• Tidak ada hasil yang ditemukan

Çin Tarihi 1-14 ders notu.pdf

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Membagikan "Çin Tarihi 1-14 ders notu.pdf"

Copied!
369
0
0

Teks penuh

(1)

ÇİN TARİHİ

TARİH LİSANS PROGRAMI

PROF. DR. MUALLA UYDU YÜCEL

(2)

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ TARİH LİSANS PROGRAMI

ÇİN TARİHİ

(3)

I

ÖNSÖZ

Çin bugün dünyanın hem ekonomik hem kültürel hem de nüfus olarak en önemli devletlerinden biri olma yolunda hızlı adımlarla ilerlemektedir. Bu ilerlemede derin ve köklü bir geçmişe sahip olması en önemli etkendir. Bu derin ve köklü geçmişte Çinliler çok etkili ve güçlü olmuşlardır dersek, onlarla karşılıklı ilişkiler kurmuş olan birçok kabile, hükümdarlık, devlet ve millete haksızlık etmiş oluruz. Zira Çinlilerin bu milletlerle kurmuş oldukları münasebetlerin neticesi bugünkü Çin’in oluşuma büyük katkı sağlamıştır. Bu milletlerin başında Türkler ve Moğollar gelmektedir.

Kitabımızda Çinlilerin tarih sahnesine çıkışları, hanedanlıkların kuruluşları, diğer milletlerle olan ilişkileri üzerinde durulacaktır. Ayrıca MÖ 200’lerde bozkırın güçlü atlılarının Çin’in kuzeyinden girerek içlerine kadar ilerleyişleri, MSXIII. yüzyılda yaşanan Moğol hâkimiyeti, Avrupalı seyyahların ve ardından Avrupalıların gelişleri, 1911’de yaşananlar, 1989 yılında Tiananmen Meydanında yaşanan olaylar ile günümüz Çin tarihine girilecektir. Yine kadim bir Türk yurdu ve coğrafyası olan Uygur Türklerinin yaşadığı Doğu Türkistan’ın tarihi ele alınarak bugün kanayan bir yaramız olan Uygur Türklerinin durumu anlatılacaktır.

(4)

II

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ ... I İÇİNDEKİLER ... II KISALTMALAR ... VII YAZAR NOTU ... VIII

1. ÇİN’İN COĞRAFİ YAPISI VE ESKİ ÇAĞ TARİHİ ...1

1.1. Coğrafi ve İdarî Yapı ...7

1.1.1. Kuzey Çin ... 11

1.1.2. Güney Çin ... 13

1.2. Eski Çağ Tarihi ... 15

1.2.1. İlk Taş Devri ... 15

1.2.2. Cilalı Taş Devri ... 16

1.3. Doğu Asya’nın En Önemli Tarih öncesi Kültürleri ... 16

1.3.1. İlk Tunguz Kültürü ... 17 1.3.2. İlk Moğol Kültürü (Kuzey Kültürü) ... 17 1.3.3. İlk Türk Kültürü (Kuzey-Batı Kültürü) ... 17 1.3.4. İlk Tibet Kültürü ... 17 1.3.5. Liao Kültürü (Güney Kültürü) ... 17 1.3.6. Tai Kültürü (Güney Kültürü) ... 18

1.4. Şansi’de Tarih öncesi Dönemde Kurulan İlk Küçük Devletler ... 19

2. ÇİN’DE KURULAN İLK HANEDANLAR (SÜLALELER) ... 27

2.1. Çin’de Kurulan Hanedanlara Genel Bakış ... 33

2.2. Shang Sülalesi (MÖ 1450-1050) ... 34

2.3. Chou Sülalesi (MÖ 1050-247) ... 36

2.4. Ch’in Sülalesi (MÖ 249-207) ... 40

3. HAN SÜLALESİ (MÖ 206- MS 220)... 51

3.1. Han Sülalesi’nin İlk Düşmanı Hun Devleti’nin Kuruluşu ve Çin ile Mücadelesi ... 57

3.2. Kanton Devleti ile İmparatoriçe Lü ve Sonrası ... 58

3.3. Wang Mang Dönemi ... 63

(5)

III

4.ÇİN’İN PARÇALANMA DÖNEMİNİN (MS 220- 589) İLK YÜZYILI ... 75

4.1. Üç Devlet Dönemi ... 81

4.1.1. Wu Devleti (221-280)... 83

4.1.2. Shu-Han Devleti (221-263) ... 83

4.1.3. Wei Devleti (220-265) ... 85

4.2. Batı Ch’in Sülalesi (265-317)... 86

4.2.1. T’o-pa (Tabgaç)ların İlk Devleti ... 87

4.2.2. Prenslerin İsyanı ... 88

4.2.3. Hunların Çin Topraklarındaki İlk Devletleri ... 88

5. ÇİN’İN PARÇALANMA DÖNEMİNDE KUZEY ÇİN DEVLETLERİ VE TABGAÇ HANEDANI DÖNEMİ ... 99

5.1 Tabgaçların Ortaya Çıkışına Kadar Kuzey Çin’de Hüküm Süren Devletler (317-385) ... ... 105

5.1.1. İlk Chao Devleti (304-326) ... 105

5.1.2. İlk Liang Sülalesi ... 105

5.1.3. Sonraki Chao Sülalesi ... 106

5.1.4. İlk Ch’in Sülalesi ve İlk Yen Sülalesi ... 107

5.1.5. Sonraki Yen Sülalesi ve Diğer Küçük Devletler ... 108

5.2. Kuzey Çin’de Kurulan Tabgaç Devleti (385-550) ... 109

5.2.1 Budizm’in Devlet Dini Oluşu... 112

5.2.2 Tabgaç Devleti’nin Çöküşü ... 113

6. ÇİN’İN PARÇALANMA DÖNEMİNDE KUZEY ÇİN’DE TABGAÇ HALEFİ DEVLETLER VE SUİ SÜLALESİ ... 122

6.1. Kuzey Çin’de Tabgaçların Halefleri Olan Devletler (550-580) ... 128

6.1.1. Kuzey Ch’i Sülalesi ... 128

6.1.2. Sonraki Chou Sülalesi ... 129

6.2. IV.-VI. Yüzyıllarda Güney Çin Devletleri ... 129

6.2.1. Doğu Chin Sülalesi (317-419) ile Geri Güney Sülaleleri ... 129

6.2.2. Güney Ch’i, Liang ve Chen Sülaleleri ... 131

6.3. Sui Sülalesi (580-618)... 131

7. T’ANG SÜLALESİ (618-906) ... 143

7.1. T’ang Sülalesi’nin Kuruluşu ve Teşkilatlanması ... 149

(6)

IV

7.3. T’anglar’ın En Parlak Devri ... 151

7.4. İmparatoriçe Wu Devri ve Sonrasında Göktürklerle Mücadeleler ... 152

7.5. Araplar’ın Gelişi ve Uygurlarla Münasebetler ... 155

7.5. T’ang Devri’nin Sonu ... 157

8. ÇİN’İN İKİNCİ PARÇALANMA DEVRİ (906-1280) VE MOĞOL DEVRİ (1280-1468) ... 167

8.1. Çin’in İkinci Parçalanma Devri (906-1280) ... 173

8.1.1. Beş Sülale Devri (906-960) ... 173

8.1.2. Kuzey Sung Sülalesi (960-1126) ... 175

8.1.3. Kuzey’de Liao Sülalesi (907-1211) ... 177

8.1.4. Kuzeyde Hsia Devleti (1038-1227) ... 178

8.1.5. Güney Sung Sülalesi (1127-1279) ... 179

8.1.6. Kuzeyde Ju-chen (Cücen) Devleti (1115-1234) ... 179

8.2. Moğol Devri: Yuan Hanedanı (1280 - 1368) ... 180

9. MİNG SÜLALESİ (1368- 1644) VE MANÇU SÜLALESİNİN (1644-1911) İLK DÖNEMİ ... 195

9.1. Ming Sülalesi (1368-1644) ... 201

9.1.1. Avrupalıların Gelişleri ... 206

9.1.2. İsyanlar ve Mançularla Savaşlar ... 208

9.2. Mançu Sülalesi (1644-1911)’nin Yükseliş Dönemi ... 210

9.2.1. Çin Devleti’nin Genişlemesi (K’ang-hsi Devri) ... 211

9.2.2. Mançu Döneminde Çin-Rus Münasebetlerinin Başlaması ... 212

10. MANÇU SÜLALESİ (1644-1911)’NİN ÇÖZÜLME DÖNEMİ ... 223

10.1. Türkistan Savaşları ve Çözülmenin Başlaması (Ch’ien-lung Devri) ... 229

10.2. Avrupa Tesirinin Başlaması ve Çin Üzerindeki Etkisi ... 230

10.3. I. Afyon Savaşı ve Sonuçları ... 233

10.4. II. Afyon Savaşı ve Sonuçları ... 234

10.5. Çin’de Yaşanan İç İsyanlar ... 235

10.6. XIX. Yüzyılda Çin’in Dış İlişkileri ... 238

10.7. Japon –Çin Savaşı ... 239

11. MANÇU DÖNEMİNİN SONU VE CUMHURİYET DÖNEMİ ... 250

(7)

V

11.1.1. Çin’de Reform İsteği ve 100 Günlük Yeni Anayasa Değişikliği Hareketi ... 256

11.1.2. Boksörler İsyanı, Sekiz Devlet Koalisyonu ve Pekin Anlaşmaları ... 257

11.1.3 . Mançu Dönemi ve Mançu (Qing) Hükümetinin Sonu ... 259

11.2. 4 Mayıs Vatansever Gençler Hareketi ... 262

11.3. Cumhuriyet Dönemi: Mao Zedong ve Çin Komünist Partisinin (ÇKP) Kuruluşu ... 263

11.3.1. Çin Komünist Partisi’nin Kuruluşu ... 264

11.3.2. İkinci İç Savaş Dönemi ... 265

11.3.3. Kızıl Ordunun Uzun Seferi ... 266

11.3.4. Çin-Japon Savaşı ... 266

11.3.5. Çin Milliyetçi Parti ile Çin Komünist Partisi Arasındaki Anlaşmazlıklar ... 267

