAĞLI FOTOĞRAFLAR: DEVLETŞAH
kış
DÖNÜŞ, IŞIĞIN
RENGİYLE
OYNU-YOR, IŞIĞIN AÇISINI
ETKİLİYOR, IŞIKLA
İLİŞKİMİZİ GÖZDEN
GEÇİRTİYOR.
Ötekiler hiç yokmuş gibi, kendi hallerinde gibi. Ama aslında bir diğerini hiç gözden
kaçır-madan... Dönüşün, ötekine mahkûm oldu-ğunu hiç unutmadan... Birbirlerinin etrafında dönüyorlar. Göremediklerimiz de... Dönüş, ışığın rengiyle oy-nuyor, ışığın açısını etkiliyor, ışıkla ilişkimizi gözden geçirtiyor.
***** Şimdilerde dünyanın güneşe uzak kalan toprakları üzerindeyiz. Işık, her hâliyle değişti. Başımızın üzerinde yüksele-miyor gönlünce. Gözlerini dikyüksele-miyor yukarıdan yukarıdan tepemize. Sabahları geç uyanıyor ve çabucak yorulup erkenden dönüyor yuvasına.
Yüzümü-ze gözlerini kısarak bakıyor. Neredeyse mahmurluğu hiç geçmiyor günboyu. Uzun süre yoldaşlık edemiyor bize. Başı düşüyor, gözleri kapanıyor; sık sık uyukluyor. Kış güneşi yorgun, enerjisiz... Yaz güneşi gibi cevval ve şıkırtılı değil ama kış güneşi eğik başıyla daha mütevazı. Başını eğip evlerimizin içine içine giriyor ve günün alışık
olma-dığımız saatlerinde uzun uzun kalıyor bizimle. Uzun süre değil; uzun bo-yuyla, selvi bobo-yuyla, evin içine yatay bir şekilde uzanıyor. Yaz güneşi gibi nâralar atarak şarkılar söylemiyor; derinden ve gizli gizli terennüm ediyor ninnileri... Gece ve gündüz, aslında yalnız kendisi için söylediklerini... Renkler, derinden etkileniyor kış güneşinin mırıltılarından. Yazın ışığın şiddetinden dolayı ferini kaybeden renkler –tabiatın renkleri değilse de nesnelerin renkleri- başlarını ışığa doğru kaldırıyorlar. Işık taşmıyor üst-lerinden, ışığı onlar taşıyorlar! Kış güneşi, mahmur; taşınıyor mavilerin, kırmızıların, turuncuların, hâkilerin, eflâtunların tahtırevanında. Salını-yor; başını sağdan sola, soldan sağa, sâkin sâkin çeviriyor. Acelesiz ve pervâsız... Renkler, kendilerine bahşedilen bu taşıma vazifesinden pek hoşnut bir hâlde parlıyorlar.
Derken, yuvaya dönüş saati geliyor kış güneşinin. Uyku dayanılmaz bir ağırlıkla bastırıyor. Kış güneşinin gözleri son bir gayretle büyükçe açılıyor ve ardından, ertesi günün sabahına kadar açılmamak üzere kapanıyor. Renkler omuzlarındaki tahtırevandan indiriyorlar kış güneşini. Üstü-nü örtüp onlar da uyumaya gidiyorlar.
Ya bizler...
Bizler ise hemen uyumuyoruz. Geceye bakıyoruz. Bulutlar örtmemişse yıldızlara, eğer zamanıysa dolunaya...
Döndüklerinin farkına varmadan...
Birden üşüyoruz. Işıkla birlikte ısı da ayrılıyor çünkü dünyamızdan. Bir an yalnız hissediyoruz kendimizi. O zaman canımız birden sahlep çekiyor. Tarçının kokusu şimdiden genzimizi yakıyor. Sütün kokusu bile -en eski-den beri bildiğimiz o koku bile- ısıtacak içimizi. Öyle hissediyoruz. Dön-mek istiyoruz en eski zamanlarımıza; hatırlamadığımızı söyledikleri ama gizliden gizliye hepimizin hatırladığımızı bildiğimiz o zamanlara...
Biz de dönmek istiyoruz...
MUTFAKLOPEDİ
Orkidelerin toprak altındaki köklerinin sütte ya da suda
kaynatıl-masından sonra kurutulması ve toz haline getirilmesi ile tadına
doyum olmayan içeceğimizin hammaddesi elde edilmiş oluyor.
Toplanılan yumrular orkidelerin gelecek yıl açması için gerekli
tohumu oluşturduğu, uygunsuz
toplama nedeniyle yeniden
çiçek-lenmenin gerçekleşememesi
nede-niyle Anadolu’da yetişen orkidelerin
nesli tehlikey girmiştir. Ancak son
yıllarda yapılan eğitimlerle çiçeğin
iki yumrusundan birisinin
toplan-ması, bu şekilde çiçeğin ömrünü
sürdürmesi sağlanarak korunmaya
başlanılmıştır.
Bu şekilde zor ve sınırlı miktarda
elde edilen salep konusunda
ma-lesef çok fazla dolandırıcılık
yapıl-makta. Toz salep içine nişasta katılıp
miktarının arttırılması bunlar
için-de en çok karşılaşılanı. bu neiçin-denle
güvenilir yerlerden alınmalı.
Günü-müzde1 kg toz salepin fiyatı
ortala-ma 200 YTL civarındadır.
Hiçbir tıbbi araştırma
yapılmaması-na karşın halk arasında salepin
ök-sürüğe, bronşite, ishale iyi geldiği,
hazmı kolaylaştırdığı, kanı temizlediği, zihni açtığı
söylenilmekte-dir. Zencefil ve tarçınla tüketildiğinde boğaz ağrılarına iyi
gelmek-tedir.
