• Tidak ada hasil yang ditemukan

Abay Kunanbayev’in Oğlu Turağul 4 Kayım MUHAMEDHANOV

Dalam dokumen abay-simpozium.pdf (Halaman 35-41)

Akt. İbrahim İNAL

5

1940 yılından beri, Muhtar Avezov’un önderliğinde başlayan Abay’ın öğrencileri üzerine araştırma yapma meselesiyle uğraşanlardan biriyim.

Muhtar Avezov: “Abay’ın eserleri ve büyük şairin Kazak edebiyatı tarihindeki yeri anlatıldığında, Abay’ın yetiştirdiği öğrencilerden bahsetmeden olmaz.” diye yazmıştır.

Büyük yazar, bilge edebiyatçı, âlim Abay hakkındaki araştırma ilminin temelini atan Muhtar Ave- zov: “Abay’ın hayatını araştırıp yazılar yazma işi epeyce yol alsa da bitmiş değildir.” Muhtar’ın bu sözünden hareketle Abay öğrencilerinin araştırma konusu olarak değerlendirilmesi yapılması gereken bir çalışma olarak karşımıza çıkar.

Abay’ın şair öğrencileri hakkındaki sözlerimize Akılbay, Mağaviya ve Turağul’la yani oğullarıyla, kısacası şairin kendi çocuklarından başlarız.

Abay’ın ikinci eşi Aygerim’den doğan ilk çocuğu Turağul (Turaş)’dur. Turağul’un biyografisini hala tam olarak inceleyip yazan yoktur.

Turağul babası hakkındaki hatıralarını büyük bir anı kitabı olarak yazmış ve gelecek nesillere bırak- mıştır. Bu hatıraların epeyce kısaltılmış küçük bir nüshası, 1933-1940 yıllarında çıkan Abay külliyatında yayımlandı. Hatıraların tam olan el yazma nüshası korunmaktadır.

Biz, Turağul’un kesin doğum yılı hakkındaki bilgiyi adı geçen hatıra kitabının el yazma nüshasından buluyoruz. Turaş: “Ben babam 32 yaşındayken yani onun gençlik yıllarında doğdum.” diyor. Eğer böy- leyse 1877 yılında doğmuş olmalı. Bu hatıranın diğer bir bölümünde babası hakkında daha çok hatırda kalan bir anıya başlamadan önce “1889 yılında ben 14 yaşındaydım...” diye yazar. Eğer bu doğruysa o zaman 1875 yılında doğmuş olmalı. Elyazmalarında hata var. Elyazmasında “Ben babam 32 yaşında iken doğmuşum” şeklinde yazdığı bilgi hatalı olmalı. Doğrusu “1889 yılında ben 14 yaşındayken.....” şeklinde olmalı. Böyle dememizin sebebi Turağul dünyadan göçtüğünde yanında olan ve kendi eliyle son seferine yolcu eden, bugün sağ olan kızı, Meken (1911 yılında doğmuş): ‘Babam 59 yaşında öldü’ demektedir. O zaman Turağul’ın dünyaya geldiği kesin tarih 1875’tir.

Turaş küçüklükten itibaren babası Abay’ın elinde yetişmiştir. Onun en çok kendi terbiyesinde yeti- şen çocuğu Turaş’tır. Muhtar Avezov şöyle der: “Abay’ın hayatının en anlamlı yılları 1891’e kadarki dö- nemdir.” Genç bir öğrenciyken babasının okuttuğu Turaş da babası için bunları söyler. Abay’ın öğrencisi olup da medresedeki öğrenciler olarak başımızda hocalık yapan Şakerim de o dönemde yüreğimizdeki mal, mülk ve makam hevesini yok etme yönünde bizleri eğitti. O, her zaman özlem dolu sözlerle, hayal dolu anlatımlarla yeri geldikçe evinde ya da medresede bize sözünü dinletir ve büyük küçük hepimize ilmi konulardan bahseder, nasihatler verirdi (Kunanbayulı, 1933: 372).

Turağul çocuk yaşında zeki ve çok anlayışlı biriydi. Babasının kadrini, kıymetini daha küçücükken bilmiş; onun şairlik kuvvetini tanıyarak büyümüştü. Abay’ın en istekli ve yetenekli çocuklarından biriydi.

Muhtar Avezov, Abay’ın âşıklık hayatının en manalı ve en verimli yılının 1889 yılı olduğunu, o yıl

4 “Turağul Abayulı Qunanbayev” makalesi Türkiye Türkçesine aktarılmıştır.