11.3.6. Çin Halk Cumhuriyeti’nin Kuruluşu ve İlk Dönemler ... 268

11.3.7. Çin’in Planlı Doğum Siyaseti ... 269

11.3.8. Çin Halk Cumhuriyeti’nin Uluslararası Düzeydeki Temasları ... 270

12. DOĞU TÜRKİSTAN UYGUR TARİHİ ... 279

12.1. Yakın Çağ Çin ve Doğu Türkistan İlişkileri: Uygur Türkleri ... 285

12.2. Çarlık Rusya’sının Türkistan Coğrafyasının Doğusundaki Faaliyetleri ... 286

12.3. XIX. Yüzyıl’da Uygurların Çin İstilasına Karşı Çıkarttıkları Bazı Önemli İsyanlar .... 286

12.4. Yakup Bey ve Kaşgar Devleti ... 288

12.5. Minguo Dönemi ve Doğu Türkistan (Sincan)’ın Eyalet Olma Süreci... 290

12.6. Doğu Türkistan İslam Cumhuriyetinin Kuruluşu ve Yıkılışı ... 292

12.7. Doğu Türkistan Cumhuriyeti... 293

12.8. Baytak-Boğda Olayı ... 294

12.9. Kızıl Çin’in Gelişi ve Sincan Eyaleti’nin Kuruluşu ... 295

12.9. Uygur Özerk Bölgesi ... 296

13. ÇİN KÜLTÜRÜ ... 308

13.1. Çin Kültürünün Oluşumu ... 314

13.2. Shang Sülalesi Döneminde Kültür ... 315

13.3. Chou Devleti’nde Kültür Hayatı... 317

13.3.1. Konfüçyüs ve Felsefesi ... 317

13.3.2. Lao-Tse ve Felsefesi (Taoizm) ... 320

13.3.3. Kanuncular ... 321

(8)

VI

14. ÇİN KÜLTÜRÜ (DEVAM) ... 332

14.1. Han Devleti Kültür Hayatı ... 338

14.2. Birinci Parçalanma Devri Kültür Hayatı ve Budizm’in Çin’de Gelişmesi... 339

14.3. T’ang ve Sung Devri Kültür Hayatı ... 341

14.4. Moğol ve Ming Devrinde Kültür Hayatı... 346

14.5. Mançu Devrinde Kültür Hayatı ... 349

(9)

VII

KISALTMALAR

MÖ: Milattan Önce MS: Milattan Sonra

(10)

VIII

YAZAR NOTU

Çin günümüzde küresel bir güç olarak dünya devletleri arasında önemli bir konumda bulunmaktadır. Tarih boyunca biz Türkler ile yoğun bir siyasi ve kültürel ilişki yaşayan Çinlilerin tarihini bir ayrıntılı bir şekilde olmasa da öğretmek bu dersin ana amacıdır. Sosyal Bilimler de bilgilerin akılda kalabilmesi bu bilgilerin sürekli tekrarı ile mümkün olmaktadır. Tekrar metodu en iyi metod olarak kabul edilmektedir. Sizlere tavsiyemiz bu metodu uygulamanızdır.

(11)

1

1. ÇİN’İN COĞRAFİ YAPISI VE ESKİ ÇAĞ TARİHİ

(12)

2

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

1.1. Coğrafi ve İdari Yapı 1.2. Eski Çağ Tarihi

1.3. Doğu Asya’nın En Önemli Tarih öncesi Kültürleri

(13)

3

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1) Çin’in coğrafi ve idari yapısı nasıldır?

2) Çin’in Eski Çağ tarihi arkeolojik verilere göre ne zamana dayanmaktadır? 3) Çin’de tarih öncesi dönemde yaşayan ilk kavimler ve oluşturdukları kültürler nelerdir?

(14)

4

Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde

edileceği veya geliştirileceği Çin’in coğrafi ve idari

yapısı

Çin’de tarihî süreç içinde önemli rol oynayan coğrafi unsurların ve bölgelerin kavranması

Çin’in Eski Çağ Tarihi Çin’de ilk insan, Taş devri ve Cilalı Taş devri

dönemlerine ait bilgiler edinilmesi

Çin’in tarih öncesi ilk kültürleri

Çin’de farklı etnik kavimler tarafından oluşturulan tarih öncesi kültürlerin öğrenilmesi Şansi’de tarih öncesi

dönemde kurulan ilk küçük devletler

Çin’de hakkında efsanevi bilgilere sahip olunan ilk devletler hakkında bilgi edinilmesi

(15)

5

Anahtar Kavramlar

 Kuzey Çin  Güney Çin  Huang-ho  Yang-tse  Pekin Adamı  Hsia Sülalesi

(16)

6

Giriş

Çin tarihine giriş için kavranması elzem olan coğrafi ve idari yapının tarihî süreç içinde incelendiği bu bölümde, ayrıca Çin’in Eski Çağ tarihi, tarih öncesi dönemden itibaren geçirilen evreler ve ilk tarihî hanedan olan Shang Sülalesi dönemine kadar yaşayan farklı etnik kavimlerin oluşturduğu kültürler ele alınmıştır. Son olarak hakkında efsanevi bilgilere sahip olduğumuz Şansi’de kurulan Shang öncesi küçük devletlerden kısaca bahsedilmiştir.

(17)

7

1.1. Coğrafi ve İdarî Yapı

Bugün coğrafi olarak dünyanın üçüncü en geniş topraklarına sahip olan Çin’in toprak genişliği tarih boyunca çok değişmiştir. Bu devlet bazen bütün Türkistan ve Moğolistan’ı ihtiva etmiş bazen de Sarı Irmak bölgesinde küçük bir devlet olarak kalmıştır. Bugün ise Çin doğuda Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, kuzeyde Moğolistan, kuzeybatıda Tacikistan, Kırgızistan ve Kazakistan Cumhuriyetleri, kuzeydoğuda Rusya Federasyonu, güneyde Vietnam, Laos ve Myanmar, batıda Pakistan ve Afganistan, güneybatıda Hindistan, Nepal, Sikkim ve Bütan toprakları ile komşudur. Ülkenin doğusu Büyük Okyanus’un kenar denizlerinden olan Sarı Deniz, Doğu Çin Denizi ve Güney Çin Denizi ile sınırlıdır ve doğu ve güneydoğudaki denizler boyunca Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Japonya, Filipinler, Brunei, Malezya ve Endonezya yer almaktadır. Kara sınırı 22.800 kilometre, genişliği doğu-batı doğrultusunda 5000, kuzey-güney doğrultusunda ise 5500 kilometreyi bulmaktadır. 9.571.300 kilometrekarelik yüzölçümü ile yeryüzünün alan bakımından Rusya ve Kanada’dan sonra üçüncü, 1.339.724.852 (2011 sayımına göre) nüfusu ile de en kalabalık ülkesidir.

Genellikle asıl Çin denilen bölge, kuzeyde Çin Seddi ile çevrilen, batıda Kansu Eyaletini sınırları içerisine alıp Türkistan’ı dışarıda bırakan 18 eyalet bölgesidir. Aslında 18 eyalet veya İç Çin olarak adlandırılan terim, Mançu Sülalesi döneminde Çin’in çekirdek bölgesini işgal edilen yeni bölgelerden ayırdetmek için Batılılar tarafından kullanılan tabirdir. Bugün bu bölgede aynı dili konuşan (birbirlerinden çok farklı lehçeler bulunduğu hâlde), aynı yazıyı yazan aynı kültüre sahip olan ve son 7 yüzyıl çoğunlukla aynı siyasi idare tarafından yönetilen bir halk yaşamaktadır. Ancak şunu da belirtelim ki eskiden bu bölgede Çinlilerden başka; bugün hâlâ bakiyeleri mevcut olan başka kavimler de yaşamışlardır. Bu yüzdendir ki MÖ 2000’li yıllarda bugünkü anlamda “Çinli’’olmamış, sadece, zamanla birbirleriyle karışarak bir birlik meydana getiren birçok kabileler ve boylar yer almışlardır. Bu yeni birlik birbirleriyle uyuşarak bir kültürel birlik ortaya koymuşlar ve “Çinli’’ adını almışlardır. Çinliler böylece çoğalmışlar ve nihayet “asıl Çin’in’’ bulunduğu bütün bölgeye, yani 18 eyalete yayılmışlardır. Günümüzde Çin Halk Cumhuriyeti tarafından yönetilen Çin, 22 eyalet (Anhui, Fuijan, Gansu, Guangdong, Guizhou, Hainan, Hebei, Heilongjiang, Henan, Hubei, Hunan, Jiangsu, Jiangxi, Jilin, Liaoning, Qinghai, Shaanxi –Şensi-, Shandong, Shanxi –Şansi-, Sichuan–Şansi-, Yunnan–Şansi-, Zhejinang)–Şansi-, 5 özerk bölge (Sincan Uygur Özerk Bölgesi–Şansi-, İç Moğolistan–Şansi-, Tibet, Guangxi ve Müslümanların –Hui- yaşadığı Ningxia), 4 doğrudan yönetilen belediye (Pekin, Şangay, Tientsin ve Chongqing) ile 2 özel idari bölge (Hong Kong ve Makao)dan oluşur. Çin Halk Cumhuriyeti, hiçbir zaman kontrolü altına alamadığı Tayvan'ı 23. eyaleti olarak görmüştür. Tayvan adası ve Pescadores’den oluşan Tayvan Eyaleti’ni Çin Cumhuriyeti yönetmektedir.