Hiçbir tıbbi
araş-tırma
yapılmama-sına karşın halk
arasında salepin
öksürüğe,
bron-şite, ishale iyi
gel-diği, hazmı
ko-laylaştırdığı, kanı
temizlediği, zihni
açtığı
söylenil-mektedir. Zencefil
ve tarçınla
tüke-tildiğinde boğaz
ağrılarına iyi
Dün/
Bugün
Geçmişe dönüp baktığımızda ilk zamanlarda
çek-tiğimiz fotoğrafların ne kadar kötü olduğunu fark
ediyoruz. Şimdi bakacağımız iki ekmek farklı
za-manlarda benim tarafımdan fotoğraflandı. Birisi
fotoğraf makinasını ilk elime aldığım günlerde,
di-ğeri ise ilkinden tam bir yıl sonra çekildi. Arada
sa-dece son beş sayıda sizlerle paylaştıklarımı
öğren-miştim. Bakalım neler olmuş.
1. Fotoğraftaki ilk ve en önemli yanlışlık beyaz ayarının olmaması. Akşam saatlerinde spot ve ampul ışığı karışımında çekildiği için maki-nanın otomatik beyaz ayarı yanılıp kırmızı tonlarında bir sonuç vermiş. (Bkz: Ekim 2007)
2. Fotoğraf üç ayaksız çekildiği için bırakın keskinliği, netlik bile sağla-namamış. 1/8 hızla titretmeden bir makinayı tutmak imkansız.
(Bkz: Ağustos 2007)
3. Fotoğrafta gereksiz bir alan derinliği var. Bu da net olmayan fotoğrafı iyice bulanıklaştırmış. (Bkz: Eylül 2007)
4. Fotoğrafta kadraj, objenin doğru yerleşimi için 1/3 kuralına uymak gibi bir çalışma yapılmamış. Dikkati toplayan bir nokta yok.
1. Fotoğraf güneş ışığında çekildiği için renkler makina tarafından doğru algılanmış. Özel bir beyaz ayarı yapılması-na ihtiyaç duyulmamış. (Bkz: Ekim 2007)
2. 1/60 saniye gibi bir süre pozlanmış olmasına rağmen üçayak kullanılarak fotoğrafın daha net olması sağlanılmış. (Bkz: Ağustos 2007)
3. Fotoğrafta genel olarak bütün sepetin net çıkması için ortalama bir f değeri tercih edilmiş.
(Bkz: Eylül 2007)
4. Sepet tam olarak kadraja alınmış. İlgi çekilmek istenilen ekmek altın orana uygun ola-rak fotoğraf karesinin ilk yatay bölümüne konumlandırılmış. (Bkz: Kasım - Aralık 2007)
1/60
f 7.1
ISO 100
İYİ FOTOĞRAF
BİR
PORSİYON
ÖYKÜ
Siz de her yemeğin bir öyküsü olduğuna inanır mısınız? Bazı yemekler sizin de hatıralarınız-da bazı olaylarhatıralarınız-dan hatıralarınız-daha çok yer etmiş midir? Bir Porsiyon Öykü sloganıyla Papatya Dünya isimli blogunda bu yemek hikayelerini bizimle paylaşan Zeynep Fidan internetle arası iyi olmayanlar ve sitesini zevkle takip edenler için ya-zılarını kitaplaştırdı.
Kalem Yayınlarından çıkan “Bir Por-siyon Öykü”de Zeynep’in 43 öyküsü var. Bir kısmı blogunu takip eden-lerin okuyup, beğenisini kazanmış öyküler. Kitabı elime aldığımda tef-rika halinde gazetede yayınlanan bir romanı ele geçirmişim de herkesten önce sonunu okuyacakmışım gibi
ceklerin yanına etiketlerle işaret-ler koydum. İçindeki öyküişaret-lerle çocukluğuma, gençlik yıllarıma döndüm. Bu kitabın en çok gere-kirse yazarına ulaşabilecek olma
kısmını sevdim. Aklıma takılan-ları gerekirse e-posta ile sorabi-leceğimi bilmek, denemelerimi gönül rahatlığı ile yapabilmemi
sağladı.
Bir lokma ile hatıralara döndü-ğüm o kadar çok yemek var
ki. Ama hiçbiri kekler kadar beni hayallere sürüklemiyor. Zeynep’in Damla Çikolatalı Muffin tarifi de beni yaptığım ilk keke götürdü... Ortaokul yılları-ma. Halbuki aynı kek Zeynep’e “aşık mısınız?” diye sordurmuş-tu. Hikayesini kitaptan okuyup
tarifi denediğinizde bakalım siz hangi hatıranıza yolculuk yapacaksınız?
DAMLA ÇİKOLATALI
MUFFİN
MALZEMELER
3 adet yumurta 1.5 bardak toz şeker 2/3 paket tereyağı 1 su bardağı süt 3 su bardağı un
1 paket kabartma tozu 1 su bardağı damla çikolata
Sos için;
½ su bardağı krema ½ paket bitter çikolata
1. Fırını 180 derecede ısıtın.
2. Şeker ve yumurtayı krema kıvamına gelinceye kadar çırpın.
3. Ardından oda sıcaklığındaki tereyağını ekleyip çırpmaya devam edin.
4. Sütü ekleyip karıştırın.
5. Un ve kabartma tozunu da koyup kek hamurunu tamamlayın.
6. Son olarak damla çikolatayı de ekleyin. 7. 180 derecede 45-50 dakika pişirin. 8. Benmaride erittiğiniz sosu sıcakken üzerine dökün.