5 Pamukkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü.fatihlireisbn@gmail.com

TÜRK DÜNYASININ BİLGESİ ABAY KUNANBAYOĞLU 8

yirmiden fazla şiir yazdığını özellikle belirtir. O yıl 14 yaşında olan Turaş, babasının kendine has karak- terini, ilham geldiği zamanki halini kesin hatlarıyla hatırlamış ve ustaca tasvir etmiştir.

1889 yılında ben 14 yaşındayken annem (Dildäni) anlatırdı. (K.M) Rayhan ablamı Nayman Se- rikbay oğlu Kudaybergen’e verip ev halkı gelin alayı ile gittiğinde evde sadece babamla ikimiz kalmışız.

Sonradan anladığım kadarıyla o yıl babamın ilimle aktif olarak uğraştığı yıl idi. Sabahtan akşama kadar Rusça kitaplar okuyor, ara sıra yastığı bağrına basıp önünde beyaz kâğıt elinde kalem feryat ederek şi- irler yazıyordu.” Turaş’a göre onun şiir yazdığındaki hali şöyleydi: “Musa’nın tek başına dağlara çıktığı gibi insanlardan uzaklaşıp nefes nefese kalarak, gözleri yaşaran bir insan gibi, işitilip işitilmediği belli olmayan feryatlar içinde fısıldayarak, bazen yazıp bazen duruyordu. Bu yüzden onun şiiri tekrar düzelti- lemeyecek, dokunulunca ahengi kaçacak bir şiirdi.”

Halk bilgeliği “Baba çocuğun eleştirmenidir.” der, hele de Abay gibi tenkitçi danışman bir babaysa bu durum daha da ileri safhadadır. O, Turaş gibi yetenekli, akıllı evladını, kendi şah damarı gibi yakından tanıyıp onun insancıl yönünü babalık yüreği ile sevinçle övmüştür. Turaş şöyle der. “Ben, onun tahminen yarım ayda yazdığı bu şiirleri ezberleyip, söylediği sözleri bıkmadan dinlemiş olsam gerek. Benim bu halime sevinip, yol- cular geldiğinde onlara beni: ‘Bu adam olur, benim sözümü anlayıp bıkmadan dinliyor.’ ” diye överdi.

Ben, babamın ağzından çıkan her sözü, adam olma maksadıyla peygamberin ağzından çıkıyormuş- çasına inanarak dinledim. Babam da beni “adam olayım” diye o yıl, idarecimiz olan Hacı Şakerim ile hakikat üzerine tartıştığı bilinçli öğrencilerinin arasına kattı”.

Turağul, Abay’ın en sevdiği çocuklarından biri olması yanında büyük bir üstat, halk aşığı, edebiyat- taki geleneği elinde tutan bilinçli öğrencilerden biriydi.

Avezov, Abay’ın sadece kendi öğüdü ile kanaat etmesini istemediği yetenekli genç öğrencilerinin, duygularını geliştirmek amacıyla 1889 yılında musiki eğitimi için Köken’deki (bugünkü Semey eyaleti Jañasemey kazası. Q. M.) kemancı Mukay’ı köyüne getirttiğini söyler. Abay’ın bu terbiyesi sayesinde ço- cuk yaşında sanata yönelen Turaş, dombıra, keman gibi müzikal aletleri iyi kullanırdı, usta bir müzisyen olan annesine çekmiş, sanatçı da olmuştu.

Genç Turaş’ın şairlik kuvvetini sezen babası “Turaş git, bir şiir yaz gel” deyip oğluna şairlik hüne- rini öğretmek istermiş. O zaman Turaş’ın yazdığı şiir şöyledir:

Alladan men qapa bop tilegen kün, Jım-jırt bolıp salbırap ketedi tün.

Juldızdar jıpılıqtap, ay sup-sur bop, Beri de tıñdap kaptı şığarmay ün.

Muñımdı aytıp edim sözben sındap, Dünye jım-jırt bolıp turdı tıñdap.

Jel kürsinip söylese suvsıl kağıp, Şöpter basın izeydi şın-şın şındap.

Kalğandar jelden surar sözimdi ukpay, Bult qasın tüyedi jılay-sıqtay.

Tik qaravğa meni ayap şıday almay.

Kün bultqa kep tığıldı qayta şıqpay.