(18)

8 Harita 1:Günümüzde Çin’in İdari Bölgeleri (tr.wikipedia.org)

Tarihî süreçte Çin’i coğrafi olarak ikiye ayırabiliriz: Kuzey ve Güney Çin. Bu sınıflandırmaya paralel olarak Çin’in coğrafi yapısı ile bu yapının belirlediği yaşam biçimi ve etnik kavimlere göre yapılmış diğer bir sınıflandırması ise İç ve Dış Çin’dir. Ming hanedanı dönemi (1368-1644) dâhil olmak üzere İç Çin, tarihî Çin imparatorluğunun çekirdeğini oluşturan, Han Çinlilerinin yerleştiği alçak tarım bölgesidir. Dış Çin ise seyrek nüfuslu, Türk, Moğol ve Tibet gibi farklı etnik kavimlerin yaşadıkları, yüksek ve hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı coğrafi bölgedir. Dış Çin’in neredeyse hepsi günümüzde özerk bölgeler hâline gelmiştir. Mançu döneminde birleştirilen bu iki bölge, Kuzey ve Güney Çin sınıflandırması altında da incelenebilir. Ancak kuzeyde bulunan Mançurya bölgesi, son iki yüzyılda gelen Han göçmenleri ve ormanlık alanların tarım alanlarına dönüştürülmesi ile daha ziyade İç Çin bölgesine dâhil olmuştur. Tarihî süreç içinde güneydeki Çinlilerin kuzeydeki kavimlerle mücadelelerinden sıklıkla bahsedileceği için aşağıda Kuzey ve Güney Çin sınıflandırması tercih edilmiştir.

(19)

9 Harita 2: Çin’in farklı dönemlerdeki sınırları gösteren Dış ve İç Çin Bölgeleri (Çin, İletişim Atlaslı Büyük Uygarlıklar Ans.)

(20)

10 Harita 3: Lös tabakalarıyla gösterilen Kuzey Çin ve Güney Çin (Çin, İletişim Atlaslı Büyük

(21)

11

1.1.1. Kuzey Çin

Kuzey Çin, Türklerin anavatanlarının coğrafyasının devamlılığını gösteren, Türklerin eski yurtlarından biri olması açısından Türk tarihi için büyük önem arz etmektedir. Kuzey ve Güney Çin arasındaki coğrafi sınır Türkistan’daki büyük K’un-lun Dağları’nın doğudaki devamı olan Qinling (Ch’in-ling-shan) Dağları ve Huai Nehri ile belirlenir. Qinling Dağları, aynı zamanda bir iklim sınırıdır. Dağın kuzeyindeki arazi, karakteri itibariyle bize Anadolu yaylasını hatırlatır. Küçük dağların üzerleri ve büyük dağların etekleri kalın bir “lös’’ tabakasıyla örtülüdür. Lös, ince bir toprak, yani çamurdur. Bu toprak ilkbaharda rüzgârlarla birlikte İç Moğolistan’dan gelir. Özellikle fırtınalar bu tozdan oldukça fazla getirirler. Lös çok verimli olduğundan tarlalar içinde bir nevi sunni gübre vazifesi görür ve bu durum, tarımın bu bölgede erken ortaya çıkışını açıklar. Ancak lösün kurumasıyla boşlukların oluşması ve bu boşluklara yağmur sularının dolması sebebiyle toprağın çökmesi, Kuzey Çin’in lös bölgesinde yol inşaatını güç kılmaktadır.

Kuzey Çin’de kara iklimi hüküm sürmektedir. Kışları genelde güneşli ve oldukça soğuk, yazları rüzgârlı ve sıcaktır. Temmuz-Ağustos’ta sıcaklık 40-42 dereceye kadar yükselerek kuvvetli ve sürekli yağmur yağar. Ülkenin içlerine doğru yağmurlar azalır ve bu bölgelerde sık sık kuraklık yaşanır.

Kuzeyin başlıca nehri Huang-ho (Altın Nehir veya Sarı Irmak)dur. Ona lös bölgesinden geçerken beraberinde pek çok erimiş lös getirdiği için Sarı Irmak adı verilmiştir. Bu lösün yığılması sebebiyle nehrin yatağı yükselip defalarca yer değiştirmiştir. Son büyük yatak değiştirme 1852’de olmuştur.

Kuzey Çin’de, ülke için önemli olan bir diğer sıradağ ise Mançurya’nın kuzeyinden güneye uzanan Ch’ang-pai-shan Dağı’nın devamı olan Batı Dağları’dır. Bu dağlar, Qinling’e temas edinceye kadar güneye uzanır. Bu iki sıradağın arasında, batıdan doğuya doğru akan Huang-ho sıkışıp kalır. Bu geçit, Çin’in en önemli ulaşım yollarından biridir. Bunun üzerinde milattan önce ve sonra Çin’in başkenti olan Lo-yang (bazen Ho-nan-fu da denmiştir) şehri bulunur.

Batı Dağları, Kuzey Çin’i iki kısma ayırır: Shandong (dağların doğusundaki bölge) ve Şansi (dağların batısındaki bölge). Shangdong doğuya doğru uzanan yarımadanın bulunduğu eyaletin adıdır. Eskiden Hunların yaşadıkları Şansi eyaletinin merkezi ise T’ai-yüan’dır; Fen Nehri buradan güneyden batıya akmaya başlar. Fen Nehrinin kıyıları, bir zamanlar, Çin’in en eski yüksek kültürlerinin merkezine ev sahipliği yapmıştır. Eyaletin en kuzeyinde, toprağın bozkır ve çöle dönüştüğü yerde, zaman zaman Türk Tabgaçları’nın hükümet merkezi olmuş olan Ta-t’ung (Da tunğ) Şehri bulunmaktadır.

Pekin’in etrafındaki bölge (kuzey başkenti Pekin, Moğollar döneminden son zamanlara kadar hemen hemen daima hükümet merkezi olmuştur) ile T’ienchin (Tientsin), önceden Hopei (Hebei) eyaletine ait iken doğrudan yönetilen belediye hâline getirilmişlerdir.

(22)

12 Çin’in en kuzey batısında Kansu eyaleti bulunmaktadır. Kansu, Çin’den Türkistan’a kadar uzanan ince, dar bir yerdedir; kuzeyde Gobi Çölü, güneyde ise Güney Tibet Dağları ile sınırlanmıştır. Çölle dağların arasındaki dar bölgede bulunduğundan hem ziraat hem de ulaşıma uygundur. Bu yol, Çin ile Batı Asya arasındaki büyük kervan yolunun başlangıcı olduğundan bölge Çin için daima stratejik ve iktisadi öneme sahip olmuştur. Ayrıca siyasi olarak da bu yol, Tibetliler ile Gobi’de yaşayan kavimleri (Türkler yahut Moğollar) birbirlerinden ayırdığından bunların Çin’e karşı ittifak etmelerine engel olmuştur. Doğu Kansu Eyaleti’ne bağlanan Şensi Eyaleti’nin doğu sınırı, kuzeyden güneye doğru akan San Irmak’tır. Eyaletin kuzeyindeki bozkırlar Çinlilerin, Türklerin ve Moğolların sahip olmak için savaştıkları, Hunların eski yurtlarından olan “Ordos Bölgesi” dir. Güneyde ise Sarı Irmağın bir kolu olan Wei Nehri vardır ve Wei, Çin’in en eski kültür merkezlerinden biri olup aynı adı taşıyan verimli bir ovadan geçmektedir. Aynı zamanda kervan yolu da Wei Nehri boyunca doğuya gitmektedir. Yine Wei’nin aşağı kolu üzerinde, Orta Çağ’larda pek çok defa uzun süre ile Çin’e başkentlik yapmış olan Ch’ang-an (Hsi-an-fu) şehri bulunmaktadır. Ch’ang-an da Lo-yang gibi transit ticaretin başlıca merkezi olmuştur.

Çin’in ikinci, dünyanın ise altıncı en önemli ve en büyük nehirleri arasında yer alan Sarı Irmağın uzunluğu 5.464 km olup Çin’in batısından Bohai Denizi’ne akmaktadır. Sarı Irmak “Çin medeniyetinin beşiği” olarak da adlandırılmaktadır. Zira havzası en eski Çin medeniyetlerinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Ancak aşağı bölgelerinde löslerin getirdiği çamurun tabanını doldurması sonucu sık sık seller yaşanmıştır. Mesela l870 yılında nehrin taşması sonucu 1 milyondan fazla kişi hayatını kaybetmiştir. Bu yüzden de nehre “Çin’in kaderi” adı verilmiştir.

Sarı Irmağın kuzey-güney istikametinden batı-doğu istikametine akmaya başladığı yerde Çin’in en önemli kalelerinden biri olan T’ung-kuan (Tongguan) kalesi yer almaktadır. Bu kale tarih boyunca büyük bir rol oynamış ve ona sahip olan başkenti zapt etmiştir. Sarı Irmak’ta gemiler T’ung-kuan’a kadar aşağıdan yukarı seyrüsefer edilebilir, daha yukarılarda ise yalnız nehir aşağı gidilebilir, yukarı gidilemez Ancak aşağıda da nehir yalnız altı düz gemilerin gitmesine elverişlidir, çünkü nehir beraberinde getirdiği balçık yüzünden birçok sığ yerler ve kum setler oluşturmuştur. Wei Nehri de altı düz gemilerin geçmesi için elverişlidir. Bu da bize başkent Ch’ang-an’ın, tıpkı daha doğuda bulunan başkent Lo-yang gibi, iaşesini gemilerle temin edebildiğini göstermektedir. Bu, Çin tarihinin oluşmasında çok etkili olmuştur. Pekin’in etrafındaki bu bölge, önemini arttırır arttırmaz ana nehrin kuzey kısmına “imparator kanalı’’ denilen bir kanalla bağlanmıştır.

Kuzey Çin’de Tientsin ve Tsing-tao (Ch’ing-tao; Shantung yarımadasının güney kıyısında)dan başka güvenli hemen hemen hiçbir liman yoktur. Bunlar, Çin’in Orta Çağ tarihinde de önemli bir rol oynamamışlardır; çünkü Doğu Çin Denizi’nin ve bilhassa Sarı Deniz’in korkunç fırtınalarına güvenilmemiştir. Eskiden Çin’de bütün suyolları nakliyatı nehirlerde yapılmıştır.

(23)

13

1.1.2. Güney Çin

Güney Çin’in iki büyük can damarı vardır: Kuzeyde Yang-tse Nehri ile güneydeki Hsi-ho (İnci) Nehri. Her iki nehir ve kolları üzerinde gemiler yukarılara kadar kolayca seyrüsefer edebilir. Tibet’ten gelen birçok dağ silsilesi doğudan Yang-tse ile Hsi-ho arasındaki bölgeye uzanır. Güneyin coğrafi yapısının karmaşıklığı halkın kullandığı lehçenin de farklılaşmasına sebep olmuştur. Bu yüzden de bir vadide oturan halkla başka bir vadide oturan halk aralarında güçlükle anlaşabilmektedirler.