Taze sıkma meyve suları son yıllarda oldukça yaygınlaştı. İyi
ki de öyle oldu. Biz de bu vesile ile sağlıklı lezzetlerle
çocuk-larımızı tanıştırma fırsatını yakaladık! Eğer evde bir katı
mey-ve sıkacağınız yoksa, bir an önce edinmelisiniz. Taze sıkılmış
meyve-sebze karışımları hem çok lezzetli hem de bir o kadar
faydalı. Uzmanlar meyveleri her zaman “meyve” olarak
yen-çocuklu evlerde hastalık sezonu
da açıldı! Bu ay sizlere şifa
niye-tine, çok lezzetli ve renkli meyve
sularından bahsedeceğiz. Söz
içe-ceklerden açılmışken de, “bir
bar-dağa bir ara-öğün” sığdırdığımız
nefis milkshake’lerimizi
paylaşa-cağız.
Pek çok değişik hastalığa karşı korunmada, çocukluktan
iti-baren edinilen yeme alışkanlıklarının çok önemli olduğunu
biliyoruz. Dolayısı ile taze meyve sularını içmeye
çocuklarımı-zı erken yaşlarda alıştırabilirsek, gelecekte onların sağlığına
çok önemli bir yatırım yapmış olacağız.
Eğer meyve suyunu çocuğunuza ilk kez içirmeye çalışıyor ve
zorlanıyorsunuz, yaratıcı hikayeler deneyebilirsiniz. Örneğin
Spiderman’in kol ve bacaklarındaki tüm gücü bu meyve
su-yundaki vitaminlerden aldığını söyleyebilirsiniz. Prenses
kız-larımız için de pembe meyve suyunun sihirli bir iksir olduğu
ve Barbie’nin tüm güzelliğini bu iksirden aldığı hikayesini
de-neyebilirsiniz.
olabilecek en lezzetli yöntem olan bu vitamin ve mineral
de-polarından seçmeler ! Tek yapmanız gereken meyveleri iyice
yıkayıp, katı meyve sıkacağından geçirmek.
Bu karışıma
ekleyeceğiniz bal ve tarçın, meyve
suyu-nuzun besleyici değerlerini ve lezzetini arttıracaktır.
Çocuğunuza hangi vitaminleri depoladınız biliyor
musu-nuz?
Elma’dan A, B1, B2 ve C vitaminleri, havuçtan A vitamini,
Armut’tan B vitamini , Balın her derde deva sayısız faydaları
ve bardağın tümünden bolca faydalı mineralleri (potasyum,
kalsiyum, magnezyum, vd) depoladınız, tebrik ederiz !
TURUNCU VİTAMİN DEPOSU
Tarçınlı, Ballı Elma-Ha
Son yılların en moda
meyvası nar, özellikle içerdiği antioksidanlar sayesinde
vü-cudun savunma sistemini güçlendiriyor. Narın adeta bir ‘ilaç’
olduğunu söyleyen uzmanlar, bu ‘doğal antibiyotik’in
evleri-mizden eksik edilmemesi gerektiğini vurguluyorlar. Ayrıca 1
adet kivide, bir portakalın iki katı kadar C vitamini var.
Bütün büyük marketlerde, hatta artık
büyük şehirlerdeki semt pazarlarında bile bulabildiğimiz bu
egzotik meyveler hem çok lezzetli, hem de yüksek C vitamini
içeriği ile faydalılar.
TROPİK VİTAMİN DEPOSU
Ananas-Kivi-Mango
Mango çok yüksek Beta-Karoten (A vitamini) ve E vitamini
içeriyor. Ananas ise bir yetişkinin bir günlük ihtiyacının
tama-mını karşılayacak kadar C vitaminine sahip.
Vücudun
pas-lanmasını önleyen, tıkır tıkır işlemesine
yardımcı olan vitaminler ve antioksidanların yoğun
bulundu-ğu bu bileşim lezzet olarak da çocuklarınızı mutlu edecek !
BİR BARDAĞA SIĞAN
ARA ÖĞÜN
Bu lezzetli milkshake’lerle bir bardağa bir ara öğün
sığdırabi-lirsiniz !
İçindeki meyve-süt-bisküvi karışımları ile bir bardak
milksha-ke ile çocuğunuzun ara öğünü tamamdır !
ANTİOKSİDAN BOMBASI
Nar – Siyah üzüm - Ç
Temel tarif için malzemeler:
1 yemek kaşığı vaniyalı dondurma
1 yemek kaşığı bal
¾ su bardağı süt
¼ bardağı yoğurt
MUZLU
MİLKSHAKE
1. Tüm malzemeleri blendıra koyun.
2. 1 adet muzu soyup dilimleyerek
ekleyin.
3. 1 dakika kadar karışıtırın.
4. Uzun bir bardağa dökerek servis
edin.
5. Dilerseniz biraz tarçın ya da
hindis-tan cevizi ile süsleyebilirsiniz.
ÇİKOLATALI
MİLKSHAKE
Temel tarifin içine muz yerine 85g
çiko-latalı bisküvi ekleyin.
KIRMIZILI
MİLKSHAKE
Temel tarifin içine 85 gram
dondurul-muş böğürtlen, ahududu ya da
mevsi-minde çilek ekleyin.
Bilinmeyen
yönleriyle
Emine
Yemek kitabı
deni-lince akla gelen ilk
isim Emine Beder ile
bir akşam Digitürk
çekimlerinde
buluş-tuk. Daha çok
tarif-leri ile tanıdığımız
Emine Beder’i
aslın-da hiç
tanımadığımı-zı bu sohbetle
anla-dım. Yemek, onun
hayatının küçücük
bir kısmını
oluşturu-yor. O vaktini daha
çok insanlara
yar-dımcı olabilmek için
kullanan, bütün ev
hanımlarına örnek
olmayı isteyen,
yar-dımsever, çevreci
biri.
Bize kendinizden bahseder mi-siniz? Emine S. Beder kimdir?