Allahtan üzüntü ile dilediğim gün Sessizleşip savrulup gider gece Yıldızlar göz kırpıp, ay buğulanıp Hepsi de dinliyormuş ses çıkarmadan Derdimi söylemiştim sözle süsleyip Dünya sessizce kaldı, dinledi Yel ah çekerek konuşsa fısıldayarak Çöpler başlarını sallar hışırdayarak Kalanlar rüzgâra sorar sözümü anlamadan Bulutlar kaş çatar ağlaya sızlaya

Dim dik bakar bana hiç acımadan Güneş bulutlara saklandı hiç çıkmadan.

Bu Kazak halkının eski geleneğe dayalı olarak yazılmış bir şiiri değildi. Bu, babası Abay’ın başlat- tığı edebiyat yolunda yazılmış, genç bir şairin kaleminden doğmuş, üstelik derin mecazî anlamı olan bir şiirdi. İnsanın üzüntüye kapılıp kederli bir zamanında nazik duyguları tasvir ederek söylediği lirik sırlar.

Şair doğayı canlıymış gibi görür, onun türlü manzarasıyla hüzünlenip dertleşir. Bunlar Abay’a ka- darki Kazak şiirinde olmayan şairlik sanatındaki yenilikler, Turaş’ın şairlik gücünü de açıkça gösteren şiirlerdir.

Turaş’ın gençlik ve sevgi konusunda yazdığı şiirlerden, günümüze kadar gelen iki üç şiiri vardır.

Onun 1895 yılında, abisi Abdirahim (Äbiş) Almatı’da hastalandığında yazdığı iki şiiri var. Birinci şiiri:

Rahatı köñilimniñ, Abiş ağatay, Allağa mālim şığar bizdiñ de jay.

Künde Alladan tileymin janın surap, Bizdi duvşar kıldın dep künge osınday,

Gönlümün huzuru, Abiş ağacığım

Bizim durumumuzda, Allaha malum olmalı Her gün Allahtan diliyorum canını bağışlasın Bizi duçar ettin her gün bu derde

Bu tür sözlerle başlayan bu şiir mektup türünde yazılan bir dilek şiiridir.

İkincisi, Äbiş’ten gelen mektupları okuduğu zaman gönül durumunu, duygularını tasvir ettiği şiiri- dir. Diğeri ise Äbiş’in mektubunu okuduğu zaman babası Abay’ın nasıl göründüğünü mısralarında tasvir ettiği şiiridir.

Bastapqı hattı körip qaldık şoşıp, Sonğı hattan jaqsılıq turdıq tosıp.

Jürektiñ şoşınğanın, lüp etkenin, Kayta oñalğan kızıkka kettik qosıp.

Öñge ün, tıñdap qappın hattıñ sözin, Hat oqığan ağamda6 eki közim.

Hat bitken son, ağamdı abaylasam, Köz jasavrap, surlanğan kördim jüzin.

İlk mektubu görüp şaşırıp kaldık Son mektuptan iyilikler bekledik Yüreğinin korkusunu titreyerek Tekrar artan bir meraka eklendik

Ses yok, dinleyip kaldım mektubun sözünü Gözüm mektup okuyan ağamda

Mektup bitince ağama dikkat ettim Gözü yaşlı, sarmış gördüm yüzünü Bu şiiri yazdığında (1895) Turaş 20 yaşında idi.

29 yaşına girdiğinde Turaş ağır bir kaygı yaşadı. 1904 yılının Mayıs ayında değerli akının abisi Mağaviya 34 yaşında öldü.

Mağaviya öldükten sonra babası Abay da hastalanıp kırk gün yatak döşek yattı, 23 Haziran 1904 yılında dünyadan göçtü. Turaş, büyük abisi şair Akılbay ile babasının kırkını vermek için Semey’e gitti.

Abay’ın kırkı verildiği gün, henüz 43 yaşında olan Akılbay, ansızın öldü.

Böylece, 1904 yılında üç dört ay içinde, babası Abay ve abisinden ayrılan Turaş yeri doldurulmaz derin bir üzüntüye kapıldı.

