• Tidak ada hasil yang ditemukan

Abay ve Millî Şiirin Yeni Kaynakları 1 Baltabay ABDİĞAZİULI 2

Dalam dokumen abay-simpozium.pdf (Halaman 143-155)

Cemile ARSLAN

3

Millî edebiyatımızın yakın geçmişine dikkatlice bakacak olursak, edebiyatın en üst zirvesi “Abay”

adıyla anılır. Büyük şairin yaşamı, 19. asrın ikinci yarısında yaşayan Kazak edebiyatının gelişim süreciyle aynı döneme denk gelir. Bu dönemde Kazak kültürü ve edebiyatını yükseltip geliştiren aydınlar arasında Abay’ın ve “Abay Şiiri”nin ayrı bir vardır.

Abay, birdenbire büyük bir şair olarak ortaya çıkmaz. Halkımızın eskiden beri gelen zengin folklo- runu, geleneksel şiirini, Batı ve Doğu klasik edebiyatlarını öğrenip örnek alan Abay, kendi dağarcığında topladığı bu hazineyi yeteneğiyle birleştirerek geliştirip, yeni örnekler verir. Kendine özgün nitelikleri olan bu sanatsal yöntemi geniş alanlara yayar. Millî edebiyatımızdaki özgünlüğün temeli olan ulu Abay’ın edebî geleneği bu şekilde oluşmuştur.

Edebiyatımızdaki “Gelenekçilik” ile “Çağdaşlık” kavramları, kendi aralarında uzvî bağlantısı olan iki ayrı dünyadır. İkisinin arasındaki temas çizgisi, belli bir tarihi çağ boyunca sadece belli bir zaman diliminde açıktır. Hayata bağlılık gösteren yenilik belirtileri, gösterişli idealist özelliklerle dile yerleşe- rek geleneğe dönüşmüştür. Yani bir dönemdeki yeni değişimler diğer dönem için gelenek olarak kabul edilmektedir. Bunun sebebi de edebiyattaki gelenek meselesinin asırlar boyunca topladığı halkın ruhanî hazinesi olarak tezahür etmesidir.

Gelenekçilik ve çağdaşlığın birbiriyle olan bağlantısı, eser üretiminin gelecekteki sanatlı ve eşsiz bir tarihle öne çıkmasıyla değil; insanoğlunun güzel düşünce kültürünün, büyüme yolundaki betimlemenin, estetik hazinesinin başlıca anahtarı olmasıyla tezahür etmiştir. Görkemli sanat düşüncesi ne zaman yeni sahalara atılsa, önce ruhani estetik cevherlerinin sırrını açığa çıkarmaya çalışır. Sanat âlemindeki gele- neğin devamlılığı sadece geçen çağın veya birbirlerine mutlak benzemeyen yönlerdeki sanat ustalarının arasında gelişerek, altta yatan altın güç olarak gelişmiştir.

Kazak Edebiyatında “Abay Geleneği” dendiğinde biz bunun geniş, hacimli, bol nefesli sanat ve estetiğinin olduğunu hatırlarız. Bu gelenek Kazak edebiyatının öne çıkan tarihinde hukukî bir devamlılık olarak, ruhunu zenginleştirerek gelen büyük bir nehir gibidir. Onu devam ettirenlerin başında zamanın sorumluluk üstlenen büyükleri boy gösterir. İşte bu şekilde sorumluluk isteyen işi ilk defa gerçekleştir- me mutluluğu, büyük şairin çevresinde toplanan yetenekli şairlere kısmet olmuştur. M. Mırzahmetov, Abay’ın edebî merkezini ortaya koyan öğrencilerin, Abay’ın yaşadığı muhiti ortaya koyması bakımından önemli olduğuna vurgu yapar ve bu çevrenin; Abay’ın sanat insanlarıyla doğrudan bağlantısını ve yaratı- cılığını, ilişkilerini açıklayan, geniş anlamıyla birçok kavramı içine alan bir çevre olduğunu söyler.

Abay’ın eserleri ve edebî muhiti ile ilgili olumlu bakış açısının yerleşmediği yerlerde çevresindeki halk âşığı olan öğrenciler hakkında birtakım tartışmalar olur. Burada da belli bir yasa var gibidir. Örnek alınan yazar yaratıcılığının veya onların tek tek eserlerinin çeşitli tarihi dönemlerde farklı yönlere doğru yol alması dünya edebiyatlarında da az rastlanmaz. Ünlü Shakespeare kendi çağında böyle bir durumu

1 “Abay jäne ulttıq poeziyadağı jaña arnalar” makalesi Türkiye Türkçesine aktarılmıştır.