1960’da Konya Akşehir’de doğ-dum. Meslek Lisesinin Elektrik bö-lümünden mezun oldum ve ken-di mesleğimi yaptım. Aselsan’da elektrik üzerine çalıştım. Ta ki eşi-min tayini çıkana kadar çalıştım. Hiç ev hanımı olamadım. Evimi,
ev dekorasyonunu çok severim. Ev işlerini çok sevmem ama. Ev kadınlarının evde sadece ev işi yapması bana göre çok yanlış birşey. İnsanların beyin hücreleri normalde 70 yaşına kadar ölmez. Ama beyin kullanılmayıp atıl bıra-kıldığı vakit 40 yaşından sonra be-yin hücrelerinin ölümü başlıyor. Bu da erken bunama, unutkanlık
reket edebilir.
Bildiğim kadarıyla sizin de ‘dokuz-beş’ çalıştığınız bir işiniz yok. Siz neler yapıyorsunuz?
Haklısınız, düzenli çalıştığım bir işim yok. Star gazetesine yazı yazıyorum. Kitap hazırlıkları ya-pıyorum. Digitürk için yaptığım bir programım var. Bunlar da çok düzenli değil. Bazen bir günde bir haftalık çekim yapıyoruz. Bunun
çok üzer. Üstü başı dağınık, saçı başı kirliyse üzülürüm. Eskiden onları alıp Darülaceze’ye kadar götürür ilgilenirdim. Artık bu ka-dar gücüm yok. O yüzden başka işler yapıyorum.
Ne gibi işler?
Türkiye ve dünyada çalışan çok büyük iki yardım kuruluşunda gönüllü olarak çalışıyorum. Ayrıca arkadaşlarımla okuttuğumuz ço-cuklar, yardımda bulunduğumuz aileler var. Bir araya gelip onlar için ne yapabiliriz diye program-lar yapıyoruz. Bazen dilenci gibi oturduğumuz sitede kapı kapı dolaşıp erzak topluyoruz. Bazen evde yemekler düzenliyoruz. Ye-mek sırasında masada bulunan bir kutuya herkes gönlünden kopan miktarda parayı zarflarla koyuyor. Toplanan paralarla yine öğrencilerin ihtiyaçları karşılanı-yor. Bu faaliyetlerimize bazen çok zengin insanlar da katılıyor. Bu tip yemekler düzenliyor. Böylece hem kendisi hayır işliyor, hem de
başkalarının hayır yapmasına vesile oluyor. Bütün bunların dışında her yere yazdan topladığımız çekirdekle-ri dikip suluyoruz. Gazeteleçekirdekle-ri, kutuları topluyoruz. Bir yerde gönüllü olarak yemek hocalığı yapıyordum. Şimdi ara verdik. Yakında yine başlayaca-ğım. Daha bir sürü şey. Bütün bunlar-la vaktimi dolduruyorum.
Peki yemekle ilişkiniz nasıl başla-dı?
1994 yılında bir yağ firmasının dü-zenlediği yarışmaya katıldım. Kendi-liğimden katıldım yarışmaya. Kimse zorlamadı. Öylesine müracat ettim. Orada dereceye girince başladı her-şey. Sonra da bir derginin birinciliğini alınca Sabah gazetesi teklifte bulun-du. O dönemde Türkiye’de yemek ya-zarlığı diye bir kavram yoktu. İlk böyle başladı. Sonrasında Sofra dergisinin kurulmasında ve birçok promosyon kitap hazırlanmasında çalıştım. Her-şey kendiliğinden oldu.
Hiç yemek ya da yemek kitabı de-nildiğinde akla gelen ilk isim ola-cağınızı hayal etmiş miydiniz?
Hayır. Hiç öyle bir hayalim yoktu. Na-sıl buralara geldik şaşıyorum. Demek Türkiye’nin buna ihtiyacı varmış diyo-rum. Uygun vakitte uygun yerdey-mişim. Bu işler başladığında ilk
he-Araştırıyorum. O yemeği yapanlar-la konuşuyorum. Mümkün olduk-ça o yemeği yapan en yaşlı kişilere ulaşmaya çalışıyorum. Özel günler-de pişip pişmediğini öğreniyorum. Folklorik özelliklerini öğrenmeye çalışıyorum.
Herşeyi deniyor musunuz?
Bu işte pratik kazandığımız için neyin neyle gideceğini, ne kadar malzeme olması gerektiğini tarife bakarak anlayabiliyoruz. Dolayısı ile herşeyi denemek gerekmeye-biliyor. Bazılarını ben bazılarını da arkadaşlarım deniyor. Kitaba gire-cekse ben denemesem bile baş-kaları tarafından mutlaka denen-miş olmasına, güvenilir kişilerden gelmesine dikkat ediyorum. %100 tutacağına eminsem yazıyorum.
Arkadaşlarınız sizin için tarif de-nediği gibi tarif de topluyor mu?
Evet. Çok. İzin almadan kimsenin tarifini yazmam. Hatta bir defa
te-levizyon programımda yemek öykülerini merak ediyorum de-dim. Gönderin diye seyircilerden rica etmiştim. Yüzlerce mektup geldi. Onları yayınlamak için izin istemek mümkün olmadığından yayınlayamadım. Öyle kaldılar. Çok güzel hikayeler vardı. Çok severim yemeklerin hikayelerini.
Tariflerinizi nasıl yazıyorsu-nuz?