O, abisi Kakitay Iskakul ile birlikte babasının ölümünden hemen sonra onun edebî mirasını toplayıp yayına hazırlamaya başladı. Önce Abay’ın şiirleri ve biyografisi hakkındaki bilgileri topladı, bunları daha önceden tanıdığı Alihan Bökeyhanov’a emanet etti. Alihan, Rusça: “Abay (ibragam) Kunanbayev (nekro- log7)” adlı makalesini, (1905)’te “Semipalatinskiy listok8” gazetesinde (1905, No 250-252) ve 1907 yılın- da “Rus coğrafya cemiyeti Semipalatinsk alt bölümü notları (3. Baskı, 1907)” adlı kitapta yayımlandı.

A. Bökeyhanov, makalesinin sonunda “Abay’ın özel eserleri ve Puşkin(Evgeniye ve Onegina)’den çevirdiği bölümü, Lermontov ve Kirilov’dan çevirdiği aktarmaları oğlu Turağul tarafından toplandı ve bu aktarmalar ile eserleri Semipalatinskim’in alt bölümü olan Rus İmparatorluğu Coğrafyası” derneğinde A.H. Bökeyhanov tarafından yayınlandı” der.9 Ama A. Bökeyhanov bunları söylediğinde Abay külliyatı henüz yayınlanmamıştı. Turağul ile Kakitay’ın, Abay’ın şiirlerini derleyip basıma hazırladığı külliyatın, 1909 yılında Petersburg’ta basıldığı malumdur.

Turağul bu yıllarda Alihan Bökeyhanov ile daha sonra da Mirjakıp Duvlatov ve Ahmet Baytursunov ile tanışıp kısa sürede onlarla sırdaş ve dost oldu.

1917 yılında Alaş Partisi kurulduğunda Turağul, Alaş partisinin Semey vilayet komitesi üyesi oldu.

6 Ağamda derken abisi Abay’ı kasteder.

7 Bir ölü hakkında yazılan yazı.

8 Semey gazetesi sayfası.

9 “Оргиниальные сочинения Абай и его переводы из Пушкина (отрывок из Евгения Онегина), Лермонтова и Крылова собраны его сыном Турагулом и в непродолжительном времени будут изданы Семипалатинским Подотделом императорского Русского географического общества под редакцией А.Н. Букейханова”.

TÜRK DÜNYASININ BİLGESİ ABAY KUNANBAYOĞLU 10

Bu konuda “Kazak Gazetesi”in 2 Aralık 1917’deki 253. sayısında yayınlanan haberi verelim:

Alaş Partisi”: Semey’de “Alaş” partisinin açıldığı haberini yazmıştık. “Sarıarka”nın son sayı- sında bu konuda bir makale yayınlandı. “Alaş” partisinin Semey’de geçici bölge heyeti açıldı. Heyete katılan kişiler: Alimhan Ermekulı, Rayımjan Marsekulı, İmam Alibekulı, Ahmetjan Qozıbağarulı, Turağul Qunanbayulı, Halel Ğabbasulı, Sıdıq Düysembiyulı, Alihan Bökeyhanulı, Muvstaqım Maldıbayulı, Ani- yar Moldabayulı, Biyahmet Särsenulı ve bunlardan başka yönetici bir kişinin oturması için yer düzen- lendi. Heyetin başkanı Halel Ğabbasulı arkadaşı Ahmetjan Qozıbağarulı, sekreteri Sıdıq Düysembiyulı, muhasebecisi Aniyar Moldabayulı, kıymetli başkanı Alihan Bökeyhanulı”.

Bu bilgi vasıtasıyla Turağul’un siyasî ve sosyal hizmetleri, fikri yönü, çalıştığı merkez ve bağlantılı olduğu insanlar açıkça görülmektedir.

1922’de Semey’de Alihan Bökeyhanov ile Mirjakıp Duvlatov tutuklandığında Turağul da cezaevine atıldı. Dört ay sonra cezaevinden çıktı. Bunda sonra kimseyle görüşmedi, Akşokı’daki evine dönüp yazı yazmakla meşgul oldu. Tercüme işi ile uğraştı. Maksim Gorki’nin “Çelkaş” isimli hikâyesini Kazak Türkçesine tercüme etti. Çevirisi 1925 yılında “Tañ” mecmuasında yayımlandı. Nevorov’un “Yaşamak İstiyorum” adlı eserini “Ben Hayata Susadım” diye isimlendirilerek (biz olsak “ömür süresim geldi” adını verirdik) bastırdı. Rus dilinden başka kitaplar da çevirdi.