Yang-tse, Uzun Irmak anlamına gelmekte ve Çin ile Asya’nın en uzun ırmağı özelliğini taşımaktadır. 6.300 kilometre ile dünyada uzunlukta üçüncü sırada yer almaktadır. Derinlik olarak da 152-182 m ile dünyanın en derin ırmağı özelliğine sahiptir. Irmak Tibet sınırındaki buzullarla kaplı dağlardan doğarak Çin’i baştanbaşa geçip Doğu Çin Denizine dökülür ve kolları ile en verimli bölgeleri kaplar. Yüzyıllar boyunca Çin’in en önemli bir ticaret ve ulaşım yolu olmuştur. Irmağın ağzında Çin’in en büyük şehri olan Şangay limanı vardır. Güney Çin’in verimliliğini sağlamakla birlikte Yang-tse Nehri yazın yağan şiddetli yağmurlar yüzünden taşar; mal ve can kaybına sebep olur.

Yang-tse Nehri’nin kuzeyinde, Qinling Dağları’nın güneyinde en uzak batıda Sih-ch’uan (Sichuan) Eyaleti vardır. Bu eyaleti çevreleyen dağların yüksek olması, eyaletin kendisini diğer Çin eyaletlerinden ayırmasına ve bağımsız bir devlet olarak yaşamasını sağlamıştır. Gıda ve maden bakımından da zengindir. Eyaletin doğu komşusu olan savaş başkenti Ch’ung-ch’ing (Chongqing) günümüzde doğrudan yönetilen bir belediye idaresine sahiptir. Doğuda bu eyalete Hupi (Hubei) eyaleti bağlanmaktadır. Eyaletin güney sınırını, göl-ler bölgesinden geçen Yang-tse teşkil etmektedir. Bu gölgöl-ler, Yang-tse’nın ilkbaharda Tibet’ten getirdiği suların biriktiği bir nevi su ambarıdır. Bu yüzden bu memleket çok verimlidir; aynı zamanda küçük kanallar ve nehirler şeklinde birçok ulaştırma yolları vücuda getirmektedir. Han Nehri’nin Yang-tse’ye döküldüğü yerde Han-k’ou, Han-yang ve Wu-ch’ang adlarında üç şehir bulunuyordu; günümüzde bu şehirler birleşerek Wu-han şehrini oluşturmuşlardır. Bu şehirler ulaşım açısından gayet elverişli bir yerde bulunduklarından büyük üretim merkezleri olmuşlar ve bu sayede Çin tarihi boyunca, birçok defalar bu bölgelere hükmeden devletlere başkentlik yapmışlardır. Bugün Hubei Eyaleti’nde yer alan Wu-han, İç Çin’in en büyük sanayi şehri olma özelliğini taşımaktadır.

Anhui ve sahilde yer alan Kiangsu (Jiangsu) eyaletleri Yang-tse’nın sularıyla beslenen göller ve küçük nehirlere sahiptirler. Bu bölge pirinç ziraatının başlıca iki merkezinden biridir. Güney Çin’de pirinç millî gıdadır, Kuzey Çin’de ise daha ziyade buğday ve darı ekilir. Pirinç ise ancak yüksek halk tabakasının yediği bir yiyecek olarak görülmektedir.

Yang-tse’nin ağzında küçük bir şehir olarak yer alan Şangay, Avrupalıların özellikle de İngilizlerin 19. yüzyıldaki yoğun yerleşimleri üzerine Çin’in en büyük ve en modern şehri olmuştur. Eskiden, deniz aşırı ticaret bir rol oynamadan önce daha içerilerde bulunan Su-chou (T’ai-hu-Gölü kenarında bulunur), Yang-chou ve Nanking (güney başkenti) şehirleri daha çok önemli idiler. Bu şehirler Kuzey ile Güney Çin arasındaki iç ticaretin başlıca büyük ticaret limanları olmuşlardır. Büyük pirinç nakliyatı, ipekliler ve güneyin bütün mahsulleri bu üç

(24)

14 şehirden geçmiştir. Su-chou, Çin’in en güzel şehirlerinden biridir ve “Doğunun Venedik’i” sayılmaktadır; çünkü içinden birçok kanallar geçmektedir. Marco Polo bu şehri eserinde kesin olarak tasvir etmiştir. Nanking çeşitli zamanlar boyunca Çin’e başkentlik yapmıştır.

Yang-tse’nin güneyinde yer alan eyaletler ise tamamen dağlıktır ve güç aşılabilen geçitleri vardır. Başlıca ulaşım yollarından uzak bulunduklarından Çin’in geri kalmış eyaletleridirler; aynı zamanda yerlilerin en uzun zaman kaldıkları ve kısmen bugüne kadar tutunabildikleri bir bölgedir. Yine en uzak batıda, Doğu Himalaya’dan güneye doğru kıvrılan ve dağların engeller teşkil ettikleri dağ zincirinin ortasında yer alan Yünnan Eyaleti bulunmaktadır. Bu eyaletin başkenti 2000 metre yükseklikteki bir yaylanın üzerinde ve bir gölün kenarında bulunan K’un-ming (eski ismiyle Yün-nan-fu) şehridir. Eyalet bilhassa wolfram (tungsten), kalay, altın, bakır ve gümüş cevherleri bakımından zengindir. Hunan Eyaleti’nin içinden geçen Huang Nehri çok önemli bir ulaşım yoludur. Yine doğuda, büyük bir göl ve birçok nehirleriyle Kiangsi (Jiangxi) Eyaleti bulunmaktadır. Bu yüzden bu bölge zaman zaman güney sahili ile kuzey arasındaki ticaret için bir geçit teşkil etmiştir.

1500 yılından itibaren Avrupa ile temaslar başladığında Batılı tüccarların yerleştikleri 2-3 büyük şehir dışında, sahil bölgelerinin halkı fakir kalmıştır. Hangchou koyunda başkenti Hang-chou (Hangzhu) olan Chekiang (Zhejiang) Eyaleti bulunmaktadır. Günümüzde başkent Pekin nasıl büyük bir ovanın kuzey köşesinde bulunuyorsa, Hang-chou da güney köşesinde bulunmaktadır; burası sadece büyük bir ticaret merkezi değil, aynı zamanda büyük pirinç istihsal eden bölgenin de merkezidir. Bunun güneyinde başkenti ve limanı Fu-chou (Fuzhou) ve Orta Çağ’larda meşhur limanları Ch’üan-chou (Arap kaynaklarında Zayton denir) ve Amoy olan Fukien (Fujian) Eyaleti bulunmaktadır. Chekiang ve Fukien’in, tarih bakımından, kaderi çoğunlukla aynı olmuştur. Başkente karşı uzun zaman bağımsızlığını müdafaa edebilen küçük devletlerin mevcudiyetleri pek nadir değildir. Bilhassa Fukien çok dağlıktır ve karadan çok güç zapt edilebilir.

Güney Çin’in bir diğer önemli nehri olan Hsi-ho (İnci Nehir)’nun nehir bölgesinde iki eyalet bulunmaktadır. Biri kaynak bölgesinde Kuang-hsi (Guangxi Zhuang), diğeri de nehrin ağız bölgesindeki Kuang-tung (Guangdong)’dur. Nehrin hemen ağzında Kwang-chou (Kanton) bulunmaktadır; bu şehir aynı zamanda Orta Çağ’ların başlangıcından beri Çin’in en önemli ticaret şehirlerinden biri olmuş ve Kuang-tung Eyaleti’ne de başkentlik yapmıştır. Nehrin denize döküldüğü yerde, koyun iki tarafında, karşı karşıya bir zamanlar iki Avrupa sömürgesi olan günümüzde ise özel idari bölge olan Hongkong ve Makao bulunmaktadır; her iki şehir de, Avrupalıların iskân etmeleriyle meydana gelmişler, ancak tarihî açıdan bir rol oynamamışlardır. Kanton, Hsi-ho’nun ağzında bulunduğundan, nehir bölgesinde gerçekleşen bütün üretimin sevk edildiği büyük ticaret limanı olmasını sağlamıştır. Kanton ayrıca yabancıların Hindistan’da yahut Batı Asya’da ilk ulaştıkları ve mallarını boşalttıkları, karşılığında da Çin mallarını ve bilhassa ipeklileri yükledikleri bir Çin limanı olma özelliğini kazanmıştır. Avrupalılar sayesinde önem kazanan bir diğer liman ise Fukien Eyaletinin sınırına yakın Swatow limanıdır.

(25)

15 Çin’in en güney eyaleti olan Kuang-hsi, doğrudan doğruya nehirle sınırlanan kara parçası hariç, az gelişmiştir. Burada özellikle kıymetli odunlar (Teak-tahtası ve başkaları) üretilmektedir. Eyaletin uzak kısımlarında bugün bile hâlâ pek çok Çinli olmayan insanlar yaşamaktadırlar.

Sahilin tam karşısında Çinliler, yerliler ve çok erken zamanlarda göç etmiş Müslümanlar ile meskûn, odun üretim bölgesi olan büyük Hainan Adası bulunmaktadır. En son yıllar müstesna, tarihî bakımdan hiçbir rol oynamamıştır. Daha doğuda bulunan ve “Tayvan” olarak bilinen Formoza Adası, Japonlar tarafından gasp edilinceye kadar, uzun zaman, Çinlilere aitti. Daha kuzeyde ise Liu-ch’iu Adaları (modern Japonca telaffuzu: Okinawa) vardır. Bütün bu adalar, ancak yeniçağlarda yabancı düşmanlarla girişilen çatışmalar sonucunda önem kazanmışlar, Çin tarihinde önemli bir rol oynamamışlardır.

1.2. Eski Çağ Tarihi

Çin’in tarih öncesi dönemini 1) Taş Devri; 2) Cilalı Taş Devri şeklinde ikiye ayırabiliriz.