Kendi tarzımda yazıyorum. Mut-fağa girmemiş bir insanın da okuduğunda yapabileceği şe-kilde yazıyorum. Bir pilavı önce pirinçleri ıslatın, sonra yağda kavurup su ekleyin diye yazmı-yorum. Pirinci limonlu tuzlu ılık suda yarım saat ıslatın. Nişastası gidene kadar yıkayın. Yağ ile şef-faflaşana kadar kavurun. Üzerine kaynar suyu ekleyip ağzı kapalı şekilde kısık ateşte pişirin diyerek yazıyorum. En ince detayına ka-dar anlatıldığı için hata yapması engelelniyor. Tarif iyi yapılmazsa, emek de malzeme de ziyan olur. Hiç hoş değil.
Şeker hastasıymışsınız. Tatlı tarifleri vermek zor olmuyor mu?
İnsülin kullanacak kadar ileri
se-viyede hastalığım. Ama baklava yarışmalarında jürilik yapıyorum. Çok şükür şimdiye kadar hiç bu sebeple şeker komasına girme-dim. Krizlerimin hepsi stres ve üzüntü kaynaklıydı.
Peki çevrenizdeki insanlar sizi evlerinde ağırlayacakları za-man neler yapıyorlar?
Sormayın. İlk defa ağırlayacaklar çok heyecanlanıyorlar. Halbuki ben çok kolay beğenirim. Emeğe sonsuz saygım vardır. Bir defasın-da Antakya’ya gitmiştik. Aşçıyı tebrik etmek için rica ettim. Genç bir aşçı geldi. Yaprak gibi titriyor-du. Ben de ona çok beğendiği-mi ifade ettiğimde, kızardı. Çok mahçup oldu. Beni tanıyanlar öyle çekinmezler. Tanımayanlar nedense öyle bir kaygıya düşü-yorlar.
Paşakapısı Cezaevinde kadın mahkumlara yemek dersi ver-mişsiniz. Bu proje nasıl çıktı?
Dediğim gibi zor durumdaki insanlara yardımcı olmak be-nim için en büyük iş. Bu proje döneminde ben de zor günler geçiriyordum. Eşimden yeni ay-rılmıştım. Neler yapabilirim diye düşünürken ortaya çıktı.
Ceza-Biraz anlatır mısınız?
Cezaevindeki hayatım benim için çok farklı, hayatımı değiştiren bir tecrübe oldu. Öncelikle şunu söy-leyeyim şimdilerde televizyonda oynayan bir dizi var. Cezaevlerin-de asla o diziCezaevlerin-deki gibi acımasız insanlar yok. Ne mahkumlar, ne de infaz memurları öyle değiller. Tam tersine infaz memurları çok sevgi dolu. Oradaki insanların tek eksiği aranılmamak, sevgi yokluğu, özgürlük ve ev ile ilgili herşey.
Bizimle paylaşabileceğiniz ha-tıralarınız var mı?
Çok... Mesela ilk dersimizi unu-tamıyorum. Kek yapıyorduk. Ce-zaevinin en bakımlı, en süslü kızı olarak bilinen bir Hatice vardı. -İnşallah çıkmıştır.- Dediğim gibi o gün kek yapıyorduk. Onun da avukatı gelmişti. Hemen ayrılmak zorunda kalmıştı. Çok üzülmüş-tü. Biraz sonra apar topar geldi. Avukatı ile görüşmesinin o kadar
sanlar yok. Ne
mahkumlar, ne de
infaz memurları
öyle değiller. Tam
tersine infaz
me-murları çok sevgi
dolu. Oradaki
in-sanların tek eksiği
aranılmamak,
sev-gi yokluğu,
özgür-lük ve ev ile ilgili
herşey.
kısa sürmesi mümkün değildi. Ne olduğunu sorduk. “On beş aydır kekin kokusunu o kadar özledim ki avukatı savdım” dedi. Evin ko-kusuna, ev yemeklerinin kokusu-na hasretlerdi. Bizim derslerimiz onlara bunları yaşattığı için çok seviyorlardı. Örneğin poğaçayı çok özledikleri için ekmeklerin içlerini çıkartıp yoğurup, kendile-rine poğaça benzeri şeyler yapı-yorlardı. O kadar çok dua ettiler ki. Çok hamur işi yaptık. Hamura dokunmak onları mutlu, evlerin-de gibi hissettiriyordu.
Başka bir hatıramı daha anlata-yım. Bizim bu derslerden haber-dar olan Tayfun Talipoğlu çekim yapmaya gelmişti. Ben de hiç hazırlıklı değildim. Yanımda göz kalemi ve ruj götürmüştüm. Ka-pıdaki aramada infaz memurları içeriye sokmanın yasak olduğu-nu söyleyip almak istedi. Ben de rica ettim. Çıkışta göstermek kay-dıyla izin verdiler. Ben yayın için hazırlanırken öğrencilerim görüp kullanmak için rica ettiler. Ben de izin verdim. Hepsi süslendiler o gün. Ben de süslü Hatice’nin göz makyajını bildiğimiz kurşun kalemi gözüne bastıra bastıra yaptığını öğrenmiş oldum. Dışar-daki insanların kadrini
bilmedi-ği şeyler onlar için çok kıymetli. Sanmayın ki oradakilerin hepsi suçlu. Babasının, abisinin suçunu yüklenip, haksız yere tutuklanan masumlar da var. Elbette suçlular da var.
Anlatılarak aktarılabilecek bir tecrübe değil. Birbirimizle sade-ce yemek paylaşmadık. Ayrılır-ken bana yazdıkları bir defter var. Ömrüm oldukça saklayacağım.
Yeni projeleriniz var mı?
Öncelikle “Büyük Yemek Kitabı”ndaki tarifleri tekrar elden geçirdik. Yeni baskısında bütün tarifler sıvıyağ ile yazılmış olacak. Bundan başka, şu sıra 2 kitap üzerinde çalışıyorum. Bir tane-si çalışan hanımlara yönelik. On beş dakika ile yarım saat arasında yapılabilen pratik yemeklerden oluşuyor. Diğeri de püf noktala-rı, pratik bilgiler ve lezzet sırları çalışması. Bu çok uzun yıllardır devam eden bir proje. Daha da vakti var.