2 Prof. Dr., Abay atındağı Qazaq ulttıq pedagogikalıq universiteti filologiya fakulteti.

3 Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları ABD Yüksek Lisans öğrencisi.

TÜRK DÜNYASININ BİLGESİ ABAY KUNANBAYOĞLU 116

yaşamıştır. İngiltere’de Klasisizmin hakîm olduğu dönemde birçok kavim ona ürkerek bakarken Roman- tizm akımının temsilcileri kendi döneminde onun eserlerini gerçek sanat eseri olarak kabul eder. Bunun gibi örnekler başka edebiyatların tarihlerinde de vardır.

Kazak Edebiyatında Abay geleneği çevresindeki tartışmaların sonunda “Abaydıñ Aqındıq Aynalası/

Abay’ın Şairlik Çevresi”, “Abaydıñ Şäkirtteri/Abay’ın Öğrencileri”, “Abaydıñ Aqındıq Mektebi/Abay’ın Şairlik Okulu” gibi kavramlar ortaya çıkar. Aslında bunların hepsi Abay’ın şairlik geleneğini destekler niteliktedir. Zira Abay’ın çevresindeki ve daha sonra yaşamış şairlerin bazıları Abay’ın yerleştirdiği bu geleneğin dışında kalmamışlartır. Kazak Edebiyatının tarihini araştıran I. Düysenbayev’in “Bir zamanlar Abay Okulu” adlı çalışmasında hareketli atışmalar mevcuttur. Buradan “Bugün biz ‘okul’ diye adlandı- ranların şartlı olarak kullandığı kavramı hatırlatmakla beraber, Abay öğrencilerinin hepsine sınır çiz- meden, onların eserlerini incelemek vasıtasıyla Abay araştırmaları ilminin dairesini genişleterek, içeriği zenginleştirmemiz gerekmektedir.” şeklinde bir bakış açısı oluşmuştur.

Abay geleneği çevresindeki tartışmaların en çelişkili dönemi, büyük şair ile birlikte öğrenip onun yolunu takip eden öğrenci şairlerin eserlerinin içeriğini açıklamak meselesi olmuştur. Her devirde farklı alanlardaki araştırmacılar buna çeşitli cevaplar vermişlerdir. Fikir anlaşmazlıklarından biri burada doğ- muştur. Asıl anlamıyla, Abay’dan sonraki edebiyat temsilcilerinin hepsinin Abay’dan öğrendiği, bu açı- dan düşünce, sanatsal içerik ve şekildeki yenilikleri yazılarında kullandığı, biçim ve içerik konusunda şiirlerini geliştirdiği bir gerçektir. G. Müsirepov’un dediği gibi: “Abay, edebiyat alanındaki çalışmalarıy- la Kazak halkının duygu ve bilincine, özellikle halk âşıklarının bilinç ve duygu dünyasına gelenekselliği kaybetmeden yenilikleri yerleştirmiştir.”

Abay’ın şairlik etkisini doğrudan hissedip, bunun eğitimini gören öğrencilerle ilgili meselede pek çok kişi görüş bildirmiştir. Bu konuyu M. Ävezov, S. Mukanov, E. Ismayılov, I. Düysenbayev, A. Nur- katov, K. Muhamethanov, Ä. Jiyrenşin gibi birçok âlim ele almıştır. Özellikle ellili yıllarda yazılan K.

Muhamethanov’un “Abay Töñiregindegi Aqındar/Abay Çevresindeki Şairler” adlı tezi bu alandaki bü- yük çalışmalardan biridir. Maalesef, Kazak Edebiyatının bu zamandaki çelişkili tartışmalarından dolayı yazarlık gücü apayrı olan Şäkerim ve Narmanbet gibi yetenekli şairler hakkındaki araştırmalar, bu teze girmemiştir. Burada araştırmacı, Akılbay, Mağaviya, Äset, Ärip gibi bir grup şaire eserlerinde özel olarak yer vermiş, onların etrafındaki bazı genç adayların isimlerini de ele almıştır.