Doğu Asya’da ilk insan buluntuları, Pekin’in güneyindeki mağaralarda bulunan Sinanthropos Pekinensis, yani Pekin Adamı’na aittir. Pekin Adamı’nın bir insan olduğu fakat tip itibariyle bugünkü insandan çok farklı olduğu düşünülmektedir. Bu tipin Cava’da bulunan Pithekan-thropos ile yakın akraba olan insan ırkının ayrı bir kolunu teşkil ettiği kabul edilmektedir. Bu insandan sonraki insan ırklarının nasıl meydana geldiği bugün bile henüz aydınlanamamıştır. Ancak antropologlar Pekin Adamı’nın özellikle Moğol ırklarında görülen bazı hususiyetleri taşıdığını iddia etmektedirler. Pekin Adamı’nın gayet basit aletler kullanan, ateş yakabilen avcı olduğu tahmin edilmektedir. Pekin Adamı soyunun orada ne kadar zaman yaşadığı henüz belli değildir, ilk izleri MÖ 1 milyon yılına kadar gitmektedir; en parlak devri de MÖ 500.000 yılıdır.

1.2.1. İlk Taş Devri

Bugün çorak bir bozkır özelliğine bürünen Ordos Bölgesi eskiden insanların yaşamalarına elverişli küçük nehirler ve göllerle dolu idi. Burada pek çok hayvan, özellikle de filler, su aygırları, zamanla kaybolmuş geyik ve sığır cinsleri ile tapirler yaşamakta idiler. Yaklaşık MÖ 50.000 yıllarında bu göllerin kenarlarında bir insan ırktan, birçok taş ve pek az kemikli aletler zamanımıza kadar ulaşmıştır. Bu aletler, tip itibariyle, Kabataş devrine ait olan Avrupa’daki Mousterien tipi, biraz da Aurignacien veya Magdelenien tipi ile mukayese edilmişlerdir. Ancak bu aletler, Avrupa’da bulunanlarla tamamen aynı özelliklere sahip olmayıp kendilerine has bir karaktere sahiptirler. Günümüze kadar bu döneme ait tam bir kemik bakiyesi bulunmadığı için bu kültürü taşıyan insanların nasıl göründükleri tespit edilememiştir. Rüzgârın lösü süpürmesi taş aletlerin hepsinin toprağın yüzüne çıkarak bulunmalarını sağlamıştır. Bu Taş Devri Kültürü galiba uzun süre devam etmiş ve yalnız Kuzey Çin’de değil Moğolistan ve Mançurya’ya da yayılmıştır. Taş devrinin her yerde aynı zamanda son bulduğu da kabul edilmektedir.

(26)

16 Arkeolojik verilere göre, Mançurya’da ve Doğu Moğolistan’da henüz taş aletlerin bulunduğu sırada Batı Moğolistan ve Kuzey Çin’de maden biliniyor ve kullanılıyordu. Ancak yine de günümüze kadar Batı ve Güney Çin’de Kabataş Devrine ait aletlerin bulunmamış olması da önemlidir. Herhâlde bu bölgelerde taş kültürü yerine tahta veya daha doğrusu bugün bile Hindiçin’in iptidai kabilelerinde bulunan bambu kültürünün mevcut olduğunu kabul etmek gerekir. Orada bütün aletler bambudan yapılmıştır ve bunları bugüne kadar muhafaza etmek tabii mümkün olmamıştır.

Aşağı-yukarı MÖ 25.000’de Kuzey Çin’de Pekin’in güneyindeki mağaralarda yeni bir insan ırkına ait kemikler bulunmuştur ve bunların bugün Kuzey Japonya’da oturan ve Moğol olmayan Ainulara ait olabilecekleri düşünülmektedir. Bu insanların aletleri teknik bakımdan daha gelişmiş olsa da Kabataş Devri’nde yaşamışlardır. Bu halk sonradan tekrar kaybolmuş ve bakiyeleri Kuzey Kore’de açılmış mezarlarda bulunmuştur. Türkistan’da Moğol olmayan birçok kabilenin içerisinde bu İlk-Ainuların eridiği kabul edilmektedir.

1.2.2. Cilalı Taş Devri

MÖ 4000’den itibaren arkeolojik bulgulara göre Doğu Asya’nın değişik bölgelerinde bulunan neolitik aletler arasında hiçbir birlik yoktur. Kendilerine has bir hayat tarzı ortaya koyan çeşitli kültürler vardır. Bunların arasında Çin’in kuzey batısında hem hayvan besleyen hem de ziraatle meşgul olan bir kültür dikkati çekmektedir. Bu kültür dört köşeli ve bir tarafı keskin bir balta kullanmasıyla diğer kültürlerden ayrılmaktadır. Bu kültürü yaşayan halkın doğusunda güneye kadar uzanan coğrafyada silindir baltalar kullanan başka bir kültüre sahip insanlar vardı. Bu sırada özellikle güney ve sahil bölgesinde, Kore ve Japonya sahillerine kadar uzanan kültürde omuz baltaları bulunmakta idi. Bu üç kültürün her biri, ilk önceleri birbirlerinden bağımsız olmuşlar, ancak daha sonra dört köşe balta yavaş yavaş Batı Çin’den güneye geçerken omuz baltası kültürü Hindistan’ın doğusuna kadar yayılmıştır. Bu omuz baltası kültürünü taşıyanlara, dil araştırıcıları, “Austroasiat” adını vermişlerdir. Bunlar Avustralya halkının esasını teşkil etmişlerdir. Bunların ayrıca Hindistan’ın Munda, Hindiçin’in Monkhmer kabileleri ile Endonezya ve bilhassa Malezya’da bakiyeleri kalmıştır. Bu kabilelerin hepsi daha sonra Güney Çin’den göç etmişlerdir. Silindir balta kültürünü taşıyanlar Malezya’daki Papua kabileleridir; bunlar galiba diğerlerinden çok daha önce Güney Çin’den ayrılmışlardır. Her iki grup da eski Japon kültürüne çok etki etmiştir. Kuzeybatı Çin’in dört köşeli balta kültürü de çok yayılmış, güneye gitmiş ve orada Ostronezya kabileleri (bunlardan Malayenler meydana gelmiştir), balta kültürünü oldukça fazla kullanarak bu kültürü Japonya’ya götürmüşlerdir. Böylece MÖ 4000 yıllarında bütün Doğu Asya’da ve Kabataş Devrinde henüz mevcut olduğu zannedilmeyen Japonya’daki çeşitli kültürlerde büyük bir karışma olmuştur.

1.3. Doğu Asya’nın En Önemli Tarih öncesi Kültürleri

Son yıllarda yapılan etnolojik ve arkeolojik araştırmalar sonucunda tahminen MÖ 2500‘li yıllardan itibaren Doğu-Asya’da yaşayan boy ve milletlere ait bilgilere ulaşılmıştır.

(27)

17 Bu bilgilere göre bu coğrafyada o dönemde kendi kendilerine gelişen birçok ayrı yerli kültürler tespit edilmiştir. Bu kültürler şunlardır:

1.3.1. İlk Tunguz Kültürü

Merkezi bugünkü Hopei, Shandong ve Güney Mançurya eyaletlerinde görülen bu kuzeydoğu kültürü, bugünkü Tunguzların ataları ile eski Sibirya kabileleri tarafından meydana getirilmiştir. Bu kültürü ortaya koyan insanların özellikle avcı oldukları ve az da olsa iptidai bir şekilde ziraatla meşgul oldukları düşünülmektedir. Ayrıca bazı esaslı şekiller ihtiva eden kaba ve kalın çanak çömlekler de yapmışlardır. Bu şekiller (örneğin; üçayaklı denilen şekil), sonraki Çin çanak-çömlekçiliğinde uzun zaman muhafaza edilmiştir Bu kültürün bir diğer en belirgin özelliği de domuz beslemek olmuştur.

1.3.2. İlk Moğol Kültürü (Kuzey Kültürü)

Tunguz kültürünün batısında, bugün bir Çin eyaleti olan Şensi ile İç Moğolistan’daki Jehol Eyaleti civarında bu kültürün izlerine rastlanmıştır. Bunlar başlangıçta avcı iken daha sonraları çoban-göçebe kültürüne dâhil olarak özellikle sığır yetiştirmişlerdir. Bu kültürü yaşayanlar ilk dönem Moğollarıdır. Antropolojik bakımdan Tunguzlar, Moğol ırkına mensupturlar.

1.3.3. İlk Türk Kültürü (Kuzey-Batı Kültürü)

İlk Tunguz ve Moğol kültürünü meydana getirenlerin batısında bulunan ve kuzeybatı kültürünü meydana getirenlerin sonraki Türklerin ataları olduklarına şüphe yoktur. Kuzeybatı kültürü de menşei bakımından bir avcı kültürüdür ve sonradan çoban kültürüne dönüşmüştür. Ayrıca azımsanmayacak bir ziraat kültürüne de (özellikle buğday ve darı) sahip olmuştur. En önemli hayvanı ise attır. Çin kaynaklarından öğrendiğimize göre, bu kültürün merkezi bu-günkü Şensi ve Kansu Eyaletleri’dir ve bu kültürü yaşatanlar, özellikle yüksek düzlük yerlerde oturmuşlardır. Bu kültürü oluşturan Türklerin ataları MÖ 3. bin yılın ortalarında bu bölgede yaşamışlardır. Ancak buradan Türklerin ilk vatanlarının Çin eyaletleri olan Şensi ve Kansu olduğu iddiasına gidilmemelidir. Buraları ancak ilk Türklere ait bölgenin yalnız bir parçası olabilirler. Maalesef bu döneme ait Çin kaynakları, Türk bölgesinin merkezini kesin olarak tespit etmeye imkân vermemektedirler.

1.3.4. İlk Tibet Kültürü

Batıda, bugünkü Sichuan Eyaleti ile Kansu ve Şensi Eyaletleri’nin bütün dağınık bölgelerinde yine ayrı bir kültür olarak günümüzdeki Tibet kabilelerinin ataları yaşamışlardır. Tibetliler özellikle koyun beslemişler ve koyunları için dağlık yerleri tercih etmişlerdir.