Çok teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim. Çalışmala-rınızda başarılar diliyorum. Uma-rım bütün hanımlara örnek olur-sunuz.
Börekler
Börekler hem çay
sofra-larının, hem de yemek
sofralarının baş köşesini
süsler her zaman.
Mi-safir geleceğini
öğrendi-ğimiz anda aklımıza
ge-len menü hep; bir çeşit
börek, salata ve kekten
oluşmaz mı? Bu ay sizler
için 3 farklı börek
dene-dim. Açıkçası ne
yapa-cağıma karar verirken
çok zorlandım, aklımıza
gelen tüm sebzeler ile,
gerek el açması gerekse
hazır yufkalar ile onlarca
değişik alternatifi olan
çok zengin bir konu
rekler ve denenmiş
bö-rek çeşidi nerdeyse
kal-mamıştı. Yeni yılın sizlere
bol sağlık, mutluluk, para
ve börekler kadar zengin
renkleri olan bir yaşam
getirmesini dilerim.
AVCI BÖREĞİ
(YALANCI İÇLİ KÖFTE)
MALZEMELER
3 adet yufka 1 orta boy soğan
1 yemek kaşığı margarin 1 yemek kaşığı sıvı yağ 1 tatlı kaşığı biber salçası 200 gram kıyma
½ su bardağı köftelik bulgur
½ su bardağı iri çekilmiş ceviz
2 çay kaşığı toz kırmızı biber
1 çay kaşığı karabiber 1 tatlı kaşığı tuz 1 adet yumurta Galeta unu
1. Soğanları küçük kareler şeklinde yemeklik doğrayın. 2. Margarin ve sıvı yağ ile birlikte kavurun.
3. Salçayı ve kıymayı da ekleyerek kavurmaya devam edin.
4. Yıkayıp süzdüğünüz bulguru ve ½ çay bardağı suyu ekleyin ve 3-4 dakika pişirin.
5. Cevizi ve baharatları ekleyin ve 1-2 dakika daha kavu-rup altını kapatın.
6. Yufkaları 8 üçken parçaya ayırın.
7. Her bir parçaya fırça yardımı ile yağlı su sürün ve 2 yemek kaşığı kadar harç koyarak kalın sigara böreği şeklinde sarın.
8. Börekleri önce yumurtaya daha sonra galeta ununa bulayıp kızgın yağda kızartın.
SUCUKLU PAÇANGA
BÖREĞİ
MALZEMELER
2 adet yufka
1 su bardağı rendelenmiş kaşar 1 yemek kaşığı labne peyniri 1 çay bardağı dilimlenmiş sucuk 1 adet sivri biber
1. Kaşar ve labne peynirini karıştırın.
2. Yufkaları 8 parçaya ayırın, her bir parçaya fırça yardımı ile yağlı su sürün.
3. 2 yemek kaşığı kadar kaşarlı harç, 3-4 parça sucuk ve 3-4 dilim sivri biber koyarak kalın sigara böreği şeklinde sarın.
4. Kızgın yağda kızartın ve sıcak servis yapın.
MİLFÖY MANTOLU
PATATESLİ BÖREK
MALZEMELER
4 adet milföy hamuru
Patatesli Harç için
5 orta boy haşlanmış patates
2 yemek kaşığı krem peynir
2 yemek kaşığı süt 1/2 çay bardağı sıvı yağ Tuz Karabiber Pulbiber İç harcı için 3 adet yumurta 1,5 çay bardağı süt 1 çay bardağı sıvı yağ Tuz
Üstü için
Çörekotu Susam Haşhaş
1. Patatesleri haşlayıp, rendeleyin.
2. Bir tavada kızdırdığınız sıvı yağ ile bir süre kavurun. 3. Altını kapatınca, süt, krem peynir ve baharatları ekle-yin.
4. Yufkayı tepsiye yayıp, kaşıkla iç harçtan bol miktarda sürün, ikinci yufkayı serip, önce iç harçtan daha sonra patatesli karışımın tamamını yayıp, yufka ile kapatın. 5. Milföy hamurlarını unladığınız bir zeminde oklava ile açın ve böreklerin üzerine kapatın.
6. Kalan harcı üzerine sürerek, çörek otu, susam veya haşhaş ile süsleyin.
7. Önceden 180 dereceye ısıtılmış fırında kızarıncaya kadar pişirin.
ŞİFALI BİTKİ
ÇAYLARI
YAZI VE
FOTOĞRAFLAR:
IŞIL SÖZER
Yemek.Nâme’nin Ocak sayısı için
Devletşah ile aklımızdan aynı konu
geçmiş: sıcak içecekler. Sebebi
soğuyan havalar olsa gerek…
Tabiatta bulunan bitkilerin çeşitli hastalıkların tedavisinde iyi netice-ler verdiği eskiden beri bilinmektedir. Pek çok ot, bitki ve meyveden hazırlanan çaylar ile özellikle kış aylarında vücudunuzun direncini arttırarak onu hastalıklara karşı daha dayanıklı hale getirebilirsiniz. Bu yazıda çoğunu yakından tanıdığınız, belki bazılarının adını ilk defa duyduğunuz bitkiler ile yapılan şifalı çayların nasıl hazırlandığını, han-gi hastalıklara iyi geldiğini bulacaksınız. Herkese iyi bir yıl, sıhhatli bir kış ve bol sohbetli çay keyifleri dilerim.