Profesör E. Ismayılov, 1960 yılında yazdığı “Kemeñger Abay/Bilge Abay” adlı makalesinde:

“Abay’ın, Akılbay, Mağaviya, Käkitay, Äybäkir adlı çocukları, torunları Narmanbet, Äbsalık, Kökbay, Ärin gibi büyük şairler Abay’ın doğrudan öğrencisi oldular.” der. Abay’ın öğrencileri hakkında S. Mu- kanov’un araştırmalarında da çeşitli düşünceleri vardır. Söylemek gerekirse onun “Abaydıñ Şäkirtteri Tuvralı/Abay’ın Öğrencileri Hakkında” adlı makalesindeki şairlerin eserleri çıktıktan sonra fikir müna- kaşalarında da işe yarar. Örneğin: Akılbay, Mağaviya, Kökbay, Ärip, Äset, Mäşhur Jüsip, Sultan Mahmut ve Säbit Dönentayev” diye özetlediğinde, bir defasında da âşık Kökbay konusunda “Böyle siyasî, ters yüzlü birine Abay’ın öğrencisiydi demek, kesinlikle yersizdir.” diye, yukarıdaki fikre karşı çıkmışlardır.

O, bu konuda söylediği ve açıkladığı bir makalesinde M. Ävezov’un Şäkerim’i, Narmanbet’i Abay’ın öğ- rencileri arasına eklemeyi kabul etmemiştir. Bu, şüphesiz, o dönemdeki ters eleştiriler ve yalan siyasetle yönlendirilen ideolojinin görüşü olmalıdır.

Edebiyat araştırmaları ilminde, bunun gibi çeşitli nitelikteki görüşler, Abay’ın yerleştirdiği edebî geleneğin gücünü ve hayattaki çizgisini derin bir şekilde tanıtır. Abay geleneğinin gücünü ilk hissettiren, taze besine susayan ilk adaylar tam olarak yukarıda zikredilen öğrenci âşıklardı. Onlar, ustanın eserlerini ezberleyip, çoğunluğa dağıtıp, o eserlerin gücünü kendi yüreklerine koyup büyüdüler. Ustalarının aslen içerikte teşekkül eden büyüklüğünü hissettiler ve bu yüzden de kendi edebî dünyalarındaki tüm yeni adımlarını Abay’ın yolundan devam ettirdiler. Onlar idealizm ve ülküdaşlık biriktirdiler. Eserlerinin ko- nularında ve amaçlarında ortak nitelikler oldu. Bunun Kazak edebiyatında örneği, geleneğin doğuşunun sonraki şairlere ibret olması ve Abay gibi yiğit bir kahramanın geldiğini anlatan ifadelerdi. Bu şekilde Moskovalı ilim adamı Z. Kedrina’nın: “Zamanında Kazak edebiyatının araştırmacı âlimlerinin düşünerek

buldukları “Abay Mektebi/Abay Okulu” teorisi bugün de hatalı diye tanınmaktadır. Aslında, Abay’ın çev- resinde toplanan efendiler arasında âşıklık okulunun olduğunu ispatlayıcı idealist ve estetik bir bütünlük sağlanmadı. Bununla birlikle okul kavramı, büyük aşığın idealistik ve görkemli etkisinin onu çevreleyen çağı ve toplumun bütünüyle engelleyerek onun, şairliğinin etkisi hakkındaki meseleyi saptırır ve klasik yaratıcığının bütün edebiyatının gelişmesindeki önemini küçük basitleştirir. Büyük üstadın metotlarını ortaya çıkarıp tekrarlayan kişileri, şairin izinden gidenler ile takip edenleri anlatır.” şeklindeki gelişi gü- zel fikirlerle dile getirmek zor. Çünkü Abay’ın çevresinde idealist ve estetik birlik tam olarak gerçek- leşmemiştir demek de yanlıştır. Gerçekten Abay zamanında yaşayıp kendini onun öğrencisi kabul eden isteklilerin hepsi görkemli fikirlere ve bakış açılarına sahiptir diyemeyiz. Öyleyse Abay’ın yeteneğinden itibaren verimli idealistik ve estetik kaynakların olduğunu da yok saymamak gerek.