1.3.5. Liao Kültürü (Güney Kültürü)

Güneyde yaşanan kültürler arasında ilk sırada Liao Kültürü gelmektedir. Bu kültürü yaşatanlar yukarıda bahsettiğimiz Austroasiatlar’dır. Bunlar, hiçbir zaman yüksek bir kültür

(28)

18 ortaya koyamamışlar, iptidai avcılıktan çıkamamışlardır. Bunların daha doğusundaki Yao Kültürü’nde de erken dönem Austronez kültürü yaşanmıştır. Bu kültürü yaşatanlar dağlarda yaşamışlar ve kısmen toplayıcı ve avcı, kısmen de gayet basit ziraatle uğraşmışlardır. Bu iki kültür de daha sonraları güneyin son büyük kültürü olan Tai kültürü ile karışmışlardır.

1.3.6. Tai Kültürü (Güney Kültürü)

Tai Kültürünün esası ziraat kültürüne dayanmaktadır. Ancak ziraat, çok iptidai bir şekil olan yakma suretiyle yapılmıştır. Bu çeşit ziraatte dağların yamaçlarındaki ağaçlarla çalılar yakılır ve elde edilen küle çeşitli bitkiler bilhassa da kökünde yumru bulunanlar ekilmiştir. Bu yüzdendir ki halkı çok sulak vadilerde yaşamış ve pirinç ekmiştir. Pirinç böylece büyük bir ihtimalle Güney Çin’den Hindistan’a, oradan da Batı ve Güney Asya’ya gitmiştir. Bu kültürü meydana getirenler bugünkü Siyamlıların (Taylandlılar) büyük bir kısmı ile yine günümüzdeki Çinlilerin en önemli atalarıdırlar. Yao ile Tai kültürlerinin karışmasından güney-doğu Çin’de Yüeh kültürü meydana gelmiştir ve bu kültür ikinci bir ilk-Austronez kültürünü oluşturmuştur. Bu kültür yüksek bir gemici kültürüdür. Yüenlerin gemicileri sadece Güney Çin ile Hindiçin’in bütün sahillerinde değil, Japonya ve Kore (Kora)de de sömürge kurmuşlardır. Diğer taraftan Hindiçin’e göç eden Yüenler zamanla Hollanda Adaları’na yerleşerek Malayenler’i meydana getirmişlerdir. Yine bu kültür sonraları Endonezya’nın büyük bir kısmına yayılarak yukarıda bahsettiğimiz dört köşeli balta kültürü tipine örnek olmuştur.

Özetle söyleyebiliriz ki MÖ 3. bin yıllarında bugünkü Çin’in kuzeyinde birçok kültür yaşamış ve bunların genel özellikleri hayvan beslemek olmuştur. Bunların arasından özellikle Türkler hepsinden kuvvetli olmuş ve daha sonraki gelişmelerde çok önemli roller oynamışlardır.

Güneyde ise daha ziyade zirai kültürler yaşamışlar ve bunların arasından Tai kültürü en kuvvetlisi olmuştur. Bu kültürde tıpkı Türk kültürü gibi ilerideki gelişmelerde çok önemli roller üstlenmiştir.

Yukarıda verdiğimiz hem kuzey hem de güneyde yaşatılan kültürler birbirleriyle iç içe girmişlerdir. Arkeolojik verilere göre bu iç içe girme MÖ 2000’de haklarında daha fazla bilgilere sahip olduğumuz birkaç yeni kültürün meydana gelmesine de sebep olmuştur ki bu kültürlerin en önemlileri batıda Yang-shao kültürü ile doğuda Lung-shan kültürüdür.

Yang-shao kültürü genellikle dağlık bölgelerde özellikle de Kuzeybatı Çin, İç Moğolistan, Mançurya (Orta-kuzey Çin) ile Çin’in en batısında yani Türkistan’da yaklaşık MÖ 2000’de görülmüştür. Bu kültürün bulunduğu bölgelerde önce Tibet, daha sonraları Türk ve Tai kültürü unsurları birbirleriyle karışmışlardır. Bu kültürün en önemli özelliği çok güzel çanak-çömlek yapmasıdır. Bu çanak-çömlekler kırmızı, beyaz ve siyah renklere boyanmışlar ve bazen de üzerlerine hayali resimler çizilmiştir.

Lung-shan kültürü ise yine MÖ 2000-1600’lerde Huang-ho’nun deltasına yerleşen Tai, Yao ve Tunguzlar tarafından ortaya konulmuştur. Bu kültür bulunduğu yerin adı ile anılmıştır.

(29)

19 Bu kültür ziraatçi bir kültürdür ve iskân bakımından eski Anadolu yerlilerine benzemektedir. Höyükler üzerine otururlar ve çamur ile kerpiçten ev yaparlardı. Köylerinin etrafını duvarlarla düşmanları olan Yao ve Türk–Moğol kavimlerinden korumak için çevirirlerdi. Özelikle Türkler ve Moğollar ile girişilen hem düşmanca hem de dostça ilişkiler zamanla yeni bir kültürün ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Shang adını alan bu kültür, Doğu Asya’da MÖ 1500 ile 1050 yılları arasında yaşayan ilk yüksek kültür olma özelliğini taşımaktadır. Nitekim bu kültür Doğu Asya’da ilk devleti kurmuştur ve bu devleti kuranların Türkler oldukları düşünülmektedir.

1.4. Şansi’de Tarih öncesi Dönemde Kurulan İlk Küçük Devletler

Yang-shao ve Lung-Shan kültürleri dışında, özellikle kültürlerin temas ettikleri Şansi ve Doğu Honan’da bulunan ve sonraki Çin rivayetlerinde aktarılan küçük kültürler de mevcut idi. Yarı efsanevi birer kral olan Yao ve Shun’un her ikisinin de sırasıyla Güney Şansi ve Doğu Honan’da küçük birer şehir devletine sahip olduğu düşünülmektedir. Bunlar birbirleriyle savaşmışlar ve büyük bir ihtimalle Yao ortadan kaldırılmıştır.

Bunun dışında Çin kaynaklarında adı geçen devletlerden biri, Hsia sülalesi tarafından Güney Şansi’de kurulduğu tahmin edilen devlettir. Hsia sülalesi muhtemelen iktidarda MÖ 1800-1500 yılları arasında kalmıştır. Bu kültürde yeni bir kültür unsuru olan ilk tunç görülmüştür. Hsia sülalesinin kurulmasının sebebinin tunç’un ithali olduğu da ileri sürülmektedir.

Çin’de ise tunç’un izlerine ilk önce Yang-shao kültürünün orta tabakalarında, yani yaklaşık MÖ 1800 yıllarında rastlanmakta ve MÖ 1400’de çok fazla yayıldığı görülmektedir. En eski silahların şekilleri Sibirya’daki silahların şekillerine benzediklerinden mitolojik ve arkeolojik bazı delillerin hepsi tuncun Çin’e kuzeyden geldiğini ve Çin’de teşekkül etmediğini göstermektedirler. Bronz, Türk boyları vasıtasıyla (veya Türk efsanelerinde geçtiği gibi münferit madenci kabileler tarafından) Doğu Asya’ya getirilmiştir. Orada ilk zamanlara ait silahların şekilleri muhafaza edilmiştir. Fakat MÖ 1450 yıllarında görülen bronz kaplar, Asya’nın başka yerlerinde yapılanlardan tamamen farklıdırlar; bunlarda güney (galiba Tai kültürü) tezyinatı görülmektedir ki bu tezyinat tahta kaplar ile kabaktan yapılan kaplar üzerine yapılmışlardır. Daha sonra bronza tatbik edilmiştir. Buradan da anlaşılacağı üzere bronz dökme sanatı ilk önce Türk boyları tarafından ithal edildiği Kuzey Çin’den, kendilerine has bir bronz sanayisinin teşekkül ettiği Doğu ve Güney Çin’e yayılmıştır. Zaten Kuzey Çin’de az bakır ve kalayın olması ve Güney Çin’de bunlardan bol miktarda bulunup kolay elde edilmesi çok erken zamanlarda güneyden kuzeye tunç götürülmesine sebep olmuştur.

(30)

20

Uygulamalar

1) Çin’de tarihî süreç içinde öne çıkan yerleşimleri buna yol açan coğrafi ve beşerî unsurlara dayanarak belirtiniz.

(31)

21

Uygulama Soruları

1) Çin’in tarihî gelişiminde Kuzey Çin ve Güney Çin’de coğrafya nasıl bir rol oynamıştır?

2) Çin’in tarihî gelişiminde Kuzey Çin ve Güney Çin’de ortaya çıkan etnik kavimler, kültürleri ve bu kültürlerin en belirgin özellikleri nelerdir?

(32)

22

Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti

Bugün coğrafi olarak dünyanın üçüncü en geniş topraklarına sahip olan Çin’in toprak genişliği tarih boyunca çok değişmiştir. Bu devlet bazen bütün Türkistan ve Moğolistan’ı ihtiva etmiş bazen de Sarı Irmak bölgesinde küçük bir devlet olarak kalmıştır. Günümüzde dünyanın yüzölçümü açısından üçüncü, 1.339.724.852 (2011 sayımına göre) nüfusu ile de en kalabalık ülkesidir. Çin Halk Cumhuriyeti tarafından yönetilen Çin, 22 eyalet, 5 özerk bölge, 4 belediye ve 2 özel idari bölgeden oluşmaktadır.

Tarihî süreçte Çin coğrafi olarak Kuzey ve Güney Çin veya (Dış ve İç Çin) olarak ikiye ayrılmıştır. Kuzey Çin, Türklerin anavatanlarının coğrafyasının devamlılığını gösteren, Türklerin eski yurtlarından biri olması açısından Türk tarihi için büyük önem arz etmektedir. Kuzey ve Güney Çin arasındaki coğrafi sınır Türkistan’daki büyük K’un-lun Dağları’nın doğudaki devamı olan Qinling (Ch’in-ling-shan) Dağları ve Huai Nehri ile belirlenir. Kuzey Çin’de tarımı mümkün kılabilen, ancak yol yapımını zorlaştıran bir tür ince toprak olan kalın bir “lös’’ tabakasıyla örtülü olmasıdır. Kuzey Çin’de kara iklimi hüküm sürmektedir. Kışları genelde güneşli ve oldukça soğuk, yazları rüzgârlı ve sıcaktır. Ülkenin içlerine doğru yağmurlar azalır ve bu bölgelerde sık sık kuraklık yaşanır. Kuzeyin başlıca nehri Huang-ho (Altın Nehir veya Sarı Irmak)dur. Kuzey Çin’in diğer önemli coğrafi unsurları Batı Dağları, Sarı Irmak’ın kolları olan Wei ve Fen Nehirleri’dir. Kuzey Çin’de Hunların yaşadıkları yurtlarından olan Şansi, Kansu ve kuzeyinde Ordos Bölgesi bulunan Şensi Eyaletleri tarihî açıdan önemli yerlerdir. Yine Kuzey Çin’de uzun yıllar Çin’e başkentlik etmiş Lo-yang (Ho-nan-fu), Ch’ang-an (Hsi-an-fu), Pekin gibi önemli merkezler yer almaktadır. Kuzey Çin’de buğday ve darı ekilir.