ADAÇAYI
Latincesi salvia officinalis olan adaçayı ile herkes muhakkak bir yer-de karşılaşmıştır. Kimileri bayıla bayıla içer, kimileri kokusunu, tadını sevmez. Ama faydaları saymakla bitmez. Vücudumuzda bir nevi anti-biyotik görevi gören bu bitkiyi aktarlarda veya marketlerde rahatlıkla bulabileceğiniz gibi kendiniz de yetiştirebilirsiniz. Ne demiş atalarımız “eğer dikmişsen adaçayını bahçeye, ne gerek var ölmeye.”
Çayın Hazırlanması: Bir tatlı kaşığı adaçayı yaprağı çeyrek litre su ile
haşlanır, kısa bir süre demlendikten sonra hemen süzülür. Bu çaydan günde 2-3 bardak içilebilir.
mış bez ile günde bir defa pansuman yapılır.
Herhangi ağız içi iltihaplanmasında günde birkaç
•
defa adaçayı ile gargara yapılması iltihabı giderebilir. Özellikle menapoz döneminde görülen aşırı
terleme-•
yi önlemek için akşamları birer bardak adaçayı içile-bilir.
Adaçayı bitkisi dünya mutfağında salatalarda, balık,
•
et ve tavuk yemeklerinde de baharat olarak sıkça kul-lanılmaktadır.
BİBERİYE
Latince ismi rosmarinus officinalis olan biberiye ile yapılan çay özel-likle kan dolaşımı rahatsızlıklarına iyi gelir. 1-2 metre yüksekliğinde ve kışın yapraklarını dökmeyen bir bitki olduğu için bahçelerde süs ve çit bitkisi olarak da yetiştirilmektedir. Balkonunuzda bir saksıda rahatça yetiştirebileceğinizi söylemeliyiz.
Çayın Hazırlanması: Bir tatlı kaşığı biberiye yaprağının üzerine
çey-rek litre kaynar su dökülür. Ağzı kapalı halde on dakika dinlendirildik-ten sonra süzülür ve ılık içilir.
Romatizma, astım hastalıkları ile mide, bağırsak
dır. Bundan sonra durulmadan bir bornoza sarınarak yatağa girilir ve 1 saat süreyle dinlenilir. Anlatılan bu banyonun dolaşım sistemi bozukluğu, tansiyon dü-şüklüğü ve romatizmal hastalıklara iyi geldiği düşü-nülmektedir.
Güzel ve keskin bir kokusu vardır, ayrıca baharat
ola-•
rak kırmızı etlerde, sebze yemeklerinde, çorbalarda ve soslarda kullanılabilir.
CİVANPERÇEMİ
Latincesi achillea millefolium olan civanperçeminden yapılan çay mide ve bağırsak rahatsızlıklarında, özellikle de menapoz ve regl ağ-rıları gibi kadın rahatsızlıklarında kullanılır. Ünlü herbalist Kneipp, bir yazısında şöyle demiş "Arada bir civanperçemi çayı içmiş olsalar, ka-dınlar pek çok problemle hiç karşılaşmazlardı!"
Çayın Hazırlanması: İki tatlı kaşığı civanperçemi otunun üzerine
çey-rek litre kaynar su dökülür. Ağzı kapalı halde on dakika bekletildikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak sıcak olarak içilebilir. Etkili ve zararsız olduğu için gerekirse birkaç hafta süreyle kullanılabilir.
Civanperçeminin gebelik süresince kullanılmaması
•
Bitki çayı böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar,
iştah-•
sızlığı giderir, gazları ve mide kramplarını, karaciğer düzensizliklerini, mide ve bağırsak kanalı iltihaplarını iyileştirmeye yardım eder.
IHLAMUR ÇİÇEĞİ
Latincesi tiliae flos olan ıhlamuru bilmeyen yoktur. Kış aylarında bol bol tükettiğimiz bu çay hem kokusu, hem lezzeti ile gönüllerde taht kurmasının yanı sıra özellikle soğuk algınlıklarında Hızır gibi imdadı-mıza yetişir. Öksürüğe karşı birebirdir.
Çayın Hazırlanması: İki tatlı kaşığı ıhlamur çiçeği üstüne çeyrek litre
kaynar su dökülür, ağzı kapalı olarak bekletilir, on dakika sonra süzü-lür. Günde 3 bardağa kadar içilebilir.
Hoş kokulu bir çay olan ıhlamurun sinirleri yatıştırıcı
•
etkisi olduğu da bilinmektedir.
İçine atılan az miktar karanfil, limon veya bal ile
lezze-•
tini pekiştirebilirsiniz.
Ihlamur çayına batırdığınız pamuk ile gözlerinize
•
kompres yapabilirsiniz. Hem çapaklanmayı önleyici etkisi vardı hem de gözlerinizi dinlendirecektir.
ISIRGAN
Latince adı urtica dioica olan ısırgan otundan hazırlanan çay, meta-bolizma rahatsızlıklarına çok iyi geldiği gibi mide, bağırsak, böbrek, romatizma ve gut hastalıklarına karşı da faydalıdır.
Isırgan kürü: her ilkbahar ve sonbaharda ısırgan kürü
•
yapmak çok faydalıdır. En az dört hafta her sabah ve akşam bir bardak içilmelidir.
İdrar söktürdüğü için özellikle romatizma ve
ağrıları-•
nın önlenmesinde çok etkilidir.
Demir eksikliği için: kurutulmuş ısırgan otu ve
tohum-•
ları toz halinde getirilerek ışığı geçirmeyen koyu renk-te bir kavanozda saklanır. Bol miktarda demir içerdiği için çorba, sos ve sebze yemeklerine katılabilir.
Isırgan otu ve sirke ile hazırlanan bir karışım ile
yıka-•
nan saçlarda karışım yağ bezelerinin fonksiyonlarını düzenlediği gibi saçtaki kepeği de yok eder.