19. asrın ikinci yarısında Abay köyü, tüm Kazak yurdunun oldukça zengin sanatının, şiirinin, sa- natsal ve estetik geleneklerinin parlayarak görünüp yenice tanınmasına yol açan ruhani bir yerleşim yeri, kültürel bir merkez oldu. Abay’ın etrafında yetenekli âşıklar ile birçok usta ses sanatçıları ve hünerli güfteci ve besteciler toplandılar. Büyük ustanın âşık öğrencilerinin içinde kendini gösterenler Mağaviya, Akılbay, Ärip Täñirbergenov, Äset Naymanbayev, Kökbay Jañatayev, Namanbet Ormanbatov ve Şäkerim Kudayberdiulı’dır. Bu isimlerin içinden de Şäkerim, Kökbay ve Narmanbet’in yaratıcılık yolları ve edebî mirasları uzun zamanlar boyu araştırılmadı. Bunun sebebi de edebiyat araştırmaları ilminde üstünlük ka- zanan ters bir sosyoloji fıkrasıydı. Asıl manada, onların sanatlarındaki Abay şiirinin teması, ideası, sanatı ve stili açısından etkisi açık şekilde hissedilir.

Onların her biri arkalarında bolca miras bırakmıştır. Eserlerinde Abay’ın şiirlerine uygun realist tasvirler ve millî aydınlatıcı özellikler açıkça görülür. Sonra, sırada bu şairlerin kendilerine özgü âşıklık imzaları vardı ve bunlar birbirini tekrar etmiyordu. Onlar sadece bu mecrada Abay’ın temelini kurduğu görkemli geleneklerin kaynağında kendi aralarında bir araya gelirler. Onların eserlerindeki konular ile görkemli tasvirlerin benzerliği hayata, çevredeki değişimlere ait bakış açılarındaki yakınlıklar da bu an- layışın içinde yer almaktadır.

Abay’ın öğrencilerinin bazıları da yazarlığını büyük şairin şiirine uygun niteliklerle geliştirip, onları yeni tür ve içeriklerle zenginleştirdi. Bunların kim olduğunu belirtecek olursak Akılbay, Mağaviya ve Äset, Abay şiirindeki romantizm belirtilerinin çevresini genişletti ve bu alanda harikulade şiirler mey- dana getirdi. Bu uzun şiirler, belirtilen şairlerin doğrudan Abay’ın tesirinde büyüyüp, onun etkisinde geliştiklerini bize anlatır. Çünkü bu şiirler, kendi bozkırlarına Abay’ın etkisiyle masal türünde dağıtılan ve Doğu ile Batının türlü yerlerinden alınan konular idi. Böylece Abay öğrencileri, Kazak yaşamıyla il- gili farklı niteliklerde şiirler yazdılar. Bu dönemlerde Şäkerim’in “Qalqaman-Mamır”, “Eñlik-Kebek” ve

“Nartaylaq-Aysuluv” şiirlerinden; Kökbay’ın “Sabalaq/Darmadağınık” ve Mağaviya’nın “Eñlik-Kebek”

şiirlerinden bahsetmek mümkündür. Bunlarda da Abay şiirlerine eşit gerçekçi ve aynı düşünce derinliğiy- le âşıklık güçlerinin izleri kendini belli eder. Bu da normaldir. Çünkü çevresindeki istekli şair gençleri devamlı dikkate alan Abay, onların her birinin yeni çalışmalarını okur, tartışmaya sunar ve onlara yol gösterir. Onlara tema önerir ve o tema doğrusunda eserler yazdırır. Buna örnek olarak Şäkerim ile Ma- ğaviya’nın aynı tema ile yazdıkları “Eñlik-Kebek” adlı şiirleri verilebilir. Abay’ın talimatlarıyla ellerine kalem alan iki şair, bu hadiseyi kendilerine göre yazdılar. İdeal ve sosyal gayelerinde de farklılık vardı.

Onlar Abay’a aynı derecede inançlı, eğitimcilik yolunu idareciliğe dahil edip, özgün ölçütte sözler söyle- diler. Abay bu dönemde dediğimiz tarzdaki iki şiiri de açık açık değerlendirmiştir.