Güney Çin’in iki büyük can damarı vardır: Kuzeyde Yang-tse Nehri ile güneydeki Hsi-ho (İnci) Nehri. Güneyin coğrafi yapısının karmaşıklığı halkın kullandığı lehçenin de farklılaşmasına sebep olmuştur. Çin ile Asya’nın en uzun ırmağı özelliğini taşıyan Yang-tse, yüzyıllar boyunca Çin’in en önemli bir ticaret ve ulaşım yolu olmuştur. Güney Çin’de önceleri Çin tarihinde başkentlik etmiş önemli merkezler; Han Nehri’nin Yang-tse’ye döküldüğü yerde bulunan Han-k’ou, Han-yang ve Wu-ch’ang adlarında üç şehir (günümüzde İç Çin’in en büyük sanayi şehri olan Wu-han şehrini oluştururlar) ve güney başkenti olarak tanınan Nanking (Nankin)’dir. Çin’de denizaşırı ticaretin ve Avrupalıların yerleşmelerinin başlamasıyla Şangay, Kwang-chou (Kanton) gibi liman şehirleri önem kazanmıştır. Güney Çin’de pirinç millî gıdadır. En önemli pirinç merkezleri Anhui ve Kiangsu (Jiangsu) Eyaletleri’dir. Önceleri Çin’e bağlı olan adalar (özellikle Tayvan olarak bilinen Formoza Adası) ve Hong Kong, Makao gibi liman şehirleri XX. yüzyılda Japonya ve Avrupa ile yapılan savaşlarda önemli rol oynamıştır. Çin Halk Cumhuriyeti, hâlen Çin Cumhuriyeti tarafından yönetilen Tayvan’ı 23. Eyaleti olarak görmektedir.

Çin’in tarih öncesi dönemi Taş Devri ve Cilalı Taş Devri olarak ikiye ayrılır. Doğu Asya’da ilk insan buluntuları, Pekin’in güneyindeki mağaralarda bulunan Pekin Adamı’na aittir. Bazı Mongoloid özellikler taşıyan Pekin Adamı’nın izleri MÖ 1 milyon yılına kadar gitmektedir. Taş Devri kültürü, Moğolistan ve Mançurya’ya yayıldığı düşünülen Kuzey Çin (özellikle Ordos Bölgesi)de MÖ 50.000’e giden Kabataş Devri’ne ait taş ve kemik aletlerle

(33)

23 tespit edilmiştir. Arkeolojik verilere göre, Mançurya’da ve Doğu Moğolistan’da henüz taş aletlerin bulunduğu sırada Batı Moğolistan ve Kuzey Çin’de maden biliniyor ve kullanılıyordu. Batı ve Güney Çin’de Kabataş Devri’ne ait aletlerin bulunmaması, aletlerin burada tahta veya bambudan yapılmış ve korunamamış olması sebebiyle açıklanmaktadır. Cilalı Taş Devri’nde ise Çin’in farklı bölgelerinde dört köşeli balta, silindir balta, omuz baltası gibi farklı aletler kullanılmaktaydı.

Doğu Asya’nın en önemli tarih öncesi kültürleri; kuzeydoğuda, merkezi bugünkü Hopei, Shandong ve Güney Mançurya eyaletlerinde görülen İlk Tunguz Kültürü, kuzeyde Şensi ile İç Moğolistan’daki Jehol Eyaleti civarında görülen İlk Moğol Kültürü, kuzeybatıda, merkezi bugünkü Şensi ve Kansu Eyaletleri olan İlk Türk Kültürü, batıda Sichuan Eyaleti ile Kansu ve Şensi Eyaletleri’nin bütün dağınık bölgelerinde yine ayrı bir kültür olarak görülen İlk Tibet Kültürü ve güneyde yaşayan Liao ve Tai Kültürleri’dir. MÖ 2000’de bu kültürlerin birbirine karışmasıyla en önemlileri batıda Yang-shao Kültürü ile doğuda Lung-shan Kültürü olmak üzere yeni kültürler meydana gelmiştir. Bu kültürler dışında, özellikle kültürlerin temas ettikleri Şansi ve Doğu Honan’da bulunan ve sonraki Çin rivayetlerinde aktarılan küçük kültürler de bulunmaktadır. Yarı efsanevi birer kral olan Yao ve Shun’un her ikisinin de sırasıyla Güney Şansi ve Doğu Honan’da küçük birer şehir devletine sahip olduğu düşünülmektedir. Bunun dışında Çin kaynaklarında adı geçen devletlerden biri, Hsia sülalesi (MÖ 1800-1500) muhtemelen tarafından Güney Şansi’de kurulduğu tahmin edilen devlettir. Çin’de MÖ 1800 yıllarında görülen ve MÖ 1400’de yaygınlaşan tunç ile bronzun kuzeydeki Türklerden geldiği bilinmektedir.

(34)

24

Bölüm Soruları

1) Shan-tung Eyaletinde bulunan hangi dağlar bizim mukaddes kabul ettiğimiz dağların adıdır? a) T’ai- shan b) Po-teng-li c) Hoa-yan d) Shansi e) Huang-ho

2) Hangisi Yang-tse eyaletinin çoğu zaman Çin’den bağımsız kendini idare etmesinin sebeplerinden değildir?

a) Etrafındaki dağların yüksekliklerinin fazla olmaması b) Müdafaasının kolay olması

c) Maden bakımından zengin olması d) Yeteri kadar yiyecek temin edebilmesi e) Silah üretebilmesi

3) Yang-tse’de bulunan hangi şehir eskiden beri Avrupalıların ilgisini çektiği için Çin’in en modern şehri olmuştur?

a) Tibet b) Pekin c) Shangai d) Nanking e) Yang-chou

4) Çin’in en güneyinde bulunan Kuang-hsi hangisi konusunda önemli bir istihsal bölgesidir?

a) Maden b) Tarım c) Silah

(35)

25

d) Odun

e) Yün

5) Çin’in tarihten önceki dönemleri kaç gruba ayrılır? a) 4

b) 3 c) 2 d) 5 e) 1

6) Hangisi Doğu Asya’nın prehistorik kültürlerinden biri değildir? a) İlk Tunguz Kültürü

b) İlk Moğol Kültürü c) Liao Kültürü d) İlk Türk Kültürü e) Tibet Kültürü

7) Başlıca bölgeleri Kansu ve Shensi Eyaletleri olan ve atı en önemli hayvan olarak gören prehistorik kültür hangisidir?

a) İlk Moğol Kültürü b) İlk Türk Kültürü c) İlk Tunguz Kültürü d) Liao Kültürü e) İlk Tibet Kültürü

(36)

26 8) Aşağıdaki devletlerden hangisi bugün coğrafi olarak dünyanın üçüncü en geniş topraklarına sahip olan Çin’in komşularından biri değildir?

a) Japonya b) Rusya c) Kazakistan d) Pakistan e) Özbekistan

9) Çin 9.571.300 kilometrekarelik yüzölçümü ile yeryüzünün alan bakımından dünyanın kaçıncı büyük ülkesidir?

a) Birinci b) Dördüncü c) Üçüncü d) İkinci e) Yedinci

10) Kuzey Çin bölgesindeki küçük dağların üzerleri ile büyük dağların eteklerinde gördüğümüz “lös’’ nedir?

a) İnce bir toprak yani çamur b) Kar c) Killi Toprak d) Göl e) Su Birikintisi

Cevaplar

1) a, 2) e, 3) c, 4) e, 5) c, 6) e, 7) b, 8) e, 9) c, 10) a

(37)

27

2. ÇİN’DE KURULAN İLK HANEDANLAR (SÜLALELER)

(38)

28

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

2.1. Çin’de Kurulan Hanedanlara Genel Bakış 2.2. Shang Sülalesi (MÖ 1450-1050)

2.3. Chou Sülalesi (MÖ 1050-247) 2.4. Ch’in Sülalesi (MÖ 249-207)

(39)

29

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1) Miladdan önceki dönemde Çin’deki yönetim şekli nasıldır?

2) Miladdan önceki dönemde Çin’in yönetici zümreleri ve halkın etnik kimlikleri nasıldır?

3) Miladdan önceki dönemde Çin’i yöneten hanedanların etnik yapısı yaşam biçimi ve kültür hayatını nasıl etkilemiştir?

(40)

30

Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde

edileceği veya

geliştirileceği Çin hanedanları (sülaleler) Çin’i yöneten hanedanlar

ve birlik ile parçalanma dönemleri hakkında ilk bilgileri edinmek

2.10. Bölümlerde işlenen Çin hanedanlarının karşılaştırılmalı olarak incelenmesi

Shang Devleti Çin’in ilk hanedanlığı olan Shang Devleti’nin kuruluş, gelişme ve çöküş

dönemleri hakkında genel bilgi edinmek

2.10. Bölümlerde işlenen Çin hanedanlarının karşılaştırılmalı olarak incelenmesi

Chou Devleti Çin’in ilk Türk kökenli hanedanlık olan Chou Devleti’nin kuruluş, gelişme ve çöküş

dönemleri hakkında genel bilgi edinmek

2.10. Bölümlerde işlenen Çin hanedanlarının karşılaştırılmalı olarak incelenmesi

Ch’in Devleti Kısa ömürlü olmakla birlikte Çin’in tümüne tek başına hâkim olan ilk sülale olan Ch’in Devleti’nin kuruluş, gelişme ve çöküş

dönemleri hakkında genel bilgi edinmek

2.10. Bölümlerde işlenen Çin hanedanlarının karşılaştırılmalı olarak incelenmesi

(41)

31

Anahtar Kavramlar

 Çin  Hanedan  Sülale  Shang  Chou  Ch’in  Hun  Wu-wang  Shih-huang-ti  T’ouman

(42)

32

Giriş

Bu bölümde öncelikle Çin’de kurulan hanedanlara genel bakış ile bunun alt bölümünde Çin’de parçalanma ve birlik dönemlerinin hangi hanedan dönemlerine rastladığından bahsedilmiştir. Ardından içinde Çinli olmayan etnik kavimlerin, özellikle Türklerin oluşumunda yer aldıkları, hatta kurucu olduğu ilk iki büyük hanedan olan Shang ve Chou Hanedanları dönemi incelenmiştir.