KEKİK
Latincesi thymus vulgaris olan ve hepimizin yakından tanıdığı kekik ile hazırlanan çay, boğmaca, öksürük, bronşit ve mide hastalıkları ile diş etleri tahrişlerinde ve ishale karşı kullanılır.
Çayın Hazırlanması: Bir tatlı kaşığı kekik otunun üzerine çeyrek litre su
dökülür, kaynayıncaya kadar ateşte bırakılır ve hemen alınarak süzülür.
Bronşit ve öksürüğe karşı biraz bal karıştırılarak
de bir bardak sıcak ola-rak içilir.
Günde 1 bardaktan
•
fazla içilmesi tavsiye edilmez.
Bu çay ile günde birkaç
•
defa gargara yapılması boğaz ve diş eti tahriş-lerinde tedavi edicidir. Soğuk algınlığı ve
nez-•
le hallerinde kekik bu-harını teneffüs etmek çok faydalıdır.
PAPATYA
Papatya çok güzel bir çiçek olmasının yanında bir şifa deposudur. Papatya çayı her türlü kramplara, bilhassa mide ve bağırsak gazlarına karşı birebirdir. Boğaz ve burun rahatsızlıklarında, çe-şitli iltihaplanmalarda da kullanılabilir.
Sinirleri yatıştırıcı bir etkisi vardır.
•
Yüz ve cilt güzelliği bakımında da faydalıdır.
•
Kaynatılmış bitki suyu ile haftada bir kere yüzü-nüzü yıkarsanız, cildiniz tazelenir ve sağlıklı bir renk kazanır.
Saç bakımında da, özellikle saçları açık renk
•
olanlar, kaynatılmış papatya suyu ile saçlarını yıkarlarsa saçları güçlenir ve parlaklaşır.
NEFİS BİR ÇAY KARIŞIMI…
Hem son derece leziz hem de son derece faydalı bir karışım: - 40 gr kuşburnu meyvesi
- 40 gr elma kabuğu - 10 gr zencefil parçaları
Bu karışımı bir miktar su ile 15 dakika kaynatın. Sonra yumuşa-mış meyveleri çatalla ezin ve 10 dakika ağzı kapalı olarak bekle-tin. Süzdükten sonra bal ile tatlandırıp içebilirsiniz. Afiyet şeker olsun.
Baharatlarınızı ocağın
yakının-da ya yakının-da üzerinde saklamayın.
Ocağın yaydığı ısı ile
baharatla-rın renkleri, tatları ve kimyasal
yapıları bozulur.
PÜF NOKTALARI
Katı meyve sıkacağı ile sıktığınız
meyvelerin poslarını kahvaltıda
mısır gevreği ile karıştırıp
yiye-bilirsiniz. Bu şekilde meyvelerin
liflerinde de faydalanmış
olur-sunuz.
M e r h a b a
sevgili arkadaşlar,
Bu ay sizin için
balka-baklı tarifler vermeye
çalıştım. Her zaman
tatlı pişirmeye
alıştığı-mız balkabağını bir de
bu tariflerle deneyin,
inanın pişman
olmaya-caksınız. Hepimizin
bil-diği gibi balkabağı güçlü
bir antioksidan ve
½ kg haşlanmış balkabağı 2 yemek kaşığı dolmalık fıstık 2 yemek kaşığı kuşüzümü 2 yemek kaşığı ceviz içi 1 çay kaşığı tarçın ½ çay kaşığı toz şeker Tuz, karabiber
Sıvı yağ
1. Pirinci ayıklayıp yarım saat sıcak suda bekletin, suyu-nu süzün.
2. Soğanı incecik kıyın.
3. Sıvıyağı tencereye alın, soğanı pembeleşinceye kadar pişirin.
4. Dolmalık fıstık ve kuşüzümünü ekleyip kavurun. 5. Pirinci, tarçını, karabiberi ve toz şekeri de ekleyip pirinçler şeffaflaşıncaya kadar kavurun.
6. Cevizleri ekleyin.
7. Kaynar suyu ilave edip, kısık ateşte suyunu çekene kadar pişirip sıcak servis yapın.
HAZIRLANIŞI
4
2 su bardağı tavuk suyu 1 adet soğan
Tuz, karabiber Kekik
2 yemek kaşığı tereyağ Sıvı yağ
1. İncecik doğradığınız soğanı tereyağı ile birlikte bir tencerede pembeleşinceye kadar kavurun. 2. Üzerine küp şeklinde doğradığınız balkabakla-rını ekleyin.
3. Tavuk suyunu, kekikleri, tuz ve karabiberi de ila-ve ederek kabaklar yumuşayıncaya kadar pişirin. 4. Kabaklar yumuşayınca pürüzsüz karışım elde edebilmek için blendar kullanın.
5. Sıvıyağ eklediğiniz yapışmaz tavada biftekleri pişirin.
6. Püreyi dört düz servis tabağının tabanına yayın. 7. Her tabaktaki pürenin üzerine bir et dilimi yer-leştirerek servis yapın.
HAZIRLANIŞI
4
2 su bardağı su 2 tatlı kaşığı un 2 tatlı kaşığı nişasta
1 su bardağı çekilmiş fındık 2 su bardağı çekilmiş ceviz içi
1. Balkabaklarını doğrayarak şeker ve su ile birlikte yumu-şayıncaya kadar pişirin.
2. İyice ezilinceye kadar blenderdan geçirip üzerine un ve nişastayı ekleyerek 5 dakika daha pişirin.
3. Çekilmiş fındık ve ceviz içini ekleyin.
4. Karışımı tek kişilik ıslatılmış kaselere paylaştırın, 2-3 saat buzdolabında bekletin.
5. Tatlıyı servis tabağına ters çevirin. Üzerini süsleyip servis yapın.