Bu yıllarda yazdığı en önemli eseri babası Abay hakkındaki hatıralarından oluşan hikâyesidir. Abay araştırmaları konusunda Turağul’un bu eserinin tarihî önemi büyüktür. Turağul çocukluğundan itibaren babasının yanında terbiye almıştır, onun sevgili evladır. Doğal yeteneklere sahip, akıllı, düşünceli, uyanık ve sezgili, hayal kuran bir adam olduğu için, oğlu, büyük şair, denizler kadar derin bilgi sahibi ve büyük deha sahibi olan babası Abay’ın yazdıklarına kendine has karakterini ve davranışlarını, her dönemdeki gönül halini ve duygularını kattığını biliyordu. Onu doğru şekilde kavrayabiliyor, Abay şiirlerinin yazıl- ma tarihini ve onun sözlerini nasıl ve ne amaçla kullandığını da iyi biliyordu. Ayrıca babası hakkında gör- düklerini ve bildiklerini gerçeklerden uzaklaşmadan kaleme aldı. Bu sebeple onun bu eseri hiçbir zaman önemini kaybetmeyen tarihi bir eserdir.

Muhtar’ın yazdığı Abay biyografisinde, bahsettiğimiz eserin payı oldukça önemlidir.

Abay külliyatının tam olarak yayımlanmasında Turağul’un çok emeği geçtiğini söylemek gerekir.

Muhtar Avezov’un Turağul hakkında fikrine yer verirsek: “… Abay’ın bugün hayatta olan kardeşi ve çocukları arasında şair hakkında, Turağul’dan çok bilgi veren hiç kimse yoktur. Turaş, 1889 yılından itibaren daima babasının yanında eğitim aldığı için şairin her bir şiirinin ne zaman, kime ithaf edilerek yazıldığı, hangi sebepten kaleme alındığı hakkında bilgiler vermesi yanında hatırladığı andan itibaren babasının başından geçenleri, karakterini, tavır ve davranışlarını tanıtan bilgileri başkalarından daha fazla kaleme aldı.Turaş, babası hakkındaki hatıralarını farklı eserler şeklinde kaleme aldı. O, oradaki bilgilerin hepsi Abay’ın hayat hikâyesi anlatılırken gerekli düzenlemelerle verilmiştir, demek mümkün- dür.” (Kunanbayulı, 1933: 386) der.

Bundan sonraki yıllarda Turağul hakkında gerçekleri söylemek konusunda Muhtar’ın fırsatı olmadı.

***

1927 yılının yazında Turağul da tutuklandı ve 1928 yılı baharına kadar hapiste yattı. Cezaevinden çıktıktan sonra Çimkent’e sürgün edildi.

Bundan sonraki hayatı azap ve kaygı içinde geçti. Hiç kimse ona iş vermedi, yazdıkları yayımlan- madı.

Abay ve Aygerim’den doğan ilk çocuk Turağul ondan sonraki çocuğu Mekayil (Mekeş) en küçükleri de Izkayıl idi. Turağul sürüldüğünde memleketinde iki kardeşi kaldı. Izkayıl 1931 yılında 70 adam ile birlikte cezaevine atıldı, sonra öldürüldü. Bu anılanların içinde Orazbay’ın oğlu Medev (Turağul’un dü- nürü), Medev’in oğlu Saniyaz (Turağul’un Akış (Aqıliya) adlı kızının kocası), Mävkil (Medev’in büyük oğlu ) da vardı. 1931 yılında Şakerim de öldürüldü. Sürgüne gönderildiğinde Turağul’un başına kara bu- lutlar gibi kaygılar çöktü, üzüntüden ciğerleri yandı. Bu seferki, bir yıl önce çektiği eziyetten daha zordu.

Turağul’un Sakıpjamal adlı eşinden olan Cebrail (Jebeş) isimli sevgili evladı, Semey’de Rus ortao-

kulunu bitirip Tomsk Enstitüsü’nde okur. Tobıktı’nın başarılı bir öğrencisi olarak 1928 yılında gazetede

Turaş gittikten sonra, Jebeş’i de kalmasın” adıyla bir makale yazdığı için okuldan kovulur. Sonrasında Jebeş babasının ardından Çimkent’e gelir, oradan da Taşkent’e geçer. 1930 yılında öğrenciyken hastala- nır, hastaneye kaldırılır. Jebeş’in hastalandığını duyan Turağul, Taşkent’e gider, Muhtar’ın evinde kalır.