Abay’ın öğrencilerinin hemen hemen hepsi şiir yazmıştır. Hepsi de Abay’ın coşkulu şiirleriyle, ül- küdaş olmalarıyla ve her birinin kendine özgü süsleme ve tasvirleriyle, sanatsal ve ideal olan bu tür şiir- lere sahip oldu. Bu konuda M. Mağavin şu tespitlerde bulunur: “Abay takipçilerinin tema seçiminde belli bir kanun var dedi. İster geçmiş zaman doğru aktarılsın, ister yabancı halkların yaşamları temel alınsın, sadece Kazak hayatı ile başka kaygı ve arzular ön planda tutulur. Kısaca söylenecek olursa takipçileri Abay yolunu daha da geliştirdi. Abay’ın çevresini genişletti. Kazak edebiyatının arayış bölgesini ve ufku- nu genişletip, idealist yönünü ve gösterişli ülküsünün aydınlığına indi.

TÜRK DÜNYASININ BİLGESİ ABAY KUNANBAYOĞLU 118

Akılbay ile Mağaviya, Äset ile Kökbay ve Şäkerim’in şiirleri tema bakımından oldukça zengin- dir. Onların, başka yurtların yaşamlarından alınan romantik şiirlere veya Kazak halkının erken çağlarda başından geçen hadiselerin temelindeki yaşamsal, sosyal, lirik ve epik destanlara kalem oynatmalarını sağlayıp yön gösteren Abay şiirinden beslenip ilerleyişinde, Abay’daki geleneksel gerçekçilik, romantik unsurların sosyal düşünceye ağırlık verilerek yetiştirildiği felsefe yoluyla gelişen verimli bir adım attığını belirtmek de mümkündür.

Abay’ın temelini kurduğu edebî geleneğin vasıfları, öncelikle onun şiirlerinde görülür. Onun şiirle- rindeki fikir ve anlayış istek ve hedef kendi döneminde gerçek anlamdaki yenilikçi şiirin doğduğunu belli etmektedir. Abay’dan sonraki Kazak şiirinde realist vasıflar ve millî görünüş farklı bir şekilde yer alır. Bu, öncelikle Abay’ın etrafında halk aşığı olan öğrencilerine özellikle tesir etmiştir. Onlar, Abay’dan içinde bulundukları devrin hoş emellerini yürekten hissetmeyi, zamanın nefesini ressamlar gibi algılamayı bun- lara, büyük bir anlayışlılık içerisinde bakmayı öğrendiler. Tanınmış âlim A. Nurkatov, “Abay genç âşık- lara, sanat sahiplerine düşüncelerini anlatıp üstatlık etti. Onları hayat türküsünü söylemeye, toplum ile halkın gelişmesiyle hayatla yakın ilişkiler kurup şiirlerle onlara tesir etmeye çağırdı. Bu Abay estetiğinin yeni ve açıkça görülen alanı anlamlı bir destanıydı” der.

Şiir sahasındaki Abay geleneğini geliştirmekte Äset ile Ärip’in, Şäkerim ile Narmanbet’in, Kök- bay’ın zirveyi oluşturduğu görülür. Bununla birlikte Akılbay ile Mağaviya’nın insan duygularını tesirli şekilde tasvir ettiği şiirleri de dikkat çekicidir. Bunların her biri Abay şiirine uygun doğruluk ile sır tutu- culuk, süslülük, canlı tasvirlerle birlikte hümanistlik, eğitimcilik estetiklik belirtileri açıktır.

Bu gruptaki görkemli öğrencilerden biri Kökbay Canatayulı’dır. O, 1863 yılında Semey’in Abay köyünde doğup 1927 yılında ölmüştür. Gençliğinde Semey’deki medresede okuyup eski yazıyı öğrenir.

Birkaç yıl mollalık yaparak çocuk okutur.

Kökbay, Abay ile aynı asırdaymış gibi daha sıkı ilişkilerle ömür süren bir şairdir. Abay’ın en yakın arkadaşlarından biri ve şairlik yolunu takip eden öğrencisidir. Büyük şairle aralarındaki ilişki, Kökbay’ın gerçekçi bir şair olmasına çok fazla tesir eder. Bu yüzden Abay şiirine uygun sır dolu oluş, temadaki ağırbaşlılık Kökbay’ın şiirlerinde de açıkça sezilir. Bununla birlikte Abay’ın poema türündeki yenilikçi gelenekçilerin iziyle “Sabalaq/Darmadağınık” destanını yazar.