(43)

33

2.1. Çin’de Kurulan Hanedanlara Genel Bakış

Çin’in uzun tarihi boyunca yirmiden fazla resmî (tarihçiler tarafından meşru sayılan sülale) ve daha fazla da gayriresmî sülale görmüştür. Bunların arasında “üç devlet”, “onaltı devlet”, “beş sülale” ve “on devlet” dönemleri yaşanmıştır. İmparatorluk üç birlik çağı, iki de bölünme çağı yaşamıştır. Bu arada siyasal güçten yoksun bilinmeyen sülalelerin birbirini izlediği kargaşa dönemleri de son derece önemlidir. Zira bireyler üstünde devlet baskısı azaldığı için kültür ilerlemelerinin çoğu söz konusu dönemlerde gerçekleşmiştir. Uzun bir yetkicilik geleneğine (nüfusun belli ilkeler çerçevesinde düzenlenmesi ve ekonominin denetlenmesi) dayanan “Çin (Ch’in) Krallığı”, Çin’i birleştirmeyi başaran krallıktır ama imparatorluk düzeninin başlangıcından çok feodal düzenin bitiş noktası olarak düşünülmelidir. Han’ların yarattıkları siyasi model (memurlar sınıfı, imparator ailesi ve devlet yüksek görevlileri arasındaki denge) ise, daha sonraki sülaleler için değişmez bir örnek sayılmıştır. Bununla birlikte, T’ang ve Sung İmparatorluklarının başlıca özellikleri yaygın bir yönetime dayanan hükümetin, olgunluğu ve karmaşıklığıdır. Bu model öylesine başarılı olmuştur ki o dönemde Japonya ve Kore tarafından da benimsenmiştir. T’ang sülalesinin sona ermesi ile Çin’i yalnızca kâğıt üstünde yönetmenin imkânsızlığı ortaya çıkmış, Çinliler aradıkları çözümü silâhların ve otoritenin gücünü getiren Moğol sülalesinde bulmuşlardır. Bunu unutmayan Ming ve Qing sülaleleri, bürokrasi kuruluşlarını devlet organlarının sıkı denetimi altına almışlar ve imparatorun ağırlığını daha fazla duyurmaya başlamışlardır. Son sülale olan Qing’in çöküşünün tek nedeni ise, yeni bir olgunun ortaya çıkmasıdır: Bu doğrudan doğruya refahtan kaynaklanan çok hızlı bir nüfus artışının sonucudur (XVIII. yüzyılın ikinci yarısında ülke nüfusu iki kat artmıştır).

(44)

34 Tablo 1: Han döneminden itibaren Çin’in birlik ve parçalanma dönemlerini gösteren

tablo (Çin, İletişim Atlaslı Büyük Uygarlıklar Ans.)

2.2. Shang Sülalesi (MÖ 1450-1050)

Çin tarihinde iktidarın genetik olarak ilk geçtiği hanedan Hsia Sülalesi kabul edilse de Shang Sülalesi hakkında bilinenler daha sağlam arkeolojik bulgulara dayanmaktadır. Kronolojik olarak Shang Sülalesi dönemi MÖ 1700’lerde başlatılıp 1122’lerde bitirilse de bu doğru bir kronoloji olarak kabul edilmez ve doğrusu MÖ 1450-1050 yılları arası olarak kabul görür. Bu sülale büyük bir kültüre sahip olmuşsa da Çin kültürüne ait bazı önemli unsurları eksik olduğundan (mesela sonradan Çinlilerde görülen baba egemenliği yerine anne egemenliği vardı) ona Çin kültüründen önceki kültür adı verilmiştir. Shang Devleti içerisinde Tunguz tesiri sezilse de esas itibarı ile Tai ve Yao kültürlerinden oluşmuştur.

(45)

35 Hem kendileri hem de selefleri ilk merkezî otoriteyi kurmuşlar ve tunç madenîni işlemişlerdir. Nitekim tunç MÖ 1400’lere gelindiğinde artık yaygın olarak silah ve süs eşyası yapımında kullanılmaya başlanmıştır. Shanglar’ın bir diğer önemli özellikleri Çin kültüründe öteden beri elzem olan ipeği geliştirerek yazıyı icat etmeleri olmuştur. Ancak dayanıksız Hint kamışına (bambu) yazıldıkları için kayıtlarının nerede ise tamamı kaybolmuştur. Tunç ve başka madenlere yazılı olanlardan günümüze ulaşanlar vardır. Bunlarda kelimeler, anlamlarına benzer resimlerle temsil edilmişlerdir.

Shang Devleti’nin merkezi, Kuzeydoğu Honan’da, Shansi Dağı’nın kenarında bulunuyor ve ovaya doğru yayılıyordu. Şehirlerini muhtemelen Sarı Nehir’in doğu yakasında kurmuşlardı; topraklar böylece şehir devletlerine bölünmüş ve bir şehirden diğerine geçebilen bir taht anlayışı ile yönetilmiştir. Bunların kültürleri hem zirai hem de bir şehir kültürü idi. Şehirler surlarla çevrilmiş ve bu surların ilk örnekleri yaklaşık 10 metre yükseklikte ve 20 metre genişliğinde olmuşlardır. Evler ister sıradan halkın oturduğu evler, ister kral sarayları olsun, kerpiçten veya sıkıştırılmış topraktan genellikle dört köşeli yapılmıştır. Bu şekil sonraki Çin evlerinde de görülmüştür. Şehirde tunç aletler bilhassa da kaplar dökülmüştür. Bronz silâhların şekilleri Sibirya’dakilere benzediği hâlde kapların şekilleri güneydekilere benzemektedir. Bronz dökme tekniği çok yüksek bir seviyeye ulaşmıştır.

Gündelik için bronz kaplardan ziyade toprak kaplar kullanmışlardır. Bazı fiyat raporlarında görüldüğü üzere bronz ve tunç birinci bin yılın ortalarında hâlâ çok pahalı olmuştur. Bir husus vardır ki bunu bilmeden Çin’in tarihî ve kültürel gelişmesi anlaşılamaz: Bu da Çin’in daima maden sıkıntısı çektiğidir. Bunun için Çin madenî sermaye olarak biriktirmiş ve böylece fiyatları yükseltmiştir. Fiyatlar yeteri miktarda yükselince, bunları yine piyasaya arz etmiş ve fiyatların yeniden düşmesini sağlamıştır. Daha sonraları madenî para mevcut olduğu zaman, bu enflâsyon ve develüasyon olarak karşımıza çıkmıştır. Madenî paranın hakikî kıymetiyle itibari kıymeti aynı olmuştur. Yani bir sikkede bulunan madenin kıymeti, itibari kıymeti kadardı. Bunun için de bronz kaplar eritmek suretiyle para yapılmıştır. Piyasada fazla para bulununca da paranın değeri düşmüştür. Bu sırada paradan madenî kaplar yapılmıştır. Böylece, yine para azalmış ve kıymeti artmıştır. O zaman da tekrar kaplar eritilerek para basılmıştır. Çin’de, bütün tarih boyunca, maden kıtlığından ve madenîn az üretilmesinden dolayı daima maden mevcudu ile maden kıymeti arasında önemli bir dalgalanma meydana gelmiştir. Bu yüzdendir ki bronz kaplar hiç bir zaman devamlı olarak kullanılmamıştır. Fakat topraktan yapılan kaplar her zaman var olmuşlardır. Bu de porselenin erken icat edilmesine sebep olmuştur. Porselen kap, metal kabın hem kalitesine sahip olmuş hem de daha ucuza mal olmuştur.

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi ipek kullanmışlardır. Çin’de ipekböcekçiliğinin icadı çok eskidir. İpekböcekçiliğinin Güney Çin’den geldiğine şüphe yoktur. Bulunan ipekli kumaş bakiyeleri, dokumacılık tekniğinde büyük bir gelişme yaşadıklarını göstermektedir. İpekten başka, kendir gibi nebati lifler de kullanmışlardır. Buna karşılık henüz bilmedikleri için yünlü kumaşları kullanmamışlardır.

Referensi

Dokumen terkait

Mukavemet cisimlerin (malzemenin) kesitlerinde meydana gelen iç kuvvetlerin elastik cisimlerin kesitlerinde nasıl dağıldıklarını, birim kesit alanına düşen kuvveti, yani

Aþaðýdaki tabloya göre örnekteki gibi sorular sorunuz ve bu sorularý cevaplayýnýz.. Aþaðýdaki sorularý kendinize

[r]

Alt sınır, üst sınır, sınıf değeri, sıklık ve göreli sıklık bilgilerinin oluşturduğu çizelgeye Sıklık Çizelgesi (Çizelge 1) ve Alt sınır, üst sınır; sınıf

Today the Turkic language is spoken by almost 220 million people and with the greatest number of speakers, forms the largest branch of the Altaic language family.. Brief H History

Ebû­Bekr’in­yerine­kardeşi­Özbek­atabeg­oldu.­Irak-ı­Acem­hâkimi­Ay-

Korozyonun elcktrokimyasal mekanizmasına bağlı olarak, iki ya da daha çok sayıda farklı malzemenin bir araya gelmesi bir korozif ortam içinde galvanik korozyonu teşvik

Bu sırrı sizlerle yavaş yavaş tüm EVRENSEL ve VAR OLUŞ bilgilerini verip buna bağlı olarak bu farklı duygu, düşünce ve inanış biçimlerinizi sorgulamaya