O dönemde Daniyal Kakitayulı Iskakov da Taşkent’te oturuyordu. Jebeş’in iyileştiğini gördükten sonra Muhtar ile Daniyal, Jebeş’i hastaneden çıkarır, bir otele yerleştirirler. Aynı gün Muhtar ile Daniyal tu- tuklanıp cezaevine atılır. Birkaç gün sonra Jebeş ölür. Böylece Jebeş, Turağul’dan ölü olarak, Muhtar ise canlı olarak ayrılır. Turağul kan ağlar, derin kaygılarda boğulur.

Büyük usta, mükemmel ozan Jebeş, 26 yıl ömür sürmüştür. Muhtar, Jebeş’i ayrı bir sevgiyle sev- miştir.

Turağul’un Misa adlı eşinden doğan Zübayır, iki çocuğu ile 1933 yılında Kırgızistan’da ölür.

Turağul’un büyük çocuğu (1900) Akış (Aqaliya) 1 Haziran 1985 yılında bana yazdığı mektup ta ba- bası (çocukları Turağul’a “ağa” diyordu) hakkında şunları söylemiştir: “Mukan (Muhtar Avezov) ile Turaş ağam 1933 yılında karşılaştılar. O yıl merhum Akış, Mukan’ın evine gelir. Almatı’ya geldikten sonra İsa- yev’e (Oraz İsayev, Sovyet halk komitesi başkanı) dilekçe ile başvurup, “Çocuğum yok, çalışmama izin vermiyorlar. Çevirilerim yayımlanmadı, nasıl yaşayayım, ne yapmam gerek?” deyince İsayev: “Şimdi hiçbir şey diyemiyorum, sonra bakarız” der. Turaş ağam hakkında ne söyleyeyim… O, ömür boyu zorluk çekti. Mekeş ağadan kalan iki çocuğu var. Büyüğü Ğüzayır küçüğü Ğalişer. İkisi de savaştan dönmedi.

Izkayıl ağamızın da Toktaş diye çocuğu vardı, delikanlılık yaşlarında yenice şiirler yazmaya başladığı sı- ralarda askere gitti, savaşa gönderildi, dönmedi. Biz tükenip giden bir köy haline geldik.” der. Akış 1990 yılında 90 yaşında iken Almatı’da ölür.

Turağul’un babasını kendi elleriyle son yolculuğuna uğurlayan ve şu anda hayatta olan kızı Meken, 82 yaşında. Almatı’da yaşıyor. Meken şöyle anlatır: “Turaş ağam, annemiz Sakıpjamal, torunu Alpaş (Jebeş’in çocuğu) üçü de Çimkent’te kiralık bir dairede kaldı. 1934 yılında ağır hastalık yüzünden yatağa düştü. Bir gün ağamın hasta halde yattığını görünce dayanamayıp ağladım: “Sende mi öleceksin?” diye gidip sarıldım. O anda başını kaldırıp:

-“Senin bana ölme demen, bana beddua gibi. Ben senin yanında ölmek istiyorum. Yoksa beni ceza- evinde öldürecekler” dedi. Men şaşkınlıkla:

- Ne diyorsun ağa? dedim.

- Onu sonra anlarsın, dedi ve başka hiç bir şey söylemedi. Onun söylediklerini 37’li yıllarda birer birer hatırladım.

Meken ablamız şöyle anlatır: “Turaş ağam 6 Mart 1934 yılında 59 yaşında öldü. Çimkent şehir merkezinde bulunan Müslüman mezarlığına gömüldü. Sonra bu mezarlığın üstüne kimyevi bir fabrika kuruldu. Fabrika kurulduğunda Turaş Ağa’nın yakını, seveni kalmadığı için mezarı fabrikanın altında kaldı. O zamanlar biz Çimkent’ten ayrılıp başka bir yere taşınmış olmalıyız”.

Abay’ın sevdiği evladı, en son mirasçısı yetenekli şair ve yazar, kültür çalışmaları yapan Alaş’ın değerli yiğidi Turağul’un şu anda tarafımızdan bilinen hayat hikâyesi budur.

Turağul Abayulı Kunanbayev’in hayat hikâyesinin ise iyice incelenerek yazılması gerekir … KAYNAKÇA

Kunanbayulı Abay (1933). Tam Külliyatı, Kızılorda.

Abay’ın oğlu Turağul. A.M. Martova, 1945

Abay Mirasının İlk Araştırıcıları

1

Dalam dokumen abay-simpozium.pdf (Halaman 35-41)