Zamanında Abay’ın ilk şiirlerini Kökbay’ın adıyla yayımladığı malumdur. Bununla birlikte şairin

Sorlı Kökbay Jılaydı/Talihsiz Kökbay Ağlıyordu”, “Buralıp Turıp/Dönüp Durup”, “Qıyıstırıp Maqtaysız /Hürmetle Översiniz” adlı şiirlerini Kökbay’a adaması da hoca ile öğrenci arasındaki yakınlığa işaret eder. Kökbay’ın kendisi de hocasından devamlı söz ederek şiirler yazar. Kendisinin “Abayğa/Abay’a”

adlı şiirinde o “Jannatta Janıñ Bolğır Abay Kutıp/Abay’ın Canı Cennette Olsun” derken, aynı devirdeki Ärip adlı şaire söylediği bir şiirinde o, Abay’ı Eflatun’a benzetir. Bundan sonraki ömründe de Kökbay, büyük hocasının adını her daim hatırlayıp, onun gibi olmayı amaçlamıştır. Zamanında M. Ävezov, Kazak Edebiyat tarihinde Abay’ın yerini açıklayarak, onun özgeçmişini tamamlama işindeki Kökbay’ın eserini özellikle değerlendirir.

Kökbay’ın şiirlerinin tematik çevresi Abay lirizmiyle ahenkli hale gelir. Abay gibi o da yöneticiyle hâkimin karakterini eleştirir. Hatta Abay’ın eleştirisine uğrayan Dutpay, yardımlaşmanın tamamını Kök- bay’ın da bütünlüğünün konusuna dönmek değil, zamanın gerçekliğine, ömrün hakikatine varınca düş- memek için çalışmak gerek.

Dozaqqa birev ketse, Dütim keter, Dütim ketse, Kökşeniniñ köbi keter.

Kisinetin qara ayğırdı baylap qoyıp, Artınan toğız biydi küpüldeter,

Cehenneme biri gitse, Dütim gider, Dütim gitse Kökşenin çoğu gider.

Kişneyen kara aygırı bağlayarak, Ardından dokuz beyi koşturur,

şeklindeki satırlarda yalnız Dutpay betimlenmeyip, bölgenin çevresinde koşturup duran ve mücadele eden hayat tasvir edilmiştir. Tam anlamıyla bir görünüş ve inandırıcı olay vardır. Bu tür eleştirellikler Kökbay’ın şiirlerinin birçoğuyla uyumludur. Kısaca söylemek gerekirse “Semey Savdagerlerine/Semey

Tüccarlarına”, “Ağıbayğa/Ağıbay’a”, “Saldarğa/Saldar’a”, “Sarañ Bayğa/Saran Bay’a”, “Musajanğa/

Musacan’a” gibi şiirlerinde sadece insanların değil, halkının başındaki tüm yersiz durumları açığa çı- karıp, eleştiri oklarının hedefine koyar. Bu vasıtayla kendi döneminin karakterlerini özellikle tamamlar.

Şiirlerine sosyal semboller katarak söyler. “Semey Savdagerlerine/Semey Tüccarlarına” adlı şiirinde şair:

Semeydiñ savdageri qızıl tanav,

Jegeni tamağına et pen palav. Semey’in tüccarı kızıl yüzlü, Sunduğu boğazına et ile pilav.

diyerek, tüm tüccarları eleştirir. Kendi düşüncesini şairlerin acı şakalarıyla, sivri mizahıyla beyan eder. O,

Kökşege/Kökşege” adlı şiirinde dostlarını Ülker yıldızına benzetmek vasıtasıyla şiirinin sanatsal yönünü güzelleştiren şair bununla birlikle, dostluk fikrini öğütler:

Bayğus-ay, Musabaymen turqın birdey, Olar juldız bolğanda, bir ürkerdey.

Aspanda altı juldız bas qosıp tur, Jürseñşi bireviñdi birev ilmey,

Ay zavallı, Musabay ile görüşü aynı, Onlar yıldız olduğunda bir Ülker gibi.

Gökyüzünde altı yıldız birleşiyor, Yürüsene birine biri katılmadan, derdi..

Abay’ın şairlik okulunun bundan sonraki sanatçı vekili “Narmanbet Ormanbetulı”dır. Karkaralı böl- gesinde (şu anda Karkaran bölgesinin Aktorgay ilçesinde) 1860 yılında doğar. 1918 yılında Karkaralı’da bölge mahkemesinin başkanı olduğu zamanlarda vefat eder. Abay ile akrabalığı vardır. Narmanbet’i ba- bası köy mollasına verince okuma yazma öğrenir. Narmanbet 14 yaşından sonraki zamanlarında kendince araştırmalar yapıp, Rusça ve Arapça öğrenir. Başka devletlerdeki âlim ve yazarların eserlerini okur. Bu- nun sonucunda tabiatıyla da zeki olan Narmanbet, halkın içindeki ünlü hatiplerden biri olur.

Narmanbet herkesçe bilinen ilk şiirini 14 yaşında yazar. Yine de onun gerçekten şairlik yoluna düş- mesi ve Abay şiirleriyle doğrudan tanışması, seksenli yıllarda başlamış olsa gerek. Bugün Abay şiiri Narmanbet için yol gösteren bir Çoban Yıldızına dönüşmüştür.

Narmanbet’in ismi her zaman “Zar Zaman Aqındarı/Zor Zaman Şairleri” diye adlandırılan toplu- lukla anılmıştır. Bazı eleştirmenler onun şiirlerini ideolojimize yabancı ve düşüncesi ters şeklinde değer- lendirmiştir. Edebiyat ile şiir meseleleri boyunca, 30-40’lı yıllar arasında, 50’li yılların başındaki kabulle- nilmiş konuları kapsamlı şekilde araştıran özel bir komisyonun sonuçlandırmasında bir dönemdeki ilkel saçmalıklardan zarara uğrayan günahsız mağdurlar arasında Narmanbet’in de ismi yer alır. O şairlerin ya- zarlık yadigârlarına adilce değer vermesi halkın onların yararına bir araya getirilmesiyle neticelendirilir.

Narmanbet’in yazarlığı sanatsal yaratıcılık açısından yüksek, düşünsellik ve tematik akım açısından geniş, kendine has özelliğiyle zıt özellikler taşır. O, çoğunlukla lirik şiirler yazmıştır. Prof. E. Ismayılov

Narmanbet tartışmasız büyük, yetenekli bir şairdir ve kendi devrinin güçlü realist eleştirmenlerindendir

der. Onun çalışmasında 19. asrın sonu ile 20. asrın başındaki Kazakistan bozkırının siyasi, ekonomik ve toplumsal gerçeğinin tasviri apaçık gözler önüne serilir. Narmanbet’in sanatının temel motifi, halkın sos- yal hayatını dile getirerek, şiirler söylemektir. Gerçekten de Narmanbet’in şiirlerinde geçen asrın ikinci yarısında Abay temalarını işleyen realist şiire uygun nitelikler oldukça fazladır.

Narmanbet’in şiirini Abay geleneğiyle ilişkilendiren en temel şey, onun hayat gerçeğini hem sosyal gerçeklik ile hem de eleştiriyle tasvir eden realist bir yöntemdir. Narmanbet’in şiirleri de kendi çağındaki sosyal çelişkileri açıklar. Kötü yöneticileri, vali ve beyleri acımasız bir şekilde eleştirir. Halkın başındaki bulutu dağıtmak için gayret edip halkı bilime çağırır.

Zamanın gerçekliği, Namanbet’in şiirlerinin başlıca temasıdır. Ozanların şiirlerine yapılan uygun eleştirilerle, gerçekçilik de kavram tezatları da fark edilir. Bu konudaki “Zaman/Zaman”, “Ajdahanıñ Avzında/Canavarın Ağzında”, “Bul Künde Baylar Ğayar, Biyler Meker/Bugün de Zenginler Merhametsiz, Beyler Hilekâr”, “Ker Zaman/İnatçı Zaman”, “Sarıarqa Sayran Jerim-Ay/Kazak Bozkırı Seyran Ettiğim Yer”, “Sarıarqa/Sarıarka”, “Şal Qayğısı/Yaşlı Adamın Kaygısı”, “Saharağa Qarasaq/Sahraya Baksak”,

Qazaq Ulı Biz Turmız/Kazak Oğlu Bizi”, “Jasqanşaq Bas/Utangaç Baş” gibi şiirlerinde Narmanbet,

TÜRK DÜNYASININ BİLGESİ ABAY KUNANBAYOĞLU 120

gerçekçi ve sanatsal betimleme ustalığını bol bol kullanmıştır. Özellikle o dönemde padişahlık ve Rusya tarafından yürütülen sömürge siyaseti Narmanbet’i çok etkilemiştir. Kazakistan bozkırında ortaya çıkan zorluklar ve köylülerin başına gelen sıkıntılar, şairi perişan eder. Şiirlerinde sömürgeci padişah hükümeti- ni ejderhaya benzetir. “Ajdahanıñ Avzında/Ejderhanın Ağzında” adlı şiirinde şair şöyle söyler:

Ajdahanıñ avzında Ayrılıp qaldıq qonıstan, Bekilgen miyzam şıqpay tur, Äli bizge orıstan.

Ejderhanın ağzında Ayrıldık yaylalardan, Güçlenmiş eylül çıkmıyor, Hala bize Ruslardan.

Bu şiir 1903 yılında yazılmıştır. 20. asrın başında Kazakistan’da yaşayan tarihî gerçekler de bununla örtüşür. Bu tür olayları gözüyle görüp, yüreğiyle sezen şair, bu işlere çare bulamaz. Halkının refahını ko- ruyacak yollar arar. Çevresinden bir iyilik belirtisi bile göremez ve boşu boşuna çabalar durur.

Bu düşünceler Narmanbet’in “Sarıarqa/Sarıarka” adlı şiirinde de devam eder. Şair, bu şiirde orada Çarlık hükümeti tarafından Rus köylülerin Kazakistan bozkırına tamamen yerleştirilmesi ve yerli halkın verimli yerlerden uzaklaştırılmasında ve sürgüne gönderilmesinde çektiklerini bağrına bastığı halkın ara- sından ayrıldığını dile getirir:

Qalmadı, ey Sarıarqa, sende qızıq, Sandal tav, sarı ölkeni aldı mujıq.

Qolınan keler de joq, öner de joq, Balası bayğus qazaq qaldıñ mıjıp.

Kalmadı ey Sarıarka sende ilginç bir şey, Sandal Dağı’nı, sarı ülkeyi aldı Rus köylüsü.

Elinden gelecek şey yok sanat da yok, Vah! Kazak evladı kaldın söylenerek.

dediği şiirde o dönemde halkın başındaki sıkıntıları açıkça betimler. Bu şiirde Narmanbet tümüyle gerçek- çidir. Kaygısının asıl temelinin sömürge siyaseti olduğunu sezen şair, halkını suçlamayı da ihmal etmez:

Taptadıq Sarıarqanı neşe jüz jıl, Batır joq, balası joq sonda da tul, Erinip, eñbek qılmay, egin salmay, Halıqqa qala salğan bolamız qul.

Çiğnedik Kazak bozkırını nice yüzyıl, Yiğit yok, evlat yok, orada da dul, Erinip, çalışmadan, ekin ekmeden, Oluruz halka şehir kuran kul.

Böylece gerçekleri mecazî anlatımla açıkça gösteren şiirde şair, nesir türü eserlerinde de daima boy gösteren ifadeleriyle dili verimli ve sanatkâr bir edayla kullandığını da ispatlar.

Narmanbet’in zaman gerçeğini açıkça betimleyen şiirlerinden biri: “Ker Zaman/İnatçı Zaman” şi- iridir. Burada halkın psikolojisi, muhtarların ve komutanların tasviriyle büyüklerin rüşvetçiliğini açığa vurur. Bu şiirde Abay’ın “Bolıs Boldım Mikeniy/Vali Oldum İşte” adlı şiiriyle benzerlikler iyice hissedilir.

Abay gibi Narmanbet de o dönemdeki insanların çeşitli psikolojik portrelerini çizer.

Kelip tüsti Tikke üyge, Belde qılış, Sarı tüyme.

“Tentekterdi tez keltir” dep, Jarlıq berdi

Bolıs biyge.

Gelip girdi Doğrudan eve Belde kılıç Sarı düğme

“Tembelleri hemen getir” diye Emir verdi

Vali bey

Bu kırk atı sürerek yol üzerindeki halkı katlederek gelen büyüklerin kahırlı halidir. Böylece gür- leyen, koşa koşa gelen idareciyi iyi ağırlayan muhtarlar; valiler “hoş geldiniz efendim diyerek boş boş konuşurlar. İdarecinin “Gelsin!” dediğini duyan muhtarın, ne yapacağını bilmeyen ve koyun gibi boyun eğen günahsız köylü insanların halini şu şekilde tasvir eder:

Dalam dokumen abay-simpozium.pdf (Halaman 143-155)